• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

3.3. Avrupa-Akdeniz Ortaklığına Genel Bir Bakış

3.3.1. AB-Akdeniz Ortaklığı’nın Tarihçesi

Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’nin kurulmasının ardından Akdeniz havzasındaki ülkeler, gerek bu yeni oluşumun içinde yer alabilmek gerek Avrupa pazarına giriş kolaylığı sağlayabilmek düşüncesiyle Topluluk ile özel bağlar kurmak istemişlerdir. Bu amaçla ilk olarak Yunanistan ve Türkiye ile tam üyeliği öngören bir ortaklık anlaşması imzalanmış, Topluluğa üye olmayan diğer Akdeniz ülkelerinin bir çoğu ile de ilk olarak yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi sadece ticari ilişkiler ile sınırlı, sanayi ürünlerinin serbest dolaşımı ve bazı tarım ürünleri için özel imtiyazları öngören anlaşmalar yapılmıştır.

Avrupa-Akdeniz ortaklığı’nın temellerinin, 19-20 Ekim 1972 tarihli Paris Zirvesi’nde Topluluğun ilk kez Akdeniz Bölgesi’ndeki ülkelere verilen taahhütlerinin yerine getirilmesinin önemini vurgulamasıyla atıldığı söylenebilir.122 Bu zirve ile, daha önce Akdeniz ülkeleri ile yapılan tarım ve sanayi ürünlerini kapsayan sınırlı anlaşmaların küresel ve dengeli bir yaklaşımla ele alınması gereği ortaya koyulmuştur.

1970’lerin ikinci yarısında Topluluk, ikili tercihli anlaşmaların Akdeniz ülkeleri arasında eşitsizlik ve istikrarsızlık yaratılabileceği, bölgenin önemli sorunlarının da yetersiz kalabileceği düşüncesiyle Global Akdeniz Politikası’nı benimseyerek bu politikayı geliştirmeye başlamıştır.

1973’de Kopenhag Zirvesi ile Arap Diyalogunu başlatan Topluluk, 1975, 1976 ve 1977 yıllarında bütün Akdeniz ülkeleriyle her biri beş yıl süreli ticari işbirliği anlaşmaları imzalamış, anlaşmalar mali protokollerle güçlendirilerek 1996 yılına kadar Akdeniz ülkelerinin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmak amacıyla başlıca 4 mali protokol hayata geçirilmiştir.123

1980’li yıllarda tüm dünyada etkili olan ekonomik daralma Topluluğu da etkilediği için bu dönemde Topluluk daha çok kendi iç sorunlarıyla uğraşmak zorunda kalmıştır. AB’ye o dönemde yeni katılan üyelerin getirdiği mali külfetler ve dünya pazarlarındaki durgunluk, Topluluğun eskisi kadar aktif bir dış politika uygulamasını engellemiştir. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve hemen arkasından eski Doğu Bloku üyelerinin AB üyeliği için başvurması ve diğer siyasal gelişmeler, AB’nin,

122 Selda Paydak, “Avrupa-Akdeniz Ortaklığına Bakış; Avrupa-Akdeniz Ortaklığı Bütünleşme Süreci ve

Türkiye”, Avrasya Dosyası, C.5, Sayı:4, Kış 1999, s.269.

kıta’nın güneyindeki ülkelerle ilişkilerini daha dikkatli bir şekilde ele almaya ve proje yardımlarına dayanan mali işbirliği politikasını geliştirmeye sevketmiştir. Topluluk bu anlamda Avrupa’nın geleceğinin belirlenmesi amacıyla Doğu Avrupa ve Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi (EFTA) ülkeleriyle yoğun ilişkiler içine girmiştir.

Özellikle 1989’da Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerin bir üst stratejiye dayanması konusunda bir tebliğ yayınlayan Avrupa komisyonu, söz konusu tebliğde, Akdeniz havzasındaki refah ve istikrarın, Topluluk refah ve istikrarı için de hayati önem taşıdığını vurgulayarak, Akdeniz ülkelerindeki ekonomik reformların ve demokrasi hareketlerinin desteklenmesi gerektiğini dile getirmiştir.124

Bütün bu gelişmeler neticede AB’yi 1992’de Yenilenmiş Akdeniz Politikası’nı hayata geçirmeye yöneltmiştir. Böylelikle, Akdeniz ülkelerine sağlanan mali destek %50 oranında artırılarak bölgesel işbirliği politikası uygulamaya konulmuştur. İşte bu tarihten itibaren AB ile Akdeniz Ülkeleri arasında gerçek bir ortaklık ilişkisinin yolu açılmıştır, diyebiliriz.

