• Sonuç bulunamadı

Ayıp Sorumluluğuna İlişkin Düzenleme

C. VİYANA SATIM SÖZLEŞMESİNDE

III. Ayıp Sorumluluğuna İlişkin Düzenleme

Viyana Satım Sözleşmesi’nde, satıcının satılanın ayıplarından sorumluluğu, ulusal hukuklardaki geleneksel yaklaşımlardan283 farklı olarak ve ulusal satım hukuklarının terminolojisinden kaçınmak suretiyle284 ‘sözleşmeye uygunluk’ kavramı

280 Erdem, s. 52.

281 Heiderhoff (Çev.: Ajda Gençsoy), “CISG’in Uygulama Alanı: Konu Bakımından”, M. Yeşim Atamer (Ed.), Milletlerarası Satım Hukuku, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG), İstanbul 2008, içinde, s. 26.

282 Buna karşın, TTK m. 21 gerçek kişi tacir açısından açıkça bildirim şartını aramaktadır.

283 Atamer, Viyana Satım Sözleşmesi’nde benimsenen bu sistemin Kıta Avrupası hukuk sistemi içerisindeki ülkelerin geleneksel ifa engelleri sistemini alt üst ettiğini belirtmektedir. Bkz. Atamer, CISG, s. 274.

284 Literarürde, Viyana Satım Sözleşmesi’nin kaleme alınmasında ulusal hukuk terminolojisinden bilinçli olarak uzak durulduğu ve böylece ‘homeward trend’ olarak adlandırılan, ulusal hukukların

içerisinde ele alınmış; bu anlamda ayıp (‘defect’), tekeffül (‘warranty’) gibi ulusal satım hukuklarına ait terimler kullanılmamıştır285. Burada önemli olan, satılanın sözleşmeye uygunluk koşullarını sağlaması olup, sağlamadığı takdirde sözleşmeye aykırılık söz konusu olmaktadır. Sözleşmeye uygunluk koşulları 35. maddede belirlenmiştir. Buna göre satıcının teslim ettiği mallar miktar, kalite ve tür olarak satım sözleşmesinde kararlaştırılan koşullara uygun olmalı, ayrıca mallar Sözleşme’de belirtilen ambalaj veya muhafaza içinde teslim edilmelidir (m. 35/1).

Aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, mallar ancak;

- Aynı türden malların mutat olarak tahsis edildiği kullanım amacına uygunsa (m. 35/2, a);

- Satım sözleşmesinin kurulması sırasında açık veya zımnî olarak satıcıya bildirilen her türlü özel kullanım amacına uygunsa (meğer ki koşullardan alıcının satıcının bilgisine ve değerlendirmesine güvenmediği veya güvenmesinin makul olmadığı anlaşılsın) (m. 35/2, b)286;

- Satıcı tarafından sunulan numune malın tüm özelliklerini taşıyorsa (m.

35/2, c);

Viyana Satım Sözleşmesi metnini önyargılı bir bakış açısı değerlendirme eğiliminin önüne geçilmek istendiği belirtilmektedir. Yani Viyana Satım Sözleşmesi ulusal hukuk düzenlemelerinden bağımsız olarak yorumlanabilecektir. Bkz. Flechtner (Çev.: Zeynep Erverdi), “Malların Sözleşmeye Uygunluğu, Üçüncü Kişilerin Talepleri ve Alıcının İhlal Bildirimi”, Ajda s. 166 ve aynı sayfada dn. 9-10.

285 Bkz. ve krş. Erdem, s. 71. Yazar, Viyana Satım Sözleşmesi’nin, satılanın sözleşmeye uygun olması kavramından hareket ettiğini belirtmekle birlikte, düzenlemenin terminolojisinde yer almayan ‘ayıp’

ve ‘ayıba karşı tekeffül’ kavramını kullanmaktadır.

286 Bu uygunluk koşulu, yukarıda üzerinde durulan ABD hukukunda UCC’nin aradığı (m. 2-315)

‘satılanın belirli bir amaca uygunluğu’ (‘fit for the particular purpose’) koşuluna paralellik arz etmektedir (bkz. yukarıda § 3, B, II). Aynı paralellik SoGA (bkz. yukarıda § 3, A, II) ve İngiliz hukuku için de söz konusudur. Bu yönde bkz. Bridge, Sale of Goods, s. 80.

- Aynı tür mallar için mutat olarak geçerli bulunan şekilde veya mutat şekil yoksa malın muhafazasına ve korunmasına uygun tarzda ambalajlanmışsa (m. 35/2, d) sözleşmeye uygun kabul edilir.

