• Sonuç bulunamadı

2. ÖNCÜL ENERJİ KAYNAKLARI ve AB-RUSYA ENERJİ POLİTİKALAR

2.6. Avrupa Birliği Enerji Sorunsalı

Enerji üretimin temel lokomotifidir ve toplumların gelişimini enerji sağlar. Ancak dünyada bazı ülkeler enerji yönünden zengin kaynaklara sahipken bazı ülkeler enerji ithal etmek zorundadır. Avrupa Birliği’nin kapladığı coğrafya, genel olarak enerjiyi dışarıdan temin etmek zorunda olan doğal kaynak eksikliğine sahiptir. Langsdorf (2011) tarafından yayınlanan “Avrupa’nın Enerji Tarihçesi” adlı raporda Avrupa’nın içinde bulunduğu enerji çıkmazından ve buna üye ülkelerin ve AB Parlamento’sunun ürettiği en makul çözümlerden bahsedilmiştir. Ona göre enerji, şüphesiz birliğin en büyük meselesidir. Geçmişte AB bazında devletlerin kendi başlarına attıkları bireysel adımların ötesinde, bugün enerji politikaları üretilmesinde ve enerjiyi elde etme konusundaki mücadelelerde devlet bazından çok bütün olarak AB nezdinde hareket edilmesinin daha doğru olduğu düşünülmüştür. Bu sebeple enerji strateji planları tüm birliği kapsayacak şekilde tasarlanmaya çalışılmaktadır.

Langsdorf (2011)’un özellikle vurguladığı nokta, Avrupa Birliği enerji entegrasyonunun çok da kolay aşamalardan geçmediğidir. Kömürün eski ihtişamını kaybetmesi ve alternatif olarak petrolün ortaya çıkmasıyla birlikte, Avrupa’nın enerji portföyü büyük ölçüde değişmiştir. Ülkelerin enerji üretim araçları, enerji pazar yapıları ya da enerji temin yolları farklı olduğu için, AB üyesi ülkelerin enerji politikasında iş birliği yapması da güçleşmektedir. Yani burada enerji konusunda birliğin yaşadığı ilk sorun kararların birlik içerisinde bireysel alınmasından kaynaklıdır. Tarihsel süreç içerisinde kurulumunun temelini oluşturan enerji kaynaklarına yönelik birlik içerisinde

97

hareket etmeyi hedefleyen AB, bu birliği sağlamada yetersiz kalabilmektedir. Bunun temel sebebini rapor (2011)’dan anlamak mümkündür. Rapor (2011) ışığında şu bilgiler de eklenebilir. AB üye ülkeleri içerisinde enerji ihtiyaçları başka başkadır. Burada üye ülkelerin enerji bakanlarının veya devlet başkanlarının sergilediği tavırlar AB’yi etkilemektedir çünkü AB ona üye ülkelerin kendisine verdiği yetkiler çerçevesinde hareket edebilir. Bu da enerji politikalarının genel gidiş yönünü etkiler. Burada ülkelerin başka başka davranmalarının sebebi, bazı üye ülkeler enerji konusunda kendine yeterken ve hatta ihracatçı konumundayken, bazılarının enerjisinin neredeyse tamamını ithal etmeleridir. Buna birlik içerisinden en açık örnek; Danimarka fosil yakıt ihraç ederken, İtalya gibi bazı ülkeler enerji konusunda neredeyse tamamen dışa bağımlıdır. Ya da enerjinin çeşitlendirilmesi ya da karbondioksit salınımının azaltılması gibi konular büyük kömür rezervlerine sahip ve enerjisinin yarısından fazlasını kömürden temin eden Polonya için mantıklı değildir ve uygulanması zor bir konudur. Burada raporda da söylendiği gibi ulusal tercihler, eldeki doğal kaynaklar, sanayi sebepleri ve dış enerji politikaları bir ülkenin sahip olduğu enerjiyi ve hangi tür enerjiye yöneliminin olacağını etkiler. Yine örneklendirmek gerekirse Almanya nükleer enerjide aşamalı olarak durdurma kararı alırken, Fransa enerjisinin %42’sini nükleer enerjiden elde etmektedir. Ya da bazı üye ülkelerin doğal gaz konusunda sadece Rusya’ya bağımlı olması bu ülkeleri enerji güvenliği konusunda endişelendirirken, enerji çeşitliliğine sahip ülkeler bu konuda daha rahattır. Dayanışmaya daha çok ihtiyaç duyan bu ülkelerin talebine karşılık vermekte birliğin yetersiz kalmaması ve bunun Lizbon Antlaşmasında yer verildiği gibi, yeni adımlarla güçlendirmesi gerekir.

Langsdorf (2011)’a göre, Avrupa Birliği’nde ülkelerin ulusal aynı zamanda uluslararası enerji şirketlerinin enerji konusunda söz sahibi olması ve onların çıkarları da enerji iç sorunu için önemli bir etkendir. Bu şirketlerin yaptığı lobicilik faaliyetleri de birliğin enerji sorununu çözmesine engel teşkil etmektedir. Yani AB enerji teminindeki liberalleşme ve daha güçlü pazar entegrasyonundaki gecikmeler, bu şirketlere büyük kârlar getirmiş ve etkinliklerinin artmasına sebep olmuştur. Liberalleşme ve bunun getirisi olan güçlü pazar entegrasyonu sağlanabilirse etkin enerji rekabeti artırılarak daha iyi fiyatlar sunulabilir ve daha da önemlisi enerji güvenliği daha da garanti edilebilir. Ancak bu şirketlerin etkinliğini kırarak liberalleşebilmek çok da kolay gözükmemektedir. Bu noktada, enerji üretim ve tedarik ağı probleminde tekelleşme sorunu üye ülkelerin baş etmesi gereken önemli bir konudur.

