C. ĠKĠ KAVL-Ġ CEDÎD‟DEN BĠRĠNE UYGUN OLAN KAVL-Ġ KADÎM
5. AkĢamın BitiĢ Vakti
AkĢam namazının vakti, çölde aydınlık devam etse bile güneĢ çemberinin batı ufkundan tamamen kaybolması ile baĢlar. YerleĢim yerleri, dağlık yahut engebeli yerlerde ise güneĢ ıĢıklarının dağların zirvesinden kaybolup doğu yönünde karanlığın görülmesi ile baĢlar. Ġbnu‟l-Münzir ve birçok âlim akĢamın baĢlangıç vaktinin güneĢin batmasıyla baĢladığı husûsunda icmâ olduğunu nakladerler. Ancak akĢamın bitiĢ vakti ayrıca akĢamın bir mi yoksa iki vaktinin mi olduğu ile ilgili Ġmâm ġâfiî‟nin iki kavli vardır:1051
a. Kavl-i kadîm
AkĢam namazının iki vakti vardır. GüneĢ çemberinin batı ufkundan kaybolması ile baĢlayıp ufuktaki kızıllığın (eĢ-Ģafaku‟l-ahmer) kaybolması ile son bulur.1052 Mezkûr sürenin herhangi bir diliminde namaz kılınabilmesi bakımından akĢamın üç nevi vakte ayrılması söz konusudur:1053
1. Vaktin baĢı olan fazîlet ve ihtiyâr vakti.
2. Kızıllığın kaybolmasına dek süren cevâz vakti.
1049 Merverrûzî, et-Ta„lîka, s. 338.
1050 Mâverdî, el-Hâvi‟l-Kebîr, c. 1, s. 188; Rûyânî, Bahru‟l-Mezheb, c. 1, s. 147. 1051
Merverrûzî, et-Ta„lîka, s. 620; Beğavî, et-Tehzîb, c. 2, s. 10; Râfiî, el-„Azîz, c. 1, s. 370; Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 422-423; a. mlf. , Ravdatu‟t-Tâlibîn, c. 1, s. 290, 292.
1052„Ġmrânî, el-Beyân, c. 2, s. 28; Merverrûzî, et-Ta„lîka, s. 620; Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 422. 1053 Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 424.
3. Sefer nedeni ile namazları yatsı vaktinde cem„eden kiĢiye yönelik özür vakti.
Bu görüĢün dayandırıldığı deliller Ģunlardır:
Abdullah b. „Amr b. „Âs (r.a.) Rasûlullah (a.s.)‟ın Ģöyle buyurduğunu rivâyet etti: “AkĢam namazının vakti, ufuktaki kızıllık (eĢ-ġafaku‟l-ahmer)
kaybolmadıkça devam eder.”1054
Büreyde (r.a.) rivâyet ettiğine göre: “Rasûlullah (a.s.) akĢam namazını
ikinci gün Ģafak kaybolmadan önce kıldı.”1055
Mezkûr Büreyde (r.a.) hadisi, cedîd kavlin delili olarak getirilen Ġbn Abbâs (r.a.) hadîsini neshetmiĢtir.1056
AkĢam namazı farz bir namaz olması itibarı ile diğer farz namazlar gibi iki vakti vardır.1057
Zeyd b. Sâbit (r.a.) rivâyet ettiğine göre; “Rasûlullah (a.s.) akĢam
namazında A‟râf sûresini okudu.” 1058
Uzun bir sûre olan A‟râf‟ı okuması akĢam vaktinin uzun olduğunu gösterir.1059
AkĢam namazı cem„edilen iki namazdan biridir. O hâlde akĢam vakti tıpkı öğle ve ikindi gibi cem„edildiği diğer vakte bitiĢiktir.1060
Cedîd kavle istiĢhâd olarak getirilen hadîsler istihbâb ve ihtiyâr vakte hamledilir.1061
Hz. Ömer (r.a.), Hz. Ali (r.a.), Ġmâm Süfyân es-Sevrî, Ġmâm Ahmed b. Hanbel, Ġshâk b. Râhûye, Dâvûd ez-Zâhirî, Ebû Sevr, Müzenî, Ġbnu‟l-Münzir, Ebû Abdullah ez-Zübeyrî, Ebûbekir b. Huzeyme, Taberî, Ebû Süleyman el-Hattâbî, Tirmizî, Beyhakî, Rûyânî, Ġmâmu‟l-Harameyn, „Ġclî, Gazzâlî, Beğavî, Ġbnu‟s-Salâh,
1054 Müslim, Salât, 1387. 1055 Müslim, Salât, 1390. 1056 Beğavî, et-Tehzîb, c. 2, s. 10. 1057 Mâverdî, el-Hâvi‟l-Kebîr, c. 2, s. 20. 1058
Buhârî, Ezân, 764; Nesâî, 1/170. 1059 Mâverdî, el-Hâvi‟l-Kebîr, c. 2, s. 20. 1060 Mâverdî, el-Hâvi‟l-Kebîr, c. 2, s. 20. 1061 ġirbînî, Muğni‟l-Muhtâc, c. 1, s. 338.
