• Sonuç bulunamadı

Battal Gazi’nin Oğlu Filminin Ana Fikri

3.6. Battal Gazi’nin Oğlu

3.6.5. Battal Gazi’nin Oğlu Filminin Ana Fikri

Battal Gazi’nin Oğlu filmi serinin diğer filmlerine göre mitik bir yapıya sahiptir. Anne, baba, çocuk, vatan, kadın, kurtuluş gibi kavramlar bilinçdışının simgeleri olarak yorumlanır. Kahraman filmde Türk ve Müslümanları güvenli, huzurlu yarınlara ulaştırmak istemektedir. Bir kahramanda olması gereken tüm özellikleri üzerinde taşır. Tüm değerlerin savunucusudur. Kötülükle mücadele ederek hayallerin yiğit savaşçısı olmuştur. Kurtarılmayı bekleyenlere umut olmuştur. Bütün bu kavramlar yerel bir zihniyet içinde başlayarak seri ilerledikçe daha da netleşmiş yerine oturmuştur. Bundan böyle Battal bilinç ve bilinçdışı olarak ayrılan her iki dünyanın da, Müslüman Türk dünyasının da Rum illerinin de ustasıdır. Bizans prensesiyle evlilik, birbirine daha önce düşman olarak yaşayan iki dünyanın da, bilinç ve bilinçdışının da birleşmesini sağlar. Battal Gazi serisi Türk milleti için, oluştuğu dönemin toplumsal arka planına baktığımızda tedavi edici bir nitelik taşır.

SONUÇ

“Fantezi ya da fantazya eski bir daldır ve bundan binlerce yıl önce insan ufkunun çok ötesinde, zihnin kabullenemediği, hayali olan fakat anlatılar ve hikayelerle kabullenilen, benimsenen bir tür olmuştur.

Hikaye anlatmak, çok eski zamanlarda insan zihninin hayal gücünü zorlarken, sinemanın var olmaya başlamasıyla, bu görevi sinema üstlenmiştir diyebiliriz. Sinema ve filmler, insan zihninin derinliklerine nüfuz ederek çağın modern hikayecileri olmuşlardır. Hikayeler fantezi unsuruyla güçlenir. Süper kahramanlar, masallar diyarının karakterleri, tarihi kahramanlar, western kahramanlar, kurt adamlar ve daha niceleri fantazya temelli hikayeleri anlatırken, insan zihnini zorlayarak, insanı bambaşka dünyaların müdavimi yapar.

Mitler, destanlar, efsaneler geçmişten günümüze söylenegelen hikayelerle türü zenginleştirir. En eski hikayenin Gılgamış Destanı olduğu bilinir. M.Ö. 2500 yıllarında olduğu varsayılır. Bu destan sonsuz hayat arayışıyla en güzel fantezi örneklerindendir. Toplumda genellikle mit ve efsane karıştırılır. Olay örgüsü benzer olabilir ama zaman anlamında farklılık görülür. Mitler geçmişe aittir fakat efsaneler günümüzde de ortaya çıkabilir.

Toplumda benzer kafa karıştırıcı algılar fantastik kavramı ve bilimkurgu kavramı için de söz konusudur. Fakat ayrım açık ve nettir. Fantastik kurgu bambaşka bir dünyaya, bambaşka bir zaman ve mekana sahiptir. Bilim kurgu ise yaşadığımız dünyayla ilgilidir ve genellikle dünyanın geleceğine odaklanmış bir üslup benimsemiştir.

Fantastik filmlerin ve bu çatıda tarihi fantazya filmlerinin toplumsal ihtiyaçtan doğduğunu söylemek mümkündür. Bu filmler genellikle yok etmek ve boyun eğdirmek, hükmetmek kavramlarını merkezde tutmaktadır. Toplumun ihtiyacı olan bu kavramlar, sinema aracılığıyla izleyiciye ulaşır ve bu filmler toplumsal rahatlamayı da beraberinde getirir.

İncelenen filmlerde, yapılan literatür taramalarında, okunan röportajlarda, gerçekleştirilen söyleşilerde görülmüştür ki bazı film yapımcıları, kahramanlık simgesi olan kostüme avantür filmlerini fantazya olarak görmek istememişlerdir. Halbuki hemen hemen hepsi gerçeklerden kopuk eserler verdiklerinin farkındadır.

