• Sonuç bulunamadı

II. Savaş Sonrası Dönemde Bağlantısızlar Bloğunda (Mısır, Hindistan, Endonezya ve

II.IV. Yugoslavya

1. BANDUNG KONFERANSI VE BAĞLANTISIZLAR BLOĞU’NUN ORTAYA

1.7. Bağlantısızlar Bloğunda Uluslararası ilişkiler

Bağlantısızların takip ettiği politika, yalnızlık politikasındaki gibi uluslararası sistemde diğer devletlerle ilişkileri en alt düzeyde tutma, uluslararası meselelere asgari seviyede katılma, ülke içerisinde askeri girişimlerden kaçınma durumlarından farklıdır. Çünkü Bağlantısız devletler, uluslararası politikaya aktif olarak katılmayı öngören bir politika benimsemiştir.

Bağlantısızlık politikası İkinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan siyasi atmosferin bir sonucu olup Soğuk Savaş geriliminin bir ürünüdür. Bağlantısız devletler bu dönemde kurulan ittifaklara karşı çıkmış ve bloklar arasındaki çatışmaların dışında

294 A.W. Singham, Shirley Hune; a.g.e., s. 27-28. 295 Leo Mates, a.g.e., s. 232.

kalıp uluslararası ilişkilerde mümkün olduğu kadar bağımsız hareket etmeye çalışmıştırlar. Birçoğu sömürge olmaktan yeni kurtulmuş olan bu devletler dış politikada olduğu gibi iç politikada da bağımsız kalmayı arzu etmişlerdir. Bağlantısız devletler Soğuk Savaş döneminde bloklar arasında yaşanan rekabetin hem dışında kalabilmiş hem de bu rekabetten yararlanarak ekonomik gelişmeyi sağlamayı amaçlamıştır. Her iki bloğun dışında kalan Bağlantısızlar Bloğu Doğu-Batı Blokları arasında bir denge unsuru olmaya çalışmışlardır296.

Oral Sander, Bağlantısızların dünya politikasındaki yeri için: “Bugün bağlantısız devletlerarasında çeşitli ayrılıklar ve hatta yer yer çatışmalar vardır. Çatışmaların işbirliğini gölgede bıraktığı bile söylenebilir. Bu yüzden, bu devletlerin dünya politikasında etkili olmadıkları, ya da en azından bloklar kadar etkili olmadıkları, yanlış bir değerlendirme değildir. Ancak, uzun vadeli bir açıdan bakıldığında, aralarındaki işbirliği ve ortak bilinç, bu ayrılık ve çatışmaları, ilerde ikinci plana düşürecek ölçüde gelişmektedir. Çünkü çok kısa bir ifadeyle, bağlantısız devletlerin hemen hemen hepsi, Avrupa emperyalizminin ve beyaz adamın egemenliği altında yaşamışlar, bağımsızlık için mücadele vermişler ve şimdi de, 20. yüzyılın ikinci yarısında az gelişmişliğe karşı savaş açmışlardır.

Bağlantısız ülkeler, Avrupa devletleri arasındaki siyasal oyunlar ve iki süper devlet arasındaki çekişme ile ilgilerinin olmadığını söylemektedirler. Onlara göre, en önemli sorun, dünyanın aç olan yarısının geleceğidir. Böylece, uluslararası politika ve olaylara bakış açıları, kendi toplumsal durumlarının bir yansıması olmaktadır. Ulusal bağımsızlık ise bu sürecin, yani kalkınmanın bir başlangıcıdır. Bağlantısızlar, her iki bloktan da uzak durmakla birlikte, kendilerini yalnızlığa itmek istememekte ve bunun olanaksızlığını da bilmektedirler. Dünyanın küreselleşmesi, büyük devletlerden uzak ve yalnızcı bir politika izlenmesini mümkün kılmamaktadır. Ancak, bağlantısızlar, daha çok az gelişmiş ülkeler arasındaki işbirliğine önem vermektedirler”297 ifadelerine yer

vermiştir.

