• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: KURAMSAL VE KAVRAMSAL ZEMİN

1.3. Apaçi Kavramı ve Tarihsel Kökeni

Literatürde “apaçi” kavramının ilk kez 1902 yılında gazeteciler Authur Dupin ve Victor Morris tarafından Paris’in Belleville mahallesi gençleri özelinde ve daha çok işsiz, şiddet kullanan, başıboş, küstahça davranışlarda bulunan ve suç işleyen holiganlar topluluğundan oluşan Paris altsınıfına mensup kişileri tanımlamak üzere kullanıldığı kabul edilmektedir. Bunun ötesinde, kimine göre Belleville mahallesi komiser yardımcısının kavramı ilk kez kullandığı söylenmekte, kimilerine göreyse Paris’in doğu tarafındaki başıboş serseri haydutlar arasında apaçi kullanımı kendiliğinden ortaya çıktığı ifade edilmektedir. Dupin ve Moris’e göre apaçiler “… uzak batıdaki apaçi topluluğu gibi bizim medeniyetimizin yerli ayak takımıdır” (Tickner, 1997: 72; Kalifa, 2002: 19-37; Perrot, 1996: 68). Yine bir başka tanımlamaya göre apaçiler, 1900’lü yılların başında ne çocuk ne yetişkin, ergen denilebilecek yaş dönemindeki gençlerden oluşan ve genellikle yaptıkları acımasız eylemlerle anılan bir grup olarak tanımlanmaktadırlar (Kaluszinski, 2000: 12-17). Bu noktada apaçi kavramının Batı Avrupa ve Amerika’dan mülhem bir şekilde üretilerek kullanıldığına dikkat çekilmesi gerekmektedir. Nitekim gerek Avrupalı sömürgeci güçlere karşı gerek Amerikan İç Savaşı boyunca merkezî hükümetin iskân ve göç politikalarına karşı en fazla direniş gösteren ve “beyazların en çok çekindiği yerli kabile” olan Apaçilerin, hatta Çirikava Apaçilerinin kavramın oluşmasında önemli etkisi vardır (http://tr.wikipedia.org/wiki/ Apa%C3%A7i, 2012). İlginçtir ki, Amerika tarihinde daha ziyade “yağmacı” olarak bilinen Çirikava kabilesi ile Paris’te ayak takımları ve kenti yağmalayan insanlar için apaçi kavramının kullanılması gayet bilinçli bir kavramsallaştırmanın söz konusu olduğunu göstermektedir.

Fransa’da apaçilik kavramının ortaya çıkışı ile alakalı olarak tarihsel arka plandan haberdar olmamız meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Öncelikle apaçi kavramının, 19. yüzyılda “İki Dünya”nın karşılaşması bağlamında (medeniyet ve barbarlık, ilericilik ve ilkellik, şehir hayatı ve yabani hayat arasında) ortaya çıkan Amerikan kökenli bir imge olup, toplumsal işlevsizliğe ve toplum düzeninin aksamasına

