ANAMNESİS KURAMI
Anamnesis kuramı, diyaloglarda ifade edilen en temel iddialardan biri olmakla
birlikte, en tartışmalı olanıdır da. Bazı uzmanlar, onun mitolojik sunumundan91
dolayı onu salt bir benzetme, mitolojik bir görüş, salt eskilere, Pythagoras ve ardıllarına, bir referans olarak görmekte, diğer bazıları ise önemini kabul etmekle birlikte Platon felsefesinde bir yere oturtmakta ciddi güçlükler olduğunu düşünmektedirler.
Anamnesis kuramının önemli olduğunu savunan yorumcuların yaptığı çalışmalarda,
temelde birbiriyle bağlantılı iki sorunun çok sık tartışıldığı görülmektedir: Anamnesis kuramı, hangi bilgi düzeyinin edinilmesini açıklar ve buna bağlı olarak kimler
anamnesis ediminde bulunabilir? Bunun yanında, anamnesis’in ne tür bilgilerin
öğrenilmesini açıkladığına bağlı olarak kaç tür anamnesis vardır ve bu anamnesis türleri arasında bir süreklilik var mıdır? Tezimizin nasıl bir bağlama oturduğunu görmek açısından bu iki problemin nasıl ele alındığını kısaca ifade edelim.
Anamnesis kuramı üzerine son yıllarda yapılan çalışmalarda, anamnesis
kuramının niteliği konusunda birbirinden farklılaşan iki kamp dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki, anamnesis kuramının bizim sıradan kavramlarımızı ve bunlara dayanan bilgilerimizi açıkladığı gibi, Form’ların92
bilgisini de açıkladığını iddia etmektedirler. Buna karşıt olan diğer kamptakilere göre, anamnesis kuramı, sadece üst düzey felsefi bir bilgiyi, yani formların bilgisini nasıl edindiğimizi açıklamaktadır. Bu görüşlerden ilki Kantçı yoruma benzerliğinden dolayı K1, diğeri ise K2 olarak adlandırılabilir.
K1’e göre, anamnesis kuramı, genel kavramlarımızın oluşmasını açıklayan bir kuramdır. İnsanların hepsi, düşünebildikleri ve düşüncelerinde kavramları kullandıkları için, aslında zaten bir düzeye kadar anımsayabilmektedir. ‘Kantçı görüş’
91
Cornford, F. M., From Religion To Philosophy, Princeton University Press, 1991, s. 248.
92
Yorumcular arasında “Form” kavramını kullananlar çoğunluktadır. Daha çok Aristotelesçi bir terim olan “Form”un kullanılması, Platon’a Aristotelesçi bir pencereden bakma tehlikesi taşımaktadır. Burada, tartışmalarda genelde Form sözcüğünün kullanıldığını vurgulamak için bu tabiri kullandık. İlerleyen sayfalarda eidos tabirini kullanacağız.
41
olarak ifade edilebilecek olan bu yoruma göre, gündelik düşünmede tekil nesneleri bazı kavramların altında sınıflandırmaktayız. Bazı nesnelerin güzel olduğunu, bazılarının birbiriyle eşit olduğunu düşünüyoruz. Anımsamanın bu yorumuna göre, söz konusu bu kavramlar, duyulardan elde edilemeyecek kadar karmaşıktır, dolayısıyla da ruhun kendi içsel kaynaklarından edinilmesi gerekir. İşte bu görüşe göre, anamnesis, tam da bunu açıklamaktadır. Yani sıradan düşüncelerimiz ancak iki bileşenin, bir tarafta algılarımızdan elde edilen duyu verileri, diğer tarafta, ruhun anımsamasından elde edilen kavramların bir araya gelmesinden oluşur. Kant’ın bilgi anlayışına çok yakın olan bu yoruma göre, bilgimiz algılarımız ile form’ların biraraya getirilmesinden oluşmaktadır. Kesintisiz olarak devam eden anamnesis süreci, ancak ileri aşamalara gelindiğinde üst düzey felsefi bilgiler edinmeyi sağlar. Fakat
anımsama sürecinin nihai durağına, ancak filozoflar ulaşabilmektedir. Dolayısıyla
birçok insanın ömrü, anımsamanın bu durağına gelmeye yetmez.
