• Sonuç bulunamadı

Banka Verimlilik ve Etkinliği İle İlgili Yapılan Araştırma

1. BÖLÜM

1.6. Literatürde ve Uygulamada Bankacılıkta Verimlilik

1.6.1. Literatürde Bankaların Verimliliği

1.6.1.2. Banka Verimlilik ve Etkinliği İle İlgili Yapılan Araştırma

Bankaların verimliliği ve etkinliği ile ilgili olarak yapılan çalıĢmalar parametrik ve parametrik olmayan metodlar uygulanarak, çeĢitli açılardan ele alınmıĢtır.

Yapılan çalıĢmalar daha çok, bankaların verimlilik ya da etkinliği üzerinde etkili olan liberalizasyonun, yabancı bankaların, yeniden yapılanmanın, ölçek ve mülkiyetin etkisinin ölçülmesi ile ilgilidir.

Bu araĢtırmalar, Türk Bankacılığı ile ilgili verimlilik araĢtırmaları olduğu gibi diğer ülke bankaları ile de ilgilidir. Bunlara örnek olabilecek çalıĢmalar aĢağıda belirtilmiĢtir.

1995- AltunbaĢ ve Molyneux, Türk bankacılık sistemi ile AB bankacılık sistemini kıyaslamak amacıyla, 1988-1993 yıllarındaki Türk bankacılık sektörünün performansını rasyo analizi ile incelemiĢlerdir. Etkinliği ölçmek için; toplam giderler/toplam gelirler, toplam giderler/ toplam aktifler ve personel giderleri/ toplam giderler rasyolarını kullanmıĢlardır. Buna göre, Türk bankacılık sisteminin AB bankalarına göre karlı olmakla birlikte daha az etkin olduğunu tespit etmiĢlerdir.127

1995- Zaim, finansal serbestleĢmenin Türk bankacılık sektörü üzerindeki etkisini, 1981-1989 dönemi ile 1990 yılını esas alarak, Veri Zarflama Analizi (DEA) yöntemiyle incelemiĢtir. Girdi olarak; personel sayısı, faiz ve amortisman giderleri ile kullanılan sarf malzemeleri çıktı olarak ise; mevduat ve krediler esas alınmıĢtır. 1981-1989 döneminde 42 banka temel alınırken, 1990 yılında 56 banka temel alınmıĢtır.

Analiz sonucuna göre; 1981-1990 döneminde sektörde teknik etkinlik ortalama artıĢ hızının % 10 olduğu, zaman içinde bankaların kendi arasındaki etkinlik farklarının

127 Yener ALTUNBAġ, Philip MOLYNEUX, “Gümrük Birliğine GiriĢ Sürecinde Türk Bankacılık Sisteminin Değerlendirilmesi”, Uzman Gözüyle Bankacılık Dergisi, Sayı 11, 1995, s.5.

azaldığı, özel bankalardaki etkinliğin, yabancı ve kamu bankalarından daha hızlı arttığı, buna rağmen kamu bankalarının genellikle daha etkin olduğu sonucuna varılmıĢtır.128

1999- Yıldırım, 1988-1996 döneminde Türk bankacılık sektörünü Veri Zarflama Analizi (DEA) yöntemiyle incelemiĢtir. Girdi olarak; toplam vadesiz ve vadeli mevduat ile faiz ve faiz dıĢı giderler çıktı olarak ise; toplam krediler, faiz ve faiz dıĢı gelirler esas alınmıĢtır. Analize göre, Türk bankacılık sektöründe ölçeğe göre azalan getiri olduğu, etkin bankaların daha karlı olduğu ayrıca, aktif kalitesi ile verimlilik arasında bir iliĢki olmadığı, kamu bankalarının özel bankalara göre daha etkin olduğu, 1994 yılından sonra sistemin verimliliğinde gerileme olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır.129

2000- Çingi ve Tarım, 1989-1996 döneminde 4 tanesi kamu bankası, 17 tanesi özel banka olmak üzere, toplam 21 Türk bankasının performansını, DEA-Malmquist (TFP) Endeksi ile incelemiĢtir. 21 banka 1996 yılında mevduat pazar payı %93,8 yer tutmakta olduğundan, bankacılık sektörünün tamamına yakınının incelemeye alındığı söylenebilir. Analizde girdi olarak; toplam aktifler, toplam giderler, çıktı olarak ise;

toplam kar, toplam kredi, toplam mevduat, kredi geri dönüĢ oranı esas alınmıĢtır.

