• Sonuç bulunamadı

Endüstri toplumu örgütleri, F. W. Taylor’un “Bilimsel Yönetim (Taylorizm)” yaklaşımı, H. Fayol’un “Yönetim Süreci” yaklaşımı ve M. Weber’in “Bürokrasi” yaklaşımıyla şekillenen örgütlerdir. Ancak bunlardan geleneksel yönetim yaklaşımlarına damgasını vuran yaklaşım Taylor ve arkadaşlarının geliştirdikleri “Bilimsel Yönetim” akımı olmuştur (Şimşek,2001:41). 1970’li yılların sonlarından itibaren baş gösteren ekonomik kriz, teknolojik gelişmeler, işgücünün yapısında meydana gelen değişmeler ve tüketici davranışlarındaki değişmeler endüstri toplumunun örgüt biçimlerinde ve üretim düzeninde değişimi dayatmıştır.

Bilgi teknolojilerinin örgütsel yapıya olan etkilerine geçmeden örgütsel yapıyı etkileyen unsurlara bakmakta yarar vardır. Bir organizasyon yapısını belirleyen başlıca unsurlar aşağıdaki gibi belirtilebilir (Koçel,2003:172-174):

1) Amaç: Ulaşılmak istenilen amaçların ve bu amaçlara ulaştıracak

faaliyetlerin niteliğine göre organizasyon yapısı değişik olacaktır.

2) İş Bölümü ve uzmanlık derecesi: İşlerin çok küçük parçalara (görevlere)

ayrılarak her görevi bir kişinin sürekli olarak yapması anlamındaki uzmanlaşma ve iş bölümünün derecesi organizasyon yapısını belirleyecektir.

3) Formalleşme derecesi: Neyin, ne zaman, nerede, nasıl ve kim tarafından

yapılacağı önceden ayrıntılı olarak belirlenmiş ve bunlara uyulması zorunlu hale getirilmiş ise formalleşme derecesi çok yüksek olacaktır.

4) Kontrol alanı: Organizasyonda bir üst’e kaç sayıda ast bağlanacağı ile

5) Organizasyondaki kademe sayısı: Kontrol alanı yakından ilişkili olan bu

faktör organizasyonun basık (flat) veya sivri (tall) olması ile sonuçlanacaktır.

6) Merkezileşme derecesi: Organizasyonda karar verme yetkisinin kademeler

arasında dağıtımı ile ilgilidir. Eğer bu yetki alt kademelere doğru kaydırılırsa ademi- merkezi, eğer karar yetkisi üst kademelerde toplanırsa merkezi bir organizasyondan söz edilecektir.

7) Çapraşıklık (Komplekslik) derecesi (complexity): Organizasyonun dikey,

yatay ve coğrafi olarak yayılma derecesini ifade eder.

8) Departmanlaşma: İş bölümü ve uzmanlık derecesine göre, belirli görevler

bir araya getirilerek işler, belirli işler bir araya getirilerek mevkiler, belirli mevkiler bir araya getirilerek departmanlar oluşturulacaktır. Bu departmanların oluşturulmasında; fonksiyona dayalı ayrım, ürün/hizmete göre ayrım, coğrafi temele göre ayrım, müşteri temeline göre ayrım vb. kriterler organizasyon yapısını etkileyecektir.

9) Emir- komuta ve kurmay organlarının oluşturulması: Organizasyonda

emir-komuta organı olarak görev yapacak birimler ile kurmay organ olarak görev yapacak birimlerin ve aralarındaki ilişkilerin belirlenmesi organizasyon dizaynını etkileyecektir.

10) Komite ve gruplar: Organizasyonlar bazen çeşitli amaçlarla çeşitli

konularda komitelerden ve formal olarak oluşturulan gruplardan yararlanma yoluna gidebilirler. Komite ve grupların kullanılma durumu, yeri ve önemi gibi konular organizasyon yapısını etkiler.

11) İletişim kanalları ve şekli: Organizasyonu oluşturan birimler ve bireyler

arasındaki haberleşme ilişkileri ve şekli, organizasyonları karakterize eden diğer bir unsurdur.

Öğüt’ün Fennel’den aktardığına göre; tedarikçiler, finansal kuruluşlar, müşteriler ve kamu gücü gibi dışsal çevre unsurları organizasyon yapıları üzerinde güçlü etkiler yapmaktadır (Öğüt,2003:71). Şekil-8’de organizasyon yapısı ile dışsal (teknoloji, çevre) ve içsel (strateji, organizasyon büyüklüğü) faktörler arasındaki ilişki gösterilmiştir.