Buna rağmen fantazya olarak değerlendirmezler. Çünkü izleyici bu filmlere inanmaktadır. En az izleyiciler kadar yapımcılar da bu filmlere inanmışlardır. Bu filmler, döneminde büyük başarılar yakalamışlardır. Hatta döneminde başarısız bulunan filmler bile günümüzde yeniden incelenmeye başlanmıştır. Bu filmler de sanat eseri olarak kabul edilmeye başlanmıştır. “Yapımcıların yıllar önceki sezgileri bugün işe yaramıştır” demek mümkündür.

Çalışmada betimsel analizi yapılan Battal Gazi serisinin filmleri, batılılaşmanın getirdiği düzene karşı verilmiş bir mücadeledir, bir uyum çabasıdır demek mümkündür. Bu filmlerde Batı Mitolojisi’nden ve Türk Mitolojisi’nden karma esinler görmek mümkündür. Bu filmlerde Türklük ve Müslümanlık kavramları merkeze alınmış ve ön plana çıkarılmıştır. Bu tutum, dönemin Türk-İslam sentezi politikasıyla paralellik arz etmektedir. Namaz kılmak, ezan okumak, şehadet getirmek, bayrak ve sancak kutsallığı bu filmlerde olmazsa olmazdır, izleyici bu kavramlarla filmle özdeşleşir.

Bahsi geçen filmlerde sembolik bir anlatım söz konusudur. Genellikle bir erkeklik olgusu üzerinde durulur. Bizans babayı simgeler, Türk ve Müslüman kahramansa babayla mücadeleye giren erkek çocuk olarak sembolize edilir. Bizans’a yani babaya kendini ispat etme güdüsü film boyunca devam eder.

Betimsel analizi yapılan seriden Battal Gazi Destanı filmi, serinin diğer filmlerinin oluşumda temel olan filmdir. Çekimler ve senaryonun kaliteli olduğu gözlenmiştir. Bu seri filmler, kendilerini ifade noktasında oldukça başarılı olmuştur. İzleyici aksiyon ve macera dolu, Doğu- Batı sentezli bu filmleri başarılı bulmuş ve izlemiştir. Özellikle gençlere örnek bir kahraman sunma eğilimi halk tarafından sempatiyle karşılanmıştır.

Bütçede yetersizlik, teknik olanaksızlıklar, bazen senaryosuz, sahnenin akışına göre çalışmak, profesyonellikten uzak görünse de, bu imkansızlıklarla yoğrulan dönemin fantastik kurgu filmleri ve tarihi fantazya filmleri yönetmenlere ve yapımcılara başarı merdivenlerini tırmandırmıştır. Örneğin fantastik film yönetmenlerinden Yılmaz Atadeniz, bahsedilen imkansızlıklardan, zekası ve inancıyla sıyrılarak başarıyı yakalamıştır. Yılmaz Atadeniz, derinliği, öngörüleri, sezgisi ve bilgisiyle olumsuzlukları bertaraf etmeyi başarmıştır. Ona göre; “imkansız

diye bir şey yoktur, her şey mümkündür.” Filmleri Fantastik Türk Sineması tarihine de ışık tutar.

Dönemin genel yapısına bakıldığında, imkansızlıkların, yönetmenleri gerçek üstü ve bilinç dışı bir dünyaya ittiği görülür. Yapımcılar ve yönetmenler, milli değerlerle yoğrulmuş kahramanlar ortaya atarak, Türk insanının bilinç dışı gizemlerine ışık tutmuştur. Dönemin acı gerçekleri toplumun yüzüne vurulduğunda, toplumun çaresizliklerini gidermek amacıyla Battal Gazi ve benzeri kahramanlık filmleri topluma bir ayna tutar. Fantezi bile olsa, toplum bu filmlerin yansıttığı ayna ile narsist bir şişinmeye bürünür. Bu filmler, o dönemde insan ruhunu rahatlatıcı etkiye sahip olmuşlardır. Battal Gazi ve daha nice tarihi fantazya filmleri, düşmanla savaşırken Türk’ün üstünlüğünü anlatır. Bu filmler, içine düşülen travmayı atlatmada tedavi edici bir görev üstlenerek kendi dönemlerinde önemli bir furya oluşturmuş, izleyicinin bu filmlerde kendini bulması sağlanmıştır. Günümüzde ise bu filmlerden bazıları eskisi gibi olmasa da hala önemli sayılabilecek bir popülariteyi sürdürmektedir. Çünkü Fantastik Türk Sineması ve tarihi fantazya filmlerinin temelini bu filmler oluşturur.

