• Sonuç bulunamadı

1.1. DİN DUYGUSU VE İNANMA İHTİYACI

1.1.29. Ahmet Midhat, Gürcü Kızı Yahut İntikam

Ahmet Midhat, romandaki olayları, o bölgelere gidip “Frango German Ticaret-i Şarkiye Kumpanyası” şirketi adına petrol araştırmalarında bulunmak üzere, bölgeyi gezen Alman Mösyö Kilyom Sayh’tan, Beyoğlu’ndaki bir otelde dinlediğini söyler. Mösyö Kilyom Sayh, o bölgelerde farklı insanların yaşadıklarından, misafirperverliklerinden, küçük devletler arasındaki çatışmalardan, prenslerden, prens ailelerinden, onlar arasında yaşanan maceralardan, örf âdetlerinden ve dinî inançlarından olayların gelişimi içinde bahseder. Mösyö Kilyom Sayh, Gürcistan’da, Prens Danyal’ın evinde birkaç gün misafir kalır. Danyal Bey, Hristiyan ve kırk yaşlarında olan bir Gürcü prensidir. Misafirperver olan Danyal Bey, Mösyö Kilyom Sayh’ı iyi karşılar. Mösyö Kilyom Sayh, bundan memnun olur, ancak burada dikkatini çeken bir hâdise yaşanır. Danyal Bey; ibadet gibi hiç aksatmadan sabah akşam evinde bulunan Tigran adındaki yaşlı birisini sopa ile her gün döver. Tercümanına bunun sebebini sorar. Tercüman: “Vakıa ben Ermeniyim onlar da Gürcü iseler de Gürcüler dahi her hâlde Hristiyandırlar. İslâm olan bir kısmı dahi var ise de gerek İslâmiyette ve gerek Nasraniyyette bu gibi âdat-ı garibe mesmu değildir” (25) diye cevap verir. Bu dövmenin sırrını romanın sonunda öğreniriz. Tigran, henüz on altı yaşında bir genç iken Çar Vekili Prens Çiçenof tarafından tutuklattırılan Prens Danyal’ın babası Prens Gadilla’yı tokatlamıştır. Bu hareketinin cezası olarak kırk yıldır sabah akşam dayak yemektedir. Mösyö Kilyom Sayh; Prens Danyal’ın Tigran’ı dövdüğünü gördükçe merakı daha da artar. Bu sefer, bizzat Prens Danyal’a sorar; ancak o da tatmin edici bir cevap vermeyerek sözü papazların günah (34) çıkarmalarına getirir. Bu geçiştirici cevaplar, onun merakını daha da arttırır. Bu sefer olayın aslını Tigran’a sorar. Tigran, bu cezayı hakettiğini, çünkü daha önce Prensin babasına karşı çıktığını ve Gürcü âdetlerine göre cezasının ölüm olduğunu söyler. Ayrıca bu durumu papaza anlattığını söyler. Cezasını dünyada çektiği için, bu cezanın âhirete kalmayacağını, cevap olarak almıştır (45-46).

Gürcistan’ın eski çarının dul karısı olan Prenses Meryem, iki kız beş erkek çocuğuyla Tiflis’te yaşamaktadır. Tüm Gürcistan halkı, Meryem’i Prenses tanımaktadır. Prenses Meryem’in halasının oğlu Çiçenof, Rusların yardımıyla Gürcistan Çar Vekili ilân edilir. Bundan sonra Gürcistan’a, on bin Rus askeri yerleştirilir. Peşav ve Tuşuni, Prens Çiçenof’u tanımazlar. Prenses Meryem’e bağlı olduklarını bildirirler. O sıralarda Peşav’ın reisi, Danyal’ın babası olan Prens Gadilla’dır. Prens Gadilla, çok mert bir insandır. Ruslara tercümanlık yapmaya başlayan Tigran, asker üniformasına çok özendiği için Ruslara yaranmaya çalışır ve Prens

Çiçenof’un yanına tercüman olur. Ona asker rütbesi ve kılıcı verilir. Bu arada Prenses Meryem’in adamlarından olan Kalatasof, Prens Çiçenof’a yaranmak için Prenses Meryem’e de haberler getirir. Ona yalan haberler getirmekle ihanet eder. Ancak Prenses Meryem, kendi başına yaşadığından Kalatasof, önemli haberler getiremez. Yani Prens Çiçenof’a pek yaranamaz. Onun için bir haber uydurur. Meryem’in dağlı kabileleri topladığını, onlarla güç birliği yaptığını ve yakında devleti ele geçireceğini söyler. Ardından, Prenses Meryem’e giderek Prens Çiçenof’un kendisini tutuklatacağını anlatır. Onun, Peşav Prensi Gadilla’ya sığınmasını, Rus askerlerinin o dağlık bölgelere hâkim olamayacağını söyler. Prenses Meryem, Gadilla’ya haber gönderir. Prens Gadilla, Prenses Meryem’i almak için askerleriyle gelir; ancak Kalatasof’un ihbarıyla yakalanır. Bu sırada Tigran, Gadilla’ya bir tokat vurur. Prens Gadilla ise, çok mert ve gururlu olduğu için buna çok kızar. Allah’ın adaletli olduğunu ve mutlaka bu tokadın hesabını soracağını söyler.