neden olan bir duruma gönderme yaptığını görülmektedir. Nitekim 1840’lı yıllarda kıtadaki Fransız varlığı, göçmenler ve seyyahlar sayesinde Amerika’nın en batı kesimine ulaşmakta ve Fransız egemenliğindeki topraklar Apaçilerle komşu olmaktadır. Yayılmacı bir politika içerisinde olan Fransızlar için Apaçiler bir engel teşkil etmekte, Fransızların gözünde “iflah olmaz derece düşman, şiddete meyilli ve vahşi, kendi dürtüleri ve tutkularıyla hareket eden, ağırbaşlılıktan ve sükûnetten uzak” insanlar topluluğu olarak tanımlanmaktadır. Bu süreçlere paralel bir şekilde Amerikan yerlileri Kızılderililer ve Beyazların mücadelelerini konu alan pek çok roman42 yayımlanmakta ve Avrupalı’nın zihninde -özelde ise Fransızlar arasında- Apaçi imgesi yine barbarlığın, şiddetin ve medeniyet düşmanlığının bir temsili olarak belirginleşmektedir. Hızla çoğalan bu Kızılderili anlatısında Apaçiler; vahşilik, kan dökücülük ve acımasızlıkla tanımlanırken onun karşısında övülen Komançilerse, uysallık ve barışçıllıkla tanımlanıyordu. Apaçiler, medeniyete engel ve tehdit teşkil eden kötü yerliyi, Komançiler iyi yerliyi temsil ediyordu. Komançiler medeni olmasa da medeniyete boyun eğen vahşileri, Apaçilerse medeniyetin can düşmanı vahşileri ifade ediyordu. Diğer yandan 1831 tarihinde Fransa’nın Lyon şehrindeki işçi ayaklanmaları ve bu süreçte işçilerin yarattığı tahribat, medeniyete düşman barbar imgesi içerisinde işçilerin de yer almasına zemin hazırlıyordu. Artık işçi kesimi barbarlıkla, ilkellikle, düşmanlıkla, suçlulukla tanımlanacak ve medeniyet için bir tehdit olarak tasavvur edilmeye başlanacaktı. Bu durum kaçınılmaz bir biçimde Fransızların zihninde apaçilik ile işçi ayaklanmalarını ve daha sonraları Paris’te yaşanan birtakım düzen bozucu olayların birlikte düşünülmesine ve apaçi kavramının gündelik hayatta kullanılmasına yol açacaktı. Böylelikle 1900 yılına yaklaşılırken apaçi kavramı Fransız muhayyilesinde Paris serserilerini, suçlularını ve haydutlarını karşılamak için hazır bir metafor hâline gelmekteydi.

Apaçilik kullanımı bu manasıyla hızla kabul görmüş ve Amerika’nın önde gelen gazetelerinde bile kendisine yer bulmuştur:

42Kalifa bu durumu çok manidar bir şekilde özetlemektedir: “1800’li yıllar boyunca Kızılderililerin soyları gerçekte katledildikçe ve sayıları azaldıkça, Fransız edebiyatında bir imge olarak baş göstermeleri yayılıyor ve artıyordu. İlginç bir şekilde Kızılderililer gerçekte azalıyorlar, imgeleriyse artıyor ve çoğalıyordu. Apaçi imgesi de bu sürece paralel bir şekilde gitgide genişleyerek sinsi, aptal, katliam meraklısı, çirkin, hayvansı gibi nitelikleri de içerisinde barındıran bir kavrama dönüşüyordu” (Kalifa, 2002: 19-37).

“Paris'te bir polis memurunu katleden Liabeuf adlı Apaçi giyotine gönderildi. Sabaha karşı idam edilen bu suçlu, çivili eldivenleriyle meşhur biriydi. Devrimci sosyalistler idam yerini doldurdular. Giyotin düşünce birkaç isyancı silahla ateş attı. Orada bulunan polisler ve bekçiler karşılık verdiler. Bir polis şefi vuruldu, birçoğu yaralandı. İdam edilen suçlunun bir polis memurunu öldürmesi haftalardır Paris'in gündemindeydi. Sosyalistler ve muhalifler, cezanın hafifletilmesini talep ediyor ve polislerin yalancı şahitlikte bulunduğunu dile getiriyordu. Buna rağmen mahkeme, suçluya merhamet edilirse, gitgide polislere yönelik saldırıları arttıran Apaçilerin bundan cesaret alacağını düşündü. Suçlu, cellatın tatilde olması nedeniyle kararlaştırılan saatten 34 saat sonra idam edildi”43

(http://query.nytimes.com/gst/abstract.html?res=9807E0DD1230E233A25752C0A9619C9 46196D6CF, 1910).

