• Sonuç bulunamadı

D. Bankanın TMSF'ye Devrine veya Faaliyet İzninin Kaldırılmasına

6. Kredi Sözleşmeleri

Bilindiği üzere kredi, bankaların aracı olduğu, para ile ödeme vaadinin değiştirilmesi olarak nitelendirilebilecek güven ve güvenceye dayanan bir işlemdir.314 Kredi sözleşmesi ile banka, müşterisine öngörülen limit kadar krediyi hazır bulundurma ve talep edildiğinde kullandırma, kredi alan ise; ana borcu faiz ve komisyonlarla vadesinde ödeme yükümlülüğü altına girmektedir.315 Kredi

313 İnceoğlu, Bankalar Kanununda Düzenlenen, s.401; Mahmutoğlu, Bankacılık Suçları Bağlamında Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri, Avrupa Birliğine Uyum sürecinde Organize Suçlulukla Mücadele, İstanbul, 2002, s. 103.

314 Zarakolu, Bankacılar için Para ve Kredi, s. 50.

315 Tekinalp, Banka Hukukunun, s.356; Mahmutoğlu, Bankacılık Suçları Bağlamında, s.104v.d., Sözüer, s. 177.

171

sözleşmeleri, uygulamada bankacılık zimmeti suçu açısından en çok tartışılan konular arasında yer almaktadır. Bankacılık Kanununda yer alan zimmet suçunun değişik şekillerde işlenmesi mümkün olmakla beraber suçun tipik olarak işlenme şekli, suça konu mal veya değerin doğrudan mal edinilmesi olmakla birlikte bankacılık uygulamasında anılan suç sıklıkla kredi ilişkileri çerçevesi içerisinde işlenmektedir. Bu bağlamda, uygulamada kredi sözleşmeleri çerçevesinde kurulan hukuki ilişkiler kullanılarak ve kredi ilişkisi görüntüsü verilerek banka kaynaklarının haksız şekilde başkalarına aktarılması ve bankalarının içinin boşaltılması söz konusu olmaktadır. Faillerin başvurdukları tipik yöntem, sıklıkla yeterli teminat almadan ya da ekonomik açıdan değeri olmayan teminat alarak kredi sözleşmesi yapılması ve banka kaynaklarının faillerin malvarlığına aktarılmasıdır. Ancak kanımzıca burada bir ayrım yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır. Zira, hukuka uygun olarak yapılan bir kredi işleminin suç oluşturmayacağı tartışmasızdır. Bu durumda doktrinde de isabetle vurgulandığı üzere; kredi tahsis şartlarına ve hukuka uygun olarak yapılan kredi işleminde kredi alan tarafından kredinin geri ödenmemesi durumunda yalnızca sonuç gözönünde bulundurularak değerlendirme yapılması doğru değildir. Eğer kaynak aktarımı niyeti yoksa ceza hukuku açısından herhangi bir sorumluluk da söz konusu olmayacaktır.316 Böyle bir durumda ortaya çıkan sonuç, bankacılık faaliyetinin niteliğinden doğan olağan bir risk olarak değerlendirileceğinden, bankanın özel hukuk hükümleri çerçevesinde kredi alacağını tahsil etmek için gerekli

316 Sözüer, s. 177; Güngör, 5411 sayılı Bankacılık Kanununda s. 24; Güngör’e göre; Bankanın kaynaklarının Şirket yetkililerine aktarılması durumunda banka ile Şirket arasında yapılan kredi sözleşmesi uyarınca; Şirkete aktarılan banka kaynağının Şirket hesaplarında görünmesi ve bu paranın Şirket faaliyeti çerçevesinde amacına uygun olarak kullanılması halinde vadesi geldiğinde ödenmemesine rağmen yeterli teminatların alınmış olması halinde zimmet suçundan söz edilemeyecektir.

