• Sonuç bulunamadı

Drucker (2001)’ın belirlemelerine göre 20. yüzyılda yönetimin örgütlere en önemli ve gerçekten eşsiz katkısı, imalatta işçisinin verimliliğini 50 kat artırmasıdır. Yönetimin 21. yüzyılda yapması gereken en önemli katkıda, bilgi işinin ve bilgi işçisinin verimliliğini örgütlerde artırmak olacaktır. 20. yüzyıl şirketinin en değerli varlığı üretim donanımıydı. 21. yüzyıl şirketinin en değerli varlığı ise bilgi işçileri ve verimlilikleri olacaktır. Kesin olan bir şey var ki, bilgi işçisi ve bilgi işçisinin verimliliğinin kilit sorunlar olarak ortaya çıkması, gelecek yıllar içerisinde ekonomik sistemin yapısı ve tabiatında esaslı değişikliklere neden olacaktır.

Çığır açıcı inovasyonlar arasında yeni bilgiye, ister bilimsel, ister teknik, ister toplumsal bilgi olsun, dayalı olanlar en önde gelir. Bunlar girişimcilere reklam olurlar ve para kazandırırlar. Her ne kadar bilgiye dayalı her inovasyon beklenen başarıyı kazanamasa da insanların inovasyondan söz ederken kastettikleri şey çoğunlukla bunlardır. Bilgiye dayalı inovasyonlar süre açısından, rastlantı oranları açısından, öngörülebilirlikleri açısından ve girişimcilere getirdikleri zorluklar açısından bütün öteki inovasyonlardan farklıdır ve yönetilmeleri güç olabilir. Etkili olması için bu tür inovasyonlar, çoğu zaman tek tür bilgiyi değil, birçok türden bilgiyi gerektirir. Sözgelimi bütün inovasyonlar arasında en uzun tasarım-üretim aralığına sahip olanlar bunlardır. Yeni bilginin ortaya çıkmasıyla bunun kullanılabilir teknolojiye dönüştürülmesi arasında uzun bir süre vardır. Ayrıca bu yeni teknolojinin piyasada ürün, süreç ve hizmet olarak belirmesi de yine uzun bir süre gerektirir. Bir bütün olarak

bakıldığında söz konusu tasarım-üretim süresi yaklaşık 50 yıldır. Bu süre tarih boyunca önemli ölçüde kısalmış değildir (Drucker, 1985).

Barker (2002)’ın inovasyon yapan şirketlere bilgi yönetimi konusunda yapacakları yatırım konusundaki tavsiyeleri kayda değerdir. İnovasyon yapmaya çalışan herhangi bir örgütün en büyük meselesi, bilgi işçilerini bildikleri şeyleri başkalarıyla paylaşmaya ve iş birliği halinde öğrenmeye razı etmek olabilir. Bunu sağlayabilmek için işe enformasyon altyapı mimarisini yeniden örgütlemekle başlamak yerine, bilgi işçilerine bir maliyet unsuru olarak değil de bir yatırım olarak bakmakla başlanabilir. Teknolojiler ne de olsa eskir; oysa insanlar bütün çalışma yaşamları boyunca bilgi yaratma konusunda sınırsız bir potansiyele sahiptir. Bilgi işçilerinin içinde bulunduğumuz teknoloji çağına yapacakları katkı, dolaysız bir üretici kuvveti temsil eder. Bilgi işçileri üretimi ve tasarımı yeniden örgütleme yetenekleri sayesinde verimliliği artırabilirler ve elbette bilgisayarların tersine, inovasyon yapabilirler. Bilgi yönetim sürecinin şirket inovasyonu, şirket verimliliği ve şirket performansı arasındaki ilişkiyi araştıran, dünyada ve ülkemizdeki benzer akademik çalışmaların sonuçlarını örnek olarak incelemek, bu araştırmanın sonuçlarıyla kıyaslama yapmak açısından faydalı görülmüştür ve aşağıda bunlardan bazılarının örnekleri verilmiştir. Karakoçak (2007) bilgiyi çalışmasında, ürün ve süreçleri iyileştiren teknolojinin uygulanması ve yapısal enformasyonu, yeteneği ve kabiliyeti bütünleştiren bir kavram olarak tanımlamıştır. Aynı çalışma kapsamında TBMM’de gerçekleştirilen bilgi yönetiminin verimliliğe etkisinin incelendiği araştırmada elde edilen sonuçlara göre, kurumda bilgi yönetimi sağlayıcılarının bilgi yaratma sürecine, bilgi yaratma sürecinin örgütsel yaratıcılığa, örgütsel yaratıcılığın ise verimliliğe olumlu katkı yaptığı büyük ölçüde ortaya çıkmıştır. Bu döngü içinde bilgi yaratmanın inovasyon ile yakından ilişkili olduğuna dikkat çekilmiştir.

