• Sonuç bulunamadı

II. Savaş Sonrası Dönemde Bağlantısızlar Bloğunda (Mısır, Hindistan, Endonezya ve

II.IV. Yugoslavya

1. BANDUNG KONFERANSI VE BAĞLANTISIZLAR BLOĞU’NUN ORTAYA

1.6. Bağlantısızlar Hareketi’nin Temel İlkeleri

Bağlantısızların temel ilkelerinden biri barış ve silahsızlanmadır. Bağlantısızlar yaptıkları Zirvelerde dünya barışını ve milletlerin bir arada yaşama konularını sürekli olarak ele almışlardır. Dünyada yaşanan gerginliği ve nükleer silahlar konusunda başlayan rekabeti büyük bir endişe ile karşılamışlardır282. Atom ve hidrojen silahlarının

barışı tehlikeye attığını, barış içinde bir arada yaşama politikasıyla çizilen yolu takip etmenin gerekli olduğunu ısrarla belirtmişlerdir283. Tarihsel olarak Hareket, büyük güçler

arasındaki gerilimi azaltmaya çalışmış ve kuruluşundan bu yana askeri blokların geliştirilmesine ve büyük güçlerin dünyayı kendi nüfuz alanlarına bölme girişimleri ile karşı karşıya kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra nükleer çağ ve soğuk savaşın başlamasıyla, Hareket, askeri paktların oluşturulmasının diğer ulusları inkâr etme, özellikle yeni devletlerin bağımsızlıklarını inkâr eden karşı bloklara bölünmesinden korkuyordu. Bu durum Hareket için askeri paktlara katılmamanın kriterlerinden biri olarak benimsenmiştir. Bağlantısız ülkeler, ulus devletler için uluslararası sistemde bazı

281 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, s. 277-278. 282 Ayın Tarihi, No: 257, Ankara, Nisan, 1955, s. 153.

temel davranış kuralları oluşturmaya çalışmışlardır. Onlar, birkaç büyük gücün egemen olduğu mevcut uluslararası ilişkilerin varlığını, yeni küçük ve orta büyüklükteki devletlerin dünya siyasetini belirleme konusunda nispeten az güç sahibi olan, artan sayıda dünya topluluğuna katıldığı şu andaki gerçeği yansıtmadığını savunuyorlar. Bir başka deyişle, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana artan ulus devletlerin sayısı ve buna paralel olarak askeri kapasitesi ile tüm küresel topluluğu imha etmek için iki süper gücün ortaya çıkması, özellikle uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesini zorunlu kılıyordu284.

ABD ve Sovyet Rusya dışında İtalya, Japonya, İsveç, Brezilya, Federal Almanya, İsrail, Libya, İran, Hindistan, Pakistan ve Güney Kore gibi devletler 1960’ların sonlarından itibaren nükleer silahlara sahip olmaya çalışmışlardır. Bu durum hem nükleer silahın savaşlarda bir silah olarak kullanılması durumunu artıracak hem de nükleer güce sahip ülkeler, iki büyük gücün diğer ülkeler üzerindeki baskılarını azaltabilecekti285.

Zirve toplantılarında Bağlantısızlar, büyük güçler arasında çatışmaya dönüşebilecek ve dolayısıyla bir nükleer savaş ve küresel bir yok oluşla sonuçlanabilecek kriz alanlarını belirlemek için uluslararası durumu sürekli olarak takip etmiştir. Bağlantısız ülkeler silahsızlanma ve barışı teorik olarak incelemiş ve küresel toplum içinde çeşitli çatışma türleri arasında ayrım yapmışlardır. Bunlar:

1. Büyük güçler arasındaki nükleer çatışma.

2. Kendi kaderini tayin etme ve bağımsızlık savaşları. 3. Siyasi ayrılıkçı hareketlerden kaynaklanan iç savaşlar.

4. Büyük güçler arasında bir çatışmaya neden olabilecek, Bağlantısızlığa üye

devletlerarasındaki silahlı çatışmalar.