Ġbnu‟l-Firkâh,1062
Bulkînî,1063 Ġsnevî,1064 Ġbn Reslân,1065 Müzecced ez-Zebîdî,1066 Ġbnu‟l-Mukrî,1067
Zekeriyyâ el-Ensârî,1068 Heytemî,1069 Remlî,1070 Demîrî,1071 ġirbîbî,1072
„Amûdî,1073 Milîbârî,1074 Bâcûrî1075 ve Dimyâtî1076 akĢam vaktinin ufuktaki kızıllığın (Ģafak-ı ahmer) kaybolması ile son bulduğunu ifâde etmektedirler.
b. Kavl-i cedîd
AkĢam namazının baĢlangıç vaktinin dıĢında ikinci bir vakti yoktur. GüneĢ battıktan sonra tahâret alınıp setr-i avret ve namazın diğer Ģartları sağlanacak, ezân okunup kâmet getirilecek ve namaza baĢlayıp beĢ rekât kılacak bir süre, akĢam vaktidir. Yani akĢam vakti dar bir vakit olup akĢam namazını yukarıda anlatılan Ģekilde kılıncaya kadar devam eder. Eğer bu vakitte namaza baĢlamayıp bunu ertelerse günah iĢlemiĢ olup kıldığı namaz kazâ olur. Ancak kavl-i cedide göre vaktin baĢlangıcında baĢlanan namazın ufuktaki kızıllık kayboluncaya kadar uzatılmasının da câiz olduğu ifâde edilmiĢtir.1077
Bu görüĢün dayandırıldığı deliller Ģunlardır: Câbir b. Abdullah (r.a.)‟ tan rivâyet edildiğine göre; Cebrâil (a.s.) Hz. Peygamber (a.s.)‟e gelerek: “Kalk namaz kıl” demiĢtir. Hz. Peygamber (a.s.)‟de güneĢ zevali aĢınca öğle namazını kılmıĢtır. Sonra Cebrâil (a.s.) yine ikindi vaktinde gelerek: “Kalk namaz kıl” demiĢtir. Hz. Peygamber (a.s.) de her Ģeyin gölgesi kendisi kadar olduğunda kalkıp ikindi namazını kılmıĢtır. Sonra akĢam vaktinde gelerek: “Kalk namaz kıl” demiĢ, o da güneĢ batınca
1062 Rûyânî, Bahru‟l-Mezheb, c. 1, s. 382; Beğavî, et-Tehzîb, c. 2, s. 10; Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 423; a. mlf. , et-Tenkîh, c. 2, s. 14; Demîrî, en-Necmu‟l-Vehhâc, c. 2, s. 14; Erdebîlî, el-Envâr, c. 1, s. 98. 1063 Bulkînî, Tedrîbu‟l-Mubtedî, s. 158. 1064 Ġsnevî, Tezkiretu‟n-Nebîh, c. 2, s. 447. 1065 Ġbn Reslân, Safvetu‟z-Zübed, s. 72. 1066 Müzecced, el-„Ubâb, c. 1, s. 165. 1067 Ġbnu‟l-Mukrî, Ravdu‟t-Tâlib, c. 1, s. 94.
1068 Ensârî, Esne‟l-Metâlib, c. 1, s. 117; a. mlf. , Fethu‟l-Vehhâb, c. 1, s. 422. 1069 Heytemî, Fethu‟l-Cevâd, c. 1, s. 142. 1070 Remlî, Ğâyetu‟l-Beyân, s. 108. 1071 Demîrî, en-Necmu‟l-Vehhâc, c. 2, s. 14. 1072 ġirbînî, Muğni‟l-Muhtâc, c. 1, s. 337, 340. 1073 „Amûdî, „Ġânetu‟l-Mübtedîn, s. 72. 1074 Milîbârî, Fethu‟l-Mu„în, c. 1, s. 234. 1075 Bâcûrî, HâĢiyetu‟l-Bâcûrî, c. 1, s. 244. 1076 Dimyâtî, Ġ„ânetu‟t-Tâlibîn, c. 1, s. 234.
1077 Müzenî, Muhtasaru‟l-Müzenî, s. 21; Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 424; a. mlf. , Minhâcu‟t-Tâlibîn,
akĢam namazını kılmıĢtır. Sonra yatsı vaktinde gelip: “Kalk namaz kıl” demiĢ ve Hz. Peygamber (a.s.) de akĢam Ģafağı kaybolunca yatsı namazını kılmıĢtır. Sonra Cebrâil (a.s.) sabah vaktinde gelerek: “Kalk namaz kıl” demiĢtir. Hz. Peygamber (a.s.) de sabah vakti tan yeri ağarınca sabah namazını kılmıĢtır. Sonra ertesi gün öğle vaktinde gelerek: “Kalk namaz kıl” dedi. Hz. Peygamber (a.s.) de kalkıp öğle namazını her Ģeyin gölgesi bir misli uzadığı zaman kıldı. Sonra ikindi vaktinde gelip: “Kalk namaz kıl” dedi. O da ikindi namazını her Ģeyin gölgesi iki misli uzadığı zaman kıldı. Sonra akĢamleyin aynı vakitte geldi ve bir önceki günün vaktinde kıldırdı. Sonra yatsı vaktinde gecenin yarısı geçtikten sonra yahut gecenin üçte biri, geçtikten sonra geldi ve Hz. Peygamber (a.s.) yatsı namazını kıldı. Sonra sabah ortalık iyice aydınlandığı zaman geldi ve: “Kalk namaz kıl” dedi, o da sabah namazını kıldı. Sonra Cebrâil (a.s.) Ģöyle dedi: “Bu ikiĢer vakitlerin arası,
namaz vakitleridir.”1078
Bu hadîs-i Ģerif akĢam namazı dıĢındaki namazların iki vakti, akĢam namazının bir vakti olduğuna delâlet etmektedir.
Ġbn Abbâs (r.a.)‟ın rivâyet ettiğine göre, Rasûlullah (a.s.) Ģöyle buyurdu:“ Cebrâil (a.s.) akĢam namazını ikinci defa ilk vaktinde kıldı”1079 Eğer ayrı bir vakti bulunsa idi diğer namaz vakitleri gibi beyân edilirdi. Ġmâm Mâlik, Ġmâm Evzâî,1080
Mâverdî,1081 Ebû Ġshâk eĢ-ġîrâzî,1082 Mehâmilî,1083
„Ġmrânî,1084 Kâdî Ebû ġucâ„,1085 ve Hısnî1086 mezkûr görüĢü tercîh etmiĢlerdir.
c. Nevevî‟ nin Tercîhi Nevevî, mezkûr meselede et-Tahkîk,1087
el-Mecmû„,1088 et-Tenkîh,1089 Ravdatu‟t-Tâlibîn,1090
Minhâcu‟t-Tâlibîn,1091 el-Minhâc ġerhu Müslim b.Haccâc,1092
1078 Tirmizî, Sünen, 150; Nesâî, Sünen, 1/255; Beyhakî, Sünen, 1/368.
1079
Ebû Dâvûd, Sünen, 393; Tirmizî, Sünen, 149; Hâkim, Müstedrek, 1/193. 1080 Beğavî, et-Tehzîb, c. 2, s. 10. 1081 Mâverdî, el-Hâvi‟l-Kebîr, c. 2, s. 19. 1082 ġîrâzî, el-Mühezzeb, c. 1, s. 185; a. mlf. , et-Tenbîh, s. 25. 1083 Mehâmilî, el-Lübâb, s. 112. 1084 „Ġmrânî, el-Beyân, c. 2, s. 28.