Kostüme avantürlerin ve fantastik filmlerin mitlerden, efsanelerden, destanlardan, masallardan beslendiklerini söylemiştik. Fakat önemli nokta, bu filmlerin beslendikleri kaynakların yaşanılan çağa göre, topluma göre, yönetmenler ya da yapımcılar tarafından şekillendirilmesidir. Mitler ya da beslenilen diğer kaynaklar, o dönem insanı ve toplum yapısıyla bütünleşerek, izleyiciye o bütünleşmenin kuvvetini gösterebilmiştir.

Özetle, fantastik kavramının köklerinden, fantazya kavramının incelenmesinden başlanan bu çalışma, etimolojik köken araştırmalarıyla tanımlara yer vermiştir. Edebiyatta fantazyada köklerin efsanelere, mitlere, destanlara masallara uzandığı saptanmıştır. Mitolojik unsurların ve düşlerin oluşturduğu algının filmlerdeki yansımasına dikkat çekilmiştir. Kahramanın varlığı ve onun mevcut yolculuğu gözler önüne serilerek yine fantastik dünyaya zemin hazırlayan unsurlar belirlenmiştir. Dünya’da fantastik sinemanın dikkat çeken örneklerine yer verilmiştir. Farklı dünya tasarımları yaratılan bu filmlerde inandırıcılığın ve gerçekliğin çok yüksek olduğu gözlenmiştir. Fantastik kurgunun incelikleri incelenmiş, görsel efektlerle yaratılan ütopik dünyanın izleyiciye cazip gelmesiyle, izleyicinin kendini o

dünyada hayal etmesiyle fantastik olana yaklaştığı ve fantastik filmlerin popülerleştiği görülmüştür. Dünyadaki ve ülkemizdeki fantastik filmlerin yanında, ülkemizde büyümüş tarihi fantazya filmleri akımının, doğuşundan gelişimine ve sonlanmasına kadar olan süreç değerlendirilmiş ve akımın köklerimizle nasıl iç içe olduğu ve sinemamızı önemli ölçüde güçlendirdiği saptanmıştır.

Fantastik Türk Sineması’nın 1950-1980 yılları arasındaki süreci araştırılmış, ülkenin sosyal ve siyasi yapısının, toplumsal arka planının sinemamızdaki yansımalarına, sinemamızda önemli yer tutan tarihi kahramanlara ve birçok fantastik kahramanın ortaya çıkmasına zemin hazırladığı görülmüştür. O dönemde yönetmenler ve yapımcılar tarafından iyi gözlemlenen izleyiciyi, sinema salonlarına çekilebilmek için ütopik de olsa dünyalar yaratılmış, bu dünyalarda izleyicinin özdeşlik kurabileceği, kendine yakın hissedebileceği kahramanlar ortaya çıkarılmıştır. İzleyici, düşmana karşı sürekli kazanan kahramanlarla kendini iyi hissetmiş, sinema salonlarına akın etmiştir. Bu film furyası bitene kadar bu filmlere halkın ilgisi canlı kalmıştır. Yapımcıların ve yönetmenlerin öngörüsü başarılı olmuştur. 1950’li, 1960’lı, 1970’li yıllardaki siyasi ve sosyal yapı göz önüne alındığında halkın buhranlı günler geçirdiği ve bir çıkış noktası bulmak adına arayış içinde olduğu hususunda saptama yapılmıştır. Çünkü buhran dönemlerinde her toplumun kahramanlara ihtiyaç duyduğu bilinmektedir. Bu buhranlı günlerde halkı ferahlatan fantastik filmler ve tarihi fantazya filmleri olmuştur. 1960’lı yıllarda tarım için kalkınma planları uygulanmış, beyaz eşya ve otomobil gibi insan hayatını kolaylaştıran unsurlar ilk zamanlar seçkin bir azınlığa hitap etse de sonraları halkın arasına karışmıştır. Özellikle Yeşilçam’da kullanılmaya başlanan otomobil, halkın ulaşılabileceği bir meta olarak gösterilmeye başlanmıştır. Otomobil filmleri furyası 1950’lerin yarısından sonraki döneme rastlar. Otomobil bir simgedir. Otomobil aracılığıyla sınıf atlamanın çok kolay olduğu, bu filmlerle vurgulanmıştır. Bu dönemde yıldız sistemi de yavaş yavaş belirmeye başlamıştır. Yıldızlarla birlikte rol modeller ve kalıp ifadeler ortaya çıkmıştır.

