• Sonuç bulunamadı

KREDİ DERECELENDİRME SİSTEMLERİ VE KOBİLER

I. BASEL II VE KOBİ’LERE ETKİLERİ

Basel Komitesi (The Basel Committee on Banking Supervision), 1974 yılında, girdiği döviz krizi nedeniyle iflas eden Bankhaus Hestatt’ın çöküş nedenlerini incelemek, bu çöküşün ulusal ve uluslararası piyasalarda meydana getirebileceği olası etkileri araştırmak üzere Dünya Bankası tarafından G-10 ülkelerinin merkez bankası ya da bankalarla ilgili gözetim işlevini yerine getiren kuruluşların temsilcilerinin katılımı ile oluşturulmuş, bankacılık sektörünün denetlenmesi ve standartların oluşturulmasını amaçlayan bir kuruluştur (Alp 2002, 215). Komite, üye ülkeler arasında denetim konularında birlikte çalışılmayı sağlayacak ortak bir düzen oluşturmaya çalışırken dünya bankacılık denetim kalitesinin arttırılmasını da amaçlamaktadır. Şu an üyeleri, Belçika, Lüksemburg, İsviçre, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Japonya, Hollanda, İsveç, İngiltere ve A.B.D.’nin merkez bankalarının üst düzey yöneticileridir. Komite sekretaryası, İsviçre’nin Basel kentindedir ve “Bank for International Settlements” tarafından sağlanır.

İlk versiyonu 1988 yılında yapılan Basel II uzlaşısı, üçüncü versiyonunun (Basel 3rd Consulatative Paper) da 2003 yılında yayınlanmasıyla sonlanma aşamasına gelmiştir. Basel Komitesinin oluşturduğu sofistike bir yönetim modeli olan Basel II, temel olarak, birbiriyle uyumlu yönetim uygulamaları ile bankaların risklerini daha iyi yönetmesini, olası kayıpların azaltılmasını ve sermaye yeterliliğinin her koşulda sürdürülmesini hedeflediği anlaşılmaktadır. Üye ülkelerin Basel Komitesi’nin önerdiği kurallara ilişkin uyumluluk düzenlemelerini 2006 yılı sonuna kadar yapmaları öngörülmüştür. Türkiye’de de Basel II hesaplamalarının 2007 yılı ortalarında başlatılması ve 2008 yılında da Basel II yükümlülüklerinin yerine getirilmesi planlanmaktadır.

Barclays, Basel II’ye uyum süreciyle ilgili olarak yapılan çalışmalarda ilk olarak risk yönetiminde belirleyici olan unsurları bir araya getirdi. Belirleyici unsurlar olarak şu faktörler dikkate alındı; banka stratejisi, bankanın yönetim standartları, mevcut uygulamalar, bankanın riski önleme konusundaki şartları, Basel II’nin koşulları, banka nezdinde değer yaratmak amacıyla yönetme ilkesi,

3. KOBİ’ler ve Verimlilik Kongresi, İstanbul Kültür Üniversitesi, 17-18 Kasım 2006

Uluslararası Muhasebe İlkeleri ve diğer kanuni düzenlemeler ve sınırlamalar. Bu belirleyici faktörler risk yönetiminin ilkelerini belirlemek amacıyla kullanıldı. Belli başlı risk kavramları olarak sayılan kredi, piyasa ve operasyonel riskler, bahse konu ilkeleri belirleme aşamasında da dikkate alındı. Son aşamada ise, riskin yönetimi amacıyla gerekli modeller ve araçlar geliştirilerek kullanılmaya başlandı. En önemli aşamalar, risk politikasının belirlenmesi, organizasyon şemalarının revize edilmesi, yöneticilere ve dış dünyaya yapılacak raporlamalar en önemli aşamalardır. Basel II’deki en önemli zorluk, veri ve sistem kurmada yoğunlaşmaktadır. Verilerin toplanması irdelenmesi, süzülmesi, işlenmesi ve sonuçlara ulaşılması oldukça önemlidir (Mitchell 2002, 1-2).

Basel II’de üç prensip yer almaktadır. Bunlar; asgari sermaye yeterliliği, sermaye yeterliliğinin denetimi ve piyasa disiplinidir. Asgari sermaye yeterliliği ile ilgili dayanak üç ana maddeden oluşmaktadır; yasal olarak bulundurulması gereken sermayenin tanımı, risk ağırlıklı aktifler ve sermayenin risk ağırlıklı aktiflere oranının minimum seviyesidir (Basel Commitee 1999, 12-15).

Basel II, bankaların kredi riskine karşı tutmak zorunda oldukları yasal sermaye miktarının bankaların tek tek taşıdıkları kredi risklerinin değerlendirilmesi sonucunda belirlenmesini zorunlu tutan bir yaklaşımdır. Artık bankalar sadece kredi verirken, çok dikkatli olmak ve verdikleri ve bu belirledikleri krediyi vermeleri durumunda, buna karşın koymak zorunda oldukları sermayeyi de bulmak ve bunu özsermayelerine katmak durumunda olacaklardır. Bankalar artık yalnızca firmalarca gösterilen teminatlara bakarak bugüne kadar alışılagelmiş birtakım karşılıklar olarak kredi vermek durumunda kalmayacaklardır. Firmaların finansal verilerinin yanı sıra yöneticilerinin ve ortaklarının geçmiş faaliyetleri, dış ticaret verilerinin yanı sıra yöneticilerinin ve ortaklarının geçmiş faaliyetleri, dış ticaret pazar payları, organizasyon yapıları gibi kriterler de ön plana çıkacaktır (Avdagiç 2005, 8).