Şekil-8:Organizasyon Yapısını Belirleyen Faktörler Organizasyon yapısı Çevre Strateji Organizasyon büyüklüğü Teknoloji

Adem Öğüt, Bilgi Çağında Yönetim, Nobel Yayın Dağıtım, İkinci Baskı, Ankara, 2003, s. 71.

Ne örgüt yapısı salt olarak teknolojiyi belirler ne de teknoloji salt olarak örgütsel yapısını belirler. Örgütsel yapı ile teknoloji arasında karşılıklı bir etkileşim mevcuttur. Birçok farklı organizasyon olduğunu ve bu farklı organizasyonların birbirinden farklı yapılarının bilgi teknolojilerinden farklı etkileneceğini söyleyen Crowston ve Malone, örgütsel yapıya ilişkin görüşleri; 1) Rasyonalist görüş 2) Bilgi işleme görüşü 3) Motivasyonel görüş 4) Politik görüş olarak sınıflandırmaktadırlar (Crowston ve Malone,1994:250-252).

1) Rasyonalist Görüş: Organizasyonlar daha önce tanımlanmış amaçlara –

genellikle kar maksimizasyonu- doğru işleyen rasyonel birimlerden oluşurlar. Ekonomik etkinlik ve işletmelerin rasyonel yapılanması üzerinde durur. İlgilendiği temel konular; istihdam, iş kaybı, yönetimin şiddeti (yoğunluğu), hiyerarşi düzeyleri, merkezileşme-ademi merkezileşme, farklılaşma ve formalleşmedir.

2) Bilgi işleme görüşü: Rasyonalist görüşün bir çok karakteristik özelliğini

benimserken buna karşın işletmeler için bir örgütsel süreçler ve iletişim modeli olarak görülür. İlgilendiği temel konular; iletişim modelleri, zayıf linkler ve sosyal bağlam konularıdır.

3) Motivasyonel görüş: Çalışanların organizasyon yönetiminden farklı

amaçlara sahip olabileceğini ancak çalışanların işlerinin uygun bir şekilde düzenlenmesiyle amaç birliğinin sağlanabileceğini savunan görüştür. Başka bir deyişle, eğer iş yeterince motive ediciyse, çalışanlar muhtemelen daha çok tatmin olacaklar ve işi daha etkin bir şekilde yerine getireceklerdir. İlgilendiği temel

konular; bireysel motivasyon, yetenek çeşitliliği (esnek uzmanlaşma), otonomi (özerklik) ve tüm personelin motivasyonudur.

4) Politik görüş: Organizasyondaki farklı gruplar, uzlaştırılması mümkün

olmayan ve birbiriyle çatışma içinde olan farklı amaçlara sahip olabilirler. Farklı grupların farklı amaçlarına ulaşmak için başvuracakları araç ise “güç” unsurudur. Bilgi teknolojileri, organizasyondaki grupların “güç” lerini arttırmak için başvurabilecekleri bir araç olabilir. İlgilendiği temel konular; güç, dikey örgütlenme ve yatay örgütlenmedir.

Bilgiyi işleyen ve üreten teknolojiler olarak bilgi teknolojileri örgüt yapıları, süreçleri, yönetim işlevleri, örgüt düzeyleri (operasyonel, yönetsel ve üst düzey) vb. süreçler üzerinde köklü dönüşümlere neden olmaktadır. Markus ve Robey’e göre, Bilgi teknolojileri ile örgütsel yapı arasında; 1) Teknolojik zorunluluk 2) Organizasyonel zorunluluk 3) Etkileşimci zorunluluk olmak üzere üç türlü bağ vardır(Crowston ve Malone,1994:253-255):

