C. Eyüp‟te Aile Hayatı, Mehir ve Nafaka
1. Aile
Aile, kan bağıyla ve evlenme yoluyla meydana gelen en küçük toplumsal birimdir. Aileyi teĢkil eden fertler devirlere, bölgelere, sosyal ve iktisadî yapıya göre değiĢmekle beraber geniĢ aile, bir aile reisinin baĢkanlığında eĢ, çocuk, torun, gelin, damat, amca, dayı, hala ve teyzelerden; dar ve çekirdek aile ise bir karı koca ile çocuklardan meydana gelmektedir200. Bu bağlamda, Osmanlı aile yapısını Eyüp
özelinde değerlendirdiğimizde çekirdek aile modeliyle karĢılaĢılmaktadır. Bu kanaatimizi temellendiren veriler tereke defterlerinde yer almaktadır. Bu kayıtlarda, ölen kiĢinin medeni durumu, evli ise eĢ veya eĢleri, çocukları hakkında birçok detaya ulaĢmak mümkündür.
17 Receb 1111/1700201 ve 2 Rebiülâhir 1138/1725202 tarihleri arasında Eyüp‟te ikamet ettiği tespit edilen 419 kiĢinin tereke kaydı tetkik edilmiĢtir. Bunlardan 203‟ü Müslüman erkeklere, 201‟i Müslüman kadınlara ve 15‟i de gayrimüslimlere aittir. 203 Müslüman erkekten 17‟si bekâr (% 8), 12‟si (% 6) dul ve 174‟ü evli (% 85) olup, 201 Müslüman kadından 175‟i evli (% 87), 11‟i dul (% 5) ve 15‟i (% 7) bekârdı. Müslüman ailelerin toplam çocuk sayısı 582‟dir. Çocuk sayısındaki kız ve erkek dağılımına bakıldığında 292‟si erkek, 290‟ı kızdır. Eyüp‟te bir ailenin ortalama çocuk sayısı 1 ilâ 3 arasındadır. Çekirdek aile nüfusunun ortalama 3 ve 5 kiĢiden oluĢtuğu varsayılıp buna büyük anne ve büyük baba da eklenirse ortalama hane nüfusunun 6 ilâ 7 arasında değiĢtiği ön görülebilir.
Gayrimüslim erkekler 7 kiĢi olup 6‟sı evli, 1‟i bekâr; gayrimüslim kadınlar ise 8 kiĢi olup 8‟i de evlidir. Gayrimüslim ailelerin toplam çocuk sayısı 28 olup 12‟si erkek, 16‟sı kızdır.
Ġslam dinî tek evliliği teĢvik etmekle birlikte prensip olarak çok evliliği yasaklamamıĢtır. Ancak zorlaĢtırıcı bir takım kayıt ve Ģartlardan baĢka ona bir üst
200 Mehmet Akif Aydın, “Aile”, DİA, C. 2, Ġstanbul 1989, s. 196. 201 HRŞS, nr. 115, s. 24.
202
sınır getirilmiĢ ve en çok dört kadınla evlenmeye izin verilmiĢtir203. Ġslam aile yapısı
model alınarak biçimlenen Osmanlı aile yapısında birden fazla eĢle evliliğin rağbet görmediğini terekeler üzerinde yapılan çalıĢmalar göstermiĢtir. Örneğin XVII. yüzyılın Ġstanbul‟unda evli olduğu tespit edilen askerî sınıfa mensup 1242 erkekten 1147 kiĢinin 1‟er, 84 kiĢinin 2‟Ģer, 7 kiĢinin 3‟er, 4 kiĢinin ise 4 eĢi olduğu tespit edilmiĢtir204
.