Satıcı, alıcının sözleşmenin kurulduğu sırada bildiği veya bilmemesinin imkansız olduğu sözleşmeye aykırılıklardan sorumlu tutulmaz (m. 35/3). Kural olarak satıcı ancak hasarın geçtiği anda287 mevcut olan ayıplardan sorumludur (m.

36/1).

Alıcı malları mümkün olan en kısa sürede muayene etmek veya ettirmek (m.

38/1), sözleşmeye aykırılığın saptandığı veya saptanması gerektiği tarihten sonra makul bir süre içerisinde de satıcıya bildirmek (m. 39/1) zorundadır. Bildirim en geç teslimden itibaren 2 yıl içinde yapılmalıdır (m. 39/2). Aksi halde alıcı sözleşmeye aykırılığa dayanma hakkını kaybeder.

Alıcı sözleşmeye aykırılık halinde, Türk hukukunda olduğu gibi seçimlik haklara sahiptir288. Buna göre alıcı, sözleşmeye aykırılığın esaslı olması şartıyla289,

287 Hasarın geçmesi Viyana Satım Sözleşmesi’nde m. 66 vd.’ndaki hükümlerde düzenlenmiş olup, bu düzenlemelerin temel kaynağının UCC olduğu belirtilmektedir. Anılan hükümlerde, hasarın geçişi ana kural ve ana kurala istisna getiren diğer kurallar şeklinde düzenlenmiştir. Ana kurala (m. 67/1) göre hasar, malların alıcıya ulaştırılması amacıyla, ilk taşıyana verilmesi ile geçer. Viyana Satım Sözleşmesi’nde hasarın geçmesi sorunu için bkz. Bridge (Çev.: Başak Başoğlu), “CISG uyarınca Hasarın Geçmesi”, M. Yeşim Atamer (Ed.), Milletlerarası Satım Hukuku, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG), İstanbul 2008, içinde, s. 193 vd.

288 Ayıp halinde Viyana Satım Sözleşmesi’ne göre alıcının seçimlik haklarını kullanma koşulları için bkz. Erdem, s. 75 vd.; Huber (Çev.: Başak Başoğlu), “CISG- Sözleşmeye Aykırılık Halinde Alıcının Hakları”, M. Yeşim Atamer (Ed.), Milletlerarası Satım Hukuku, Milletlerarası Mal Satımına İlişkin Sözleşmeler Hakkında Birleşmiş Milletler Antlaşması (CISG), İstanbul 2008, içinde, s. 267 vd.

sözleşmeyi sona erdirebileceği (m. 49/1) veya malın yenisiyle değiştirilmesini (m.

46/2) talep edebileceği gibi; koşulları varsa –aykırılığın esaslı olması şartı aranmaksızın- aynen ifa talebinde bulunabilir (m. 46/1)290 ya da semenin indirilmesini (m. 50) talep edebilir.

Ayrıca dikkat çeken ve Viyana Satım Sözleşmesi’ni BK ve TTK’nın öngördüğü sistemden ayıran noktalardan biri de, m. 46/3 ile alıcıya onarım imkanının tanınmış olmasıdır. Buna göre alıcı, malların sözleşmeye aykırı olması halinde, aykırılığın onarım yoluyla giderilmesini isteyebilir. Bunun için, tüm koşullar göze alındığında, onarım isteminin makul olmayan bir talep oluşturmaması gerekir.

Madde ayrıca onarım isteminin, ayıp ihbarı yapıldığı sırada veya ihbardan makul bir süre sonra yöneltilmesi şartını aramaktadır. Viyana Satım Sözleşmesi alıcıya onarım hakkını tanıdığı gibi, 48. maddesi ile satıcıya da masrafları kendisine ait olarak onarım yoluyla ayıbı gidermek hakkını tanımaktadır. Satıcının bu hakkını kullanabilmesi için, onarımın makul olmayan bir gecikmeye veya alıcı tarafından makul olmayan bir zahmete veya masrafların satıcı tarafından karşılanmayacağı yönünde bir tereddüde yol açmaması gerekir. Alıcının tazminat talep etmek hakkı da saklıdır. Satıcının onarım talep etmesi özellikle alıcının semenin indirilmesi talebi açısından önem az eder. Zira semenin indirilmesine ilişkin 50. maddeye göre, satıcı

289 Viyana Satım Sözleşmesi’nin 25. maddesinde düzenlenmiş Sözleşmeye ‘esaslı’ aykırılık kavramı için bkz. Erdem, s. 81; Huber, s. 279 vd.; Atamer, CISG, s. 230 vd.

290 Yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere ‘aynen ifa’ kavramı Common law hukuk sistemine yabancı bir kavramdır. Common law hukuk sistemi ülkelerinin durumu dikkate alınarak, aynen ifa istemi m.