Özel teşebbüsler sonucu sanayileşme artmış, büyük kentlerin çevresinde toplanan sanayi iş olanaklarını arttırmıştır. Eğitim, sağlık, eğlence sektörleri ve iş olanaklarıyla köyden kente göç cazip hale gelmiş, göç artmıştır. Hatta göç olgusu o dönem filmlerinde de işlenmiştir. Bu yıllarda imkanlar doğrultusunda dış göçün de

arttığını söylemek mümkün olacaktır. İkinci Dünya Savaşı sonrası zor durumda olan Avrupa, Türkiye’nin iş gücünden faydalanmıştır. 1960’lı yıllarda radyo, sinema, fotoromanlar, magazin dergileri popülerleşmiş ve adeta çığır açmıştır. 1968 yılında televizyonun ilk deneme yayınları yapılmıştır. Televizyon yavaş ve emin adımlarla toplumdaki yerini almaya başlamıştır.

1960’lı yıllar araştırmacılar tarafından Türk sinemasının altın yılları olarak adlandırılır. Buna rağmen Yeşilçam sineması sağlam temeller üzerine oturtulamamış, deneme yanılma yöntemiyle gelişmiş, halkın ilgisine, tepkisine ve ihtiyacına göre filmler yapılmıştır. Yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlarla, bu dönemde önemli paralar kazanıldığı görülmüştür. Bunun sonucunda Yeşilçam dönemi sinemasının ticari bir sinema olduğu söylenebilir. Filmlerde işlenen yaşamlar doğrultusunda gidilen mekanlar, binilen otomobiller izleyicinin tüketim alışkanlıklarını da şekillenmiştir. Çalışmada bahsedilen bölge işletmeciliği sistemiyle, ‘halk bunu istiyor’ anlayışıyla filmler yapılmıştır. 1960’lı yıllarda yıldız sistemi mevcut olmuştur. Yıldızlar, başrol oyuncuları önem kazanınca yıldız yarışmaları gündeme gelmiştir. Yıldız yarışmalarıyla güzel ve yakışıklı insanlar oyunculuğa merak sarmış ve kısa yoldan ünlü olmanın yolları hususunda arayışa girmişlerdir. Türkan Şoray, Filiz Akın gibi oyuncular kalıplaşmış karakterleri oluşturmuşlardır. Belirtmek gerekir ki 27 Mayıs darbesiyle Türk Sineması toplumsal gerçekçilik alanında da filmler vermiştir. Bu dönemde devrimci sinema ve Milli Sinema akımı da örneklerini vermiştir.

1970’li yıllarda hakim olan siyasi ve sosyal yapıyla paralel olarak Türk sinemasında da sıkıntılı bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde Yeşilçam sineması, sinema biletlerinin pahalılaşması, televizyonun yaygınlık kazanması, aile seyircisinin artan seks filmleri ve terör dolayısıyla sinemadan uzaklaşması gibi sebeplerle önemini yitirmeye başlamıştır. Televizyon birçok anlamda sinemayı yenilgiye uğratmıştır. 70’li yıllarda seks, arabesk, din, macera, tarihi fantazya, süper kahraman filmlerinin hakim olduğu bir yapılaşma görülmüştür. Araştırmacılar, 70’li yıllarda Yılmaz Güney filmleriyle yeni bir dönemin başladığını söylemiştir. 1970’li yıllarda güldürü filmleri ve tarihi fantazya filmlerinin de yıldızı parlamıştır. Kostüme avantür filmleri ve fantastik filmler, Türk tarihinde yaşandığı varsayılan olaylar, masallar destanlar üzerinden şekillenmiştir. Kara Murat, Battal Gazi, Malkoçoğlu gibi tarihi

fantazya ve macera filmleri ortaya çıkmıştır. Bu filmlerle izleyicilerin kahramanlık duyguları yoğunluk kazanmış, buhran, bu filmler aracılığıyla atlatılmaya çalışılmıştır.