Tablo 3: Tereke Kayıtlarında Çok EĢli Olanlar ve Çocuk Dağılımı
Ġsim EĢ
sayısı
Çocuk Sayısı
Çocuksuz Kız Erkek
Ahmed Dede b. Mustafa b. Abdullah205 2 * Seyyid Ahmed Çelebi b. Seyyid Hasan
b. Seyyid Mustafa206 2
1 2
Hacı Ahmed b. Abdullah207
2 *
ġatırcı Hacı Hasan Ağa b. Halil208
2 1 1
Ahmed Ağa b. Mahmud b. Ahmed209
3 1
Mehmed Ağa b. Ömer210
2 1 1
Zaim Mehmed Ağa b. Mustafa211
2 1
Eyüp‟te 174 evli erkekten 7‟si (% 4) çok eĢli olup 6‟sı iki eĢli ve sadece 1‟i üç eĢlidir. Evli erkelerden 167‟si (% 96) tek eĢlidir. Ġki eĢle evlilik yapanların çocuk
203
Kâmil Ali Kevser-Salim Öğüt, “Çok Evlilik”, DİA, C. 8, Ġstanbul 1993, s. 366.
204 Said Öztürk, Askeri Kassama Ait Onyedinci Asır İstanbul Tereke Defterleri (Sosyo-Ekonomik
Tahlil), OSAV, Ġstanbul 1995, s. 110-111.
205 HRŞS, nr. 115/A, s. 39, Zilkade 1112. 206 HRŞS, nr. 120, s. 13, 14 Zilhicce 1114. 207 HRŞS, nr. 135, s. 6, 27 ġaban 1127. 208 HRŞS, nr. 138, s. 19, 24 Receb 1129. 209 HRŞS, nr. 145, s. 22, 23 Zilkade 1131. 210 HRŞS, nr. 145, s. 97, 15 Muharrem 1136. 211 HRŞS, nr. 148, s. 18, 15 Cemaziyelâhir 1137.
sayıları incelendiğinde 3 çocuklu bir aile, 2 çocuklu iki aile ve 1 çocuklu iki aile vardır. Birden fazla eĢle evlilik yapan 2 erkeğin hiç çocukları olmadığından ikinci bir evlilik yaptığını söylemek mümkündür. Ġki veya daha fazla eĢle evlilik yapan kiĢilerin “ağa”, “hacı” ve “seyyid” gibi unvanlara sahip olduğu ve bu kiĢilerden 6‟sının geride bıraktığı mallarının toplam değerinin 10.000 akçe üzerinde bulunduğu göz önüne alınırsa Ģehrin varlıklı kiĢilerinden oldukları söylenebilir. Örneğin ġatırcı Hacı Hasan‟ın terekesinde yer alan malların toplam değeri 220.869 akçedir.
a. Evlenme
Evlilik “karı koca arasında beraber yaşamaya ve yardımlaşmaya müsaade eden ve taraflara karşılıklı hak ve vazifeler yükleyen bir akittir212.” Akit, evlenme
ehliyetine sahip olan kadın ve erkeğin irade beyanlarını en az iki Ģahit huzurunda açıklaması ve kadına ödenecek mehrin tespit edilmesiyle213
gerçekleĢen bir ritüeldir. Osmanlı mahkemeleri evlendirme yetkisi olan resmî kurumlardı. Evlenmek için mahkemeye müracaat eden çiftler, kadı ya da kadının yetkili kıldığı bir görevli huzurunda nikâhlarını kıydırabilirdi.
