• Sonuç bulunamadı

Küresel finansal kriz, başlangıcından itibaren AB ülkelerinde reel ekonomiyi ciddi bir biçimde olumsuz yönde etkilemektedir. Küresel finansal krizin etkileri üye ülkelerin bütçe açıklarında ve kamu borç düzeyinde de kendini göstermiştir. Tokatlıoğlu ve Bakar’a (2012) göre kamu harcamalarındaki artışlar ile bütçe açıkları, önlem alınmasını gerektirecek boyuta gelmiştir. Susam ve Bakkal (2008) bütçe yapısı sağlam olmayan, kısa vadeli sermaye girişlerinin ağırlıklı olduğu, döviz kurundaki değişimlere duyarlı ekonomilerde krizin kendini daha fazla hissettirebileceğini düşünmektedir.

Yiğit’e (2012) göre AB, küresel ekonomik krizin etkileri ile mücadele sürecinde, üye ülkelerin ulusal ekonomi ve maliye politikaları arasında uyumun temini için kullanılan politika araçlarını tekrar gözden geçirmektedir. Ekonomi yönetiminin güçlendirilmesi ve büyümesinin teşvik edilmesi ve üye devletlerin ekonomi ve maliye politikaları arasında etkin koordinasyonun sağlanması amacıyla Avrupa ekonomi yönetimi için yeni bir çerçeve tasarlanmaktadır. Eralp’in TEPAV raporunda (2010) Lizbon Anlaşması’nın ‘‘Euro bölgesi ülkeleri, ortak ekonomi politikası kuralları kabul etmeli ve bütçe disiplinlerine yönelik koordinasyonu güçlendirmelidirler.’’ şeklindeki 136. maddesine dikkat çekmektedir. Avrupa Komisyonu, krizden olumlu bir sonuç çıkarabilme kaygısının da etkisiyle, Eralp (2010) Lizbon Stratejisi’nin artık AB ekonomisinin sorunlarını çözmek için yetersiz kaldığı tespitini yaptığını ve onun yerini alacak, yeni bir reform gündemi, AB 2020’ yi hazırladıklarını belirtmektedir.

Devletler, hem nüfusun sağlıklı olma durumunu hem de bütçelerin sürdürebilir olma durumuna önem vermektedir (OECD, 2010b). Ancak AB ülkeleri, ilaç harcamalarının hızlı bir şekilde artış gösterdiğine tanıklık etmektedir (Tele ve Groot, 2009). 1995 -2005 yılları arasında kişi başı ilaç harcamasındaki artış toplam sağlık harcamalarından daha hızlı artış göstermiştir (% 50’den daha büyük bir artış) (Galizzi vd., 2011).

2008 yılında patlak veren ekonomik krizin akabinde 2009 -2010 yılları arasında mali baskıların sonucu olarak bazı ülkelerde ilaç harcamalarındaki büyümeyi sınırlandırmak adına çok sıkı önlemler alınmıştır (OECD, 2010b: 158). Tüm ülkelerdeki mücadele, maliyet etkinliği, yeniliklerin kullanımı, satış kabiliyeti arasındaki dengeyi bulmak yönündedir (Ognyanova, Zentner ve Busse, 2011).

OECD (2010b) tarafından OECD ülkelerinde, harcamalara yönelik herhangi bir politika senaryosunun olmaması ile bir senaryonun varlığı arasında karşılaştırma yapılmıştır. Politikanın varlığında kamu sağlık harcamalarının GSYİH’a oranla ortalama % 2 oranında tasarruf yapabileceği belirtilmektedir.

AB’de ilaç harcamalarının büyük bir bölümünü kamu karşılamaktadır. Tüm ülkelerde kamu, sağlık harcamalarının finanse edilmesinde en temel kaynaktır ve Avrupa halkı, dünyanın diğer bölgelerine kıyasla daha fazla sağlık sigortası kapsamındadır. Sağlık harcamalarının ortalama % 75’i, ilaç harcamalarının 2/3’ü kamu tarafından (200-2009 yılları arası % 79) karşılanmaktadır. 2010 yılında sağlık harcamalarının % 40’dan az (İtalya, Polonya) ve % 80’den fazla (İrlanda) şeklinde belirtilebilecek aralıklarında kamu tarafından finanse edildiği bilinmektedir. Hollanda’da (% 80) en yüksek, Kıbrıs, Litvanya, Yunanistan ve Bulgaristan’da ise en düşük oranlardadır. Kamunun karşılamadığı diğer kalan kısmın ödemesi, hastanın kendisi ya da özel sağlık sigortaları, tamamlayıcı sağlık sigortaları tarafından yapılmaktadır. Cepten yapılan harcamaların en düşük olduğu ülkeler Hollanda (% 6), Fransa (% 7) ve İngiltere’dir (% 9). Fransa’da neredeyse tüm nüfusun (% 96), sosyal

güvenlik sistemi kapsama dışında kalan masrafların ödenmesi adına tamamlayıcı özel sağlık sigortası bulunmaktadır. Belçika, Slovakya ve Lüksemburg ülkeleri de tamamlayıcı özel sağlık sigortası kullanmaktadır (OECD, 2012a: 161; Tele ve Groot 2009; Vogler, 2012a; Vogler, Habl, Bogut ve Voncina, 2011b).