Küresel işbirliği düşüncesinin ilk kez dile getirildiği 1992’deki Lizbon Avrupa Konseyi Toplantısı’nı, 1994’te Korfu ve Essen’de yapılan Konsey Zirveleri izlendikten sonra 1995 Haziran ayında Cannes’da toplanan Avrupa Konseyi’nin, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın kurulması yönündeki Komisyon teklifini onaylamasıyla, 27-28 Kasım 1995’de Barselona’da Avrupa-Akdeniz Ortaklığı kurulmuştur. Yalnız bu ortaklığın oluşturulmasındaki sürece geçmeden önce Yenileştirilmiş Akdeniz-Politikası (YAP) çerçevesinde uygulanan MED Programları adıyla bilinen projelerin, Avrupa-Akdeniz ülkeleri arasında nasıl bir işbirliği olanağı sunduğu ve ilişkileri nasıl etkilediği belirtilmek zorundadır.

3.3.2. Yenileştirilmiş Akdeniz Politikası

Avrupa Birliği, bir siyasal ve ekonomik entegrasyon olma sürecinin çeşitli aşamalarını geçerken, başta Birliği güneyinden çevreleyen Akdeniz ülkeleri olmak üzere çeşitli ülke grupları ile birçok alandaki işbirliğini canlı tutmaya ve geliştirmeye yönelik projeler üretmiştir. Bu projenin önemlilerinden biri, MED Programları adıyla

124 Selda Paydak, a.g.m., s.270

bilinmektedir. MED Programları, AB’nin birliğe üye olmayan Akdeniz ülkelerine yönelik bir dizi karşılıklı işbirliği olanaklarını geliştirmeyi amaçlayan bir projedir.125

Bir yandan güçlü ekonomik ilişkiler, diğer yandan göçmen işçi hareketleri ile desteklenen sosyal ve kültürel bağların zaman içinde gösterdiği gelişme, AB’ni Akdeniz ülkeleri ile olan ilişkilerini düzenlemek ve geliştirmek yoluyla bir takım kurumlar oluşturmaya zorlamıştır.

AB ile Akdeniz ülkeleri arasında gelecekteki barış ve uyum ortamının karşılıklı anlayış, hoşgörü ve saygı temeline oturtulmasının gerekliliği giderek daha fazla kabul gören bir gerçek halini almıştır. Karşılıklı ekonomik ilişkileri geliştirmenin, aynı zamanda sosyal ve kültürel boyutları olan bir sorun olduğunun AB tarafından kabul edilmesi sonucunda AB, 1992 yılında YAP’ı yürürlüğe sokmuştur. 1996 yılına kadar sürdürülen YAP’ın içerdiği hususlar:

-Akdeniz ülkelerindeki reformların desteklenmesi, -Bu ülkelerde özel yatırımların teşviki,

-Bu ülke mallarını Topluluk pazarlarının açık tutulması -Ekonomik diyalogun güçlendirilmesidir.126

YAP için Topluluk 4.405 milyar Avro’luk tahsisat ayırmıştır. Bunun mali protokoller ve ekonomik reform amaçlı krediler dışında kalan 2030 milyon avro’luk kısmı ise Akdeniz bölgesi’nde çevre, insan hakları, bölgesel işbirliği, ortak yatırımlar gibi projelerin finansmanında kullanılmak üzere ayrılmıştır.127

3.3.2.1. MED Programları ve Özellikleri

MED programları merkezi olmama özelliğine sahiptir.128 Bunun anlamı, programların planlama, uygulamaya koyma ve değerlendirme aşamalarında merkezden yönetilmeme niteliğine sahip olmalardır. Yani, politik karar verme yetkisine sahip kurumlar, özellikle de ulusal hükümetler bu programlarda rol oynayamazlar. Aksine programların işleyişi Akdeniz ve AB ülkelerinde yaşayan insanlar arasında dolaysız

125 Erol Çakmak, MED Programları; Avrupa Birliğinin Yenileştirilmiş Akdeniz Politikalarının

Sunduğu İşbirliği Olanakları, Atatürk Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma ve Uygulama Merkezi,

Yayın No.1,Erzurum, 1996, s.1.