Sinema ilk yıllarından itibaren mitoslara, masallara, destanlara yer vermiştir, günümüzde sinema bir düş dünyası, bir fantazya haline gelmiş ve teknolojik gelişmelerle düşlenen her şey anlatılıp, en uçuk hayaller bile görüntülenerek sinemaya katkı sağlanmıştır. Geçmişte sosyal ve siyasi ortamın gerginliğinden kaynaklanan, kahramana ihtiyaç duyma ve sinemaya sarılma isteği, bununla birlikte o dönemde sinemanın en büyük eğlence kaynaklarından biri oluşu, günümüzde de gerçek dünyadan kaçış hissiyle fantastik olana sarılma isteği kitleleri farklı zamanlarda ve koşullarda aynı yollara sürüklemiştir. Fantastik olan, geçmişte de günümüzde de cazip hale gelmiştir. Fantastik filmlerle marjinal bir sinema yaratılmış, bu filmler kendi kuralları ve kendi ifade biçimleriyle kendi pazarını ve kendi taraftarlarını yaratmıştır. Fantastikte aslolan denenmemişi denemektir ve 60’lı yıllardan itibaren seyircinin ilgisini canlı tutabilmek için bu konuda her şey yapılmıştır. İçerdiği masallar, bilimkurgu unsurları ve kahramanlarıyla birlikte fantastik filmlerin Yeşilçam ortamında kendine bir yer bulması çok kısıtlı olanaklarla ve çok kısa sürede gerçekleşmiştir. Bu süreç dönemin karmaşık ekonomisinin doğal sonucu olmuştur. 1960’lı yıllar ve 1970’li yıllarda Türk sineması masallara, süper kahramanlara, tarihi kahramanlara ya da konumuzun dışında kalan seks ve arabesk gibi bazı furyalara dayanarak zaman zaman belini doğrultabilirken, tuhaf bir çeşni oluşturarak, “lumpen” bir sinema yapmak pahasına bile, daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmıştır. O yılların Türk sineması, Amerikan çizgi romanlarından, tarih ve destanlardan, mitoslardan yararlanıp ve kendi ulusal kahramanlarını yaratmıştır. Pamuk Prenses’ten Keloğlan’a kadar Batı ve Doğu’nun birçok sentezinden yararlanıp birçok masalı uyarlamıştır. Gerçek üstüye ve doğaüstü olaylara yönelen Türk sineması, korkuyu da denemiştir. Süper Adam’dan Kara Murat’a, kurulan köprüde her mitos bir gereksinimden beslenmiştir diyebiliriz. Bu dönemde western filmler, Yeşilçam usulü kovboy filmleri de izleyicinin ilgisini çekmiştir. Bilim kurgunun ise ülkemizde o dönemde teknolojik yetersizliklerden dolayı işlevsel olmadığı görülür. Fantastik olana ilgi büyüyünce çeşitliliği arttırmak gerekmiş ve bazen 4-5 çizgi roman kahramanı bir filmde toplanmıştır. Zaman ve mekan açısından

mantık dışı olsa da ticari kaygılar ve gişe başarısı nedeniyle bu kahramanlar bir araya getirilmiştir. Western filmlere bakıldığında, özellikle Anadolu’da ilgi gördükleri ve gişe başarısı elde ettikleri görülür.