172

hukuki girişimlerde bulunması söz konusu olacaktır. Ancak kredi tahsisi yapılırken borçlu gerçek veya tüzel kişiden yeterli teminat alınmadığı ve failin söz konusu kredinin borçlu tarafından geri ödenmeyeceğini bildiği halde banka görevlisinin kredi kullandırması halinde kaynak aktarımı tartışmasız olduğundan, bankacılık zimmeti suçunun oluştuğunun kabulü gerekmektedir.317Ancak kanımızca bankacılık zimmeti suçunun somut olayda oluşup-oluşmadığının tespiti açısından söz konusu açıklamalar yeterli değildir. Zira, uygulamada kredi tahsis eden bankalar ile kredi alan gerçek ve tüzel kişiler arasında imzalanan kredi sözleşmelerinin tamamen iyiniyetli olarak ve hileli düşünceler ile gerçekleştirildiğini söylemek güçtür. Daha açık bir anlatımla, uygulamada banka kaynaklarının kredi borçluları tarafından zimmete geçirilebilmesi için kredi sözleşmeleri imzalandığına ve kredi sözleşmeleri ile amaçladıkları zimmete geçirme niyetinin hukuka uygunluk görüntüsü verilerek perdelendiğine sıklıkla rastlamak mümkündür. Acaba belirtilen durumlarda faillerin fiillerinin imzalanan kredi sözleşmelerinin varlığına bankacılık zimmet suçunu oluşturduğunu söylemek mümkün müdür? Bu soruya doğru yanıt verebilmek için öncelikle mağdur banka ile ilgili gerçek veya tüzel kişi arasında kurulan kredi ilişkisinin hileye dayanıp-dayanmadığının tespiti ve irade beyanlarının geçerliğinin irdelenmesi gerekir. Eğer mağdur bankadan kredi talep eden ve bu çerçevede kredi sözleşmesi imzalayan kredi borçlularının fiili sözleşmeye konu banka kaynağını malvarlıklarına geçirmeye yönelik ise; gerek sözleşmenin imzalanması öncesinde gerekse sonrasında sözleşme konusu edimin banka yönünden tahsilini olanaksız hale getirmeye yönelik birtakım hileli davranışlarda bulunması kaçınılmazdır.Bu bağlamda, banka kaynağı olan paranın gerçekte kurulmuş ve faal bir şirket bulunup bulunmadığı hususu araştırılmalıdır. Eğer “şirket” görüntüsü verilmiş bir oluşuma ya

317 Aynı yönde görüş.Ergün, Zimmet , s. 162.

173

da hukuken mevcut olmakla birlikte gerçekte bir ticari faaliyetin yürütülmediği sadece belirli işlemlerin yapılmasında araç olarak kullanılan bir şirkete kredi olarak kullandırılmış gibi gösterilerek kredi yoluyla kaynak aktarılmış ise;zimmet suçu oluşacaktır. Yine, kullandırılan kredinin kredi alan şirketin muhasebe kayıtlarına intikal ettirilmediği ve şirket bünyesinde herhangi bir ticari faaliyette de kullanılmayarak hukuken mevcut şirket ile banka arasında görünüşte bir kredi sözleşmesi imzalandığı durumlarda318 veya banka açısından ekonomik bir değer taşımayan kefaletin adeta temin edilmiş gibi gösterildiği durumlarda banka ile kredi borçluları arasındaki sözleşmenin hile ile sakatlandığı tartışmasızdır.Bu nedenledir ki; belirtilen hallerde failin bankacılık zimmeti suçundan ayrıca cezalandırılması söz konusu olacaktır.319 Uygulamada Yargıtay da aynı görüştedir.320

318 Özgenç, Zimmet, s. 82 v.d. Yazara göre; belirtilen haller dışında ayrıca sözleşmeye dayalı olarak kullandırılan kredi bağlamında alacak-borç ilişkisi doğmasına rağmen sonradan borçlunun bu krediyi geri ödeme yükümlülüğünden kurtulması için yapılacak hileli faaliyetlerin de bankacılık zimmeti suçunu oluşturacağında kuşku bulunmamaktadır.

