• Sonuç bulunamadı

Azimet ve Ruhsat Bağlamında Kolaylık

7. Kolaylık İlkesi

7.1. Kolaylık İlkesinin Temellendirilmesi

7.1.4. Azimet ve Ruhsat Bağlamında Kolaylık

İslam hukukçularının kolaylığı sağlama söz konusu olduğunda ele aldıkları iki temel kavram azimet ve ruhsattır. Konumuzun bütünlüğü açısından azimet ve ruhsat kavramlarını kısaca açıklamakta yarar vardır.

Sözlükte “ısrarla istemek, kastetmek, kesin karar vermek” anlamlarına gelen azimeti fıkıh usulü âlimleri, "Ârızî hallere bağlı olmaksızın başta konan aslî hükümlere verilen ad" şeklinde tarif etmişlerdir.753 Sözlükte “kolaylık” anlamına ruhsat kelimesi, fıkıh usulü terimi olarak “Şer'an geçerli mazeretlere binaen normal durumlara ait aslî hükmün (azîmet) gereğine uymamayı meşru hale getiren, kolaylaştırma esasına dayalı geçici hükmü ifade eder.”754 Hanefi usulcüler ruhsatı, hakikat ve mecaz olarak ikiye ayrılmış, hakikat ve mecaz da kendi aralarında ikiye ayrılarak dört kısım ruhsat ortaya çıkmıştır.755

Hakikat iki kısma ayrılmıştır:

1. “Haram kılma gerekçesi ve haramlık hükmü birlikte mevcut olduğu halde fiilin mubah sayıldığı durumlar.”756 Burada kul için azimet veya ruhsatla amel etmesi kendi seçimine kalmış olmakla birlikte azimetle amel etmesi daha faziletli görülmüştür. Bu konu şu hadiseye dayanmaktadır. Rivayet edildiğine göre yalancı peygamber Müseyleme, Peygamberin ashabından iki kişi yakalamış ve onlardan birine “Muhammed’in Allah’ın resulü olduğuna şahadet ediyor musun?” diye sormuş, o zat “evet” cevabını verince “benim

751 Mecelle md. 26. 752 Mecelle md. 39.

753 Mustafa Baktır, “Azimet”, DİA, IV, s. 330.

754 İbrahim Kâfi Dönmez, “Ruhsat”, DİA, XXXV, s. 207, Bilmen, Istılahât, I, s. 34 755 Rıfat Uslu, “İslam Hukukunda Kolaylık Prensibi”, s. 490

147

peygamber olduğuma şahadet ediyor musun?” sorusunu yöneltmişti. “Bu konu hakkında bir bilgim yok” diyen zatı öldüren Müseyleme, diğer kişiye de aynı soruları yöneltmiş o kişi Müseyleme’ye de şahadet ettiğini söylemişti. Bu durum Hz. Peygamber’e ulaşınca birincisine iki kat sevap ikincisi de Allah’ın ruhsatını almıştır, bir günah yoktur cevabını vermiştir.757 Bu konuyla alakalı bir başka hadise de Ammar (r.a.) hakkında rivayet edilir. Hz. Peygamberin ona “seni yine zorlarlarsa istediklerini tekrarla” diye buyurması, Müslümanın kalbi mutmain olduktan sonra zorlama halinde diliyle küfür içeren sözler söylemesinde sakınca olmadığını gösterir.758 Serahsî de bu konu hakkında misal verirken “bir kimse başkasının malını telef etmeye zorlansa, canı maldan daha üstün olduğu için canını koruması esas olup malı telef etmesi ruhsat olarak görülür. Ancak o sabredip öldürülürse haramı işlemekten kaçındığı için şehit olur” demiştir.759

2. “Gerekçesi mevcut olmakla birlikte hükmün ertelenmesi sebebiyle fiilin mubah sayıldığı durumlardır.”760 Bu hususa misal olarak hasta ve yolcunun ramazan ayında oruç tutması verilmiştir. Ramazan ayında yolcu olan bir kimse oruç tutmuş olsa farz ibadeti yerine getirmiş olur. Ancak yolculuk hali onu zayıf düşüreceğinden korkuyorsa bu sebeple orucu başka bir zamana tehir etmesi ruhsat olarak görülmüştür. Aynı durum hasta için de geçerlidir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki, azimet ruhsattan daha faziletlidir.761 Mecaz da kendi arasında iki kısma ayrılmıştır.

1. Önceki ilahi dinlerde mevcut olup ağır yükümlülüklerinden dolayı Müslümanlardan kaldırılarak kolaylık sağlanan durumlardır.762 “O, kendilerine iyiliği emrediyor, onları kötülükten nehyediyor, onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri de üzerlerine haram kılıyor. Onların ağır yüklerini, sırtlarından ağır olan zincirlerini indiriyor.”763 Yine bir başka ayette de “Ey Rabbimiz, bizden

757Abdulkerim Zeydan, el-Veciz fî usuli’l-fıkh, Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 2006, s. 52-53 758 Zeydan, el-Veciz, s. 53

759 Serahsî, Usûlü’s-Serahsî, I, 119.

760 Dönmez, “Ruhsat”, s. 208; Uslu, “Kolaylık Prensibi”, s. 490.

761 Serahsî, Usûlü’s-Serahsî, I, s. 119. ayrıca bkz. Dönmez, “Ruhsat”, s. 208 762 Dönmez, “Ruhsat”, s. 208

148

öncekilere yüklediğin gibi üstümüze ağır yük yükleme.”764 Görüldüğü üzere burada bir kolaylaştırma olmayıp mecazî ruhsat durumu vardır.