Liabeuf olayı44 aslında sıradan hadise değildi. Bilakis Fransa üzerinden apaçilik olgusunun tüm Avrupa’nın gündemine oturmasına yola açmaktaydı. Bu olay Fransa’da iki temel apaçilik yaklaşımının oluşması ile sonuçlanacaktı. Birinci yaklaşımın sahibi sosyalistler ve anarşistler üzerinde büyük etkisi bulunan Gustave Hervé’dir. Hervé, Liabeuf’un bu davranışını yüce bir soyluluk olarak tanımlayacak ve apaçileri sosyal adaletsizliklerin bir sonucu olarak şiddete itilmiş kimseler olarak değerlendirecekti. Bir diğer yaklaşım ise ressam Wyndham Lewis tarafından Fransız arkadaşı Brzeska’nın kendisine Fransız apaçiliğinden bahsetmesi ve Lewis’in apaçiler ile ilgili resim yapması ile başlayacaktır. Lewis çizdiği bir resimde, işçi sınıfından iki kişinin, karşı cinslerini

43Aynı dönem gazetelerinden iki farklı örnek, apaçiliğin nasıl tanımlandığı ve algılandığı üzerine ipuçları vermektedir: Le Petit Journal gazetesinin 20 Ekim 1907 günkü kapağı: “Apaçiler Paris’in kanayan yarası”dır. Haber şöyle aktarılmaktadır: “Şehirde 30.000’den fazla serseri var ancak sadece 8.000 polis var. Son yıllarda kanlı suç olaylarının oranı hızla arttı. Bugün 30.000’den fazla gencin -ki yaşları 15-20 arasında- şehirde haydutluk yaptığı tahmin ediliyor. Kanunların zayıflığından güç alan bu silahlı orduya karşı elimizde ne var? Paris merkez için 8.000 polis (o dönemde “çavuş” deniyor aslında), banliyö içinse 800. Bu kadar az sayıda güvenlik gücü nüfusu artan bu şehre yetmiyor. Şehrin nüfusu 4 milyonu aştı.” Diğer örnek bir başka gazeteden; 23 Ocak 1910 sayılı Le Petit Journal İllustré’de şöyle yazıyor: “Caddelerde taşkınlık ve kanlı eylemler yapmaktan tutuklanan bir çete genci, 18 yaşında, sorgulanıyor. Sorgu sırasında hangi mağazayı nasıl bastıklarını gururla anlatırken bu vahşilikten mutluluk duyuyordu. Böyle anlatışı karşısında komiser yardımcısı dayanamayıp bağırdı: Bunlar Apaçilerin davranışları! Bunlar Apaçi! Komiser yardımcısı çocukluğunda Apaçileri anlatan romanlar okumuştu. Uzak batıdaki yerlilerle Paris’in sokaklarındaki çeteler arasında karşılaştırma yapmak mümkündü. Apaçi kelimesi buradan doğdu ve yayıldı. Artık büyük şehirlerdeki her çeteye apaçi deniyor. Gazeteler böyle kullanıyor. Gün geçmiyor ki apaçiler gazetelerde kendilerinden bahsettirmesin. Bu kelimenin artık sadece, Akademi’nin sözlüğüne girmesi kaldı” (http://fr.wikipedia.org/wiki/Apaches(Paris), 2011).

44Olay şöyle cereyan etmişti: “14 Ağustos 1909’da –polise saldırmadan 4 ay önce- Liabeuf kadın ticareti yapmak suçundan dolayı 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Herve’e göre Liabeuf’un tek suçu bir fahişeye âşık olmasıydı. Polis ise bu ilişkiyi ekonomik bir anlaşma zannederek yanlış anlamıştı. Liabeuf’un bu iddiayla hapse atılması onun gururunu zedeleyici bir davranıştı ve o da kendini tutuklayan polisten öcünü onu bıçaklayarak almıştı” (Antliff, 2010: 140-141).

erotik bir biçimde sıkıştırarak dans edişini tasvir eder ve akabinde 1914 yılında bir dergide Lewis, Paris’e övgüler içeren yazı yazar. Yazıda “asi bir gençlik” olan apaçilerin kültürel ve demografik boyutlarını Avrupa topluluğuna tanıtmasından dolayı Paris övülür. Ayrıca Lewis yazısında apaçilerin sadece müzik tutkularından değil onların bu eğlence biçimlerinin Paris ve Londra gece kulüplerinde “Apaçi dansı”na45 dönüşmesinden bahseder. Bahsedilen danslarda genelde şiddet ve erotizm temalı figürlerle icra edilmektedir (Antliff, 2010: 143-144; Tickner, 1997: 72). Fark edildiği üzere Lewis apaçi kavramına (Apache dance vs. gibi) yaklaşımları ile daha çok kültürel-politik açıdan bakarken; Herve ise bu olguyu kendi antimilitarist ve radikal siyasi tutumları üzerinden okumayı uygun görür.