Bağlantısızlık politikasını izleyen devletlerin birçoğu, farklı dil, din, ırk ve kültürlere sahip milletlerden meydana gelmekteydiler. Bundan dolayı ulusal birleşme yoluyla yeni bir ulusal kimlik oluşturma, bağlantısızların karşılaştıkları sorunlardan biri olmuştur. Ancak Bağlantısızlık politikasının, adaleti, eşitliği savunması ve ırkçılığa karşı

296 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, s. 271-272.

durması bu sorunun görmezlikten gelinmesini sağlamıştır298. Temel hedefleri bloklara

katılmadan uluslararası alanda yerini alabilmek olan Bağlantısızların önemli bir kısmı, kendilerini komünizmden uzak tutmaya çalışmakta ve bu yüzden ABD söyleminden kopamamakta; diğerleri ise, Çin ya da Sovyet Rusya usulü bir komünizme yakın durmaktadırlar299. Bunu yaparlarken hangi bloktan ne kadar uzak durmaları gerektiğini,

bağımsızlıklarına gelebilecek muhtemel tehdide göre ayarlamaya çalışmışlardır. Bloklarla askeri ittifaklar kurmaktan kaçınmış ve bloklar arasındaki rekabetten yararlanmayı bilmişlerdir. Bu duruma en güzel örnek Yugoslavya’nın bağlantısızlık politikasıdır. Tito liderliğindeki Yugoslavya, Sovyet Rusya’dan gelebilecek bir tehdide karşı durabilmek için Sovyet Rusya ile mesafeyi korumaya çalıştığı gibi Doğu Bloğuna karşı ABD’nin rekabetçi desteğini almıştır. Buna benzer bir diğer örnekte, Nasır’ın liderliğindeki Mısır’ın bağlantısızlık politikasıdır. Yugoslavya’dan farklı olarak Nasır’da Batı ile sürtüşmelerinden dolayı Doğu Bloğunun rekabetçi desteğini arkasına almıştır300.

Bağlantısız devletler aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek, askeri ve ekonomik gelişimlerini tamamlayabilmek için dış yardım açısından, askeri ve ekonomik yönden gelişmiş ülkelere ihtiyaç duymuşlardır. Ancak, 1960 yılından sonra bağımsızlıklarını kazanan hemen hemen bütün devletlerin, en azından “bağlantısız bir dış politika izlemek istediklerini” açıklamaları ve bu yolda çaba göstermeleri, bu hareketin bazı çıkarlara cevap verdiğini ortaya koymaktadır. Bağlantısızların Eylül 1970’te Zambiya’nın başkenti olan Lusaka’da yaptıkları üçüncü zirve sonrasında yayınlanan “Bağımsızlık, Barış, İşbirliği ve Uluslararası İlişkilerin Demokratlaştırılması Üzerine Lusaka Bildirgesi” bu özlemi kararlı bir biçimde bir daha ilan etmiş bulunmaktadır. Bağlantısızlara göre, böyle bir politikanın yararları şu biçimde özetlenebilir:

1. Hareket serbestliği ve bağımsızlığın korunması.

2. Küçük devletlerin kendilerini hiç ilgilendirmeyen uluslararası sorunların

dışında tutulması.

3. Bölgesel sorunların çözümünü daha da zorlaştıran ittifak düzenlemelerinden

kaça bilinmesi.

4. Zaten yetersiz olan kaynakların askeri amaçlara harcanmasının engellenmesi. 5. Her iki bloktan da yardım alma olanağının sağlanması.

298 Faruk Sönmezoğlu, a.g.m., s. 4.

299 İzzet Çıvgın, Remzi Yardımcı, a.g.e., s. 280 300 Faruk Sönmezoğlu, a.g.m., s. 5.