Ġncelediğimiz dönem içerisinde Eyüp sicillerinde, az sayıda olmakla birlikte, nikâh akdinin mahkemede gerçekleĢtiğini gösteren kayıtlara tesadüf edilmektedir214
. Örneğin Süleyman SubaĢı Mahallesi‟nde ikamet eden Meryem Hatun, Eyüp kadısı Mustafa Efendi‟nin ikinci naibi Ahmed Efendi huzurunda 1723 senesinde Halil adlı kiĢiyle nikâhlarının kıyıldığını ve kocası Halil‟in 600 akçe mehr-i müeccel vermeyi taahhüt ettiğini beyan etmiĢti. Halil de zevcesinin ifadesini doğrulamıĢ ve nikâhları yeniden kayıt altına alınmıĢtı215
. Görünen o ki, Meryem Hatun, nikâhlandığını gösteren belgeyi kaybettiğinden olsa gerek yeniden bir belge düzenlenmesi için mahkemeye baĢvurarak nikâh akdinin yapıldığı tarihi teyit ettirmek istemiĢti. Evlilik akdinin mahkemede onaylatılmasıyla, ileride eĢler arasında doğabilecek
212 Mehmed Akif Aydın, İslâm Osmanlı Aile Hukuku, Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Vakfı Yay.,
Ġstanbul 1985, s. 12.
213 Esra Yakut, “Klasik Dönem Osmanlı Aile Hukukunda Kadının Konumu”, AndHD, C. 1, S. 1,
2015, s. 4.
214 Ayrıca bkz. Keskin, Lâle Devri‟nde Kadınlar: Eyüp Örneği, s. 138-143. 215
anlaĢmazlıklar karĢısında evlilikle ilgili hukukî hakların korunması anlamına geldiği düĢünülürse Meryem Hatun‟un ikinci kez mahkeme huzurunda evlilik akdini tasdik ettirmek istemesinin önemi daha iyi anlaĢılacaktır.
ReĢit olan bir kadın, hür iradesiyle evleneceği kiĢiyi seçebilirdi. 1726 yılında Kiremitçi Süleyman Mahallesi‟nde misafir olan Fatma bizzat Eyüp mahkemesine müracaat edip “âkıl bâliğ ve mükellefe” olduğunu belirterek Süleyman Çelebi ile evlenmek istediğini dile getirmiĢti. Ancak bu nikâhın kıyılabilmesi için Fatma Hatun‟un öncelikle reĢit olduğunu ve evlenmesi için babasının onay verdiğini ispat etmesi gerekmektedir. Bu hususla ilgili olarak Lütfullah Efendi ve Seyyid Mehmed Çelebi adlı kiĢiler mahkemede, Fatma Hatun‟un kayıp olan babasının kendi huzurlarında “sen âkile ve bâliğa ve mükellefe olmuşsun her kime murâd edersen nefsini tezvîç eyleye” dediğini beyan etmiĢlerdi. Bu ifade üzerine 30 kuruĢ mehr-i muaccel ve 50 kuruĢ mehr-i müeccel karĢılığında Süleyman Çelebi ile Fatma Hatun‟un nikâhları kıyılmıĢtı216
.
BoĢanmıĢ veya kocası vefat etmiĢ kadınların bir baĢkasıyla nikâhlanabilmesi için belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu süreye iddet süresi denilmektedir. Cezerî Kasım PaĢa Mahallesi‟nde oturan Ferah Hatun‟un kocası vefat etmiĢti. Ferah Hatun, kocasının vefatından iki sene sonra Ġsmail ile evlenmek istediğini dile getirmiĢti. Yapılan soruĢturmada ikisi kadın, ikisi erkek olmak üzere dört kiĢinin Ģahitlik etmesiyle Ferah Hatun‟un evlenmesine engel bir durum bulunmamıĢ ve 500 akçe mehr-i müeccel karĢılığında Ġsmail ile nikâhı kıyılmıĢtı217
. Bu belgede Ferah Hatun‟un gerek kocasının vefat ettiğini ve gerekse iddet süresinin dolduğunu ispatlaması üzerine Ġsmail ile nikâhının kıyılmasına mahkemece izin verilmiĢti. Buna mukabil, 1708 tarihli diğer bir belge incelendiğinde kocası vefat eden bir kadının evlenebilmesi için nikâh izin belgesi almasının zorunlu olmadığı anlaĢılmaktadır. ġöyle ki, KasımpaĢa kasabasında sakin olan Mustafa Bey, 35 ay önce Hatice ile 5.000 akçe mehr-i müeccel ile nikâhlanmıĢ; ancak Mustafa Bey AkĢehir kasabasına gitmiĢ ve bu süre zarfında zevcesi Hatice Hatun, Eyüp‟te Hacı Hüsrev Mahallesi‟nde oturan Ali BeĢe ile evlenmiĢti. Mahkeme konuyla ilgili Ali BeĢe‟nin ifadesine