Prens Çiçenof; bir zamanlar Prenses Meryem’e âşık olan Rus General Lazarof’u; Prenses Meryem’i Tiflis’ten sürmesi için görevlendirir. Bunu fırsat bilen Lazarof, Prenses Meryem’in yatak odasına izinsiz girer. Prenses Meryem, onu kamasıyla öldürür. Bütün bunlar, Prens Çiçenof tarafından çarpıtılarak Petersburg’a bildirilir. Prens Gadilla, zindana atılır; Prenses Meryem ise, sürgüne gönderilir. Petersburg’dan bir heyet gelir ve yapılan işlerin doğru olmadığını, olayların düzmece olduğunu anlar. Prens Çiçenof, uyarılır. Kalatasof, devlet memuru olamaz diye nüfusa işlenir. Tigran da bu soruşturmadan ucuz kurtulur.

Bundan sonra Prens Çiçenof; Çara yaranmak için, hem Derbent valisi Prens Ali Han’a tercüman olması, hem de onu kandırıp Rusya’ya bağlaması için Tigran’ı Derbent’e gönderir. Tigran; Derbent valisi Ali Han ile Bakü valisi Hüseyin Kulihan arasındaki, Ruslara karşı olan ittifakı bozacaktır. Bütün bunları, Prens Gadilla daha önceden öğrenip Ali Han’a bildirir. Tigran, Ali Han’a varınca yakalanarak elleri bağlanır. Prens Çiçenof’un kilercisi İlyas, bu haberleri Prens Gadilla’ya sızdırmış o da Ali Han’a bildirmiştir. Tigran, Prens Gadilla’ya götürülür ve cezası ölüm olduğu hâlde öldürülmez. Ölüm onun için kurtuluştur. Her gün sabah akşam kırkar sopa yiyecektir. Kırk yıl, Prens Gadilla böyle döver, ölürken de oğlu Dalyan’a vasiyet eder, o da yirmi yıldır dövmektedir.

Seyyah, Danyal’ın evinden çıktıktan sonra Peşav’dan ayrılır. Tiflis’e vardığında orada birkaç Almanla tanışır ve tercümanını değiştirir. Oradaki bir Alman köyünde, tembel ve miskin bir

adama rastlar. Ona Kalatasof denildiğini duyar. Bu isim ona yabancı gelmez. Prenses Meryem’e ihanet eden adam mıdır diye düşünür. Bunun aslını öğrenmek ister. Ancak Kalatasof yaşasaydı bu gün yüz yaşında olması gerekirdi diye düşünür. Bu ise, daha kırk yaşlarında bir adamdır. Misafir olduğu Gühen’e sorar. Alman asıllı olan Gühen, bu miskin adamın, Kalatasof’un oğlu olduğunu söyler. Gühen; geveze, yaşlı ve müstebit bir adamdır. Aynı isimle anılan Kalatasof’un oğlundan bahsederken: “İşte bu tembel herif o dediğiniz Kalatasof’un oğlu olup Hz. İsa Efendimizin demiş olduğu veçhile babasının ceza-yı tâmmını görememiş olduğu seyyiatından dolayı oğlunun hissesine isabet eyleyen cezayı da bu çekiyor” (92-93) der.

