• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM: AB’NİN AKDENİZ POLİTİKALARINDA DEMOKRASİ TEŞVİKİ-İSTİKRAR ARAYIŞI DENGESİ

C. Akdeniz’de Demokrasi Teşviki-İstikrar Dengesi: İstikrar Uğruna Demokrasi Teşvikinin Geri Plana Atılması

1. AB’nin Akdeniz’deki Demokrasi Teşviki Faaliyetlerinde Retorik ve Pratik Arasındaki Uçurum Arasındaki Uçurum

Literatürde de sıklıkla dile getirildiği gibi339 AB’nin Akdeniz’deki demokrasi teşviki faaliyetlerinde retorik ve uygulama arasında önemli bir ayrım söz konusudur. İddialı

338 Andreas Boogaerts, Clara Portela ve Edith Drieskens, “One Swallow Does not Make Spring: A Critical Juncture Perspective on the EU Sanctions in Response to the Arab Spring,” Mediterranean Politics vol. 21, no. 2 (2016): s. 212.

339 Rosa Balfour, “EU Political Dilemmas in North Africa and the Middle East: The Logic of Diversity and the Limits to Foreign Policy,” içinde The EU and its Neighbours: Values versus Security in European Foreign Policy, der. Gergana Noutcheva, Karolina Pomorska ve Giselle Bosse (Manchester: Manchester University Press, 2013), s. 74,82. Bezen Balamir Çoşkun, “Values and Security: The EU’s Dilemma of Democracy Promotion in the Middle East,” içinde The EU and its Neighbours: Values versus Security in European Foreign Policy, der. Gergana Noutcheva, Karolina Pomorska ve Giselle Bosse (Manchester:

Manchester University Press, 2013), s. 86,100-101. Rosa Balfour, Human Rights and Democracy in EU Foreign Policy: The Cases of Ukraine and Egypt (Abingdon ve New York: Routledge, 2012), s. 4.

retoriğe rağmen AB’nin Akdeniz’deki demokrasi teşviki faaliyetleri gerek uygulanan yöntemler gerekse de alınan sonuçlar bakımından oldukça etkisiz kalmıştır. Hatta Barselona Süreci’nin başlangıcından itibaren yaşanan süreci göz önünde bulundurduğumuzda bölge ülkelerinde kayda değer bir demokratikleşmenin yaşanması bir yana, söz konusu ülkelerin yönetimlerin demokratik niteliklerinde göz ardı edemeyeceğimiz gerilemeler yaşanmıştır. Arap Baharı’nın hemen öncesinde Mübarek rejiminin içinde bulunduğu durum bu konuda bir örnek olarak gösterilebilir. Zaten Arap Baharı’nın en önemli sebeplerinden – bölgede uygulanan neoliberal ekonomi politikaların yol açtığı/arttırdığı sosyo-ekonomik eşitsizlikleri de göz ardı etmeksizin – biri de zaten problemli olan politik hakların daha da erozyona uğramasıdır.

AB’nin Akdeniz’deki demokrasi faaliyetlerindeki retorik-pratik uyuşmazlığını açıklayabilmek adına farklı türden açıklamalar ortaya konmuştur. Bu açıklamalardan biri AB’nin aktörlüğüne ilişkin tartışmalarla yakından alakalıdır. Ancak AB’nin tutarlı bir aktör olup olmamasını demokrasi teşviki politikaları üzerinde bağımsız bir değişken olarak kabul etmeyen türden açıklamalar da mevcuttur. Yani başka bir şekilde ifade edecek olursak, AB’nin uluslararası sistemin diğer aktörlerine kıyasla otonom bir şekilde faaliyet gösterebilme kapasitesinin340 AB’nin demokrasi teşviki faaliyetlerinin başarısında – veya başarısızlığında – doğrudan bir etkisi yoktur. Odaklanmamız gereken