126 Ibid, s.2.

127 Çeşmecioğlu, a.g.e.,s .19. 128 Çakmak, a.g.e., s.3.

bağlantılar yani ağlar (Networks) oluşturmak suretiyle gerçeklik kazanır. Temel ilke, bu insan grupları ile örgütlerin ortak problemleri, çıkarları ve amaçları paylaşmalarıdır.

MED programları, bu programların her birinin hedeflediği sorunlara çözüm getirme amacına yönelik olarak hazırlanmış ve 1996 yılına kadar dört MED programı uygulamaya konulmuştur:129

* MED-URBS Æ Yerel parlamento ve yönetimler * MED-CAMPUS Æ Üniversiteler

* MED-MEDYA Æ Yazılı ve görsel medya

* MED-INVEST Æ Küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ)

MED programlarından yararlanacak projelerde, insan grupları ve örgütleri bir ağ oluşturarak, tarafları birlikte inisiyatif kullanmak, birbirleriyle sıkı bir işbirliğine girme konusunda teşvik etmek ve aktif rol yüklemek amaçlanmıştır ve bu işbirliği ağlarının yaşam sürelerinin, projenin finanse edildiği süre ile sınırlı olmaması hedeflenmiştir.

3.3.2.2. MED Programlarının Ana Hatları 3.3.2.2.1. “MED-Medya” Projesi

Bu programın temeli, medyanın politik, ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmeye katkı sağlayacağına olan inançtır. MED-MEDIA Programı, tüm Akdeniz’i kapsayan bir işbirliği ortamı yaratmayı amaçlayarak, Akdeniz ülkelerindeki medya çalışmalarının AB ülkelerindeki meslektaşlarının birliği ve deneyimlerinden yararlanmalarını mümkün kılacak bir proje olmuştur. 1993-1994 yıllarında başlayan bu program çerçevesinde 31 proje desteklenmiş, 35 projeye ise mali destek sağlanmıştır.130

Her projenin toplam maliyetinin en fazla %80’i Avrupa Komisyonu tarafından finanse edilerek bu maksimum miktarın yılda 200.000 Avro’yu aşmaması belirtilmiştir.

129 Ibid, s.3.

Tablo 6’da 1994 ve 1995 yıllarında finanse edilen MED Programlarına İlişkin veriler yer almaktadır.

Tablo 6. MED-MEDIA Projeleri131

1994 1995

Mali Tahsisat 5.0 6.1

Alınan Teklif Sayısı 6.0 250

Seçilen Ağ Sayısı 31 35

Akdeniz Ülkesi Ağ Önderi Sayısı 4 8

AB Ülkesi Ağ Önderi Sayısı 27 27

Projede Yer Alan Kurum Sayısı 202 206

Kaynak: http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf

Projenin, MED-MEDIA Programlarının amaçlarını gerçekleştirmeye hizmet etmesi ve finansal ve teknik olarak gerçekleştirilebilmesi Avrupa Komisyonu tarafından seçilmiştir. Yani bu programlar çerçevesinde ihtiyaç duyulacak tüm bilgiler Avrupa Komisyonundan temin edilebilmektedir.

3.3.2.2.2. “MED-URBS” Projesi

Bu programda ise Akdeniz ülkelerindeki kentlerde yaşamın kalitesini yükseltmek ve AB ve Akdeniz ülkelerindeki yerel otoriteler arasında merkezi olmayan işbirliğini teşvik ederek yerel demokrasiyi güçlendirmek hedef alınmıştır. MED-URBS Programı 1992 yılında başlatılmış ve 1995 yılı sonunda ulaşılan ağ sayısı 48 olmuştur. Programın öncelik alanları kent yönetimi, kentlerin sosyal ve ekonomik gelişmesi ve kentlerdeki çevre sorunlarıdır.132

Projeler, Akdeniz’deki yerel toplulukların ihtiyaçlarına hizmet etmek için şu konuları kapsamaktadır:133

* Fizibilite çalışmaları

* Veri tabanlarının hazırlanması

131 Ibid, s.8., Ayrıca bkz., http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf, (13.06.2005) 132 Ibid, s.9., Ayrıca bkz., http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf, (13.06.2005) 133 Ibid, s.10., Ayrıca bkz., http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf, (13.06.2005)

* Gazete ve yayın çıkarılması

* Diğer kurumlarla ekonomik işbirliğinin geliştirilmesi

Tablo 7’de 1993-95 yıllarında desteklenmiş olan MED-URBS projelerine ilişkin istatistik verileri yer almaktadır.

