• Sonuç bulunamadı

Adil Yargılanma Hakkı (AİHS m. 6) Kapsamında Pozitif Yükümlülükler106

yerlerinde, dava açabilme olanağının mevcut olmaması halinde, bu durumu Sözleşme’nin altıncı maddesine aykırı bulmaktadır. Sözleşme’ye taraf olan ülkeler, Sözleşme ile güvence altına alınan haklar bakımından kişilere ulusal yargı

sisteminde, en etkin bir şekilde mahkemeye başvurabilme olanağını sağlamakla yükümlüdür. Etkin bir şekilde mahkemeye başvurabilme hakkı, gerektiğinde kişilerin hukuki yardımdan yararlanabilmeleri, yargısal prosedürün basitleştirilmesi, yargılamanın en az maliyetle yapılması gibi hususları da kapsamaktadır.(Çiftçi, 2003: 86)

AİHS 6. madde medeni hukuk davaları için adli yardımla ilgili bir düzenleme içermemektedir. Buna rağmen AİHM, davanın özellikleri kişinin bir avukatın hukuki yardımından yararlanmasını kaçınılmaz kılıyorsa, mahkemeye ulaşma hakkının etkili kullanılabilmesi devletin bu imkânı sağlama yükümlülüğünü gerektirir sonucuna varmıştır. (Çavuşoğlu, 1992: 138)

Adalete erişim hakkı 6. maddede açıkça zikredilmese de Mahkeme Golder-Birleşik Krallık kararında (Başvuru no. 4451/70, 21 Şubat 1975) bu hakkın 6.

maddenin özünde var olduğunu belirtmiştir. (Kombe, 2008: 63)

Airey-İrlanda davasının kararında (Başvuru no. 6289/73, 9 Ekim 1979) AİHM üye devletlerin mahkemelere etkili erişim hakkını garanti etmesi gerektiğini belirtme fırsatı bulmuştur. Bu davada başvurucu, avukat yardımından yoksundur ve maliyetleri kendisi karşılayacak maddi imkânlara sahip olmadığından, kendisini temsil edecek bir avukat da bulamamıştır. Başvurucu, kendisini şahsen temsil edebilme imkânına sahiptir, ancak usuller çok karmaşıktır. AİHM bu davada 6.

madde’nin 1. fıkrasının ihlal edildiğine karar vermiştir:

“Mahkeme Hükümetin sözünü ettiği bu imkânı (Yüksek Mahkeme önüne bir avukatın yardımı olmaksızın çıkmak), ele alınan sorunu çözücü nitelikte görmemiştir. Mahkeme’ye göre Sözleşme, hakları teorik ve görüntüde değil, ama pratik ve etkili bir biçimde güvence altına almaktadır. Bu yaklaşım, adil yargılanma hakkının demokratik bir toplumda öncelikli bir yere sahip olduğu göz önünde tutulduğunda, mahkemeye başvurma hakkı bakımından özellikle geçerlidir. Bu nedenle Mahkeme, başvurucunun Yüksek Mahkemeye bir avukat yardımı olmaksızın yapacağı başvurunun, davasını gereği gibi ve tatmin edici bir şekilde savunma anlamında, etkili olup olamayacağı sorunu üzerinde durmuştur. Bu konuda Hükümet ve Komisyon karşıt görüşler ileri sürmüşlerdir. Mahkeme’ye göre, başvurucu bir avukatla temsil edilmediği halde eşinin avukatla temsil edilmesi, başvurucuyu

dezavantajlı bir duruma sokacaktır. Yine Mahkeme’ye göre bu nitelikteki bir uyuşmazlıkta, davalarını bizzat savunan kişilere yargıçlar yardım etse bile, başvurucunun kendi davasını etkili bir biçimde savunabileceğini düşünmek gerçekçi değildir.

…Mahkeme, Bayan Airey’in konumundaki bir davacının davasını etkili bir şekilde savunabileceğini düşünmemektedir. …Mahkeme, Yüksek Mahkeme önüne kişinin bizzat kendisinin çıkma imkânının, başvurucuya etkili bir biçimde mahkemeye başvurma hakkı sağlamadığı, ayrıca bu imkânın Sözleşme’nin 26.

maddesinin aradığı etkili bir iç hukuk yolu olmadığı sonucuna varmaktadır. (24.

paragraf)

Mahkeme’ye göre, maddi engel gibi hukuki engel de Sözleşme’ye aykırılık oluşturabilir. Ayrıca Sözleşme’deki yükümlülükleri yerine getirmek bazen devletin pozitif tedbirler almasını gerektirebilir; bu tür durumlarda devlet pasif kalamaz;

devletin ‘tasarrufu’ ile ‘ihmali’ arasında bir ayrım yapılamaz. Mahkemeye ulaşma hakkını etkili bir biçimde koruma yükümlülüğü, bu tür bir yükümlüktür. (25.

paragraf)

Mahkeme, Hükümetin bir genelleme yaparak bütün hukuk davalarında adli yardım verilmesi gerekeceği gibi bir sonuca varmasını hatalı bulmuştur. Belirli durumlarda bir mahkemenin, hatta bazen Yüksek Mahkemenin önüne bir avukatın yardımını almadan bizzat çıkabilme imkânı, 6(1). fıkrasının gereklerini yerine getirir.