Basel II, kredi riskinin ölçümü için farklı alternatifler sunmaktadır. Birinci alternatif, her ülkeye o ülkedeki kuruluşlar için de geçerli olacak bir kalite notu verilmesidir. İkinci alternatif, bankalara borcu zamanında ödeyememe temelli ülke notunu aşmayacak kalite notu verilmesidir (Teker; Turan 2003, 72).

Basel II’den başta bankacılık sektörü olmak üzere birçok sektörün etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır. En önemli etkisi de KOBİ’lerin birincil finansman kaynağı olan banka kredilerinin şartlarındaki değişimden dolayı KOBİ’lere olacaktır. Basel II ile KOBİ tanımı değişecektir. KOBİ tanımının değişmesi iki açıdan önemlidir: Birincisi kredilerin hangi portföye dahil edileceği hususu, ikincisi ise aynı portföy içindeki büyük ölçekli şirketler ve KOBİ kredilerinin sermaye yükümlülüklerinin farklı olmasıdır (Yüksel 2005, 24). Basel II’ye göre 250’den daha az işçi çalıştıran, yıllık cirosu 50 milyon Euro’yu geçmeyen ve bilanço toplamı 43 milyon Euro’dan küçük olan firmalar KOBİ sayılmaktadır. Bu tanım dikkate alındığında BDDK'nın hesaplamalarına göre, İSO'nun 1000 firmasından 660’ı, TCMB’nin bilanço verilerini topladığı 7 bin 500’ü aşkın firmanın 6 bin 800’ü KOBİ sayılacaktır (Erçel 2005). Bu tanım Basel II’nin avantajlarından faydalanabilme açısından önemlidir.

Basel II’ye göre KOBİ’lere dereceler (rating) verilecektir. Bu dereceler her KOBİ’nin kredi derecelerini gösterecek ve bankalara bu derece notlarına göre kredi faizi ödenecektir. Bundan dolayı kredi derecesinin yükselmesi, daha az maliyetli kredi sağlanmasını da beraberinde getirecektir. KOBİ’lerin kredi derecesini arttırmaları için özkaynaklarını güçlendirmeleri, mali yapılarını düzeltmeleri, muhasebe sistemlerini kurmaları ve güvenilir bilanço açıklamaları, kurumsallaşmaları ve şeffaflaşmayı gerektirecektir (Yıldırım 2005). KOBİ’lere bu dereceleri bağımsız denetim kuruluşları veya derecelendirme (rating) kuruluşları verebileceği gibi, bankaların ilgili bölümleri de verebilecektir.

Basel II’ye göre kurumsal portföyde değerlendirilen ve dışsal derecelendirme notuna sahip olmayan bir firma % 100 risk ağırlığına tabi olacak, risk ağırlığı ülke risk ağırlığından daha iyi olamayacaktır. Eğer firmanın derecelendirme notu varsa ülke risk ağırlığından daha iyi bir dereceye sahip olabilecektir.

İ. Ege

112

atanan derecelendirme notu bankaya bu firmaya verilecek kredinin taşıyacağı riski gösterir ve bu işlem sonucu bankanın tutması gereken sermayenin belirlenmesinde girdi olarak kullanılır. Yani, kredi verilen firmanın derecelendirme notu düştükçe banka hem daha çok risk alacak, hem karşılık olarak daha çok sermaye tutacak ve dolayısıyla daha çok kaynağını getiriden mahrum bırakacaktır (TBB 2004, 12-13).

Basel II’nin uygulanması ile birlikte KOBİ kredileri perakende ve kurumsal olmak üzere ikiye ayrılacaktır. Bir şirkete verilen kredinin perakende olarak sınıflanabilmesi için karşı tarafın bir KOBİ olması, kredi tutarının 1 milyon €’dan az olması ve portföyün yeterince çeşitlendirilmiş olması gerekmektedir. Bu ayrımın önemi de kredi riskine karşı ayrılacak sermaye tutarının perakende portföyler için kurumsal portföylere göre daha düşük olmasıdır. Örneğin kredilere ilişkin standart ölçüm yaklaşımının kullanılması durumunda, derecelendirme notu bulunmayan bir şirkete verilen kurumsal bir kredi için %8 oranında sermaye ayrılması gerekirken, perakende bir kredi için ayrılması gereken sermaye %6’dır. KOBİ’lerin bu avantajdan faydalanabilmeleri için dışsal derecelendirme notuna sahip olmaları gerekmektedir. Çünkü kurumsal kredilerde bir kredi için bankalar tarafından bulundurulacak sermaye tutarı derecelendirme notlarına göre belirlenmektedir.

Basel II ile krediler için alınacak teminat sistemi değişmektedir. Nakde yakın teminatlar, devlet tahvilleri gibi menkul değerler önem kazanacak ve riskten düşülecektir. Gayrimenkul teminatı cazip olmaktan çıkarılacaktır (Erçel 2005).

KOBİ’lerin risk yönetim sistemleri oluşturmalarının ve risk ölçüm yöntemleri kullanmalarının gerekliliği ortaya çıkacaktır. KOBİ’ler risklerini ölçerek, gerekli önlemleri alacaktır. Aksi takdirde yüksek risklilikteki KOBİ’lerin, kredi maliyetleri de artacaktır. Bundan dolayı iyi bir risk yönetim sistemini oluşturmaları gereklidir.

Bankaların KOBİ’lerden talep edecekleri verilerin kapsamı genişleyecektir. Borçlanma maliyetlerinin seviyesi değişecektir. Basel-II ile birlikte kredi maliyetine etki eden bir takım unsurların (fonlama maliyeti, operasyonel giderler, risk primi) değişeceğini ve bazı firmalar için artacağı beklenmektedir. Ayrıca kredilerde fiyat farklılaşması artacaktır.