Tablo 7. MED-URBS Projeleri134

1993 1994 1995

Mali Tahsisat 5.5 8.0 8.9

Alınan Teklif Sayısı 99 96 88

Seçilen Ağ Sayısı 21 42 48

Akdeniz Ülkesi Ağ Önderi Sayısı 4 5 10

AB Ülkesi Ağ Önderi Sayısı 17 37 38

Projede Yer Alan Kurum Sayısı 170 233 275

Kaynak: http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf

Bu projenin seçiminde coğrafi bir denge anlayışı gözetilmiştir. 3.3.2.2.3. “MED-CAMPUS” Projesi

MED-CAMPUS Programı, Akdeniz ülkelerindeki yüksek öğretim kurumları ile ilgili projeleri finanse etmek suretiyle yüksek öğrenimde işbirliğini güçlendirmeyi amaçlamıştır. Bu program, aynı zamanda, kültürel düzeyde AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki karşılıklı anlayışı da geliştirmeyi hedeflemiştir. Bunun için, üniversite ve diğer yüksek öğretim kuruluşları arasında işbirliği ağlarının kuruması ve bunların güçlendirilmesine yardımcı olunarak AB ülkelerinde sahip olunan bilgi ve deneyimin Akdeniz ülkelerindeki ilgili taraflara transfer edilmesini sağlayacak bir sistem olarak işlemesi öngörülmüştür.

MED-CAMPUS programında yer alan ağların süresi, akademik yıla göre belirlenmiştir.

134 Ibid, s.10.

Tablo 8’de MED-CAMPUS Programına ilişkin veriler yer almaktadır.

Tablo 8. MED-CAMPUS Projeleri135

1993 1994 1995

Mali Tahsisat 6.5 8.0 9.0

Alınan Teklif Sayısı 200 260 274

Seçilen Ağ Sayısı 60 83 103

Akdeniz Ülkesi Ağ Önderi Sayısı 15 26 42

AB Ülkesi Ağ Önderi Sayısı 45 57 61

Projede Yer Alan Kurum Sayısı 200 250 293

Kaynak: http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf

MED-CAMPUS Programı içinde yer alan projelerin seçiminde de diğer projelerde izlenen prosedürler geçerli olmuştur.

3.3.2.2.4 MED-INVEST

Bu program, küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ), Avrupa Birliği ekonomisinin can damarı olduğu gerçeğinden hareketle, Akdeniz ülkelerinde de sanayi ve hizmet sektörlerinde istihdamın artırılabilmesi için bu işletmelere özel önem verilmesi gerektiği düşüncesinden doğmuştur.

MED-INVEST Programı, Akdeniz ülkelerinde KOBİ’lerin gelişmesini güçlendirmeyi ve bu işletmelerin rekabetçi olabilmeleri için ihtiyaç duydukları teknik kaynaklarla donatılmalarını, bu amaçla da bunlar arasında sıkı bir işbirliği ortamının oluşturulmasını amaçlamıştır.

Öte yandan göç olgusuyla ilgili olarak geliştirilen Med-Migration programı, Avrupa Birliği ve Akdeniz ülkelerinde göç ve göçmenlerin sorunu konusunda uygulanabilir çözüm önerileri ve projeler için bir çalışma alanı yaratmıştır.136

İşte Yenileştirilmiş Akdeniz Politikaları çerçevesinde şekillenen MED Programları, AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ortaklığın oluşturulma sürecinde çok

135 Ibid, s.13., Ayrıca bkz., http://www.deltur.cec.eu.int/kitap/kmeda.rtf, (13.06.2005) 136 Rıdvan Karluk, Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Basın Yayın Dağıtım, İstanbul, 2005,

