• Sonuç bulunamadı

Ġmâm ġâfiî, 150/767 yılında Gazze‟de doğdu.76

Nesebi, baba tarafından Abdümenâf‟ta Hz. Peygamber (a.s)‟in nesebi ile birleĢmektedir.77

Anne tarafından soyu ise Yemen Bölgesindeki Ezd kabîlesine dayanır.78

ġâfiî yedi yaĢında Kur‟ân-ı

74

Ġmâm ġâfiî‟nin Ģöyle dediği sahîh olarak sâbittir; “Kitabımda Rasûlullah (a.s.)‟ın sünnetine aykırı bir Ģey bulduğunuzda sözümü bırakın, hadîs ile amel edin.” Mezkûr mana değiĢik lafızlarla rivâyet edilmiĢtir. Büveytî ve Ebû‟l-Kâsım ed-Dârekî‟nin böyle bir durumda hadîse göre fetvâ verdikleri aktarılır. Nitekim Ebû‟l-Hasan el-Kiyâ et-Taberî Usûlu‟l-Fıkh adlı eserinde bunu açıkça ifâde etmiĢtir. Mütekaddim ġâfiî ashâbının da ġâfiî‟nin kavlinin hadîsle uyuĢmadığını gördüklerinde hadîs ile amel edip “ġâfiî‟nin mezhebi hadîse uygun olandır.” demiĢlerdir. Yalnız Ģu var ki ġâfiî‟nin dediği bu söz, sahîh hadîsi gören herkesin buna ġâfiî‟nin mezhebi deyip hadîsin zâhiri ile amel edebilmesi anlamına gelmez. Bu söz mezhebde müctehid derecesine ulaĢmıĢ kiĢiler için geçerlidir. Bunun da Ģartı müctehidin zannı galibince ġâfiî‟nin bu hadîse vâkıf olmadığı veya sıhhatini bilmemesi durumuna yöneliktir. Bu ise ġâfiî‟nin bütün eserlerini ve ondan ilim tahsil etmiĢ bütün ashâbının eserlerini mütalaa ettikten sonra mümkün olur. Bu da oldukça zor bir Ģart olup bunu hâiz olanlar çok azdır. Bunun Ģart kılınmasının sebebi Ģudur: Ġmâm ġâfiî, bildiği ve gördüğü birçok hadîsin zâhiri ile hadîste bulunan bir kusur, nesholması, tahsîs edilmesi veya tevîl edilmesi gibi sebeplerden dolayı amel etmemiĢtir. “Hadîsin sıhhati sâbit olunca o benim mezhebimdir.” Sözü Ġbn „Abdilber ve ġa„rânî‟nin dediği gibi dört mezheb imâmlarından nakledilmiĢtir. Ġbn „Âbidîn, hanefî mezhebi bağlamında Ģu kaydı düĢer: “Bu, nassların muhkemini mensûhundan ayırtedebilen ictihâd ehli için geçerlidir.” Ayrıca hadîsle amel edilebilmesi için hadîsin ifâde ettiği husûs mezhebdeki bir görüĢe uygun olması gerekir. Ebû Amr Ġbnu‟s-Salâh der ki: “ġâfiî bir kimse mezhebine aykırı bir hadîs bulduğunda bakılır; eğer her konuda veya sadece mezkûr konuda ictihâd araçlarını tamamlamıĢsa bu hadîs ile amel etmede müstakildir. Eğer ictihâd araçlarını tamamlamamıĢ ama hadîse aykırı düĢmek kendisine ağır geliyorsa iyi bir araĢtırma yaptıkdan sonra ġâfiî‟nin hadîse muhâlefet etmesine doyurucu bir cevap bulamazsa baĢka bir müstakil müctehidin bu hadîsle amel etmiĢ olması Ģartı ile mezkûr hadîs ile amel edebilir. Böylece kendi imâmının mezhebini terketmede mazur sayılır.” Nevevî Ġbnu‟s-Salâh‟ın bu sözlerini naklettikten sonra Ģu değerlendirmede bulunur: “ Ġbnu‟s-Salâh‟ın dedikleri güzel ve baĢka denecek bir söz yoktur.” Bkz. Nevevî, el-Mecmû„, c. 1, s. 86-87; a. mlf. , et-Tenkîh, c. 1, s. 88; Ġbnu‟s- Salâh, Edebu‟l-Müftî ve‟l-Müsteftî, s. 58-59; „Askalânî, Tevâli‟t-Te‟sîs, s. 109; Ġbn „Âbidîn, Muhammed Emîn b. Ömer, ġerhu „Ukûdi Resmi‟l-Müftî, s. 34-35; Ebû Zehra, eĢ-ġâfiî, s. 323.