216 HRŞS, nr. 147, s. 35, 29 ġevval 1138. 217
baĢvurduğunda, Ali BeĢe iki ay önce 2.000 akçe mehr-i müeccel karĢılığında Hatice ile nikâhlandığını belirtmiĢ ve Hatice Hatun‟un Mustafa Bey‟in zevcesi olduğunu kabul etmemiĢti. Hatice Hatun ise Mustafa ile evli olduklarını; ancak AkĢehir‟e gittikten sonra vefat ettiği haberi üzerine ve inkıza-i müddetten sonra Ali BeĢe ile nikâhlandığını ifade etmiĢti218. Bu durum Hatice Hatun‟un, baĢka yere giden
kocasının vefatına iliĢkin haberin doğruluğunu ispatlamadan ve mahkemeden Ali BeĢe ile evliliğine engel bir durumun olup olmadığını gösteren resmî bir belge almadan evlilik kararı aldığı izlenimi uyandırmaktadır. Mahkemede davacı Mustafa Bey, Hatice Hatun ile Kasım PaĢa Kasabası‟nda nikâhladığını aralarında Ġmam Mustafa Efendi‟nin de bulunduğu üç kiĢinin Ģahitliğiyle ispatlamıĢ ve hâdise sicile kaydedilmiĢti; ancak Hatice‟nin ikinci evliliğinin hukuken geçerliliği konusunda her hangi bir karar belirtilmemiĢti.
Yukarıda 1708 tarihli belgede verilen örnekte mahkemenin konuyla ilgili bir hükmünün olmadığı ifade edilmiĢti. 1710 tarihli benzer bir olayda ise mahkemenin davacının da isteği doğrultusunda bir hükme vardığı görülmektedir. Ġstanbul‟da ġehremini yakınında oturan Seydi Mehmed Bey, Eyüp‟te Ahmed Dede Mahallesi‟nde oturan Meryem ile yedi sene önce Rumeli‟de Hacıoğlu Pazarı kasabasında Ģahitler huzurunda 4.000 akçe mehr-i müeccel ile nikâhlanmıĢtı; ancak üç sene önce eĢi Meryem‟i kasabaya göndermiĢ ve Meryem orada Ġbrahim adlı kiĢiyle nikâhlanmıĢtı. ġimdi Seydi Mehmed Bey, mahkemeye müracaat ederek eĢinin nefsini kendisine teslimi konusunda tembih edilmesini istemiĢti. Mahkemede davalı Ġbrahim, Seydi Mehmed Bey‟in iddiasını reddetmiĢ ve Seydi Mehmed Bey ile Meryem‟in evliliklerinin malum olmadığını ileri sürmüĢtü. Seydi Mehmed Bey, nikâh akdinin Halil ve Mehmed adlı kiĢilerin Ģahitliğinde gerçekleĢtiğini ispatlamıĢtı. Konuyla ilgili Meryem‟in ifadesine baĢvurulduğunda, Meryem de Seydi Mehmed Bey ile nikâhlandığını kabul etmiĢ; ancak iki sene önce mehir ve iddet nafakasından feragat ettiğini ve dahi mesken masrafları da kendi üzerine olmak Ģartıyla muhâlaa yoluyla boĢandıklarını ileri sürmüĢtü. Seydi Mehmed Bey, Meryem‟i boĢamadığını belirtip bu konuda yemin etmesi üzerine mahkeme Meryem ile Ġbrahim‟in nikâhını feshedip, Meryem‟e Seydi Mehmed Bey ile olan evliliğini devam ettirmesi
218
konusunda tembihte bulunmuĢtu219. Bu davada Meryem‟e ilk evliliğini devam
ettirmesi konusunda sadece uyarıda bulunulmuĢtur. Bu uyarının Meryem açısından caydırıcılığı ve yaptırım gücü nedir sorusunu cevaplandırmak zor gözükmektedir. Belgede geçen ifadelerde dikkat çeken bir diğer husus, Ġstanbul‟da ikamet eden Seydi Mehmed Bey ile Meryem‟in memleketlerinde nikâhlarını yapmalarıdır. Meryem‟in kasabaya gönderilmesi onun da kasabada aile bağlarının olduğunu gösterir. Öyleyse Seydi Mehmed Bey, eĢ seçiminde kendi memleketinden bir kiĢiyi tercih etmiĢti. Aynı Ģekilde Meryem de ikinci evliliğini kendi kasabasından olan bir kiĢiyle yapmıĢ ve yine Ġstanbul‟da ikamet etmeye devam etmiĢti.