Toplam mevduatın çıktı olarak kabul edilmesi, aracılık yaklaĢımından ayrılarak üretim yaklaĢımına uygunken, faktörlerin parasal değerleriyle ele alınması aracılık yaklaĢımına uygun olduğundan, makalede “karma yaklaĢım” olarak tanımlanabilecek bir yaklaĢım benimsenmiĢtir. Buna göre; özel sektöre ait bankaların, genelde kamu bankalarından daha etkin olduğu ve bu etkinlik farklarının ölçek etkinliğindeki büyük farklardan

128 Osman ZAĠM, “The Effect of Financial Liberalization on the Efficiency of Turkish Commercial Banks”, Applied Financial Economics, Vol. 5, No: 4, Aug 1995, s.257-264.

129 YILDIRIM, C.“Evaluation of the Performance of Turkish Commercial Banks: A Non- Parametric Approach in Conjunction with Financial Ratio Analyses”, International Conference in Economics III, ODTU, 1999, s.9.

* Türk Bankacılık Sisteminin performansının 1993‟ten sonra gerilemeye baĢladığını içeren bir baĢka çalıĢma ise, M.Mercan ve R.Yolalan tarafından yapılmıĢtır. MERCAN, M ve Raha YOLALAN, “Türk Bankacılık Sisteminde Ölçek ve Mülkiyet Yapıları ile Finansal Performansın ĠliĢkisi”, YKB Tartışma Tebliğleri Serisi 2000/1.

kaynaklandığı, özellikle kamu bankalarının ölçek büyüklüğünün etkinsizlik kaynağını oluĢturduğu belirtilmiĢtir130

2000- Denizer, Dinç ve Tarımcılar tarafından Türk bankacılığında liberilizasyonun öncesi ve sonrası dönemde, ölçeğin mülkiyete göre etkinlik üzerindeki etkisini araĢtırmıĢlardır. DEA analizi kullanılarak, hem üretim hem de aracılık yaklaĢımına göre girdi ve çıktılar belirlenerek iki Ģekilde analiz yapılmıĢtır. Üretim yaklaĢımının girdileri; toplam öz kaynaklar, toplam personel giderleri ve bankalarca ödenen faiz ve ücretler olarak belirlenirken çıktı olarak ise; toplam mevduat ile komisyon ve ücret gelirleri dikkate alınmıĢtır. Aracılık yaklaĢımına göre girdiler ise;

toplam mevduat, personel masrafları dahil operasyon masrafları olarak belirlenirken çıktı olarak; toplam krediler ve bankacılık ilgili gelirleri(faiz, ücret ve komisyon gelirleri) belirlenmiĢtier. Buna göre, liberilizasyon sonrasında Türk bankacılık sektöründe artıĢ değil düĢüĢ olduğunu ve bu dönemde optimum ölçekte çalıĢılmadığını, özel ve yabancı sermayeli bankaların kamu sermayeli bankalardan daha etkin çalıĢmadıklarını tespit etmiĢlerdir.131

2001- Y. Altunbas, E.P.M. Gardener, P. Molyneux and B. Moore, 1989-1997 döneminde Avrupa bankalarının etkinlik ölçümünde aracılık yaklaĢımını benimsemiĢlerdir. Girdi olarak; iĢgücü, kapital, mevduatı kabul etmiĢler çıktı olarak ise;

toplam krediler, toplam menkul kıymet ve gelir getirici aktifleri ve ek olarak bilanço dıĢı aktifleri esas almıĢlardır. ÇalıĢmanın sonucuna göre, ölçek ekonomisinin küçük bankalarda yaygın olduğu ve bunların 1 – 5 milyon ECU aktif büyüklüğü arasında olduğu, ölçek ekonomi aralığının %5 -%7 aralığında olduğu, (X- inefficiency ölçümüne göre ise bu aralığın %20-%25 aralığında olup daha geniĢ olduğu) tüm çıktı miktarında

%100 „lük artıĢın maliyetlerde %93-%95 artıĢa yol açtığı tespit edilmiĢtir. ÇalıĢmada;

130 ÇĠNGĠ ve TARIM, a.g.m., s.1-12.

