• Sonuç bulunamadı

1.2. HUKUKĠ GÜVENLĠK ĠLKESĠ

2.1.2. Batı Demokrasilerinde Vergi ve Vergilendirme

Ġnsan topluluklarının ortaya çıkıĢı ile birlikte vergide tarihteki yerini almıĢtır. En küçük topluluk olan aileden, klan, kabile, Ģehir-devlet, devlet Ģeklindeki topluluklara geçildikçe, vergi de kendi yapısı içinde ekonomik ve toplumsal yapı, devlet Ģekline iliĢkin faktörler ile ahlaki-sosyolojik ve ideolojik tesirler sonucu değiĢikliğe uğramıĢ ve çeĢitli topluluklarda değiĢik isimlerle ve amaçlarla kullanılmıĢtır (Öz, 2004: 15).

Vergi hakkındaki en önemli değiĢiklik verginin cebri ya da ihtiyari oluĢunda dikkati çekmektedir. Batı demokrasilerine bakıldığında; Roma Ġmparatorluğu‟nda zorunlu bir yükümlülük ifade eden vergi, Orta Çağ‟da ihtiyari bir ödemeye dönüĢmüĢtür. Feodalite ile verginin karakteristiği değiĢmiĢ, vergi, toplumun krala ve derebeyine kendi isteği ile yaptığı bir yardım gibi görülerek cebrilik unsuru ihtiyarilik özelliğine dönüĢmüĢtür (Eker, 2004: 141).

Batıda antik devir Yunan Devleti‟nde kamu hizmetlerinin çok sınırlı olduğu ilk dönemlerde, devlete bedeni hizmetler Ģeklinde ödenen yükümlülüklerin yanı sıra kralın

26 Vergilendirme yetkisi ile ilgili olarak Anayasa‟nın 73/2. maddesinde “Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade vergilendirme yetkisini sınırlandırmaktadır.

27

46 mülk gelirleri ile çeĢitli kiĢi ve kuruluĢlar tarafından krala verilen hediyeler kamu gelirlerini oluĢturmaktaydı (Aksoy, 1998: 165). Ancak M.Ö. 4. ve 5. yüzyıllarda daha demokratik nitelikler kazanan antik devir Yunan Devleti, kendine özgü mükemmel bir vergi sistemi gerçekleĢtirmeyi baĢarmıĢtır. Bu sistemin üç temel özelliği (Muter, 2000: 29);

Vergi ödemenin ihtiyari olması,

Vergi sisteminin daha çok dolaylı vergilere dayanması, Vergi tahsilinin iltizam usulüne göre gerçekleĢtirilmesi, olarak özetlenebilir.

Ġlk çağlarda vergi sisteminde geliĢme yaĢanan diğer bir ülke Roma Ġmparatorluğu‟dur. Roma‟da vergiler dolaylı (vectigalia) ve dolaysız (tributa) olarak ikiye ayrılır. Dolaysız vergiler Ģahıs veya baĢ vergisi ile arazi vergisinden, dolaylı vergiler ise hudut ve limanlarda mallar üzerinden alınan gümrük resimleri ile Ģehir kapılarında tahsil edilen alım satım resminden oluĢmaktaydı. Roma Ġmparatorluğu‟nda vergi yapısı devletin sağladığı yararlar ve gördüğü hizmetler karĢılığında talep ettiği yükümlülükler Ģeklindeydi (Aksoy, 1998: 166).

Roma Ġmparatorluğu‟nun yıkılmasından sonra baĢlayan Ortaçağ‟da feodalite devri yaĢanmaya baĢlanmıĢtır. Bu çağda büyük imparatorluklar yıkılmıĢ, yerlerine küçük krallıklar ve feodal beylikler kurulmuĢtur. Verginin karakteristiği değiĢmiĢ ve Roma Ġmparatorluğu‟ndaki cebrilik yerini ihtiyariliğe bırakmıĢtır. Bu dönemde kralların ve derebeylerin gelir kaynağı emlak gelirleridir (Nadaroğlu, 1981: 218).

