• Sonuç bulunamadı

Bilimin Gerekliliği ve Tarihsel Süreci

1.2. Bilim

1.2.3. Bilimin Gerekliliği ve Tarihsel Süreci

Bilimin geçmişi, insanın kendini ve doğayı anlaması kadar eskidir.113 İlk uygarlıklarda pratik gereklilikler nedeniyle bilim, uygarlıkla birlikte yinelenerek parça parça ortaya çıkmıştır. Burada eksik olan bilimin soyut boyutu kuramdır.114 Bilginin peşinden pratik gereklilikler nedeniyle gidilip “yararlı bilgi” kavramının ortaya çıkarılması gibi ilk bilimsel çabada ihtiyaçlardan doğmuştur. İnsanla birlikte günlük hayatı kolaylaştırmak, çevredekilerden daha güçlü olmak, iktidarı elde tutmak ve hatta tanrıya karşı sorumluluklar gibi kaygılardan dolayı bilgi ile birlikte bilime yönelim olmuştur. İlk önceleri çok fazla bilinçle ortaya konulmayan tavır kazanımlar ve sağladığı yararlar görüldükçe daha istemli hale dönüşmüştür. Bu noktada tıpkı bilgide olduğu gibi bilimin başlangıcını da insanlığın başlangıcı ile bir tutmak yanlış olmayacaktır.

Bilginin somut boyutu ilk uygarlıklarla birlikte doğup gelişirken, soyut boyut antik Yunan ile birlikte keşfedilmeyi beklemiştir. Matematik ve astronomi somut boyutun temsilcileri olarak Yunan öncesi uygarlıklarca biliniyor olsalar da, “doğa felsefesi” olarak tanımlanan bilimin peşinden sadece bilgi için gitmek Yunanlılarda başlamıştır.

Helenik dönem olarak adlandırılan süreçte, Yunan bilimi, devlet desteği olmadan ve herhangi bir yararlı bilgi programından bağımsız olarak, doğa filozoflarının doğa ile ilgili biz dizi soyut kurgu geliştirmeleriyle daha önce görülmemiş bir noktaya ulaşmıştır. Bilimsel kuram “doğa felsefesi” olarak antik Yunanda başlamıştır. Başka bir ifadeyle, bilim eski bürokratik krallıklarda devletçe

112 Doğan Kuban, “Osmanlı Bilim Ortamından TÜBİTAK‟a”, Cumhuriyet Bilim Teknoloji, Sayı:1152, 17 Nisan 2009, s.2

113 Hülya Dilek, a.g.e., s.7 114

korunurken ve buna uygun olarak katı yararlılık standartlarına sahipken, Yunan düşünürleri ile kuramsal, soyut bir boyutta kazanmıştır. Ancak doğa ile ilgili soyut sorgular başlasa da bu çabada bir birliktelik yoktur ve gelenekleri içinde sürdürülebilir bilimsel araştırmaya benzer bir şeyin yer aldığı söylenemez.115

Bu kırılma ve dönüm noktasının iki önemli aktörü ve taşıyıcısı Platon ile Aristoteles olmuştur.

Bilimin önemi ve gücü zaman içinde daha açık fark edilmeye başlanınca, yöneticilerin direkt müdahalesi ve çeşitli koşullarla desteği ortaya çıkmıştır. Bu da beraberinde “politik bilim” kavramını getirmiştir.116

Yinede antik çağ biliminin çok az yararı vardı. Kural olarak pratik amaçlara yönlendirilmiş değildi. İlkçağın sonlarında bilimsel özgürlüğün düzeyinde gerileme olmuştur. Çalışmalar yeni bilgilerden çok eski bilgileri korumaya yönelmiştir. Hatta bir süre sonra bundan da vazgeçilmiştir. Bu yaşananlar eski dünyada bilimin zayıf bir biçimde toplumsallaştığının ve kurumsallaştığının bir göstergesidir.

Bilim ve bununa bağlı olarak uygarlık, ilk çağın sonu ile birlikte antik Yunan ve kısmen Roma‟dan Müslüman dünyasına geçmiş, İspanya‟dan Hint sınırına, tüm Müslüman dünyasında bilim yükselirken, ilk çağın Yunan bilimi dönemi M.S. 7‟inci yüzyılda açık bir biçimde son bulmuştur. Ortaçağ sonunda yaşanmaya başlayan Aydınlanma dönemine kadar Avrupa‟ya bilim dünyasının kırıntıları gelebilmiştir. Bilgi, bilim ve hatta daha sonra değinilecek olan teknolojide dünyanın lokomotifinin Avrupa ve daha sonra onunla birlikte Amerika olmasına kadar geçen süreçte bilgiyi ve bilimi taşıyan uygarlıklar İslam dünyasından çıkmıştır. Çalışmanın amacına sadık kalmak adına bu uygarlıkları ve yaşanan tecrübeleri ayrıntılı vermek mümkün olmasa da çok kısa bir özet yapılabilir. İslam dünyasının bilimin bayraktarlığını yapmaya başlaması ile birlikte; Bizans, Çin, Hint ve Amerika öncesi Yeni Dünya, bilgi ve bilimin taşıyıcılığını yapmışlardır. Her uygarlık bilime ve dolayısıyla insanlığa kendi çaplarında hizmet etmiş, önce Aydınlanmacı Avrupa‟ya sonrada bugüne ulaşmamıza katkı sağlamışlardır.