önemli bir rol oynayarak, AB- Akdeniz ortaklığının başlangıcı sayılabilecek Barselona Deklarasyonu’na zemin hazırlamıştır. Bu ortaklığın mali kanadı sayılan MEDA (Mediterranean Economic Devolopment Area) ise, MED Programlarına paralel olarak mali, sosyal ve ekonomik süreçte önemli rol oynamaktadır. Yani bir nevi 1996 yılına kadar AB ve Akdeniz ülkeleri arasındaki karşılıklı işbirliğini geliştirmeye yönelik projeler ortaya koyan MED Programları, bundan sonraki süreçte yerini MEDA’ya bırakmıştır diyebiliriz.

3.3.3. Avrupa-Akdeniz Ortaklığının Oluşturulması: Barselona Deklarasyonu

1995 yılının Kasım ayında 15 AB üyesi ve 12 Akdeniz ülkesi Dışişleri bakanımın bir araya gelmesi ve bölgenin refahı, barışı ve güvenliği gibi amaçların yanı sıra, bu amaçlara hizmet edecek bir çalışma programını da içeren Barselona Deklarasyonu ile asıl Avrupa-Akdeniz ortaklığı gerçekleşmiştir.

Akdeniz ülkeleriyle olan ilişkilerinde birçok sıkıntı yaşayan Avrupa, dünya ekonomisindeki gelişmeler sonucunda Akdeniz ülkeleriyle ilişkilerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalmıştır. Bu çerçevede 1990’lı yıllarda Avrupa-Akdeniz Ortaklığı, AB’nin Doğu Avrupa’ya yönelik olarak öngördüğü genişlemeyi dengeleyici bir unsur olmuştur. Bu kapsamda, Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanlarının 8-9 Aralık 1994 tarihlerinde Essen’de zirve toplantısında aldıkları karar uyarınca, AB ile birlik üyesi olmayan 12 Akdeniz ülkesi (Cezayir, Fas, Tunus, Mısır, İsrail, Lübnan , Filistin Yönelimi, Ürdün, Suriye, Türkiye, Malta, Güney Kıbrıs Rum kesimi ) arasında katkı ve kurumsal bir işbirliği çerçevesinin oluşturulması öngörülmüştür.137

Türkiye dahil 12 Akdeniz ülkesini, AB üyesi 15 ülke ile ortak bir şemsiye altında buluşturan Avrupa-Akdeniz ortaklığının temelleri 1995 tarihindeki Barselona’da gerçekleştirilen AB ve Akdeniz dışişleri Bakanları Konferansı’nda atılmıştır. Barselona Deklarasyonu veya Bildirgesi olarak anılan bu konferansın sonuçları adeta Avrupa- Akdeniz Ortaklığının anayasası olmuştur.

Ortaklığın temel hedeflerinden biri, 2010 yılına kadar Akdeniz Bölgesi’nde bir Serbest Ticaret Bölgesi’nin hayata geçirilmesidir. Bu amaç doğrultusunda gümrük vergileri, malların serbest dolaşım, mali hizmetler ve kamu alımları gibi alanlarda

Akdenizli ortak ülkelerin yasa ve standartları hızlı bir şekilde AB’ninkilerle yakınlaştırılması hedeflenmektedir.

Söz konusu ortaklığa şekil veren Barselona Konferansı’nın düzenlenmesinde AB’nin doğu ve kuzey yönünden genişlemesini dengeleme amacı ve Birliği genel dış politikasına uyum sağlanması ihtiyacı kadar, Akdeniz’de işbirliği vasıtasıyla bölgede barış, istikrar ve refahı yaygınlaştırarak, Kuzey Afrika’dan AB ülkelerine yönelik göçün önlenmesi hedefi de etkili olmuştur.