75 Nevevî, el-Mecmû„, c. 1, s. 91; a. mlf. , et-Tenkîh, c. 1, s. 85. 76

Râzî, Fahruddîn, Menâkıbu‟l-Ġmâmi‟Ģ-ġâfiî, s. 34-35; Nevevî, el-Mecmû„, c. 1, s. 14; Ġsnevî, Celâluddîn, Tabakâtu‟Ģ-ġâfiîyye, c. 1, s. 18; „Askalânî, Tevâli‟t-Te‟sîs, s 50-51-52.

77 Râzî, el-Menâkıb, s. 25; Nevevî, el-Mecmû„, c. 1, s. 13. 78 Râzî, el-Menâkıb, s. 25.

Kerîmi,79

on yaĢında Ġmâm Mâlik (ö. 179/795)‟in el-Muvatta adlı eserini hıfzeder.80 Ġlk tahsilini Mekke‟de, Müslim b. Hâlid ez-Zenci (ö. 180/796), Süfyan b. „Uyeyne (ö. 198/813), Davûd b. Abdurrahmân el-Attar (ö. 174/790) ve Saîd b. Sâlim el- Kaddâh (ö. 200/816) gibi âlimlerden alan81

ġâfiî, onbeĢ yaĢında hocası Müslim b. Hâlid ez-Zencî tarafından iftâ icâzetini alır.82

Bununla yetinmeyip hicret yurdunun üstadı, Hicâz ehl-i hadîs sancağının bayraktarı Ġmâm Mâlik‟e gider.83

YetiĢmesinde büyük katkıları bulunan ve kendisine en büyük hoca olarak gördüğü84

Ġmâm Mâlik‟in vefâtına kadar öğrencisi konumundadır.85

Hocasının vefâtından sonraki ilim ve fikir hayatı, Mısır öncesi ve sonrası olmak üzere iki dönemde ele alınır. Hocası Ġmâm Mâlik‟in vefatından Mısır‟a gidiĢine kadar ki döneme (h. 179-199) âit fıkhî görüĢleri

79

Ġbn Kesîr, Ebü‟l-Fidâ, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, c. 10, s. 251; Ġsnevî, Tabakâtu‟Ģ-ġâfiîyye, c. 1, s. 18; a.mlf. , el-Mühimmât fî ġerhi‟r-Ravdati ve‟r-Râfiî, c. 1, s. 139; Remlî, Nihâyetu‟l-Muhtâc, c. 1, s. 49; ġirbînî, Hatîb, Muğni‟l-Muhtâc ilâ Ma‟rifeti Me‟ânî Elfâzi‟l-Minhâc, c. 1, s. 65.

80 Ġbn Kesîr, el-Bidâye, c. 10, s. 251; Ġsnevî, Tabakâtu‟Ģ-ġâfiîyye, c. 1, s. 18; a.mlf. , el-Mühimmât, c. 1, s. 139; „Askalânî, Tevâli‟t-Te‟sîs, s. 54; ġirbînî, Muğni‟l-Muhtâc, c. 1, s. 65.

81

Râzî, el-Menâkıb, s. 43; Nahrâvî, el-Ġmâmu‟Ģ-ġâfiî, s. 208.

82 Beyhakî, Menâkıbu‟Ģ-ġâfiî, c. 2. s. 243; Râzî, el-Menâkıb, s. 37,57; Nevevî, el-Mecmû„, c. 1, s. 18;

a. mlf. , Tehzîbu‟l-Esmâi ve‟l-Lüğâtc. 1, s. 51; Ġbn Kesîr, el-Bidâye, c. 10, s. 252; Ġsnevî, Tabakâtu‟Ģ- ġâfiîyye, c. 1, s. 18;a.mlf. , el-Mühimmât, c. 1, s. 139, „Askalânî, Tevâli‟t-Te‟sîs, s. 74; Münâvî, Ferâidu‟l-Fevâid, s. 122.