1) Teknolojik zorunluluk: Teknolojinin örgütsel yapı üzerinde bazı kesin

etkilere sahip olduğunu savunan görüştür. Woodward’ın yaptığı bir araştırmada, bir işletmenin formal yapısının kullandığı üretim teknolojisine göre şekillendiği ortaya çıkmıştır (Woodward,1980:). Bu konudaki araştırmaların odak noktasını, bilgi teknolojilerinin kullanımı sonucu ne tür değişikliklerin ortaya çıkacağı ile ilgili tahminlerin yapılması oluşturmaktadır. Yani örgütsel değişimi sağlayan unsur teknolojidir. Bu görüş, Bilgi teknolojileri etkisinin, işletmelerin çevresi gibi diğer faktörlere bağlı olarak ortaya çıkacağını savunur. Bununla beraber Bilgi teknolojilerinin etkileri konusunda göz önünde bulundurulması gereken başka hususlar da vardır. Zira farklı gruplar, sonuçların ölçümü, ekonomik baskılar ve iş programının kabulü gibi alanlarda farklı davranacakları için, bilgi teknolojilerinden etkilenme düzeyleri de farklı olacaktır.

2) Örgütsel zorunluluk: Bu görüş, teknolojik zorunluluk görüşünü aksine

nedenselliğin yönünü ters çevirerek, yöneticilerin, bilgi teknolojilerini de kapsayan örgütsel değişimi, örgütsel ihtiyaçlardan dolayı yapacağını savunur. Bu yaklaşım, yöneticilerin ne yapmak istedikleri üzerinde durmakla beraber, Bilgi teknolojilerinin beklenmeyen muhtemel etkilerini göz ardı eder. Aynı zamanda politik gücün

arttırılması gibi bilgi teknolojilerinin rasyonel olmayan amaçlar için kullanılma olasılığını düşürür.

3) Etkileşimci görüş: Markus ve Robey tarafından dile getirilen bu son görüş

ise, bilgi teknolojileri kullanımını; teknolojinin neye izin verdiği ile örgüt ve yöneticinin ne yapmak istediği arasından kompleks bir etkileşimin sonucu olarak ele alır. Yazarlara göre, bu görüş, diğer görüşlerin aksine, bilgi teknolojilerinin etkisi konusunda bir ön tahmine yer vermez. Crowston ve Malone, Bilgi teknolojilerinin örgütsel yapıya etkisi konusunda etkileşimci görüşe katıldıklarını söylemektedirler(Crowston ve Malone,1994:255). Söz konusu yazarlara göre, Bilgi teknolojileri etkileri, birçok durumda, örgütsel değişimi sağlayan bir faktör olarak ele alınabilir, ancak bu değişimler istenirse gerçekleşebilir. Kling’de benzer bir görüşü ifade ederek, bilgi teknolojilerinin örgütsel değişim üzerinde kesin birtakım etkilere sahip olmadığını, ancak önceden tasarlanmış organizasyon birimlerine, teknolojiyi kullanma biçimine ve belki de en önemlisi teknolojiyi kullanma amacına bağlı olarak farklı koşullarda genel etkisinin olabileceğini söylemektedir (Kling,1980:110). Örgütsel yapı ile teknoloji arasındaki bağ ile ilgili görüşler Şekil-9’da verilmektedir.

Şekil-9: Örgütsel Yapı ve Teknoloji Arasındaki Bağ

Teknolojik zorunluluk Örgütsel Zorunluluk Etkileşimci görüş Örgütsel ihtiyaçlar Örgütsel değişim Bilgi teknolojileri Örgütsel ihtiyaçlar Bilgi teknolojileri Örgütsel değişim Örgütsel Değişim Bilgi teknolojileri

Kaynak: Kewin Crowston ve Thomas W. Malone, Information Technology and Work Organizations; Thomas J. Allen ve M.S. Scott Morton (Editörler), Information Technology and the Corporation of the 1990’s, Oxford University Pres, New York, 1994, s. 254.

Toplumsal, örgütsel ve bireysel düzlemlerde yeni paradigmalar, yaklaşımlar ve değişimler yaratan bilgi teknolojileri etkisiyle biçimlenen örgütsel biçim, günümüzde kimi yazarlar tarafından postmodern örgütler olarak adlandırılmaktadır. Şebeke, yalın, stratejik işbirlikleri ve sanal örgüt tipleri enformasyon çağının postmodern örgüt biçimleridir. Castells’e göre, 1980’lerden sonra, ekonomik yeniden yapılanma süreci beraberinde işletmelerde bir dizi yeniden yapılanma stratejilerini getirdi ve bu yeniden yapılanma sürecinin beş temel ortak özelliği vardır (Castells,2005:209):

1) Örgütlenmelerdeki değişimlerin kaynakları ve sebebi ne olursa olsun, 1970’lerin ortalarından itibaren, küresel ekonomide üretimin ve piyasaların örgütlenmesinde önceki dönemle büyük bir ayrışma (sanayi ya da başka bir düzeyde) yaşandı.

