• Sonuç bulunamadı

Yüzlerce yıldır Türk halklarının vatanı olan Türkistan, birçok dönem büyük güçlerin çıkarlarının kavşağında olmuştur. Özellikle XX. yüzyılın ilk yarısından itibaren bölge İngiliz, Rus jeopolitik çıkarlarının merkezinde olduğu kadar Alman çıkarları için önemli bir merkez haline gelmiştir.

371 James W. Spain, “The Pathan Borderlands”, Middle East Journal, Vol. 15.2, 1961, ss. 165-177. 372 a.g.e., ss. 49-69.

Asya kıtasında devam eden İngiliz ve Rus sömürge hareketleri bölgede iki imparatorluk arasında siyasi olduğu kadar askeri çarpışmaların da yaşanmasına neden olmuştu. Çarlık Rusya’sı, Türkistan’ı endüstriyel büyüme için bir hammadde kaynağı olarak görmüş, İngiltere ise bölgeyi hem Rusya’nın Hindistan ve Basra Körfezi’ndeki iletişim hatlarına saldırısına karşı bir tampon hem de ekonomik ve doğal zenginlikler açısından stratejik bir alan olarak görmüştü.

Her ne kadar iki büyük güç arasındaki rekabet genel olarak siyasi bir alanda gerçekleşmiş olsa da Rusların” Batı Türkistan” veya “Rus Türkistan’ı” (Sovyet sonrası dönemde bu bölge Rus akademisyenler tarafından galat-ı meşhur kabilinden Orta Asya olarak isimlendirilmiştir) olarak adlandırdıkları bölgeyi işgal etmeleri ile daha da şiddetlenmişti. İngiltere yaşanan bu gelişmelere tepki olarak Afganistan'ın kuzey sınırlarının yakınına kadar ilerlemiş ve ilişkilerde oldukça sıkıntılı bir süreç başlamıştı.

Batı Türkistan'ın fethi, Kazaklar ile Türkmenlerin yaşadığı Hazar Denizi kıyılarına ve Afganistan, Çin ve Hindistan'ın sınırlarına gelen Rusya'nın askeri, siyasi ve diplomatik konumlarını önemli ölçüde güçlendirmişti. XIX. ve XX. yüzyılın başlarında İngiliz-Rus rekabetinin karakteristik özelliklerinden biri, İngiliz ve Rus makamlarının müzakereler yoluyla karşılıklı restleşme politikalarını kapsamaktaydı. İngiliz-Rus görüşmeleri sırasında, önemli tarihsel öneme sahip bazı anlaşmalar imzalanmıştı. Örneğin, 1872-1873, 1885-1887 ve 1895 arasındaki anlaşmalar şu anda bölgede var olan sınırları belirlemişti. I. Dünya Savaşı sırasında ise Türk-Alman ittifakının ortaya çıkması ve Avrupa’da yaşanan savaş nedeniyle bölgedeki rekabet bir süreliğine yumuşamıştı373.

Bölgeye olan Alman ilgisi ise yoğun olarak 1890-1930 tarihleri arasında görülmekteydi. Bu alaka İngilizlerin dikkatini celp etmiş ve bölgedeki Alman faaliyetlerini ilgili ile takip edip raporlar düzenlemişlerdir. Almanların Türkistan siyasetini inceleyen Franziska Torma'nın ifade ettiği gibi Weimar Almanya’sı söz konusu dönemde Türkistan’daki ekonomik çıkarlarını dış politikasında merkezi bir

373Franziska Torma,“Turkestan-Expeditionen”, Zur Kulturgeschichte deutscher Forschungsreisen

nach Mittelasien (1890-1930), Bielefeld: Ver-lag für Kommunikation, Kultur und soziale Praxis,

yere koymuştu374. Bu görüşün doğru olduğu birçok İngiliz belgesinde de açıkça

görülmektedir.

