• Sonuç bulunamadı

Anahtar Kelimeler: : Cıngırlak, Toroslar, Oyuncak, Yörük

Belgede TEBLİĞLER KİTABI (sayfa 90-93)

Giriş

Oyun nasıl çocuğun hayatının en önemli ve en ciddi uğraşısı ise, oyuncaklar da çocukların hayatlarındaki en önemli şeylerdir.

Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’nde “yetenek ve zekâ geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence veya bedence ve kafaca yetenekleri geliştirmek amacıyla yapılan, çevikliğe dayanan her türlü yarışma” olarak tanımlanan oyunu Huizinga, isteyerek ve kurallı bir şekilde belirli bir mekânda yapılan faaliyetler olarak tanımlarken Spencer ise gerekli olmayan fazla enerjinin atılması olarak tanımlamıştır.

Frokel de özellikle çocukluktaki oyunları hayatın çekirdeği olarak görür ve çocukluk döneminde oyunun önemli bir eğitim aracı olduğunu söyleyerek, çocuğun dünyayı oyun içerisinde tanıyıp kendini oyun içerisinde dışa vurduğunu söyler.

Oyunlar çocukların kendilerini gösterecekleri alanlardır. Atalarımızın dediği gibi “Oynamayan tay at olmaz.” bunun içindir ki Osmanlı İmparatorluğu’nun devşirme sistemi içerisinde yetenek avcıları olan “turnacıbaşılar” çocukları oyun oynarken takip ederler ve yetenekli çocukları oyunda keşfederlerdi. Türkçe’deki “turnayı gözünden vurmak deyimi” de buradan gelmektedir.

Çocuğun sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için en doğal öğrenme ortamı olan oyun, yetişkinler tarafından boş zamanı geçirmeleri için yapılan bir uğraş gibi görünse de çocuk için, en önemli iştir.

Anne ve baba çocuklarıyla oyun oynamalıdır. Böylece hem aralarındaki iletişim güçlenecek hem de çocuklarını daha fazla tanımaları mümkün olacaktır.

Ana karnında sürekli hareket eden insan yavrusu, doğduktan sonra da bu hareketlilikten hiç vazgeçmez. Emekleme devresinde artan bu hareketlilik, yürümeye başlar başlamaz oyuna dönüşerek çocuğun en önemli uğraşı ve işi olur.

Bu dönemde çocuğun gelişmesinde yeme içme ve sevgi ne kadar önemli ise oyun da en az bunlar kadar önemlidir. Başka bir söyleyişle çocuğun sağlıklı gelişimi için sevgiden sonra belki en önemli ihtiyacı oyundur.

Oyun çocuğun kas gelişimini sağlarken enerji boşalımını ve günlük hayattaki gerilimlerden de kurtulmasını sağlayarak onun ruhi yönden de sağlıklı gelişmesini temin eder.

Schiller’in dediği gibi insan, insan olduğu zaman oyun oynar, oyun oynadığı zaman insan olur.

Oyun sözcüğünün hemen çağrıştırdığı bir sözcük de “çocukların oynayıp eğlenmesine yarayan şey” diye tanımlanan oyuncak sözcüğüdür.

Oyun nasıl çocuğun hayatının en önemli ve en ciddi uğraşısı ise oyuncaklar da çocukların hayatlarındaki en önemli şeylerdir.

Oyunun eğitim ve öğrenmede sıkça kullanılmaya başlanmasıyla beraber oyunların ayrılmaz parçaları olan oyuncaklar ve bunların üretilip kullanılması da önem arz etmeye başlamıştır. Fakat ders kitaplarında, zeka testlerinde vb. şeylerde gördüğümüz hazıra konmacılık burada da kendini göstermiş okullarda, anaokullarında, parklarda ithal oyuncaklar boy göstermeye başlanmıştır.

Ülkemizde oyuncak üretilmeye başlansa da üzülerek söylemeliyiz ki, bunların çoğu kopya ve taklit ürünler olmaktan öteye gidememektedir.

Hâlbuki bu noktada biz, kendi milli oyunlarımızı canlandırırken, tabi ki, milli oyuncaklarımızı da canlandırıp belki birkaç yeni dokunuşla çocuklarımızın hayatına sokup okullarımızda, anaokullarımızda ve parklarımızda kullanabiliriz.

