• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2. OSMANLI DÖNEMİNDE ARNAVUT KİMLİĞİ

2.3. Fransız Devriminin Balkanlardaki Etkileri ve Arnavutların Milliyetçilik

2.3.2. Arnavut Milli Hareketi

XIX. Yüzyılının ilk yarısına kadar Arnavut-Yunan ilişkileri iyi sayılırdı 446 . Yunanistan’da yaşayan Arnavutlar, Yunanistan’ın Osmanlı ellerinden çıkmasına yardımda bulunmuştu. O vakitte Yunanistan’da ikinci resmi dili Arnavutçaydı. Fakat bundan sonra Yunanistan bağımsızlığından sonra Arnavutlar Yunanlar arasında nefret oluşmaya başlamıştı. Arnavutların yüksek rütbelerden alınmaları, ordudan, Yunan donanmasından azledilmeleri, Arnavutçaya karşı çok sert engellemeler başlaması, Ortodoks Arnavutlara Yunan oldukları propagandasına başlanması Arnavut ve Yunanlıların arasını bütünüyle bozmuş hatta ikinci dünya savaşı sonrasında, Çameria’daki Arnavut halkın göç ettirilmeye başlanması, Arnavut ve Yunan gerginliğini had safhalara çıkarmıştı. Yunan Arnavut ilişkilerini daha fazla tahrik eden bir diğer etken de Yunanlıların, Arnavutların Slav olduklarını iddia etmeleriydi447. Halbuki Arnavutluk’un güneyindeki Ortodoks Arnavutlar Rum, kuzeydeki Katolik Arnavutlar ise İtalyan olarak tanımlanıyorlardı. Diğer taraftan Gayri Müslümler, Müslüman Arnavutlara “Türk” derlerdi448. Osmanlı döneminde üç dine mensup olan Arnavut halkından Müslüman olanları, daha imtiyazlı sınıftan oldukları düşünülürdü449. Müslüman olmayan Arnavut halkının amacı Osmanlı Devleti’nden ayrılmak iken, diğer taraftan, Berlin Kongresi öncesinde bütün Balkanlardaki Müslümanlar toplanarak Osmanlı Devleti’nden ayrılmak istemediklerini söylemişlerdi450.

445 Fshazi, s.173.

446 Ali Ymeri, MİQËSİA SHQİPTARO – TURKE, ELİTE, Tiranë, 1999, s.53.

447 Ismail Kadare, Poshtërimi në Ballkan, Onufri, Tiranë, 2004, s.27.

448 Frashëri,Shqipërija Ç’ka Qenë, Ç’është e Çdo të Bëhetë? s.71.

449 Укшини Фејзула, Учество на Албанскиот народ во револуционерните движења во втората половина

на ХIX до почеток на ХХ век односно домладотурската револуција. Скопје: Интердисконт, s. 9.

Fakat Balkan yarımadasının en eski sakini otokton uluslarından olan Arnavutların, genellikle %65 Müslüman olmaları bir de Osmanlı Devletine sadık kalmalarından dolayı komşularınca rahatsız edilmekteydi. Bu yüzden Rusya, İngiltere, Almanya ve İtalya’nın desteğiyle Arnavut toprakları Sırplara, Karadağlılara, Elenlere ve Bulgarlara hediye edilmeli diye düşünülüyordu451. Berlin Kongresine taraf olan ülkelere karşı Osmanlı’nın çok fazla yaptırım gücü olamazdı. Balkanlar’dan gelen delegelere sorarak da sınır belirlenmesine izin verilmeyeceği açıktı452.

Bir aylık çalışmasını tamamlayan Berlin Kongresi, alınan kararları uygulamak maksadıyla Balkanlarda Osmanlı Devleti ile Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ ve Yunanistan arasında sınır tespit komisyonları kurdurmuştu. Sırp-Osmanlı ve Karadağ-Osmanlı sınırlarını tespit edecek olan bu komisyonları, Prizren Birliği reddetmişti. Özellikle İşkodralılar büyük reaksiyonlarda bulunmuşlardı. Temmuz 1878 ortasında ilhak aleyhinde büyük gösteriler yapılmıştı. Plava ve Gusiya’yı, Karadağ’a vermemek için Arnavutlar gönüllü asker olarak yazılmışlardı. Halk ise her çeşit para, malzeme ve besin yardımında bulunmuştu. Berlin kongresiyle Karadağ’a verilen Arnavut topraklarının, bir an evvel Karadağ’a teslim edilmesini istemişlerdi. Arnavutlar ise bir karış toprak vermeyecekleri cevabını vermişlerdi. Berlin Kongresi imzacısı devletler ise, Babıali’yi Arnavutlara karşı gerekli tedbirlerin alınması, Plava, Gusiya, Podgorica, Bar yörelerini Karadağ’a teslim edilmesi hususunda sıkıştırıyorlardı453.

