• Sonuç bulunamadı

Bankaların Verimli Çalışmasını Gerektiren Nedenler

1. BÖLÜM

1.5. Bankaların Verimli Çalışmasını Gerektiren Nedenler

Deregülasyon, finansal inovasyon, seküritizasyon, globalizasyon ve teknolojideki ilerlemeler, ticari bankaların niteliğini hızla değiĢtirmiĢtir. Bankaların içinde bulunduğu koĢullar zamanla değiĢmiĢ ve bankacılık sektörü otuz kırk yıl öncesiyle karĢılaĢtırıldığında, karlı ödünç verme olanakları daha geniĢlemiĢ olmakla birlikte, faiz oranları daha istikrarsız hale gelmiĢ, mevduat sahipleri için bankayı cazip

91 VZA modellerinin çözümünde birçok bilgisayar programı kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları; DEAP, ETAKS ve LĠNDO‟dur. VZA ilgili olarak daha geniĢ bilgiye bkz. Raha YOLALAN, “ĠĢletmelerarası Göreli Etkinlik Ölçümü”, 1993; Fehim BAKIRCI, Üretimde Etkinlik ve Verimlilik Ölçümü Veri Zarflama Analizi Teori ve Uygulama, Atlas Yayınları, Ankara, 2006.

kılmak ve mevcut mevduat müĢterilerini muhafaza etmek daha zor hale gelmiĢ, hissedarlar ise daha talepkar olmuĢtur.92 MüĢteriler kredi almak, çek hesabı açtırmak, kredi kartı almak gibi finansal hizmetleri almak istediklerinde, önceden olduğundan daha çok seçenek imkanına sahip olmuĢtur.93 Sonuç olarak, karlı olarak bir bankayı yönetmek daha zor hale gelmiĢ, banka yöneticilerinin karlarını maksimize etmek ve risklerini minimize etmek için kullandığı araçlar da değiĢmiĢtir.94 Teknolojik geliĢim buna yardımcı olmuĢ ve olmaktadır.

Teknolojik geliĢim, maliyeti minimize eden diğer taraftan da gelirin artırılmasını amaçlayan yeni ürün ve süreçler oluĢturulmasını teĢvik etmektedir. Söz konusu geliĢim, hem reel sektörde hem de finansal sektörde etkisini göstermektedir.

Ġmalat ve perakendecilikte teknolojik geliĢim maliyetlerin azaltılması, yeni ürün ve pazar bulmakla ilgiliyken, finansal sektördeki teknolojik geliĢim ise bunun yanında geniĢ ölçüde riskle ilgilidir. Riskin nasıl bölüneceği, ambalajlanacağı ve ticaretinin nasıl yapılacağı ile ilgilidir. Bu; yeni tip menkul kıymetlerle açıklanabilecek ürünler ve menkul kıymetlerin yeni dağıtım vasıtaları olarak iki boyutta düĢünülebilir. Her iki boyut da bilgi ve iletiĢim teknolojilerinden yararlanır. Bilgi ve iletiĢim teknolojisi, karmaĢık finansal ürünlerin yaratılmasını, değerlendirilmesini ve değiĢimini mümkün kılmaktadır. Bu aynı zamanda, finansal aracılığın esasını da etkilemektedir. 95

Finansal deregülasyon sürecinin, bankaların verimliliğini artırıp artırmadığı konusunda farklı görüĢler bulunmaktadır.

92 KIDVWELL, David W. BLACKWELL, David A. WHIDBEE, Richard L. PETERSAN, a.g.e., s.408.

93 Timothy W.KOCH, S.Scott MACDONALD, Bank Management, Thomson, 7th Edition, 2010, s.3.

94 KIDVWELL, David W. BLACKWELL, David A. WHIDBEE, Richard L. PETERSAN, a.g.e., s.408.

95 STARK, a.g.e., s.2.

Norveç bankacılık sektörünün 1980-1989 yıllarındaki verileri, DEA, Malmquist ve Frontier yaklaĢımları kullanılarak, deregülasyonun verimlilik üzerindeki etkisi açısından incelenmiĢtir. 96 Bunun sonucunda;

i. Bankaların verimlilik seviyesinin daha çok aynı oranda gerçekleĢtiği, bunun da deregülasyonun aslında daha rekabetçi ortam yarattığına iĢaret ettiği,

ii.Verimlilik geliĢiminin özellikle, büyük bankalarda hızlı olduğu, bunun da muhtemelen daha çok Ortak Avrupa Pazarında artan uluslararası rekabete karĢı alınan önlemlerden kaynaklandığı ve

iii.Norveç‟teki en büyük 4 bankanın 1980-1989 arasında verimliliğinin çok hızlı olarak artırdığı, bunun da kısmen deregülasyon sonrasında artan iç rekabet ortamının kısmen de uluslararası alanda rekabetçi olma çabalarına atfedilebileceği

ifade edilmektedir.