Buna karşıt olan K2’ye göre, anamnesis kuramı, sadece üst düzey felsefi bir bilgiyi, episteme’yi nasıl edindiğimizi açıklamaktadır. Buna göre, sadece eidos’ların bilgisinin edinilmesi süreci, anamnesis ile açıklanabilir. Sıradan bilgi ve kavramlarımızı nasıl edindiğimizi ise neredeyse hiç problem edinmemektedir. Çünkü düşünen bir insanın kavramlar kullanması, nesneleri bazı genel kavramlar altında sınıflandırması, anamnesis sürecine başlamadan önce zaten gerçekleştirilmiş olmak zorundadır. Dolayısıyla ancak bir dilin genel kavramlarını bilen, o dili kullanan birisi,
anamnesis sürecine başlayabilir. Bu düzeyde bir bilgiye zaten sahip olan biri, ancak
bundan sonra anamnesis ediminde bulunabilir. Biz bu sorunda, K2’ye daha yakın durmakla birlikte, ondan farklı olarak, anamnesis sürecinin ortha doksa’nın (doğru kanı) edinilmesini de açıkladığını düşünmekteyiz. Bundan dolayı, anamnesis süreci, genel kavramların edinilmesi ile değil de, ortha doksa’nın edinilmesiyle başlayıp
eidos’ların görüsel tecrübesinin edinilmesi ile nihayetlenir.93 Kendi anlayışımızı daha açık kılmak üzere, iki farklı anamnesis türü arasında kavramsal bir ayrıma gideceğiz.
93
42
Diyaloglarda dianoetik anamnesis ve noetik anamnesis94 olarak adlandırılabilecek iki farklı anamnesis türü vardır. Bunlar, temelde iki farklı öğrenme ve bilgi düzeyini açıklamaya yöneliktir. Dianoetik anamnesis, pistis aşamasına95
erişmiş, yani bir dili ve onun genel kavramlarını öğrenmiş olan birinin, araştırmaya başlaması ve bunun sonucunda doğru kanılar (ortha doksa) edinmesini açıklamaktadır. Bu anamnesis türü, temelde Menon diyalogunda anlatılmakla birlikte,
Phaidon ve Devlet diyalogunda da işlenmektedir. Buna karşın noetik anamnesis ise,
daha özel anlamda bir bilgiyi (episteme), eidos’ların kendisinin bilgisini nasıl öğrendiğimizi açıklamaya yöneliktir. Bu anamnesis türü Phaidon diyalogunda işlenmekle birlikte, Phaidros ve Devlet diyalogunda da mevcuttur.
Dianoetik anamnesis, pistis aşamasındaki bir yetişkinin tekil duyulur nesneleri
bir şeylerin taklidi olarak alarak bir konuda araştırma yapmasını, bir bilimi sistematik olarak öğrenmesini açıklamaktadır. Bu aşama, pistis’ten başlayıp dianoia’nın son sınırına kadar devam ettiği için, matematik ve geometri de dâhil olmak üzere bütün bilimlerin öğrenilmesi süreci dianoetik anamnesis ile gerçekleştirilir. Bu tip
anamnesis, herhangi bir bilimle sistematik olarak uğraşan bilim insanlarının en yetkin
bilimsel bilgilerini açıklamaktadır. Yani bu açıdan bilimsel bilgilerin hepsi, dianoetik
anamnesis’in inceltilmesi, sistematik hale getirilmesi sonucu edinilmişlerdir. Bu anamnesis türüyle yetinen insanlar, herhangi bir bilim dalındaki varsayımlarını apaçık
doğru olarak görmekte, ancak bu varsayımlarının hesabını verememektedirler.