2) Örgütlenme düzeyindeki değişimler, bilgi teknolojisinin yayılışıyla etkileşim halinde, fakat büyük ölçüde bağımsızdı; genellikle de enformasyon teknolojilerinin şirketlere yayılmasının ardından gerçekleşmişti.

3) Örgütlenmelerde çeşitli biçimlerde gerçekleşen değişimlerin hedefi, şirketin ekonomik, kurumsal ve teknolojik ortamındaki hızlı değişimin sebep olduğu belirsizlikle, üretimde, yönetimde ve pazarlamada esnekliği güçlendirerek başa çıkabilmekti.

4) Örgütlenmeyle ilgili birçok değişim, otomasyon, işlerin elenmesi ve yönetsel katmanların bastırılmasıyla emekten tasarruf etmeyi amaçlayan “yalın üretim” modeline geçerek emek süreçlerini ve istihdam pratiklerini yeniden tanımlamayı hedefliyordu.

5) Bilginin yönetimi ve bilgi işlem, enformasyonel, küresel ekonomide iş gören örgütlerin performansı açısından temel önemdeydi.

Enformasyon çağında bu yeni örgüt tiplerini biçimleyen belli başlı gelişmeler ve modern örgütler ile postmodern örgütler arsındaki farklar şöyle özetlenebilir (Bensghir,1996:269-270):

1) Modern örgütler zaman içinde çeşitli koşullara bağlı olarak bir taraftan büyürken, diğer taraftan karmaşıklık düzeyleri artmıştır. Büyüme ile birlikte daha fazla kaynak tüketir olmuşlardır. Ancak artan kaynak talebine karşın, kaynakların kıt olması modern örgütlerin etkililiğini ve verimliliğini azaltmıştır. Bu sorunlara çözüm

olarak örgütsel kültürün önem kazanmaya başladığı modern sonrası dönemde, “işlevsel farklılaşma” yerini “farksızlaşmaya” bırakmıştır.

2) Modern örgütler açık ve net belirlenmiş sınırlara sahipken, postmodern örgütlerlerde sınırlar değişken ve muğlaktır. Bilgi teknolojilerinin sunduğu olanaklar örgütlerde sınırları ortadan kaldıran faktörler olmuştur. Öte yandan modern örgütlerde amaçlar açık ve net belli değilken, postmodern örgütlerde amaçlar açıkça ortaya konulmaktadır.

3) Postmodern örgütleri biçimleyen bir başka unsur da bu örgütlerde işbirliğine olan açıklık nedeniyle daha yatık yapılara, “ad hoc” yapılanmaya gidilmesidir. Çalışanlar sadece örgütsel mevkilerine göre değil, nitelik ve mesleki eğitimlerine göre değerlendirilmektedir.

4) Postmodern örgütlerlerde örgüt şemaları modern örgütlerde olduğu gibi farklı işlevsel gruplara göre değil, proje gruplarına bağlı olarak geliştirilmektedir.

5) Postmodern örgütlerde, örgütsel iletişimde yaşanan gelişmeler, geçici gruplar oluşturmaya dayalı iş örgütlenmesini gündeme getirmiştir. İstihdam edilen işgücü çoğunlukla geçici, sözleşmeli ve yarım zamanlı olmuştur.

6) Modern örgütlerdeki bürokrasinin yerini postmodern örgütlerde demokrasi, hiyerarşinin yerini piyasa, uzmanlaşmanın yerini yayılma ve çok beceriklilik almaktadır. Postmodern örgütlerde örgütsel bağlılık, aidiyet duygusu, takım çalışması gibi kavramlar önem kazanmaktadır. İnsanlar birbirinden izole olmadan, sürekli etkileşim içinde daha bağımsız ve mobil olabilmektedirler (Vural,2006:90).

