• Sonuç bulunamadı

Ancak Ola¤an veya Ola¤anüstü Yasa Yollar› ile Düzeltilebilir ÖZET: Sanık, kasten yaralama suçuna teşebbüs suçundan yargılanmıştır

Uyuşmazlık, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı ile birlikte verilen denetimli serbestlik tedbirine ilişkin hukuka aykırı uygulamaların yasa yararına bozma yolu ile incelenip incelemeye-ceği noktasında toplanmaktadır. Hükmün bünyesine dahil bir konu-daki hukuka aykırılık infaz aşamasında alınacak bir kararla düzelti-lemez. Bu nedenle hükmün bünyesine dahil bir konudaki hukuka ay-kırılık ancak olağan veya olağanüstü yasa yolları ile düzeltilebilir.

Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kararı itiraz yasa na tabi olması nedeniyle gerek itiraz edilerek ve gerekse itiraz yolu-na başvurmaksızın kesinleşmesi halinde olağanüstü yasa yolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşkuya yer yoktur.

Yasa yararına bozma konusu olan hukuka aykırılığın, hükmün infa-zı sırasında kararı veren mahkemeden anılan yükümlülüğün değişti-rilmesi ve gerektiğinde başka bir yükümlülüğe karar vedeğişti-rilmesinin

is-●

tenmesi yoluyla giderilmesi olanaklı değildir. Hukuka aykırılık an-cak yasa yararına bozma konusu yapılarak giderilebilir.

➣ 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 231, 309.

➣ 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m. 98.

K

asten yaralama suçuna teşebbüsten sanık Himmet’in 5237 sayılı TCY’nın 86/2, 86/3-c, 35, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 1.500.- Li-ra adli paLi-ra cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası’nın 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, aynı yasanın 231. maddesinin 8. fıkrası uyarınca sanık hak-kında beş yıl denetim süresi belirlenmesine ve denetim süresi içerisinde anı-lan fıkrasının (c) bendi uyarınca takdiren yirmibeş adet fidan dikmesi husu-sunda yükümlülük belirlenmesine ilişkin, Acıpayam Sulh Ceza Mahkeme-si’nce verilen 25.11.2009 gün ve 312-316 sayılı karar itiraz edilmeksizin ke-sinleşmiştir.

Anılan karara karşı Adalet Bakanlığı’nca “fidan diktirme mükellefiyeti-nin para sarfı ile yerine getirilebilecek maddi bir edim ihtiva ettiği, hakim ce-za ve mükellefiyet tayininde takdir yetkisini haiz ise de bu takdirini yasada-ki ilkeler çerçevesinde kullanmak durumunda olduğu, işlenen suçla ilgisi bu-lunmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen ‘fidan diktirme’ mü-kellefiyetine hükmedilemeyeceği” görüşüyle yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nce 22.06.2011 gün ve 7178-8787 sayı ile;

“5271 Sayılı Yasanın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının ge-ri bırakılması kararı vege-rilip, beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbige-rine ta-bi tutulan sanık hakkında, anılan maddenin 8. fıkrasının (c) bendi uyarınca hükmolunan yükümlülüğün yasanın amacına uygun, denetime elverişli ol-maması ya da infaz yeteneğinin bulunol-maması halinde, infazı sırasında gerek Cumhuriyet Savcılığı, gerekse denetimli serbestlik şube müdürlüğünce yü-kümlülüğün değiştirilmesinin mahkemeden istenmesi halinde mahkemece is-temin değerlendirilmesi ve gerektiğinde başka bir yükümlülüğe hükmolun-ması mümkün bulunmakla, bu hususun kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilmesi yerinde görülmediğinden istemin reddine” karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ise 27.09.2011 gün ve 175515 sa-yı ile;

“Mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip, beş yıl denetim süresi belirlendikten sonra denetim süresi içinde yirmibeş

fidan dikme yükümlülüğüne karar verilmiştir. Belirlenen yükümlülük CMK’nun 231/8. maddesine aykırıdır. Bu fıkraya göre tespit edilen yüküm-lülüğün sanığın ıslahı amacına yönelik olması ve maddi külfet getirmemesi gerekmektedir. Oysa denetim süresi içerisinde 25 adet fidan dikme yüküm-lülüğü, sanığın ıslah amacına yönelik olmadığı gibi sanığa maddi bir külfet yüklediğinden dolayı yasaya aykırı bulunmaktadır.