AB üye ülkelerinde, 2010 yılında ilaç harcamalarının sağlık harcamaları içerisindeki oranı ortalama 1/5 (%19) olarak hesaplanmıştır. AB’de ilaç harcamaları, ayakta tedavi gören hastaların ve yatan hastaların tedavi masraflarından sonra üçüncü büyük harcama kalemidir. Son 10 yılda ilaç harcamalarındaki artış toplam sağlık harcamalarındaki artış ile ilişkilendirilebilir. Geçmişte AB gelişmiş ülkelerde ilaç harcamaları, toplam sağlık harcamalarından çok daha hızlı büyüme gösterir iken; bu durum 2003 -2008 yılları arasında tersine dönmüştür. 2010 yılında AB’deki toplam ilaç harcaması 190 Milyar Avrodan fazla olmasına rağmen pek çok ülkede ilaç harcamalarındaki artış negatif yönde büyüme göstermiştir. Pek çok Avrupa ülkesi, resesyon öncesinde ilaç fiyatları ve ilaç hacmine doğrudan müdahale yoluyla ilaç harcamalarını kontrol etmeyi denemiştir. Son yıllarda OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının ortalama % 4,5 oranında büyümesine karşılık ilaç harcamaları % 3,1 oranında büyüme göstermiştir (OECD, 2012a, 2010b: 158).

Vogler’e (2011b) göre AB’de sağlık ve ilaç alanında uygulanan sistemler, uygulandığı ülkeye özeldir. Tarihsel gelişmeler, ülkeler arası gelenek ve kültürel farklılıklar, AB’de 27 farklı fiyatlandırma ve geri ödeme sistemine neden olmaktadır. Ayrıca ülkeler arası kişi başı ilaç harcamalarında farklılıklar bulunmaktadır. Ekonomik krizden etkilenme derecesi, tüketim alışkanlıkları, harcama hacmi, ilaç fiyatları gibi pek çok etmen söz konusu farklılıkların nedenidir (OECD, 2012a).

Demografik yapılardaki değişimler ile gelişmiş teknolojinin kullanımına paralel olarak ilaç harcamalarında artışlar görülmektedir. Reçeteli ilaçlardaki büyüme yaşlanan nüfus ile ilişkilendirilmektedir. Yeni moleküllerin eski moleküller ile yer değiştirmesi de maliyeti yüksek olmasından dolayı ilaç harcamaları hacmini artırmaktadır (Godman vd., 2012; King ve Kanavos, 2002).

Ekonomik kriz, AB’nin kısıtlı bütçelerin varlığında ilaç harcamalarını azaltmak adına kısa dönemli katı önlemler almasına neden olmuştur. Özellikle kamu harcamalarındaki artışlar bir dizi maliyet kontrol politikalarının belirlenmesine neden olmuştur. Yüksek gelirli ülkelerde, kamunun kısıtlı bütçesinden dolayı ilaç harcamalarının kontrol altına alınmaya çalışılması ve ilaçlara adil erişim sağlanması çok eskiden bu yana uygulanmaya çalışılmaktadır (Galizzi vd., 2011; OECD, 2010b; Vogler, 2011a, 2012b).

İlaç harcamalarının azaltılmasında ilaç fiyatlarına yönelik müdahaleler yaygın olarak kullanılmaktadır. Fiyatlama politikaları, dış referans fiyat sistemi, iç referans fiyat sistemi, farmako-ekonomik değerlendirmeler gibi farklı şekillerde uygulanabilir. Bu alandaki reformlar geri ödeme ve fiyatlardaki değişiklikler, farmako-ekonomik değerlendirmelerin önemindeki artış, ilaç firmaları ile yapılan fiyat ve satışa yönelik anlaşmalar şeklinde sıralanabilir. Fiyat kontrollerinin etkili olduğu düşünülmektedir. Fiyatları doğrudan ya da dolaylı olarak hedef alan arz ve talep yönlü tedbirler şeklinde politikalar uygulanmaktadır (OECD, 2010b: 59).

Vogler vd. nin (2011a) ilaç harcamalarına yönelik yaptıkları 14 ay süren bir araştırma sonucunda, ülke başına ortalama 2,7 adet politika müdahalesinin gerçekleştiği gösterilmektedir. Bu ortalama rakam, Avrupa ülkelerinin ilaç harcamalarının azaltılmasına yönelik politikaların geliştirilmesi ve uygulamasında aktif olduklarını belirtmektedir. 2000 yılından bu yana ülkelerin uyguladıkları politikalar başarı ile sonuçlanmaktadır. Bu sonuca ulaşırken cepten ödemelerde artış bulunmamaktadır. Bazı ilaç firmaları yapılan indirimleri kabul edemeyeceklerini açıklamışlardır. Ancak bu problem günümüze yansımış değildir (Vogler vd., 2011a).