• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM

2.3. Ana dili Eğitimi ve Ana dilinde Eğitim

Özellikle ulusçuluk akımlarının etkisiyle yeniden yapılanan dünyada ulus devletlerin kurulmaya başlamış olması bazı kavramları da insanlar için önemli kılmaya başlamıştır. Her ne kadar ulus devlet olarak birçok devlet kurulmuş ve bu devletler bir etnik kimliğe dayandırılmışsa da bu şekilde bir etnik kimlikten oluşan bir devlet bulmak olanaksızdır. Ulus devletlerin içinde bile birçok farklı etnik kimlikler var olmaya devam etmişlerdir. Ancak, devleti kuran etnik grubun diğer gruplar üzerinde asimilasyon politikaları genel itibariyle var olagelmiş, bu politikaların en başında da azınlık gruplarının kullandıkları ana dillerine uygulanan politikalar gelmiştir. Bu bağlamda, daha da önem kazanan “ana dili eğitimi” daha çok içerideki azınlığın kendi dilinin yeni nesillere öğretilmesi ve kültürün bir parçası olarak geliştirilmesi kavramlarını içermektedir. “Ana dilde eğitim” ise ana dili eğitimini de kapsayacak şekilde eğitim müfredatının azınlığın kendi dilinde verilmesi demektir.25

Ana dili eğitimi konusu bilimsel kaynaklarda yukarıda tanımlanan şekliyle geçtiği gibi, aynı zamanda azınlık haklarının tartışıldığı siyasi zeminin dışında, insanların konuştukları kendi dillerinin gelişimi şeklinde de anlaşılmıştır. Özellikle ana dili eğitiminin küçük yaşlardaki insanların kişisel gelişimlerine önemli ölçüde katkıda

23 Günday, Ş. (2003). Zihin Felsefesi, Asa Kitabevi, Bursa, s. 20.

24 Seçen, S. (2011). Anadilde Eğitim ve Türkiye Uygulaması. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Ankara. S. 15

bulunduğu saptanmıştır. Bunun yanında ana dilindeki yeterliliğin, diğer derslerde de başarının bir ön şartı olduğu ortaya konulmuştur.26

Bu bağlamda çocukların dil edinimlerinde anne babalara önemli görevler düştüğü gibi, okul yıllarında da eğitim kurumlarının bu görevi yerine getirmeleri gerekmektedir. Çünkü, dilin doğru kullanımı ve geliştirilmesi uzun yıllara yayılan bir mesele olduğu gibi önemli ölçüde de gayretleri gerektirmektedir. Bu gayretler; gerek öğrenen çocuklar tarafından gerek anne babalar tarafından gerekse eğitimi veren eğitim kurumları tarafından özenle ele alınmalıdır. Bunun yanında dilin doğru kullanımı özendirilmeli, yanlış kullanımlardan mümkün olduğunca kaçınılmalıdır. Çünkü, dilin kendisi yaşayan bir varlık olduğu için bünyesine giren yanlışlar, bu hâli ile devam etmektedir. Dil ile kazanılan zenginlik, çocukların duyuşsal ve bilişsel gelişimlerini de önemli ölçüde etkilediği için, çocuklarda at başı giden vücut gelişimi ve dil gelişimi eş zamanlı olarak ele alınmalı, planlı ve programlı bir şekilde ana dili öğretilmelidir.27

Ana dili eğitimi konusu, içinde özellikle birden çok ulusu barındıran devletler içerisinde önemli bir mesele olagelmiş, bu doğrultuda şartlara göre birtakım formüller geliştirilmiştir. Birden fazla dilin, ana dili olarak yaşadığı coğrafyalarda bu mesele her zaman önemli bir konu olmuştur. Ana dili eğitimi de ülkeden ülkeye farklılık gösterecek şekilde ele alınmıştır. Örneğin, farklı okul türleri açarak, içindeki azınlıkların ana dilini eğitim kurumlarında öğreten ülkeler olduğu gibi, bunu farklı öğretim biçimlerinde de ele alanlar olmuştur. Farklı okul türleri dendiğinde açılacak olan kamu okulları veya özel okullarla ana dili eğitimi verenler olduğu gibi, aynı eğitim kurumunun içinde 2 farklı ana dili veren veya birini seçmeli dil olarak veren uygulamalar da mevcuttur.

Devlet politikalarında ülke içindeki ikinci bir ana dilin nasıl ele alındığı da önem arz etmektedir. Bazı devletler ikinci dili de resmi dil kabul etmiş ve her iki dilde eğitimi kamu okullarında ayırt etmeksizin vermiştir. Örneğin; Belçika, İsviçre ve Finlandiya’da, farklı bölgelerinde hangi dil kullanılıyorsa eğitim de o dilde verilmektedir.

26 Çavuşoğlu, A. (2006). “Ana Dili, Edinimi, Öğrenimi ve Geliştirilmesi”. Erciyes Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi. Cilt 11, sayı 1. s. 40-45

Çin, Rusya ve Hindistan gibi çok uluslu ve çok kültürlü; aynı zamanda birçok dilin konuşulduğu ülkelerde her ulusun kendi dilini öğrenip öğretmesi anayasal güvence altına alındığı gibi, o ülkelerin resmi dilleri olan Rusça, Çince ve Hintçe de bütün okullarda öğretilmektedir.

Birçok ana dilinin konuşulduğu devlete örnek olarak gösterilebilecek İspanya’da ise birbirinden farklı uygulamalar göze çarpmaktadır. Öncelikle İspanya’nın bütününde İspanyolca öğretilmektedir. Bu ülkede sadece İspanyolcanın resmi dil olarak öğretildiği bölge olduğu gibi her iki dilinde resmi dil olarak öğretildiği bölge de bulunmaktadır. Bunun yanında ikinci dilin resmi dil kabul edildiği ve aynı zamanda İspanyolcanın da öğretildiği yerler de vardır.

Kanada'da ise Fransızca ve İngilizcenin resmi dil olması sebebiyle ülke içinde her iki dilde de eğitim verilmektedir. Hatta farklı bölgelerde yoğunlaşmış başka uluslar isterlerse kendi dillerinde de eğitim yapabilmektedirler.

Diğer bazı ülkelerde ise kamu destekli özel okullar bulunmaktadır. Bu okullarda ülkenin resmi dili olmayan fakat azınlıklar tarafından konuşulan diller öğretilmekte ve kamu kaynaklarından beslenmektedirler. Almanya ve Fransa’da bu duruma örnek gösterilecek okullar bulunmaktadır.

Çin, Hindistan, Rusya, Fransa, Hollanda, İsveç gibi birçok ülkede ana dili eğitimi birinci sınıftan itibaren yoğun olarak verilmeye başlanmışken, sonraki yıllarda ülkenin resmi dili de yavaş yavaş müfredata girmeye başlamakta ve hatta lise yıllarında müfredatın tamamına yakını ülkenin resmi dilinde yapılmaktadır. Rusya örneğinde rastlanabilecek uygulamada, resmi dilde eğitim sadece bir devlet politikası olarak bulunmamakta, aynı zamanda bu konuda toplumsal bir talep de olmaktadır. Çünkü, bu yaştan sonra ülke içerisindeki gençler resmi dillere çok daha fazla ihtiyaç duymaktadır.28

28 Çelik, Z. (2013). “Anadilde Eğitim: Dünyada Yaygın Uygulama Modelleri”. Seta Perspektif. Sayı