• Sonuç bulunamadı

Bankacılık Sektörünün Tarihsel Olarak Gelişimi

Bankacılık faliyetlerinin ilk başladığı zamanlara bakıldığında, para dediğimiz değişim aracının ekonomilerde daha kullanılmadığı dönemlere kadar uzanmaktadır. O zamanlarda maddi varlıklarını belli başlı tehlikelerden muhafaza etmek isteyenler servetlerini tapınaklara emanet olarak bırakırlardı. Bu tapınaklarda bulunan din adamları bu emanetleri sadece muhafaza etmekle yetinmeyip aynı zamanda belli bir miktar ücret karşılığında bu paraları ihtiyaç sahiplerine ödünç olarak vermekteydi. Bu nedenler dolayısıyla tapınaklar ilk banka, tapınakta bulunanlarda ilk bankacılar olarak kabul görmektedir (Çivi, 1985: 19). Tarihsel olarak bankacılığın gelişimine bakıldığında bankacılıkta ki bu gelişmenin para kavramındaki gelişmeyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğu görülebilmektedir. Farklı bir şekilde anlatılmak gerekirse, para kavramı ve bankacılıktaki gelişme, karşılıklı olarak birbirlerini etkileyerek günümüzdeki bu şeklini almıştır diyebiliriz (Eyüpgiller, 2000, 6).

Eski çağlara bakılacak olunursa hükümdarların sarayları para ve eşya olarak oluşturulan tevdiat, bankacılığın ilk emareleri sayılabilmektedir. Böyle yerlerden, biri yaşanılan, diğeri ölümden sonraki dünyanın hakimiyetini temsil ettiğinden ve tevdiatta, hırsızlıkla talandan koruma hedefi görüldüğünden halk tarafından güvenilen yerler olarak kabul görmekteydi. Aynı zamanda bu emanetler alınan kişiler tarafından kullanılabiliyordu şeklinde emarelere de rastlanmaktadır (Takan ve Boyacıoğlu 2011, 4).

Bu bankacılık faliyetlerinin başlangıcına bakıldığında MÖ.3500 yıllarına kadar uzanmaktadır. Mezopotamya’da Uruk kenti yakınlarındaki “Kızıl Tapınak (M.Ö.3400- 3200)”, bilinen en eski tarihli banka yapısıdır (Ataş, 1966, 7).

M.Ö. 1800 yılında Babil Hükümdarı Hammurabi’nin yayınlamış olduğu ünlü Hammurabi Kanunları alacak-borç arasındaki ilişkiyi kanunlara bağlayan maddeleriyle kredi ve faiz

11

konularına yasal olarak yapılan müdahalenin bilinen ilk örneğidir. Eski Yunanda Parthenon ve Apollon tapınakları halkın mallarını emanet olarak almış, para basmış ve bunları aynı zamanda ödünç olarak vermişlerdir (Urgancı, 1982, 7).

M.Ö. IV. Yüzyıl itibariyle bunlar üzerindeki hükümet denetimi artma eğilimi gösterirken bir taraftan bankerlerin, bir taraftan da kamu bankalarının meydana çıktığı görülmüştür. Mısır’da bankacılığın gelişmesi, yaklaşık olarak M.Ö.356-323 yılları arasında Büyük İskender’in burayı işgalinden sonra M.Ö. III. yüzyılda görülmektedir. Eski Mısır’da “bileşik faiz”i yasaklayan maddeler mevcuttu. Batlamyüs’ün yaşadığı yıllarda (M.Ö. 127-51) bankacılık devletin denetimine hatta devletin tekeli altına girmiştir. Bu bankacılık alanında kişisel işletmelerin yok edilmesi anlamına gelmektedir. Fakat ülke Romalılara geçtikten sonra özel bankalar tekrardan hayat bulmuştur (Takan ve Boyacıoğlu, 2011, 3).

