• Sonuç bulunamadı

1. Müellifin İsabet Ettiği Görüşler

- “İmam Şâfiî’ye göre hâkimin ictihad konusunda yeteneğe sahip olması şarttır.”

97

- “İmam Şâfiî’ye göre herbirinin hangi davalara bakacağı sınırlandırılırsa bir yere iki hâkim tayin edilebilir fakat her ikisi de aynı davalara bakıp ittifakla karar vermeleri şartı ile tayinleri câiz değildir.” 98

93 İbn Rüşd, age, 4/238; Nevevî, age, 4/223. 94 İbn Rüşd, age, 4/238; Nevevî, age, 4/223-224. 95 İbn Rüşd, age, 4/239; Şirbînî, age, 4/224.

96 İbn Rüşd, age, 4/240; Nevevî, age, 4/224; Şirbînî, age, 4/224. 97 İbn Rüşd, age, 4/243; Nevevî, age, 4/474.

- “İmam Şâfiî’ye göre okuryazar olmayan kimsenin hâkim olması bir görüşünde mümkün değildir, diğer görüşüne göre ise Peygamber Efendimiz(sas) okur-yazar olmadığı için en zahir olanı okur yazar olmayan kimsenin de hâkim olabilmesidir.” 99

- “İmam Şâfiî’ye göre tarafların anlaşmazlığı halletmek için birini kendilerine hakem tayin etmeleri bir kavline göre câiz değildir.” Diğer görüşünde mutlak olarak câizdir, demektedir. Ancak hüküm vermeye ehil olmalıdır.100

- “İmam Şâfiî çocukların şahitliğini reddetmiştir.” .Şahit O’na göre mükellef olmalıdır.101

- “İmam Şâfiî’ye göre müslüman olmayan kimselerin şahitliği geçerli değildir.” 102 - “İmam Şâfiî’ye göre karı-kocanın birbirlerine şahitlikleri kabul olunur.” 103 - “İmam Şâfiî’ye göre kişinin düşmanı aleyhine şahitliği geçersizdir.” 104

- “İmam Şâfiî’ye göre dörtten aşağı kadından şahit olmaz. Zira Cenab-ı Hak şahitlikte bir erkeğe iki kadını denk kılmış ve erkek şahitlerin de ikiden aşağı olmamalarını şart koşmuştur.” 105

- “İmam Şâfiî’ye göre kendisinden başka ilah bulunmayan ve âşikârı bildiği kadar gizliliği de bilen Allah’a yemin ederim, şeklinde de yemin edilebilir.” Bu görüş isabetlidir.Alah zatı veya bir sıfatı ile yapılan yemin kesin yemin sayılır.106

- “İmam Şâfiî, Medine’de minberin yanında, Mekke’de Kabe’nin yemin tarafına düşen köşesi ile İbrahim (a.s)’in makamı arasında yemin edilir, demiştir, İmam Şâfiî’ye göre nerede olursa olsun minberin yanında yemin etmek gerekir.” 107

- “İmam Şâfiî’ye göre Mekke ve Medine’de hep minber üzerinde yemin ettirilegelmiştir.” 108

99 İbn Rüşd, age, 4/224; Şirbînî, age, 4/477. 100 İbn Rüşd, age, 4/244; Nevevî, age, 4/479. 101 İbn Rüşd, age, 4/246; Şirbînî, age, 4/541. 102 İbn Rüşd, age, 4/246; Nevevî, age, 4/540. 103 İbn Rüşd, age, 4/247; Nevevî, age, 4/551. 104 İbn Rüşd, age, 4/247; Nevevî, age, 4/551-552 105 İbn Rüşd, age, 4/248; Nevevî, age, 4/561 106 İbn Rüşd, age, 4/249; Nevevî, age, 4/405. 107 İbn Rüşd, age, 4/250; Nevevî, Ravza, 6/327 108 İbn Rüşd, age, 4/250; Nevevî, age, 6/327.