28’de, aynen ifa talebinin yapıldığı devletin iç hukukunun bu yolda bir talebi tanıması şartına bağlanmıştır. Ayrıca m. 46/1’de, alıcının aynen ifa talebi ile bağdaşmayan başka bir hakkını kullanmaması şartı da aranmaktadır. Bu hususta bkz. Erdem, s. 77-78; Bridge, Sale of Goods, s. 99-100; Atamer, CISG, s. 230 ve s. 262 vd.; Huber, s. 272.

onarım yoluyla sözleşmeye aykırılığı giderme isteminin, alıcının semenin indirilmesi istemi karşısında öncelikli olduğu anlaşılmaktadır291.

Viyana Satım Sözleşmesi’nin sözleşmeye aykırılık halinde alıcıya tanınan haklar sisteminin en belirgin özelliği olarak, sözleşmenin ayakta tutulması amacı gösterilmektedir292. Gerçekten Viyana Satım Sözleşmesi’nin yukarıda kısaca aktarmaya çalıştığımız hükümleri incelendiğinde, alıcının dönme hakkının sınırlandırıldığı ve hükümlerin sözleşmenin ayakta tutulmasını teşvik edici olduğu görülmektedir. Viyana Satım Sözleşmesi’nin bu yaklaşımının, sözleşmeden dönme yaptırımını ‘son çare’ olarak kabul etmeye yönelik çağdaş eğilime bağlanmaktadır293. Viyana Satım Sözleşmesi’nde alıcının dönme hakkını sınırlandıran ve sözleşmenin ayakta tutulmasını teşvik edici yöntemler olarak, dönme hakkının kullanılabilmesi için esaslı ihlal şartının aranması; ihlal esaslı nitelik taşımasa dahi, satıcıya verilen süre içerisinde sözleşmeye aykırılık hali giderilemezse veya giderilemeyeceği anlaşılırsa, alıcıya ihlalin esaslı olma şartı aranmaksızın sözleşmeden dönme hakkı verilmesi gösterilebilir.

291 Buna karşın, satıcının onarım teklifine ilişkin 48. maddede, sözleşmeden dönmeye ilişkin 49.

madde saklı tutulduğu için, dönmenin koşulları oluştuğu takdirde satıcını onarım teklif ederek, alıcının dönme hakkını kullanmasını engelleyemeyeceği anlaşılmaktadır. Bkz. Huber, s. 281.

292 Huber, s. 268-269.

293 Atamer, CISG, s. 213; Huber, s. 269-270. Huber, temelini Roma hukukundan alan dönme hakkının itibarını kaybettiğine işaret etmekte; bu yöndeki çağdaş eğilimi özellikle ekonomik gerçeklerle gerekçelendirmektedir. Gerçekten satılanın iadesi önemli masraflara ve kayıplara neden olmaktadır. Ayrıca tarafların haklı menfaatleri analiz edildiğinde, özellikle onarımla dönmenin satıcı açısından yaratacağı ekonomik kayıplardan kaçınılması mümkün olabileceği gibi, onarıma kadar geçen zamanda uğrayacağı zararları etkin bir şekilde tazmin edilebiliyorsa alıcı açısından onarımı reddetmek için haklı bir neden kalmayacağı da açıktır.

Viyana Satım Sözleşmesi’nde alıcının seçimlik haklarını kullanmasında dikkat çeken diğer temel özellikler ise; alıcının bu imkanların yanı sıra tazminat istemesinin mümkün olması (m. 74-77), satıcıya ek bir süre verilmesinin gerekli olmaması ve ayrıca satıcının kusurunun aranmamasıdır294. Burada kusur meselesine özellikle değinmek gerekir. Türk-İsviçre hukukunda da satıcının ayıp sorumluluğu kusur şartından bağımsızdır. Ancak Viyana Satım Sözleşmesi bunu tüm sözleşmeye aykırılık halleri için geçerli kılmakta, bir anlamda sözleşme ile üstlenilen her yükümlülüğü bir garanti taahhüdü olarak değerlendirmektedir. Bu yaklaşım Common Law sisteminin etkisine bağlanmaktadır295.

Viyana Satım Sözleşmesi’nin Türk-İsviçre hukukundan ve diğer Kıta Avrupası ulusal hukuklarından çok önemli bir farkı, sözleşmeye aykırılık halleri arasında (temerrüt, ayıplı ifa, imkansızlık) bir ayrım yapılmaksızın tüm ihlallerin aynı başlık altında değerlendirilerek, aynı sonuçlara tabi tutulmasıdır296. Yalnızca sözleşmeye esaslı ve esaslı olmayan aykırılık ayrımı yapılmış, yukarıda işaret edildiği üzere sözleşmeden dönme esaslı aykırılık şartına bağlanmıştır.