94 Bu kavramsal ayrım, Kenneth Dorter’in makalesinde bulunmaktadır. Ona göre dianoetik anamnesis,
bir formun anımsanması ile değil de, geometrik bir problemin çözümünün araştırıldığı Menon’da sunulur. Bu anamnesis türü, doğuştan olan, mantıksal ve matematiksel ilişkiler üzerinde çalışarak öğrenebilme kabiliyetimizdir. Buna karşın noetik anamnesis, şeylerden formlara geçişle ilgili olduğundan temelde formların bilgisini edinmemizle ilgilidir. Bu tarz anamnesis, Phaidon diyalogunda sunulur. Dorter’e göre, diyalektik, hem dianoia’nın hesaplayan ve karşılaştıran işlemlerine, hem de
noesis’in verdiği yukarıya doğru çıkaran itici güce ihtiyaç duyar. Dolayısıyla ona göre, anamnesis’in
bütünsel bir resminin ortaya çıkabilmesi için, bu iki tip anamnesis’in birlikte alınması gereklidir. Bkz. Dorter, Kenneth, “Equality, Recollection and Purification”, Phronesis, Vol. 17, 1972, s. 200, 210. Biz kendi yaklaşımımızı oluştururken, Dorter’den sadece bu kavramsal ayrımı aldık.
95 Devlet diyalogunda (511 c-e), bilgi düzeyleri/zihin durumları, eikasia, pistis, dianoia, noesis olarak
sınıflandırılır. Pistis, bir dili bilen, genel kavramları kullanarak yargılar veren, tikel duyulur nesneler ile onların yansımalarını birbiriyle olan bağımlılık ilişkilerini de dikkate alarak ayırt edebilen bir insanın bilgi/tanıma düzeyidir. Bu açıdan her yetişkinin bulunduğu düzeydir. Bu bilgi düzeyinin diyaloglardaki örneği, Menon’daki eğitimsiz köle çocuktur. Köle, Sokrates eşliğinde bir araştırmaya katılıp ortha
43
Dianoetik anamnesis’in temel karakteristiği, tekil nesneleri tek gerçek varlık olarak
görmektir.
Buna karşın, noetik anamnesis etkinliği, bilimlerin temel terimleri ve ilk öncüllerinin, genel olarak da varlığın ilk ilkelerinin nasıl bir zorunluluğa dayandıklarının görülmesini mümkün kılmaktadır. Bu anamnesis edimi, ancak uzun ve zahmetli çabalardan sonra, sadece filozofların gerçekleştirebildiği bir etkinliktir. Bu etkinlik, philosophia faaliyeti ile doğru bir şekilde iştigal eden bir ruhun dönmesi ile gerçekleştirilebilmektedir. Ruh, bir bütün olarak dönüp, oluş sahnesinden varlık sahnesine yükseldiğinde eidos’ları temaşa edebilmektedir. Ancak işte o zaman, ruhun
noetik anamnesis ediminde bulunmasından söz edilebilir. Noetik anamnesis’in temel
karakteristiği, bir önceki aşamada tek gerçek varlık olarak algılanan tekil nesnelerin artık sadece eidos’lardan pay alarak ve pay aldıkları ölçüde mevcut olan varlıklar olarak görülmeleridir. Şimdi bu anamnesis tiplerinin izlerini diyaloglarda sürmeye geçmeden önce birkaç önemli noktaya değinelim.
Bizim iki ayrı tip olarak ifade ettiğimiz anamnesis süreci, diyalogların sahnesinden anladığımız kadarıyla aslında tek bir süreçtir.96
Bizim bu ayrımı yapmamızın gerekçesi, Platoncu görüşün özgünlüğünü, yani philosophia’nın
patetik/erotik/aletheik yönünü ve dianoia aşamasından noesis aşamasına geçerken
ruhun sahne değiştirmesi ile gerçekleşen kesintiyi vurgulamak içindir. Bize göre,
96 Bedu-Addo’nun görüşüne katılarak, bir öğrenme süreci olan anamnesis’in hemen doğum anından
itibaren başladığını, eikasia aşamasında, duyu deneyimlerinden hareketle, (Form-lara dair olan) kavramların oluşturulduğunu ve bu sayede bebeğin nesneleri tanımaya başladığını öne sürebiliriz. Fakat Bedu-Addo’ya göre de, Formların kendilerinin anımsanması ile nihayetlenecek olan anamnesis süreci, aslında, ancak pistis aşamasından itibaren başlayabilmektedir. Biz, Platon’un philosophia olarak tabir ettiği etkinliğin, hem patetik/erotik/altheik yönünü ve hem de dianoia aşamasından noesis aşamasına geçerken ruhun sahne değiştirmesi ile gerçekleşen kesintiyi vurgulamak adına iki farklı anamnesis olduğunu savunacağız. Fakat açıkça ifade edelim ki, diyaloglarda böyle bir ayrım yoktur, anamnesis süreci, kesintisi olan tek bir süreç olarak ifade edilmektedir. Bu kesintiyi vurgulamak dışında, söz konusu bu ayrımı yapmamızın en önemli gerekçesi şudur: Platon’un felsefe tarihindeki asıl özgünlüğü, onun, bir dönme ve görme faaliyeti olarak anamnesis’i ruhun bir imkânı olarak görmesidir. Eğer bu dikkate alınmazsa “noesis”, başka filozofların sözünü ettiği “entelektüel görü” ile eş tutulabilir. Oysa Platon’un noesis görüşü, entelektüel olanı esas alan bir metafizik görüşü değil, tecrübeyi esas alan bir anlayıştır.
