• Sonuç bulunamadı

1.1. DİN DUYGUSU VE İNANMA İHTİYACI

1.1.4. Ahmet Midhat, Dünyaya İkinci Geliş

Eserde, olayların gelişimi içinde bazı kahramanların din duygusu işlenmiştir. Romanda, III.Selim döneminde yedi yıl bir mağarada hapis kalan iki sevgilinin başlarında geçen olaylar ile dışarıda yapılan düzenbazlıklar hikâye edilir.

Olaylar o dönemin zenginlerinden olan Veysel Efendi’nin konağında başlar. Veysel Efendi’nin, Çeşm-i Afet ve Nergis isminde iki cariyesi vardır. Çesm-i Afet, Veysel Efendi’nin oğlu Osman’ı sevmektedir. Osman ise, Nergis’i sever. Çesm-i Afet, Osman’ı elde etmek için Veysel Efendi’ye; Nergis’in Osman’ı sevdiğini ancak Osman’ın onu kabul etmediğini onun için de Nergis’in Osman’ı öldürmek istediğini söyler. Bunun üzerine Veysel Efendi, Nergis’i bir esirciye satarak hemen konaktan uzaklaştırır. Esirci, Nergis’i bir Kazasker’in evine denenmek için gönderir. Orada Babalı Arap diye birini görür. Ancak bu kişi Veysel Efendi’nin Hadımağası Mesut Ağa’dan başkası değildir. Onu tanır ve Mesut Ağa diyerek bayılır. Mesut Ağa, sırrının ortaya çıkması üzerine canından korkar. Çünkü casusluk yaptığı ortaya çıkacaktır. Mesut’un onu öldüreceğini düşünen iyi niyetli bir kadın, Nergis’e oradan kaçmasını söyler. Nergis, yaşlı bir Çerkez’e sığınır; ancak Mesut Ağa onu orada da bulur ve Hayırsız Ada’da bir mağaraya götürüp hapseder. Mesut Ağa, Veysel Efendi’nin kethüda ve vekilharcıdır. Bilmediği sahtekârlık ve düzenbazlık yoktur. Osman Bey, konakta cariye olan Nergis’i sevmektedir. Mesut ise, hem Osman’ı hem de cariye olan Nergis’e aşk derecesinde ilgi duymaktadır.

Osman, Nergis’in bir anda kaybolmasına çok üzülür ve bu üzüntüsü sonucu hastalanır. Mesut Ağa’ya yalvarır yakarır. Mesut Ağa, Nergis’in öldüğünü söylerse de onu inandıramaz. Mesut Ağa, onun âhirete gittiğini ve bir daha dönmeyeceğini anlatır. Bunun üzerine dayanamayan Osman, canına kıyacağını söyleyince, -bir daha dünya yüzüne çıkmamayı göze alıyorsan- seni de oraya göndereyim der. Osman da bunu kabul eder. Osman’ı da Nergis kadar seven Mesut Ağa, Osman’ı da Nergis’in yanına götürmeyi düşünür. Çünkü Osman, Nergis’in ayrılığına dayanamamaktadır. Mesut, onu götürmeye karar verir. Osman’ın gözlerini bağlamaya çalışınca Osman ona: “Lâlâ! Beni öldürecek misin? Öldürecek isen saklama söyle bari tövbe

istiğfar ederek iki rekât namaz kılayım” (29-30) der. Mesut Ağa, Osman’ı Nergis’in

bulunduğu yere kadar götürüp gözlerini açar. Gözlerini açtıktan sonra Osman, âşık olduğu Nergis’in sesini duyunca secde-i şükre varır gibi yere kapanırcasına bir hareket gösterip

kapısını ararlarsa da bulamazlar. Osman ile Nergis’in bundan sonraki hayatlarının büyük bir kısmı bu mağarada geçer. Yedi yıl altı ay bu mağarada yaşayan Nergis ile Osman’ın Güngörmez adını verdikleri bir çocukları olur.

Yazar, Nergis ve Osman’ın din duygusundan ve inancından bizzat bahsetmez. Ancak onların roman içindeki tavır ve davranışlarından, dinî inançlarını yaşamaya çalışan birer kişi olarak görürüz. Mesut, kendi düşüncesine göre, güya -Nergis’i kem gözlerden sakındırmak- için mağaraya yerleştirmiştir. Aynı derecede sevdiği Osman’ı da oraya götürmüştür. Yazar, mağaradaki durumu tasvir ederken diğer birçok şeyden bahsettiği gibi Osman ve Nergis’in

namaz (32)kıldıklarına da dikkati çeker. Osman Bey ile Nergis, Mesut Ağa’nın yerleştirdiği

mağarada hayatlarını devam ettirirler. Mesut Ağa, arasıra bu mağaraya uğrayıp onlara yiyecek ve diğer ihtiyaçları olan şeyleri götürür. Oraya uğradığı bir gün; Nergis ile Osman’ın,

mağaranın bir köşesini, gusul abdesti (35)alacak şekilde düzenlediklerini görür.