131 Cevdet A. DENĠZER, Mustafa DĠNÇ, Murat TARIMCILAR “Measuring Banking Efficency in the Pre-and Post- Liberalization Environment: Evidence from the Turkish Banking System”,

Erisim:http://www-wds.worldbank.org/external/default/WDSContentServer/IW3P/IB/2000/12/15/000094946_00111805313 094/Rendered/PDF/multi_page.pdf (23.09.2009).

bütün ölçekteki bankaların, yönetsel ve diğer etkinsizlikleri azaltarak maliyetten tasarruf elde edebilecekleri, Avrupa Bankacılık piyasalarının 1989-1997 döneminde yıllık %3 civarında toplam maliyetleri azalttığını, Avrupa‟daki en büyük bankaların ölçek ekonomisinden çok yararlanamasalar da teknik geliĢmeden yararlandıkları, ayrıca en etkin bankacılık sektörünün Avusturya, Danimarka, Almanya ve Ġtalya‟da olduğu belirtilmiĢtir.132

2003- Mercan, Reisman, Yolalan ve Emel, bankacılık sektörünün performansını DEA yöntemiyle, ölçek ve mülkiyet iliĢkisi bakımından, 1989–1999 döneminde 587 gözlem seçerek değerlendirmiĢtir. Girdi olarak; personel giderleri/getirili aktifler (getirili aktifler; krediler ve likit aktiflerin toplamı olarak tanımlanmaktadır.), toplam giderler/ toplam gelirler çıktı olarak ise; getirili aktifler/

toplam aktifler, özsermaye+ net kar/toplam pasifler ve ortalama özsermaye karlılığı(net kar/ ortalama özkaynak) olarak belirlenmiĢtir. ÇalıĢmaya göre, Türk bankacılık sektörünün performansı 1989-1993 arasında artmıĢ, 1994-1999 arasında düĢüĢ göstermiĢtir. Mülkiyete göre performans değerlendirmesine göre ise; 11 yıllık periyotta, kamu bankaları 1989 hariçinde en düĢük performansı göstermiĢtir. 1994 krizi, Türk özel bankalarını diğerlerinden farklı etkilemiĢtir. Hem kamu hem de yabancı bankalar en yüksek performanslarını göstermiĢlerdir. Bunun nedeni olarak da, bilanço pozisyonları itibariyle, kur risklerinin düĢük olmasının etkili olabilceği belirtilmiĢtir. Sonrası dönemde ise özel bankaların hazine kağıtlarına yatırım yapması ve açık döviz pozisyon politika değiĢikliği ile karlılığı artmıĢ ve performansı 1994‟e göre düĢük kalmıĢ, kamu ve yabancı bankaların ise döviz açık pozisyonu ve hazine kağıtlarına az yatırım yapılması ile karlılığı önemli ölçüde azalmıĢtır. Ölçek açısından ise, küçük ve orta ölçekli bankaların performansı gerilerken, büyük ölçekli bankaların performansı 1994 krizinden, 1995 yılındaki küçük bir düĢüĢ dıĢında, etkilenmemiĢtir. Bunun nedeninin, mevduat sahiplerinin kriz döneminde büyük bankaları daha güvenli bulmalarından ve kriz nedeniyle ülke riski bakımından kredi kuruluĢlarının diğer bankalara kredi vermekte isteksiz olmaları olarak belirtilmektedir. ÇalıĢmanın bir diğer sonucuna göre

132 Yener ALTUNBAS, Philip MOLYNEUX, E.P.M. Gardener ve B. Moore,” Efficiency in European Banking”, European Economic Review, No: 45, November 2001, s.1931-1955.