- “İmam Şâfiî’ye göre malî davalarda bir kişinin şahitliği ve yemini ile hükmedilebilir.” 109

- “İmam Şâfiî’ye göre bir erkek şahit yerine iki kadın şahitlik ettiği zaman davalının yemini ile hükmedilmez, zira yemin diğer şahit olduğu zaman bir şahit yerine geçer. Yemin tek başına yahut kadın şahitlerle beraber olduğu zaman bir şahit yerine geçemez.” 110

- “İmam Şâfiî’ye göre davalının kendisine teklif edilen yemini yapmaması (nükûl) halinde eğer şahid de bulunmazsa yalnız davalının yemin etmemesi ile o davacıya herhangi bir hak sabit olmaz” 111

- “İmam Şâfiî’ye göre yemin lâzım gelen bütün davalarda bir tarafın yemin etmemesi ile yemin hakkı diğer tarafa geçer.” 112

- “İmam Şâfiî’ye göre hâkimin bir başka hâkim tarafından kendisine talimat yazılması konusunda, eğer talimatı gönderen hâkim talimatın kendisi tarafından yazıldığına dair şahit tuttuğu halde şahitlere talimatı okumamış, diğer hâkim bu talimata göre karar veremez.” 113

- “İmam Şâfiî’ye göre yerde bulunan yitik paranın içinde bulunduğu keseyi ve kesenin ağız bağını bilen kimse şahit getirmeden yalnız yitiği tarif etmekle hükmolunamaz.” 114

- “İmam Şâfiî’ye göre hâkim beyyine ve ikrâr olmaksızın ilmine dayanarak karar verebilir.” 115

- “İmam Şâfiî’ye göre hâkim hazır bulunmayan ve aynı zamanda uzak yerlerde oturan kimse aleyhine karar verebilir.” 116

109 İbn Rüşd, age, 4/250-251; Nevevî, Minhâc, 4/561. 110 İbn Rüşd, age, 4/252; Nevevî, age, 4/562. 111 İbn Rüşd, age, 4/252; Nevevî, age, 4/604-605. 112 İbn Rüşd, age, 4/252; Nevevî, age, 4/563. 113 İbn Rüşd, age, 4/253; Nevevî, age, 4/517-518. 114 İbn Rüşd, age, 4/253; Şirbînî, age, 2/565. 115 İbn Rüşd, age, 4/253; Nevevî, age, 4/503. 116 İbn Rüşd, age, 4/255; Nevevî, age, 4/513,524.

- “İmam Şâfiî müslüman olmayan kimseler aleyhine hâkimin karar vermesi hakkında iki görüşte bulunmuştur: Birinde, eğer gayri müslimler davalarını hâkime getirirlerse, hâkim müslümanlar arasında nasıl hükmediyorsa onlar arasında da o şekilde hükmetmesi gerekir, demiştir. Diğer görüşünde ise hâkim gayrimüslimlerin davalarına bakım bakmamakta muhayyerdir, demiştir.”117

- “İmam Şâfiî’ye göre eğer anlaşmazlık boşanma, evlenme ve öldürme davaları gibi mali olmayan bir konuda davalıya yemin lâzım gelir.” 118

- “İmam Şâfiî’ye göre davacının herhangi bir şey hakkında bu benimdir demesi ve davalının da bunu inkar etmesi halinde davalının şahitleri dinlenir.” 119

- “İmam Şâfiî’ye göre karar verildikten sonra davalının şahitleri cerh etmesi ile karar bozulur”.120

2. Müellifin Hatalı Naklettiği Görüşler

- “İmam Şâfiî’ye göre şahitlerin yalan söylediğinin sonradan anlaşılması halinde eğer şahitlikleri ile bir mal zayi olmuş ise şahitler ister bilerek, ister yanılarak yalan söylemiş olsunlar, şahitlikleri ile zayi ettikleri malın bedelini ödemek zorunda değillerdir.” Bu görüş hatalıdır. Bir mal için şahitlik edenler şahitliklerinden dönerlerse en zahir kavle göre borçlu duruma düşerler. Bütün şahitler şahitliklerinden dönerse zâyi ettikleri mal kendilerine bölüştürülür. Bir kısmı döner de iki kişi şahitlik ederse borçlu duruma düşmezler. Zayıf kavle göre herbiri kendisine düşen hisseyi ödemekle yükümlü olur.121