Diğer taraftan Norveç‟te ve Türkiye‟de, 80‟li yıllarda etkinlik ve verimlilik, deregülasyonun sonucunda artsa da Amerika BirleĢik Devletlerin‟de ve Ġspanya‟da deregülasyonun ilk yıllarında değiĢmemiĢtir.97 Bunun nedeni olarak, bankacılık sektörünün koĢullarının farklılıüı gösterilebilir. Faiz oranlarının deregülasyonu, eĢ düzeyde bankacılık hizmetlerinde azalma ya da tasarrufların fiyatında azalma olmadan müĢterilerin mevduatlarına daha yüksek faiz ödemeye neden olan rekabetçi mücadeleyi teĢvik etmiĢtir. Böylece, verimlilik yararları bankalar yerine müĢterilere geçmiĢtir. Bazı durumlarda deregülasyonun geliĢimden çok verimliliği azalttığı görülmüĢtür. Bu nedenle, deregülasyonun daima etkinlik ve verimliliği artırdığı söylenemeyebilecektir.

96 Sigbjorn Atle BERG, Finn R. FORSUND ve Eilev S. JANSEN, “Malmquist Indices of Productivity Growth During The Deregulation of Norwegian Banking, 1980-89 The Scandinavian Journal of Economics, Vol. 94, 1992, s.221-228.

97 Allen N. BERGER, David B. HUMPHREY, “Efficiency Of Financial Institutions: International Survey And Directions For Future Research” European Joumal of Operational Research , 1997, s.190-193.

Ancak yine de, daha uzun periyotta, henüz kanıtlanmamıĢ olsa da, etkinlik ve verimlilikte geliĢme olabilecektir.98

Ekonomik globalizasyon; inovasyon ve teknolojik geliĢimlerin sonucu olan tarihi bir süreç olup, özellikle emtianın, hizmetlerin ve sermayenin sınırları aĢması ile dünyanın her tarafında ekonomik entegresyonunun artıĢı anlamına gelmektedir. Bu terim, 1980‟lerde teknolojik olanakların hem ticari hem de finansal uluslararası muameleleri kolaylaĢtırdığını, çabuklaĢtırdığını göstermek için yaygın olarak kullanılmaya baĢlanmıĢtır.99 Dünya finansal piyasalarında son yıllarda globalizasyonda çarpıcı Ģekilde artıĢ gerçekleĢmiĢtir. Global sermaye akıĢı 1980-1995 döneminde dünya GDP‟sinin %2‟si ile %6‟sı arasında dalgalanma göstermiĢken, bu dönemden itibaren dünya GDP‟sinin %14. 8‟sine yükselmiĢ, 1995‟ten beri 3 katına ulaĢmıĢtır. En hızlı artıĢ geliĢmiĢ ekonomilerde yaĢansa da, geliĢmekte olan ülke ekonomileri de finansal olarak daha çok entegre hale gelmiĢtir. GeliĢmekte olan ülkeler, sermaye piyasalarını güçlendirdikçe, daha geniĢ giriĢimci sınıfının geliĢmesini mümkün kılan, sermayenin daha verimli tahsisini sağlayan, uluslararası risk paylaĢımını ve daha hızlı ekonomik geliĢimi teĢvik eden yatırım sermayelerini çekmiĢlerdir. 100

GloballeĢme ile birlikte bankaların kuruldukları ülke sınırları dıĢına çıkarak diğer ülkelerde faaliyette bulunma olanakları elde etmesi ile bankacılık piyasasının ulusal olmaktan çıkıp global piyasa halini almaya baĢlaması neticesinde, bankalar arasında rekabet artmıĢ ve bankacılık sektörü de bu artan rekabet koĢulları altında faaliyet göstermek zorunda kalmıĢtır. Aslında, sadece bankaların değil, banka dıĢı kesimin de bankacılığa alternatif ürün ve hizmetleri geliĢtirmesiyle beraber, bankacılıkta rekabetin kapsamı daha da geniĢlemiĢtir. DeğiĢen bu çerçevede bankaların sektörde varlıklarını devam ettirebilmeleri, daha rekabet edebilir nitelikte olmalarını gerektirmektedir.

