• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİNDE VE SAVAŞ SIRASINDA ERMENİ FAALİYETLERİ

4.1. 1895 İSYANININ ARDINDAN ANTEP’TE İDARÎ DURUM

XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı Devleti’nde çöküş emareleri belirgin bir şekilde görülmeye başlanmıştı. İdarî mekanizmadaki bozulma ülkenin her tarafına yayılmaya başlamış, 1850’lerden sonra Antep’te sıkça görüldüğü gibi, bir göreve atanan memurlar çeşitli şikâyet ve bahanelerle kısa süre sonra görevden alınmaya ve ehil olmayan birçok kimseye çeşitli görevler verilmeye başlanmıştı.

Buna bağlı olarak da devlet memurları en büyüğünden en küçüğüne kadar genel bir karamsarlık içinde idiler. Birçok devlet memuru devletin geleceğinden ümidini kestiği gibi, birçoğu da bu karamsarlık tablosu içinde kendi başının çaresine bakma yolunu seçmiş ve rüşvetsiz iş yapmaz hale gelmişlerdi. Diğer yandan yüksek dereceli memurların hatta bazı bakanların dahi yabancı bir devlet taraftarı olmaları tabii bir hale gelmişti. Kısacası, devletin geleceği bakımından önemli mahiyetteki mevkilerde bulunan memurlar artık devlet, din, vazife ve mukaddesat şuurundan uzaklaşmışlardı. Osmanlı maarifinde her zaman problem olan azınlık ve yabancı okullarında okutulan pek çok kitap Osmanlı Devleti, Türkler ve İslamiyet aleyhine fikirlerle dolu olduğu halde bunların “Maarif Nezareti”nin izniyle yayınlanmaları durumun vahametini göstermektedir. Tabii Osmanlı devlet memurlarının homojen bir yapısı da yoktu. Birçok gayr-ı Müslim’in de bu dönemde devlet katında çeşitli görevlerde bulunduğunu da dikkate almalıyız. Devlete karşı isyanların arttığı böyle bir dönemde Rum, Ermeni vs. gibi gayr-ı Müslim unsurların devlete karşı hislerinin pek de dostâne olmadığı zaten yaşananlardan da anlaşılmaktadır. Bu idarî bozulma neredeyse ülkenin her yanında aynıdır. Mesela Selanik’te idâri ve adlî mekanizmanın işleyişi hakkında Sultan II. Abdülhamit’e sunulan bir rapor son derece ilginçtir.

Rapora göre; bir ikisi dışında “memurîn-i sâirenin kâmilen nasib-i sadakat ve

gayretten mahrum bir alay yağma-gerân ve lakaydan bulundukları eşrâf-ı memleketden tâ köylü bir fakire kadar cümle tebe’a-i şahaneleri nezdinde müsellemdir.”553 Bu duruma bağlı olarak da devlet otoritesi her geçen gün biraz daha zayıflamaktadır. Bu sadece II. Abdülhamit dönemi için geçerli olan bir şey de değildir. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanıyla Osmanlılık bilincine daha fazla vurgu yapılarak özellikle gayr-ı Müslim tebe’anın devlete bağlılığını artırmaya yönelik çalışmalar da çeşitli sebepler yüzünden istenen hedefe ulaşamamıştır. Özellikle Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları Doğu Anadolu bölgesinde bu gerçek daha net görülebilmektedir. Ermeni komitelerinin bölgedeki faaliyetleri, bölgenin etnik, sosyal hatta coğrafî yapısından kaynaklanan kimi sorunlar ve idarî mekanizmadaki gevşeme, özellikle bölgede görevli memurların ehil olmayan kişilerden oluşması, devlet otoritesinin günden güne erimesine sebep olmaktadır. Yönetim halka ulaşmak konusunda başarılı olamamakta, merkezden verilen emirlerin çevrede uygulanmasında sıkıntılar yaşanmaktadır. İdarî, siyasî ve askerî müesseseler artık en temel işlevlerini dahi yerine getiremeyecek duruma gelmişlerdir554.