117 İbn Rüşd, age, 4/255; Şâfiî, age, 6/210. 118 İbn Rüşd, age, 4/255; Nevevî, age, 4/598. 119 İbn Rüşd, age, 4/256; Nevevî, age, 4/596. 120 İbn Rüşd, age, 4/257; Nevevî, age, 4/524. 121 İbn Rüşd, age, 4/257; Nevevî, age, 4/581-582.

SONUÇ

Bidâyetü’l-Müctehid, herhangi bir mezhebi savunma veya eleştirme amacı olmadan, alt yapısı bulunan okuyucuya ictihad melekesi kazandırmak amacıyla yazılmış bir kitaptır. İbn Rüşd, mensubu olduğu Mâlikî Mezhebini diğer mezheplere üstün kılma gayreti içinde olmadığı gibi, Mâlikî Mezhebi dışındaki mezhepleri de haksız çıkartma gayreti içerisinde de değildir.

Bu eserin en başta gelen özelliği İslam Hukuk Tarihi içerisinde kendi dönemine kadar tespit edebildiği tüm ihtilaflı fıkhî meseleleri, bu meseleler hakkındaki değişik görüşleri ve bu görüşlerin ihtilaf noktaları ve sebeplerini zikretmesidir. Görüşleri verirken ilk sırada İmam Mâlik’in görüşü yer almaktadır. Daha sonra da herhangi bir sıra gözetilmeden Ebû Hanîfe, İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve diğer müctehidlerin görüşleri aktarılmaktadır. İmam Mâlik’in görüşlerinin önce verilmesi İbn Rüşd’ün Mâlikî olmasından kaynaklanmaktadır. Ancak İbn Rüşd’ün böyle bir yol izlemesi onun mezhebî taassub içinde olduğunu göstermez. İbn Rüşd tüm görüşleri mantıklı ve objektif olarak değerlendirir, kendisine göre daha zâhir olan görüş hangi imama ait olursa olsun bunu ifade etmiştir. Körü körüne taklitçi bir pozisyona düşmemiş, gerekli gördüğünde diğer mezheplerin görüşlerini tasvib ettiği de olmuştur. Gerek kendi mezhebinin gerekse diğer mezheplerin ileri sürdükleri görüşleri beğenmediği zaman mezhep ayrımı yapmaksızın ‘bu anlamsız bir yorumdur’, ‘zayıf bir görüştür’, şeklinde eleştiriden de kaçınmamıştır. Görüşler arasında tasvib ettiği bir görüş bulunmadığı zaman bizatihî kendi görüşünü de belirttiği olmuştur. Özellikle dini ilimler dışındaki ilimlere de hâkim olması ona geniş bir ufuk kazandırmış ve meselelere farklı bir yaklaşım getirmiştir. Örneğin çocuğun babaya ilhak olma süresinn en uzunu hakkında mezhep görüşlerinden sıyrılıp bu meselede adet ve tecrübeye başrulumalıdır, demiştir. Zira ona göre hüküm nadiren vaki olan olaylara göre değil, her zaman vuku bulan normal olaylara göre verilmelidir. Bir gebelik süresinin yıllarca sürmesi belki de nadir değil muhaldir.

İbn Rüşd gerek kendi fikrini gerekse tercihini belirtirken ‘Allahu A’lem’ tabirini kullanmaya özen göstermiştir.

