• Sonuç bulunamadı

Meŝelā ṣūret-i niʿmet olsa ol kimsenüñ cismi şākir olur yaʿnḭ münʿime ḥamd u ŝenā ve (16) meyl ü maḥabbet ve ḫidmet ü ṭāʿat ḳılur eger mühlet ṣūreti olursa ṣābir olur yaʿnḭ murād olan niʿmet ele gelmezse ve ṣūret baġlamazsa belki mühlet ṣūreti (17) görinürse biżżarūrḭ ṣābir olur eger birraḥm ṣūreti olursa bālān olur eger bir zaḫm ṣūreti olursa nālān olur

bālān

bālḭden lafẓından (18) ṣıfat-ı müşebbehedür uzayıcı ve neşv ü nemā bulıcı maʿnāsınadur eger müʾeŝŝir-i ḥaḳḭkḭ cānibinden insāna bir raḫm u şefḳat ṣūreti görinür ise ol (19) insānuñ cismi uzayıcı ve neşv ü nemā bulıcı olur ve eger bir zaḫm ṣūreti olursa aġlayıcı olur eger bir şehr ṣūreti olursa cism-i insānḭ (20) sefer ṭutar eger bir tḭr ṣūreti olursa siper ṭutar yaʿnḭ müʾeŝŝir ṭarafından bir şehrüñ ṣūreti bir kimsenüñ ḳalbine gelüb teʾŝḭr iderse ol kimse- (21) nüñ cismi ol şehr cānibine sefer ider ve eger müʾeŝŝir ṭarafından bir tḭr ṣūreti görinür ise cism aña muḳābil seyr ṭutar eger ḫūblar ṣūreti ola ʿişret (22) eyler eger ġaybe mensūb ṣūret ol ḫalvet eyler yaʿnḭ bir kimsenüñ ḳalbine ġayb olmaġa mensūb bir ṣūret gelse ve anuñ derūnına teʾŝḭr ḳılsa ol kimse (23) nāsdan ḫalvet iḫtiyār eyler muḥtācluk ṣūreti cismi kesb cānibine getirür bāzūverlük ṣūreti ġaṣba getirür yaʿnḭ bir kimsenüñ derūnında muḥtācluk (24) ṣūret baġlasa ve anuñ ḳalbine müʾeŝŝir ḳılsa ol ṣūret-i fikriyye cismini kesb ve kāra getirür ve bir kimsenüñ ḳalbinde bāzūverlük ṣūret baġlasa (25) ḳavḭlük ve zūrāverlük anuñ derūnına teʾŝḭr ḳılsa bu bāzūverlük ṣūreti anı baʿżı żaʿḭfüñ mālını ve metāʿını ġaṣb eylemege getirür çünkim (26) bir kimseyi ġaṣb eyler göresin anun levḥ-i żamḭrinde bāzūverlük ve zūrāverlük ṣūreti vardur bunı bil ve bir kimseyi daḫı kār u kesbe meşġūl (27) göresin anuñ derūnında iḥtiyāc ṣūreti vardur bunı daḫı eŝerden müʾeŝŝire böyle istidlāl ḳıl keẕā ve keẕā ilā̱ġayri’n-nihāye” (P585b)

4.3. Mufassal Şerh

Tunca Kortantamer, “

Teori Zemininde Metin Şerhi Meselesi

” başlıklı çalışmasında bizdeki klasik metin şerhinin ulaşmış olduğu ustalık noktasının tam planını Kur’ân tefsirleri arasında bulmanın mümkün olduğunu söyler. İdeal şerh modelinin ortaya çıkışında bunların rolünün olduğunu ve bu modelle beraber ayrıntılı filolojik açıklamaların yanında belâgat bilgilerinden de yararlanıldığını ve nüzül sebepleri ile ilgili tüm rivâyetlerin ve kıssaların verildiğini belirtir.16

“Ömer Özkan, “

Hermeneutik ve Klasik Metin Şerhi

” isimli çalışmasında tefsir yöntemlerini izah ederken öncelikle tefsiri yapılacak ayet metninin çevirisinin yapıldığını ve akabinde metnin şekil özelliklerinin verilip muhtevaya doğru bir çizgi çerçevesinde ilerlediğini belirtir. Ardından da tefsirlerde kullanılan genel yaklaşımları sıralar: Metnin gramatik yapısından hareketle gerekli görülen kelimelerin tahlili, metnin metninle açıklanması, metinlerin hadis metinleriyle açıklanıp yorumlanması ve bunun yanında başka konularla ilişkilendirilmesi ve kıssalar nakledilmesi.17 Ankaravî de Mesnevî Şerhi’nde tefsir yöntemlerinden faydalanır. Öncelikle beytin tercümesini verip ardından varsa açıklamalarda bulunur. Şârih de şerhini zaman zaman ayet ve hadislerle destekler ve gerekli gördüğü yerlerde de kıssalar anlatır.

Ziya Avşar, “Rûhu’l-Mesnevî’de Mesnevî’nin İlk 18 Beytinin Şerh Yöntemi”18 başlıklı yazısında mufassal şerhin değerlendirme ölçütlerini belirtmiştir. Biz de Avşar’ın bu çalışmasından faydalanarak İsmâil Rüsûhî-yi Ankaravî’nin Mesnevî

      

16 Kortantamer, T. (1994). “Teori Zemininde Metin Şerhi Meselesi”, Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İzmir, C. VIII, s. 1-10.