Ülkenin, başkenti de dâhil, her yanını saran bu durum elbette Halep ve Antep taraflarında da farklı değildi. İsyanın ardından 1896 yılı Ocak ayı içerisinde Antep Kaymakamı İhsan Bey, Halep Valisi Raif Paşa tarafından, “o iğtişaş ve heyecan arasında görülen lüzûma binâen” kaymakamlık görevinden alınmıştı. İhsan Bey, isyanın bastırılmasından sonra ve görevden alınmadan yaklaşık bir ay önce İstanbul’a çektiği bir arizada; isyan öncesinde ve sonrasında halkın her kesimini koruyabilmek için aldığı önlemlerin iki tarafın da husumetine sebep olduğunu belirtip bu durumun kendisinde “fikren rahatsızlığa” sebep olduğunu ifade ederek başka bir kaymakamlığa naklinin daha doğru olacağını belirtmişti555. Bunun üzerine o sırada Halep Vali Vekili olan Zihni Paşa tarafından vekâleten Kilis Kaymakamlığı’na gönderilen İhsan Bey’in yerine Antep Kaymakamlığı’na da vekâleten Tevfik Bey getirilmişti. İhsan Bey, kısa süre sonra Kilis Kaymakamlığına

553 Cezmi Eraslan, II. Abdülhamid ve İslâm Birliği, İstanbul 1992, s. 213-214.

554 Cezmi Eraslan, “II. Meşrutiyet Döneminde Doğu Anadolu’nun Sosyal Yapısı Üzerine Bazı Notlar”, Tarihi Gerçekler ve Bilimin Işığında Ermeni Sorunu, (Editörler: Bülent Bakar – Necdet Öztürk – Süleyman Beyoğlu), İstanbul 2007, s. 86-107.

555 İhsan Bey tarafından Mabeyn-i Hümayun’a sunulan 11 Kânûn-ı Evvel 1311 (23 Aralık 1895) tarihli ariza; BOA. ŞD. nr. 2229/32.

atanan Zühdü Bey’in gelip görevine başlamasıyla boşta kaldı. Yeni vali Raif Paşa’nın göreve başlamasıyla Tevfik Bey’in Antep Kaymakamlığı görevi de vekâletten asalete çevrilerek Antep’e dönmesi de engellenen İhsan Bey, o anda sınıfına muadil boş bir kaymakamlık bulunmadığı gerekçesiyle uzun müddet açıkta bekletildi556. Böylece Raif Paşa göreve başlar başlamaz İhsan Bey’i kaymakamlık görevinden uzaklaştırmış oldu. İhsan Bey’in görevden alınma gerekçesi olarak,

“ahali-i İslamiyece hakkında emniyetsizlik ve hoşnutsuzluk hususundan dolayı nüfûzu tesirsiz kalması” gösteriliyordu. Halep Valisi ayrıca İhsan Bey’in yukarıdaki arizasında zaten istifa etmek istediğini de gerekçe olarak gösteriyordu. Yine Kumandan Miralay Said Bey’in isteğiyle durumu tahkik etmek için Halep’ten Antep’e gönderilen İstinaf Savcısı ve Merkez Savcı Yardımcısı da kaymakamın burada göreve devam etmesinin muvaffakiyetsizliğe sebep olacağını belirtmişlerdi.

Herhalde vali tarafından gönderilen bu görevliler valinin isteğine ters bir karar almak niyetinde de değillerdi. Tercüme-i hâline de kaydedilen bu gerekçe üzerine İhsan Bey Şura-yı Devlet’e bir arzuhal yollayarak bu gerekçenin doğru olmadığını belirtti ve “kaydın tedkikiyle tashihini” istedi. Onun için bu durum ‘hayatından aziz olan namus-ı çakerânesinin ikmali’ anlamına geliyordu557.

Gerek isyan öncesinde gerek isyan sırasında İhsan Bey’in kazadaki diğer yetkililerle birlikte, meydana gelebilecek bir isyan karşısında hazırlıklı bulunmak için elinden gelen çabayı gösterdiğini biliyoruz. Fakat Osmanlı idarî sistemindeki bozulma, bu sırada Halep’te de kendini aynen gösteriyordu. Ermeni isyanlarının yoğunlaştığı böyle bir zamanda birkaç aylık bir süre içinde Halep’te dört vali değişti.