Almanlar özellikle bölgedeki pamuk üretimine ve demiryolu inşaatına ilgi göstermişlerdi. Bir rapora göre Almanlar kırk sekiz yıllığına Türkistan pamuk mahsulünün imtiyazı talep etmişlerdi375. Birinci Dünya Savaşı sırasında, Almanya'nın

Osmanlı ile olan ittifakı ve Alman siyasetçiler ve diplomatların önderlik ettiği Kafkasya politikası bölgede yaşayan Müslüman halklara ve bölgeye ilgilerinin artmasını sağlamıştı. Bu politikalar 1916 yılında Almanya Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan “Düşmanımızın İslami bölgelerinde devrim yapma projesi” ile kanıtlanmıştır. Bu belgede, İtilaf kolonilerindeki Müslüman halkın kurtuluş mücadelesi için Almanya’nın kullanması gereken stratejik ve taktiksel hareket tarzı özetlemektedir.

Aynı zamanda bu dönemde Almanya’nın Sovyetler Birliği ile mücadelede önemli bir rol oynayan Türkistan politikasının temelleri atılmıştı. “Düşmanlarımızın İslami bölgelerdeki devrimi üzerine Memoranda (Denkschriften Oppenheim über die Revolitionierung der Islamischen Gebiete unserer Feinde) adlı belgeye göre “1910’da Rusya’nın Kırım bölgesinde yaklaşık 4,66 milyon Müslüman yaşamaktaydı. Kafkasya bölgesindeki 4,83 milyon nüfusun ise yaklaşık üçte biri İslam dinine mensuptu. Yaklaşık 10 milyon nüfusa sahip olan Rus Asya’sının neredeyse tamamı (Hive, Buhara, Kırgız bozkırı ve Türkistan), Sünnilerin ağırlıklı olduğu Müslüman halklardan oluşmaktaydı. Bu nedenle, Rus devletindeki nüfusun yaklaşık %11’i (yaklaşık 19 milyon kişi) Müslümanlardan oluşmaktaydı. Bu projenin gerçekleştirilmesinde, Müslüman savaş esirlerinin oynayacağı rol ise stratejik bir öneme sahipti”376.

18 Ekim 1907'de 42 devlet tarafından La Haye'de İmzalanan, “IV Sayılı, Kara

374a.g.e., s. 45.

375 “Secret, Memorandum on German and Turkısh Actıvıtıes in The Middle East Since The Russian

Revolution”. TNA: PRO. CAB /24/51, GT 4576, 8 Mayıs 1918.

376 “Denkschriften Oppenheim über die Revolitionierung der Islamischen Gebiete unserer Feinde”,

Harbinin Kanunları ve Adetleri Hakkındaki Sözleşmesi377”nin 46. maddesi uyarınca,

askeri mahkumlar tamamen ibadet özgürlüğüne sahipti. Dini vecibelerini yerine getirmelerini sağlamak için, bütün Müslüman mahkumlar Almanya’daki Wünsdorf ve Zossen'de bulunan iki kampta toplanmaya başlanmış ve daha sonra bu iki kampa “İslam kampı” isimi verilmişti. “İslam kampı”, İtilaf kolonilerinden 100.000'den fazla Müslüman savaş esirini içermekteydi378. Zossen'deki ana kamp Rusya’dan (Kafkaslar

ve Volga bölgesi) gelen Müslüman savaş esirleri için oluşturulmuştu379.

Rus İmparatorluğu ordusuna alınmamaları nedeniyle mahkumlar arasında Türkistanlı Müslüman askerler yoktu. Bununla birlikte, Alman makamları yine de Türkistan'la ilgilenmişlerdi. Türkistan hammadde açısından önemli bir bölge olması ve bu açıdan, Rus devlet politikası içinde özel bir konuma sahip olması Almanları cezbetmekteydi. Alman büyükelçilikleri ve konsoloslukları Türkistan hakkında bilgi toplamakta ve Almanya Dışişleri Bakanlığına bildirmiştir. Hammaddelerin ve gıda kaynaklarının tükenmesi savaşın sürmesini etkilemeye başlayınca, Alman makamlarının Türkistan’a ilgisi de artmaya başlamıştır. Brest- Litovsk Barış Anlaşması'nın imzalanmasının ardından ise Moskova'daki Alman Büyükelçiliği ve askeri istihbarat görevlilerinin, Türkistan'ın politik ve ekonomik durumu hakkında daha detaylı bilgiler topladıkları görülmektedir380.