Ancak, şu da var ki bağlantısızların bugüne kadar bu avantajlardan yararlandıklarını ve böylece kuramı uygulamaya geçirdiklerini söylemek zordur. Bağlantısız devletlerin büyük bir bölümü, harcamalarının küçümsenmeyecek bir kısmını askeri amaçlar için yapmakta, büyük endüstri devletlerinden silah satın almakta ve bu silahları birbirlerine karşı kullanmaktadırlar. Böyle olunca, hareket serbestlikleri de azalmaktadır. Ancak, bu durum hareketin önemine gölge düşürmemelidir. Çünkü, barış, işbirliği, yaratıcı amaçlar için üretim, insanın tutsaklıktan kurtuluşu ve gelişmesi gibi insanlık tarihi kadar eski özlemlerin, tarihte belki de ilk kez, tek tek idealistler, ütopik mezhepler ve hatta belirli akım ve uluslar tarafından değil, dünya nüfusunun çoğunluğu tarafından ele alınması ve bayraktarlığının yapılması, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünyasının önemli özelliklerinden biri olduğu söylenebilir301.

Bağlantısızlar, gereksiz hale gelmek yerine, hareketin gençleşmesini düşünmek zorundadır. Bununla birlikte, değişen uluslararası durumdaki rolünü yeniden tanımlamak zorundadır. Bağlantısızlığın sadece uluslararası bir düzeni teşvik etme rolü büyük ölçüde iç güç birliğine bağlı olacaktır. Bu nedenle, bütün üye ülkeler hareketin dayanışmasını ve birliğini teşvik etmek için ciddiyetle çalışmaya mecburdur. Uluslararası düzeyde rolünü arttırmak için, bir sonraki Bağlantısızlar zirve toplantısında, devlet başkanının veya hükümet başkanının inisiyatif, temsil ve müzakere kapasitesini genişletmeye ve güçlendirmeye yönelik çalışmalara devam etmesi için gerekli girişimlerde bulunması gerekir. Gelişmekte olan dünyanın menfaatlerini ve isteklerini temsil eden bir forum olarak etik, politik ve ahlaki güçlenişini desteklemelidir302.

Bağlantısızlık politikası, Bağlantısız devletler için hayati bir önem taşır. Birçoğu için bağlantısızlık demek bağımsızlık demektir. Her ne kadar Doğu ve Batı Bloklarından yardım almaları bu devletlerin bağımsızlıklarına zarar vereceği düşüncesi olmuşsa da, her iki bloğun rekabetinden faydalanarak çeşitli yardım almaları ekonomik gelişmelerini sağlama amacının güdüldüğü bir gerçektir. Bağlantısızlar Hareketi her ne kadar bir bütün olduğunu göstermeye çalışmışsa da Hareket içerisindeki heterojen yapının ve oluşumun barındırdığı çelişkiler Bağlantısızların güçlü bir dayanışma sağlamalarına engel olmuştur. Bağlantısızlar Hareketine üye olan devletlerin dört farklı kıtadan oluşması nedeniyle her birinin farklı yapılara sahip olması bu farklılıkların bir potada eritilememesi Hareketin

301 Oral Sander, Siyasi Tarih Birinci Dünya Savaşının Sonundan 1980’e Kadar, s. 333-334.

302 Arshad Rasool, Arihal Pulwama; Non-Aligend Movement in 21. Century: Relevant or Redundant? A

Debate, IOSR Jurnal of Humanities And Social Science (IOSR-JHSS), Volume, 11, Issue, 4, May.-Jun. 2013, s. 69.

istenilen etkiyi göstermesine mani olmuşsa da tüm bu farklılıklara rağmen Bağlantısızlar Hareketinin yine de Soğuk Savaş döneminde önemli bir yer tuttuğunu belirtmemiz gerekir303.

2. BANDUNG KONFERANSI SONUCUNDA ABD’NİN MISIR, HİNDİSTAN, ENDONEZYA VE YUGOSLAVYA POLİTİKASI