• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.7. AB’nin Yasa Dışı Göç Politikaları ve AB’de Yasa Dışı Göç Sorunu

1.7.1. AB Demografik Yapısının Göç Üzerindeki Etkisi

AB ülkelerinin demografik yapısına bakıldığında sadece ucuz değil, bundan da öte giderek artan oranda nitelikli-niteliksiz, ucuz ya da pahalı işgücüne olan gereksinimi olduğu da görülecektir. Bu gereksinimi gelecek yıllarda AB ülkeleri dışarıdan alacağı yasal-yasadışı göçmenleriyle kapatmak zorundadır. Giderek azalan ve yaşlanan nüfus yapısı AB’yi iş gücünde dışa bağımlı kılmakta ve kılmaya devam edecektir.

64 Di Nicolo, a.g.e, s.12

65 http://www.neis.co.uk/ukta/2003/trehat_04.asp , (22.04.2005)

66 What are the Causes of Human Trafficking in the EU: http://www.ex.ac.uk/politics/pol-

Tablo.1. Avrupa Birliği (15’de) Yaş Gruplarına Göre Nüfus Dağılımı67 Yıllar 15 Yaş Altı 15-24 Yaş 25-49 Yaş 50-64 Yaş 65-79

Yaş 80+ Yaş Toplam 1980 77,4 56 116,7 55,3 40,7 8,5 354,6 2000 63,4 46,8 139,3 65,7 47,3 13,9 376,4

2020 49,4 38,9 119,7 85 59,7 24,8 377,5

Kaynak: Sedat Laçiner, Mehmet Özcan ve İhsan Bal, Türkiyeli Avrupa

Tablo 1’de görüldüğü gibi AB’de (on beşler) 1980 yılında 77,4 milyon olan 15 yaş altındaki çocuk nüfusu, 2000 yılında 63,4 milyona düşmüştür. 2020’de varsayımlara göre ise 49,4 milyon olacaktır. 15-24 yaş grubunda da durum farklı değildir. Genç nüfus giderek azalmaktadır. Buna karşılık 50-64 yaş arasındaki grupta tam tersi bir artış görülmektedir. Yaşlı kesimi oluşturan 65-79 yaş grubu ile en yaşlı kesimi oluşturan grupta da gelecek 20 yıl içinde yaklaşık %100 bir artış beklenmektedir.

Tablo.2. Avrupa Birliği (15’te) Yaş Gruplarının Yüzdelik Olarak Dağılımı68

Yıllar 15 Yaş Altı 15-24 25-49 50-64 65-79 80+

1980 21.8% 15.8% 32.9% 15.6% 11.5% 2.4% 2000 16.8% 12.4% 37% 17.5% 12.6% 3.7% 2020 13.2% 10.3% 31.7% 22.5% 15.8% 6.6%

Kaynak: Sedat Laçiner, Mehmet Özcan ve İhsan Bal, Türkiyeli Avrupa

Tablo 2’de kırk yıllık süreç içinde 15 yaş altı ve 15-24 yaşları arasında ciddi bir anlamda düşme gözlenirken, 65-79 ve 80 yaş üzeri grubunda ciddi bir artış olduğu gözlenmektedir.

67 Laçiner, Özcan, Bal a.g.e, s.149. 68 A.g.e, s.151.

1.7.1.1. Üçlü (0-25, Orta Yaş Grubu, 50+) Yaş Grubunda Dağılım:

Üçlü grup oluşturarak yaş dağılımı yapıldığında AB’nin giderek yaşlanan nüfus yapısı daha açık bir şekilde görülmektedir. 1980 yılında 346.6 milyon nüfusun 133.4 milyonu 25 yaşın altında olduğu halde (%38) bu rakam 2000 yılında toplamdaki 30 milyonluk artışa rağmen düşmüş (%29) ve 110.2 milyon olmuştur. 2020 yılında ise bu rakamın artan bir ivme ile düşerek 88.3 milyona düşeceği tahmin edilmektedir. Bu da Tablo 3’te görüleceği üzere genel nüfusun %23’üne tekabül etmektedir.

Tablo.3. Avrupa Birliği’nde 1980-2000-2020 Yıllarında Üçlü Yaş Grubuna Göre Yüzdelik Dağılım69

Kaynak: Sedat Laçiner, Mehmet Özcan ve İhsan Bal, Türkiyeli Avrupa

Orta yaş grubu olarak ele alınan 25-50 yaşları arası grup 1980 yılında 116.7 milyon olarak kaydedilmiştir, bu rakam 2000 yılında 139.3 milyona ulaşmış ancak sonraki yıllarda düşme eğilimine gireceği düşünülerek 2020 yılında yeniden 1980’lerdeki değerine yaklaşarak 119.7 milyona düşeceği varsayılmıştır.