XVII. yüzyılda Osmanlının gücünü kaybetmesi ve müteakip yüzyılda Sırp ve Yunanlıların milli istiklal mücadelelerini kazanmaları, İtalya, Yunanistan, Sırbistan, Rusya ve özellikle Avusturya-Macaristan’ın yayılma istekleri Arnavut milliyetçiliğine ışık tutmuştu454. Bu hareketlilik 1878’de Berlin Kongresinde Arnavut Milletinin Haklarını Savunmak için Arnavut Birliği veya bilinen adıyla Prizren Birliği olarak kendini göstermişti. Bu birlikle beraber aslında, Arnavutluk milliyetçiliği ideolojisi vücut bulmuştu455. Arnavut milli harekatının diğer versiyonu, XVIII. yüzyılın başında hızlı bir şekilde ivme kazanan, Şkiptar adlı milli ismi ile başlamıştı. Bu isim din ayırımı yapmaksızın, Müslüman kitlenin tarafından da kullanılan, milli birlik isim haline

451 Alpan, s.8. 452 Фејзула, s.18. 453 Alpan, s.53-4. 454 Rahimi, s.11. 455 Popoviç, s.18.

gelmişti456. İngiliz bir yazar: “1808 ve 1810 yılları arasında Balkanlar’da gezerken, kime olursa olsun sorduğumda kimi Hıristiyan öbürü Muhammedan derken, Arnavutlara sorduğumda ise onlar Arnavut derdi” şeklinde bir ifade ile Arnavutlardaki milli duyguların güçlü olduğuna vurgu yapıyordu457.

Aslında bu bir İngiliz tarafından yapılan yönlendirmeden başka bir şey değildi. İngiliz yazar, nasıl sonuç almak istiyorsa, o şekilde bir algı yönlendirmesi yapmış oluyordu. Soruyu soruş şekline göre cevap alırsınız. Bir millete ırkı soruluyorsa ırkı ile dini soruluyorsa dini ile ilgili cevap alınır. Irkı ve dini ile ilgili soruların her ikisine de ırkı ile ilgili cevap verildiğinin söylenmesinin aslında bir yönlendirme olduğu akıllara gelmektedir. Eğer öyle olsaydı bu tür ırk tartışmalarının aynısının Fransız ihtilalinden önce de yaşanması gerekirdi ki, bu hiçbir zaman gerçekleşmemişti. Bundan dolayı, İngiliz yazarın bu ifadelerinin aslında bir algı yönlendirmesi olduğu kanaati oldukça güçlüdür. Arnavut Milli hareketi ilk başta bir yardımlaşma ve iskan hareketiydi, çünkü Arnavutların Osmanlı idaresinde mevkileri iyiydi. XIX. yüzyılının başından 70’lere kadar olan dönemde Arnavutlar için yeni bir dönem başlamış, bu sefer bağımsızlık için milliyetçi harekât ortaya çıkmıştı458.

Ayastefanos Anlaşmasına ve Berlin Kongresine karşı, 21 Nisan 1878’de kurulup 1881 yılı sonuna kadar devam eden siyasal, askeri, ulusal, kültürel, idari, ekonomik yönlü ve yasal bir örgüt olan Prizren birliği kurulmuştu. Prizren birliği 10–25 Hazıran 1878 tarihlerinde Prizren’de toplanan Arnavut eliti, Yunanlara, Sırplara, Karadağlara karşı silahlanarak, siyasi yollarla işgalden kurtuluş olamayacağını ve Sultan II. Abdülhamit’in büyük devletlere karşı güçsüz olduğunu fark edip yeni çözümler aramaya başlamışlardı459.