Birçok konuda İmam Mâlikîn veya Mâlikîlerin görüşlerini eleştirmesinden hareketle genelde mezhebî bir taassuba sahip olmadığı görülse de bazen de taassub sayılmayacak ölçüde kendi mezhebini savunduğu da olmuştur. Bazen de Mâlikî Mezhebine mensup oluşundan dolayı kitap yer yer Mâlikî Mezhebinin görüşlerini derinlemesine inceleyen bir fıkıh kitabına dönüşmektedir. Yani mezhebler arası hilaf mezheb içi hilafa dönüşmektedir. Bir konuda diğer mezheplerden hiç kimsenin görüşüne değinilmeden, sadece İmam Mâlik, İbn Kâsım, İbnü’l-Mâcîşûn, Asbağ, İbnü’l-Mevvâz, Eşheb, Sahnûn gibi mezhep alimlerinin kendi arasındaki ihtilaflarına yer verilmiştir. Müflisin malının satılabildiği borçlar, gasb gibi konular buna örnek olarak gösterilebilir.

Bazen de İbn Rüşd farklı görüşleri ihtilaf noktalarını sıralamakla yetinip bu görüşlerin kimlere ait olduğuna değinmez. Kimisi şöyle der, kimisi böyle der gibi bir tarzda meseleyi işler. İstihkak konusunu da buna örnek gösterebiliriz. Bazen de Irak uleması, Medine fukahâsı, Kûfe fukahâsı gibi genel olarak görüşleri nisbet eder.

Bidâyetü’l-Müctehid furû’ fıkıh sistem ve disiplini içerisinde yazılmış ise de görüşlerin ve ihtilafların kaynağını vermesi, alakalı olduğu usûlî kaideyi ve tartışmayı belirtmesi itibariyle çok yönlü bir eserdir.Bidâye’de usûl, furû’ ve hîlâfiyâtın içiçe girmiş olduğu görülür. Zaten kitabında İbn Rüşd Bidâyetü’l-Müctehid’in furû’ kitabı olmadığını zikretmekte ve fıkhın tartışılan tüm konularını içermediğini belirtmektedir. Nitekim “Bu babta furû’ meseleler çoktur. Ancak biz fukaha arasında meşhur olup usulle ilgili olanlarına değindik”, “bu kadarı maksadımız için kâfidir” gibi açıklamalara rastlamaktayız.

İbn Rüşd başarılı ve üstün özelliklere sahip bir eser ortaya koymuş olmakla birlikte diğer mezheplerin görüşünü verirken bazen de hataya düşmekten kurtulamamıştır. Biz çalışmamızda İbn Rüşd’ün İmam Şâfiî’nin görüşlerini verirken gerek kendinden gerekse farklı nedenlerden kaynaklanan hataları incelemeye çalıştık.

Eseri İbâdât, Münâkehât-Müfârakât, Muâmelât ve Ukûbât olmak üzere dört bölümde incelemeye çalıştık.Birinci bölüm olan İbâdât’ta 467 görüş incelenmiş olup 8 hatalı görüş tespit edilmiştir. Bu hatalar Abdest, Necâsetten Temizlenme, Namaz, Cenaze, İ’tikaf, Hac ve Cihâd konularında bulunmaktadır. İkinci bölüm olan Münâkehât-Müfârakât’ta 158 görüş incelenmiş olup 4 hatalı görüş tespit edilmiştir.Bu

hatalar Nikah ve Talak konularındadır.Üçüncü bölüm olan Muâmelât’ta 322 görüş incelenmiş olup 5 hatalı görüş tespit edilmiştir. Bu hatalar Büyû’, Kırâd, Şüf’a, Lukata ve Ferâiz konularında bulunmaktadır. Dördüncü bölüm olan Ukûbât’ta 121 görüş incelenmiş olup 5 hatalı görüş tespit edilmiştir.Bu hatalar Diyât,Sirkat ve Akdiye konularında bulunmaktadır.Böylece incelenen toplam görüş sayısı 1068 olup tespit edilen toplam hatalı görüş sayısı 22 dir.