50 yaşın üzerindeki nüfus yapısında 1980-2020 arasında çok ciddi bir değişim görülmektedir. 1980 yılında 104.5 milyon olan bu grup 2020 yılında artarak 126.9 milyon olmuştur. Ancak asıl önemli artış bundan sonraki yirmi yıllık dönemde beklenmektedir. Tahminlere göre 2020 yılında AB 15’te bu gurubun nüfus artışı 44 milyon dolaylarındaki bir artışla 169.5 milyona ulaşacaktır. Yani 377.5 milyonluk genel nüfusun Tablo 3’te görüldüğü gibi %45’i 50 yaşın üstü bireylerden oluşacaktır.

69 A.g.e, s.152. Yaş Grupları Yıllar 0-25 Orta yaş 50+ 1980 %38 %33 %29 2000 %29 %37 %34 2020 %23 %32 %45

Bu tabloların ve AB’de deki demokratik yapının sonuçları üç açıdan önemlidir. Birincisi AB’nin acilen dış iş gücüne olan gereksinimini göstermektedir. Dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden biri olan AB, üretim araçlarını sürekli bir şekilde sürdürebilmesi için üretimin en temel faktörlerinden biri olan iş gücünü dışarıdan temin etmek zorundadır. AB, 2020 yılındakini ihtiyacını önceden planlayıp gerekli yatırımları gecikmeden yapmalıdır. Bunu planlı bir şekilde yapmaması durumunda (ABD yeşil kart uygulaması gibi) her yıl yasa dışı olarak AB’ye giden 500 bin civarındaki yasa dışı göçmen AB’nin nitelikli iş gücü sorununa çözüm olamayacağı gibi, sorunu daha da karmaşık hale getirecektir.

İkinci olarak AB ülkelerinin emeklilik sistemlerinde meydana gelen tıkanma dolayısıyla karşılaşacağı sorunlar AB’yi içinden çıkılmaz bir hale sokacaktır. Emeklilik sistemlerinde prim ödeyen kişi sayısı azalıp emeklilik geliri alan kişi sayısı artacaktır. Bu da sisteme yeni prim ödeyen insan sayısında zorunlu bir artışı gerektirmektedir.

Üçüncü ve son olarak AB’deki bakıma muhtaç en yaşlı kesimdeki artışın ortaya çıkaracağı sosyal ve ekonomik sorunlardır. 80 yaş ve üzeri nüfus 2000-2020 yılları arasında %100 artarak 25 milyon civarında olacaktır. O yüzden bu alanlarda yeni istihdam alanları yaratılması zorunlu hale gelmektedir.

Yukarıdaki veriler ışığında ulaşılan sonuçlar AB’nin genç üretken insan unsuru açısından dışa bağımlı kaldığını ve bu bağımlılığın giderek artacağını net bir şekilde ortaya koymaktadır. O halde AB bu bağımlılığa nasıl bir çözüm üretecektir? AB’ye yasal ulaşım yollarını tıkayarak, yasa dışı göçü bir anlamda teşvik etmeye devam mı edecek, yoksa soruna kapsamlı çözümler mi üretecek?

Buradan hareketle AB, yasadışı göçün ve insan ticaretinin durdurulması açısından, yasadışı göçe genel olarak bölgesel çözümler bulmaya çalışmakta ve hem kaynak hem de transit ülkelerle bu çerçevede işbirliği yürütmeye çalışmaktadır. Özellikle 2002 yılında yapılan Sevilla Zirvesi’nde ortak yönetim, sınır kontrolleri ve en önemlisi geri kabul anlaşmaları ile işbirliği yapılmasının gerekliliği vurgulansa da AB’nin mevcut eğilimi, göçmen ve sığınmacıların mümkün olduğunca kendi sınırlarından uzak tutulması olmuştur.

Soğuk Savaş sonrasının en önemli sorunlarının başında gelen yasadışı göç sorunu, AB içinde öncelikli iç güvenlik sorunlarının başında gelmektedir. AB üye

ülkeleri ve kurumları bu sorunu çözmek için uzun yıllardır yoğun bir çaba içerisindedirler. Fakat bunda başarılı oldukları pek söylenemez. Şöyle ki, AB’nin ürettiği katı politikalar, sorunu çözmekten öte, yasadışı göçmenleri organize suç örgütlerinin kucağına itmektedir.

Bu sorunun çözümü ise ancak uzun vadede bulunacak yöntemler ile mümkün olabilecektir. Bu çözümlerin en önemlisi, bu ülke ve bölgelerde siyasal istikrarın sağlanması ve refah düzeyinin artırılmasından geçmektedir. AB, Irak’ta tarihi bir fırsatı dış politikasında ortak hareket edemeyerek kaçırmıştır. Almanya-Fransa eksenli savaş karşıtı grup diğerlerini de yanına alabilmiş olsaydı, Orta Doğu’da istikrarsızlığı bir ölçüde önleme şansına sahip olacaklardı. Bu bölgede siyasal istikrarın sağlanması uzun vadeli çözüm olarak İsrail-Filistin sorununun adil ve kalıcı bir barış ile çözümlenmesine bağlıdır. Irak ve İsrail-Filistin sorununa adil ve kalıcı bir çözüm bulunmadıkça bu bölgelerden AB’ye yönelik yasadışı göç hareketleri devam edecektir.