Antep’teki isyan sırasında Halep Valisi Hasan Paşa’ydı. Aralık ayı içinde, önce vekâleten Zihni Paşa valilik görevine getirildi. Sonradan da Hasan Fehmi Paşa Halep Valisi olarak atandı. Ancak Hasan Fehmi Paşa atandığı bu göreve gelmeyip, o sırada Rüsumat Emini olan Raif Paşa ile “tahvil-i memuriyet” yaparak Rüsumat Eminliği görevine geçti ve onun yerine de Raif Paşa atandı. Böylece aynı ayın sonlarında, dönemin meşhur devlet adamlarından olan Köse Mehmet Raif Paşa Halep Valiliği

556 Halep Valisi Raif Paşa’nın Dâhiliye Nezâreti’ne 7 Şubat 1311 (19 Şubat 1896) tarihli tahriratı;

BOA. ŞD. nr. 2232/4 lef 2.

557 İhsan Bey’in Şura-yı Devlet’e yolladığı arzuhali, Ayıntab kaza meclis-i idaresinin İhsan Bey’i destekleyen mazbatası ve diğer yazışmalar için bkz. BOA. ŞD. nr. 2232/4.

görevine getirilmiş oldu558. Hasan Paşa’yla Kaymakam İhsan Bey isyan öncesinde alınan önlemler konusunda pek anlaşamamışlardı ve İhsan Bey taleplerinin Halep tarafından yerine getirilmediğini gerekçe göstererek kazadaki diğer yetkililerle birlikte doğrudan İstanbul’a üst üste telgraflar çekmişti. Sonuçta kaymakamın haklı olduğu görülmüş ve başlayan isyan dolayısıyla taleplerinin yerine getirilmesi hususunda İstanbul’dan Halep’e emirler gönderilmişti. Raif Paşa tam bu olayların ardından Halep’te göreve başladı. İhsan Bey Ermeni olayları karşısında daha acil ve gerekirse sert önlemler almaktan yana olan bir kişiydi. Aksi halde gerek komiteci Ermenileri gerekse bunlara karşı ayaklanan Müslümanları durdurabilmenin mümkün olamayacağını düşünüyordu. Buna karşılık hem Hasan Paşa hem de Raif Paşa bu konuda biraz daha gevşek davranıyorlardı559. Raif Paşa’nın bu konuda önceki vali gibi kendisiyle de problem yaşayacak bir kaymakamı görevde tutmak istemediği anlaşılıyor. Zira özellikle tutuklu Ermenilerin yargılanmalarıyla ilgili yazışmalardan Raif Paşa’nın Ermeni olayları karşısında oldukça çekingen davrandığı görülüyor.

Hatta bir müddet sonra hakkında Halep’teki Ermeni faaliyetlerine müsamahakâr davrandığı ve Halep’teki konsoloslarla da ilişkisi olduğu tespit edilen kimi kişiler hakkında gerekli tahkikatları yaptırmaktan kaçındığı şeklinde şikâyetler söz konusu olacaktır560. İsyan öncesinde ve sonrasında gösterdiği çabalar karşısında İhsan Bey’in

“Müslüman ahali tarafından hakkında emniyetsizlik olduğu için görevden alındığı”

558 14 Kânûn-ı Evvel 1311 (26 Aralık 1895) tarihli irâde-i dâhiliye; BOA. İ.DH. nr. 1330/1313.B/16.

Hasan Fehmi Paşa’nın atandığı valiliğe gelmemesi, Halep Salnamelerinde “… devletlü Hasan Fehmi Paşa hazretleri teşriflerinden evvel tahvil-i memuriyet buyurmuşlardır …” şeklinde zikredilir.

Salname-i Vilayet-i Halep, 1318/1900, s. 75.