Benzeri bir şekilde Antliff apaçiliğin, Avrupa’nın I. Dünya Savaşı öncesinin genel anlamda şiddete yaklaşım politikalarıyla beraber düşünüldüğünde daha anlaşılır bir hâle geleceğini düşünmektedir:

“I. Dünya Savaşı’ndan önce Avrupa’da kabul edilebilir ve kabul edilemez şiddet biçimlerini tanımlamak üzere sınıf, vatandaşlık, etik, estetik gibi kavramlardan faydalanıldı. Bu süreçte sınıf kavramı ele alındığında Apaçi imajı aydınlatıcı bir “baston” görevi görmüş oldu. Burjuvazi, hükümet ve baskın medya için Paris apaçileri çeşitli şiddet yollarına başvuran ahlaksız katillerdi. Bu yüzden apaçi terimi,- Liabeuf olayında olduğu gibi- sadece hukuk kurallarına bir tehdit olarak değil medenileşmeye, çağdaşlaşmaya da bir tehdit olmuş ilkel bir barbarlık olarak ele alınmıştır. Buna karşılık anarşistler bu tür davranışların ayrılıkçılığa dayalı değil etik olarak motive edici davranışlar olduğunu savunur. Herve’e göre Liabeuf kendisini kadın tüccarı olarak suçlayan polisi bıçaklarken aynı zamanda sevgilisinin onurunu ve aralarındaki aşk ilişkisini de kurtarmış oluyordu. Bu mantıkla bakıldığında apaçilerin şiddete, kendilerine onurlarını kırıcı davranışlar sergilendiğinde başvurdukları anlaşılmaktadır” (2010: 161).

Ne ilginçtir ki Fransa’da 1900’lü yılların hemen başlarında neredeyse toplumsal bir sınıfa dönüşmüş olan apaçiler tıpkı günümüz apaçileri gibi; giyim-kuşam tercihleri, dansları ve fiziksel görünüşleri ile göz alan, dikkat çeken bir durumdaydılar. Daha

45Kalifa, Paris’te kavga ve şiddete bulaşan, dans etmekten büyük keyif alan gençlerin apaçi olarak tanımlanmalarında, Fransızların zihninde daha önceden yerleşmiş olan Amerikan yerlisi Apaçi imgelerinin önemli bir etken olduğuna dikkat çekmektedir: “Apaçi kabilelerinin en bilinen bir özelliğiyse dans etmeye olan eğilimleri ve danslarıdır. Apaçilerin danstan büyük bir zevk aldığı kabul edilmektedir ve ayrıca ahlaksızlıkla, düşmanlarına işkenceyle, kadınlara kötü davranmakla itham edilmektedirler. Bütün bu tanımlar, 1900’lü yıllardaki Paris genç apaçileri için de benzer şekilde kullanılan kelimelerin kullanılmasına ya da tersten bu davranışları yapanların apaçi olarak adlandırılmasına yol açmaktaydı” (Kalifa, s.19-37).

ziyade sivri tepeli kep veya melon şapka, briyantinli ve kâküllü saçlar, canlı, ipekli atkılar beraberinde yakasız t-shirtler ve göşterişli ayakkabılar dış görünüm itibarıyla Fransız apaçisinin belirleyici unsurları arasındadır (Tickner, 1997: 73). Apaçi gençler genellikle çeteler halinde takılmakta ve kendilerine ait tarzlarını, gerek sevdikleri kız için ya da çetelerinin gözüne girmek maksadıyla ve illa ki göz alıcı gözükmek adına korumaya çalışmaktadırlar (http://fr.wikipedia.org/wiki/Apaches(Paris), 2011). Genelde Paris’in işçi sınıfı46 ve fakir gençlerini temsil eden apaçiler için dans etmek ayrı bir tutkuya dönüşmekteydi. Apaçi dansı hakkında Tickner’ın (1997: 73) Tatler’e atıfla yapmış olduğu “Apaçi dansı; dejenere olmuş, 20. yüzyıl çağdaşlığının ürünü gibi görünen yarı deli yaratık olan Paris holiganlarının dansıdır” açıklaması; ilginç bir şekilde günümüzde apaçi dansına karşı kullanılan dışlayıcı-horlayıcı söylemin aslında en temelde sınıfsal bir ayrıma da yaslandığını fark etmemize imkân tanımaktadır.