Scognamillo, Yeşilçam Sineması’nı “genelde fantastik” olarak adlandırır. Bu çalışmada tarihi avantür filmlerinden, maskeli kahramanlara, masallar diyarından, destanlara, westernlere uzanan geniş bir yelpaze, fantastik Türk sinemasının içeriği olarak araştırılmış, konumuza ışık olabilecek tarihi fantazya filmlerinden Battal Gazi serisinin betimsel analizi yapılmıştır. Battal Gazi filmlerinde, özdeşleşilen kahramanın başından geçen olağanüstü olaylar tarihi fantazyaya örnek teşkil ettiğini göstermektedir. Filmlerde en çok hangi sahnenin tekrarı görülüyorsa, o arzunun kolektif doyumu için yapılmıştır bu eserler. Filmlerdeki tüm senaryolar, tarihi göndermeler düşman askerlerinin Battal ve arkadaşlarından dayak yiyerek etkisiz hale getirilmeleri ve burçlardan atılmaları şeklindedir. Düşmanın yok edilmesi bir gereklilliktir. Bir yabancı veya prenses gibi bir asilzade kadının bedeninin fethedilmesi bir gerekliliktir. Özetle tarihi fantazyada iki arzunun tatmini merkezdedir: Düşman olan eril ötekinin yok edilmesi ve düşman olan dişil ötekine boyun eğdirilmesi. Senaryo, tarihler, isimler bunun için sadece bir mazerettir. Bu filmlerin toplumsal ihtiyaçtan doğduğunu belirtmiştik. Toplumun ciddi ölçüde böylesi bir özlem içinde olmasının bir getirisidir bu filmler. Bu filmlerde toplumsal psikolojik savunma mekanizması devreye girer. Battal Gazi filmleri o dönemde yaşanan toplumsal bir rahatsızlığın hem yansıması hem de terapi süreci olarak görülebilir. Her dört filmde de kimi zaman dağınık bir sembolizm olsa da, kimi zaman da farklı anlatımlar yapılsa da en merkezde ortak olarak ödipal çatışma vardır. Erkekliği babaya yani Bizans’a ispat etme üzerine kurulmuştur bu filmler.

1971 yapımı Battal Gazi Destanı, serinin ilk filmi olduğundan serinin diğer filmlerine göre daha özenlidir. 1972 yapımı Battal Gazi’nin İntikamı bol destan malzemesi ve bol dini söylem içerir. 1973 yapımı Savulun Battal Gazi Geliyor çok çeşitli şövalyelerin Battal’ın kız kardeşine tecavüzü ve Battal’ın her birini hadım ederek intikam alması üzerine kurulmuştur. Ödipal bir mücadele söz konusudur. Filmin öncelikli hedefi seyirciyi sinema salonlarına çekmek olmuştur. 1974 yapımı Battal Gazi’nin Oğlu filmi ise yerel simgelerle evrenseli anlatma noktasına gelmiştir. Serinin dört filmi de Doğu Batı sentezini izlettirir.

Realite acı bir şekilde toplumumuzun yüzüne vurulduğunda, yetersizlikler karşısında Battal Gazi serisi topluma bir ayna olarak kendini gösterir. Toplumdaki örselenme büyük olduğu için bu fimlerdeki narsstik şişinme de büyük olmuştur. Bu filmler, o dönemde toplumu rahatlatmıştır.

70’lerde tarihi filmler, yapımcılar ve yönetmenler tarafından, fantastik olarak anılmak istenmemiş, filmlere kostüme avantür, kostüme tarih isimleri verilerek filmler üzerinde bir gerçeklik teması oluşturulmuştur. Buna rağmen geçmişte var olan ve ilgi gören tarihi kahramanlar, süper kahramanlar, kovboylarla; günümüze yakın tarihte ve günümüzde çekilen fantastik filmler, Fantastik Türk Sinemasına önemli katkılar sağlamış ve bu sinemayı önemli boyutlara taşımıştır.

KAYNAKÇA

Abisel, Nilgün (1994). Bir Dünya Nasıl Kurulur? Popüler Türk Filmlerinde Anlatı Yapısı Üzerine, 5.Kare 9.Sayı Ekim-Aralık, 26.

Ahmad, Feroz (2006). Modern Türkiye’nin Oluşumu. (Çeviren: Yavuz Alogan). İstanbul: Kaynak Yayınları.

Akşin, Sina (2000). Türkiye Tarihi, 5, 13. İstanbul: Cem Yayınevi.