Alman makamlarının, Türkistan topraklarındaki hammadde rezervleri ve Rus olmayan halkların özgürlükçü fikirleri ile ilgili 13 Mayıs 1918'de, General Henning’in Alman Dışişleri Bakanlığına ve Ordu Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği “Türkistan'daki siyasi durum” ile ilgili raporlarda “9 Haziran 1918’de Almanya’daki

377 8 Ekim 1907 Tarihinde La Haye'de İmzalanmış, IV Sayılı, Kara Harbinin Kanunları ve Adetleri

Hakkındaki Sözleşmesi2nin 46. maddesine göre, Aile şerefine ve haklarına, şahısların hayatına ve özel mülkiyetine, keza dinî inançların ve âyinlerin icrasına hürmet gösterilmelidir. Özel mülkiyet müsadere edilemez. Bknz. 18 Ekim 1907 Tarihinde La Haye'de İmzalanmiş, Iv Sayili, Kara Harbinin Kanunlari ve Adetleri Hakkinda Sözleşme, http://askerihukuk.net (Erişim: 01.10.2018).

378 Patrik von Zur Mühlen, Zwischen Hakenkreuz und Sowjetstern. Vol. 5, Droste Verlag, 1971, s.

34.

379 Stephanie Salzmann, Great Britain, Germany and the Soviet Union: Rapallo and After. 1922-

1934, Suffolk: Boydell & Brewer, 2003, s.185

380 Gulzhaukhar Kokebayeva, “The Place of Turkestan in the Foreign Political Strategy of Germany in

Ordunun genel personelinin siyasi bölümünden, Türkistan’ın ekonomik kaynaklarının ön ve arka cephelere hammadde ve yiyecek sağlamak için kullanma ihtimalinin detaylı bir analizini içeren bir rapor geldiği” belirtilmektedir. Haziran 1918'de ise Moskova'daki Alman Büyükelçiliği, Türkistan'daki hammadde stokları hakkında bir rapor hazırlamıştır. Bu bilgilere dayanarak, 22 Haziran 1918'de Alman Ordusu Genelkurmay üyeleri Türkistan’ın ekonomik, askeri ve politik durumu hakkında gizli bir toplantı yapmışlardır381.

Bu toplantılarda alınan kararlar doğrultusunda bölgede Almanya ya da müttefikleri olan Osmanlı sempatisine sahip kişiler ile görüşmeler sağlanmıştır. Almanların görünürdeki amaçları Türk halkının ve Müslüman dünyasının temsilcileri ile görüşmek ve onlara bağımsızlık mücadelelerinde yardımcı olmaktır. Ancak Almanların yukarı da bahsettiğimiz gibi gerçek amacı savaş sonuna doğru oluşan gıda ve hammadde sorunun çözümüdür382.

Bu gelişmelerin yanında, Alman siyasetçiler ve diplomatların Türkistan, Buhara ve Hive'deki Müslüman halklara ilgisi artmaya devam etmiştir. Werner Otto von Hentig, bölge halkları ile temas kurma olanaklarını öğrenmek için, Müslümanların yaşadığı Osmanlı, İran, Afganistan, Buhara, Hokand, Hive, Türkistan ve Çin bölgelerine geziler düzenlemiştir.