319 Nitekim uygulamada; “...D...Şirketler Grubu içerisinde yer alan Dempa A.Ş., Dempanel A.Ş. , Üniversal Yatırım A.Ş. ve Era Leasing A.Ş.'ne dövizi natık teminat kredilerinin Banka Genel Müdürlüğünün bilgi ve kabulü sonrasında Yönetim Kurulunca onaylandığı, olumsuz istihbarat raporlarının anılan üst yönetimler'ce önemsenmediği, her bir kredi için ayrı istihbarat raporu düzenlenmesi iç mevzaut uyarınca gerekli ve zorunlu iken buna uyulmayarak daha önceki istihbarat raporları ile yetinildiği, kredilere teminat olarak alınan hatta bir kısmı %200 fazlalıkla alınmış gibi gösterilen ipoteklerin güncel değerlerinin gözetilmediği, aynı taşınmazlar üzerine başka kurum ve kuruluşlarca da ipotek konulmuş olmasına rağmen önceden ve değişik derecelerde konulan bu ipoteklerin varlığının yeni tesis edilen kredi dilimlerini teminatsız hale sokma ölçülerinin denetimsiz bırakıldığı, ithalat ve ihracat kredilerinin gerçek niteliğine uygun kullanılıp kullanılmadığının araştırılmadığı, bu kredi dilimlerinin kullanılmasında adı geçen Estone ve TFP firmalarının gerçek olup-olmadığının ve bunlar tarafından ithalat için düzenlenen

174

faturaların sahih nitelip taşıyıp taşımadığının kontrolsüz bırakılması nedeniyle bir yandan banka riske sokulurken diğer yandan da kredilerin amacı dışında kullanılmasına neden olunduğu, kullandırılan kredilerin geri dönmeme riski açıkça ortaya çıktığı evrede geri ödemeleri sağlayabilmek amacıyla kredilendirme talimatları da aşılarak yeni krediler tesis edildiği ve bu tür depasmanlı işlemlerle riskin ve banka zararının artırıldığı, anılan işlemlerin banka Genel Müdürlüğünün ve Yönetim Kurulunun bilgisi tahtında ve izin ve icazeti kapsamında yapılmış olduğu sonucuna varılmaktadır. ...Anılan Şirketlerin, gayrınakdi kredilerin ithalat, ihracat, makine ve teçhizat tedariki kredilerinde ve dövizi natık sair teminat kredisi türlerinde, belge sahteciliklerine gidilmesinin, işlemlerle bağlantılı paravan dış firmaların sahih firmalar olarak gösterilmesi, bu firmaların gerçekeçi olmayan faturalarının sahih ve geçerli faturalar kabilinden işleme tâbi tutulması, tesis kredilerinin gerçek dışı belgelerle ve banka üst yönetiminin savsaklama ve denetsizliğinden yararlanılmak suretiyle kullanımı sonucu kandırıcılığının gerçekleştirilmesinin ve özellikle her bir krediye teminat olarak alınan ipoteklerin gerçeğin çok üstünde değerlerde gösterilerek şeklen krediyi karşılyor hale sokulmasının fiilin açığa çıkmamasını temine yönelik işlemlerden sayılabileceğinde ve bu itibarla zimmetin nitelikli türünü oluşturacağında kuşku yoktur. “ denilerek bu görüş benimsenmiştir, YCGK, 31.05.2005 tarih, E.

2004/11-158, K. 2005/58 sayılı kararı) (karar için bkz. hukukturk.com)

320 “01.08.2001 tarih ve 57/11 sayılı soruşturma raporunda ise Ünal'ın 28.12.1999 tarihinde mudi Elife'nin hesabından 24.744,53 USD'yi sahte imza ile çekip TL karşılığı olan 13.324.644.000 TL'nin 12.924.000.000 lirası 11 S ... Yapı Firması hesabına geçtiğini, bununla anılan firmanın kredi borcunu kapattığını, 01.09.2000 tarihinde ise mudi Şükran hesabından 51.000 DM'yi çekip TL'ye çevirerek 15.157.200.000 lirasını sanık Enver'in vadesiz mevduat hesabına kaydettiği, buradan da sanığın sahibi olduğu T ... Şirketi hesabına virman yapılarak 1.615.000.000 lirasının firma çalışanı İsmail'e ödendiği, 1.300.000.000 liranın çek için provizyon yapıldığı, 12.000.000.000 lirasının da …'in hesabına virman yapılarak repo olarak değerlendirildiğinin belirtilmesi karşısında; Sanıklar …ve ….’in şahsi hesapları ile sahip ve yetkilisi oldukları S ... ve T ... şirketlerinin banka hesapları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak suç tarihleri öncesi ve sonrası itibariyle hesap hareketlerinin incelenmesi, kredi borçlarının olup olmadığı ve varsa ne şekilde, hangi tarihte kapatıldığı tespit edilerek işlemlerin kim tarafından, hangi sıfatla yapıldığının denetime imkan verecek şekilde ortaya konulması, … büyük miktarda paranın kendi veya şirketleri hesabına aktarılmasından haberdar olup olmadıklarının değerlendirilmesi