Belirlenen yükümlülüğün hukuka aykırı olduğunun ileri sürülmesi halin-de karar veren mahkemece yükümlülüğün halin-değiştirilebileceğine dair düzenle-me 5271 Sayılı Kanunda olmadığı gibi, hükmolunan denetimli serbestlik ted-birinin ne şekilde yerine getirileceğini düzenleyen 5402 Sayılı Kanunda da yoktur. 5275 Sayılı Yasanın mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çekti-rilecek cezanın hesabında duraksama başlığını taşıyan 98. maddesi gereğin-ce hükmün bünyesine dahil bir hususta hukuka aykırılığın infaz aşamasında alınacak kararla düzeltilmesi imkanı bulunmamaktadır.

Hükmün açıklamasının geri bırakılması kararı 5271 sayılı CMK’nun 231/12. maddesi gereği itiraz yasa yoluna tabi olduğundan, itiraz edilerek ya da itiraz edilmeden kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasa yolu olan ka-nun yararına bozma yoluna konu yapılabilmektedir. Kaka-nun yararına bozma yasa yolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesindeki koşullar bakımından denetlenip, hükmün açık-lanmasının geri bırakılması koşulları bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, da-ha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, su-çun inkılap yasasında belirtilen suçlardan olup olmadığı, Askeri Ceza Yasası ile büyükler açısından 3713 Sayılı Yasa kapsamındaki suçlardan olup olma-dığı, denetim süresi ile denetim süresi içerisinde uygulanacak denetimli ser-bestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilmediği hususlarına ilişkin hukuka ay-kırılık nedeni ile bozulabilecek, saptanan hukuka ayay-kırılıkların yeni bir yar-gılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden bir yargılama yapılarak karardaki hu-kuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar veri-lecek, yargılama gerektirmeyen durumda ise bu aykırılık Yargıtay ilgili Ceza Dairesi’nce giderilecektir.

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 14.12.2010 tarih ve 239-257 sayı-lı kararında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte hük-molunan denetimli serbestlik tedbirine ilişkin hukuka aykırılığın yasa yararı-na bozma yasa yoluyla incelenebileceğine hükmetmiştir.

Bu açıklamalar ışığında, incelemeye konu olayda, Adalet Bakanlığı’nın,

‘fidan diktirme mükellefiyetinin para sarfı ile yerine getirilecek maddi bir

edim ihtiva ettiği, hakim ceza ve mükellefiyet tayininde takdir yetkisine ha-iz ise de takdirini kanundaki ilkeler çerçevesinde kullanmak durumunda ol-duğu, işlenen suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına da hizmet et-meyen fidan dikme mükellefiyetine hükmedilmeyeceğinin gözetilmemesinin isabetsiz olduğu’ gerekçesini içeren yasa yararına bozma isteminde belirtilen hukuka aykırılığın infaz sırasında hüküm veren mahkemeden yükümlülüğün değiştirilmesi ve gerektiğinde başka bir yükümlülüğe hükmolunmasının is-tenmesi yolu ile giderilmesine imkan bulunmayıp, ancak kanun yararına boz-ma konusu yapılarak giderilmesi olanaklı olduğundan, özel dairece yasa ya-rarına bozma isteminin reddine karar verilmesi isabetli değildir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurularak, özel dairenin ret kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanlığı’nın yasa yararına bozma isteminin kabulü ile yerel me kararının yasa yararına bozulmasına ve müteakip işlemlerin yerel mahke-mece yerine getirilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.

Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlan-mıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün açıklanması-nın geri bırakılması kararı ile birlikte hükmolunan denetimli serbestlik tedbi-rine ilişkin hukuka aykırı uygulamaların yasa yararına bozma yasa yolu ile incelenip incelenemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.

Ceza Genel Kurulu’nun 06.04.2010 gün ve 76-77 ile 14.12.2010 gün ve 239-257 sayılı kararlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; öğretide “ola-ğanüstü temyiz” 23.03.2005 gün ve 5320 Sayılı Yasanın 18. maddesi ile yü-rürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasası’nda “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü yasa yolu, 01 Haziran 2005 tarihin-de yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası’nın 309 ve 310. mad-delerinde ise “yasa yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.

5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca hakim veya mahkemece ve-rilip istinaf ya da temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddi hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırı-lık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini de açıklamak suretiyle Yargıtay

Cum-huriyet Başsavcılığı’na yazılı olarak bildirecek; Yargıtay CumCum-huriyet Baş-savcılığı da anılan hüküm veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa ya-rarına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecek, böylece ülke gene-linde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim veya mahkemelerce verilen ceza-ya ilişkin karar veceza-ya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.

Anılan yasanın “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesinin 8. fıkrası;

“Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

a) Bir meslek ve sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahi-bi olmasını sağlamak amacıyla sahi-bir eğitim programına devam etmesine,

b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda ve-ya özel olarak aynı meslek veve-ya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi al-tında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

Karar verilebilir.

Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur” şeklinde düzenlenmiş olup, bu fıkraya göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı veril-mesi halinde beş yıllık bir denetim süresi saptanarak, bu süre içerisinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemece belirlenecek süreyle denetimli ser-bestlik tedbiri olarak aynı fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen yü-kümlülüklerden birine karar verilebilecektir.

Yerine getirilmesine karar verilen yükümlülüğün hukuka aykırı bulundu-ğunun ileri sürülmesi halinde hükmü veren mahkeme tarafından tedbirin de-ğiştirilebileceğine ilişkin bir düzenlemeye ne 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası’nda, ne de denetimli serbestlik tedbirinin ne şekilde yerine getirilece-ğini düzenleyen 5402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Yasası’nda yer verilmiştir.

İnfaz aşamasında alınabilecek kararları düzenleyen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasa’nın “Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama” başlığını taşı-yan 98. maddesinde, hükmün bünyesine dahil bir husustaki hukuka aykırılı-ğın infaz aşamasında alınacak bir karar ile de düzeltilmesine olanak bulun-mamaktadır. Bu nedenle hükmün bünyesine dahil olan bir husustaki hukuka aykırılık, ancak olağan veya olağanüstü yasa yollarına başvurulmasıyla gide-rilebilir.

Ceza Genel Kurulu’nun 29.06.2010 gün ve 70-159 sayılı kararında be-lirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının itiraz yasa yoluna tabi olması nedeniyle gerek itiraz edilerek, gerekse itiraz yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi durumunda, olağanüstü bir yasa yolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku yoktur. Ancak ya-sa yararına bozma yaya-sa yolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ka-rarı, 5271 sayılı Ceza Yargılaması Yasası’nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise aynı yasanın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden olmaması nedeniyle yasanın 231.

maddesinin 5 ila 14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulun-madığı, ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın gide-rilip giderilmediği, suçun inkılap yasasında belirtilen suçlardan bulunup bu-lunmadığı, Askeri Ceza Yasası ile büyükler açısından 3713 Sayılı Yasa kap-samındaki suçlardan olup olmadığı, denetim süresi ile denetim süresi içeri-sinde uygulanacak denetimli serbestlik tedbirinin doğru tayin edilip edilme-diği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, sap-tanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği hallerde, yeni-den yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosya-nın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen durumlar-da ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili Ceza Dairesi’nce veya Ceza Genel Ku-rulu’nca giderilecektir.

Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;

Adalet Bakanlığı’nın “fidan diktirme yükümlülüğünün para sarfı ile ye-rine getirilecek maddi bir edim ihtiva ettiği, hakimin ceza ve mükellefiyet ta-yininde takdir yetkisini haiz ise de bu takdirini kanundaki ilkeler çerçevesin-de kullanmak durumunda olduğu, işlenen suçla ilgisi olmayan ve hükümlü-nün ıslahı amacına hizmet etmeyen fidan diktirme mükellefiyetine

hükmedi-lemeyeceğinin gözetilmemesinin isabetsiz olduğu” şeklindeki yasa yararına bozma isteminde belirtilen hukuka aykırılığın, hükmün infazı sırasında kara-rı veren mahkemeden anılan yükümlülüğün değiştirilmesi ve gerektiğinde başka bir yükümlülüğe karar verilmesinin istenmesi yoluyla giderilmesi naklı olmayıp, ancak yasa yararına bozma konusu yapılarak giderilmesi ola-naklı bulunduğundan, özel dairece yasa yararına bozma isteminin reddine ka-rar verilmesi isabetli değildir.

Bu itibarla, haklı nedene dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı iti-razının kabulü ile özel daire ret kararının kaldırılmasına ve yasa yararına boz-ma konusunda bir karar verilmek üzere dosyanın özel daireye gönderilmesi-ne karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 22.06.2011 gün ve 7178-8787 Sayılı Ya-sa yararına bozma isteminin reddine ilişkin kararının KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, yasa yararına bozma konusunda bir karar verilmek üzere Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsav-cılığı’na TEVDİİNE, 03.04.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle ka-rar verildi.

YARGITAY CEZA GENEL KURULU

Tarih: 27.03.2012 Esas: 2011/2-413 Karar: 2012/121

Uzlaflman›n Gerçekleflmemifl Olmas› Hükmün Aç›klanmas›n›n Geri B›rak›lmas›na Engel Oluflturmaz

