• Sonuç bulunamadı

A BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN ÇIKMASI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NA GİRMESİ

Birinci Dünya Savaşı, Fransız İhtilâli ve 25 yıla yakın süren ihtilal savaşlarının meydana getirdiği politik, sosyal ve ekonomik gelişmelerin devamlı ve doğal sonucudur. Sömürgeci devletlerin hammadde kaynakları ve üretim mallarına pazar bulmak için yaptıkları mücadele, 19. y.y’ın ikinci yarısında Alman ve İtalyan siyasal birliklerinin kurulması, Balkan Devletlerinde ulusalcılık ve bağımsızlık hareketlerinin hızlanması, Alman – Avusturya – İtalya yakınlaşmasına, Üçlü İttifak’ın kurulmasına yol açtı. Buna karşılık İngiliz – Fransız ve Rus yakınlaşması da Üçlü İtilaf’ı oluşturdu. 1914 yılına gelindiğinde, blokların temel sorunları olan ekonomik çıkar, Alsas-Loren sorunu, üstünlük kurma, deniz silahlanması, Fas Buhranları, Bağdat Demiryolu sorunu, Balkanlarda Avusturya – Rusya çatışması, Balkan Savaşı gibi sebeplerden dolayı savaşın çıkması yalnızca bahaneye bakıyordu127.Nihayet, 28

Haziran 1914 tarihinde Avusturya – Macaristan Veliahdı Franz Ferdinand ve karısının Saray Bosna’yı ziyaretleri sırasında bir Sırp’lı tarafından öldürülmesi dört yıl sürecek Birinci Dünya Savaşı başlamasına sebep oldu.

Avusturya, Sırbistan’ın suikast ile ilgili çalışmalarını yeterli görmeyerek, 28 Temmuz 1914’te Belgrad’ı bombardıman ederek savaşa başladı. İngiltere’nin Almanya nezdinde yaptığı diplomatik girişimler sonuçsuz kalınca ve Rusya ile Fransa 31 Temmuz 1914’te seferberlik ilan edince, Almanya, 01 Ağustos 1914’te Rusya’ya, 03 Ağustos 1914’te Fransa’ya savaş ilan etti128.

Fransa’ya saldırmak için Belçika’dan geçiş izni isteyen Almanya, ret cevabı alınca 04 Ağustos 1914’te Belçika’ya savaş ilan etti. Bunun üzerine İngiltere de aynı gün Almanya’ya savaş ilan etti. 06 Ağustos 1914’te de Avusturya Rusya’ya savaş ilan etti129.

127 Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi – 1, Ercan Kitabevi, İzmir, 2003, s. 44- 45.

128 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914 – 1980, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1983,

s. 103- 104; Kemal Arı, Birinci Dünya Savaşı Kronolojisi, Gnkur. Basımevi, Ankara, 1997, s. 19.

Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı yenilgisinden sonra bir yandan ordusunu ıslah ederken, diğer yandan yalnızlıktan kurtulmak için ittifak arayışlarına girmiştir.

Osmanlı Devleti’nin ilk ittifak teşebbüsü İngiltere’ye oldu; ret cevabı aldı. İkinci ittifak teşebbüsü Bulgaristan tarafından Osmanlı Devletine yapıldı. Fakat görüşmeler sonuçsuz kaldı. Üçüncü teşebbüs ise Osmanlı Devleti tarafından Fransa’ya yapıldı. Fransa, Rusya’nın onayı olmadan kabul etmeyeceğini ileri sürdüğünden bu girişimde netice vermedi130. İtilaf Devletlerinden gerekli desteği bulamayan Osmanlı Devleti mecburen Almanya’ya yanaşmak zorunda kaldı.

Almanya 1914 yılının başlarında Osmanlı Devletinin kötü askeri durumu yüzünden ittifak yapmak istemedi. Fakat daha sonra Halife’nin dinsel gücünden istifade ederek, Ortadoğu’ya, yani Osmanlı Devleti topraklarına sahip olmayı düşündü. İttifak önerisi yine Osmanlı Devleti’nden geldi. 22 Temmuz 1914 tarihinde Almanya ve Avusturya’ya aynı zamanda ittifak teklifi yapıldı. Çeşitli görüşmelerden sonra 2 Ağustos 1914 tarihinde, savaşın başlamasının ertesi günü, Osmanlı Devleti Almanya ile ittifak anlaşması imzaladı.19 Ağustos 1914 tarihinde de Talat Paşa tarafından Bulgaristan ile savunma anlaşması imzalandı131.

Bu arada Amiral Souchon komutasındaki Geoben ve Breslau adlı iki Alman savaş gemisi İngiliz donanması önünden kaçarak 10 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Boğazı önlerine gelir. Boğazdan içeri alınırlar ve Tuzla’ya kadar gelirler. 16 Ağustos 1914’te Osmanlı Devleti bu gemileri 80 milyon marka satın aldığını ilan eder. Adlarını Yavuz Sultan Selim ve Midilli olarak değiştirir132. Bu açıklamalar İtilaf Devletlerini ikna etmediyse de Osmanlı Devletinin tarafsız kalmasını istediklerinden seslerini çıkarmazlar.