Söz konusu bu ortaklık esasen uzun vadeli jeopolitik bir proje olarak üç temel hedef gütmüştür:

- Siyasi diyalogun ve güvenliğin güçlendirilmesi yoluyla ortak bir barış ve istikrar sahasının tanımlanması (politik kutu)

- Akdenizli ortakları bölgedeki başlıca ekonomik sistem olan Avrupa Birliği ekonomik sistemine entegre etmek için, bir ekonomik ve mali ortaklık yoluyla bir refah paylaşım bölgesinin oluşturulması ve bir serbest ticaret bölgesinin tedricen kurulması (ekonomik kutu)

- Kültürler arası anlaşmayı ve sivil toplumlar arasında değişimleri teşvik etmek amacıyla sosyal, kültürel ve beşeri bir ortaklık yoluyla halklar arasında yakınlaşma (kültürel kutu) 138

Buradan da anlaşıldığı gibi Avrupa-Akdeniz ortaklığı sıkça geliştirilmiş bir ekonomik işbirliğinden ibaret olmayıp bu ortaklık toplumsal, kültürel ve beşeri konulara daha fazla ağırlık verilmesi esasına dayanarak Akdeniz’in stratejik önemini vurgulamaktadır. Öncelikle siyasi alanda ve güvenlik konularında ortaklıktan söz edilerek iç ve dış istikrarın sağlanmasına yönelik politik kutuda katılımcı ülkeler şu taahhütlerde bulunmuşlardır:

- Tüm uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülüklere uygun biçimde hareket edeceklerdir.

- Kendi siyasi sistemlerinde hukuk devletini ve demokrasiyi geliştireceklerdir. - Taraflar arasında diyalog yoluyla, insan hakları, temel özgürlükler, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda bilgi alışverişine olumlu yaklaşacaklardır.

- Halkların eşit haklarına ve kendi geleceklerini belirleme haklarına saygı göstereceklerdir.

- Uluslararası hukuk çerçevesinde, başka bir ortağın içişlerine dolaylı veya dolaysız biçimde müdahaleden kaçınacaklardır.

-Diğer ortakların her birinin toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı göstereceklerdir.

- Örgütlü suçların yayılmasına karşı birlikte savaşacaklar ve uyuşturucu sorununun bütün yönleriyle mücadele edeceklerdir.

- Taraflar, kitle imha silahlarından, nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlardan arındırılmış, karşılıklı olarak denetlenebilir bir Orta Doğu bölgesi doğrultusunda çaba göstereceklerdir.139

Barselona Bildirgesi ortak bir refah alanının yaratılması hususunda ise ekonomik kutudaki uzun vadeli hedeflerini şöyle belirlemiştir:

- Sürdürülebilir sosyo-ekonomik gelişmenin hızlandırılması

- Halkların yaşam koşullarının iyileştirilmesi, istihdam düzeyinin yükseltilmesi ve Avrupa-Akdeniz bölgesindeki gelişmişlik farkının azaltılması

- Bölgesel işbirliği ve bütünleşmenin teşviki.140

Ekonomik kutunun en somut adımı belki de 2010 yılına kadar Avrupa-Akdeniz serbest ticaret bölgesi’nin oluşturulması girişimidir. Bu serbest bölgenin 15 AB üyesi ülkeyi ve 12 Akdeniz ülkesini bir araya getirmesinden sonra 2004 yılında genişleyen Birliğin 25 üyeye ulaşması ve MDAÜ (Merkezi Doğu Avrupa Ülkeleri) nin katılımıyla bölgenin 40 ülke ve 600-800 milyon tüketicisiyle dünyanın en büyük ticaret oluşumlarından biri olması hedeflenmektedir141

Serbest Ticaret Bölgesinin kuruluşunu kolaylaştırmak amacıyla katılımcı ülkeler şu yükümlülükleri kabul etmişlerdir:

- Fikri ve sınai mülkiyet haklarının ve rekabetin korunmasına ilişkin uygun önlemlerin kabulü,

- Piyasa ekonomisine dayalı politikaların izlenmesi ve geliştirilmesi ve ekonomik gelişmişlik düzeyleri göz önünde tutularak ekonomilerinin bütünleştirilmesi,

139 Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, Avrupa-Akdeniz Ortaklığı, Barselona Bildirgesi, Ankara,

1997, s.2.

140 Ibid, s.4.

- Ekonomik ve sosyal yapıların uyarlanması ve modernizasyonu, - Teknoloji transferlerini artıracak mekanizmaların teşvikidir.142

Bununla bağlantılı olarak Avrupa-Akdeniz Ortaklığının başlıca özelliklerinden biri; Avrupa-Akdeniz Ortaklık Anlaşmalarıyla AB ve 9 Akdeniz ülkesi arasında yürütülen müzakerelerdir. Bu müzakereler Avrupa-Akdeniz Bölgesi’nde serbest ticaret alanı oluşturulmasının son aşamasını oluşturmaktadır.