ise, TMSF‟ce el konulan Bank Ekspres, Türkbank, Ġnterbank, Egebank, Esbank, Sümerbank, YaĢarbank, Yurtbank‟ın hesaba dahil edilebildiği yıllarda performansları rakiplerinin altında gerçekleĢmiĢtir.133

2004- David Hauner tarafından hazırlanan IMF çalıĢma raporunda; etkinliğin kaynaklarını ve büyük Alman ve Avusturya ticari bankalarının farklılığını araĢtırmak, maliyet etkinliğini ölçmek için 1995-1999 döneminde toplam aktifleri 5 milyon Euro olan bankalara ait veriler, aracılık yaklaĢımı kapsamında DEA analizi ile değerlendirilmiĢtir. Girdiler; iĢgücü, toplam fonlar çıktılar ise; interbank kredileri, müĢteri kredileri, sabit getirili menkul kıymetler olarak dikkate alınmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda; 5 yıllık periyotta deregülesyon ve 1990‟lardaki birleĢme dalgasında ne maliyet etkinliğinde ne de verimlilikte geliĢme olmadığı, Avusturya bankaların Alman bankalarından maliyet etkinliği bakımından daha az etkin olduğu bunun da Avusturya bankalarının Alman bankalarına göre daha az rekabet etmesinden kaynaklandığı, ölçeğe göre getiri artarken, her iki ülke banklarında alan getirisinin negatif gerçekleĢtiği saptanmıĢtır. Ayrıca, kamu bankaları maliyet etkinliği bakımından daha etkin bulunmuĢ ve bunun nedeninin daha ucuz fon sağlayan devletin garantisine atfedilebilebileği belirtilmiĢtir. Bunun dıĢında, özel bankalar ile kooperatif bankaları arasında etkinlikte önemli bir fark görülmezken, tasarruf bankaları daha az etkin bulunmuĢtur.134

2005- Türker Kaya ve Doğan, Veri Zarflama Analizi ve Malmquist Faktör Verimliliği Endeksi ile dezenflasyon sürecinde ( 2002–2004) T.Ġmar Bankası ve TMSF bankaları dıĢında 2002 yılında 37, 2003 yılında 34 ve 2004 yılında ise 33 adet mevduat bankasını veri setine dahil ederek etkinlik analizi yapmıĢlardır. Girdiler ve çıktılar hem üretim yaklaĢımına hem de aracılık yaklaĢımına göre seçilmiĢtir. Üretim yaklaĢımına göre girdiler; 1. Personel giderleri/ Toplam aktifler, 2. Diğer faiz dıĢı giderler/ Toplam

133 MERCAN M., A. Reisman, R. YOLALAN ve A.B. EMEL, , “The Effect of Scale and Mode of Ownership on the Financial Performance of the Turkish Banking Sector: Results of Dea-Based Analysis”, Socio-Economic Planning Sciences, Vol. 37, 2003, s.185- 202.

134 David HAUNER, “ Explaining Efficiency Differences Among Large German and Austrian Banks”, IMF Working Paper, WP/04/140.s.12.

aktifler, 3. ġube baĢına personel sayısı çıktılar; 1. Toplam mevduat/ Toplam aktifler, 2.

Toplam krediler/ Toplam aktifler olarak aracılık yaklaĢımına göre ise; girdiler; 1.

Mevduat/ Toplam aktifler, 2. Mevduat dıĢı yabancı kaynaklar/ Toplam aktifler, 3. Faiz giderleri/ Toplam aktifler, 4. Faiz dıĢı giderler/ Toplam aktifler olarak belirlenirken, çıktı olarak; 1. Toplam krediler/ Toplam aktifler, 2. Faiz gelirleri/ Toplam aktifler olarak belirlenmiĢtir. Bu araĢtırmanın sonuçlarına göre, büyük ölçekli bankalar diger ölçekteki bankalara göre daha etkin bir biçimde faaliyet göstermektedirler. Bu da sektördeki konsolidasyon trendini destekleyen bir bulgu olmuĢtur. Malmquist Faktör Verimliligi Endeksi değerleri ise dezenflasyon sürecinde toplam faktör verimliginde artıĢ olduğu ve bunun temelde teknolojik ilerlemeden kaynaklandığı sonucuna varılmıĢtır. Ölçek etkinliğindeki oluĢan gerilemenin bankaların bu dönemde ölçek sorunu yaĢadıklarını belirtmektedir.135