Mübadelede, para ekonomisini daha önce kullanmış olan Yunanistan ile İtalya arasında oluşmaya başlayan ticari bağlantılar arasında para değerlerinin takdiri ve değiştirilmesi nedeniyle İtalya’da da sarraflık ortaya çıkmış, bu yüzden Roma’da para ve kredi işlemleri gelişmeye başlamıştır. Akabinde şövalyelerle, bir dizi halk grupları da bu işlere heveslenmeye başlamışlardır. İslam dininde faizin haram sayılması gibi, Ortaçağlarda Hristiyanların para ve kredi türü işlerle meşgul olması kilise tarafından doğru kabul edilmediğinden, bu işler çoğunlukla Yahudilerin tekelinde toplanmıştır (Urgancı, 1982, 8- 9).

Ortaçağın sonlarına yaklaşıldığında, memleketler arasında gelişmeye başlayan ticari ilişkilere paralel olarak bankacılık da, bir uzmanlık ve özel ticaret durumuna gelmiş Avrupa Kıtasında yaygınlaşmıştır. İlk zamanlar kendi sermayelerinden kredi dağıtan bankalar, sonraki yüzyıllarda, muhafaza edilmek üzere emanet verilen paraların, kendi garantilerinde piyasalara yatırılmaya başlanmış, bu suretle de bankaların mevduat kabulü bugünkü anlamda uygulamaya başlanmıştır (Altuğ, 2000, 5).

Amerika kıtasının keşfedilmesiyle, Akdeniz bölgesinden dışarıya çıkan ticaret işlerinin yanında, bankacılık işlemleri ve teşkilatı da yine bu gelişmelerle beraber çoğalmış dış ticaret ödemelerine de aracılık yapmaya başlamıştır. Öte taraftan, on yedinci yüzyılın başları itibariyle, bankaların yatırım kaynakları olan sermaye ve mevduata, banknot ihracı işlemleri de eklenmiş ve bu olanaklar, banknot çıkarma işlerinin devletin tekeline alınmasına kadar böyle devam etmiştir (Ataş, 1966, 8).

12

Dünyada tarihsel olarak eski dönemlere kadar giden bankacılık faaliyetleri XII. yüzyılda İtalya’nın Cenova kentinde bankerlerin katkısıyla önem kazanmıştır. Bankerler XIII. ve XIV. yüzyıllarda farklı ticaret merkezlerine de yayılmaya başlamışlardır (Altuğ, 2000, 3). İlerleyen yıllarda 1401’de Barselona Bankası, 1407’de Genova Bankası adıyla anılan “Casa di San Giorgio”ismindeki banka kurulmuştur. Avrupalılara bu konuda örnek olan lombard’lardır. Gerek bunlar gerekse Yahudiler gittikleri bölgelerde hep aynı kuralları ve hükümleri uygulamak koşuluyla ticaret ve banka işlemlerine yönelik genellik sağlamaya çalışmışlardır (Eyüpgiller, 2000, 9).