Avrupa-Akdeniz ortaklık anlaşmalarının ikili ilişkileri düzenleyen hükümleri her bir ortak için değişiyor olsa da tüm ortakları bağlayıcı kesin hükümler de taşımaktadır.Bu hükümler:143

- Siyasi diyalog

- İnsan haklarına ve demokrasiye saygı

- 12 yıllık geçiş sürecinin ardından Dünya Ticaret örgütüne (WTO) uygun serbest ticaretin kurulması

- Mülkiyet hakları, devlet yardımları ve tekellere ilişkin hükümler - Sosyal meseleler ve göçlere ilişkin işbirliği

- Kültürel işbirliği’dir.

Ortaklık Anlaşmalarının son durumu aşağıda Tablo 9’da gösterilmektedir.

142 Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilciliği, Barselona Bildirgesi, s.4-5. 143 Çeşmecioğlu, a.g.e., s.31.

Tablo 9. Ortaklık Anlaşmalarının Son Durumu144

Kaynak:http://www.deltur.cec.eu.int

Bu ülkenin dışında 2004’te AB’ye tam üye olan Malta ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile AB’ye aday ülke konumundaki Türkiye farklı bir konumda yer almaktadır. Çünkü AB, bu ülkelerle Ortaklık Anlaşmalarını 1960 ve 70’lerde tamamlamıştır.

Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın önemli bir boyutu da kültürel kutu dediğimiz sosyal ve beşeri alanlardır. Burada öncelikle insan kaynaklarının geliştirilmesi, kültürler arasında karşılıklı anlayış ve diyalogun tesisi ile sivil toplumlar arasında mübadelelerin teşviki üzerinde durulmuştur. Katılımcı ülkeler bu amaçla şunları kabul etmiştir:

- Kitle iletişimin araçlarının, karşılıklı bir zenginleşme kaynağı olarak kültürlerin birbirine kabul etmesi ve anlamasında oynayabileceği rolün önemi vurgulanmaktadır.

- Her ortağın kültürel kimliğine saygı göstererek kültürler arası alışverişleri ve farklı dillerin öğrenilmesini destekleme ve kalıcı bir eğitim ve kültürel programlar politikası uygulama niyetlerini ifade etmektedirler.

- Sivil toplumun, Avrupa-Akdeniz ortaklığına vazgeçilmez bir katkı yapabileceğini kabul ederek bunu halklar arasında karşılıklı anlayışın ve yakınlaşmanın artması için vazgeçilmez bir etken olarak görmektedirler,

144 http://www.deltur.cec.eu.int, (24.06.2005) Ortak Ülke Müzakerelerin

Sonuçlanması

İmza Tarihi Yürürlüğe Giriş Tarihi

Tunus Haziran 1995 Temmuz 1995 Mart 1998

İsrail Eylül 1995 Kasım 1995 Haziran 2000

Fas Kasım 1995 Şubat 1996 Mart 2000

Filistin Yönetimi Aralık 1996 Şubat 1997 Temmuz 1997

Ürdün Nisan 1997 Kasım 1997 Mayıs 2002

Mısır Haziran 1999 Haziran 2001 ---

Lübnan Şubat 2002 Haziran 2002 Mart 2003

Cezayir Aralık 2001 Nisan 2002 ---

- Demokratik kurumları desteklemeye ve hukuk devleti ile sivil toplumu güçlendirmeye yönelik eylemleri teşvik ederek yasadışı göç konusunda daha yakın işbirliği tesis etmeyi kararlaştırmışlardır.

- Terörizmi önleme konusundaki işbirliğini çeşitli önlemlerle güçlendirmeyi ve terörizme karşı birlikte daha etkili bir mücadele sürdürmeyi kararlaştırmışlardır.145

İşte yukarıda belirtilen Avrupa-Akdeniz Ortaklığı’nın politik, ekonomik ve kültürel alanlarda belirtilmiş olan uzun vadeli projelerinin çok taraflı yönlerinin uygulanması amacıyla bir dizi takvim belirlenerek seminerler düzenlenmiştir. Önce,