Kalatasof; Prenses Meryem’i sürdürdükten sonra onun mücevherlerine, malına el koyar; ancak Rusya’dan gelen heyet, işkence ile gasp ettiği malı elinden alır. Kalatasof, birçok yolsuzluk yapmış, genç iken prens ailesinden olduğunu söyleyerek zengin bir kadınla evlenmiştir. Kadından bir oğlu olduktan sonra onu öldürmüştür. Kalatasof, öldürdüğü kadının parasıyla esir ticareti yapmış; ancak bu işte bütün servetini batırmıştır. Bundan sonra da birçok yolsuzluk yaparak hapse düşmüş, hapisten çıktıktan sonra yine beş parasız kalmıştır. Sonunda bir Alman manastırına verilen oğlunun mirasına sahip olmak için papazlara başvurmuştur. Ancak bu isteği, papazlar tarafından reddedilmiştir. Manastırın bahçesinde bahçıvanlık yapmış, ancak orada da rahat durmamış, diğer bahçıvanlar onu papazlara şikâyet etmişler, neticede oradan da kovulmuştur. Manastıra verilen çocuğu on iki yaşına girince oradan çıkarılmış ve o da babası gibi kötü işlerle meşgul olmuştur. Yazar bunun babasından irsiyet olarak ona geçtiğini söyler (103). Kalatasof, Prenses Meryem’in kocası öldükten sonra onu elde etmek istemiş; ancak Meryem ona yüz vermemiştir. Bunu beceremeyince Prenses Meryem’in mal varlığını idare ettiğinden onu soymak istemiş; ancak Prenses Meryem’in dirayeti buna engel olmuştur. Kalatasof, daha sonra Prenses Meryem hakkında plânlar yapar ve Prens Çiçenof vasıtasıyla onu Kazan valisi Ejder Han’ın yanına sürdürür. Yaptıklarını hep kurnazca ve gizlice gerçekleştiren Kalatasof, bunların yanına kâr kalacağını sanmıştır. Ancak

adâlet-i ilâhîye

yaptıklarının cezasını bu dünyada ona çektirmiştir. Yazar Kalatasof’un kötülüklerine devam ettiğini ve en sonunda İran’da bulunan Ateşperestlere sığınıp onları da kandırma yoluna gittiğini anlatır. Kalatasof, Hristiyanlıkta bir hayır bulamadığını ve bundan dolayı Ateşperestlere sığındığını söyler. Yazar da bu vesile ile Ateşperestler hakkında uzunca bilgiler verir ve arada diğer dinlerle kıyaslar yapar (107-111).

Mösyö Kilyom Sayh, seyahati sırasında petrolü ve ateşi mukaddes kabul eden Ateşperestlerle de karşılaşır. Bölgedeki Ateşperestler ve bu inançla ilgili bilgiler verir: “Ateşperestânın en ziyade takdis eyledikleri ma’bed-i muazzam burası addolunur. (...) Bunlar petrol gazını mukaddesattan addeyledikleri için mayi-i mezkuru bir büyük ticarete meta ittihaz edenlerin aleyhinde bulunarak Hakk teâlâ hazretlerinin mahza ateşgidelerden yakılmak için yarattığı şu âb-ı müşteale tama’ edenlerin asla meymenet göremeyeceklerini ve bu ticaret arkasında mutlaka berbat olacakalarını hükmeyliyorlar idi ki ben onların bu hükümlerine itirazda bulunmaksızın menabi-i mevcude hakkında muhtac olduğum malûmatı alıyor idim” (122). Prenses Meryem; Kalatasof, Prenses Çiçenof ve General Lazarof’tan çektiği sıkıntılardan dolayı hayatından bıkma derecesine gelerek bundan sonra kendisini ibadete vermeye karar verir. Ömrünün sonuna doğru Kazan’da evine kapanarak bundan sonra ibadetle (124) meşgul olacağını Kazan valisi Ejder Han’a bildirir. Yedi çocuğuyla beraber Kazan’da hayatını sürdürür. Prenses Çiçenof’un intikamıyla büyüttüğü on beş yaşlarındaki en büyük kızı Eleni’yi, hep intikam hissiyle büyütür. Kendisine çok sıkıntı çektiren Prens Çiçenof’u öldürmesi için sürekli teşvik eder. Bazı plânlar yaparak kızını gizlice gönderir. Çocuklardan birinin kaybolduğunu farkeden Kazan valisi, durumu araştırmak için Prenses Meryem’e gelir. İşin aslını sorar. Aslında Prenses Meryem, kızını Çiçenof’u öldürmek için göndermiştir. Valiye bir yalan uydurmaya çalışarak kızı Prenses Eleni’nin bilinmeyen birisiyle kilisede anlaşarak Viyana’ya kaçtığını, Eleni’nin bu durumu bir mektupla kendisine bildirdiğini; kendisini kaçıran kişinin kendisine sadık kalacağına dair kilisede Hz.Meryem’in huzurunda yemin ettiğini söyler (128). Ayrıca valinin şüphelenmesini engellemek için daha önce hazırladığı mektubu da ona verir. Vali ise, olanlara hayret ederek oradan ayrılır. Dindar olan Prenses Meryem, hem valiye yalan söylediğinden hem de temiz olan kızına iftirada bulunmuş olduğundan üzülür. Hz.Meryem’in resimlerini çıkararak hem ibadet hem de günahlarının affı için Allah’a yalvararak dua (130) eder. Prenses Meryem, plânı gereği kızı Eleni’yi Prens Gadilla’ya gönderir. Eleni, yolda Çiçenof ile evlenecek olan Şirenuş’a, Gürcü lisanını öğretecek birinin arandığını öğrenir ve Prens Çiçenof’u bu yolla öldürebileceğini düşünür. Kendini Meryem diye kimsesiz biri olarak onlara tanıtır ve Sirenuş’a Gürcü lisanını öğretmeye başlar. Bu arada Prenses Meryem, kızının intikam alma haberlerini beklerken Uramburg’tan avdet eden panayırcılar tarafından, kızının kaybolduğu ve yaşlı bir Ermeni kadınıyla görüldüğü haberini duyunca üzüntüsünden âdeta yıkılır. Daha sonra verem olarak

