• Sonuç bulunamadı

YENİ ÖZNE: AĞDAŞ Hasan AYDIN *

2. Ağdaş Öznenin Ortaya Çıkışı:

Modern özneye eklemlenen ağdaşlık, bilgi teknolojilerinin gelişiminin bir ürünüdür.13 Bu nedenle kimileri ağdaş özneye dijital vatandaş da demektedir.14 Bu nedensiz değildir; içinde yaşadığımız yüzyıl, geçmiş yüzyıllara oranla bilgi-iletişim teknolojilerinde baş döndürücü bir hızla ilerlemekte, insana pek çok yeni olanaklar açmaktadır. Bu yeni durum, bildik modern toplumu, bilişim ağlarıyla örerek ağdaş topluma dönüştürürken, yerleşik insan ilişkilerini ve toplumsal yapıları da altüst etmektedir. Bu anlamda, feodal toplumların kulu, reayası, yeni çağda ulus devletlerle yurttaşa dönüşürken, modern insan içinde bulunduğumuz bilişim ça- ğında yurttaşlığın yanında ağdaş (netizen) olmaya doğru köklü bir atılım gerçekleştirmekte- dir.15 Kuşkusuz ağdaşlık hala modern yurttaşlığın yeni bir katmanı olarak görülebilir; ancak ağdaşlığın ulusal sınırları aşıp uluslararası ağörgüleriyle uluslarüstü bir bağlama doğru gidişi, onun gittikçe bağımsızlaşacağının bir göstergesi olarak da yorumlanabilir. Uluslarüstü ağ ör- güsünde, insan için yer ve zaman sınırlaması neredeyse ortadan kalkmıştır. Dünya küresel tek bir ağörgüsüne dönüşmüştür.

9

Bkz. Hasan Aydın, “Ortaçağ Doğu ve Batı Felsefesinde Dil, Düşünce-Gerçeklik İlişkisi ve Metafizik Alandaki İzdüşümleri”, Düşüncenin İletişim Aracı Olarak Edebiyati Bilim, Sanat ve Felsefede Dil, İs- tanbul Kültür Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2011, s. 87 vd.

10

Bkz. Nick Mansfield, Öznellik (Freud’dan Haraway’a Kendilik Kuramları), çev.: H. Çetinkaya-R. Dur- maz, Ara-Lık Yayınları, İzmir 2006, s. 26-28.

11

Bkz. Betül Çotuksöken, İnsanın Özneye Dönüşmesinin Koşulları, s. 157-168. 12

Bkz. Jean-François Lyotard, Postmodern Durum, çev.: İsmet Birkan, Bilge Su Yayınları, Ankara 2013, s. 11.

13

Bilgi teknolojilerinin yarattığı yeni durumlarla ilgili olarak bkz. Jean-François Lyotard, Postmodern

Durum, s. 11 vd.

14

Ali Rıza Babaoğlan-Meltem Banko, Gezi Parkı Sürecine Dijital Vatandaşın Etkisi, 2013, http://www.geziparkikitabi.com/ekitap/GeziParkiKitabi.pdf.

15

Bkz. Betül Çotuksöken, Ağdaş Toplumu Gençler Örüyor, (12.06.2013) http://www.milliyet.com.tr/- agdas-toplumu-gencler-ogretiyor/gundem/ydetay/1721800/default.htm

Şu halde, küresel ağ örgüsüyle ortaya çıkan ağdaşlık nedir? Ağdaşlığın ürünü olan ağdaş özneyi, kimilerinin deyişiyle dijital yurttaşı nasıl tanımlamak gerekmektedir? Ağdaşlık, her şeyden önce yeni bir durum olan bilişim toplumunda, toplumsallığın sanal ortamda gerçekle- şen yeni biçimidir. Ağdaş özne de, bu süreçteki aktif öznedir.

Betül Çotuksöken, insandan yola çıkarak, yeni bir durum olan ağdaşlık ve ağdaş özneyle ilgili şu saptamaları yapmaktadır:

Yalın, sıradan bir ‘çevre’ olmanın çok ötesine geçen dünyaya çok farklı edimlerle, düşün- me, anlama, yorumlama, değerlendirme edimleriyle dokunan, ulaşan insan, birbirinden çok farklı araçlarla, hep varolanı bilmeyi, anlamayı istemiştir ve bu istemini, günümüzde sınırsızca gerçekleştirmenin peşindedir. Yüzyüze ilişkiler çerçevesinde aynı mekânı ve zamanı paylaşan insan, ilkin teknikle ve artık bilimsel bilginin eşliğinde teknolojiyle birlikte, mekân ve zaman sınırlarını aşarak, adına ‘sanal gerçeklik’ dediğimiz bir ortamda yaşamaya başlamıştır. Tekno- loji; insanın kendisiyle, her türlü farklılığına karşın bir bakıma kendisi gibi olan başkalarıyla, diğer varolanlarla, kısacası dünyayla ve bilgiyle olan ilişkilerini temelden değiştirmiştir. Sanal gerçeklikte, sanal ilişkiler çerçevesinde içinde bulunduğu durumu sürekli olarak yeniden ku- ran insan, sahip olduğu, bir şekilde öğrendiği, içselleştirdiği kavramlarını yeniden gözden geçirmek durumundadır. Yapısı gereği, durumu gereği, ihtiyaçlarıyla olan ilişkilerinin gereği, başkalarıyla birlikte olmak, başkalarıyla şu ya da bu şekilde birlikte yaşamak zorunda olan insan, yeniden, özne, özgürlük, özerklik, eşitlik, dayanışma, işbirliği, sorumluluk, aydınlanma, sekülerleşme/dünyevileşme, adalet, güven, kavramları üzerinde düşünmek durumundadır. Teknolojinin olanaklarıyla yaşamın akışını neredeyse kısıtsız olarak yönlendiren, yaşamı erte- lemeyen insan, artık ağlararasında (internet) yaşamaktadır. İşte insan artık böyle bir yaşayışın gerekleri üzerinde düşünmeye başlamak ve ‘özne olma durumu’nu sorgulamak zorundadır. Böyle bir ortamda sanal gerçeklik dünyasında artık her birey, görünüşte olabildiğince özgür- dür. Ancak bu özgürlük üzerinde ve bu özgürlükle bağlantılı olarak ‘sorumluluk’ üzerinde daha ayrıntılı bir biçimde düşünmek zorundadır. Toplumsallığı, kendisini ister istemez siya- sal/kamusal da yapan insan, yüzyüze ilişkiler ortamında olsa olsa yurttaş (citizen) boyutuna sıçrarken, teknoloji aracılığıyla artık ağdaş (netizen) noktasına gelmiştir. Ağdaş olmanın so- rumluluğu hepimizin omuzlarındadır, omuzlarında olması gerekir. Son günlerde yaşadıkları- mız, ağdaşlığın, toplumsal, tarihsel, kültürel varlıklar olarak hepimizi etkilediğinin en somut göstergesidir. Yaşadıklarımızı, ‘ağdaş toplumsalı’ okumak, hatta olabildiğince doğru okuya- bilmek hepimizin ödevi olsa gerek.16

İşte sanal ortamda gerçekleşen ilişkiler örgüsü, insana yeni sorumluluklar yükleyen, özne- leşme sürecini sorgulamasını gerektiren ağdaşlık diye nitelendirebileceğimiz, yeni bir durum yaratmıştır. Bu yeni durum, insanın özneleşme sürecinde de önemli bir aşama olarak ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz insan, duyan, bilen, isteyen, üreten, değer koyan, değer biçen bir varlık olarak kendine yabancılaşmaksızın özneleşmesini, daha önce de değindiğimiz gibi, Rö- nesans, Reform ve Aydınlanma sürecine borçludur. Delphik ‘kendini bil söylemi’17,

16

Betül Çotuksöken, Ağdaş Toplumu Gençler Örüyor, (12.06.2013) http://www.milliyet.com.tr/-agdas- toplumu-gencler-ogretiyor/gundem/ydetay/1721800/default.htm

17

Descartes’le ‘düşünüyorum öyleyse varım’a18, Immanule Kant’ın dilinde ‘bilme ve eyleme cesareti göster ve yaşamının sorumluluğunu üstlen’ şiarına dönüşmüştür.19 Ancak Rönesansla beliren ve Aydınlanmayla gelişen yeni özne, örtük bir biçimde de olsa hala seçkin- cilik ve sıradancılık temeline oturmaktadır. Modern düşünürler bu seçkincilik ve sıradancılık öğretisini ortaçağlardan, ortaçağlar ise ilkçağlardan devşirmiştir.20 Bu öğretiye göre, insanlar arasında epistemik ve ontolojik bakımdan köklü farklar vardır; eğiten, öğreten seçkin özne ile öğrenen, eğitilen sıradan özne arasında epistemik ve ontolojik mesafe söz konusudur. Ağdaşlıkla gelen yeni özne, köklü tarihsel geçmişi olan bu seçkincilik ve sıradancılık öğretisine meydan okumaktadır. Bu yeni öznede karşılıklı öğrenme, yani öğrenişim ve enteraktiflik var- dır ve artık epistemolojik ve ontolojik olarak ayrıcalıklı olan kimse kalmamıştır. Artık herkes özneleşme bakımından eşittir, eşit olanaklara doğru yol almaktadır.