Mağarada bunlar yaşanırken İstanbul’da da pek iyi şeyler olmaz. İstanbul, günden güne karışmaktadır. Yeniçeri ve Nizam-ı Cedid taraftarları arasında mücadeleler olmakta ve cinayetler işlenmektedir. Mesut Ağa ise, bu karışıklıkta yine işleri karıştırmaya devam etmektedir. Kılık değiştirip; bazen Nizam-ı Cedid, bazen de Yeniçerilere casusluk yapmakta ve böylece para kazanmaktadır. Veysel Efendi, Nizam-ı Cedid taraftarı olduğu için Yeniçeriler tarafından öldürülür. Zengin olan Veysel Efendi’nin malı, Mesut Ağa tarafından saklanmıştır. Veysel Efendi’nin hanımı Şehime, genç biriyle evlenir ve konağı satmak mecburiyetinde kalır. Yine iş başında olan Mesut Ağa, Cezayirli Memiş adıyla konağı satın alır. Herkesi bir vesile ile konaktan uzaklaştırmayı başaran Mesut Ağa, yedi yıl sonra Osman ile Nergis’i mağaradan çıkarır. Herkes onların öldüğünü zannettiğinden konağa Cezayirli bir aileymiş gibi yerleştirir. Veysel Efendi’nin, mücevher ve paralarını sakladığı yerlerden çıkarıp Osman’a teslim eder. Dindar olan Osman ise, bu paraları sadaka olarak fakirlere dağıtır. Onun namı her tarafta duyulur. O sıralarda sefil bir hayat yaşıyan Şehime Hanım da bu cömert kişinin yardım dağıttığını duyar ve konağa gelir. Bir zaman sonra oğlu ile birbirlerini tanırlar. Şehime, Mesut’un bütün yaptıklarını oğluna anlatır. Bundan sonra Şehime ve Nergis, Mesut Ağa’yı cezalandırmak için çalışırlar.

Romanın sonunda; Mesut Ağa’nın yaptığı zulümler, öldürdüğü insanlar, para için yaptığı haksızlıklar hikâye edilir. Ayrıca Osman’ın insanlara yaptığı iyilik ve yardımlar da anlatılır. Mesut Ağa, para için yapmadığı iş kalmamıştır. Osman Bey ile Nergis’i, yedi yıla yakın mağarada bırakıp onlara zulmetmiştir. İntikamlarını almak için yaptıkları bir oyunla Mesut’u

konağın altındaki karanlık bodruma koyup “mağaraya karşılık olarak” aynı ceza ile cezalandırmak isterler. Mesut Ağa’nın yaptığı diğer zulümleri de duyan Nergis ile Osman'ın gadabları gittikçe artar. Bunları anlatan yazar araya girerek onların her namazdan sonra öyle

kötü bir insanın elinden kurtuldukları için şükrettiklerine (118) dikkati çeker. Yazar yine

birkaç yerde Nergis ile Osman Bey’in gusul abdesti aldıklarını, namaz kıldıklarını, verilen nimetlere karşı Allah’a şükrettiklerini söyler. Ayrıca, başlarına gelen musibetlerden dolayı Allah’a sığınan bu iki şahıs, kurtuluş için birçok defa dua da yapmışlardır. Mesut Ağa, neticede kafasını duvarlara vura vura kendini öldürür ve böylece dünyada da Allah’ın adaleti gerçekleşmiş olur.

Romanda, güzelliği ve aşufteliği ile dikkat çeken Cangöz isminde bir Ermeni kadın bulunmaktadır. Olumsuz kişiliğiyle bilinen Cangöz, Mesut ve Seyidi vasıtasıyla Müslüman olarak Hatice adını alır. Bunun din değiştirmesi menfaatı gereğidir. Cangöz’ün Müslüman olmasının asıl sebebi Süleymaniye’de oturmak içindir. O dönemlerde İstanbul’un bazı semtlerinde sadece Müslümanlar ikamet edebilmektedir. Cangöz bu sebeple İslâmiyeti seçer. Müslüman olunca Süleymaniye’de ikamet edebilecek ve Seyidi ile daha rahat görüşebilecektir.

Romanda bulunan yirmi yedi kahramandan, Cangöz ve Çilingir Ermeni Hristiyan, sarraflık yapan Nesim Yahudi, diğerleri ise, Müslümandır. Bunlar: Osman Bey, Nergis, Veysel Efendi, hanımı Şehime, Kayıkçı Kulaksız Mehmet, Balta Mustafa, Tüysüz Mehmet, Seyidi, Meddah İsmail Ağa, Mesut Ağa, uşağı Selim, ihtiyar Çerkez, şeyhülİslâm kapısı zabit katibi bir çavuş, dilsiz ve sağır laz kayıkçı, on dört on beş yaşında bir çocuk, Osman ile Nergis’in oğlu Güngörmez, konağın cariyelerinden Çeşm-i Afet, Hoca Hanım, Arap karısı, bir kocakarı, bir bîçare kadın, ihtiyar bir kadın ile bir genç kız. Olayların gelişimi içinde bazı kahramanların dinî duygu ve tavırlarına işaretler göze çarpar.