Perrot’un (2007) apaçiler ile ilgili yapmış olduğu kapsamlı çalışmaya göre bu gençler, kendilerine yakıştırılan ve aşağılamaya yönelik apaçi ismini -Türkiye’dekinin tam aksine- meydan okuma şekli olarak sahipleniyorlar:

“Apaçiler fakir banliyö mahallelerinin çocukları olarak sokaklarda büyüyorlar, okuldan kaçıyorlar ve çalıp çırpıyor, gasp ediyor ve polisle cedelleşiyorlar. Her çetenin kendi alt isimleri oluyor ve çeteleşme 14-15 yaşlarında başlıyor. Apaçiler kızlarla olan ilişkilerini böbürlenerek anlatmayı, burjuvayı soymayı, bir polisi dövmeyi çete reisinin gözüne girmek maksadıyla yapıyorlar. Çetelerin oluşumu, ilkokuldaki arkadaşlıklarına, hapisteki tanışıklıklara ve aynı mahallede yaşamaya dayanıyor. Ancak çetelerde sağlam bir örgütlenme yok, ufak bir anlaşmazlıkla bütün grup dağılabiliyor. Apaçilik, bir gençlik macerası olarak yaşanan ve zamanı geldiğinde terk edilen bir şey. Tıpkı bir geçiş ritüeli gibi. Yetişkin hayatındaki düzene girmeden önce son bir eğlence ve oyun arayışı. Çalışmayı reddetmek, başıboş takılmak, ot çekmek, alkol almak, kızların peşine düşmek ve elbise merakı… Apaçiler, Paris’in çevre mahallelerinde yaşıyorlar ve şehir merkezine de sık sık uğruyorlar. Bütün bir şehir onların krallığı gibi, hiç sınır tanımıyorlar. Çoğunlukla evlerinin dışındalar, gezici festivallere uğruyorlar, akordeonla dans ediyorlar. Durmadan açığa çıkan bir eğlence ve coşku duygusu hakim. Kızlarla ilişkileri çok karmaşık: Bazı kızların sevgilileri ve koruyucuları var. Bu koruyucular kızları hem dövüyor hem seviyor. Kadınını dövmek bir erillik göstergesi. Yine de kadınlar erkekleri seçiyorlar, sevgili değiştiriyorlar, erkeklerle kanlı bıçaklı da oluyorlar. Aynı zamanda bir fuhuş olgusu da var. Apaçiler, kendi

46Apaçi kavramının Paris’teki işçi sınıfı kökenli gençlerin oluşturduğu suç çeteleri olarak tasvir edilmesi hakkında bakınız: (Bruno, 2007: 107-111; Castel, 2006: 777-808; Yvorel, 2009: 4-9; Boucher, 2007: 111-124).