Tommaso Virgili, “The “Arab Spring” and the EU’s “Democracy Promotion” in Egypt: A Missed Appointment?” Perspectives on Federalism vol. 6, no. 3 (2014): s. 47. İrem Aşkar Karakır, “Limits of EU Democracy Promotion in the Arab Middle East: The Cases of Egypt and Morocco,” Uluslararası Hukuk ve Politika vol. 10, no. 38 (2014): s. 58. Alvaro Vasconcelos, “Perceptions from Egypt and Palestine on the EU’s Role and Impact on Democracy Building in the Middle East,” erişim tarihi 13 Temmuz 2017, https://www.idea.int/sites/default/files/publications/chapters/the-role-of-the-european-union-in-democracy-building/eu-democracy-building-discussion-paper-19.pdf . Cavatorta, “Geopolitical Challenges to the Success of Democracy,” s. 176. Tocci ve Cassarino, “Rethinking the EU’s

Mediterranean Policies,” s. 5. Richard Youngs, “Europe’s Flawed Approach to Arab Democracy,” Ekim 2006, erişim tarihi 12 Aralık 2016, http://www.cer.org.uk/publications/archive/essay/2006/europes-flawed-approach-arab-democracy . Omayma Abdel-Latif, “Egypt-EU Relations: Where is Democracy,” 7 Haziran 2010, erişim tarihi 8 Ocak 2017,

http://www.iemed.org/observatori/arees-danalisi/arxius-adjunts/copy_of_focus/Egypt-EU%20Relationship_Where%20Is%20Democracy.pdf

340 Aktörlüğün bu basit tanımı Gunnar Sjöstedt’e aittir (Gunnar Sjöstedt, The External Role of the European Community [Westmead: Saxon House, 1977], s. 16).

esas konu AB’nin aktörlüğü değil, çıkarların retoriğin pratiğe dökülmesini nasıl engellediğidir.

a. AB’nin Aktörlüğü Üzerine Tartışmalar ve Aktörlüğün Demokrasi Teşviki Üzerindeki Etkisi

Ulusüstü bir örgütlenme yapısına sahip olduğundan sui generis bir aktör olarak kabul edebileceğimiz AB’nin üye devletlerden otonom faaliyet gösterme kapasitesinin ne derece olduğuna yönelik tartışmalar AB’nin kurulduğu ilk günden bu yana yoğun bir şekilde yaşanmıştır. Örneğin Hedley Bull’a göre AB’nin sivil bir güç olması bir yana, AB’yi geleneksel anlamda bir aktör olarak kabul etmek bile olası değildir.341 Ancak Bull’ın görüşlerinden yaklaşık 20 yıl sonra Ian Manners AB’nin yalnızca sivil bir güç değil aynı zamanda normatif bir güç olarak da kabul edilebileceğini de belirtmiştir, Manners’a göre AB kendi normlarını342 uluslararası sistemin diğer aktörlerinin gözünde normal hale getirme kapasitesine sahip olduğundan dolayı AB’yi normatif bir aktör olarak kabul etmemiz mümkündür.343

AB’nin otonom bir aktör şeklinde faaliyet gösterme kapasitesinin var olup olmadığının – veya varsa da hangi ölçüde mevcut olduğunun – AB’nin dış politikasının ne derece efektif olduğunu belirlediği iddia edilmiştir. Bazı yazarlara göre AB’nin demokrasi teşviki politikalarında retorik ve uygulama arasındaki bariz bir farklılık olmasının sebebi AB’nin kendi içerisindeki uyumun problemli olmasından kaynaklanmaktadır, yani AB Komisyonu ve üye devletler tek bir bütün halinde hareket eden bir aktör

341 Hedley Bull, “Civilian Power Europe: A Contradiction in Terms?”, Journal of Common Market Studies Vol. 21, No. 2 (1982), s. 151.

342 Manners AB’nin 5 adet temel normu olduğunu öne sürmektedir, bu normlar barışın merkeze alınması, özgürlük fikri, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve son olarak insan hakları ve temel özgürlükleri saygıdır.

Tüm bu temel normlara ek olarak 4 adet ikincil derecede öneme sahip normlar da mevcuttur, bu normlar sosyal dayanışma, anti ayrımcılık, sürdürülebilir kalkınma ve iyi yönetişimdir (Ian Manners, “Normative Power Europe: A Contradiction in Terms?” Journal of Common Market Studies, Vol. 40, No. 2 [2002], p.

242-243).