Gayrimüslimler de evliliklerini mahkemede icra edebilmekteydi. Örneğin Mako kızı Maryo, “akli baliğ bikr” olup annesinin izniyle London adlı kiĢi ile 200 kuruĢ mehir karĢılığında nikâhlamıĢtı220
.
b. Evlilik Birliğinin Sonlandırılması
Ġslam hukukunda, evlilik birliği iki Ģekilde sonlandırılmaktadır; fesih ve boĢanma (talak). Fesih, akit anında veya evlilik devam ederken meydana gelen bir eksiklik veya bozukluk nedeniyle evliliğin sonlandırılmasıdır. Talak ise, kocanın tek taraflı irade beyanıyla evliliği sona erdirmesi olarak tanımlanır221. Sözlükte bağı
çözmek, serbest bırakmak anlamına gelen talak222, kocanın inisiyatifinde olup; ancak
bazı durumlarda erkek dilerse tefviz-i talak223
denilen boĢanma yöntemiyle boĢanma yetkisini karısına devredebilir. Örneğin 1705 tarihli kayıtta, Mehmed BeĢe adlı kiĢi, karısına Ģartlı olarak boĢanma yetkisi vermiĢti. ġöyle ki, Dökmeci Mahallesi sakinlerinden Abdullah kızı Fatma, mahkemede Mehmed BeĢe‟nin bir sene önce LefkoĢa‟ya gittiğini ve Ģimdi Kahire‟de olduğunu ve kocasına LefkoĢa‟ya gitmeden önce “nafakasız bırakıp Lefkoşa‟ya gidersen beni boşa” dediğini; ancak Mehmed BeĢe‟nin Ģahitler huzurunda, “bir sene tamamına değin gelmezsem iradetin elinde
219 HRŞS, nr. 129, s. 53, 10 ġevval 1122. 220
HRŞS, nr. 122, s. 22, 16 Receb 1116.
221 Aydın, İslâm Osmanlı Aile Hukuku, s. 35.
222 H. Ġbrahim Acar, “Talak”, DİA, C. 39, Ġstanbul 2010, s. 496.
223 Ayrıntılı bilgi için bkz. Ali Yüksel, “Ġslam Aile Hukukunda BoĢama Yetkisi ve Kadının
olsun” cevabını verdiğini belirtmiĢti. Fatma Hatun, söz konusu sürenin dolması üzerine “nefsimi ihtiyar ve tatlik eyledim” diyerek, Ģahitlerin de doğrulamasıyla kocası Mehmed BeĢe‟den boĢanmıĢtı224
.