Krallar ve derebeyler kendi arazilerinden, yönetimleri altındaki kuruluĢlardan ve mülkiyetlerindeki topraklardan aldıkları paylarla ülkeyi yönetmiĢlerdir. Ancak devletler büyüdükçe, daha önce istisnai ya da olağanüstü ihtiyaçlar için alınan vergiye daha fazla baĢvurma gereği duyulmuĢtur. 17. yüzyılda vergi devlet ihtiyaçları için kullanılan baĢlıca finansal kaynak haline gelmiĢtir. Böylelikle vergi, normal bir gelir olma niteliği kazanmıĢtır.

Batı demokrasilerinde toplum lehine olan vergilendirme ile ilgili geliĢmelerden baĢlıcaları;

Büyük Ferman (Magna Carta Libertatum), Haklar Dilekçesi (Petition of Rights),

47 Haklar Demeci (Bill of Rights),

Virginia Bildirgesi, Fransız Ġhtilali,

Enzberg Mali Reformu ve Weimer Anayasasıdır.

2.1.2.1. Büyük Ferman (Magna Carta Libertatum)

Vergi ve vergilendirme yetkisinin tarihi geliĢiminde Batı Avrupa bakımından dikkat çeken olay Ġngiltere‟de 1215 yılında imzalanan Magna Carta Libertatum (Büyük Özgürlük Fermanı) dır. Magna Carta; kralın yetkilerini sınırlayan, bireylere bazı haklar tanıyan ve onları krala karĢı koruyan bir anlaĢmadır. Bu anlaĢmanın özellikle 12. maddesinde düzenlenmiĢ olan “…genel oylama olmadan hiçbir vergi veya resim

toplanamayacaktır.” hükmü ile kralın vergilendirme yetkisi ilk kez sınırlandırılmıĢtır.

Magna Carta‟nın 14. maddesi de vergilendirme açısından önem arz etmektedir. Buna göre; “Yukarıda belirtilen üç istisna dışında bir vergi veya yardım toplanırken

gerekli onayı sağlayabilmek için krallığın başpiskoposlarını, rahiplerini, kontlarını ve yüksek dereceli baronlarını kişisel olarak mektupla çağıracağız. Bundan başka bizden unvan almış olanları şeriflerimiz ve kahyalarımız aracılığı ile ve en az kırk gün öncesinden toplantı yer ve gününü belirterek çağıracağı. Çağrı mektuplarında ağarılış nedenini de belirteceğiz. Böylece çağrı yapıldıktan sonra, kararlaştırılan günde çağrılanlar gelmese de gelenlerin iradelerine uygun olarak sorunun çözümüne geçilecektir.” Yine Magna Carta‟nın 15. maddesi de kralların vergilendirme yetkisini

sınırlayan bir içeriğe sahiptir. Buna göre; “Gelecekte hiç kimseye özgür kişilerden para

yardımı toplama hakkı vermiyoruz; meğer ki bu, yalnız bir kez kurtuluş akçesi, en büyük oğulun şövalyeliği veya en büyük kızın düğün masrafları için olsun, bu durumlarda para yardımı uygun miktarlarda olacaktır.”

Halkı vergilendirmek için Magnum Cancilium Regis adlı meclisin onayı gerekmektedir. Böylece Ġngiltere‟de parlamenter kurumlar vergi ile birlikte geliĢmeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢme ile verginin kanunla alınması, vergi yasalarının halk temsilcilerinin onayına sunulması, parlamentoları gerçek bir karar alma gücüne kavuĢturmuĢtur. Bu politik güç daha sonraları bütçenin de halk temsilcileri tarafından onaylanması ile sonuçlanmıĢtır (Muter, 2000: 33).

48

2.1.2.2. Haklar Dilekçesi (Petition of Rights)

Ġngiltere‟de kralın vergilendirme yetkisini bir halk hareketi sonucu sınırlayan anayasal belgeler den ilki 1628 tarihli Haklar Dilekçesidir (Petition of Right) (Öncel vd., 2003: 7). Haklar Dilekçesine göre kral, parlamento tarafından onaylanmadıkça borçlanamayacak veya değiĢik adlarla da olsa vergisel yükümlülük koyamayacaktır. Fakat parlamento ile kral arasındaki savaĢ sürmüĢ, kralın parlamento tarafından onay almadan vergisel yükümlülük getirmesi Haklar Bildirgesi‟nin çıkarılmasını gerekli kılmıĢtır.