2. İslam’da genel bir hükümden istisna yapılıp kolaylık sağlanan durumlardır.765 Bu konuyla alakalı misal selem akdidir. Peygamberimiz mevcut olmayan malın satışını yasakladığı halde selam akdine cevaz vermiştir. İkrah altında veya ıztırar halinde şarap içmenin veya murdar hayvan etini yemenin mubah hale gelmesi ve sefer halinde dört rekatlı namazların kısaltılması bu türün örnekleri arasında zikredilir.766

Gazzâli, ruhsatı “Haram hükmü bulunmakla beraber kulun acizlik ve özründen dolayı fillerde sağlanan kolaylık” şeklinde tanımladıktan sonra ruhsatı Hanefiler gibi iki kısma ayırıp Hanefilerin mecazın ikinci kısmında zikrettikleri şarabın içilmesi ve murdar olan etin yenmesi hususunu hakikat bölümünde zikretmiştir.767

Şâtıbî’ye göre ruhsat: Mükellefin yükümlülüğünü hafifletmek ve ondan güçlüğü kaldırmaktır. Böylece mükellef azimet ve ruhsat arasında bir tercihte bulunabilecek, bunun sonucunda sorumluluğun getirdiği yük kulun tercihinde olacaktır.768

Şâtıbî dokuz meselede geniş bir şekilde anlattığı ruhsatı genel olarak iki kısımda açıklayabiliriz.

1. Kulun aciz kaldığı, sabredemediği meşakkatlerden dolayı tanınan ruhsatlardır. Namazı yerine getiremeyecek durum meydana getiren hastalık, ramazan orucunu tutmaktan aciz bırakan hastalık durumu buna örnek verilebilir. Ayrıca zor durumda kalan kişinin ölmemesi için haram olan şeyleri yiyip içmesi de bu duruma girer. Şâtıbî bunların Allah’ın hukuku olduğunu ve buradaki ruhsatların azimet gibi hüküm gördüğünü ifade etmiştir.769

764 Bakara, 2/286

765 Dönmez, “Ruhsat”, s. 208 766 Dönmez, “Ruhsat”, s. 208

767Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, el-Mustasfâ min ʻilmi’l-usûl, thk. Muhammed

Süleymân el-Eşkar, I-II, Beyrut: Müessesetü’r-Risâle, 1997, I, s. 184

768 Şâtıbî, el-Muvâfakât, I, s. 477. 769 Şâtıbî, el-Muvâfakât, I, s. 511-512

149

2. Sabredilebilen meşakkatlere tanınan ruhsatlardır. Burada meşakkatin olup olmaması önemli değildir. Bu durum Allah hakkından kaynaklanmaktadır. Namazların Müzdelife’de ve Arafat’ta cem edilmesi, yolculukta orucun tutulmaması bunlara verilebilecek örneklerdendir.770

Kolaylık prensibi sadece ibadet konularında değil aynı zamanda satım sözleşmelerinde de karşımıza çıkmaktadır. Özellikle selem ve icare akitlerinde kolaylık prensibinin işlendiğini görmekteyiz. Çünkü selem akdi olmayan bir şeyin satımı olup Hz. Peygamber’in insanların zor durumda kalmaları sebebiyle onlara kolaylık sağladığı hususlardan biridir.771 İcâre akdi de aynı şekilde yarar üzerine yapılan anlaşma olması ortada somut bir malın bulunmaması hasebiyle borçlar hukukunun genel yapısına aykırı durmaktadır. Ancak yukarıda da belirttiğimiz asıl durum üzere insanların ihtiyaçlarına cevap vermek olduğundan böyle bir kolaylık sağlanmış ve maslahat gereği caiz görülmüştür.772

Sonuç olarak, İslam dininin hükümlerinin hepsi, insanın yaratılışına uygun, gücünün yettiği, fıtratına münasip şeklinde gelmiştir. Allah’ın koymuş olduğu hükümlerde insanların gücünü aşan bir durum olmayıp aksine kolaylık ve sadelik esastır. Amacı insanlar arasındaki dayanışma ve yardımlaşmayı daha da kuvvetlendirmek, birbirlerine olan bağları dürüstlük ve gerçek rızaları ortaya konularak kuvvetlendirmek olan ticaret hukukunun, insanların zor durumda kaldığı olaylar karşısında –selem akdi gibi- istisnai hükümler ortaya koyması, insanlara sunulan kolaylık esasının göstergelerindendir.