98

Raporda Langsdorf (2011)’un dikkat çektiği diğer önemli sorun, AB Komisyonunun yasalar oluşturma yoluyla kural belirleyici pozisyonundan kaynaklıdır. AB Konseyi, komisyonun çıkardığı kanunlarca baskı altına alınmaktadır. Enerji konusunda çıkartılan yasaların uygulanıp uygulanmadığıyla ilgili gözlemler yapan komisyonun belirleyici pozisyonunun problematik olmasının sebebi, komisyonun kabine hükümeti sistemine sahip olması ve her bir idare alanının ülkelerin kendisi tarafından önerilen bir delege tarafından yönetilmesidir. Delegelerin gücü komisyonun aldığı kararların bakış açısına etki etmektedir.

Langsdorf (2011) AB Konseyi ve AB Parlamentosu ile ilgili son olarak şunları eklemiştir. Lizbon Antlaşmasıyla yapılan değişiklerle birçok kararın nitelikli çoğunlukla alınması sağlanmıştır. Bu da özellikle AB’nin ikinci büyük hukuksal yapısı olan parlamentonun elini güçlendirmiştir. AB Konseyi ve Parlamentosu arasında bu anlaşmayla sağlanan eşitlikle parlamentonun da enerji ile ilgili kararlara katılımı sağlanmıştır. Ancak her ne kadar politik gerçekliğe göre oluşturulan bir parlamentodan söz edilse de üyeler kendi ülkelerinin politik tavırlarından büyük ölçüde etkilenmektedir. Bu yüzden AB Parlamentosu da politik tercihlerden büyük ölçüde etkilenir. Durum böyle olduğunda, AB için ortak hareket edilebilecek kararların çıkması zorlaşmaktadır. Üyelerin kendi ülke kimliklerinden sıyrılamadığı her bir oturum sonuçsuz kalacaktır.

2.6.2. Dış Sebepler

Avrupa Birliği’nin içeride ortak politika üretmede yaşadığı zorluğun yanında, birliği enerji konusunda zora düşüren dış sebepler de vardır. Langsdorf (2011)’un görüşleri çerçevesinde AB’nin enerji sorunundaki dış sebepler şu şekilde açıklanabilir. Langsdorf (2011)’un Avrupa Birliği enerji politikalarına bakarken sunduğu dikkate değer örnek, AB’nin enerji tüketiminde hangi birincil enerji kaynağını ne kadar tükettiği ile ilgilidir. Enerjisini sırasıyla petrol, doğalgaz, kömür, nükleer enerji ve yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayan birlik, petrol ve doğalgaz fakiri bir coğrafya üzerindedir. Bu yüzden çok yüksek oranda enerji ithal bağımlılığı olan AB, enerjisinin yarısından fazlasını ithal eder konumdadır. Enerjiye muhtaç olma durumları birlik üyesi ülkeler içerisinde farklılaştığı için, ortak kararlar alınamamaktadır. Enerji güvenliği dahilinde ortaya çıkacak enerji arz sıkıntısı ya da fiyatlardaki ani değişimler birliğin üyelerini farklı etkilese de birliğin tamamı etkilenecektir. Zaman içerisinde petrolde %83 ve doğalgazda %64 oranında fiyat dalgalanma riski ve arz sıkıntısı vardır. Böyle

99

olduğunda birliğin enerji sorunsalı dış etkilere de açık hale gelmektedir. Yani birlik, enerjinin üretildiği coğrafyalarla ticari bağlarını geliştirmeye mahkumdur. Petrol konusunda çoğunlukla OPEC üyesi ülkelerle müzakere eden birlik, doğalgazı boru hatları yoluyla temin etmesinden dolayı, “önemli problemler ortaya çıksa bile ihracatçı ülkeyi ve transit rotaları değiştiremez” (Langsdorf, 2011). Yani her koşulda doğalgaz temin edicisine karşı mağdur duruma düşebilir. Bu mağduriyetin tedarikçisi Rusya’nın bunu açıkça kullanacağı bilinse bile, doğalgazın AB karbondioksit salınımıyla mücadelesinde ve kullanım alanlarının çeşitliliğindeki değeri; bu enerji türünün kullanımını arttırmakta, yani günden güne birliğin bağımlılık oranı yükselmektedir. Birlik kendisine alternatif yeni güzergahlar oluşturamaz ya da yeni tedarikçiler ve yeni rezervler bulamazsa bu bağımlılık artarak devam edecektir. Raporda bunun ancak yenilenebilir enerji kaynakları, enerji tasarrufu, karbon tutumu ve depolanması, nükleer enerji gibi metotlarla aşılabileceğinden bahsedilir. Ancak buna geçebilmenin ve özellikle yenilenebilir enerji konusunda ortak hareket ederek birlik genelinde tüketilen enerjinin çoğunu bu kaynaklardan karşılamanın zaman alacağı aşikardır. Bu sebeple enerjinin AB için daha birçok sene aynı zamanda dış ilişkiler meselesi olarak mevcudiyetini koruması beklenmektedir.

2.7. Rusya Federasyonu Enerji Politikaları Gelişim Süreçleri