• Sonuç bulunamadı

Harita 10. Çin’in Afrika’daki Finansal Projelerinin Coğrafî Dağılımı

3.2. Afrika Devletlerinin Dış Politikalarına Tarihsel Bir Bakış

3.2.2. Sömürgecilik Dönemi

19. yüzyılın ikinci yarısından önce bazı Afrika devletleri, Avrupa devletlerini mağlup edebilecek güce ulaşabilmekteydi. Örneğin, beş bin kişilik bir tüfekli piyade kuvveti bulunan Asante, 1824’te İngiliz kuvvetlerini yenilgiye uğratmayı başarmıştı.

Ancak 1872 yılındaki savaşta, İngiltere Asante’yi yenmekle kalmayıp başkentleri Kumasi’yi de yakıp yağmalamıştır.365 Bu durum, Avrupa devletleri ile Afrika devletleri arasındaki görece güç dengesinin 19. yüzyılın ikinci yarısında net biçimde ortadan kalktığını göstermektedir.

Yalnızca Afrika’da değil, dünya genelinde güç dengesinin Avrupa devletleri lehine değişmesi, üç temel faktörle açıklanabilir: buharlı gemiler, makineli tüfekler ve kinin. Silah yönünden güçlendirilmiş demir gövdeli buharlı gemiler, sadece açık denizlerde değil, nehir ve göl sistemleri üzerinde de hareket kabiliyetleri olduğu için, Afrika’nın iç bölgelerinde Avrupa nüfuzunun derinleşmesini sağlamıştır. İngiltere’nin Afyon Savaşları’nda Çin’e boyun eğdirmesini kolaylaştıran en kritik unsurlardan birisi de daha önce Avrupa savaş gemilerinin giremediği sığ nehir kanallarında Çin filosunu mağlup eden Nemesis adlı buharlı gemi idi. Avrupa devletlerinin Asya ve Afrika devletleri karşısındaki üstünlüklerinin bir diğer kaynağı, makineli tüfeklerdir. Afrika devletleri, uzun zamandır Avrupalılardan ateşli silah alabilmekteydi. Bunlar Avrupalılarınkinden daha düşük kalitede olsa da savaş alanında asimetrik ölçüde bir güç dengesizliğine yol açmamaktaydı. 19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da

364 Gilbert ve Reynolds, Dünya Tarihinde Afrika, s. 373-400.

365 Asante ile İngiltere dört kez savaşmıştır. Bkz. Bruce Vandervort, “Anglo-Asante Wars (1823–1831, 1863–1864, 1873–1874, 1896, 1900)”, The Encyclopedia of War, (Erişim) http://onlinelibrary.

wiley.com/doi/10.1002/9781444338232.wbeow019/abstract, 31 Ağustos 2017.

118 öldürme kapasitesi yüksek yeni silahlar üretilmiş ve bunlar planlı biçimde Afrika devletlerine satılmamıştır. Özellikle bir dolduruşta seri atış imkânı veren makineli tüfekler, Avrupalı güçlerin Afrikalı güçler karşısında daha rahat askerî üstünlük sağlamalarında etkili olmuştur.366 Avrupalı güçlerin üstünlüğüne katkısı olan üçüncü unsur, kinin maddesidir. Avrupalılar, sıtma ve sarıhumma gibi hastalıklara Afrikalılar kadar bağışık olmadıkları için keşif faaliyetleri sırasında çok sayıda Avrupalı hayatını kaybetmiştir. Kınakına ağacının kabuğundan elde edilen ve bu tür hastalıkları önleme amaçlı olarak kullanılan kinin maddesinin 19. yüzyılın ikinci yarısında kısa sürede çok miktarda üretilmesi, ticaret, keşif veya işgal için Afrika’ya giden Avrupalıların hastalık maliyetlerini azaltmıştır. Avrupalılar temel olarak bu üç alandaki üstünlükleri sayesinde Afrikalılarla aralarındaki güç dengesini kendi lehlerine ve radikal biçimde değiştirerek kıta üzerinde sömürgecilik faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardır.367

19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’da hızlanan sanayileşme süreci için gerekli hammaddeleri temin etmek ve oluşan üretim fazlasını dağıtabilmek için yeni pazarlara ihtiyaç duyulmuş, buna bağlı olarak Avrupa devletleri yeni topraklar elde etme yarışına girmişti. Toprakların paylaşımı konusunda kendi aralarında çıkabilecek çatışmaları önlemek için Berlin’de bir araya gelen Avrupa devletleri, buradaki konferanstan (1884-1885) sonra Afrika’yı nüfuz sahalarına ayırmışlar ve iki ülke (Habeşistan ve Liberya) hariç olmak üzere kıtanın tamamını 1914’e kadar kontrol altına almışlardır.368

366 Bir dolduruşta seri atış imkânı veren (mükerrer atışlı) mekanizmasıyla Amerikan Winchester tüfeği, özellikle “Batı’yı kazandıran silah” olarak anılmıştır. Bkz. Vlademir Çelik, “Winchester 150 yaşında”, Armi e Tiro Tabanca ve Tüfek Dergisi, Sayı 33, Mart-Nisan 2016.