175

Diğer taraftan, bankacılık uygulamasında kredi sözleşmeleri yanında gayrı nakdi kredi görüntüsü de verilmek suretiyle bankacılık zimmeti suçunun işlenmesi de söz konusu olabilmektedir. Bilindiği üzere; bankalar tarafından her zaman kredi talep edenlere nakit olarak kredi kullandırılması söz konusu olmamaktadır. Bazı durumlarda banka, kredi borçlusunun talebi ve ihtiyaçları doğrultusunda teminat mektubu, kefalet, aval ve ciro gibi işlemler ile kredi kullandırmaktadır. Halen yürürlükte bulunan 5411 sayılı Kanunun 48.m. uyarınca kullandırılan bu krediler

“gayrınakdi krediler” olarak adlandırılmakta olup normal kredi tahsislerinden farklı niteliktedir.

Gayrınakdi kredilerde ticari, tüketici, taşıt kredisi gibi normal kredi türlerinden farklı olarak krediden yararlanan bankadan kredi talep eden kişi, borçlu olmakla birlikte alacağı ödenmediği takdirde banka kaynakları kullanılarak ödeme yapılan kimse sözleşme dışı 3.kişidir. Daha açık bir anlatımla, banka tarafından belirtilen gayrınakdi türlerinden birisi kullandırılan alacaklı gerçek veya tüzel kişi 3.kişi ile borçlu arasındaki alacak-borç ilişkisi bağlamında yüklendiği borcu ödemediği takdirde 3.kişi konumundaki alacaklı bankadan alacağını tahsil etmektedir. Örneğin, bankadan aldığı teminat mektubunu alacaklısına veren kredi borçlusu borcun ödeyemez ise; kendisinin borcunu ödemediği takdirde ödemeyi taahhüt eden banka kendi kaynaklarından borcu ödemek durumunda kalmaktadır.

İşte bu gibi durumlarda banka kaynaklarının hileli olarak 3.kişilerin veya kredi borçlusunun malvarlığına geçirildiği takdirde bankacılık zimmeti oluşacak mıdır?

Doktrinde bazı yazarlara göre; gayrınakdi kredi görüntüsü verilmek suretiyle zimmet suçunun işlenebilmesi için kullandırılan gayrınakdi kredi kullandırılan

ve ….sonucuna göre sanıkların zimmet suçuna iştiraklerinin….değerlendirilmesi gerektiği…”, (Yarg.

7.C.D., 14.02.2008, 2007/14821, 2008/1118), (karar için bkz. www.kazanci .com)

176

gerçek veya tüzel kişi ile 3.kişi arasındaki borç ilişkisinin muvazaalı olması gerekmektedir. Ayrıca söz konusu muvazaalı ilişkinin banka görevlileri tarafından biliniyor olması zorunludur. Aksi takdirde sadece bankanın kullandığı gayrınakdinin 3.kişinin borcunu karşılamada kaynak olarak kullanılması suçun oluşumu için yeterli değildir. Ayrıca krediyi tahsis eden banka görevlilerinin de muvazaalı ilişkiyi bilmeleri ve buna rağmen sözleşme yapmaları gerekmektedir. 321 İmzalanan sözleşme ile banka kaynaklarının banka menfaatlerine ve hukuka aykırı şekilde 3.

kişilere kullandırılması gerekmektedir. Bu itibarla, normal kredi ile gayrınakdi türlerinin kullandırılması halinde araştırılması ve dikkate alınması gereken “muvazaa olgusu ve hileli davranışlar” yönünden her iki kredi türü arasında bir fark bulunmamaktadır. Kanaatimizce gayrınakdi kredi kullandırılan durumda kredi görüntüsü verilmek suretiyle banka kaynakları hileli şekilde 3. kişilere aktarılmış ise;

suçun gayrınakdi kredi üzerinden 3.kişinin borcu ödendiği ve haksız menfaatin elde edildiği anda gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.