yatağa düşer. İntikamını alamadığı zannına kapılarak “sekiz hafta sonra ruhunu Hakk teâlâya teslim eyleyerek (135) bu dünyanın kötülüklerinden kurtulup gider.

Aslında olaylar, Meryem’in duyduğu gibi değildir. Eleni, Çiçenof’un evleneceği kız olan Siranuş ile beraber Çiçenof’un sarayına gidecek ve ondan intikam alacaktır. Gelin, Hazar Denizi’nden gemi ile Çiçenof’a götürülürken Bakü valisi Hüseyin Kulihan tarafından ele geçirilir. İçindeki her şeye el konulur. Bu savaş sebebidir. Savaşa karar verilir. Hüseyin Kulihan, Eleni’yi çok beğenir, onunla evlenmek ister. Eleni, aslında kendi isminin Meryem olmadığını, Gürcistan Kralı Curci’nin kızı Prenses Eleni olduğunu söyler. Savaş başlar, Hüseyin Kulihan mağlûp olmak üzereyken bir anlaşma imzalamak ister. Çiçenof, imza için Bakü kalesinin önüne gelir. Her iki yanında da ikişer asker vardır. Hüseyin Kulihan’ın yanında ise, erkek kıyafetinde olan Eleni bulunmaktadır. Eleni, Prens Çiçenof’un atını o anda silâhıyla öldürür. Çiçenof kaçamaz. Ayaklarından bağlarlar ve sürükleyerek kaleye götürürler. Eleni, Prens Çiçenof’a hakaretler ederek onu öldürür. Böylece annesi Meryem’in intikamını alır. Hüseyin Kulihan ile Eleni evlenirler. Sonuçta herkes cezasını çekmiş olur.

Romanda yer alan otuz kahramandan üçü Müslüman, yirmi yedisi Hristiyandır. Müslüman

olanlar: Derbent valisi Ali Han, Çiçenof’un kiler yamağı, Gadilla’nın da adamı Gürcü olan

İlyas ve Bakü valisi Hüseyin Kulihan. Hristiyan olanlar: Romanı anlatan Alman Mösyö Kilyom Sayh, Gürcü Prensi ve misafirperver olan Danyal Bey, ağır başlı ve güzel bir kadın olan Prenses Danyal, Prens Danyal’ın babası Prens Gadilla, Gürcistan eski çarı Curci ve dul karısı olan Prenses Meryem, Gürcistan çar vekili Prens Çiçenof, General Lazarof, Meryem’in en büyük kızı Prenses Eleni ve diğer altı kardeşi, olumsuz kişiliği ile bilinen Kalatasof, sefih oğlu Kalatasof, Alman asıllı bir çiftçi olan Gühen, ihtiyar binbaşı Yusuf, Sabah akşam dövülen Tigran, zengin bir tacir olan Hayikof, Hayikof’un kızı Siranuş, Ermeni tercüman Mihriman Baron, kaba bir adam olan Kervansaray Müdürü, tercüman Sürügin, Alman tercüman Karl Perstic, bir Alman delikanlı Flaht ve bir köylü Peter Hap.

Prenses Meryem, çar vekili Prens Çiçenof tarafından kendisine yapılan hakaretten sonra büyük bir teessüre kapılarak kendini ibadete verir. Romandaki en kötü kişi olan Kalatasof, dinin aleyhinde olan birisidir. Canını kurtarmak için Ateşperestlerin ibadethanesine sığınır ve Ateşperest olmak istediğini söyler. Romandaki diğer kahramanların din duyguları ve

inançlarına pek değinilmemiştir. Ancak, romanı anlatan Kilyom Sayh ile yazar tarafından olayların gelişimi içinde bazı dinî konular anlatılmıştır.