2005 - Atan ve ÇatalbaĢ 2002-2004 döneminde, Türk bankacılık sistemi içinde faaliyet gösteren 33 ticari bankaların etkinliğini ve bankaların sermaye yapılarındaki farklılaĢmanın bankaların etkinliklerinde farklılık yaratıp yaratmadığını, hangi sermaye yapısındaki bankaların en etkin olduğunu girdi yönelimli, ölçeğe göre sabit getiri yaklaĢımı ile veri zarflama analizi DEA kullanarak araĢtırmıĢlardır. Ayrıca, tobit regresyon analizi ile de DEA modelinde kullanılan girdi ve çıktı değiĢkenlerinin bankaların etkinliğine olan katkısı belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Girdi olarak, toplam aktifler, toplam mevduat, toplam özkaynaklar, ödenmiĢ sermaye, bilanço dıĢı yükümlülükler, Ģube sayısı ve personel sayısı değiĢkenlerini çıktı olarak ise; toplam krediler değiĢkenini esas almıĢlardır. Tobit modelde bağımlı değiĢken olarak, DEA‟dan elde edilen teknik etkinlik skorları kullanılmıĢtır. Bu teknik etkinliğe etki eden faktörler olarak ise banka büyüklüğü, banka karlılığı, bankanın mülkiyet durumu ve sermaye yeterlilik rasyosu değiĢkenleri kullanılmıĢtır. Banka büyüklüğü olarak, toplam varlıklar ve bankanın faaliyet gösteren Ģube sayısı alınmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucuna göre;

sektörün ortalama etkin olma yüzdesi %69.7 olurken, sermaye yapısı itibariyle ortalama

135 Yasemin Türker KAYA, Ela DOĞAN, Dezenflasyon Sürecinde Türk Bankacılık Sektöründe Etkinliğin GeliĢimi, ARD Çalışma Raporları 2005/10, BDDK, 2005.

teknik etkinlik sıralaması Ģöyledir: Yabancı sermayeli bankalar; %82.3 ile en yüksek skoru alırken, özel sermayeli bankalar; %63.2 olarak hesaplanmıĢ, kamu sermayeli bankalar da %62.5 olarak en düĢük skoru almıĢtır. Bankaların sermaye yapısında kamu otoritesinin etkisinin olması etkinliği azaltıcı bir unsur olarak bulunmuĢtur. Buna karĢın banka sermayesi açısından yabancı sermayeye sahip olmanın (arkasında yabancı sermaye desteği bulunması) etkinliği arttırıcı bir sebep olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır.

Bankaların ölçeklerine göre sıralaması ise Ģöyledir: Büyük ölçekli bankalar; %80.3 ile en yüksek etkinlik skoru alırken, orta ölçekli bankalar %71.9 almıĢ, küçük ölçekli bankalar ise %58.9 ile en düĢük etkinlik değerini almıĢlardır. Buradan çıkarılacak sonuç; bankaların aktif büyüklüğünün büyümesi (ölçek büyüklüğünün artması) bankanın etkinlik değerine olumlu katkı sağlamaktadır. En etkin bulunan bankalar büyük ölçekli olan bankalardır. Etkinlikte ikinci sırada orta ölçekli bankalar ve son sırayı da küçük ölçekli bankalar almaktadır. ÇalıĢmada dikkate alınan değiĢkenlerin etkinlik üzerindeki katkıları da Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir:

*Toplam aktiflerin getiri sağlayan kalemleri içermesi nedeniyle teknik etkinlik üzerinde pozitif bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Bankacılık sektörünün aktif kalitesinin yapılan düzenlemeler sayesinde önceki dönemlere oranla daha yüksek seviyelere ulaĢması toplam aktiflerin teknik etkinlik üzerinde olumlu etki yapmasına neden olmuĢtur.