ÖZET: Hakaret suçundan yapılan yargılamada uyuşmazlık, uzlaştırmanın gerçekleşmemiş olmasının hükmün açıklanmasının geri bırakılması-na engel teşkil edip etmediği noktasında toplanmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları 5271 SK’da ayrıntılı ola-rak düzenlenmiştir. Yasada sayılan tüm koşulların gerçekleşmesi ha-linde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar

verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır. Öte yandan uzlaştırmanın koşul ve yöntemleri de yine aynı kanunda düzenlenmiş bulunmaktadır. Uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının ikisi de bireyselleştir-me ve onarıcı adalet kurumları olmakla birlikte uygulanma koşulla-rı ve sonuçlakoşulla-rı birbirinden farklıdır. Uzlaşma, taraflakoşulla-rın koşulla-rızalakoşulla-rına dayalı olarak soruşturmayı ve kovuşturmayı sona erdiren bir kurum-dur. Hükmün açıklanmasının geriye bırakılması kurumu ise, belli koşullarda kamu davasını düşüren, sanık ile Devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdiren bir kurumdur. Uzlaştırma, daha sanık lehine bir kurum olduğundan öncelikle uzlaştırma yapılmalıdır. Uzlaşma-nın gerçekleşmemiş olmaması hükmün açıklanmasıUzlaşma-nın geri bırakıl-masına engel oluşturmaz. Bu nedenle uzlaşma sağlanamazsa hük-mün açıklanmasının geri bırakılma koşulları bulunup bulunmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir.

➣ 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m. 231, 253, 254.

H

akaret suçundan sanık Adem’in 765 sayılı TCY’nın 482/3, 59/2, 72 ve 647 Sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca mağdur sayısınca olmak üzere beş kez 642.- Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Göynük As-liye Mahkemesi’nce verilen 22.12.2005 gün ve 98-101 sayılı hükmün sanık ve Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nce 07.04.2008 gün ve 4053-5755 sayı ile;

“Hükümlerden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCY’nın 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 Sayılı Yasanın 562.

maddesinin 1. fıkrası ile CYY’nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz ko-nusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CYY’nın 231/14. madde ve fıkrasın-daki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşu-lunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bıra-kılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 05.02.2009 gün ve 40-21 sayı ile, sanığın bu kez 5237 sayılı TCY’nın 125/1-4, 43/2, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2180.- Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olma-dığına karar verilmiştir.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Ce-za Dairesi’nce 18.10.2011 gün ve 6664-36773 sayı ile;

“…Sanığın adli sicil kaydına esas ilamın silinme şartlarının gerçekleşti-ği, adli sicil kaydında yer almayan ancak bir sureti dosya içerisinde bulunan sanık hakkındaki Göynük Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30.10.1997 gün 1996/33 esas sayılı ilamın ise silinme şartları araştırılarak engel oluşturmadı-ğının tespiti halinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açık-lanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, şikayetçilerin ‘…işimizden olduk, zararımız giderilmedi…’ biçimindeki soyut ifadelerinin, belirgin bir zarar istemini de içermediği gibi hakaret suçu nedeniyle dosyaya yansıyan bir zararı da belirlenemediği halde, ‘şikayetçiler ile sanığın uzlaşmadıkların-dan’ biçimindeki, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının a, b ve c bentlerinde belirtilen gerekçeleri içermediği için yasal ve dosya içeriğine de uygun olmayan gerekçe ile sanık hakkında aynı Kanunun 231/5. madde-sinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.11.2011 gün ve 130602 sayı ile;

“5271 sayılı CMK’nun 5560 Sayılı Yasayla değişik 231/5. maddesince sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hük-mün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hük-mün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder, CMK’nun 231/6. maddesince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verile-bilmesi için;

a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve dav-ranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,

c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir. Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bıra-kılmasına karar verilmez hükmünü içermektedir.

Ancak söz konusu bu yasal düzenlemelerin uzlaşmaya tabi suçlar hak-kında ayrı şekilde uygulanacağı öngörülmüş ve bu durumla ilgili olarak 5560 Sayılı Kanunun 23. maddesine ilişkin gerekçelerinde açıkça belirtilmiştir.

Buna göre, CMK’nun 231/5. maddesi gereğince, yargılama konusu ey-lemin CMK’nun 255. maddesine göre uzlaşmaya tabi ise, öncelikle uzlaşma yoluyla uyuşmazlığın sona erdirilmesi denenecektir. Uzlaşma gerçekleştiği takdirde, mahkeme uzlaşma sonucunda sanığın edimini defaten yerine getir-mesi halinde, davanın düşgetir-mesine karar verir. Edimin yerine getirilgetir-mesinin ileri tarihe bırakılması, taksite bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, sanık hakkında şartları aranmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılma-sına karar verilir. Uzlaşma gerçekleşmediği takdirde ise, mahkeme; mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmemesi halinde, şartları aran-maksızın, uzlaşmayı kabul eden sanık hakkında kovuşturma konusu suçla il-gili olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verebilir.

Mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen sanığın

Mağdur veya suçtan zarar görenin uzlaşmayı kabul etmesine rağmen sanığın

Outline

Benzer Belgeler