coğrafyalarıyla, kendi hiyerarşileriyle, kendi dilleriyle bir mikro toplum oluşturuyorlar. Argo dilini her gün dönüştürüyor ve yeniliyorlar, kendi farklılıklarını ortaya çıkarmak istiyorlar. Dövme yaptırıyorlar, pastoral semboller kullanıyorlar, provokatif sloganlar atıyorlar: “İneklere ölüm”, “yaşasın anarşi”, “Zindan benim tabutumdur”. Üç şeyden belirgin bir biçimde nefret ediyorlar: Burjuvalar, polisler ve iş. Toplumu kabul etmiyorlar, otoriteyi takmıyorlar ve işçileri köle olarak görüp çalışmayı reddediyorlar. Gençliği, çalışmak değil çalıp çırparak ve kadınlarla vakit geçirmelik olarak görüyorlar; şiddetlerinden tuzu kurular kadar zayıflar da nasibini alıyor. En temelde umutsuzlar. Hayat projeleri yok ve anın belirsizliği içinde yaşıyorlar. Gidişatlarının kötü biteceğini biliyorlar ve bu onları daha da karamsar yapıyor. Sonunda onları bekleyen şey ya cezaevi, ya da sokak kavgalarıve erken bir ölüm. 18 yaş altındaki bir çeteden 7’si zorunlu çalışmaya gönderilmiş, 6’sı orada ölmüş. Apaçiler her ne kadar isyankâr olsalar da devrimci değiller. Topluma bakıyorlar ve toplumu taklit ediyorlar. Agresifliklerinin kökeninde de bu taklit arzusu var. Toplumsal normlar onları kabul etmiyor ve onları belirsiz, gri günlerin monotonluğuna hapsediyor” (Perrot, 2007: 71-78).

Perrot’un (2007) apaçiler üzerine yapmış olduğu bu kapsayıcı analizde bahsini ettiği birtakım özellikler ile saha çalışmamız boyunca apaçi gençlik olarak tanımlanan gençlerde var olan pek çok davranış kalıbı arasındaki şaşırtıcı derecede benzerlikler tartışmayı değerli ve gerekli kılıyor. Bu ana tartışmayı çalışmamızın sonuç bölümüne erteleyerek, öncelikle Fransızca akademik literatürde apaçiliğin ne anlamlarda kullanıldığına değinecek sonrasında ise apaçiliğin Amerika’daki yansımalarını kısaca aktararak, apaçilik kavramının âdeta bir soy kütüğünün çıkarılmaya çalışıldığı bölüm ile sonlandırılacaktır.

Apaçi kavramının Fransızca akademik, sosyal bilimler ve genel dil sözlüklerindeki karşılıkları da kavramın nasıl bir anlamsal seyir takip ettiğini özetlemektedir: “Apaçilik”, 1908 Larousse sözlüğünde “gayriahlaki kişiler topluluğu” olarak tanımlanıyor -buradaki gayriahlaki kavramı, toplumsal normlara aykırılık anlamında kullanılmaktadır- (Perrot, 2007: 71-78). Fransız akademi sözlüğünde ise apaçi; “Kanun dışına çıkan, kötülük yapan, topluma karşı isyan eden, ne hırsızlıktan ne cinayetten geri duran kişi. Üç kağıtçı ve acımasız olmalarıyla tanınan Peaux-Rouges yerlilerinden bir kabileye gönderme olarak kullanılır” (Dictionnaire de l’Académie Française -Fransız Akademisi Sözlüğü-, 1932). Güncel Fransız Sözlüğü’nde kavramın biraz daha yumuşadığını gözlemlemekteyiz; “Büyük bir şehirde, şüpheli davranışlar sergileyen ve her zaman kötü bir hamle yapmaya hazır kişi. (Eski bir kelimedir) “Banliyödeki

karanlık bir sokakta silahlı iki apaçi tarafından saldırıya uğradı ve gasp edildi.” (eş anlamlısı: serseri, haydut) “bıçak kullanmada ustalaşmış apaçilerin yerini makinalı tüfekleri olan gangsterler aldı.” (Dictionnaire du Français Contemporain -Güncel Fransızca Sözlüğü-, 1966). Aynı tarihlerde Fransızca bir etimoloji sözlüğünde ilk kullanımına atıfla; 1902’de Matin ve Journal gazetelerinin gazetecileri tarafından “yerli halklar arasındaki Apaçilerden esinlenerek, şehirde haydutluk yapanları tarif etmek için kullanılmaya başlanan kelime” şeklinde tanımlanmaktadır (Nouveau Dictionnaire Etymologique -Yeni Etimoloji Sözlüğü-, 1968). Bir başka sözlükte “Cinayet, hırsızlık veya gasp yoluyla Paris’i ve büyük şehirleri kırıp geçiren haydut, şer kişi. Tehlikeli, genç kişi” olarak tanımlanır apaçi (Trésor de la Langue Française -Fransız dilinin hazinesi-, 1974). Fransız dili sözlüğünde ise; “1902’de acımasız ve vahşi yerlilerden esinlenilmiştir. Eskimiştir. Anlam olarak büyük şehirde bulunan ve her türlü kötülüğü yapabilen serseriler”dir (Le Grand Robert de la Langue Française, 1992). 2000’li yıllarda ise artık kelime hakkında çok daha kısa tanımlamalar yapılmaktadır: “1900’lü yıllarda büyük şehirlerdeki serseri ve suçlular” (Dictionnaires Le Robert, 2005); “(eski bir kelime) Suçlu, serseri” (Le Petit Larousse İllustré, 2005).