559 Sultan II. Abdülhamit dönemi taşra idarecilerinin, özellikle vilayetlerin en büyük mülkî amiri olan valilerin en büyük korkuları her zaman başta Ermeni isyanları olmak üzere vilayetlerde yaşanan asayiş problemleri olmuştur. 1895 yılından itibaren ülkenin birçok yerinde patlak veren isyanlar aynı zamanda valileri bir sorunlar yumağıyla karşı karşıya bırakıyordu. Genel olarak taşra idarecileri ortak gözetleme ve grup sorumluluğunun bu gibi huzursuzlukları önleyeceğini ve sert cezalandırma yöntemlerinin idareyi zora sokacak kötülüklerin önünü alacağını düşünüyordu. Ancak valiler açısından daha başka bir takım psikolojik bariyerler de vardı. Mesela bir olayı önlemek için askerî güçlere başvurmak aynı zamanda önlenemeyen bir kargaşanın varlığına da dikkat çekmek demekti.

Daha da kötüsü güvenlik güçlerinin düzeni sağlayamaması ve suçluları cezalandıramaması durumunda olayın bu hale gelmesinden sorumlu olacak kişi valiydi. Bu durum da valinin azledilmesine dâhi sebep olabilirdi. Bütün bu sebeplerden dolayı, yaşanan kimi hadiselerin gizlenmesi ya da sorunların olduğundan küçük gösterilmesi gibi seçenekler valilerin sıklıkla kullandıkları yöntemler haline gelmişti. Sorunlar üzerinde köklü bir çözüme uğraşmak bu dönem valileri açısından nadiren tercih edilebilecek bir seçenekti. Konuyla ilgili daha geniş bilgi ve valilerin görev yerlerinde karşılaştıkları çeşitli problemlere örnekler için bkz. Abdülhamit Kırmızı, Abdülhamid’in Valileri:

Osmanlı Vilayet İdaresi 1895-1908, İstanbul 2008, s. 171 vd.

560 Mâbeyn Baş Kitâbet Dairesi’nden Halep ve Adana Fevkalade Umum Kumandanı Ali Muhsin Paşa’ya 21 Ağustos 1313 (2 Eylül 1897) tarihli şifre; BOA. Y.PRK.BŞK. nr. 53/131.

gibi bir iddianın da insafsız bir itham olduğu açık. İhsan Bey’in bu konudaki şikâyeti dikkate alınarak Şûrâ-yı Devlet tarafından gerekli tahkikat yaptırılmış olmalı ki; bir müddet sonra hakkı teslim edilerek, İstanbul tarafından rütbesi yükseltilip “Mîr-i Mîrânlığa (beylerbeyi, eyâlet vâlisi)” terfi ettirildi561.

Bir taraftan yukarıda da görüldüğü gibi idarecilerin artık kendileri birer sorun haline gelmişken bir taraftan da Ermeni komitelerinin faaliyetleri devam ediyordu.

26 Ağustos 1896’ta İstanbul’da Taşnak komitesi üyeleri tarafından Osmanlı Bankası’na yapılan baskın ve ardından İstanbul’da yaşanan olaylar üzerine Antep Ermenileri de tekrar hareketlenmişlerdi. Antep’te de etkinliklerini artırmış olan Taşnakların teşvikiyle isyandan hemen sonra olduğu gibi Ermeniler tarafından yine dükkânlar kapatıldı. Yetkililerin araya girmesiyle tekrar herkesin işinin başına dönmesi sağlandı. Ayrıca hem Müslüman hem de Hristiyanların önde gelenleri biraraya getirilerek, iki tarafın da birbirlerine karşı yapılacak herhangi bir hareketten sakınmalarına dair söz alındı. İhsan Bey’in yerine kaymakam olarak atanan Tevfik Bey’in yerine bir müddet sonra da Hulusi Paşa atanmıştı. Bu sırada Antep’in önde gelen aileleri arasında bazı şahsî meselelerden dolayı ihtilaf oluşmuş, zaten gergin olan bir ortamda bu durumun meydana getireceği sakıncalar dikkate alınarak meselenin çözümü için bunlardan bazıları Halep’e aldırılmışlardı. Bunun üzerine başta Amerikan Koleji hocaları olmak üzere önde gelen kimi Ermenilerin öncülüğünde bazı kişiler yeni kaymakama Ermenilerin tehdit altında oldukları ve yakın zamanda Müslümanların Ermenilere karşı bir harekette bulunacakları yolunda bazı ihbarlarda bulundular. Kazadaki durum hakkında yeterli bilgiye sahip olmayan Hulusi Paşa da bu ihbarlara itimat edip durumdan telaşa kapılarak olayı Halep’e bildirdi. Yapılan tahkikatta ihbarın yalan olduğu anlaşıldı. Kaymakama bu ihbarda bulunan kişiler de daha sonra yapılan sorgularında olayı inkâr ettiler ve böyle bir şeyden malumatları olmadığını söylediler562. Bu olay üzerine Kaymakam Hulusi

561 6 Teşrîn-i Sânî 1313 (18.11.1897) tarihli irâde-i taltifat; BOA. İ.TAL. nr. 1315.C/158.

562 Antep’teki durumun mahiyetini anlamak üzere Halep’ten bazı yetkililerin Antep’e gönderilmesine dâir Mabeyn Baş Kitâbet Dairesinden Halep Vilayeti’ne 25 Eylül 1312 (7 Ekim 1896) tarihli tezkire;

BOA. Y.PRK.ASK. nr. 115/82; Konuyla ilgili diğer yazışmalar; Halep Vilayeti’nden Hariciye Nezâreti’ne gönderilen 4 Teşrîn-i Evvel 1312 (16 Ekim 1896) tarihli telgrafnâme halli; BOA.

HR.SYS. nr. 2792/33; Halep ve Adana Umum Kumandanlığı’ndan Mabeyn Baş Kitâbet’e 3 Teşrin-i Evvel 1312 (15 Ekim 1896) tarihli şifre; BOA. Y.PRK.ASK. nr. 115/105.

Paşa’ya da işten el çektirildi ve yerine görevlendirilen Halep Redif Fırkası Kumandanı Bekir Paşa Antep’e gelerek hükümet işlerini devraldı563.

İsyanın ardından Antep’te Müslümanlar arasında da silahlanma artmaya başlamıştı. Müslümanlar arasındaki silahlanma bütün halktan ziyade, özellikle çarşıda-pazarda her an yeni bir olay korkusu yaşayan Müslüman esnaf arasında daha yaygındı. İnsanlar iş-güçleriyle ilgileniyor ve görünürde hayat normal seyrinde devam ediyordu. Fakat sürekli yinelenen kargaşalar yüzünden insanlar tedirginlik içindeydiler. Bir taraftan da yine Avrupa devletlerinin baskıları başlamıştı. Halep’te bulunan konsoloslar bu dönemde sürekli Antep ve civarında Müslümanların silahlandıklarından şikâyet ettiler ama hiçbir zaman Müslümanların sebep oldukları bir olaydan bahsedemiyorlardı564. İdaredeki bu gevşeklikten en çok istifade eden konsolos ve sefirlerdi. Avusturya ve Fransa Elçilikleri Halep, Zeytun, Antep vs. gibi yerlerde Müslümanların Hristiyanlara karşı silahlandığını, buralardaki başıbozuk bir takım kişilerin Hristiyanları tehdit ettiğini belirtiyor ve Hristiyanların can güvenliğinin sağlanması için tedbir alınmasını istiyorlardı565. Aynı şekilde, Maraş Fransız Konsolosluğu, Maraş’ta Müslümanların silahlandığını, Müslüman ahalinin çarşı ve pazarda silahlı olarak dolaştıklarını, aynı durumun Antep için de geçerli olduğunu bildirmişti. Bu şikâyetler üzerine Antep’e giderek durumu yerinde teftiş etmesi istenen Halep ve Adana Fevkalade Umum Kumandanı Mirliva Ali Muhsin Paşa566, Antep’e gelmiş ve kazada kesinlikle asayiş bozucu bir durum olmadığını;

Müslüman ve Hristiyan ahali arasında herhangi tatsız bir olay meydana gelmediğini

563 Halep ve Adana Umum Kumandanlığı’ndan Mabeyn Baş Kitâbet’e 28 Eylül 1312 (10 Ekim 1896) tarihli şifre; BOA. Y.PRK.ASK. nr. 115/101.

564 Halep ve Adana Fevkalade Kumandanı Ali Muhsin Paşa’dan Mâbeyn Baş Kitâbet’e 16 Şubat 1312 (28.02.1897) tarihli şifre; BOA. Y.PRK.BŞK. nr. 50/30.