115 a.e., s.80 116

15‟inci yüzyıldan itibaren silah ve okyanus gemiciliği alanında yaşanan gelişmelere bağlı olarak, Avrupa‟nın gücü kendi sınırları dışına taşmaya ve dünyayı dönüştüren okyanus ötesi imparatorluklar kurmaya başlamıştır. Aynı zamanda Batı Avrupa bilimsel öğrenim ve araştırma merkezi olmuştur. Bu dönüşüm modern bilimin başlangıcı anlamına da gelir. Ancak Avrupa toplumunun ve kültürünün değişmesinde kuramsal bilimin hemen hiç yeri yoktur. Çünkü o sırada bilimin geniş ölçüde sunabilecekleri çok azdı. Hatta bilimin uygulanabilirliği ilk uygarlıklardan da azdı. Ancak, Avrupa uygarlığının kuramsal bilim dışında gelişmesi bilim ve doğa felsefesi için yeni dışsal koşullar yaratmış ve Avrupa‟da ortaya çıkan yeni bir yaşamsal öğrenim kültürüne ortam hazırlamıştır. Avrupalı bilginler antik çağların ve İslam‟ın felsefi ve bilimse gelenekleri ile “12‟inci yüzyıl Rönesans‟ı” olarak bilinen olay aracılığı ile temas kurmuş ve bunların üzerine eklemeler yapmaya başlamıştır.117

Başta İslam dünyası olmak üzere, tüm dünyadan yoğun çevrilerin de yapıldığı bu dönem, bilimin öncülüğünün Avrupa‟ya geçmesini sağlayan ve 16‟ıncı yüzyılda yaşanan “bilimsel devrim”e de ilham veren bir geçiş dönemi olmuştur. Bilimin toplumsal yararlarının olduğu, bu dönemden sonra dile getirilmeye başlanmıştır. Mutlak anlamda yeni olmasa da, bilimin ve bilimsel eylemin insanın refahını arttırabileceği ve bu nedenle de cesaretlendirilmesi gerektiği yönündeki toplumsal savların kabul örmesi 17‟inci yüzyılda olabilmiştir. Bu yüzyıldan sonra Avrupa‟da, 19‟uncu yüzyıldan beride dünyanın diğer yerlerinde, bilginin yararlı olduğu, kamu yararına olduğu ve bilginin güç olduğu anlayışları sıkça yinelenen egemen temalar olmuştur.118

Bilginin kurumsallaşması, bugüne ulaşmasındaki en ciddi sıçramalardan biridir ve bu da ilk Avrupa‟da yaşanmıştır. Yararlılık ideolojisi, bilim ile hükümet arasında yeni bağların kurulmasını sağlamıştır. Bilim, kedini en azından bir dereceye kadar etkin bir biçimde yönetime pazarlamış ve devlet bilim satın almaya başlamıştır. Bilime verilen değerin artması ilerde değinilecek olan “endüstri

117 J. D. Bernal, a.g.e., s.350-353

James E. Mc Clellan III, Harold Dorn a.g.e., s.212 118

devrimini” etkileyen temel dinamiklerdendir. Bu devrimle birlikte ikinci bir bilimsel devrim de yaşanmaya başlanmıştır. Bilimin ve bilimde kariyerin profesyonelleşmesi bu dönemde gerçekleşmiş ve bilim tarihinde önemli bir kilometre taşı olmuştur.

Endüstri devrimi sonrası yaşanan iki dünya savaşı ile birlikte gerekliliğinin boyutu bir kez daha değişen ve derinleşen bilim, bugün tıpkı bilgide olduğu gibi takibi güç hızlı bir dönüşüm içindedir. Bu hız, bilimin tarihsel evriminde bugünü geçmişten ayıran en önemli farktır. Bilinmesi gereken bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada bilimin anlamı, önemi, gerekliliği değişecektir ama görünen o ki azalmayacaktır.

Bilim, insanların doğa hakkında anlattığı akılcı bir öyküdür. Bilimin tarihinden alınacak ders; aslında bugüne kadar yapılmış her bilimsel formülasyonun, başarısız ve daha iyi bir formülasyonla değiştirilmiş olduğudur.119

Toplumsal bir iş olarak bilimsel girişimler insanlar varlığını sürdürürken de sona erebilir. Bilim tarihsel bir olgudur doğar ve antik Yunan bilimi ve Ortaçağ İslam biliminin kendi sırasını geçirmesi gibi pekala ölebilir. Ama yerine yenileri mutlaka her zaman olacaktır.