2.1.2.3. Haklar Demeci (Bill of Rights)

Ġngiltere‟de kralın vergilendirme yetkisini bir halk hareketi sonucu sınırlayan diğer belge 1689 Haklar Demeci (Bill of Rights) dir. 1689 Haklar Demeci, kral adına veya kral ayrıcalığını kullanarak parlamentonun onayı olmaksızın veya öngörülenden daha uzun bir süre için vergi konulmasını yasaklamıĢtır. Ayrıca yasama yetkisinin sadece Avam Kamarası ve Lordlar Kamarasından oluĢan parlamento tarafından kullanılacağı belirtilmiĢtir. Haklar demeci, Ġngiliz Hukuku‟na daha önce girmiĢ olan parlamentonun vergilendirme yetkisini güvence altına alarak bu yetkinin hukuki dayanağı olmuĢtur. Böylece kralın belli hallerde vergilendirme yetkisi olduğu yolunda Ġngiliz Mahkemeleri tarafından daha önce verilen kararlar da bozulmuĢ oldu (Çağan, 1982: 19).

2.1.2.4. Virginia Bildirgesi

Ġngiltere‟nin Amerika‟daki sömürgelerinin vergilendirme yetkisine müdahale etmesi Amerika BirleĢik Devletleri‟nde bağımsızlık savaĢının çıkma nedeni olmuĢtur. 1776‟da Ġngiltere ile yapılan savaĢ sürerken 12 Haziran 1776‟da yayınlanan Virginia Haklar Bildirgesi‟nde ve 4 Temmuz 1776‟daki Bağımsızlık Bildirisi‟nde hiç kimsenin kendisinin veya temsilcisinin onayı olmadan, kamu yararı için mal ve mülkü üzerinden vergilendirilemeyeceği ve bu haklardan mahrum edilemeyeceği anlayıĢı esas kabul edilmiĢtir.

2.1.2.5. Fransız Ġhtilali

Fransa‟da devamlı vergi mali bir kurum olarak geliĢirken parlamento tamamen ortadan kalkmıĢ ve vergilerin halk temsilcilerinin onayına sunulması iyice zayıflamıĢtır. Vergilerin halk temsilcilerinin onayına sunulmasının 1789 Fransız Ġhtilali‟nden sonra yeniden baĢladığı söylenebilir. Bu yılda kabul edilen Ġnsan ve VatandaĢ Hakları

49 Beyannamesi ile “kamu gücünün sürdürülmesi için verginin herkes tarafından olanakları ölçüsünde ödeneceği ve herkesin kendisi ya da temsilcileri aracılığı ile verginin gerekliliğini saptamak, kullanılmasını izlemek, verginin matrahını, miktarını, tahakkuk biçimini ve sürelerini belirlemek hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıĢtır (Muter, 2000: 34).

2.1.2.6. Enzberg Mali Reformu ve Weimer Anayasası

Almanya‟da diğer Avrupa ülkelerine nazaran daha uzun süren feodalite rejiminde prensler derebeylikler üzerinde vergilendirme yetkisini 16. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kabul ettirebilmiĢtir. Prenslerin belirledikleri vergiler derebeyleri ve din adamlarından oluĢan meclis tarafından onaylanmaktaydı. Alman birliğinin kurulmasından sonra vergilendirme yetkisi Ġmparatorluğa bağlı eyaletler arasında paylaĢılmıĢtır. 1919 Erzberger Mali Reformu ve 1920 Weimar Anayasası ile gelir, kurumlar ve muamele vergileri kabul edilmiĢ ve eyaletlerin vergilendirme yetkileri merkezi yönetime geçmiĢtir.

Genel olarak, batı demokrasilerinin doğması, mutlak siyasal iktidarın vergilendirme gücünün sınırlandırılması yönündeki giriĢimlerin bir sonucu olarak gerçekleĢmiĢtir. Ġktidarın vergilendirme gücünün sınırlandırılması parlamentoların yasama yetkilerinin kaynağı olarak değerlendirilebilir (Çağan, 1980:131).