Ben Toroslardaki Yörük çocuklarının kendilerinin yapıp kendilerinin oynadığı bir oyuncağı tanıtmak istiyorum. Cıngırlak…

Cıngırlak sözcüğünü inceleyecek olursak, bu sözcük bir yansıma sözcük olan cıngır sözcüğünden fiil yapma eki -la/-le ve daha sonra da -k fiilden isim yapma eki ile türetilmiş bir sözcüktür.

(cıngırlak < cıngır (isim kökü)+ la- (isimden fiil yapma eki)- k (fiilden isim yapma eki). Yani oyuncağımızın adı Türkçedir.

Yörük çocukları öncelikle dağdan bir ardıç ağacı veya çam ağacı bulurlar. Ancak bu ağaç yaş yani canlı bir ağaç olmamalıdır. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi Yörükler dağlardaki yaş ağaca el vurmazlar. Bunu günah sayarlar. İkincisi, yaş bir ağaç kesilir ve bu oyuncak yapılırsa zamanla eğilir ve bel verir. Onun için dağda kurumuş çok büyük olmayan ortalama yedi-sekiz metre uzunluğunda bir çam veya ardıç ağacı kesilir. Bu ağacın dalları budanır, kızıl kabukları sıyrılarak temizlenir ve hazır hale getirilir. Bunları yaparken bu çamın ya da ardıcın dallarından doksan - doksan beş santimetre uzunluğunda bir kazık hazırlanır. Bu kazık yere çakılır. Dalları budanmış ve üzerindeki kızıl kabukları sıyrılarak temizlenmiş yedi-sekiz metre uzunluğundaki çok kalın olmayan ağacın dip tarafında dört metre, incelen tarafında da üç - üç buçuk metre kalacak şekilde kömürle çizilerek işaretlenir.

Bu işaretlenen yer, daha önce hazırlayarak yere çaktığımız kazığın girebileceği şekilde oyulur. Bu oyuğun içine taşlarla ezdiğimiz kömür konulur ve bir miktar da zeytinyağı dökülür.

Hazırladığımız bu ağaç yere çaktığımız kazığa yerleştirilir. Böylece bu oyuncakla oynarken cıngır cıngır diye bir ses çıkması sağlanır. Oyuncak adını bu sesten almıştır.

Oyuncağın oynanmasına gelince; Bir çocuk kalın tarafa geçerek ağacın üstüne oturur ve iyice tutunur. Ağacın ince tarafına geçen çocuk ise, buradan tutunarak ağacı döndürmeye başlar. Dönerken hızlanır, iki üç adım attıktan sonra karşısındaki arkadaşının da çökmesiyle kendisi havalanır. Tekrar iner, tekrar iki üç adım atar ve tekrar havalanır. Böylece dönüp dururlar.

Bu oyun çocukların kas gelişimini sağlayacak bir şekilde oynanırken karşısındaki arkadaşı ile uyum içinde oynaması, dikkatini de geliştirir. Yani cıngırlak ile oynarken karşıdaki insanı yenmeye çalışmaz, aksine onunla uyum içerisinde oynamaya çalışırsınız. Eş ile ne kadar uyumlu olunursa o kadar uzun süre düşmeden cıngırlakla oynanılabilir.

Torosların tepelerindeki yörük çocukları daha oyunlarını oynarken biz olmayı öğrenirler.

Hızar atölyelerinde yapılmış belki mimarların küçük dokunuşlarıyla çok daha güzelleşmiş cıngırlaklar okulların bahçelerinde ya da parklarda kum havuzları üzerine çocuklarımıza sunulamaz mı? Ne dersiniz?

Kaynaklar

Büyük Türkçe Sözlük (2005), Türk Dil Kurumu, Ankara

EREN, E. (2014). “Oyun ve Eğitim”, Artı Eğitim, Sayı: 109, İstanbul, s. 44-46. SAYIM, A. (2014). “Çocuk ve Oyun”, Artı Eğitim, Sayı: 109, İstanbul, s. 54-55.

TUĞRUL, B. (2014). “Doya Doya Oyun Oynamak”, Artı Eğitim, Sayı: 109, İstanbul, s. 56-57. DÖNMEZ,N.B. (2000). Oyun Kitabı, Esin Yayınevi, İstanbul

1924 İlkokul Tarih Ders Programı ile 2017 Taslak Sosyal Bilgiler

Belgede TEBLİĞLER KİTABI (sayfa 90-93)