Büyük devletler Arnavutların çoğunun Müslüman olmasını Avrupa için iyi görmüyor ve bu yüzden Arnavutları üçe ayırıyordu. Ortodoks Arnavutları Rum - Grek, Katolik Arnavutları Latin - İtalyan ve geri kalan çoğunluğu Osmanlı – Türk diye tanımlıyordu. Bununla ilgili Berlin Kongresinde, Fransa Dışişleri Bakanı Wadington ile Abdül Fraşıri arasında şu ilginç diyalog geçiyordu: Wadington - “Acaba, Arnavutlar Preveze, Narda,

456 Biçoku, s.24.

457 Biçoku, s.25.

458 Biçoku, s.28-9.

Yanya, Vranya, Kurşumlu, Gusiya ve Plava’yı niçin istiyorlar, kendiler için mi yoksa Osmanlı devleti için mi ısrar edip kurtarmak istiyorlar”? Abdül Fraşıri ise “Elbette, Arnavutluk için istiyoruz. Zira biz yakında öz devletimize kavuşacağız, biz de diğer Balkan uluslar gibi otonom idare kuracağız”. Wadington – O zaman ben de sizden yanayım, lütfen bana itimat ediniz460. Bu diyaloğun bir açıdan da Arnavutların, Osmanlı Devletine bağlı olduklarının bir göstergesiydi. Bununla alakalı Nicolae Yorga şu şekilde der: “hiçbir komşu ve büyük devletten yardım görmeden, öz topraklarını fevkalade bir azim ve irade ile savunan tek millet Arnavutlardır461.

Bununla ilgili Yanya Millet Vekili Mustafa Efendinin konuşmasının bir kısmı şöyleydi: “biz yardım istedik Babıali sadece on tabur gönderdi, halbuki on tabur halkımızı koruyabilir mi? Düşmanlar birleşti, başlangıçta Drina’ya sonra Üsküp’e gidip, nihayet Selanik muhasarada kalacak. Artık bunun çaresine girişilmeli. Nizamiye askeri yetişir ise biraz karşılık verir. Eğer yetişmezse sonuç vahim olur. Orada o kadar Arnavut var ki, silahlar yetmez. Kosova aslında Arnavutluk’un ruhudur462. Berlin Kongresinden sonra Arnavutlar iyice silaha sarılmış ve kendi öz topraklarını savunma kararını almıştı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti de üzerindeki dış baskı nedeniyle bu durumu takip ediyordu. Bu sıralarda Debre’de Sadık Paşa tarafından Abdül Fraşıriye suikast düzenlenmiş, fakat başarılı olunamamıştı463.

Kuzeyde ise, İşkodra ittifakı Karadağ’a karşı mücadele ederken, güneyde Yanya Rumları Yunanistan’a ilhak için 1879’da İstanbul’daki büyük devletlerin elçiliklerine başvurmuşlardı. Güney Arnavutluk beyleri de buna muhalefet için aralarında anlaşmışlardı. Bunun üzerine, Yunanistan’a karşı çıkan Güney Arnavutluk Birliği kuzey ile birleşerek, Şubat 1879’da genel “Arnavutluk Birliğini” oluşturmuşlardı. Bu süreç içinde, Yunanlılara karşı Abdullah Hüsnü Bey’in çabaları sonuç vermiş ve yabancı sınır komisyonu Arnavut tezini kabul ederek, sınırı daha geriye almışlardı. Karadağ’a karşı mücadele veren kuzeydeki Arnavutlar da uzun süre Karadağ’a verilen yerleri savunmuşlardı464. Yukarıda da bahsedildiği gibi Arnavutluk Osmanlı’nın bir parçası ve Avrupa’nın içerisindeydi. Osmanlı düştüğü zaman doğal olarak Arnavutluk da

460 Alpan, s.10.

461 Alpan, s.11.

462 Alpan, s.36.

463 Фејзула, s.31.

düşecekti. Sami Fraşıri bu sebeple son Osmanlı dönemini şu şekilde yorumluyordu: “Arnavutlar, Osmanlının en iyi dostudur böyleydi hep, fakat bugün Arnavutlar denize düşen ve yüzmeyi bilen kişilere benziyor, sadece kendini kurtarmak istemez yandaki dostunu kurtarmak da ister. Türkiye ise denize düşmüş, yüzmeyi de bilmiyor. Fakat yardım etmesine de müsaade etmez”465.