343 ibid. s. 236.

olamadıklarından dolayı AB’nin demokrasi teşviki faaliyetlerinde retorik ve uygulama arasında farklılıklar oluşmaktadır.344 Örneğin bu yazarlardan Richard Youngs’a göre AB’nin Balkanlar’da demokrasiyi derinleştirebilmesi için “tutarlı ve açık” bir stratejisinin olmamasının sebebi AB’nin üye devletleri arasında demokrasi ve diğer meseleler arasındaki ilişkiye dair önemli görüş farklılıklarının olmasıdır.345

AB’nin aktörlük kapasitesi ve demokrasi teşviki politikalarının efektifliği veya başarısı – yani belirlenen hedeflerle elde edilen sonuçların örtüşmesi – arasında bir nedensellik ilişkisi kurmak oldukça tartışmalı bir konudur. AB’nin efektifliğini “uyumluluk”

(coherence) bağımsız değişkeni346 ve Roma Tüzüğü’ne taraf olma örnek olayı üzerinden inceleyen Daniel C. Thomas’a göre “AB uyumluluğu AB dış politikasının efektifliğini arttırır” hipotezini destekleyecek kanıt mevcut değildir.347 Aynı şekilde Thomas’a göre

“AB uyumluluğu AB dış politikasının efektifliğini azaltır” hipotezini de destekleyen kanıtlar da bulmak olası değildir348, AB’nin diğer devletleri Roma Tüzüğü’ne katılmayı ikna edebilmesini – veya edememesini – belirleyen başka faktörler vardır örneğin ABD etkisi.349 Roma Tüzüğü’ne diğer ülkelerin katılımının sağlanması örnek olayını değil de, tezimizle de alakalı olarak, AB’nin demokrasi teşviki faaliyetlerini örnek olay olarak aldığımız zaman da benzer bir tabloyla karşılaşırız yani AB’nin demokrasi teşviki politikalarının, en azından Akdeniz bölgesi kapsamında, efektif olmamasının altında aktör olabilme kapasitesinden başka sebepler mevcuttur. Zaten AB’nin efektif olmayan

344 Tanja A. Börzel ve Vera van Hüllen, “One Voice, One Message, but Conflicting Goals: Cohesiveness and Consistency in the European Neighbourhood Policy,” Journal of European Public Policy Vol. 21, No. 7 (2014), s. 1034.

345 Youngs, “Democracy Promotion as External Governance?,” s. 908.

346 Thomas doğrudan aktörlüğü değil de uyumluluğu bağımsız değişken olarak kullansa da uyumluluğun aktörlük kriterlerinden biri olduğunu söylememiz mümkündür, en azından Joseph Jupille ve James A.

Caporaso bu şekilde görüş bildirmektedir (Joseph Jupille ve James A. Caporaso, “States, Agency and Rules: The European Union in Global Environmental Politics,” içinde The European Union in the World Community, der. Carolyn Rhodes [Boulder: Lynne Rienner Publishers, 1998], s. 213-229).

347 Daniel C. Thomas, “Still Punching below Its Weight? Coherence and Effectiveness in European Union Foreign Policy”, Journal of Common Market Studies Vol. 50, No. 3 (2012), s. 471.

348 ibid. 472.

349 ibid.

veya başarısız demokrasi teşviki politikalarını aktörlük kapasitesi üzerinden açıklamamız olası değildir çünkü AB’nin farklı bağlamlardaki, örneğin genişleme süreci, demokrasi teşviki politikaları oldukça efektiftir, daha önce de bahsedildiği gibi genişleme sürecine dahil olan ülkelerde, AB’nin de etkisiyle, önemli ölçüde demokratikleşme gerçekleştirilmiştir.