Hata tespit edilen görüşleri bir bütünlük içinde görmek amacıyla sonucta tümüne yer verdik.Hatalı olduğu tespit edilen görüşler şöyledir:

- “İmam Şâfiî’ye göre tahminimce köpeğin kendisi değil salyası necistir.” Bu görüş hatalıdır. İmam Şâfiî’ye göre köpeğin sadece salyası değil kendisi de necistir. Yani domuz gibi necîsü’l-ayn’dır. Köpeğin dokunup necis ettiği nesne bir defa toprakla olmak üzere yedi defa su ile yıkanmalıdır

- “Peygamber (sas) Efendimizin bir yiyeceğe düşen sineğin o yiyeceğe daldırılmasına dair emri ‘kanı bulunmayan havyan ölüleri necaset değildir’ diyenlerin delilidir. İmam Şâfiî buna cevap olarak şöyle demektedir: ‘Bu hüküm yalnız sineğe mahsustur. Çünkü Peygamber (sas) Efendimiz buna sebep olarak bir kanadında hastalık bir kanadında da ilaç bulunduğunu göstermiştir. İmam Şâfiî sineğin tahir olması için kansız bir hayvan olduğunu sebep göstermeyi ayrıca ayetin mefhumu ile sürdürmeye çalışmıştır. “Kesilmeden ölen murdar hayvan ve kan size haram kılındı.” Zira ayetin zahirinden kesilmeden ölen hayvan ile kanın birbirinden ayrı iki necis çeşidi oldukları anlaşılmaktadır. Bunlardan biri kesmekle helal oluyor ki bunun eti yenilen hayvan olduğunda ittifak vardır. Diğeri de hakkında kesmek diye bir şey düşünülmeyen kandır. Şu halde birbirinden ayrı olan bu iki şey bir şey kabul edilemez ki kesilmeden ölen hayvanda kan kaldığı için hayvan necistir, denilebilsin.” Bu görüş mezhebte karşılığını bulmamaktadır. İmam Şâfiî sineğin kansız bir havyan olduğu için değil, kanadında zehir ve şifanın bulunması nedeniyle necis olmadığını söylüyor bu görüşe göre. Oysa Şâfiî mezhebinde canlı iken bir organı koparıldığında akıcı olmayan sinek veya sivrisinek gibi hayvanlar pis maddelerden istisna edilmiştir. Meşhur kavle göre akıcı kanı olmayan hayvanların düştüğü sıvı madde pis olmaz. Görüldüğü gibi pis olmamak akıcı kanı olmamaya bağlanmıştır. Oysa yukarıdaki görüşte İmam Şâfiî buna karşı çıkmaktaydı

- “İmam Şâfiî’ye göre küsûf namazının kıyamlarının hepsinde Fatiha okumakla beraber birinci kıyamda Bakara sûresini, ikinci kıyamda Âl-i İmran sûresini, üçüncüde Bakara sûresinden yüzelli ayet, dördüncüde Bakara’dan elli ayet kadar okumak müstehabtır.” Bu görüş hatalıdır. İkinci kıyamda Âl-i İmran sûresinin okunacağına dair bir şeye rastlayamadık. Doğrusu şu şekildedir: Birinci kıyamda Bakara sûresi, ikinci kıyamda Bakara sûresinden ikiyüz ayet, üçüncü kıyamda Bakara sûresinden yüzeli ayet, dördüncü kıyamda Bakara sûresinden yüz ayet okunur. Ayrıca dördüncü kıyamda Bakara sûresinden elli ayet okunur denilmekte, bu görüş de hatalıdır, doğrusu yüz ayettir.

- “İmam Şâfiî, imamın ölünün neresinde durması hususunda bir had koymamıştır.” Bu görüş hatalıdır. Çünkü imam cenaze erkek ise başı hizasında, kadın veya hünsa ise kuyruk sokumu hizasında durur.

- “İmam Şâfiî’ye göre i’tikaf için özel ameller ancak namaz kılmak, Allah’ı zikretmek ve Kur’an okumaktan başka bir şey olamaz.” Bu görüş hatalıdır. Çünkü mu’tekif için namaz, Allah’ı zikretmek ve Kur’an okumanın yanı sıra câiz olan başka ameller de vardır. Mesela hasta ziyareti için dışarı çıkmak, evlenmek ve evlendirmek de câizdir. Çünkü bunlar ibadettir. Kur’an-ı Kerim dışında bir şeyler okumak, ilim tedris etmek de câizdir. Çünkü tüm bunlar hayrın artırılmasıdır.