*Karlılık değiĢkeni de toplam aktifler değiĢkeninde olduğu gibi teknik etkinlik üzerinde pozitif bir etkiye sahiptir. Ancak yasal düzenlemelerden kaynaklanacak olan gelir kayıplarını önlemek amacıyla sektör bilançolarında yapılan makyajlar nedeniyle bazı dönemlerde (ki bu dönemler genellikle kurumlar vergisi ödeme dönemlerine karĢılık gelmektedir) karlılık ile teknik etkinlik arasında negatif bir iliĢki elde edildiği belirtilmiĢtir.

*Sermaye yeterliliği rasyosu ile teknik etkinlik arasında, toplam aktifler ve karlılık değiĢkenlerinin aksine, negatif bir iliĢki elde edilmiĢtir. Bu durumun temel

nedeninin, sermaye yeterliliği rasyosunun hesaplanma Ģeklinden kaynaklandığı, düĢük risk ağırlıklı varlıklar ve buna karĢılık yüksek özkaynaklar bulundurulması nedeniyle finansmanda kullanılan klasik “daha fazla risk daha fazla getiri” teorisi çeliĢtiğinden düĢük riskli portföyün düĢük getirisinin teknik etkinliği olumsuz yönde etkilemesinin kaçınılmaz bir sonuç olduğu belirtilmiĢtir. Kamu bankalarında yüksek özkaynak rakamlarına karĢılık düĢük risk ağırlıklı varlıklar nedeniyle de teknik etkinliğin, daha az özkaynaklı olan ve fazla risk ağırlıklı varlıklara sahip özel ve yabancı sermayeli bankalara oranla düĢük olduğu belirtilmiĢtir.

*ġube sayısının da teknik etkinliği olumsuz yönde etkilediği tespit edilmiĢtir.

Kısa dönemde dikkate alındığında Ģube açılıĢındaki maliyet kalemleri, gerek teknik gerekse personel giderleri açısından oldukça yüksek değerlere ulaĢmakta ve söz konusu Ģubenin maliyetlerini amorti ederek getirili hale dönüĢmesi uzun zaman almaktadır. Söz konusu maliyet unsurları nedeniyle Ģube sayısı ile teknik etkinlik arasında negatif bir iliĢki söz konusudur.

2007- Öncü ve AktaĢ, Türk bankacılık sektörünün yeniden yapılandırma dönemindeki verimliliğini değerlendirmek üzere 29 bankaya ait 2001-2005 dönem verilerini Malmquist endeksi kullanarak analiz etmiĢlerdir. Analizde aracılık yaklaĢımı benimsenerek girdiler; personel sayısı, fiziki sermaye ve ödünç alınan fonlar olarak belirlenirken (fiziki sermayeyi maddi duran varlıkların net defter degeri ve ödünç alınan fonları ise, ilgili yılın sonu itibariyle toplam mevduatlar (vadeli ve vadesiz) ve diger ödünç alınan fonlar (alınan krediler ve para piyasalarından alınan borçlar) olusturmaktadır.) çıktı olarak; toplam krediler (net) ve diger gelir getirici varlıklardan (menkul degerler cüzdanı, bankalar arası para piyasasında satılan fonlar ve bankalar ve diger mali kuruluĢlar) oluĢmaktadır. Buna göre; belirtilen dönemde bankaların toplam faktör verimliligi %8,3 artmıĢtır. 2002 yılındaki %0,1‟lik sınırlı düĢüĢün ardından, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında sırasıyla %10, %10,3 ve %13,5‟lik verimlilik büyümesi elde edilmiĢtir. Toplam Faktör Verimlilik DeğiĢim Endeksinin alt unsurlarına (teknik değiĢim ve etkinlik değiĢimi) bakıldığında, söz konusu dönemde elde edilen verimlilik büyümesinin temel kaynağının teknolojik ilerleme olduğu görülmektedir. Dönemde