Akşin, Sina (2005). Türkiye Tarihi 4: Çağdaş Türkiye 1908-1980 (8. Baskı). İstanbul: Cem Yayınevi.

Artukoğlu, Nida (2013). Popüler Kültür ve Moda Etkileşimi. Yüksek Lisans Tezi, Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Aşçı, Gökhan (2014). Yeşilçam Sinemasında Film Müziği ve Popüler Kültürle İlişkisi. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.

Ayça, Engin (1996). Yeşilçam’a Bakış. (Editör: Süleyman Murat Dinçer). Türk Sineması Üzerine Düşünceler. Ankara: Doruk Yayınları.

Bahçıvan, Fatih (2005). 27 Mayıs 1960 Ve 12 Eylül 1980 Askeri Müdahalelerinin Türk Politik Hayatına Etkisi. Yüksek Lisans Tezi, Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kırıkkale.

Başoğlu, Ayhan (Senarist), Duru, Süreyya (Yönetmen). (1966). Malkoçoğlu (Film). Türkiye: TV kayıt.

Baytan, Natuk (Senarist), Baytan, Natuk (Yönetmen). (1972). Fatihin Fedaisi Kara Murat (Film). Türkiye: TV kayıt.

Beydili, Celal (2005). Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük. Ankara: Yurt Kitap Yayın.

Boratav, Naili P. (1998). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı. (5. Baskı). İstanbul: Gerçek Yayınevi

Bostancı, M. Naci (1999). Bir Kolektif Bilinç Olarak Milliyetçilik. İstanbul: Doğan Kitapçılık.

Campbell, Joseph (2000). Kahramanın Sonsuz Yolculuğu. (Çeviren: Sabri Gürses). İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Cankaya, Özden (1997). Dünden Bugüne Radyo Televizyon: Türkiye’de Radyo Televizyon Gelişim Süreci. İstanbul: Beta Yayınları.

Cantek, Levent (2003). Erotik ve Milliyetçi bir ikon: Karaoğlan. İstanbul: Oğlak Yayıncılık.

Çağlar, Birsel (2008). Türk Mitolojisinde Dört Unsur Ve Simgeleri Üzerine Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kocaeli.

Çoruh, Erol H. (2010). Türkiye’de Ulusal Kalkınmacılığın İflası ve Toplumsal Anominin 1980’ler Türk Sinemasındaki İzleri. Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.

Çoruhlu Yaşar, (2002). Türk Mitolojisinin Anahatları. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Dorsay, Atilla (1989). Sinemamızın Umut Yılları. İstanbul: İnkılap Kitabevi.

Ekicigil, Recep (Senarist), Baytan, Natuk (Yönetmen). (1965). Horasandan Gelen Bahadır Film). Türkiye: VCD kayıt.

Esen Kuyucak, Şükran (2002). Türk Sinemasının Kilometre Taşları. İstanbul: NAOS Yayınları.

Esen, Şükran (2002). Türk Sineması’nın Kilometre Taşları. İstanbul: Naos Yayınları.

Fiske, John (2002). Mitler ve Mit Yapanlar. (Çeviren: Utku Tuğlu). Ankara: Öteki Yayınevi.

Freud, Sigmund (1974). Amatör Psikanalizi. Erol Taş (çev.), İstanbul: Bozok Yayınları.

Freud, Sigmund (2001). Düşlerin Yorumu I. (Çeviren: Emre Kapkın). İstanbul: Payel Yayınevi.

Freud, Sigmund (1992). Düşlerin Yorumu II, Emre Kapkın (çev.), İst.: Payel Yayınevi.

Freud, Sigmund, (2004). Düşlerin Yorumu II. (3. Baskı). (Çeviren: Emre Kapkın). İstanbul: Payel Yayınları.

Furby Jacqueline ve Hines Claire (2014). Fantastik. (Çeviren: Sena Yavuz). İstanbul: Kolektif Kitap.

İnanoğlu, Türker (2004). 5555 Afisle Türk Sineması. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Jöntürk, Remzi (Senarist), Duru, Süreyya (Yönetmen). (1969). Malkoçoğlu Akıncılar Geliyor (Film). Türkiye: TV kayıt.