İmam Şâfiî’ye göre tavafın ilk üç dolaşımında remel yapmayana kurban lâzım gelir.” Bu görüş hatalıdır. Remeli terk edene bir şey lâzım gelmez. Remeli özürsüz bir şekilde terk etmek mekruhtur. İlk üç şavtta remeli terkeden diğer dört şavtta bunları kaza etmez.

- “İmam Şâfiî’ye göre çocuğa da ganimetten hisse ayrılır.” Bu görüş hatalıdır. Çocuğa ganimetten hisse verilmez redh verilir. Redh imamın takdir edip verdiği ve gazinin hissesinden az olan maldır. En zahir kavle göre redh ganimetçiler için ayrılan dört hisseden verilir

- “Zannedersem kimisi de fey’in tamamı ganimetin 1/5’inin verilidği 5 sınıfa taksim edilir., demiştir. Tahminime göre bu İmam Şâfiî’nin görüşüdür.” Bu görüş hatalıdır. Çünkü İmam Şâfiî’ye göre fey 5’e bölünür. Sadece bir hissesi ganimetin 1/5’inin verildiği sınıfa dağıtılır. Geriye kalan 4 hisse imamın içtihadına bağlıdır

“İmam Şâfiî’ye göre kardeş olan iki cariyeyi bir arada bulundurma ancak birini satın alma yoluyla diğerini nikahlama yoluyla olursa câizdir.” Bu görüş hatalıdır. Bu şekilde yaparsa câiz olmaz çünkü aynı su iki kız kardeşin rahminde toplanamaz. Bir kimse bir nikah altında bulundurulmaları haram olan kadınlardan birini temlik eder sonra bu temlik ettiği kadının kız kardeşini nikahı altına alırsa veya bunun tersini yaparsa nikahladığı kadın kendisi için helal olur, diğeri ise haram sayılır.

“İmam Şâfiî’ye göre kölenin nikahı altında iken âzâdlanan cariye nikahını kocası ona temas etmemişse bozabilir yoksa bozamaz.” Bu görüş hatalıdır. Dühûlden önce de sonra da feshedebilir, eğer duhûlden önce feshederse mehir düşer; eğer dühûlden sonra feshederse bu durumda bakılır, eğer âzâdlama duhûlden sonra ise mehri müsemma alır, eğer duhûlden önce ise mehr-i misil alır.

- “İmam Şâfiî’ye göre üç talak ile boşanan kadını ama fâsid bir nikahta veya câiz olmadığı bir vakitte dahi olsa eski kocasına helal kılar.” Bu görüş hatalıdır. Hür kimsenin üç talakla boşadığı karısı ile tekrar evlenebilmesi için nikah akdi sahih olmalıdır. Fâsid nikahta cima’ yahut şüphe ile cima’ ile kadın helal olmaz. Çünkü Allah helal kılmayı nikaha bağlamıştır. O da sahih nikahtır

- “İmam Şâfiî’ye göre kadın hayız yaşında olmasına rağmen hiç adet görmemişse iddet olarak hayızdan ümit kestiği yaşa varıncaya kadar bekler, sonra üç ay daha bekler, sonra evlenir.” Bu görüş hatalıdır. Böyle bir kadın üç ay iddet bekler

- “İmam Şâfiî’ye göre bir yiyecek maddesini teslim almadan başka bir yiyecek maddesi ile değiştirmek câizdir.” Bu görüş hatalıdır. İmam Şâfiî’ye göre hiçbir malın teslim alınmadan önce satışı câiz değildir.

- “İmam Şâfiî’ye göre sermayeyi işleten kimse ortaklık malından bir şeyi sermaye sahibine eğer normal bir fiyatla satmış ise câizdir, eğer kazıklamış ise câiz değildir.” Bu görüş hatalıdır. İmam Şâfiî’ye göre hiçbir şekilde satamaz.