44
Platon’un felsefe tarihindeki asıl özgünlüğü burada yatmaktadır.97
Biz, bu gerekçeyle tek bir süreç olan anamnesis sürecini birbirinden ayırt edip isimlendirdik.
İkinci olarak “anamnesis ediminde bulunma sonucu edinilen bilgi” ile bu etkinliğin teorik açıklaması olan “anamnesis kuramı” arasında bir ayrıma gideceğiz. Böyle bir ayrıma gitmemizin sebebi, dianoetik anamnesis ile bir bilgi edinmiş olan birinin, edindiği bilgiye aslında anamnesis sayesinde sahip olduğunun farkında olmayabilmesidir. Örneğin, iyi düzeyde matematik bilgisine sahip olan biri, kendisinin bu bilgiyi duyumlardan soyutlama yoluyla edindiğini düşünebilmektedir. Aynı şekilde kişi, kendini anamnesis kuramının yandaşı olarak görse, anamnesis kuramının doğru olduğuna inanıyor olsa dahi, görüsel tecrübesi olmadığı için, bu kuramın ontolojik zemininin bilgisine sahip olmayabilmektedir. Dolayısıyla dianoia düzeyinde,
dianoetik anamnesis edimi ile bu bilgi düzeyinin teorik açıklaması olan anamnesis
kuramı arasında bir boşluk olduğundan söz edilebilmektedir. Bundan dolayı, bu ikisini ayırt etmek gereklidir. Böylece kişinin sahip olduğu bilgi ile (örneğin matematik, geometri bilgisi, vb.), aynı kişinin kendi bilgisinin zemini/epistemolojik açıklaması hakkında sahip olduğu reflektif bilgi98
arasında yapılabilecek bir karıştırmanın önüne geçilmiş olacaktır.99
Dianoia düzeyinde mevcut olan boşluk, diyaloglardan anladığımız kadarıyla, ancak noetik anamnesis düzeyinde kapanmaktadır. Zira fiilen
noetik anamnesis ediminde bulunan birinin, bilgisini noetik anamnesis sonucunda
edindiğinin farkında olmaması mümkün gözükmemektedir. Aksi halde bu kişinin
noesis ediminde bulunduğu söylenemezdi.100
Anamnesis denildiğinde akla gelen “anamnesis kuramı” ile doğrudan bir ilgisi
bulunmayan, dolayısıyla tanımladığımız anamnesis türlerinden farklı bir anımsama
97
Bundan dolayı, anamnesis süreci aslında herhangi bir araştırma yapıldığında başlamasına rağmen, “anamnesis” denildiğinde, ilk olarak ruhun sahne değiştirerek görmesinin aklımıza gelmesi yanlış değildir. Zira bu görüşün asıl özgün anlamı zaten budur.
98 Edinmiş olduğumuz bir bilgiyi nasıl edindiğimizin teorik açıklaması olarak anamnesis kuramını,
soyutlama görüşünü, vb. doğru kabul etmemiz.
99 Dolayısıyla anamnesis kuramı ile fiilen anamnesis ediminde bulunmak (dianoetik ve noetik anamnesis
edimleri) arasında bir ayrım yapılmalıdır.
