• Sonuç bulunamadı

V. Rus Hâkimiyeti Altında Gürcistan

1.2. Bolşevik İhtilali Sonrası Gürcistan ve Kafkasya’ da Siyasi Gelişmeler

1.2.4. Batum Konferansı (14 Mayıs – 4 Haziran 1918)

Trabzon Konferans'ında Maverayı Kafkas temsilcileri Kars, Ardahan ve Batum’un Osmanlı Devleti’ne ilhakını kabul etmemişlerdi. 3. Ordu’nun ileri harekâtı neticesinde adı geçen üç sancak zapt edilmiş, bu fiili durumu “Maverayı Kafkas Cumhuriyeti” meclisi olan “Seym” kabul etmek zorunda kalmıştı. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin isteği doğrultusunda 11 Mayıs 1918’de bağımsız bir devlet olduklarını da ilan etmişlerdir. Bu durumda barış görüşmeleri yeniden başlayabilirdi. “Maverayı Kafkas Cumhuriyeti” Hükümet Başkanı Çhenkeli’nin başkanlığında Gürcü, Ermeni ve Azerilerden meydana gelen bir heyet görüşmelerin yapılacağı Batum’a geldi. Konferansta o sıralarda bağımsızlığını ilan etmiş olan Kuzey Kafkas (Dağıstan) Cumhuriyeti de, Haydar Bammat isimli delege ile temsil edilecekti.

Konferansta Osmanlı Devleti’ni baş delege olarak, Adliye Nazırı Halil Menteşe ve 3. Ordu Komutanı Vehip Paşa temsil edecekti. Halil Bey özellikle Ermenilerin kuvvetli bir devlet olmasına fırsat verilmemesi için Sadrazam Talat Paşa’dan kesin talimat almıştı. Aynı zamanda Gürcülerin de fazla güçlenmelerine izin verilmemeliydi. Batum Konferansı'na Sovyet Rusya’da bir temsilciyle katılmak istemiş, bu amaçla Çiçerin birtakım girişimlerde bulunmuştur. Ancak bu girişimler Osmanlı Devleti ve “Maverayı Kafkas Cumhuriyeti” tarafından dikkate alınmamıştır. Bunun üzerine Çiçerin Tiflis yönetimine bir telgraf göndererek alınacak kararları tanımayacaklarını bildirmiştir.118

11 Mayıs’ta barış görüşmeleri Batum’da bu kez Osmanlı denetimi altında yeniden başladı. Transkafkasya delegasyonu yine Trabzon Konferansında olduğu gibi kalabalık temsilcileriyle katıldı. Oysa bu temsilcilerin sadece 6’sı oy kullanma hakkına sahipti ve Hacinski ile Resulzade de bunlar arasında bulunuyordu.119

11 Mayıs 1918’de başlayan Batum Konferansı’nda Osmanlı Devleti’nin talepleri değişti. Osmanlı Adliye Nazırı Halil Bey’in başkanlık ettiği Türk heyeti Elviye-i Selase’nin yanı sıra Gürcistan’da Müslümanların meskûn olduğu Ahıska ve Ahılkelek’i istiyor, bunlara ilaveten Kafkas demiryollarının kontrolünü de talep ediyordu.120

Türkiye temsilcileri bir taraftan konferansa iştirak ederken diğer taraftan da Kafkasya ve Türk dünyasının farklı Bölgelerinden Batum’a gelmiş olan temsilciler ile

118

Nasır Yüceer, a.g.e., s.29.

119 Tadeusz Swıetochowskı, a.g.e., s.169.

120 K.Tuncer Çağlayan, “İngiliz Belgelerine Göre Transkafkasya’da Osmanlı-Alman Rekabeti”, XIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler, Ankara, 4-8 Ekim 1999, s.414.

görüşmekteydiler.121

Gürcüler ve Ermeniler ise, Kafkasya’daki Türk baskısına karşı durabilmek için Almanya ile yakın ilişkiler kurma yoluna yönelmişlerdi. Almanlar da bunu kendi çıkarları için uygun bulduklarından, başta Gürcüler olmak üzere Ermenilerin de hamisi rolünü oynamaya başlamışlardı. Bununla birlikte ne Batum ile Tiflis’in ve ne de Erivan’ın Almanya için herhangi bir önemi yoktu. Almanlar için asıl mesele Bakü petrolleri idi ve bu petrollerin sadece Türklerin kontrolü altına girmesine razı olunmayacaktı.122