Yeni teknolojilerin etkisiyle, “tüm sektörlerin temel örgütlenme biçimi değişmekte; piyasalar, ürünler ve hizmetler giderek artan ölçüde bilgi teknolojilerine dayalı hale gelmektedir ve enformasyon, üretimin bileşenlerinin yani toprağın, emeğin, sermayenin ve enerjinin yerine geçmektedir (Törenli, 2004:51). Bilgi toplumu kuruluşları kendi iç örgütlenmesini, güç-hiyerarşi ve komuta yerine, uzmanlık-görev ve sorumluluk üzerine oturtmak durumundadır (Erkan,1997:186). Bilgi üreten şirketlerde organizasyonel yapı formal bir yapı olmaktan çok insan merkezli örgütlenmeler şeklindedir (Geyik ve Barca,2004:6). Tablo-6’da Taylorizm ve Fordizm yönetim yaklaşımıyla örgütlenen örgüt yapısı ile günümüzün esnek örgüt yapısı yaklaşımının örgütsel süreçlere ilişkin uygulamaları yer almaktadır (Naschold,1993:129).

Tablo-6: Taylorizm-Fordizm ve Alternatifi

Taylorist-Fordist modelin Unsurları Fonksiyonel Alternatif

Standart üretim Ürün farklılaştırma

Bant üretimi Modül üretim

Tek amaçlı makineler Esnek makineler

Vasıfsız işçiler Vasıflı işçiler

Düşük iş motivasyonu (Umursamazlık) Yüksek iş motivasyonu (Özdeşleşme)

Çatışmacı iş ilişkileri İş birliğine dayanan ilişkiler

Hiyerarşik yönetim Katılımcı yönetim

Dikey iş bölümü (Planlama ve uygulama arasında

ayrım) Dikey iş entegrasyonu (Zenginleştirme)

Yatay iş bölümü (Görevlerin aşırı sınırlandırılması) Yatay iş entegrasyonu (Genişletme) İşçileri iş yerine bağlama Rotasyon

Makine temposuna uygunluk Montaj hattından bağımsızlık

Zaman standardı Zaman egemenliği

Bireysel çalışma Grup çalışması

Kaynak: Veysel Bozkurt, Endüstriyel & Post – Endüstriyel Dönüşüm: Bilgi, Ekonomi, Kültür, Aktüel Yayınları, İstanbul, 2005, s. 129.

Tablo-6’da görüldüğü gibi, Fordist kitle üretiminin standart üretim anlayışı yerini ürün farklılaştırılmasının arttırılmasına bırakmaktadır. Zira pazar yapısının ve rekabet koşullarının değiştiği ve aynı malı üreten firma sayısının arttığı günümüzde, tüketicinin değişen taleplerine uygun mal ve hizmeti kaliteli, ucuz ve hızlı üretmek, firmaların varlıklarını sürdürebilmesi için hayati öneme sahiptir. Ayrıca işin yeniden örgütlenmesi sürecinde çatışma yerine işbirliği, makine temposunda çalışma yerine bant üretiminden bağımsız, katılımcı, grup çalışmasına dayanan, rutin olmayan ve zenginleştirilmiş bir çalışma tercih edilmektedir.

BT, örgütün yaptığı işleri, çalışma sürecini, müşterileri ve rakipleriyle olan ilişkilerini değiştirdiği için örgüt stratejisi oluşturmada önemli bir faktördür. Zira örgütsel stratejiler oluşturulurken bilgi teknolojilerinin rekabetçi üstünlük sağlama yönünün göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Örneğin örgüt, strateji olarak dış kaynaklardan yararlanmayı seçtiğinde bu karar doğal olarak örgütün yapı ve süreçlerini de etkileyecektir. Bu süreçlerin dönüştürülmesi ve stratejiye uyum sağlaması için bilgi teknolojileri ve sistemlerinin desteğine ihtiyaç vardır. BT, örgüt stratejilerini aşağıdaki şekillerde etkilemektedir (Davis ve Hamilton,1993:3):

1) Düşük Maliyetle Üretim Yapma: Bilgi teknolojileri, üretim ve taşıma

maliyetlerinde tasarruf sağlayarak, örgütsel kaynakların etkin kullanımına olanak tanıyarak ve bu kaynaklardan maksimum verim elde etmeyi sağlayarak ve stok

maliyetlerini azaltarak örgütlerin düşük maliyetle üretim yapma stratejisini benimsemelerini sağlayabilir.

2) Mal ve Hizmet Farklılaştırma: Bilgi teknolojilerinin en temel

özelliklerinden biri de örgütlere yeni mal/hizmet üretme olanağı tanımasıdır. Bu teknolojiler örgütlere, hızlı, kaliteli ve yeni ürünler yaratma olanağı tanıyarak rekabetçi üstünlüğü ele geçirme fırsatı tanımaktadır.