367 Gilbert ve Reynolds, Dünya Tarihinde Afrika, s. 404-412.

368 Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1789-1914), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1999, s. 417-420; Crawford Young, “The Heritage of Colonialism”, Africa in World Politcs: Reforming Political Order, Ed. John W. Harbeson ve Donald Rothchild, Westview Press, Boulder, 2009, s. 19; Peter Wickins, An Economic History of Africa from the Earliest Times to Partition, Oxford University Press, Cape Town, 1981; Basil Davidson, Modern Africa: A Social and Political History, Longman, Londra ve New York, 1989, s. 4.

119

Harita 7. Afrika’nın Sömürgeci Devletlerce Taksimi (Kaynak: Pinterest, 2017)

Sokoto ve Zengibar gibi devletli toplumların bulunduğu yerlerin kontrolü nispeten kolay olurken, Tiv ve İgbo gibi devletsiz toplumların bulunduğu yerler zorlukla istila edilebilmiştir, çünkü siyasî birlik halindeki toplumlar savaş yoluyla bir defada mağlup edilirken siyasî olarak bölünmüş yapıların bastırılması çok daha fazla zaman ve çaba gerektirmiştir. Devletli toplumlar da sömürgeci devletler karşısında direnmiş, ancak yukarıda izah edildiği üzere Avrupa devletlerinin askerî üstünlüğü çoğu yerde etkili bir direnişe izin vermemiştir. Örneğin Sudan, yaklaşık 10 yıl İngiliz-Mısır idaresine dirense de Omdurman Muharebesi’nde (1898) makineli tüfek ve toplarla donatılan İngiliz-Mısır ordusu sadece 40 kayıp verirken Sudan ordusu 11 bin

120 askerini kaybederek teslim olmak zorunda kalmıştır.369 Benzer şekilde, Doğu Afrika’daki Hehe halkı, ateşli silah yerine mızrak kullandıkları halde 1891’de 300’den fazla Alman askerini püskürtmüş ve yedi yıl kadar Alman işgalini önlemişlerdir.

1898’de ilkinden daha güçlü ve kalabalık bir Alman ordusu karşısında Hehe halkı nihaî olarak direnç gösterememiş; yine de Hehe lideri Mkwawa, teslim olmak yerine kendisini öldürmeyi yeğlemiştir.370

Anlaşılacağı üzere, her Afrika toplumu sömürgeci güçler karşısında kayıtsız şartsız teslim olmamıştır. Elbette rakiplerine karşı üstünlük elde etme ve daha fazla çıkar sağlama düşüncesiyle veya güçsüzlüğünü en baştan kabullenmek suretiyle sömürgeci güçlerle uzlaşmayı tercih eden, hatta doğrudan sömürgeci bir gücün himayesini talep eden Afrika devletleri de vardır. Örneğin, bugünkü Botsvana topraklarında Bantu kökenli Tsvanalar tarafından kurulan kabile devleti düzeyindeki orta-sınıf krallıklar (özellikle Ngwato ve Ngwaketse), bölgelerindeki bakır madenlerini ve Kalahari’deki avcılığı kontrol altına alarak güçlenmişler, ancak 19.

yüzyılın ortalarında Hollanda kökenli Boerlerin yayılmacı faaliyetleri ile karşı karşıya kalmışlardır. O dönemde Tsvanalar arasında faaliyet yürüten İngiliz misyonerler, Boer tehdidine karşı İngiliz desteğine başvurulmasını tavsiye etmiş; birçok Tsvana lideri de bu tavsiyeye uyarak İngiltere’den himaye (protectorate) talebinde bulunmuştur.371

Güç ve kimlik özelliklerini kullanma konusunda mâhir bir Afrika devleti olan Habeşistan (şimdiki Etiyopya), Afrika’da Avrupa sömürgeciliğinin kaçınılmaz olmadığını gösteren tek örnektir. Hıristiyan kimliğinden ve köklü devlet tecrübesinden yararlanarak Avrupalı güçler arasındaki rekabeti kendi lehine değerlendirebilen Habeşistan, Avrupa devletlerinden modern silahlar temin edebilmesi ve dağlık coğrafyasının doğal bir kale işlevi görmesi nedeniyle etkili bir savunma gücü

369 Omdurman Muharebesi hakkında bkz. Donald F. Featherstone, Omdurman 1898: Kitchener’s Victory in the Sudan, Praeger, Westport, 2005.

370 Alison Redmayne, “Mkwawa and the Hehe Wars”, The Journal of African History, Cilt 9, Sayı 3, 1968, s. 409-436.

371 Çoğu kgosi (Tsvana devleti lideri) İngiliz himayesini gönüllü olarak kabul ederken bazıları içişlerine müdahale edilmemesi şartıyla kabul etmiş, az sayıdaki kgosi ise herhangi bir himayeye ihtiyaç duymadıklarını ilan etmiştir. Bkz. Ernest Bruce Iwan-Müller, Lord Milner and South Africa, W.