Zaim ve Seçgin (2012), Nonaka (1991)’nın tasarladığı bilgi dönüşüm modeli olan SECI Modeli’ni oluşturan boyutların, hizmet sektöründe faaliyet gösteren firmalarda, çalışanların sahip oldukları bilgi yönetim performansı algıları üzerinde bir etkiye sahip olup olmadıklarının belirlenmesini amaçlayan bir çalışmada gerçekleştirmiştir. Organizasyonlarda bilgi, açık ve saklı bilgi arasındaki etkileşim vasıtasıyla üretilirken bu iki türün arasında gerçekleşen etkileşime bilginin dönüşümü (Bölüm 1.1.3)

denilmektedir. Bilgi dönüşüm süreçleri dört faklı aşamadan meydana gelir. SECI Modeli’nin ismi de söz konusu aşamaların baş harflerinden oluşmaktadır. Bu aşamalar, (Socialization) bilginin sosyalleştirilmesi, (Externalization) bilginin dışsallaştırılması, (Combination) bilginin birleştirilmesi ve (Intenalization) bilginin içselleştirilmesi olarak ifade edilir. Bu çalışma bilginin dönüşümü ve SECI Modeli’ni konu edinen Türkiye’de gerçekleştirilen az sayıda araştırmalardan biridir. Çalışmada yapılan regresyon analizinde elde edilen sonuçlarda, modeli oluşturan üç faktörün (dışsallaştırılma, içselleştirilme ve birleştirilme) bilgi yönetimi performansı üzerinde olumlu etkisi açığa çıkmakla beraber dördüncü faktör olan bilginin sosyalleştirilmesi ile bilgi yönetimi performansı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

Zaim, Kurt ve Seçkin’in uluslararası bir bankada örtük bilginin performans üzerine etkisini araştırdıkları çalışmalarında, örtük bilgi ile hem kurumsal hem de bireysel performans arasında doğrusal ve olumlu bir ilişki olduğu sonucuna varmışlardır. Çalışmada örtük bilgi; yönetim bilgisi, müşterek bilgi ve mesleki bilgi olarak üç faktör olarak tasarlanmıştır. Yapılan analizler, söz konusu faktörler içinde kurum ve birey performansını en fazla etkileyen faktörün yönetim bilgisi olduğunu göstermiştir. Neticede, kurumların performanslarını en fazla etkileyen unsurların yönetim bilgisine sahip olan çalışanlarını elde tutmak, örtük bilginin diğer çalışanlara aktarılabilmesi için gerekli alanlar açmak, yönetimin fonksiyonlarını da içeren liderlik gelişim programları ile bilgiyi güncellemek ve geliştirmek için yatırımlar yapmak olduğu sonucuna ulaşmışlardır (Zaim, Kurt, & Seçgin, 2012).

Erdil ve Kitapçı (2009) ise araştırmalarında, bilgi yönetiminin işletme etkinliği ile ilişkisini incelemişlerdir. Marmara Bölgesinde ISO kalite belgesine sahip şirketlerden imalat sektöründe iş yapan 360 işletme üzerinde veriler toplamışlardır. Çalışmalarında bilgiye dayalı iş davranışları, bilgi sonuçları, stratejik yetenek ve rekabet yoğunluğunun işletme etkinliğine olan etkisi incelenmiştir. Yapılan çalışmanın neticesinde, bilgi yönetimi boyutları ile işletme etkinliği arasında olumlu ve anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır.