• Sonuç bulunamadı

B. BENLİK SAYGISI

4. Benlik Saygısının Önemi:

lenme ve doyumların derecesine göre değişmektedir. Yine aynı şekilde benlik saygısı ihtiyacı kişilere göre de değişiklik göstermektedir. Kişisel farklılıklar, benlik-saygısının davranışsal ölçümlerinde etkili olduğu gibi, benlik saygısı ihtiyacı, kişinin diğer insan- lardan aldığı değerlendirici bilgilerle de ilişkilidir. Sosyal çevresinde sevildiğini,sayıldı- ğını ve yaptığı işlere değer verildiğini öğrenmesi kişinin benlik saygısı gereksinimlerine doyum sağlamaktadır.

den asla kendimizi lanetlememeli, suçlamamalıyız. Kendimizi lanetlemek veya kendimize acımak sorumluluklarımızı görmemize engel olur. Güçlü olmak, yürekli olmayı gerektirir, yüreklilik ise insanın kendi gerçekleriyle yüzleşebilmesini içerir.

Kusurlu bir yanımızla yüzleşip, bunu kabul edebilirsek bu yanımızın bir süre sonra ortadan kalkma olasılığı artar. Kendi kusurlarımızla yüzleşip, kendimize hoşgörülü olmaya başladıkça, diğer insanların kusurlu yanlarını daha kolay kabul edebilir ve onlara gerçek anlamda bir şeyler verebilmenin mutluluğunu ve farklı gururunu yaşarız.

Ancak, bu benliğin şişmesiyle sonuçlanan gururdan çok insanın kendisine değer verebilmesini içerir.185 Kısacası, kendimizi tanıdıkça büyürüz ve verici duruma geçebiliriz.

Kişiliğin bireyleşebilmesi için, insanın kendisine ilişkin gerçekleri olabildiğince bilinçlendirebilmesi gerekir. Pek çok insan kendisini tanımaksızın, kendisini gerçekçi bir şekilde görüp kabul etmeksizin yaşamına anlam katabilmeyi umut eder. Oysa insan, kendi gerçeklerini tanıyabildiği oranda kendisiyle uzlaşır ve çevresine karşı daha hoşgörülü olur. Bunu başaramayan bir kimse hoşlanmadığı ve kabul etmediği bilinç dışı benliğini, diğer insanlara yansıtarak onları eleştirir, kınar ve suçlar. Bunu yaparken de aslında tanımadığı gerçek benliğini seyretmekte olduğunun farkında bile değildir.186 İnsan tüm yaşamı boyunca isteyerek ya da istemeden zorunlu olarak diğer insanlarla birlikte yaşar. İnsan, diğer insanlarla birlikte değişir, gelişir ve değer kazanır.

Dolayısıyla, diğer insanlarla birlikte ancak varolabilen insan, kendisini tanımadan başkalarını tanıyamaz ve onlara ilgi duyamaz. Diğer insanlara ilgi duymayan ve onlarla ilişki kuramayan insan da kaygı ve öfkenin kaynağını oluşturan sürtüşme ve çatışmalardan kurtulamaz.187 Başka bir deyişle, kendimizle samimi olmadıktan sonra, yani kendi kimliğimizi bulmadan, ne hissettiğimizi, neyi tercih ettiğimizi ve arzuladığımızı bilmeden başkasıyla samimi olamayız.

Kendisini sevmeyen ve değer vermeyen bir insan başkalarını da sevip değer veremez. Bunu sonradan öğrenebilmesi de, ancak kendisine değer verebilmeye başladıktan sonra işleyebilen iki yönlü bir süreçtir. Bir başka deyişle insan, kendisine

___________________________________

185Geçtan, İnsan Olmak, ss. 83-84

186Geçtan,a.g.e.,s.78

187 Köknel, a.g.e., s. 344

değer verebildiği oranda başkalarına da değer verir, diğer insanlara gerçek anlamda değer verdiğini hissettikçe kendisini de değerli bulmaya başlar. Yoksa diğer insanları yücelterek kendimizi küçültmek, ne onlara ne kendimize değer vermektir.188

Mutasavvuflara göre tasavvufi ahlâkın esası olan tevazu, kibirle, zillet ve pısırıklık arasındaki denge durumudur. Onlara göre kibir, insanın kendisini olduğundan yüksek görmesi, zillet ve pısırıklık ise olduğunun altında zannetmesidir. Oysa bu iki hal de aşırılık olup hakkı çiğnemektir.189 Yalnızca kendisini, kendi aklını beğenen bir kimse kendi ayıp ve kusurlarını bilemez. Bu yüzden de kendisini denetleyemez. Kendisini deneyleyemeyen bir kimse gelişmiş ve olgunlaşmış birisi değildir. Aksine, kendini denetlemeyi öğrenen insan gelişmiş ve olgunlaşmıştır.190 Rogers’a göre, bir kimsenin sağlıklı bir benlik geliştirebilmesi için, bağdaşım içinde olması gerekir. Bu bağdaşım ise bireyin gerçek yaşantıları ile uyumlu değerlendirmeler yapabilmesi sayesinde gerçekleşir. Yani, benlik gerçeğe uygun olarak simgeleştirildiğinde, bağdaşma durumu meydana gelir. Şayet bu bağdaşım yaşantıların tümü için gerçekleştirilebilirse, birey bütünleşmiş bir kişiliğe sahip olur.191

Horney’e göre de bireyin gerçek benliği zayıflarsa, birey kendi benliğine yabancılaşır ve yöneten durumundan çıkıp yönetilen durumuna düşer. Hatta daha da ileri giderek kendisini olduğu gibi değil de, olmak istediği gibi görmeye başlar. Böyle bir algılama durumu ise bireyin çevresiyle olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilediği gibi başarılarını da etkiler.192

Kendisini tanıyan, kendi özelliklerinin farkında olan insan kendini değiştirmeye, dönüştürmeye dair bir bilinç geliştirebilir. Zira değişmeden gelişmenin olabilmesi mümkün değildir. Gerçekçi düşünmeyi alışkanlık haline getirebilen bir insan, yersiz kaygı ve kızgınlıklardan kurtulabilir, geçmiş yaşantılarına önyargısız ve objektif değerlendirmelerle bakabilir. Böyle bir kimse, geçmiş yaşantılarıyla ilgili deney ve birikimlerini değerlendirip gelecekle ilgili geçerli ve doğru kararlar alabilir.Yani geçmiş

___________________________________

188Geçtan, a.g.e., s. 75

189Öztürk, a.g.e., s. 113

190Köknel, a.g.e., s. 180

191Öner,a.g.m.,ss.81;Altıntaş,a.g.t.,ss.23-24

192Bkz.Horney,Nevrozlar ve İnsan Gelişimi,ss.167-188

çelişki ve çatışmalardan yaratıcı bir güç oluşturabilir.193

Kendisini bilen, güçlerini, yetenek ve imkânlarını gerçekçi bir şekilde tanıyabilen insanda güven duygusu tamdır. Kendisine güvenen insan ise karşılaştığı engelleri kolayca aşabilir, sorunlarına gerçekçi çözümler bulabilir.194

Kişinin kendisi ve çevresi hakkında geliştirmiş olduğu düşünce, yorum ve anlam kalıpları ne ölçüde gerçekçi iseler, duyguları da o ölçüde sağlıklı, daha az yıpratıcı ve yaşamı anlamlı kılmaya yöneliktir.195

Kendisini gerçekçi bir şekilde görüp değerlendirebilen bir insan, kendi gerçekleri ile beklenti ve amaçları arasında doğru bağlantılar kurarak yeteneklerini ve güçlerini iyi bir şekilde kullanmayı başardığından, bir taraftan erişilmez güç ve yetenekler peşinde koşarak, yeni bir takım sürtüşme ve çatışmalara düşmeyeceği gibi, diğer taraftan da gizli kalmış güç ve yeteneklerini keşfederek geliştirme imkânı bulur.196 İnsanın, gerek iç dünyasında, gerekse dış dünyasında iyi-kötü, güzel-çirkin, doğru-hatalı çelişmesi vardır. Gerçekçi bir şekilde düşünüp davranabilen insan, bu durumu olduğu gibi kabul ederek karşıt ve çelişik durumlardan yeni bileşimler yapabilir. Kötülükleri görerek iyi, çirkinliklerden kaçarak güzeli, hataları azaltarak doğruları yakalayabilir.

Kendini bilen bir kimse, içindeki ‘benliği’ tanıdıkça, bilinmeyen yanlarını öğrenmeye, dışarı yansıtmadığı yanlarını azaltmaya çalışır. Böylece gereksiz ve yersiz kaygılanmalardan kurtulan insan, istemediği, beğenmediği davranışlarını da kolayca kontrol altına alabilir. İnsan, kendisini gerçekçi bir şekilde tanıyıp kabul ettiğinde iyi, doğru ve olumlu yönlerini geliştirme imkânı bularak, diğer insanlardan farklı olma şansını da elde eder.197 Kendini tanıyan insan çevresindeki olay ve kişilerin kendisini nasıl etkilediğini, kendisinin de onları nasıl etkilediğinin farkında olduğu için gerçek duygu ve düşüncelerinin bilincine vararak, yaşamına yön verme şansını elde eder.198, bütün davranışlarında ölçülü, çevrenin dengesini, düzenini ve uyumunu gözeterek hareket eder. Oysa kendisini gerçekçi bir şekilde görüp değerlendirmeyen insan,etrafın-

_______________________________

193Köknel, a.g.e., s, 345

194Köknel, a.g.e., s. 51

195Özer, a.g.e., s. 45

196Köknel, a.g.e., s.344

197 Köknel, a.g.e., ss. 343-345

198Kasatura, a.g.e., s. 187

daki diğer varlıkları, insanları, olayları ve dünyayı da gerçekçi bir şekilde algılayamaz.

Bununla birlikte bütün bunları gerçekçi bir şekilde algılamanın insan için önemi tartışılamaz.

Kişinin kendisini tanıması, sosyal faktörlerin ve ruhsal süreçlerin tanınması ile alakalıdır. Bununla birlikte insanın kendisini gerçekçi bir şekilde tanıması ve kabul etmesi için bunlar da yeterli değildir. Çünkü kendini tanımak, herkesin kendisine özgü bireysel gerçeklikleri tanımasından geçer.199 Kierkegaard’a göre temel yapımız, aslında her zaman kendi haline gelmek zorunda olan bir ben olarak düzenlenmiştir.200

İnsanın kendisini bilmesi, kendi benliğini gerçekçi bir şekilde görüp kabul etmesi için öncelikle,‘Ben neyim?’sorusuna cevap araması gerekir. Kişiliğin ve benliğin gelişmesinde rol oynayan etkenlere göre insan bu soruya ‘çirkinim, akılsızım, şanssızım’ vs. bütünüyle olumsuz ya da ‘güzelim, akıllıyım, yetenekliyim’ vs. şeklinde bütünüyle olumlu cevap da verebilir. Önemli olan kişinin bu soruya cevap ararken, kendisini olmak istediği gibi değil de olduğu gibi gerçekçi bir şekilde değerlendirebil- mesidir. İnsanın, kendisini, gerçekçi bir şekilde tanırken sorması gereken, sorulardan birisi de ‘Amacım nedir?’ sorusudur. İnsan bu soruya cevap ararken kendisi için düşündüğü toplumsal yeri, rolü, saygınlığı ortaya koymakta, benliğinde kendisini nasıl görmek istediğini, kendisine ne değer biçtiğini dile getirmektedir.

İnsanın benliğini, gerçekçi bir şekilde tanırken kendisine yönelttiği sorulardan birisi de ‘Ne yapabilirim?’ sorusudur. Kişi bu soruya verdiği cevapla kendi yeteneklerini tanır. Benliğini tanıma yolunda insanın kendisine yönelttiği sorulardan diğerleri de ‘Ne doğru, ne hatalıdır?’, ‘Değer yargılarım nelerdir?’, ‘Nelere inanmam nelere inanmamam gerekir?’ sorularıdır. İnsan bu sorulara cevaplarla benliğini tanır.201

Bütün duygularımızla, düşüncelerimizle, inançlarımızla ve değerlerimizle tam olarak kendimiz olmak için, geçmişte kalan bitmemiş işlerimizi (bunlar, açıklanmamış duyguları, söylemediğimiz şeyleri, hala tutunduğumuz yanlış umutları ve çözümsüz kalan çelişkileri içerebilir) tamamlamamız gerekir. Yaratıcı ifade biçimlerinden biriyle uğraşmalıyız, kendi kararlarımızı verme riskini almalıyız, hayatımızda bir denge yarat-

___________________________

199 Mehmedoğlu, a.g.e., ss. 25-26

200 Kierkegaard, a.g.e., s. 47

201Köknel, a.g.e., ss. 64-65

malıyız ve bireyselleşme süreci üzerinde yoğunlaşmalıyız.202

İkbal’e göre, insanın kendisini gerçekçi bir şeklide tanıyıp, kabul edebilmesi için üç merhaleden geçmesi gerekir ki, bunlardan birincisinde kişi her şeyin içyüzünü bir usul ve düzen içinde kuvvet bulduğunu tespit etmelidir. İkinci merhalede kişi kendisine hükmetmeyi, kendisini kontrol etmeyi öğrenmelidir. Üçüncü merhalede ise kişi daha önceki merhalelerin mükâfatı olarak her şeyin gizlice ifade ettiği şeyleri keşfeder.203 İnsan kendisini, gerçekçi bir şekilde görüp değerlendirmeye çalışmalı, bunun için istek ve gayret içerisinde olmalıdır. Kierkegaard’ın ifadesiyle kendi haline gelemeyen ben, haberi olsun veya olmasın umutsuzluk içindedir, kişinin gerçekte olduğu ben’i olmak istemesi ise umuttur204,insana güzelliklerle dolu bir hayatın kapısını aralayan yegâne unsur ise budur.

Kendimizi, gerçekçi bir şekilde görüp değerlendiremediğimizde nasıl diğer varlıkları, dış dünyayı, olayları ve insanları gerçekçi bir şekilde görüp değerlendi-remiyor ve onlara uyum şeklimizi belirleyemiyorsak en yüksek ‘Hakikat’i yani Allah’ı da bilemez, tanıyamaz ve O’na gerçek anlamda bir kul olamayız. Çünkü Allah’ı bilip tanımanın yolu bizim nefsimizi (kendimizi) bilip tanımamızdan geçer.

Arabi’ye göre bizler, Hakk’ın aynı olan Zati hakikatlerinin görüntüleri olarak varlık sahnesinde yer alırız. İnsan kuvveleri, a’zaları yaratıcısının aynısıdır. Bu durumda insan Yaratıcı’nın görünen zahir yönü, Hak da insanın batıni tarafı olur. Kısacası insan yaratıcının nefsinde, yine yaratıcının nefsiyle görünür hale gelmiş olup arif kişi kendi nefsinde Hakk’ın nefsini anlayabilir.205

Kierkegaard’a göre, kendi olmaya cesaret edemeyenin inancı olmaz. Dolayısıyla ona göre inanç, bir anda kendiliğinden, tepeden inen bir olay değildir. Büyük çabaların sonucunda ulaşılacak bir tepe noktasıdır. O’na göre varoluş serüveni ben’in kendi olma serüvenidir. Bu, ben olarak Tanrı’nın, yaratıcısının karşısına çıkma cesaretidir.206 Dolayısıyla insan, nefsini derûni cevherinde yani kendi varlığının merkezinde hakkıyla bildiği vakit, işte o zaman Rabb’ini bilmiş olur. Rabb’ini bilince, O’ndan sadır olan,

__________________________________

202 Engel, a.g.e., s. 249

203 İkbal, Muhammed, Esrar-ı Hodi, Çev. A.N. Tarlan, İstanbul, 1964, ss. 43-52

204Kierkegaard, a.g.e., ss. 33-43

205 Konuk,A.Avni,Füsusu’l-Hikem Tercüme ve Şerhi,III,(haz.M.Tahralı-S.Eraydın),İstanbul,1990,ss.35- 36’dan nakleden mehmedoğlu,a.g.e.,s.42

206Kierkegaard, a.g.e., s. 11

O’na rücu eden bütün varlıkları bilir. Her şeyi, kendisinin dışında hiçbir şey bulunmayan ilâhi prensibin yüce birliği içinde bilir.‘Evrendeki en mükemmel varlık olan insan, tam anlamıyla kendisini sezip hissederek ve yaşama yoluyla varlığını idrak edip bilerek, hakikatine vakıf olup ilim ve zekâ ile tanıdığında kendisini yaratan Allah’ı da bilip tanıyabilir. O halde insanoğlu kendini ne kadar bilip tanırsa, Yüce Rabb’ini de o kadar bilip tanımış olur’.207 Öyleyse insan Rabb’ini nasıl bilir? Şöyle ki; nefsini zayıflığı ile bilen Rabb’ini kuvveti ile kendini acizliği ile anlayan Rabb’ini kudreti ile, nefsini zilleti ile idrak eden Rabb’ini izzeti ile kendini cahilliği ile tanıyan Rabb’ini ilmi ile tanır. Kendisinin sonradan yaratıldığını bilen, Rabb’inin önceden beri var olduğunu anlar. Kendisinin yok olacağını anlayan, Rabb’inin bâki kalacağını idrak eder. Bütün bunları bilen insan, kibir, övünme, azgınlık, gurur ve kendini beğenmişlikten uzak durduğu208gibi zillet ve pısırıklıktan da uzak durarak tevazu içerisinde olur.

Kendini gerçekçi bir şekilde görüp kabul etmenin, insanın ruhsal yaşantısı açısından da önemi büyüktür. Zira kendini gerçekçi bir şekilde görüp benimseyen bir kimsenin ruh sağlığı da yerindedir. Aksi bir durum insan için sadece rahatsız edici bir husus olarak kalmayıp anksiyeteden psikoza kadar değişik psikopatolojik durumların ortaya çıkmasında etkin bir rol oynamaktadır.209

Kendisini, dolayısıyla kendisi dışındaki varlıkları, dış dünyayı, olayları gerçekçi bir şekilde görüp değerlendiremeyen kimselerin ruhsal durumları incelenmiş ve onlarda uykusuzluk, sinirlilik, iştahsızlık, baş ağrısı, çarpıntı, karabasan, tedirginlik vb. gibi ruhsal rahatsızlık belirtilerinin daha yüksek oranlarda bulunduğu gözlenmiştir.210

Dolayısıyla, bireyin kendisini gerçekçi bir şekilde görüp değerlendirilmesi, kendini, yeteneklerini tanıması ve benimseyerek saygı duyması ruh sağlığı açısından da büyük önem taşımaktadır.Dolayısıyla insanın sağlıklı bir kişilik geliştirmesi için,her şeyden önce,kendisini,gerçekçi bir gözle değerlendirebilecek bir benlik yapısına sahip olması gerekir.

Özetle belirtmek gerekirse olumlu ve kabul edilir deneyimlerle gelişmeye devam eden benlik saygısı, düşündüğümüz, söylediğimiz, yaptığımız her şeyi, dünyayı ve dün-

____________________________

207Açıkel, a.g.m., ss. 194,200

208Açıkel, a.g.m., ss. 196-197

209Çetin,a.g.t.,s.20;Karadağlı,a.g.t.,ss.15-16

210Yörükoğlu,a.g.e.,s.108

yadaki yerimizi, görüşümüzü,diğer insanların bizi nasıl gördüğünü ve bize nasıl davran- dıklarını,yaptığımız seçimlerimizi,sevgi verme ve sevgi alma yeteneğimizi,değiştirilme- si gereken şeyleri değiştirmek için harekete geçme yeteneğimizi211 ve mutluluğumuzu etkilemektedir. Başka bir deyişle insan için temel bir ihtiyaç olan benlik saygısı,gelişi- min tüm safhalarında insanın hayatını etkileyen yegâne unsurdur