1085 Ebû ġucâ„, Metnu‟l-Ğâye ve‟t-Takrîb, s. 43.
1086 Hısnî, Kifâyetu‟l-Ahyâr, s. 129. 1087 Nevevî, et-Tahkîk, s. 161.
Tashîhu‟t-Tenbîh,1093
adlı eserlerinde hakkında birçok sahîh hadîs bulunduğu gerekçesi ile kavl-i kadîmi tercîh ederek Ģöyle der: “Konu ile ilgili sahîh hadîsleri öğrendikten sonra artık kesin olarak bu görüĢ doğrultusunda hüküm verilmesi kaçınılmazdır. Zira Ebû Sevr‟in aktardığına göre Ġmâm ġâfiî bu görüĢü kadîm kavlinde ifâde etmiĢtir. Ayrıca cedîd kitaplarından el-Ġmlâ‟da ise bu görüĢ doğrultusunda hüküm vermeyi hadîsin subûtuna bağlamıĢtır. Konu ile ilgili birçok sahîh hadîsin sübutu göz önüne alındığında -ki Ġmâm ġâfiî kendi kavline aykırı sahîh bir hadîsin ortaya çıkması hâlinde kavlinin bırakılıp sahîh hadîs ile amel edilmesini ve mezhebinin sahîh hadîs olduğunu vasiyet etmiĢtir.- akĢamın iki vakti olup, bitiĢ vaktinin ufuktaki kızıllığın (eĢ-ġafaku‟l-ahmer) kaybolması ile son bulduğu görüĢü Ġmâm ġâfiî‟nin hem kadîm hem de cedîd kavlinde ifâde edilmiĢ olduğu sonucu ortaya çıkar. Nitekim mezkûr mesele ile ilgili bir değil birçok sahîh hadîs sabit olup bu hadîslerin de herhangi bir muârızı bulunmamaktadır. ġâfiî‟nin bu hadîslerin mûcebince hükümde bulunmamasının nedeni ise bunlara rastlamamıĢ olmasıdır. Zaten bu nedenle el-Ġmlâ‟da bu doğrultuda hükümde bulunmayı hadîsin sübutuna bağlamıĢtır.”1094
Öte yandan Nevevî, kavl-i cedîdin delili olan Cebrâil (a.s.)‟ın iki günde de akĢam namazını aynı vakitte kıldığını ifâde eden sahîh hadîse Ģu üç cevabı verir:1095
1. Bununla cevâz değil, ihtiyâr vaktini beyân etmeyi kastetmiĢtir. Böylece diğer vakitlerde namaz kılmanın câiz olmadığı anlamı çıkarılamaz.
2. Cebrâil hadîsi ilk Mekke dönemi için geçerli iken bu hadîsler ise sonraki Medîne dönemine yöneliktir. Bu nedenle bu hadîslerle amel edilmesi önceliklidir.
3. Bu hadîsler râvilerinin çokluğu ve isnâdlarının daha sahîh olması bakımından Cebrâil hadîsinden daha kuvvetlidir.
1088 Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 423, 426. 1089 Nevevî, et-Tenkîh, c. 2, s. 14. 1090 Nevevî, Ravdatu‟t-Tâlibîn, c. 1, s. 292. 1091 Nevevî, Minhâcu‟t-Tâlibîn, s. 90. 1092
Nevevî, el-Minhâc ġerhu Müslim b. Haccâc, c.5, s. 113, 192. 1093 Nevevî, Tashîhu‟t-Tenbîh, c. 1, s. 110.