Alman makamlarının Sovyet Rusya'nın doğu eteklerine verdiği özel ilgi, bazı politik ve dini Türk liderlerin dikkati çekmeye başlamıştır. 7 Ağustos 1918'de, Rusya Müslümanları Merkez Konseyi üyeleri olan Tokumbet ve Muzaffer beyler, Türk halklarının ulusal kurtuluş mücadelesinde yardım için Almanya Dışişleri Bakanlığı'na başvurmuştur. Mektuplarında, Türkistan ve Türk halklarının yaşadığı diğer bölgelerde kurulan ulusal hükümetler hakkında detaylı bilgi sunmuşlar ve Almanların desteğini istemişlerdir383.

Ekim 1918'de, eski Türkistan liderlerinden S. Lapin, tıbbi tedavi bahanesiyle

381 Kokebayeva, a.g.e., s.125. 382 a.g.e., ss. 126.

Almanya'ya gitmiştir. 2 Ekim 1918'de S. Lapin, Alman Oryantal Enstitüsü'ne Türkistan'daki siyasi durum hakkında bir rapor sunmuştur. Lapin, Bolşeviklerin Türkistan'daki politikasını analiz etmiş ve “temel sorun, Türkistan'ın kendi kaderini tayini sorununun halen çözülmemesidir. Türkistan, Bolşevizm'den, Çekoslovak Ordusun'ndan384 ve İngilizlerden kurtulursa, Osmanlı’nın müttefiki olan bir Almanya ile müttefik olabilir” demiştir385. Görüldüğü gibi, Türk halklarının Birinci Dünya

Savaşı ve savaş sonrası dönemde umutları ve özlemleri Osmanlı ile ilişkiliydi ve Osmanlı’nın müttefiki olarak Almanya’ya sempati ile bakıyorlardı.

Almanların özellikle Türkistan bölgesine yönelik politikaları ham madde kaynağı olarak gördükleri pamuk üzerinde yoğunlaşmıştı. Bununla birlikte bölgede etkinlik sağlayarak Hindistan ve uzak doğuya erişmeyi hedefliyorlardı. Pamuk 500.000 kişiyi istihdam eden Rusya'daki en büyük endüstriydi. Merkezleri Moskova sanayi bölgesi ve Petrograd'tı. Pamuklu ipliklerin yarısından fazlası genellikle Türkistan’dan ve (çok daha küçük miktarlarda) Trans Kafkasya’dan elde ediliyordu386.

Pamuk konusundaki Alman politikaları İngiliz belgelerinde şöyle ifade edilmişti: “Türkistan’ın Rusya İmparatorluğu (1863-85) hakimiyetine girmesinden bu yana hem Moskova pamuk endüstrisi hem de Rus Hükümeti ham pamuk talebini Rus

384 I. Dünya Savaşı başladığında, Rus İmparatorluğu'nda ikamet eden etnik Çekleri ve Slovakları temsil

eden ulusal toplumlar, Rus hükümetine kendi vatanlarının bağımsızlığını desteklemek için dilekçe verdi. İtilaf sebebine bağlılıklarını kanıtlamak için, bu gruplar Rus Ordusuyla birlikte savaşacak bir Çek ve Slovak gönüllü biriminin kurulmasını savundu. 5 Ağustos 1914'te, Rus Stavka, Rusya'daki Çek ve Slovaklardan alınan bir tabur oluşumuna izin verdi. "Çek yoldaşları" (Česká družina veya Družina) olarak adlandırılan bu birim, Ekim 1914'te Rus Üçüncü Ordusuna bağlı olduğu cepheye çıktı. Orada Družina askerleri, keşif, mahkûm soruşturması ve karşı siperlerde düşman birliklerinin imhası da dahil olmak üzere bir dizi görev yaptı. Bu şartlar altında, Rusya'daki Çekoslovak birimi 1914-1917 yılları yavaş yavaş büyüdü. 1916'nın başlarında, Družina 1. Çekoslovakya Tüfek Alayı olarak yeniden düzenlendi. O yıl boyunca, Çekoslovak Tüfek Tugayı’na (Československá střelecká brigáda) iki piyade alayı daha eklendi. Çekoslovakyalı askerlerin Zborov'daki performanslarını takiben, Rus Geçici Hükümeti nihayet émigré liderlerine Çek ve Slovak gönüllülerin esir kamplarında kullanılması için izin verdi. Daha sonra, o yıl bir alay eklendi ve adı Rusya'daki Çekoslovak Birliği'nin Birinci Bölümü olarak değiştirildi (Rusya'daki Çekoslovak Lejyonu (Československá legie)). Dört alaydan oluşan ikinci bir bölüm, 1918 yılının Ekim ayında Lejyon’a eklendi ve 1918’de gücü 40.000’e ulaştı. Bkz. John Bradley, The Czechoslovak Legion in Russia