Heinemann, Londra, 1902, s. 136; Monageng Mogalakwe, “Botswana: An African Miracle or a Case of Mistaken Identity,” Pula: Botswana Journal of African Studies, Cilt 17, Sayı 1, 2003, s. 85-93;

Martin Meredith, Diamonds, Gold, and War: The British, the Boers, and the Making of South Africa, Public Affairs, New York, 2007, s. 139.

121 oluşturabilmiştir. Nitekim 1896 tarihli Habeşistan-İtalya Savaşı’nda Habeşistan ordusu yaklaşık yüzde 10 oranında bir kayıpla İtalya karşısında galip gelmeyi başarmıştır.372 1934-1936 yıllarında yeniden Habeşistan’ı işgal girişiminde bulunan İtalya, bu sefer motorlu taşımacılık ve havacılık teknolojisi ile arazi engelini aşıp yer yer zehirli gaz kullanarak373 bu ülkeyi işgal etmiştir. Habeşistan İmparatoru Haile Selassie, Osmanlı ordusunda önemli kahramanlıklar göstermiş olan Mehmed Vehib Paşa’yı Habeş Orduları Başkomutanı olarak tayin etmişse374 de başkent Addis Ababa’nın düşüşüne engel olamamıştır. İmparator Selassie, Mayıs 1936’da Milletler Cemiyeti’nin merkezi Cenevre’ye giderek bu yeni “hükümetler hükümetinden”

yardım çağrısında bulunmuş375, ancak Milletler Cemiyeti işgali kınama ve İtalya’ya ekonomik yaptırım kararı almanın ötesinde bir girişimde bulunmamıştır.376 İtalya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan mağlup ayrılmasıyla sona eren Habeşistan’ın işgali, Afrika genelinde hem siyasal hem toplumsal düzeyde sömürgecilik karşıtı hareketlere ivme kazandıran bir gelişme olmuştur.

Ortak din veya dil gibi birleştirici unsurlara sahip olmayan Afrika’da,

“sömürülmenin sıkıntısını hep birlikte çekmiş olma durumu”, milliyetçi uyanış için ortak payda teşkil etmiştir.377 Bu bağlamda Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kıtada bağımsızlık yönünde bir bilinç oluşmaya başlamış ve yer yer sömürgeciliğe karşı direnişler organize edilmiştir. Dekolonizasyon (sömürgecilikten kurtuluş) süreci, uluslararası sistemin yapısındaki değişimle de desteklenmiştir. Zira İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD ve SSCB tarafından temsil edilen iki kutuplu bir yapı ortaya

372 Gilbert ve Reynolds, Dünya Tarihinde Afrika, s. 413-430.

373 Pierluigi Romeo di Colloredo, “La verità sui gas italiani nella guerra d’Etiopia: In che misura usammo davvero le armi chimiche per conquistare l’impero negli anni trenta”, Storia in Rete, Sayı 67, Mayıs 2011, s. 22-29.

374 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, A:IV-16-6, D: 65, F1-12, 22 Haziran 1935’den aktaran Yüksel Nizamoglu, “İtalya-Habesistan Savaşı, Vehip Paşa ve Türkiye”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, Sayı 12, 2011, s. 270-289.

375 Discours prononcé par Sa Majesté Haylé Sélassié Ier, empereur d'Éthiopie, à l'Assemblée de la Société des Nations, à la session de juin-juillet 1936. League of Nations Archive, United Nations Office at Geneva Library, (Erişim) https://www.wdl.org/en/item/11602/, 14 Eylül 2017. Haile Selassie’nin Milletler Cemiyeti’nde yaptığı konuşmanın videosu için bkz. “1936 Emperor Haile Selassie of Ethiopia Addresses League of Nations”, https://www.youtube.com/watch?v=oyX2kXe FUl, Yüklenme Tarihi: 9 Nisan 2012.

376 Hugh Robert Wilson, For Want of a Nail: The Failure of the League of Nations in Ethiopia, Vantage Press, New York, 1959, s. 1-96.

377 Baskın Oran, Azgelişmiş Ülke Milliyetçiliği: Kara Afrika Modeli, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1997, s.

163.

122 çıkmış; bu yapı, Avrupalı devletlerin “güçten düşmesi” ile sonuçlanmış ve sömürge imparatorlukları üzerindeki kontrollerini zorlaştırmıştır.378 İstisnaî olarak Portekiz, sömürgelerindeki yeraltı zenginliklerinin işletme haklarını uluslararası tekellere bırakarak bu tekellerin mensup olduğu ülkelerin desteğiyle 1970’li yılların ortalarına kadar kıtada varlık göstermeye devam etmiştir.379 1990’da Namibya’nın Güney Afrika’dan bağımsız olmasıyla dekolonizasyon süreci tamamlanmıştır. Bu anlamda sömürgecilik, bir Avrupa devletinin bir Afrika toprağından çekilmesiyle değil, bir Afrika devletinin başka bir Afrika toprağından çekilmesiyle sona ermiştir. Tabii, Güney Afrika’nın beyaz üstünlüğüne dayalı apartheid siyasetiyle ırkçı Avrupa devletlerinin kopyası niteliğinde olduğunu belirtmek gerekir.