etkinlik değiĢim endeksi %0,8 artarken, teknolojik değiĢim endeksinin %7,4 artması elde edilen verimlilik kazanımında teknolojik ilerlemenin daha baskın olduğuna iĢaret etmektedir. 2001-2005 arasında sağlanan sınırlı etkinlik artıĢının kaynağı ise ölçek etkinliğinde sağlanan ilerlemedir. Yine belirtilen dönemde saf teknik etkinlik (yönetsel etkinlik) %0,02 azalırken, ölçek etkinliği %1,1 artmıĢtır. Verimlilik değiĢiminin kaynakları, 2002 yılında bankaların girdi kullanımlarındaki etkinliklerinin iyileĢmesi anlamında etkinlik artıĢı, 2003, 2004 ve 2005 yıllarında ise, bankacılık teknolojisindeki yeniliklerden kaynaklanan teknolojik ilerlemelerdir. Sözü edilen dönemde sadece 2002 yılında etkinlik değiĢim endeksi, teknolojik değiĢim endeksinin üstünde yer almaktadır.

Dönemde, verimlilik artıĢına katkı sağlayan etkinlik artıĢı, büyük ölçüde bankaların ölçek etkinligindeki iyileĢmeden kaynaklanmaktadır. Saf teknik etkinlik ise, 2002 ve 2004 yıllarında düĢmüĢtür. Banka alt grupları açısından; her üç alt grupta da birbirine yakın oranlarda (kamu: %6,8; özel: %9,1 ve yabancı %7,1) verimlilik artıĢı gerçekleĢmiĢtir. Sonuç olarak, yeniden yapılandırma programının uygulandığı dönemde, bankalar teknoloji kaynaklı verimlilik artıĢı elde etmiĢlerdir. Bu anlamda bankaların, üretim teknolojilerini geliĢtirerek, aynı miktarda girdiyi daha etkin kullanıp daha fazla çıktı ürettikleri, böylece etkin üretim sınırının yukarı doğru hareketini sağladıkları anlaĢılmıĢtır.136

2006- E.Nur Özkan ve Güney ve Arzu TektaĢ, 1990-2001 döneminde Türk bankacılık sektöründe etkinliği ölçmek üzere Veri Zarflama Analizini kullanmıĢlardır.

Girdi ve çıktı seçimlerinin etkinlik skorundaki duyarlılığını ölçmek ve etkinliğin belirleyici önemli faktörlerini belirleyerek, banka yöneticilerine yardımcı olmak üzere A ve B olmak üzere iki model oluĢturulmuĢtur. Girdiler her iki modelde aynı olmak üzere; faiz, personel ve idari masraflar olurken çıktılar A modelinde; krediler, menkul kıymetler B modelinde ise; faiz ve faiz dıĢı gelirler olmuĢtur. Buna göre; 1990-2001 döneminde her iki modelde etkin olarak belirlenen bankaların etkinliğinde düĢüĢ olmuĢtur. Etkinlik skorunun, çıktı seçimine duyarlı olduğunu, özellikle de bunun

136 Semra ÖNCÜ, Rabia AKTAġ, “Yeniden Yapılandırma Döneminde Türk Bankacılık Sektöründe Verimlilik DeğiĢimi”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt:14 No:1, 2007, Http://Www.Bayar.Edu.Tr/~Ġibf/Dergi/Pdf/C14S12007/SORA.Pdf (EriĢim: 12.09.2009).

yabancı bankalar için geçerli olduğunu belirtmiĢlerdir. Gözlem kümesindeki bankalar kriz önecesi dönem ile 2000 ve 2001 krizi sırasında TMSF tarafından el konulan bankalar, baĢarısız olmayan bankalarla karĢılaĢtırıldığında göreceli etkinsizdir. Bu sonuçlar, denetim otoritesi kararları ile model önerileri arasındaki tutarlılığı göstermiĢtir. Böylece, DEA‟nın hem banka yöneticileri hem de denetim otoritelerince, etkinsizliği belirlemede ve artırmada araç olarak kullanılabileceği belirtilmiĢtir.137