Bu çatışma türleri arasında Hareket, özellikle ulusal kurtuluş savaşlarının ve bağımsızlık savaşlarının haklı olduğu ve bu nedenle yaptırım uygulanması ve desteklenmesi gerektiğini sürekli tartışmıştır. Dahası Bağlantısızlar, savaşın genellikle ulusal nüfusların devam eden sömürge egemenliğine direnebilecekleri tek yöntem olduğunu savunmuşlardır. Sömürgeciliğe karşı direnmek için silah kullanma hakkına verilen bu vurgu, Hareketi yaygın olarak kabul edilen pasifizm veya nötrlük dünyası politikalarından ayırt eder. Hareket, kuruluşundan bu yana ne pasifist ne de tarafsızdır. Bunun yerine, bireylerin ve ulusların bazı adil savaşlara verdiği desteği ve bazı adaletsiz

284A.W. Singham, Shirley Hune; a.g.e., s. 15.

285Mehmet Gönlübol, Uluslararası Politika, İlkeler, Kavramlar, Kurumlar, A.Ü.SBF Yayınları, Ankara,

savaşlara muhalefetlerini gösterebilecekleri belirli normatif ve etik kriterleri önermektedir. Hareket, bağımsızlık savaşlarını ve ulusal kurtuluş hareketlerini, özellikle Cezayir, Vietnam, Afrika’daki eski Portekiz sömürgeleri ve Güney Afrika’daki mücadeleleri küresel olarak savunmuştur. Aynı zaman da Filistin halkının haklarını sürekli olarak desteklemiştir.

Bağlantısız ülkeler, küresel sistemdeki mevcut gerginliklerin, silahların yerel, ulusal ve uluslararası sorunlar için her derde deva olarak satın alınması, üretilmesi ve desteklenmesinin kendi ülkelerinden bir ivme kazandığı bir dünya silah kültürü geliştirmesiyle sonuçlandığını belirtmiştir. Silah sanayisinin genişlemesi ve bir silah kültürü evrimi, yalnızca dünya barışını tehdit etmekle kalmayıp savaş olasılığına katkıda bulunmakla kalmaz, aynı zamanda büyük oranlardaki ulusal bütçeleri, ülkelerin ihtiyaç duymadığı silahların satın alınmasına yönlendirmiştir.

Dünyadaki silah yarışı, gelişmiş piyasa ekonomilerinde enflasyonun ve işsizliğin sarmal olmasına ve merkezi planlı ekonomilerde ortak kullanım ürünleri sağlama imkânında bulunarak Birinci ve İkinci Dünya’da büyük tahribat yaratması, gelişmekte olan ülkeler üzerindeki etkisi felaket olmuştur. Gelişmekte olan ülkelerin küresel silahlanma ekonomisine artan bağımlılığı ve zor kazanılan silah gelirleri üçüncü Dünya ülkelerini kalıcı yoksulluğa mahkûm etmekle tehdit ediyordu. Dolayısıyla Bağlantısız ülkeler, silahsızlanma meselesinin doğru bir şekilde ele alınması halinde, bir dünya kalkınma stratejisi bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmeye başlamışlardır286. Bu dönemde Bağlantısız devletler nükleer silahların üretimine karşı

çıkmış ve bunun için gerek Zirve konferanslarında gerekse BM toplantılarında nükleer silah üretiminin tamamen yasaklanması konusunda ısrar etmişlerdir287.

1.6.2. Bağımsızlık: Kendi Kaderini Tayin Etme ve Irk Eşitliği

Bağlantısızlığın ikinci temel ilkesi, tüm sömürge halkların kendi kaderini tayin hakkı ve tüm ırklar arasında eşitlik hakkıdır. Sömürgecilik ve ırksal eşitlik mücadeleleri Bağlantısızlar Hareketi’nin ortaya çıkmasına ve büyümesine katkıda bulunmuştur. Kolonilerin siyasi bağımsızlığı Bağlantısızlığın esasıdır. Bağlantısızlar Hareketi gibi

286 A.W. Singham, Shirley Hune; a.g.e., s. 19.

küresel bir sosyal hareketin varlığı, eski kolonilerin çoğunun bağımsız olmasına büyük ölçüde yardımcı olmuştur288.