b. Çıkarların Retorik ve Uygulama Arasında Farklılık Doğmasına Yol Açması AB’nin çıkarlarının Akdeniz’de demokrasi teşviki politikalarını nasıl etkilediğini ortaya koymadan önce ortaya koymamız gereken bir olgu Akdeniz’de var olduğu öne sürülen demokratikleşme-istikrar/istikrarı sağlama ikilemidir. Literatürde de sıklıkla atıf yapılan350 demokratikleşme-istikrar ikilemi kısaca bir ülkede yaşanacak demokratikleşmenin kısa vadede istikrarsızlığa yol açacağına dair inançtır. Örneğin 1991’de Cezayir’de düzenlenen seçimler ve sonrasında yaşananlar bu duruma örnek gösterilebilir. Cezayir örneğinden de anlaşılabileceği gibi demokratikleşme-istikrar ikileminden Güney Akdeniz özelinde kastedilen bir ülkede demokratikleşme sürecine paralel olarak serbest ve adil seçimlerin düzenlenmesi ve bu seçimlerin sonucunda siyasal İslamcıların başa gelmesiyle beraber söz konusu ülkede istikrarın bozulmasıdır.

Güney Akdeniz’de gerçekleşen veya gerçekleşecek serbest ve adil seçimlerin, bölgenin otoriter rejimlerinden çok siyasal İslamcıların faydasına olacağını hem literatürden351

350 Van Hüllen, EU Democracy Promotion and the Arab Spring, s. 23-24. Thomas Demmelhuber, “The European Neighbourhood Policy (ENP) and Its Implementation in the Southern Mediterranean: The Case of Egypt,” Center for European Integration Studies Discussion Paper, (2007), p. 18. Tanja A. Börzel, Thomas Risse ve Assem Dandashly “The EU, External Actors and the Arabellions: Much Ado About (Almost) Nothing,” Journal of European Integration Vol. 37, No. 1 (2015), s. 17-18. Roberto Aliboni,

“Promoting Democracy in the EMP: Which Political Strategy?,” EuroMeSCo Reports (2004): s. 15.

Cavatorta et al., “EU External Policy-Making,” s. 11. Balfour, “Principles of Democracy and Human Rights,” s. 127. Timo Behr, “The EU and Arab Democracy,” içinde Hard Choices: The EU’s Options in a Changing Middle East, der. Timo Behr (Helsinki: The Finnish Institute of International Affairs, 2011), s. 82-83, https://www.files.ethz.ch/isn/128717/FIIA_28_Behr_web.pdf

351 Durac ve Cavatorta, Politics and Governance in the Middle East s. 122. John L. Esposito, Tamara Sonn ve John O. Voll, Islam and Democracy After the Arab Spring (New York: Oxford University Press, 2016), s. 214. Thomas Carothers, “The Continuing Backlash Against Democracy Promotion,” içinde New Challenges to Democratization, der. Peter Burnell ve Richard Youngs (Abingdon ve New York:

Routledge, 2010), s. 66. Richard Youngs, “Energy: A Reinforced Obstacle to Democratization?” içinde New Challenges to Democratization, der. Peter Burnell ve Richard Youngs (Abingdon ve New York:

Routledge, 2010), s. 175. Michael McFaul ve Tamara Cofman Wittes, “The Limits of Limited Reforms,”

hem de bölge siyasetinden örneklerle352 ortaya koymak mümkündür. Siyasal İslamcıların serbest ve adil seçimlerdeki başarısını ideolojik faktörler yerine daha somut sebeplere bağlamamız mümkündür353, özellikle 1980’li yılların başlangıcından itibaren bölgede neoliberal ekonomi politikalarının uygulanmasıyla beraber devletin servis sağlamaya yönelik faaliyetlerden önemli ölçüde çekilmesi sonucu ortaya çıkan boşluğu İslamcı gruplar doldurmuş ve sağladıkları çeşitli hizmetlerle – örneğin okula giden çocuklara servis hizmeti verilmesinden tutun da evlenme çağına gelmiş gençlerin evlendirilmesine kadar – taban desteği kazanma yoluna gitmişlerdir.

Bölgede yaşanacak demokratik bir kırılmanın veya daha spesifik olarak ifade edecek olursak bölgede serbest ve adil seçimlerin düzenlenmesinin yalnızca bölge ülkeleri ve halkları açısından değil, AB ve üye ülkeleri açısından da önemli sonuçları vardır.