1094 Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 424; a. mlf. , et-Tenkîh, c. 2, s. 14. 1095 Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 424.
d. Değerlendirme
Ġmâm ġâfiî, cedîdde olduğu gibi kadîmmezhebinin kaynaklarında da akĢamın sadece bir vakti olup bunun da vaktin baĢlangıcı olduğunu ifâde etmiĢtir. Aynı zamanda kadîm mezhebin en güvenilir râvisi olan Za„ferâni de akĢamın sadece bir vaktinin bulunduğunu Ġmâm ġâfiî‟den nakletmiĢtir. Ancak buna mukâbil, ġâfiî‟nin
kadîm mezhebinin râvilerinden olan Ebû Sevr, akĢamın iki vakti olduğunu ve
ufuktaki kızıllığın kaybolması ile akĢam vaktinin sona erdiği görüĢünü Ġmâm ġâfiî‟den nakletmektedir. Çoğu ġâfiî fukahâsı bunun ikinci bir kavil sayılmasına karĢı çıksa da, Ebû Sevr‟in sika (güvenilir) bir imâm olması bu tepkinin haklı olmadığını gösterir. Zira kadîm mezhebin diğer râvileri, bu görüĢü Ġmâm ġâfiî‟den nakletmemiĢ olmaları ayrıca bu görüĢün Ġmâm ġâfiî‟nin kitaplarında da geçmemiĢ olması bu görüĢün ona ait olmadığını gerektirmez. Çünkü sikanın yapmıĢ olduğu nakil makbuldür.1096
ġu hâlde mezkûr görüĢün ġâfiî‟nin kadîm kavli olarak nitelendirilmesine mâni bir hâl bulunmamaktadır. Bu itibarla mezkûr mesele, fukahâ tarafından kavl-i kadîme göre fetvâ verilen meseleler kategorisinden sayılır.
Ancak göz ardı edilmemesi gereken bir husûs vardır. ġöyle ki: BaĢta Nevevî olmak üzere birçok ġâfiî fukahâsı, Ġmâm ġâfiî‟nin cedîd mezhebinin kaynaklarından biri olan el-Ġmlâ‟da akĢamın iki vakti olup bitiĢ vaktinin ufuktaki kızıllığın (eĢ- ġafaku‟l-ahmer) kaybolması ile son bulduğu görüĢünü, sahîh bir hadîsin sübutuna bağladığını aktarmıĢtır. ġâfiî‟nin mezhebi, muârızı olmayan sahîh hadîs olduğu olgusu göz önünde bulundurulduğunda özellikle bu mesele özelinde, kararını ilgili hadîsin sübutuna bağlamıĢ olması sahîh hadîslerin sübutundan sonra artık bu görüĢün onun mezhebi olarak addedilmesinde en ufak bir tereddüte yer olmadığı aĢikârdır. ġu hâlde Nevevî‟nin bu meselede tercîh ettiği görüĢ; kavl-i cedîde aykırı kavl-i kadîm değil, iki kavl-i cedîdden birine uygun olan kavl-i kadîmolduğu ortaya çıkmıĢtır. Nevevî‟nin bu tercîhi mezhebin müftâ bih görüĢüdür. Zira bu tercîh Nevevî‟nin
ihtiyârâtı kapsamında değildir. Ayrıca Nevevî sonrası otorite fukahâ da Nevevî‟yi
teyit etmiĢtir.
Öte yandan Ġmâm ġâfiî‟nin el-Ġmlâ‟daki bu tutumu, onun teĢrî„ konularında ne kadar titiz davrandığını göz önüne serdeder. Bu nedenle meselede son sözü, sahîh
1096 Nevevî, el-Mecmû„, c. 2, s. 423.
hadîsleri tespit ve tetkik fırsatı bulması muhtemel sonraki fakîhlere havale ederek, kavline aykırı sahîh hadîs tespit ettiklerinde görüĢünü bırakmalarını vasiyet etme cesaret ve erdemliliğini göstermekten geri durmamıĢtır. Ġmâm ġâfiî‟nin Nevevî tarafından tercîh edilen bu kavli, teĢrî„in ruhuna ve özellikle Ģu zamandaki imkân ve pratiğe daha uygundur. Zira teĢrî„ daraltmayı değil, geniĢletmeyi iktizâ eder.1097