Türklerin yeni arazi taleplerinde yer alan Gümrü, Eçmiadzin kazalarının bir kısmı ile onlarla birleşik Kars-Gümrü-Culfa demiryolu hattı Ermeni sınırlarında yer alıyordu. Kars Türklerin elindeydi. Bu durumda Ermenistan tamamen mahvoluyordu. Bu şartlarda Türkiye sadece Transkafkasya üzerinde siyasi kontrol sağlamakla kalmıyor aynı zamanda Azerbaycan ve İran Azerbaycan’ına arazi bakımından güçlü bir şekilde yaklaşıyordu. Böylece Türk kökenli ve Türkçe konuşan vilayetlerin ahalisi ile teması gerçekleşiyordu. Türk barış tasarısının önemli bir kısmı, Türkiye’nin Kuzey İran’da İngilizler aleyhine askeri hareketlerini büyük ölçüde kolaylaştıracak ve İngilizlerin Azerbaycan’da toplanması önlenecekti.

Türk barış antlaşması tasarısı ve eklerinin Transkafkasya heyeti tarafından alınmasından sonra heyet, ilk notasını 13 Mayıs’ta Türk heyetine bildirdi. Bu notada görüşler üç noktada toplanıyordu ve notanın göze çarpan özelliği, Brest Litovsk Antlaşması’nın tek esas olarak kabul edilmesindeki ısrardı.

14 Mayıs’ta Batum’daki Türk heyeti özel bir notayla Transkafkasya heyetine, Türklerin İngiliz operasyonlarına karşı koyabilmesi için Türk kuvvetlerinin İran’a taşınmasını sağlamak amacıyla Gümrü-Culfa demiryolunun kendilerine bırakılmasını istedi. 15 Mayıs’ta Türk Kolorduları Kumandanı Yakup Şevki Paşa imzasıyla Gümrü Kale Kumandanına (General Nazarbakof) bir mektup yazıldı. Mektupta, Gümrü’nün temsil edilmesi ve üç saat içinde Transkafkasya kuvvetlerinin Gümrü-Culfa demiryolu hattından 25 km. mesafeye çekilmeleri bildirilmekteydi.

Batum’daki Türk heyetinin Gümrü-Culfa demiryolu hattının Türkiye’ye teslimine dair 14 Mayıs’ta gönderdikleri notaya, Transkafkasya heyeti bu isteği protesto eden bir nota gönderdi. 15 Mayıs 1918 tarihli nota, Türkiye’nin talebinin Transkafkasya

121

Selma Yel, “Azerbaycan Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda Türkiye’nin Yardımları İlhak Amacına mı Yönelikti? ”. TİTE Atatürk Yolu Dergisi, Cilt 6, Sayı 24, Ankara, 1999-2003, s.566-567.

122 Selami Kılıç, “Ermeni Propagandaları ve Alman İmparatorluğu’nun Ermeni Politikası Alman Arşiv

Cumhuriyeti’nin Babıâli tarafından tanınmış bağımsızlığını doğrudan doğruya bozulması olarak değerlendirildiğini göstermekteydi.123

Babıâli taslağı, bu yeni toprak taleplerine ek olarak, ticaret ve deniz taşımacılığı, sınır ticareti, bütün Transkafkasya boyunca transit geçiş hakları gibi konularda önemli ayrıcalıklar ve Tiflis’teki Transkafkasya hükümetinin askeri kuvvetlerinin büyük oranda azaltılmasını da istiyordu.124

Osmanlı Devleti zor bir dönemden geçmesine karşın Kafkasya’daki Müslüman halkları yakından takip ediyor, imkânları ölçüsünde onların problemlerine çözüm bulmaya çalışıyordu. 125

Dahası, nasıl Gürcü ve Ermeni meslektaşları Alman temsilcilerden destek bulmaya çalışıyorlarsa, aynı şekilde Hacinski ve Resulzade’nin de Osmanlılarla gizli bağlantılar kurduğu genellikle biliniyordu. Müslümanlar Osmanlı ve Almanlar arasındaki gerginliğin arttığının farkındaydılar ve buna bir umut ışığı olarak bakıyorlardı.126

Batum Konferansı, Türk etkinlik hülyalarının doruk noktasını açığa çıkarıyordu. Osmanlı heyetinden Vehip Bey, görüşmeler sırasında Türk bakış açısını şöyle açıklıyordu:

“Görülüyor ki kader Türkiye’yi Batı’dan Doğu’ya sürükledi. Balkanları kaybettik; Afrika’yı da kaybediyoruz; ama Doğu’ya doğru genişlemeliyiz. Bizim kanımız, bizim dilimiz, bizim dinimiz orada ve bunun karşı konulmaz bir çekiciliği var. Kardeşlerimiz Bakü’de, Dağıstan’da Türkistan’da ve Azerbaycan’da buralara doğru yönelmeliyiz.”