Talak, evliliği sürdürebilmek için yeni bir akde ihtiyaç olup olmaması açısından “ricʽi” ve “bain” kısımlarına ayrılır225. Ricʽi talak, yeni bir evlilik akdi ve
mehre ihtiyaç olmaksızın kocaya boĢadığı eĢine dönme imkânı verir226
. Ayrıca koca, eĢinin yiyecek, giyecek ve mesken gibi temel ihtiyaçlarını karĢılar. 1706 senesinde Hacı Hasan, zevcesi Rukiye Hatun‟u ricʽi talak ile boĢamıĢtı. Hacı Hasan‟ın, Rukiye‟ye iddet nafakası ve barınma masrafları için 5 kuruĢ; ayrıca mehr-i müecceli içinde 80 kuruĢ borcu bulunuyordu. Hasan, Rukiye‟ye olan 85 kuruĢ borcuna karĢılık Nazperver Mahallesi‟nde bulunan evini takas etmiĢti227.
Bain talakta ise evlilik bağını ortadan kaldıran kocaya, ancak yeni bir nikâh ve mehirle eĢine dönme imkânı verilir228. Ġncelediğimiz dönemde bain talak ile
gerçekleĢen boĢanmalarda genelde kadınların mahkemeye baĢvuru yaptığı görülmektedir. Kadın, kendisini bain talakla boĢayan kocasından mehir, iddet nafakası ve mesken için gerekli bedeli aldığını söyleyerek boĢanmayı mahkemede tescil ettirmektedir. Örneğin Mustafa kızı Rukiye, kendisini bain talakla boĢayan kocası Seyyid Mehmed Çelebi‟den 4.000 akçe mehr-i müecceli ile iddet nafakası ve barınma masrafları için 1.800 akçe teslim almıĢtı229
. Ahmed kızı Hatice Hatun, küçük kızı için ikiĢer para olmak üzere 15 senelik nafakası için 554 kuruĢ, iddet nafakası ve mesken masraflarına karĢılık ise yorgan, 2 minder, 4 adet yastık kocasından teslim almıĢtı230. Ġbrahim kızı AyĢe, Eyüp‟te TakyecibaĢı Mahallesi‟nde
sakin olan kocası Ġsmail‟den 1.500 akçe mehir, iddet nafakası ve mesken masrafları için 300 akçe ile 8 kile buğday teslim almıĢtı231. Örneklerde görüldüğü üzere,
224 HRŞS, nr. 123, s. 40, 26 Rebiülâhir 1117. 225 Acar, “Talak” s. 498.
226 Cemil Liv, İslâm Aile Hukukunda Evlilik Akdinin ve Boşanmanın Tescili, Ankara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, BasılmamıĢ Doktora Tezi, Ankara 2014, s. 153.
227
HRŞS, nr. 124, s. 7, 5 Safer 1118.
228 Liv, Evlilik Akdinin ve Boşanmanın Tescili s. 153. 229 HRŞS, nr. 122, s. 21, 3 Receb 1116.
230 HRŞS, nr. 125, s. 18, 4 Cemaziyelevvel 1119. 231
boĢanan kadınlar, boĢanmadan doğan alacaklarını nakit dıĢındaki metalar ile de tahsil edebilmiĢlerdi.