83 Nahrâvî, Ahmed, el-Ġmâmu‟Ģ-ġâfiî, s. 47.Ġmâm ġâfiî, Medine‟ye gidiĢini Ģöyle anlatır: “Kalbimden

ona (Ġmâm Mâlik‟e) gitmek istedim. Mekkeli bir adamdan Muvatta‟yı ödünç aldım ve ezberledim. Sonra Mekke valisinin yanına vardım, ondan Medine valisine ve Ġmâm Mâlik‟e verilmek üzere birer mektup aldım. Medine‟ye geldim. Mektubu (valiye) sundum. Medîne Valisi (Mektubu okudu ve) „Ey delikanlı benim Medine‟den, Mekke‟ye yalın ayak yürüyerek gitmem, Mâlik b. Enes‟in kapısına gitmekten bana daha kolaydır. Aslında onun kapısı önünde durup dikilmekte ben hiçbir küçüklük de görmem‟ dedi. Ben ona „Allah, emîre iyilik versin onu davet etseniz‟ dedim. „ Bu olmaz, biz ona gitmeliyiz, eğer Medine tozuna toprağına katlanırsak bazı emellerimize ulaĢırız‟ dedi. Ġkindi vakti buluĢtuk vallahi dediği gibi Akîk‟in (Medine‟de bir dere boyu) tozu toprağı içinde kaldık. Eve vardığımızda bir adam ilerleyip kapıyı çaldı. Siyah bir cariye çıktı. Emîr ona „Efendine benim kapıda olduğumu söyle‟ dedi. Cariye içeri girdi, biraz gecikti, sonra çıktı ve Ģöyle dedi „Efendim selam ediyor ve diyor ki, eğer bir mesele sormak istiyorsa onu bir kâğıda yazsın ve cevabını alsın. Eğer ders içinse ders gününü biliyorsun, dön‟. Emîr dedi ki „ Ona söyle ben ona mühim bir mesele konusunda Mekke valisinin mektubunu getirdim‟ Cariye tekrar içeri girdi, biraz sonra bir sandalyeyle dıĢarı çıktı. Ġmâm Mâlik geldi ve ona oturdu. Vali kendisine mektubu verdi ve açıp okudu. Ġçinde bu adamın durumu Ģöyledir onunla konuĢ, iĢini yap gibi sözleri okuyunca mektubu attı ve “Sübhânellah, Rasûlüllah (a.s.)‟ın ilmi artık böyle mektupla mı alınır oldu?” dedi. Vali onunla konuĢmayınca ben atıldım „Allah iyilikler versin, ben Muttalip ailesindenim. Durumumu ve hayat hikâyemi anlattım. Sözlerimi dinledi ve bana baktı. Ġmâm Mâlik firaset sahibi birisiydi. Ġsmimi sordu. „Muhammed‟ dedim. Ve bana dedi ki “ Ey Muhammed Allah‟tan kork, günahtan sakın, ilerde yüksek mertebeye sahip olacaksın. Allah senin kalbine nur koymuĢ, onu günahla söndürme, yarın gel, sana okutacak olanda gelir” dedi. Bkz. Beyhakî, Menâkıbu‟Ģ-ġâfiî, c. 1. s. 103; Râzî, el-Menâkıb, s. 37-38; Ebû Zehra, eĢ- ġâfiî, s. 19-20.

84

Kavâsimî, el-Medhal ilâ Mezhebi‟l-Ġmâmi‟Ģ-ġâfiî, s. 153; Dakar, el-Ġmâmu‟Ģ-ġâfiî Fakîhu‟s- Sünneti‟l-Ekber, s. 82.

85 Râzî, el-Menâkıb, s. 44; Ebû Zehra, eĢ- ġâfiî, s. 20; Nahrâvî, el-Ġmâmu‟Ģ-ġâfiî, s. 33; Dakar, el- Ġmâmu‟Ģ-ġâfiî, s. 77, 80; Dîb, Abdülazîm, Mahmud, Nihâyetu‟l-Matlab GiriĢi, s. 102.

mezheb-i kadîm veya kavl-i kadîm, Mısır sonrası döneme âit olanlar mezheb-i cedîd

veya kavl-i cedîd diye anılır.86

Kavl-i cedîd ile kavl-i kadîmin çatıĢması hâlinde cedîd olan esas alınır.87 Zira ġâfiî mezhebine temel teĢkîl eden, imâmın cedîd grubuna giren görüĢleridir. Bununla birlikte sınırlı da olsa kimi konularda kadîm çerçevesine giren görüĢleri de dikkate alınır.88

ġâfiî‟nin fıkhî görüĢlerinin kadîm-cedîd Ģeklindeki ayrımı mezheb yapısı açısından önemli bir meseledir. Mezhep mensûbu pek çok fakîh bu konuya temas etmiĢtir. Mesela, Nevevî, Ebû Ġshâk eĢ-ġîrâzî (ö. 476/1083)‟nin el-Mühezzeb‟i üzerine kaleme aldığı el-Mecmû‟ adlı Ģerhin mukaddimesinde mezheb yapısıyla ilgili pek çok konunun yanı sıra bu meseleye de temas etmiĢtir.89

Bu ayrıma dikkat etmeden mezheb hakkında bir görüĢ beyan etmek son derece zordur. Kaldı ki mezheb çevrelerinde ġâfiî‟nin günümüze intikâl etmiĢ eserlerinde yer alan görüĢlerine doğrudan mürâcaat ederek mezheb görüĢünü belirlemenin sağlıklı olmadığı anlayıĢı yaygındır. Daha çok tarih içinde süzülerek gelen mezheb literatüründe iĢlenen anlayıĢın esas alınması yoluna gidilmiĢtir.90