Bağlantısızlığın ilkeleri, üyelerinin çağdaş tarihte kendi kaderini tayin ve ırksal eşitlik için iki önemli mücadeleyi desteklemelerine yol açmıştır. Anti-sömürgecilik, BM tarihinin daima bir parçasını oluşturmuştur. Bağlantısızların başlangıcından itibaren, sömürge sorunu, savaş sonrası yıllarda acilen dikkat edilmesi gereken önemli bir sorunu oluşturuyordu. Bağlantısızlar, kendi kaderini belirleme ilkesini bütün uluslara uygulamak için büyük bir arzuyla çalışmışlardır289. Hareket, Afrika kıtasını özgürleştirme çabalarına

meşruiyet kazandırmıştır. Ayrıca Kuzeydeki Cezayir’den, Angola’ya ve güneydeki Mozambik’e kadar olan Afrika kıtasının büyük kısmı, uluslararası destek ve halkın silahlı mücadelesiyle bağımsızlık kazanmıştı. Küçük ve orta büyüklükteki bu devletlerin küresel ilişkilere katılmalarını sağlayan Bağlantısızlar Hareketi’nin varlığı, uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesine de katkıda bulunmuştur.

1.6.3. Ekonomik Eşitlik: Yeni Bir Uluslararası Ekonomik Düzen

Bağlantısız ülkeler tarafından gündeme getirilen temel meselelerin bir diğeri de ekonomik eşitliktir. Bağlantısızlar, Avrupa tarafından dünyanın sömürgeleştirildiğini iddia etmişlerdir. Sömürgeciyle sömürge arasında; Irklar arasında ve zengin ile fakir arasında büyük bir eşitsizlik ortaydı. Dolayısıyla, Bağlantısızlar, 20. yüzyılın en büyük sorunlarından biri olan bu eşitsizlikleri gidermek için mücadele etmeye çalışmışladır. 1960’lı yıllarda Hareket, siyasi ve ırksal eşitlik elde edilmesini vurgularken 1970’lere gelindiğinde ise Bağlantısız ülkeler için siyasi ve ırksal eşitliği sağlamak için bir ulusun aynı zamanda ekonomik eşitliklere de sahip olması gerektiğini belirtmişlerdir290.

Ekonominin önemi için Hindistan lideri Nehru bir konuşmasında, savaş önleme ve eski sömürgecilik sınıfının sona erdirilmesi arasındaki bağlantıya değinerek barış sadece uluslar serbest olduğunda ve insanların her yerde özgürlük, güvenlik ve fırsata sahip olduklarında gerçekleşebildiğini vurgulamıştır291.

Bağlantısız ülkeler, mevcut uluslararası ekonomik düzenin sömürgecilik ve emperyalizm yarattığını ve küresel kaynakların, özellikle servetin yanlış bir şekilde dağılımına neden olduğunu iddia etmişlerdir. Sömürgecilik, Afrika’nın, Asya’nın ve

288 A.W. Singham, Shirley Hune; a.g.e., s. 19. 289 A. Amakiri Anthony, a.g.e., s. 182. 290 A.W. Singham, Shirley Hune; a.g.e., s. 23. 291 Daniel Sneider, a.g.m., s. 35.

ABD’nin geleneksel ekonomilerini bozdu. Kapitalizm bu toprakları ele geçirip halklarını ve kültürlerini geniş bir üretim yeri haline dönüştürdü. Bağlantısız ülkeler için, kapitalizmin genişlemesi, merkeze bağımlı olarak bir dizi piyasa ekonomisi üretmiştir. Halkın çoğunluğu, hayatta kalmaları için yiyecek üretmeye, harici bir toplumun zevklerini tatmin etmek için mal üretmeye yönlendirilmişti. Uluslararası böyle bir üretici toplum oluşturma süreci ve eş zamanlı olarak emtia devletlerinin oluşturulması, dünyanın dörtte üçünün kendisinden yabancılaşmasına neden olmuştur. Aynı zamanda, bir yerli halkı başka bir yerli halktan ayıran ve bu nüfusların çoğunluğu için büyük bir psikolojik ikilem yaratan bir sosyal sınıf sistemi üretmiştir.