Karısını boĢayan kocanın mehir, iddet nafakası ve barınma masrafları için gerekli bedeli ödememesi durumunda kadınlar mahkemeye müracaat ederek boĢanmadan doğan alacaklarını talep edebilirdi. Kadın bu durumu ispatladığı takdirde haklarını mahkeme aracılığıyla elde ederdi. Örneğin Ahmed Dede Mahallesi‟nden Halil Bey kızı Fatma, kocası Mahmud BeĢe‟nin iki gün önce Ģahitlerin önünde kendisine iki defa “zevcem benden boş olsun” dediğini iddia etmiĢ ve kocası Mahmud BeĢe‟nin kendisine hala zevcesi muamelesinde bulunduğunu, bu durumun Mahmud BeĢe‟ye sorulmasını; ayrıca kocası zimmetinde olan 2.500 akçe mehr-i müecceli ile 91,5 kuruĢ borcunun verilmesini talep etmiĢti. Mahmud BeĢe, zevcesi Fatma‟yı boĢadığını inkâr etmiĢti. Ancak Ģahit gösterilen iki kiĢi ifadelerinde, Mahmud BeĢe‟nin Fatma‟ya iki defa “zevcem benden boş olsun” dediğini beyan etmiĢti. Mahkeme, Mahmud BeĢe‟yi Fatma‟nın 2.500 akçe mehri müeccel hakkını vermesi ve Fatma‟ya olan 91,5 kuruĢ borcunu ödemesi konusunda uyarmıĢtı232
. Bir baĢka örnekte, Mehmed kızı Havva, kendisini bain talak ile boĢayan kocası zimmetinde 2.100 mehr-i müeccel ile 4.800 akçe alacağı olduğunu; ayrıca kocasının, 25 kuruĢ kıymetli bir çift bileziğini de sattığını iddia etmiĢti. Hasan BeĢe, 2.100 akçe mehr-i müeccel ile 4.800 akçe borcunu kabul etmiĢ; ancak iddia edilen diğer borçları reddetmiĢti. Mahkeme, Hasan BeĢe‟ye kabul ettiği borçları ödemesini tembih etmiĢ ve Havva‟ya da kalan alacaklarının ispatı için süre tanımıĢtı233. Görünen o ki,
boĢanma davalarında konu sadece mehir, iddet nafakası ile barınma masrafları için gerekli bedelin ödenmesi değildi, aynı zamanda varsa alacakların da tahsil edilmesini sağlamaktı234
.
Osmanlı hukukunda ricʽi ve bain talakın dıĢında talak Ģekillerinden birisi de Ģartlı talaktır. Bu talakta koca, karısını boĢamayı belirli bir iĢi yapmaya bağlamakta ve o iĢi yaparsa karısı boĢanmıĢ olmaktadır235. Örneğin TakyecibaĢı Mahallesi‟nde
oturan Mehmed kızı Ġsmihan Hatun, mahkemede kocası Mehmed tarafından darp ve
232 HRŞS, nr. 124, s. 10, 1118.
233 HRŞS, nr. 126, s. 28, 13 Rebiülevvel 1121 234 HRŞS, nr. 116, s. 77, 7 Zilhicce 1111. 235
Ģiddete maruz kaldığını ve kocasının “baʽde‟l-yevm zevcem İsmihan‟ı bi-gayr-i hakk darp edersem benden bâyinen mutallaka olsun” diye Ģart koĢtuğunu belirtmiĢ ve kocasının doğrulamasıyla sicile kaydedilmiĢti236. Bir diğer örnekte Kiremitçi
Süleyman Mahallesi‟nden Mehmed kızı Fatma, kocası Mehmed Çelebi‟nin 3 sene önce “eğer senin validenin hemşiresi İsmihan Hatun, sakin olduğum menzile duhul ederse benden mutallaka ol” dediğini ve Ġsmihan Hatun‟un bir gün önce menzile gelmesiyle kocası Mehmed Çelebi‟den boĢanmıĢ olduğunu belirterek kocası zimmetinde olan 55 kuruĢ mehr-i müeccelinin verilmesini talep etmiĢti. Mehmed Çelebi, Ģartlı boĢanmayı kabul etmemiĢ; zimmetinde Fatma‟nın 25 kuruĢ mehr-i müecceli olduğunu söylemiĢ ve 30 kuruĢunu inkâr etmiĢti. Fatma, Veli ve Mustafa adlı kiĢilerin Ģahitliği ile Ģartlı boĢanmayı ispatlamıĢtı. Mehmed Çelebi‟nin 25 kuruĢ mehr-i müecceli vermesine ve kalan 30 kuruĢun ispatı için Fatma‟ya süre verilmesine karar verilmiĢti237
.
Çiftler arasında boĢanma gerekçelerinden birisi de din değiĢtirmedir. 1713 tarihli bir kayıtta, Müslüman olan Abdullah oğlu Mustafa, Erzurum‟da ikamet eden zevcesi Toros kızı Markariye‟yi boĢamıĢtı238
.