Demokratik seçimler sonrası yeni bir Cezayir vakasının yaşanmasının AB üzerinde yalnızca yeni bir göçmenlik dalgası yaratması açısından sonuçları yoktur – her ne kadar bu da oldukça önemli bir konu olsa da –, aynı zamanda demokratikleşme sonucu iktidar değişiminin yaşanması AB’nin bölge rejimleriyle yürüttüğü istikrarlı iş birliğinin – Suriye ve belirli bir ölçüye kadar Libya’yı bu kapsamın dışında tutmamız mümkündür –

Journal of Democracy vol. 19, no. 1 (2008): s. 19. Daniel Neep, “Dilemmas of Democratization in the Middle East: The Forward Strategy of Freedom,” Middle East Policy vol. 11, no. 3 (2004): s. 82.

Francesco Cavatorta et al., “EU External Policy-Making,” s. 18. Whitehead, “Losing the ‘Force’?” s. 230.

F. Gregory Gause III, “Can Democracy Stop Terrorism?,” Foreign Affairs, Eylül/Ekim 2005, erişim tarihi 13 Ocak 2017, https://www.foreignaffairs.com/articles/middle-east/2005-09-01/can-democracy-stop-terrorism Youngs, “Europe’s Flawed Approach.” to Arab Democracy.”

352 1991 yılında Cezayir’de düzenlenen ilk serbest ve adil parlamento seçimlerini siyasal İslamcı parti FIS kazanmıştır fakat FIS’in bu zaferi askeri darbeyi ve onu takip eden bir iç savaş sürecini tetiklemiştir.

Tunus’ta, Bin Ali rejiminin yıkılmasından sonra 2011 yılında yapılan, Tunus tarihinin ilk serbest ve adil seçimlerini ‘ılımlı İslamcı’ Ennahda Partisi kazanmıştır. Karşı bir örnek olarak belirtmek gerekirse, üç yıl sonra yapılan genel seçimlerde Ennahda parlamentodaki çoğunluğunu kaybetmiştir. Son bir örnek olarak, Filistin’de gerçekleşen 2006 seçimlerini göstermek mümkündür. Bu seçimleri, AB’nin ‘terörist listesinde’

yer alan (“EU Terrorist List,” European Council-Council of the European Union, erişim tarihi 12 Aralık 2016, http://www.consilium.europa.eu/en/policies/fight-against-terrorism/terrorist-list/ ) siyasal İslamcı Hamas kazanmıştır.

353 Samer Shehata, Mısır’da düzenlenen 2005 parlamento seçimleri sırasında yapmış olduğu saha çalışmasında Mısır seçmenlerinin parti mensubiyeti veya ideolojik etkenlerden çok sağlanan hizmetlerin kalitesine bağlı olarak oy verdiklerini ortaya koymuştur (Samir Shehata, “Inside an Egyptian

Parliamentary Campaign,” içinde Political Participation in the Middle East, der. Ellen Lust-Okar ve Saloua Zerhouni [Boulder ve Londra: Lynne Rienner Publishers, 2008]: s. 95). Shehata’nın Mısır’da ulaşmış olduğu bu sonuçları bölge geneline uyarlamak yanlış bir yaklaşım olmaz.

riske girmesi demektir. AB, bölge rejimleriyle çeşitli konularda – birinci bölümde Francesco Cavatorta’tan yapılan alıntıda da bahsedildiği gibi – yakın bir iş birliği sürdürmektedir, bu iş birliğinin kapsamında enerji güvenliği, serbest ticaret, başta sınır güvenliği, geri kabul antlaşmaları ve hareketlilik ortaklıkları olmak üzere göçmenlik meseleleri ve terörizm ile mücadele, Orta Doğu Barış Süreci’ne destek verilmesi gibi konular vardır.