2007- IĢık tarafından, Türk bankacılığında farklı mülkiyet Ģekillerinin değiĢen makroekonomik koĢullarda nasıl tepki verdiğini anlamak için, ilk önce malmquist endeks kullanılarak toplam faktör verimliliği ölçülmüĢ ardından da regresyon analizi ile mülkiyet farklılığına göre bankaların verimliliklerinin ne olduğu araĢtırılmıĢtır. 1981-1990 dönemine ait veriler, geleneksel bankacılık yaklaĢımı ve geleneksel olmayan bankacılık yaklaĢımı138 çerçevesinde seçilmiĢtir. Ġlkine göre; girdiler; iĢgücü, sermaye ve bankacılık fonları olurken çıktılar; kısa ve uzun vadeli krediler ile diğer gelir getirici aktiflerdir. Ġkinci yaklaĢımda ise girdiler yine iĢgücü, sermaye ve bankacılık fonları olarak belirlenirken, çıktılar; kısa ve uzun vadeli krediler ile diğer gelir getirici aktiflerin yanı sıra bilanço dıĢı riskler de dahil edilmiĢtir. ÇalıĢmanın sonucunda; geleneksel bankacılık yaklaĢımı kapsamında 1981-1990 döneminde verimlilik geliĢimi, kamu bankalarında %1.2, özel bankalarda %3.9, yabancı bankalarda ise, %14.2 olurken geleneksel olmayan bankacılık yaklaĢımı kapsamında ise; kamu bankalarında %2.9, özel bankalarda %9.5, yabancı bankalarda ise, %17 olmuĢtur. Diğer bir deyiĢle, özel bankalar yeni değiĢen makroekonomik koĢullara daha çok adapte olmuĢtur. Bu farklılığın nedenleri olarak; misyon ve amaçların farklılığı, eski ve yeni politik, ekonomik çevreye alıĢkanlık derecesi, aktif ve pasif portföyünün yapısı, risk eğilimi, devletten destek derecesi, banka yöneticileri ile sahipleri arasındaki çatıĢmayı azaltma

2007- IĢık tarafından, Türk bankacılığında farklı mülkiyet Ģekillerinin değiĢen makroekonomik koĢullarda nasıl tepki verdiğini anlamak için, ilk önce malmquist endeks kullanılarak toplam faktör verimliliği ölçülmüĢ ardından da regresyon analizi ile mülkiyet farklılığına göre bankaların verimliliklerinin ne olduğu araĢtırılmıĢtır. 1981-1990 dönemine ait veriler, geleneksel bankacılık yaklaĢımı ve geleneksel olmayan bankacılık yaklaĢımı138 çerçevesinde seçilmiĢtir. Ġlkine göre; girdiler; iĢgücü, sermaye ve bankacılık fonları olurken çıktılar; kısa ve uzun vadeli krediler ile diğer gelir getirici aktiflerdir. Ġkinci yaklaĢımda ise girdiler yine iĢgücü, sermaye ve bankacılık fonları olarak belirlenirken, çıktılar; kısa ve uzun vadeli krediler ile diğer gelir getirici aktiflerin yanı sıra bilanço dıĢı riskler de dahil edilmiĢtir. ÇalıĢmanın sonucunda; geleneksel bankacılık yaklaĢımı kapsamında 1981-1990 döneminde verimlilik geliĢimi, kamu bankalarında %1.2, özel bankalarda %3.9, yabancı bankalarda ise, %14.2 olurken geleneksel olmayan bankacılık yaklaĢımı kapsamında ise; kamu bankalarında %2.9, özel bankalarda %9.5, yabancı bankalarda ise, %17 olmuĢtur. Diğer bir deyiĢle, özel bankalar yeni değiĢen makroekonomik koĢullara daha çok adapte olmuĢtur. Bu farklılığın nedenleri olarak; misyon ve amaçların farklılığı, eski ve yeni politik, ekonomik çevreye alıĢkanlık derecesi, aktif ve pasif portföyünün yapısı, risk eğilimi, devletten destek derecesi, banka yöneticileri ile sahipleri arasındaki çatıĢmayı azaltma