98 BERGER, HUMPHREY, a.g.e., s.190.

99 IMF, Globalization: A Brief Overview, May 2008, s. 2.

100 IMF, Globalization: A Brief Overview, May 2008, s. 4-5.

Bu nedenle, bankalar arası ve diğer finans kuruluĢları arasındaki rekabet, bankaların stratejilerini belirlemede temel referans noktalarından birini almıĢtır. Bu kapsamda bankaların rekabet edebilirliği, piyasa paylarının ve kar marjlarının azalmamasını sağlayacak uygulamalar gerçekleĢtirmesini gerektirmektedir. Bu noktada verimlilik, stratejilerinden biri olarak önem kazanmaktadır.

Finansal sektördeki verimlilik geliĢimi, tüm ekonomik aktivitelere yaptığı katkı bakımından önemlidir. Bu sektör aynı zamanda kaynakları, en verimli yatırım olanaklarına aktararak reel ekonomiye hizmette rol oynamaktadır. Bu da ekonominin fonksiyonun sorunsuz Ģekilde iĢlemesi için önemlidir. 101

Anonim Ģirket niteliğindeki bankalar, farklı özelliklere sahip olsalar da, nihayetinde birer Ģirkettir. ġirketlerin öncelikli amacı ise, değerlerini maksimize etmektir.

ġirketlerde hissedarlar, Ģirketin sahibidirler ve Ģirket hisselerinin aĢırı riske maruz kalmadan iyi sermaye getirisi elde etmek isterler. Çoğu kez hissedarlarca seçilen Ģirket yöneticilerinin de hissedarlar lehine çalıĢması beklendiğinden, hissedarların değerini artıracak politikalar peĢinde olması beklenmektedir. ġirket yöneticilerinin amacı, hissedarların zenginliğini maksimize etmek olmalıdır. Bu amacın, topluma da yararı vardır. Bunun nedenleri Ģunlardır: Bunlardan ilki, örneğin ABD‟de, emeklilik fonları ve sigorta Ģirketlerinin hisse senetlerine yatırım yapması, (ABD‟de piyasadaki tüm hisse senetlerinin %58‟inden fazlası bu kurumların elindedir) toplumun önemli bir kısmının dolaylı olarak hisse senedi piyasasından çıkarı olduğu anlamına gelir. Ġkincisi, hisse fiyatlarının maksimizasyonu; etkin, yüksek kaliteli mal ve hizmeti, mümkün en düĢük maliyetle üreten iĢletme olmayı gerektirmektedir. Bunun anlamı, müĢterilerinin istediği ve ihtiyacı olan mal ve hizmetlerin üretilmesini gerektirir ki bu da yeni teknoloji ve yeni ürünlere öncülük etmektedir. Temelde bu durumdan uzun dönemde yararlanan müĢteriler olmaktadır. Bir diğer nedense, genel olarak, Ģirketlerin değerini

101 STARK, a.g.e., s.4.

artırdıklarında büyümesi ve daha fazla çalıĢan istihdam etmeleridir. Böylece, Ģirketin bu amacı toplumun menfaatine olmaktadır. 102

Firmanın değerini, özetle Ģimdiki ve gelecekte nakit yaratma yeteneği belirler.

Firmanın değeri, nakit akımının büyüklüğü, zamanlaması ve riski ile belirlenir.