Koca, zevcesini üç talakla boĢadığında zevcesiyle yeniden nikâh yapabilmesi için kadının baĢka bir erkekle sahih bir evlilik yapması ve ardından o kiĢiden de ayrılması gerekirdi. ġartları ağır olduğundan dolayı olsa gerek üç talak ile gerçekleĢen boĢanma Eyüp‟te sık karĢılaĢılan bir durum değildi. Bu türden boĢanmada, boĢanan çiftlerin bir arada bulunması toplum tarafından hoĢ karĢılanmaz ve Ģikâyet konusu olurdu. Diğer bir ifadeyle birey toplumdan soyutlanamayacağından bireyin sosyal normlara aykırı tutum ve davranıĢlar sergilediği durumlarda toplumun bireye müdahalesi söz konusu olurdu. Bu doğrultuda, Eyüp Serv Mahallesi‟nde ikamet eden ve zevcesini üç talakla boĢayan Mehmed adlı kiĢinin zevcesiyle aynı meskende ikamet etmesi ve ahalinin bu hâdise karĢısında gösterdiği yaklaĢım örnek gösterilebilir. Mehmed‟in zevcesi hamile olup ve doğum yapana kadar Mehmed‟in meskeninde ikamet etmekteydi; ancak zevcesini
236 HRŞS, nr. 124, s. 57, 25 Receb 1118. 237 HRŞS, nr. 128, s. 52, 14 Safer 1124. 238
üç talakla boĢayan Mehmed‟in de aynı meskende ikamet etmesi mahalle halkı tarafından hoĢ karĢılanmamıĢ ve Mehmed‟e yönelik kaba ithamlarda bulunulmuĢtu. Mahalle ahalisinin sert tepkisi karĢısında mahkeme söz konusu meskenden kadının ihraç edilmesine karar vermiĢti239. Aynı dinî inançları paylaĢan fertlerin birbirlerine
karĢı yükümlülükleri ve sorumlulukları olduğu düĢünülürse, biraz önceki örnekte de görüldüğü üzere, bireylerin uygunsuz hal ve tavırları karĢısında toplum kollektif bir tutum içerisinde tepki göstermektedir.
BoĢanma nevilerine tekrar döndüğümüzde, Ġslam hukukunda diğer bir boĢanma yöntemi muhâlaadır. Kadın, aile hayatını sürdüremeyecek sıkıntılarla karĢılaĢtığında kocasına vereceği belli bir bedel karĢılığında boĢanma hakkına sahipti240. Diğer bir ifadeyle kadın, “mehr-i müeccel”, “nafaka-i iddet ve meûnet-i sükna” gibi haklarından feragat edip kocasını ayrılmaya razı etmek suretiyle muhâlaa veya hul yoluyla boĢanabiliyordu. BoĢanmayla ilgili kayıtlar içerisinde muhâlaa yoluyla boĢanmalar nispeten daha fazladır. Belgelerde “beynimizde hüsn-i zindegâne olmamağla241”, “beynimizde şikâk ve adem-i vifâk olmağla242” veya “ hüsn-i
zindegâneleri olmamağla birbirlerinden nüşûz ve iʽraz edip bir vecihle aralarında şikâk ve âdem-i vifâk vâkiʽ olmağın243” gibi ifadelerlerle Ģiddetli geçimsizlik gerekçe
gösterilerek hul yöntemiyle boĢanmaların gerçekleĢtiği görülmektedir. Örneğin NiĢancı PaĢa Mahallesi‟nde oturan Ali kızı Fatma ile kocası Mehmed arasında geçimsizlik olduğundan Fatma 1.600 akçe mehr-i müeccelinden vazgeçerek iddet nafakası ve meûnet-i süknası kendi üzerine olmak Ģartıyla kocası Mehmed‟ten