17 Ö. Özkan (2011). “Hermeneutik ve Klasik Metin Şerhi”. III. Klasik Türk Edebiyatı Sempozyumu (Prof. Dr. Cem Dilçin Adına) (13 Şubat 2009), Erciyes Üniversitesi, Kayseri s. 270-271.

Şerhi’nin altıncı cildindeki mufassal şerh yöntemini kullanıp açıkladığı beyitleri incelemeye çalışacağız:

4.3.1. Harf Açıklama

Şârih, altıncı cildin şerhinde çok sık olmasa da bazı harflerin açıklamasını yapma yoluna gitmiştir:

“insānı erḥām-ı ümmühānda diledügi gibi taṣvḭr eyleyen ol muṣavvir-i ḥaḳḭḳḭdür (34) ve anuñ ṣafḥa-yı cemāline ṣādlar gibi iki ʿaynı ve cḭmler gibi iki üẕni ve nūnlar gibi iki ebrūyı ve mḭm gibi bir dāne femi taḥrḭr eyleyen hemān ol muḥarrir-i (35) maʿnevḭdür” (P407a)

“yaʿnḭ elif ḥarekāt u sekānāt u noḳṭazen ḫālḭ olub aṣlā bir şeyʾi ṭutmaduġı gibi ben daḫı ey Kerḭm ve ey Raḥḭm elif gibi aṣlā (27) bir şeyʾi ṭutmazam ve çeşm-i mḭmden diltengter bir dilden ġayrı yaʿnḭ meger ki mḭmüñ gözinden ażyaḳ ve diltengter bir göñül ṭutarum ki benüm ḳalbüm kemāl-i inḳıbāżda (28) mḭmüñ gözinden daḫı ṭardur” (P517a)

“[Bu elif ve bu mḭm bizüm būdumızuñ ümmidür +H]

būd

vücūd ve

ümm

aṣl maʿnāsınadur (29)

ner gedā

ḳavm-i gedā maʿnāsınadur yaʿnḭ bu hḭç bir şeyʾi ṭutmayan elif ve bu dilteng olan mḭm bizüm vücūdımızuñ aṣlıdur ümmüñ mḭmi tengdür elif andan ḳavḭ (30) gedādur yaʿnḭ bizüm vücūdımızuñ ümminüñ mḭmi ażyaḳ ve diltengdür ve elif ise andan daḫı ḳavḭ gedā ve faḳḭrdür” (P517a)

“Ol elif bir çḭz ṭutmaz ġāfillük ḥālidür [yaʿnḭ -H] ol elif bir şeyʾi ṭutmaz dimek insānuñ kendü (32) ḥarekāt u sekānātından ve ittiṣāl u infiṣālinden ġāfil olmaḳluġı zamānıdur ki kendü ḳaydından āzād olub nefsini unudub şöyle ṭurması (33) elifüñ

harekāt ḳabūl itmeyüb ḫālḭ ṭurması gibidür mḭm gibi dilteng olmaḳ ol ʿaḳıllıluḳ zamānıdur her bār ki insān kendü ʿaḳlıyla muḳayyed olsa (34) dilteng olmadan ḫālḭ olmaz ve ʿāḳıl olmaḳdan ḳurtılub kendüden ġāfil olsa elif gibi bir çḭz ṭutmadan ḫālḭ olmaz pes insānuñ (35) iki ḫālḭ oldı biri ġāfil olub dilteng olmaḳ biri daḫı kendüden ġāfil olub elif gibi bir şeyʾden ḫaber ṭutmaḳ bu iki ḥālet (36) insāna ümm menzilesinde oldı” (P517a)

4.3.2. Kelime Açıklama

Ankaravî, eserinde kelimeleri sözlük anlamı ve kelimelerden murâd edilen mana olmak üzere iki yönden inceler:

Sözlük anlamını verdiği kelimeler:

“aḥḳād

ḥuḳduñ cemʿidür

ḥuḳd

kḭne dirler” (P464b)

“nāşif

neşfdendür neşf idici maʿnāsına neşf içmege ve söylemege ve düḫūl itmege dirler eger Neşf aġacuñ köki cānibinden içmek ve ceẕb itmek maʿnāsına olursa” (P510b)

“bālān

bālḭden lafẓından ṣıfat-ı müşebbehedür uzayıcı ve neşv ü nemā bulıcı maʿnāsınadur” (P584b)

Kelimelerden murâd edilen manalar:

“zāhid

den murād şeyṭān olur ki ol ḥarāmı muḥtāc u ḫarḭṣ olanlara ʿarż idüb gösterür” (P416a)

“mürġ

dan murād ʿilm ü ṭāʿatdur” (P446a)

“Şeb-i Ḳadr

den murād pādşāhla anuñ muḳārenet ve muṣāḥabet eyledügi gice olur ve ol giceye şeb-i Ḳadr tesmiyesi şerḭf ü ʿaẓḭm gice olduġı iʿtibārla olur” (P543a)

4.3.3. Beyit Anlamı

Şârih, öncelikle Mesnevî beyitlerini verir ve ardından beyitlerin tercümesini yapar. Beyitlerin açıklamasını verirken “maʿnā-yı beyt”, “tavżḭḥ-i maʿnā-yı beyt”, “yaʿnḭ,” “zḭrā,” “çünkim”, “yaʿnḭ muḥaṣṣal-ı merām”, “taḳdḭr-i kelām ve taʿbḭr-i merām böyle dimekle olur ki” ve “ḫulāṣa-yı kelām ve tavżḭḥ-i merām böyle dimek olur ki” gibi ifadeler kullanır:

“(52) Meŝnevḭ

Çünki her dem rāh-ı ḫodra mḭzenem