565 BOA. HR.SYS. nr. 2792/40. (20 Şubat 1312 - 04.03.1897). Avrupalı devletler bir taraftan isyancı Ermenilere sürekli destek verip komitecilere güven ortamı sağlamaya çalışırken bir taraftan da sürekli Hristiyan ahalinin tehdit altında olduğunu dile getirerek Osmanlı Devleti’ne karşı yaptırım güçlerini artırmaya uğraşıyorlardı. Bu faaliyetleri adeta birbirleri ile yarışırcasına yürütüyorlardı. İngiltere, Fransa ve Amerika gibi devrin büyük devletlerine ilaveten Yunanistan da bölgedeki isyancı Ermenilere her zaman destek vermiştir. Nitekim bu olaylardan birkaç yıl sonra, Zeytun’daki Ermenilere Yunanistan tarafından silah gönderildiği, Halep Ermeni mezarlığında, aralarında Antep ve Harput Ermenilerinden de bazılarının bulunduğu bir topluluğa, yine bir Ermeni papaz tarafından bildirilmiştir. Zabtiye Nezareti’nden Halep Vilayeti’ne 16 Kânûn-ı Evvel 1320 (29.12.1904) tarihli müzekkere; BOA. ZB. nr. 426/12.

566 Serasker Rıza Paşa’dan Padişah’a 20 Şubat 1312 (04.03.1897) tarihli tezkire; BOA. Y.MTV. nr.

151/190.

bildirmişti567. Mahallî idare Hristiyan halkı tedirgin edebilecek her türlü faaliyeti önlemek için elinden geleni yapıyordu. Şikâyetler üzerine bölge askerî açıdan biraz daha kuvvetlendirilmişti. Ayrıca tam bu günlere rastlayan bayram dolayısıyla adet olduğu üzere her bayramda Müslümanların havaya silah sıkarak, bayramın gelişini kutlamaları dahi bu bayramda yapılmamış, idare; kazadaki hassas durum nedeniyle, yanlış anlamalara yol açabilecek böyle bir kutlamanın Hristiyan ahaliyi tedirgin edebileceği düşüncesiyle, bu bayramda Müslümanların havaya silah sıkmasını yasaklamıştı568. Antep Ermeni Protestan reis-i ruhanileri de Halep Vilayeti’ne çektikleri telgrafta; Antep’te herhangi asayiş bozucu bir olay meydana gelmediğini ve herkesin iş ve gücüyle uğraşmakta olduklarını bildirmişlerdi569. Durum İstanbul’daki bütün Avrupa sefaretlerine bildirilmekle beraber gazetelerde de bölgede asayişin yerinde olduğu ilân edilerek, bu tür propagandaların önüne geçilmeye çalışıldı570.

Fakat bu düzensiz ortam hem Avrupalıların dışarıdan müdahalelerine hem de Ermeni komitelerinin faaliyetlerine rahatlık sağlıyordu. 1899 yılına gelindiğinde,

“Ayıntab gibi nazik ve fesede-i ecânible memlû (yabancı fesatçılarla dolu) bir mahalde” görevli naib ve kaymakamın araları açılmış ve adeta birbirleri ile kavgalı bir duruma gelmişlerdi. Halep Valisi Raif Paşa da rahatsızlığından dolayı bir müddet vilayet işleri ile ilgilenemedi ve sonuçta resmî işler büyük oranda ilgisiz memurların elinde kaldı. Askerî yetkililer tarafından yollanan yazılara cevap dahi alınamıyordu.

Halep ve Adana Fevkalade Umum Kumandanı Ali Muhsin Paşa’ya göre; o sırada Antep Kaymakamı olan “muktedir ve mukaddem ve müstakîm” İsmail Bey’in Hristiyan ahaliye karşı tutumu ve faaliyetleri Ermeniler ve Müslümanlar arasında yeni bir olay çıkmamasını sağlayan önemli bir etkendi. Naib Nazif Efendi ise, kaymakamın da çalışmalarına engel olduğu gibi Ermenilerle Müslümanlar arasındaki uyuşmazlıkların daha da artmasına sebep oluyordu. Zaten iki idarecinin aralarının

567 BOA. İ.HUS. nr. 52/1314.L/04 (24 Şubat 1312 - 08.03.1897)

568 Sadaret’ten Hariciye Nezareti’ne gönderilen 25 Şubat 1312 (09.03.1897) tarihli tezkire sureti;

BOA. HR.SYS. nr. 2792/42 lef 3.