Sömürgecilik, bu toplumların kültürleri üzerinde de travmatik bir etkiye sahipti. Amerika'da geleneksel halklar yok edildi. Afrika ve Asya’da geleneksel sosyal yapılar bazı durumlarda tahrip edildi ve bazılarında sömürge iktidarının yeni hâkim kültürüne boyun eğildi. Bağlantısız ülkelerin çoğunda kapitalizm, modernleşme ve değişime neden olan üstün bir gelişmiş sosyal sistem değildi. Başka bir deyişle, kapitalizm, feodalizmin prangalarını yıktığı ve yeni bir piyasa ekonomisi yarattığı Avrupa’da olduğu gibi modernleşme ve özgürleşme hareketi değildi.

Kolonilerde, kapitalizm toprak sahibi ile köylü arasında ve sömürgeci ile sömürülen arasında yeni bir egemenlik ve itaatsizlik ilişkisi üretmişti. En önemlisi, kapitalizm yoksulluk, işsizlik, aşırı nüfus ve yetersiz beslenme getirmişti. Bağlantısız ülkeler için kapitalizm yıkıcı ve baskıcı bir deneyimdi. Hareket içerisinde dünya kapitalist sisteminin yeni kolonileri yarattığını iddia eden bir dizi Marksist Leninist devletler vardı; Bu nedenle, tek çözüm, küresel ekonomiyi yeniden yapılandırmak olmuştur292.

Bağlantısızlar'ın 1970’lerdeki kalkınma ideolojisine dayalı yeni bir Uluslararası Ekonomik Düzen getirme çabaları özellikle BM’de uygulandı. Bununla birlikte, Bağlantısızlar 77. Grubu ile birlikte, sayısal gücünden dolayı çoğu BM forumunda ve ajansında Üçüncü Dünya konularını gündemde tutmayı başarmıştır293.

1.6.4. Evrenselcilik ve Çok Taraflılık: Bağlantısızlar Hareketinin Birleşmiş Milletlere Desteği

292 A.W. Singham, Shirley Hune; a.g.e., s. 23.

293 Joelien Pretorius, Non-Alignment In The Current World Order: The Impact Of The Rise Of China,

International Relations Department of Political Studies University of the Western Cape, Republic of

Bağlantısızlar Hareketi’nin en önemli ilkelerinden biri, BM’nin evrensel ve çok taraflı bir kurum olarak desteklenmesidir. Hareket, BM’yi destekliyordu çünkü Bağlantısızlarla benzer evrensel ilkeleri paylaşıyordu. Bağlantısız ülkelere göre BM var olan en önemli küresel kurumdur. İnsanlık için gerçek bir gelecek sunuyor ve çatışmaları çözmek, küresel meselelere hitap etmek için en önemli uluslararası organizasyon olmayı sürdürüyordu. BM’nin yapısı, Hareketin kendi toplantıları dışında düzenli olarak bir araya gelme ve Hareketin ilkeleri ve doğası ile uyumlu konular hakkında birbirlerini bilgilendirme fırsatı da sunmuştur.

Bağlantısız ülkeler, bir dizi küresel meseleye verdikleri tepkileri, özellikle de zirve toplantıları arasında ortaya çıkan sorunları ifade etmek için BM sistemini kullanmışlardır. BM de aktif olarak hareket eden Bağlantısızlar, hem BM’nin oluşumunu hem de dünyadaki rolünü değiştirmişledir. BM İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulduğunda, savaşın galiplerinin çıkarlarını temsil eden ağırlıklı olarak bir Avrupa-Amerikan Beyaz adam kulübü idi294. Yeni bağımsız küçük ve orta büyüklükteki devletlerin (çoğu eski

koloniler olduğu) BM’ye geçişi, dünya örgütünün organlarında ve oylamada büyük çoğunluk elde ettiler. Bunun sonucu olarak BM yönteminde köklü bir değişiklik meydana geldi. Gündemdeki çeşitli meseleler, iki blok arasında imzalanan bir anlaşma ile artık çözülmüyordu çünkü üçüncü bir bağımsız oylama gücü çıkmıştı ve sürekli olarak büyüyordu. BM’nin faaliyetlerinde, Bağlantısız devletler, yalnızca büyük güçleri değil, dünyanın her ülkesinin ihtiyaçlarını, özellikle de yoksul ülkelerin ihtiyaçlarına hizmet etmeye çalışmışlardır295.