Bankaların bugünkü anlamda düşünülen bu yapılarına ulaşması, denizciliğin gelişmesi, bu sayede ticaretin ve ticaret yollarının artmasıyla gerçekleşmiştir. Bu gelişmelere şüphesiz türklerin de katkısı yadsınamaz. Osmanlı İmparatorluğunun İstanbul’u fethetmesiyle Avrupa’da yeni bir dönem ortaya çıkmıştır, Rönesans hareketleri oluşmuş, kıta Avrupa’sı denizlere açılmış ve yeni coğrafi yerler fethetmiştir. Bu fetihler neticesinde fetihleri yapan milletler zenginleşmiş, yeni altın ve gümüş maden yataklarına sahip olmuştur. Farklı ulusların farklı biçimde madenler işlemesi, değişim aracı olan altın ve gümüş sikkelerinin de standart bir özelliğe kavuşması ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Deniz ticaretinin de gelişmesi ile elde edilen hâsılat, Avrupa’nın hatırı sayılır ticaret merkezlerine yayılmaya başlamıştır. Ticaret merkezlerinde biriken bu paralar ile alakalı standardizasyon çabaları neticesinde 1609 yılında Amsterdam Bankası kurulmuş ve bu banka Florini meydana getirmiştir. Aynı sene Hamburg Bankası da oluşturulmuş ve Alman Markı basmıştır (Parasız, 2000: 55). Barcelonalı, Cenevizli ve Venedikli bankerler biriktirdikleri bu paralar ile kara ve deniz ticaretine yönelmişlerdir. Çağdaş ticaret bankaları gibi hesaptan hesaba ödeme metotları yürütmüşlerdir. 1500‟lü yıllarda ortaya çıkan mali kriz sebebiyle Venedikli bankerlerin tamamı iflas etmiş bu hadise, 1581 yılında Venedik‟te Banco Della Pizza Del Rialto adlı ilk resmi bankanın oluşturulması ile noktalanmıştır. Bu yüzden Venedik‟te özel bankacılık ortadan kalkmıştır. Venedik Cumhuriyeti sermayesiyle oluşturulan bankaya mevduatı kabul etme, bu mevduatı bir bireyden başka bir bireye aktarmasına aracı olma görevi verilmiş, fakatbankanın mevduatı kullanmasına yasak konulmuştur. Ardından Banco Del Rialto, ikinci resmi banka olan Banco Del Giro ile birleşmiş ve Venedik Bankası ismiyle adlandırılır olmuştur. Venedik bankası kredi işlemleri yapmış, bilhassa gemi sahipleri ile denizaşırı ticaretle meşgul olan bireylere açtığı orta vadeli kredilerle ticaretin gelişmesine katkı sağlamıştır (Erol, 2006:9).

13

1974 yılında Basel Komitesi‟nin kurulmasının hemen akabinde, uluslararası boyutlarda faaliyette bulunan bankaların sermaye yapılarının uygun bir aşamaya getirilmesi hedefiyle ihtiyaç duyulan standartlar tartışılmaya başlanmıştır. Zira 1970 ve 1980‟lerde, uluslararası bankalar, faaliyet gösterdikleri farklı ülkelerin bankacılık mevzuatları arasında “mevzuat arbitrajı” oluşturarak, yasal uygulamalardan bir biçimde kaçınabilmekteydiler. Hatta bu bankalar, belli başlı ülkelerin “çekim merkezi” olmak amacıyla resmi düzenlemelerini daha fazla yumuşatmalarına veya de-regülasyon’a sebebiyet vermekteydiler. İlk olarak petrodolar krizi, akabinde de 1980‟lerin başlarındaki bankacılık krizleri, bankaların sermayelendirme standartlarının ortak bir biçimde düzenlenmesi gereksinimini daha da sağlamlaştırmıştır. Bu gereksinmeyi gündemine alan Basel Komitesi 8 yıl boyunca devam eden müzakere ve tartışmaların sonrasında 1988 yılının Temmuz ayında Basel I olarak tanınan ‘He International Convergence of Capital Measurements and Capital Standards’ı yayınlamıştır (Balin,2008:1-2).

Basel düzenlemelerinin bankacılık sektörü üzerinde meydana gelen etkileri (Cangürel, 2012:32-33);

 Bankaların sermayesini ana risk yapılarına uygun bir duruma getirmektedir.  Kapsama alanı ve detayları titizlikle oluşturulmuş üstün bir düzenlemedir.

 Güçlü bir risk idaresinin oluşturulmasını ve banka kaynaklarının daha aktif kullanımını teşvik eden bir yapıya sahiptir.

 Gelecekteki banka düzenleme ve denetiminin biçimlendirilmesini yönlendiren bir yapıda olup ayrıca bankacılık sektörünün gelişerek değişme yönündeki önemli köşe taşlarındandır.