569 Halep Valisi Raif Paşa’nın Sadaret’e 26 Şubat 1312 (10.03.1897) tarihli telgrafı; BOA. HR.SYS.

nr. 2792/42 lef 4.

570 Sadaret’ten Hariciye Nezareti’ne gönderilen 25 Şubat 1312 (09.03.1897) tarihli diğer bir tezkire sureti; BOA. HR.SYS. nr. 2792/42 lef 2.

açık olmasının sebebi de, Naib Nazif Efendi’nin Müslümanlarla Hristiyanlar arasında fesada sebep olan faaliyetleriydi. Bu sebeple Ali Muhsin Paşa “Ayıntab’da zuhuru melhûz olan (meydana gelebilecek)” yeni bir karışıklığa meydan vermemek için Naib’in hemen görevden alınmasını talep ettiği gibi, “ekilmiş olan tohum-u fesad ve nifak sebebiyle kaymakamın istidâme-i muvaffakiyetine (başarılarının devamına) artık mekân müsaade etmeyeceği mülâhazasına mebni (düşüncesinden dolayı)”

kaymakamın da değiştirilmesi gerektiğini düşünüyordu571.

Ali Muhsin Paşa’nın tutum ve faaliyetlerinin Ermeni ve Müslüman ahali arasında yeni bir olay çıkmasını engellediğini belirttiği ve davranışlarından övgüyle bahsettiği Kaymakam İsmail Bey, aynı günlerde yeni bir evlilik yapmış ve Amasya’dan gelen gelini karşılamak üzere, aralarında Ermeni ve Müslümanların önde gelenleri ve birçok memurun da bulunduğu kalabalık bir toplulukla, Antep’e iki saat mesafede bulunan Sam karyesine gitmişti. İsmail Bey önceden karyede bir düğün merasimi oluşturulması için hazırlıklar yaptırmış, gelinin gelmesinden bir gün evvel, çalgı ve eğlencelerle Sam karyesine gidilmiş ve ertesi gün gelin karşılanarak Antep’e dönülmüştü. Ancak düğünün ardından Müslüman ahaliden Hacı İsa zade Abdülkadir ve Yusuf zade Abdülkadir isimli iki kişi Meşihat Makamı’na (Şeyhülislamlık) bir şikâyet telgrafı çekerek; kaymakam ve beraberindekiler Sam karyesinde bulundukları sırada “cami-i şerif içerisinde çalgılar çalınması” ve “ayş ü işretler olunması” gibi rezaletler yapıldığından ve bunlara bağlı olarak da

“Hristiyanlara karşı makam-ı mübareke tahkir ile din-i mukaddesemizin tezyif edilmesine müsaade edildiğinden” şikâyet ettiler. İddialara göre cami içinde çalgılar çalınarak eğlenceler yapıldığı gibi, kimileri de bu eğlencelere içkili bir şekilde katılmıştı. Bu şikâyet üzerine İsmail Bey Halep Valiliği tarafından görevden alınarak yerine Hasan Sabri Bey getirildi ve düğün günü karyede tam olarak neler yaşandığına dair de inceleme başlatıldı. Yeni Kaymakam Hasan Sabri Bey tarafından, İsmail Bey’in davetlisi olarak Sam karyesine giden Ermeni ve Müslüman ileri gelenler ve memurlar başta olmak üzere, Sam karyesi muhtarı ve imamı ile karye ahalisinden birçok kişinin düğün günü yaşananlarla ilgili ifadeleri alındı. Genel

571 Halep ve Adana Fevkalade Umum Kumandanı Ali Muhsin Paşa’dan Mabeyn Baş Kitâbet’e 11

571 Halep ve Adana Fevkalade Umum Kumandanı Ali Muhsin Paşa’dan Mabeyn Baş Kitâbet’e 11