- “İmam Şâfiî’ye göre ev arsalarında şüf’a yoktur.” Bu görüş hatalıdır.Ev arsalarında şüf’a vardır.

- “İmam Şâfiî’ye göre buluntunun kendisine ait olduğuna dair alametlerini söylese de delil getirmedikçe alametleri söylese de kendisine verilemez.” Bu görüş

hatalıdır. Eğer alametleri söylerse kendisine teslimi câizdir. Kabul edilen rivayete göre teslimi vâcib değildir.

- “İmam Şâfiî’ye göre kâifler iki kişiden az olursa sözleri kabul olmaz.” Bu görüş hatalıdır. Kâifin birkaç kişi olması şart değildir. Kâifin müslüman, adil, tecrübeli olması, hür olması şarttır. Bir kâif yeterlidir, ancak sözünden emin oluncaya kadar kabul olunmaz.

“İmam Şâfiî’ye göre annesi dövülmekten dolayı öldükten sonra ölü olarak düşen çocuğu bir şey lâzım gelmez.” Bu görüş hatalıdır. İster sağ olarak isterse ölü olarak düşsün bu çocuğa bir gurre gerekir. Gurre köle yahut cariyedir.

İmam Şâfiî, her asabeye diyetten ne kadar lâzım geldiği konusunda zengine bir dinar, fakire yarım dinar lâzım gelir, demiştir. İmam Şâfiî’ye göre bu yakınlıklarına göre olur.” Bu görüş hatalıdır. İmam Şâfiî’ye göre âkileden zengin olanlar yarım dinar altın yahut onun kadar bir bedel orta halli olanlar dörtte bir dinar öderler.

“İmam Şâfiî’ye göre birden çok kişilerin çaldıkları şey aralarında taksim edildiği zaman herbirinin hissesi nisabtan aşağı düşse bile birlikte çaldıkları şeyin tamamı nisab olduğu için elleri kesilir, çünkü çalınan malın tamamı hırsızlık nisabıdır.” Bu görüş hatalıdır. İki kişi ancak iki nisab miktarı malı ortaklaşa çalarlarsa elleri kesilir, çalınan mal iki nisab değilse elleri kesilmez.Çünkü nisab herbiri için bir nisab değildir .

“İmam Şâfiî’ye göre kölenin ölüm yahut bir organının kesilmesini gerektiren bir suçun hakkındaki ikrârı geçerli değildir. Çünkü köle efendisinin malıdır.” Bu görüş hatalıdır. Çünkü kölenin cezayı gerektiren durumlarda ikrârı kabul edilir.

- “İmam Şâfiî’ye göre şahitlerin yalan söylediğinin sonradan anlaşılması halinde eğer şahitlikleri ile bir mal zayi olmuş ise şahitler ister bilerek, ister yanılarak yalan söylemiş olsunlar, şahitlikleri ile zayi ettikleri malın bedelini ödemek zorunda değillerdir.” Bu görüş hatalıdır. Bir mal için şahitlik edenler şahitliklerinden dönerlerse en zahir kavle göre borçlu duruma düşerler. Bütün şahitler şahitliklerinden dönerse zâyi ettikleri mal kendilerine bölüştürülür. Bir kısmı döner de iki kişi şahitlik ederse borçlu duruma düşmezler. Zayıf kavle göre herbiri kendisine düşen hisseyi ödemekle yükümlü olur.

Bir mezhebe müntesib bir alimin başka mezheplerin görüşünü naklederken çeşitli hatalara düşebildiğini daha önce de belirtmiştik. Bunların sebepleri arasında mezhebî taassub, objektif olama, diğer mezheplerin ana kaynaklarına ulaşamama, ıstılah farklılığından doğan yanlış anlaşılmalar, müellifin aldığı tâli kaynağın ana kaynaktaki bilgiyle uyuşmaması gibi başlıklar sayılabilir.

İbn Rüşd’ün eserinde diğer mezhep imamlarına dair düştüğü yanlışların mezheb

Benzer Belgeler