Apaçi kavramı Amerikan tarihi boyunca da hiç gündemden düşmeyecektir. Nitekim Amerikan yerlilerinin en savaşçı kabilesi olarak bilinen Apaçiler, uzun süre yerliler ile Amerikan hükümeti arasında devam eden savaşlarda en önemli figürlerden birisi olarak belirmekteydi. Amerikan toplum hayatında da bu sebepten apaçi gerek saç şekliyle, gerek kıyafet-moda görünümleriyle, gerekse de müzik dünyasında ve dans47

47Uprock veya rocking diye bilinen sokak dansının tarihine baktığımızda, bu tarzı ortaya çıkartan iki kişiden birisinin lakabının Apaçi olmasının ve sokakla, şiddetle dansın birleştirilmesinin “uprock”ın figürlerine yansımasında, apaçi isminin seçilmesinin boşuna olmadığını anlıyoruz: ‘Uprock veya rocking’in 1968 yıllarında Brooklyn/Bushwick’te iki adam tarafından oluşturulduğunu görürürüz: “Rubberband man” ve “Apache”. Bu dans gangster kültürünün bir ürünü. 60’lı-70’li yıllarda Brooklyn birçok sokak gangsterine ev sahipliği yapıyordu. Rubberband ve apache de bu tarz şiddet dolu bir hayata oldukça alışkındı. Çevreleri hep böyle tehlikelerle dolu olsa da, hayatlarının gayesi başlarını derde sokmak değildi. Dans etmeyi ve enerjilerini daha yaratıcı alanlara aktarmayı seviyorlardı. Rubberband man ve Apache sokak köşelerinde radyo dinlerken dans ediyorlardı. Bu dans da rocking (sallanma) şeklinde gelişti. Rocking-Uprocking gelişirken, karşıdaki rakip dansçıya karşı rekabetle, zamanla jerk (sıçrama-titreme) denilen vücut hareketleri ve el kol hareketleri eklendi. Rubberband man ve apache benzersiz ve orijinal sokak dansları oluşturmak için, yeni figürler ve hareketler eklemeye devam etti. Birçok gangster sokak köşelerinde birbirleriyle bu tarz dansları etmeye başladılar. 70’lerde artık uprocking bir ganster dansı olarak nitelendirilmiyordu. Birçok ergen-genç erkekler tarafından yapılan yerel bir dans olmuştu. Gençlerin çeşitli partilerinde ve festivallerde hep bu danslar edilmeye başlandı. Bushwickliler de bu dansın çıkış yeri olduğu için bu konuda en iyiler olarak biliniyordu. Şöyle anlatılan bir hikâye var: bu dansın kurucularından rubberband man, karşısındaki bir dansçıyla, dans savaşına giriyorlar ve ödül olarak karşısındaki dansçının kız arkadaşını koyuyorlar. Bu adam kazanınca kızı alıp çıkarken, diğeri de bunu vurup öldürüyor” (http://www.thefullwiki.org/Uprock, 2011).

çeşitliliğinde yansımaları ile sürekli gündemde olmuştur. Apaçi tarzı saç kesimi ilk kez 1920’lerde “Teddy boy” gençlik akımıyla beraber anılmıştır (Sullivan, 2008: 2). Fakat asıl anlamda apaçi saç şekli 1950’lerde (http://play-through-history-fashion.blogspot. com/2009/11/males-hairstyle.html, 2012) birkaç seneliğine de olsa gündeme gelmiş ve