100
45
türü daha vardır. Buna, gündelik dildeki kullanım biçimine101
yakın bir anlam taşımasından ötürü “ampirik anamnesis” adı verilebilir. Ampirik anamnesis, bir terim olarak anamnesis tabirinin diyaloglarda tam olarak ne anlama geldiğini belirlemekte temel bir işleve sahiptir. Zira anamnesis’in anlamı, ampirik anamnesis’ten ayırt etmek üzere aralarına sınır çekilerek belirlenebilir.102
Ampirik anamnesis, ruh ve beden sahibi bir insanın, bu dünyada iken edindiği bilgileri, yaşadığı deneyimleri, algılarını, anımsamasıdır: “Ruh, bedenle birlikte sahip olduğu herhangi bir deneyimi, bedenden bağımsız olarak, kendi başına geri çağırırsa” veya “bir algı ya da öğrendiği bir şeyin hatırasını yitirip bu hatırayı mümkün olduğunca kendi başına ve kendisi aracılığıyla hatırlarsa buna anamnesis” denir.103
Bu tür anamnesis ediminde ruh, mümkün olduğunca kendi başına olmakla birlikte, anımsadığı deneyim, daha önce bedenle birlikte iken, yani bu dünyada mevcudiyet kazandıktan sonra yaşadığı bir deneyimdir.104
Bundan dolayı, Philebos’taki bu anımsama deneyimi, ampirik anamnesis örneğidir ve anamnesis kuramı ile doğrudan bir bağıntısı yoktur. Bununla birlikte, bir tür anamnesis örneği olmasından dolayı,
anamnesis’in diyaloglardaki özgün anlamını belirlemede sınır çekme işlevi
bulunmaktadır.
Anamnesis kuramı, ilk olarak Menon diyalogunda ifade edilir. Bu diyalogda,
eğitimsiz bir köle üzerinden, anamnesis ediminde bulunma sürecinin fiilen nasıl
101
Platon dönemi Yunancasında anamimneskesthai kelimesi mevcuttur. Bu fiil, anımsamak, hatırlamak, akla getirmek gibi anlamlara sahiptir. Bir terim olarak anamnesis, gündelik dilin sözcüklernden devşirilmiş görünmektedir. (Muhtemelen Platon’un kendisi tarafından icat edilmiştir.) Bkz. PDT, s. 147; Peters, Felsefe Sözlüğü, s. 312.
102
Bu anlama gelen sözcük, diyaloglarda da mevcuttur. Dolayısıyla, anamnesis’in diyaloglardaki hakiki anlamını tayin etmeye çalışırken, bu terimin ampirik anlamlı olan hallerinin de diyaloglarda bulunduğunu akılda tutmalıyız.
103 Platon, Philebos, 34b.
104 Philebos diyaloguna göre, susuzluk hissinde, aslında bedenin hissettiği şey sadece boşluktur. Bu
boşluk hissinin, ilk kez susuzluk hissi/dolma isteği olarak algılanabilmesi için hafıza’dan (mneme) ‘dolu’ fikrinin çağrılması gereklidir. Bu durum, Philebos’ta anamnesis’le ilişkilendirilmese bile, bizce bir tür anamnesis olarak görülebilir. Ve eğer bu yorumumuz doğruysa, bu durumda, algılarımızın oluşumunda hafızanın kurucu bir işlevi olduğu düşünülebilir.
46
işlediğine işaret edilir. Phaidon diyalogunda, anamnesis kuramı tekrar105
ve daha ayrıntılı bir şekilde ele alınır. Son olarak Phaidros diyalogunda, anamnesis kuramına işaret edilerek, her insan ruhunun eidos’ları görmüş olduğu, dolayısıyla her insanın
eidos’ları hatırlayabilme imkânı bulunduğu ifade edilir.106 Tezin bu bölümünde, öğrenmenin anamnesis olması ne demektir; anamnesis kuramında söz konusu edilen bilgi, genel kavramsal bilgi midir yoksa eidos’ların daha üst düzey bilgisi midir; kaç tip anamnesis vardır ve bunlar arasında bir süreklilik var mıdır; kimler anamnesis yapabilir; anamnesis kuramı, bölünmüş çizgi benzetmesinde yapılan ayrımlarda nereye tekabül eder; anamnesis kuramı, mağara alegorisi ışığında nasıl yorumlanabilir sorularına yanıt arayacağız. Şimdi bu soruları ve yaptığımız kavramsal ayrımları aklımızın gerisinde tutarak, Menon, Phaidon ve Phaidros diyaloglarında anamnesis kuramının nasıl sunulduğuna bakalım.
1. Diyaloglarda Anamnesis Kuramı