Yöneticiler riski azaltarak, tahsilatı hızlandırarak ve beklenen nakit akımı miktarını artırarak firmalarının değerini yükseltebilirler. 103

Nakit yaratma olgusunu ( Free Cash Flows–FCF-) temel olarak belirleyen;

satıĢ gelirleri, operasyon maliyetleri ve vergiler ile operasyonlar için gerekli yatırımlar olmak üzere 3 faktör vardır. Yöneticiler, FCF‟yi Ģu Ģekilde artırabilirler104:

i) Yöneticiler, sürekli rakiplerince kolayca yerine koyulamayacak yeni ürünler hizmetler ve markalar yaratmaya gayret sarfetmelidir.

ii) Operasyon karını artırmanın bir yolu, iĢgücü ve malzeme gibi doğrudan masrafları azaltmaktır. Bazen paradoksal biçimde bunun tersi olabilmektedir. Ġnsan kaynakları kullanımının, operasyon karı üzerindeki büyük etkisi vardır.

iii) Operasyon için yapılacak yatırımda kullanılacak para miktarını belirlemektir. Yani nakit yaratmak nakit gerektirir.

Yukarıda belirtilen hususların gösterdiği gibi, FCF‟yi artıracak bir çok yol bulunmakta olup, bu Ģirketteki bir çok departmanın katılımını gerektirmekte, finansman yöneticisinin buradaki rolü daha çok bunun nasıl yapılacağı konusunda yol gösterci olmaktır.

102 Eugene F. BRIGHAM, Michael C. EHRHARDT, Financial Management Theory and Practice, 11th Edition, 2007, s.8-9.

103 BRIGHAM, EHRHARDT, a.g.e, s.9.

104 BRĠGHAM, EHRHARDT, a.g.e, s.9-10.

Firmanın net bugünkü değerinin maksimum kılınması amacının saglanması, firmanın sahip oldugu varlıkların her birinin etkin kullanılıp, belirtilen amaca en fazla katkıyı verecek sekilde yönetilmeleriyle mümkündür.105Bu sebeple firmalar, varlıkların etkin ve verimli kullanımına olanak vermeyen kısa dönemli stratejiler yerine, büyüme fırsatlarını değerlendirmeye ve rekabetçi üstünlük yaratmaya yönelik orta ve uzun vadeli stratejilere odaklanmaktadır.106

Piyasa değerini en yüksek seviyeye çıkarma amacını taĢıyan bankaların değerlerinin belirlenmesi, temel olarak yukarıda belirtilen diğer firmalar gibi elde edeceği gelecekteki nakit akımlarının bugünkü değerinin tespit edilmesiyle olmaktadır.

Dolayısıyla, banka yönetimi de bankanın değerini etkileyebilecek politikaları göz önünde bulunduracak ve bu politikalar içinde, kaynakların en çok nasıl geliri artıracak Ģekilde, gelirin elde edilme riskini en aza indirgeyerek, maliyetleri azaltma formülleri arayacaktır. Bu noktada, bankanın etkin ve verimli çalıĢması, piyasa değerini en yüksek seviyeye çıkarma amacına hizmet etmektedir. Verimliliği artıracak her uygulama da dolaylı olarak aynı amaca hizmet edecektir.

Verimlilik esasında, doğrudan bir yasal zorunluluk olmamakla birlikte, küreselleĢme ile rekabetin daha da artması nedeniyle bankaların kendi stratejilerinin bir parçası olmak zorunda kalmıĢtır. Ġç denetim, risk yönetiminin önemli bir parçasını oluĢturmakta ve iĢlevini yerine getirirken kaynakların kullanımının doğruluğunu kontrol etmekte, verimlilik ile ilgili bankanın stratejilerin geri bildiriminin yapılmasına olanak sağlayarak, yönetimin kararlarına etki etmektedir. Verimliliğin sağlanması, artırılması, devam edebilmesi ve kurumsal yönetimin diğer amaçlarını gerçekleĢtirmesi, iç denetimin varlığını gerektirmektedir. BaĢarılı bir kurumsal yönetim; yöneticilerin, Ģirketlerin ve hissedarların menfaatlerine yönelik amaçlar ve hedeflerin belirlenmesini saglayarak, yöneticilerin performansını arttırmakta, denetimi kolaylaĢtırmakta, Ģirketin

105 Ahmet AKSOY; İşletme Sermayesi Yönetimi, Ankara, Gazi Büro Kitapevi, 1993, s. 6.

106 Peter DOYLE, Değer Temelli Pazarlama, MediaCat Yayınları, Ġstanbul, 2003, s. 18.

kaynaklarının verimli bir Ģekilde kullanılmasını teĢvik etmektedir. Bunun sonucu olarak da Ģirkete olan güven artmakta ve Ģirketin sermaye maliyeti düĢmektedir.107