3) İş Hacminde Büyüme: Bilgi teknolojilerinin örgütlere sağlayacağı hız ve

ağ özelliği ile örgüt iş hacmini arttırabilir. Örneğin e-ticaret, internet işlemleri vb. uygulamalar daha çok müşteriye ulaşmaya olanak tanıyarak yapılan iş hacminde bir artışa neden olacaktır.

4) Ürün ve İş Süreçlerinde Yenilik: Bilgi teknolojileri tam zamanında üretim,

toplam kalite yönetimi, değişim mühendisliği vb. yeni yönetim felsefelerinin uygulanmasına olanak sağlayarak, üretim süreçlerinde yeni uygulamalara gitmeyi ve yeni ürünler üretmeyi kolaylaştırmaktadır.

5) Boş Pazarlara Odaklanma: Bilgi teknolojileri ve sistemlerinin bilgiyi

toplama, analiz etme ve yeni kararlar için kullanma olanağından faydalanarak örgütler, boş ve potansiyel müşterisi olan yeni pazarlara girme stratejisi izleyebilirler.

6) Müşteri ve Tedarikçilerle Etkili İletişim: Bilgi, iletişim,

telekomünikasyon, internet vb. alanlardaki teknolojik gelişmeler coğrafi sınırları ortadan kaldırarak örgütün müşterileri ve kendisine mal/hizmet sağlayan tedarikçileri ile etkili bir iletişim ve eşgüdüme olanak sağlamaktadır.

Örgütler etkin olabilmek için karmaşık çevrelerle ilişki kurarken BT’den yaralanmaktadırlar. Bilgi teknolojileri çevrenin esnekliğine, yenilik getiriciliğine, dış çevredeki faktörlere ve onların isteklerine hızlıca karşılık vermeyi garanti etmektedir (Masino,1999:370). Teknoloji faktörünün genelde ve bilgi teknolojilerinin özelde örgüt yapılarına etkileri konusunda gündeme gelen tartışma, teknolojilerin örgüt yapılarını merkezileştirdiği ya da yerelleştirdiğidir (Tekin vd.,2003:225). Diğer taraftan işin örgütlenmesi konusunda yapı ile ilgili daha detaylı çalışmaya girildiğinde bu teknolojilerin örgütün otorite ve kontrol yapısında, denetim alanı üzerinde, örgütsel düzey sayısında ve departman sayısı üzerinde etkili olduğu görülür (Bensghir,1996:243). Bilgi teknolojilerinin belirtilen noktalarda örgüt yapıları üzerindeki etkileri aşağıda başlıklar halinde ele alınmaktadır.

1.3.1. Merkezileşme ve Yerelleşme

Bilgi toplumunun hızlı karar vermek durumunda olan kuruluşları, başarıya yakın, piyasaya yakın, teknolojiye yakın, toplumsal değişimlere yakın, çevreye yakın, demokrasiye yakın, bilgiye yakın olması; değişimleri yakından izlemesi, yenilik fırsatlarını yakalayabilmesi gerekir, bu özellikler kuruluşların özerk ve ademi-merkeziyetçi olmasını zorunlu kılmaktadır (Erkan,1997:184). Enformasyon toplumunun ana eksenini oluşturan bilgi işlerinin örgütlenmesinin Weberyen anlamda ya da Taylorist yöntemlerle yapılabilmesi oldukça güçtür (Bozkurt,2005:148). Zira yapısı gereği bilgi/hizmet eksenli işleri, mal üretimini esas alan standart, katı ve hiyerarşik yöntemlerle örgütlemek mümkün değildir.