Türklerin bütün bölgeyi kontrolleri altına almasını engelleyecek hiçbir şey yok gibiydi. Azerbaycan Müslümanları herhangi bir direnme eğilimi taşımıyorlardı; onların bir Türk egemenliği karşısındaki tek duyguları yalnızca büyük bir mutluluktu. Ermeniler böyle bir olasılıktan korku duymakla birlikte, bitkin ve dağınıktılar; bu yüzden hiçbir karşı koyuş sergileyemiyorlardı. Kendilerini umutsuz bir durumda ve tümüyle yalıtlanma tehlikesi içinde bulan Gürcüler himaye talebiyle Alman General Van Lossow’a başvuruyorlardı.127

123 Serpil Sürmeli, a.g.e., s.107-108. 124 Bülent Gökay, a.g.e., s.28-29. 125

Reha Yılmaz, “Birinci Dünya Savaşı Başlarında Osmanlı Devleti’nin Kafkasya Siyaseti”, Orta Asya

ve Kafkasya Araştırmaları Dergisi, Cilt 3, Sayı 6, Ankara, 2008, s.128. 126 Tadeusz Swıetochowski, a.g.e., s.170-171.

Bu arada Batum’da Türk heyeti ile Transkafkasya heyeti arasında nota teatisi devam ediyor ve müzakerelerden bir sonuç elde edilemiyordu. Türk istekleri karşısında Transkafkasya temsilcilerinin telaşı son hadde bulunuyordu. İşte bu sırada Batum’da bulunan Almanya temsilcisi Van Lossow, görüşmelerde her iki tarafın çıkarlarına uygun bir sonuç elde etmek için, Transkafkasya heyetine 19 Mayıs’ta arabuluculuk teklifinde bulundu.

Van Lossow’un 19 Mayıs 1918 tarihli arabuluculuk teklifi, aynı gün Transkafkasya heyeti tarafından müzakere edildi. Heyette çoğunluk teklifin kabul edilmesi gerektiğine inanmakla birlikte, Azerbaycanlı temsilciler böyle bir teklifin kabul edilmesiyle Türklerin incinebileceklerini bunun için ilk önce onların fikrini sormak gerektiğini belirttiler. Görüşmeleri rapor eden Avalov, Azerbaycan'lı temsilci Hacinski’nin müzakereleri geciktirmeye gerek olmadığı, bu veya başka bir şekilde bitirmek lüzumu ile Transkafkasya’nın doğu kısmı için fikir ayrılıklarının önemli olmadığı sözlerini kaydederken, kendisi hatıratında, bu fikir ayrılıklarının Gürcistan ve Ermenistan için çok önemli olduğunu, kendilerinin dört yol ağzında bulunduklarını ve bir kısımlarının Türkler’le birlikte, diğer kısımlarının ayrı yollara gideceklerini belirtiyordu. Bu durum başlangıçtan beri bilinen bir gerçekti. Kararlı ve muzaffer bir Türkiye, zayıf henüz tam teşekkül etmemiş, savaş ve ihtilallerle şaşırmış Transkafkasya birliğinin dağılmasına doğal olarak neden olacaktı. Transkafkasya için bu doğal afet gerekleşirken Müslüman Türk Azerbaycan’ı bu suni birliktelikten yine aynı doğallıkla kopacak ve Türkiye’nin yanında yer alacaktı. İşte bu durumda Transkafkasya’nın dış siyasası kaybedilmiş olacak ve herkes kendi yoluna gidecekti.

Transkafkasya heyeti, kendi arasında yaptığı müzakereler sonucu 19 Mayıs’ta Van Lossow’un Türkiye ile aralarında arabuluculuk yapma teklifini kabul etti ve aynı gün teklifin kabul edildiği Van Lossow’a bildirildi.128

Batum konferansı ile Alman-Gürcü yakınlaşması sağlanmış ve Gürcistan’ın bağımsızlığına giden yol açılmış oluyordu. Almanlar Batum Konferansındaki arabuluculuk karşılığında bölgede, bir takım avantajlar elde etmişlerdi.129

Osmanlı Devleti’nin Van Lossow’un önerilerini kabul etmemeleri üzerine, Alman heyeti Minna Horn gemisi ile Batum’u terk etmişti. Alman generali ayrılmadan