1914–1920 (Boulder: East European Monographs), 1990 14–16.;Alon Rachamimov, POWs and

the Great War: captivity on the Eastern Front. Berg, 2014.

385 Kokebayeva, a.g.e., s.122.

topraklarında yetişen pamuktan tedarik etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç yüksek tarifeler ve büyük demiryolu inşaatı ile desteklenmiştir. 1912'de ise sadece Rusya tüketiminin yüzde 51’i, Türkistan ve Trans-Kafkasya'dan elde edilen mahsul tarafından karşılanmıştır. Alman endüstrisi savaştan hemen önceki yıllarda Rus endüstrisinin yaklaşık 1,25 katı kadar pamuk tüketmektedir. Bu mahsulün tamamı Almanya’nın emrinde olursa denizaşırı ülkelerden yapılan ithalatın kaybı ile kıyaslandığında bu çok az paraya mal olacaktır. Üstelik Türkistan pamuğu çok kaliteli değildir. Amerikan tohumlarını ve uygulama yöntemlerini tanıtmak için girişimlerde bulunulmuştur; ancak mahsulün büyük tarlalarda değil, yerli köylüler tarafından yetiştirilmesi nedeniyle teknik ilerlemeler gecikmiştir. Ancak her şeye rağmen Türkistan’da üretilen ürünler Asya pazarı için yeterince iyidir. Savaş sonucunda Moskova denizaşırı ülkelerden yapılan ithalattan büyük ölçüde mahrum kalmıştır ve bu nedenle Türkistan’da pamuk üretimine ağırlık vermiştir. Pamuk alanı diğer mahsullerin azaltılması yoluyla genişletilmesine rağmen oldukça iyi kalitede olan 1915 pamuk hasadı Rus pamuk endüstrisinin normal talebinin ancak %85’ini (yaklaşık 20,519.000) karşılayabilmiştir” 387.

Ayrıca diğer bir İngiliz belgesinde “1916'da üretilen mahsul, bir önceki yılın mahsulüne göre %27,8 düşüşle 14.901.000 pund 388 (yaklaşık 9.095.570 kg)olmuştur.

1917'de ise Türkistan’daki pamuk ekimi 1916'ya kıyasla %37,45 azalmıştır. Üç mevsimdir süren savaş sonrasında, Türkistan’daki pamuk mahsulünün kayda değer miktarda düştüğü ve halen üretilmekte olanın ise büyük kısmının kalitesiz olduğu söylenmektedir”. Pamuk fabrikaları Pamuk tedarik edememektedir ve Türkistan'dan yapılan arzın durdurulması halinde, kapatılması gerekecektir” denilmiştir389.

Söz konusu belgelerden anlaşıldığına göre her ne kadar İngilizler Pamuk üretiminin düştüğünü söylese de Almanların bölgenin doğal zenginliklerine ulaşması konusunda endişelidirler. Aynı zamanda Rus devriminden sonra bölgede bulunan Alman ve Avusturalyalı savaş esirlerini kendilerine bir tehdit olarak algılamaktadırlar.

387 TNA: PRO. CAB 24/58/19, s. 2. 388 1 pud 0.061047499887551 kg.

İlerde de değineceğimiz üzere İngilizler bölgedeki Turancılık hareketinin Almanlar tarafından desteklendiğine inanmaktadır. Bu nedenle Almanları bölgeye yönelik her hareketi dikkatli bir şekilde incelenmektedir.