Bir örgütün merkezi ya da merkezi olmayan örgütlenme konusundaki isteği bilgi teknolojileri ile daha çok esneklik kazanmış durumdadır. Merkezi ya da merkezi olmayan örgütlenme zorlukları ve olumsuzlukları bilgi teknolojilerinin sunduğu olanaklarla ortadan kalkmakta ve bu konudaki stratejileri üzerinde örgüt kültürü ve çevresel koşullar etkili olmaktadır. Tınar’a göre, insan ve makine arasındaki işbölümünün eskiye oranla daha kesin çizgilerle birbirinden ayrılmış olması ile üretimin veya hizmetin öğelerinin zamansal ve mekansal açıdan göreceli bağımsızlığı ademi-merkeziyetçi organizasyon yapılarını kurmaya olanak vermektedir. Ancak öte yandan tam otomatikleşme ile merkezi bir yapıya da eğilim vardır (Tınar,1989:135). Bilgisayar şebekelerinin yayılması, var olan örgüt sınırları, bölümleri ve hiyerarşinin kendisi üzerinde önemli etkiler oluşturmakta, örgütün genel yapısı esnek, tepkili ve akışkan bir şekle dönüşmektedir (Vural, 2006:91-92). Ayrıca örgütlerin merkezi ya da merkezi olmayan şeklindeki örgütlenme tercihlerini söz konusu örgütlerin kurdukları bilgi sistemlerinin tasarım biçimleri de etkili olmaktadır. Eğer örgütteki bilgi sistemleri katılımcılığı ve yaratıcılığı ön plana çıkaracak şekilde tasarlanırsa örgütte yerelleşme (merkezi olmayan) daha çok olacaktır. Ancak bunun tersi durumda, yani bilgi sistemleri bireysel inisiyatifin önüne geçecek şekilde tasarlanırsa o zaman da merkezi bir örgüt yapısı tercih edilecektir. Zira örgüt içindeki bilgi sistemlerinin ya da örgütün yapısının şekli, doğrudan örgütün kontrol, karar alma, iletişim, denetim vb. örgütsel süreçlerin yapısını ve işleyişini etkileyecektir.

Bütün bunlarla birlikte bilgi teknolojileri kullanımıyla, “örgüt içi yatay-dikey iletişim kanallarının etkili çalışmasıyla her türlü bilgi merkezde toplanabildiği gibi, dağıtık (merkezi olmayan) sistemlerin sunduğu olanaklarla da kontrol ve eşgüdümü kolaylıkla sağlayan yerel yapılanmaya gidilebilmektedir (Bensghir,1996:247). Lan Barbour’da başlangıçta bilgisayarların merkezi ofislerin karar alma güçlerini kuvvetlendirdiğini fakat bununla birlikte 1980’ler ve sonrasında minibilgisayarların ve kişisel bilgisayarların geniş çapta yayılması ve bilgisayarların uzak mesafelerden veri tabanlarına ulaşmasını sağlayan ağ sistemleriyle birbirine bağlanabilmesi olanağı ile birlikte şube ofislerinin ve fabrikaların yerel pazarları, envanterleri, üretimi ve satışları izleyebilme olanağına kavuştuğunu ve diğer şubelerle eşgüdüm içerisinde merkez ofis tarafından geliştirilen rehber kurallara uygun çalışabilmesinin mümkün hale geldiğini söylemektedir (Barbour,1997:169).

Görüldüğü gibi bilgi teknolojilerinin, örgüt yapısında önemli bir yer teşkil eden merkezi ya da merkezi olmayan yapılanma konusundaki etkileriyle ilgili birbirleriyle çelişen fikirlere rastlanılmaktadır. Kimi yazarlar, bilgi teknolojilerinin denetimi kolaylaştırma özelliğinden dolayı merkezi yapılanmayı güçlendirdiği, kimilerine göre, bilgi teknolojilerinin merkezi olmayan bir yapılanmayı kolaylaştırdığı ve kimileri de bilgi teknolojilerinin örgüt yapılarında bu tür bir değişime yol açmadığı konusunda hem fikirdirler. Bu konuda yapılan tartışmalar aşağıda açıklanan üç başlık altında toplanabilir (Vural,2006:120-121):

1) Merkeziyetçi Görüş: Bilgisayarlaşmanın, özellikle bilişim sistemlerinin

yetki devri üzerinde hiçbir olumlu etkisinin olmadığını, tersine üst düzey yöneticilerin paylaşılan otoriteyi yeniden ele geçirmelerine olanak sağladığını savunur. Üst düzey yöneticiler sadece kendilerine gerekli olan bilgilere değil aynı zamanda örgütün tüm işlev ve departmanlarındaki bilgilere de masalarındaki terminallerin bir tuşuna dokunarak ulaşabilmektedirler. Bu görüşün savunucularına göre, üst düzey yöneticiler teknolojiyi kullanarak orta ve alt kademe yöneticilere bırakılmış otoriteyi yeniden ele geçirerek, bunların sorumluluğundaki operasyonel alanlarla ilgili kararlar üzerindeki kontrollerini arttıracaklardır. Bilgi teknolojilerinin