Sözleşme’nin 6(1). fıkrası ‘kişisel hak ve yükümlülüklerin’ karara bağlanmasında uyuşmazlığın taraflarına etkili bir biçimde mahkemeye ulaşma hakkı tanırken, bu hedefin gerçekleştirilmesinde uygun araçların seçilmesini devletlere bırakmaktadır.

Adli yardım bu araçlardan biridir; ancak usulün basitleştirilmesi gibi daha başka yollar da vardır. Her halükarda hangi tedbirlerin alınması gerektiğini devlete göstermek ya da dikte ettirmek Mahkeme’nin görevi değildir. (26. paragraf)

Başvurucu yargısal ayrılık davasında kendi adına hareket edecek bir avukat bulamamıştır. Komisyon’a göre, avukatların başvurucuya hukuki yardım vermemelerinin nedeni, başvurucunun masrafları ve ücretleri karşılayamayacak olmasıdır. Hükümet bu konuda itiraz etmiştir. Ancak Mahkeme, Komisyon’un yaklaşımını ikna edici bulmuştur. (27. paragraf)

Bu nedenlerle Mahkeme, başvurucunun yargısal ayrılık kararı almak için Yüksek Mahkemeye dava açmak üzere etkili bir biçimde mahkemeye başvurma hakkını kullanamadığı ve olayda mahkemeye başvurma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır.(28. paragraf)

Mahkeme Artico-İtalya (Başvuru no. 6694/74, 13 Mayıs 1980) kararında da yine adli yardımla ilgili olarak; devletin Sözleşme ile tanınan bir hakkın gerçek kullanımını sağlayacak olumlu edimde bulunma borcunu ortaya koymuştur.

Artico’ya adli yardım yoluyla tayin edilen avukatın, mazereti nedeniyle görevini yerine getirmemesi sonucunda Artico yeni bir avukat için başvuruda bulunmuş, ancak mahkeme bu talebi cevapsız bırakmış, önceden tayin edilen avukatın görevini yerine getirmesi için de herhangi bir girişimde bulunmamıştır. AİHM’e göre 6.

maddenin 3. fıkrasının c bendinin amacı, adli yardımın etkili korunmasını sağlamaktır ve sadece bir avukatın tayini bu amacı karşılamaz. Sözleşme, dava konusu olayda yetkili devlet otoritesinin sanığın bir avukatın ücretsiz yardımından yararlanması için olumlu eylemde bulunmasını gerekli kılar. Bu nedenle Mahkeme, yeni bir avukatın tayin edilmesi ya da eski avukatın görevini yerine getirmesinin sağlanması zorunluluğunu kararlaştırmıştır. (Çavuşoğlu, 1992: 138–139)

Bununla birlikte, kabul edilen bu yardım hakkı mutlak değildir. Bu durum, örneğin, Gnahore-Fransa (Başvuru no. 40031/98, 19 Mayıs 2000) davasından kaynaklanmaktadır. Mahkeme bu kararda temyiz başvurusunda bulunmak için yapılan adlî yardım talebinin yeniden incelemesi için ciddi dayanakların bulunmaması nedeniyle reddedilmesinin başvurucuların davalarını sunmak için avukata başvurmak zorunda olmadıkları durumlarda 6. maddeye aykırı olmadığına hükmetmiştir. Genel olarak bakılırsa, sadece Gnahore davasında ileri sürülenler ile sınırlı kalmayarak çeşitli diğer nedenler ile adlî yardıma kısıtlama getirilmesine izin veren Avrupa Mahkemesi, erişim hakkının “niteliği gereği devlet tarafından yapılan ve bireylerin ve toplumun ihtiyaçları ve kaynaklarına göre zamana ve mekâna göre değişebilen düzenlemeleri gerektirdiği” sonucuna varmıştır. (Kombe, 2008: 63)

VI. ÖZEL HAYATIN ve AİLE HAYATININ KORUNMASI (AİHS m. 8)