Osmanlı Devleti başlangıçta tarafsız kalmak istediyse de Almanya ve Avusturya bir an önce savaşa girmesini istiyorlardı. Çünkü Almanya Marn muharebelerinde başarısızlığa uğramış, Avusturya ise Ruslar karşısında zor duruma düşmüştü. Osmanlı Devleti’nin Rusya’ya cephe açmasını istiyorlardı. İstanbul’daki Alman askeri yardım heyeti hükümetinin paralelinde çalışmalar yaparak, Osmanlı Devletini savaşa sokmak için çabalıyordu. Başta Harbiye Nazırı Enver Paşa ile bazı kabine üyeleri de devletin savaşa girmesini istiyorlardı133. Enver Paşa ve İttihat ve Terakki mensuplarının savaşa girilmesindeki acele etmelerinin sebebi, savaştan Almanya’nın kesin şekilde galip çıkacağına inanmaları ve bundan Osmanlı Devleti’nin istifade ederek, Balkanlarda ve Kafkasya’da kaybettiği toprakları geri alma

130 Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914 – 1980, s. 107 -108.

131 Ergün Aybars, a.g.e., s. 48- 49; Dr. Coşkun Üçok, Siyasal Tarih 1789- 1950, Ajans- Türk Matbaası, Ankara,

1961, s. 292; Kemal Arı, a.g.e., s. 19.

132 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, VIII nci Cilt, Deniz Harekâtı, Gnkur. Basımevi, Ankara, 1976, s. 50 -

52; Coşkun Üçok, a.g.e., s. 292.

ümidiydi Bu gelişmeler sonunda, Enver Paşa’nın emri ile Amiral Souchon komutasında Osmanlı donanması 29 Ekim 1914’te Karadeniz’e açılarak Rus donanmasına saldırdı. Karadeniz Kıyısındaki Odesa ve Sivastopol gibi limanlarını topa tuttu. Ruslar 01 Kasım 1914’te Kafkasya’da saldırıya geçtiler. 05 Kasım 1914’te İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan ettiler 134.Böylece Osmanlı Devleti, Birinci Dünya Savaşı’na girerek, sonunu hazırlamış oldu.

Osmanlı Devleti, seferberlik ilanı ile birlikte, 22 milyon nüfusunun 15 milyonundan istifade ederek, 21 Temmuz 1914’den 1915 sonuna kadar 2.523.000 insanı silahaltına aldı. Daha sonra bu sayı 2,8 milyona ulaştı. Seferberlik akıllı bir şekilde yapılmayıp, ülkenin üretici gücü kısa zamanda silahaltına alındı135.

Osmanlı Devleti, kendi milli menfaatleri doğrultusundan ziyade Almanya ve Avusturya’yı Avrupa ve Rus cephesinde rahatlatmak için birçok cephede savaşmak zorunda kalmıştır. Bununla da kalmayarak Avusturya ve Bulgaristan’a da kuvvet yardımı yapılmıştır. Türk kanı gereksiz yere dökülmüştür. Savaşın başından sonuna kadar artan bir şekilde açılan cepheler şunlardır:

- Çanakkale Cephesi: İngilizler başta olmak üzere bütün İtilaf Devletlerine karşı savaşılmıştır.

- Kafkas Cephesi: Ruslar, Ermeniler ve İngilizlere karşı savaşılmıştır. - İran Cephesi: Ruslar ve İngilizler’e karşı savaşılmıştır

- Irak Cephesi: İngilizlere karşı savaşılmıştır.

- Kanal, Suriye ve Filistin Cephesi: İngilizlere karşı savaşılmıştır

- Hicaz ve Yemen Cephesi: İngilizlere ve onların kışkırttığı isyancı Araplara karşı savaşılmıştır.

- Trablusgarp Cephesi: Mısır batı hududu, Nil vadisi ve Sudan’da İngilizlere karşı; Trablus ve Bingazi bölgelerinde İtalyanlara karşı; Tunus ve Cezayir sınırlarında Fransızlara karşı savaşılmıştır.

134 Ergün Aybars, a.g.e., s. 47, 49 -50; Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, 1914 – 1980, s. 110.

( Ergün Aybars, eserinde kuvvet dengesinin İtilaf Devletleri lehinde olduğunu şu şekilde açıklamaktadır: “ Daha savaş başladığı zaman kuvvetler dengesi İtilaf Devletlerinin tarafına ağır basıyordu. Almanya,

Avusturya, Macaristan’ın toplam nüfusları 120 milyon kadardı ve savaş için tüm kaynakları Avrupa’da sahip oldukları topraklarda idi. Hâlbuki İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu İtilaf Devletlerinin yalnız Avrupa topraklarındaki nüfusları 238 milyon idi. Ayrıca sömürgelerde sınırsız hammadde ve insan kaynakları bulunduğu gibi savaşın ilk üç yılında A.B.D. de kendilerine büyük ekonomik destek sağladı. Almanya’nın kara ordusu güçlü olmakla beraber, Rusya’nın zengin insan kaynakları bulunuyordu. Denizlerde ise tek başına İngiltere bile üstün durumdaydı. Savaş başladıktan sonra İngiltere denizlerde üstünlüğü sağladı. Savaşı kim daha zengin kaynaklara sahipse onun kazanacağı daha Marn Muharebesi’nde anlaşılmıştı.’’ Bkz. Ergün

Aybars, a.g.e., s. 45. )

- Makedonya Cephesi: Almanlar ve Bulgarlarla beraber İngiliz, Yunan ve Sırplar’a karşı savaşılmıştır.

- Romanya Cephesi: Almanya, Avusturya ve Bulgarlarla beraber Romanya’ya karşı savaşılmıştır.

- Galiçya Cephesi: Almanya ve Avusturya ile birlikte Ruslara karşı savaşılmıştır.

Nuri Paşa bu cephelerden, savaşın başından Ocak 1918 yılına kadar Trablusgarp Cephesinde, daha sonra savaşın sonuna kadar Kafkas Cephesinde savaşmıştır.

B- BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDA NURİ PAŞA’NIN TRABLUSGARP