128 Serpil Sürmeli, a.g.e., s.109-110. 129 Muhittin Gül, a.g.m., s.94.

önce, Çhenkeli’ye güvenilir bir kaynaktan Transkafkasya’nın bölünmekte olduğunu öğrendiklerini ve hükümetinden talimat almak üzere ayrıldığını yazıyordu.130

25 Mayıs’ta Van Lossow’un yaveri Gürcülerle hazırlanmış olan anlaşmaların tam metnini alarak Batum’dan ayrılmış olan “Minna Horn” gemisinde bulunan Van Lossow’a götürdü. Avalov, geminin nereye gittiğini bizden başka kimse bilmiyor derken aslında gemi, 25 Mayıs’ta Fan Kress kumandasında 3.000 Alman askerinin çıkarma yaptığı Poti limanına gidiyordu. Lossow, Gürcistan’ın bağımsızlığının ilanını buradan takip edecekti. Bağımsızlığın ilanından sonra kurulacak yeni hükümetle Gürcistan’ın resmen himayedarlığı kabul edilecek buna mukabil Batum’da yürütülen gizli görüşmelerde hazırlanan antlaşmalarla, birtakım imtiyazların kazanılacağı belgeler Poti’de imzalanacaktı.

Lossow’un 25 Mayıs’ta Transkafkasya heyetine verilecek ültimatomu beklemeden Batum’dan ayrılmasını bir telgrafla Enver Paşaya bildiren Vehip Paşa, bundan sonra Kafkasya işlerinden yalnız Türkiye’nin hâkim ve amil olmasıyla iktifa ederek mevcudiyetin dizginlerini kaptırmamaya saik olacak irade-i devletlerine muhtaç olduğunu da telgrafına eklemekteydi.131

Ertesi gün yani 26 Mayıs’ta, Türk heyeti Transkafkasya heyetine bir ültimatom daha verdiler, bu kez 24 saat süre tanıyorlardı. Türk heyetinin tavrı ve Ermenilere karşı düşmanlıkları, Transkafkasya Federasyonu’nun mevcut şekli ile uzun süre yaşayamayacağını açıklığa kavuşturmuştu. Batum’da Azerbaycanlılar federalizmin koruması altında geleceğe ilişkin olarak girişimlerinde bulunuyor, bu çerçevede Gürcüleri ikili bir devlet seçeneği konusunda yokluyorlardı. Ermenistan ile bağlantılarını ise tamamen kesmişlerdi. Ancak Gürcülerin Van Lossow ile gizli görüşmeleri sonucu vardıkları karar doğrultusunda kendilerine ait bir cumhuriyet istedikleri açığa çıkmıştı. Türkleri etkisiz hale getirmek üzere, Gürcistan Alman koruması altına girecekti. Nitekim Albay Kress Von Kressenstein emrindeki bir askeri misyon Tiflis’te Alman varlığını tesis etmeye girişmişti bile. Poti limanına varan Minna Horn gemisi ise, Almanya ile antlaşma imzalamak üzere bağımsız Gürcistan’ın tam yetkili elçilerini bekliyordu.132

Bölgedeki petrol ve diğer doğal kaynakların denetimini ellerine geçirme hevesindeki Almanlar, Türk ordularından erken davranmak istiyorlardı. Gürcülerin

130 Tadeusz Swıetochowskı, a.g.e., s.171. 131 Serpil Sürmeli, a.g.e., s.118.

eğilimi de, bölgede, “Kafkaslar'ın doğal kaynaklarını Türklerden bağımsız bir şekilde” koruyacak sağlam bir temel oluşturma niyetinde olan Almanlara bir fırsat sağlama yönündeydi. İmparatorluk Şansölyesi temsilcisi Albay Kress Von Kressenstein, iki Alman subayı ve bir müfrezeyle birlikte Tiflis’e giderek Gürcü meclisi üyeleri ile yakın ilişkiler kurdu.133

Almanya hükümetinin planlarına göre Transkafkasya Federasyonu yerine Gürcü- Ermeni devletinin kurulmasını istiyordu. Bu planın gerçekleştirilmesiyle Almanlar, Ermenileri kontrolleri altına almak istiyorlardı. Almanlara göre, Rusların Kafkasya’dan çıkarılmasından sonra Ermeniler, bölgede İngilizlerin kontrolü altına girecek ve hem Türklerin, hem de Almanların çıkarlarını tehdit edecekti. Ayrıca iç savaşların bitmesinin ardından Rusya’nın yeniden Kafkasya bölgesine ilgisi artacaktı. Dolayısıyla Almanlar'a Kafkasya’da dayanacak gücü gerekiyordu, Almanlar da bu güç olarak Gürcistan’ı seçiyordu.134