AB açısından bölgede iki seçenek mevcuttur. Bu seçeneklerden birincisi bölgedeki otoriter rejimlerin yerlerinde kalması ve söz konusu rejimlerle yürütülen iş birliğinin devam ettirilmesidir. İkinci seçenek ise demokrasi teşviki politikalarının da etkisiyle bölgede gerçekleşen rejim değişiklikleri sonrası nasıl politikalar izleyeceği kestirilmesi zor olan354, ancak AB’nin veya genel olarak Batı dünyasının çıkarlarına aykırı politikalar izlemesi muhtemel355 siyasal İslamcıların başa gelmesidir. Bölgede otoriter rejimler yerine seçmenlerin oyuyla başa gelen yönetimlerin otoriter rejimlerden farklı politikalar izleyeceği açıktır. Örneğin Mübarek rejimi, Mısır halkının yoğun tepkisine rağmen Irak’ın 2003 yılındaki işgalini, 1991 yılında verilen açık desteğin aksine, doğrudan olmasa da üstü kapalı bir biçimde desteklemiş356, sahip olduğu etkili kolluk kuvvetleri sayesinde yoğun protesto gösterilerini kontrol altında tutmayı başarmıştır.

Halkının isteklerine karşı daha duyarlı demokratik bir rejimin savaş karşıtı bir politika

354 Siyasal İslamcı grupların Batı dünyasıyla iş birliğine gidip gitmeyeceği, bu grupların Batı’nın çıkarlarına aykırı davranıp davranmayacağı tartışmalı bir konudur. Radikal grupların, Batı dünyasıyla zıtlaşma olasılığı çok daha yüksekken, radikallik seviyesi azaldıkça, iş birliği olasılığının da arttığını söylemek mümkündür. Örneğin, Arap Baharı’nın gerçekleşmesinden önceki dönemde Michael Emerson ve Richard Youngs’ın bir çalışması için röportajlara tabi tutulan siyasal İslamcılardan pek çoğu, iktidara gelmeleri halinde, Avrupa pazarlarına yönelik liberal ekonomik reformları, mevcut rejimlerden daha etkili bir biçimde takip edeceklerini belirtmişlerdir (Michael Emerson ve Richard Youngs, “Political Islam and the European Neighbourhood Policy,” içinde Political Islam and European Foreign Policy:

Perspectives from Muslim Democrats of the Mediterranean, der. Michael Emerson ve Richard Youngs [Brüksel: Centre for European Policy Studies, 2007], s. 11).

355 Francesco Cavatorta ve Vincent Durac, “Diverging or Converging Dynamics? EU and US Policies in North Africa – An Introduction,” içinde The Foreign Policies of the European Union and the United States in North Africa, der. Francesco Cavatorta ve Vincent Durac, (Abingdon: Routledge, 2009): s. 5.

356 Mübarek rejimin vermiş olduğu destek koalisyon güçlerine uçuş izni ve Süveyş Kanalı’nın açılması şeklinde olmuştur (Tarek Masoud, “Egypt,” içinde The Middle East, der. Ellen Lust [Thousand Oaks: CQ Press, 2014]: s. 473).

izlemesi daha olasıdır. Genel olarak halkının taleplerine daha duyarlı bir rejimin yalnızca Irak’ın işgali meselesinde değil diğer konularda da başta AB ve ABD olmak üzere Batı dünyasının çıkarlarına aykırı politikalar izlemesi muhtemeldir.

AB’nin ikinci seçeneği takip etmesi, bir başka deyişle Akdeniz’de iddialı retorikle uyuşan bir demokrasi teşviki politikaları bütünü uygulaması, AB’nin söz konusu bölgedeki çıkarlarını riske atması anlamına gelmektedir. Böyle bir uygulamayı ancak Wilsoncu bir idealizm ile açıklamamız mümkündür, AB’nin, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel değerlerini üye olmayan Akdenizli ülkelere ihraç etmesi, ancak AB’nin – ve AB’yi oluşturan üye ülkelerin – kendi çıkarlarını geri plana atması sayesinde gerçekleşebilir. Ancak AB demokrasi politikalarının incelemeye tabi tutulmasından da anlaşılabileceği gibi AB, birinci seçeneği takip etmeyi tercih etmektedir, bölgede otoriter rejimlerin sağladığına inanılan istikrarın ve bu istikrar altında gerçekleştirilen çıkarların korunması adına bölgedeki demokrasi teşviki faaliyetlerinin içeriğinde önemli bir kısıtlamaya gidilmektedir. Bu kısıtlamanın sonucunda da demokrasi teşviki retoriği ve uygulaması arasında önemli bir uyuşmazlık ortaya çıkmaktadır.