• Sonuç bulunamadı

4. BALKANLAR’IN OSMANLI DEVLETĐ’NDEN KOPUŞ SÜRECĐ

1.6. Balkan Uluslarının Đsyanlarında Đngiltere’nin Takip Ettiği Politikatutumu

1.6.1. Đngiltere’nin Bağımsız Romanya’nın Kuruluşuna Desteği ve Fransa’nın Bu

XIX. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde Memleketeyn (Eflak-Buğdan) de Osmanlı Devleti için bir sorun oldu. Romen milliyetçileri bu iki toprağın birleşmesi ve bağımsızlık için harekete geçtiler. 1848 Avrupa ihtilâllerinin Osmanlı Devletidahilinde görülen en mühim akislerinden biri şüphesiz ki Eflâk’da meydana gelen harekettir. Ki bu ihtilâl neticesinde ortaya çıkan durum, Bulgarların 1850’de Vidin’de çıkardıkları isyan üzerinde de kuvvetli bir etki yarattı.

Romenler arasındaki ilk isyan hareketi, Avusturya Đmparatorluğuna dahil olan Transilvanya Romenlerinin Macarlara karşı ayaklanmalarıyla başladı. Kısa sürede bu ayaklanma Memleketeyn’e de sirayet etti. Buğdan’daki ayaklanma girişimi Prens Mihal Sturca’nın aldığı tedbirler sayesinde neticesiz kaldıysa da, 25 Haziran 1848 günü Bükreş’teki liberal vatanseverlerin oluşturduğu ihtilâlciler, yönetimi ele geçirmeyi başardılar. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Amedî-i Divan-ı Hümayun Fuad Efendi’yi Bükreş’e gönderdi. Özellikle Ruslara karşı cephe alan ihtilâlciler, Osmanlı Devleti’ne yakınlaşmak istiyorlarsa da, Rusların entrikaları sonucunda, Bükreş’e gelen Osmanlı askerleriyle Romenler arasında bir çarpışma oldu. Neticede Osmanlı kuvvetleri suçluları yakalayarak tevkif edip, hapse attılar. Bu durumu bahane eden Rusya, Bükreş’e bir işgal ordusu gönderdi. Babı âli, Rus ordularının gereksiz olduğunu söylediyse de, Rusya eğer işgal ordusunu geri çekerlerse isyanın yine başlayacağını öne sürdü. Yeni teşkilat tamamlanıncaya kadar burada kalacaklarını bildirdiler. Rusya’nın işgal girişimi, Đngiltere ve Fransa’yı tepkisiz bırakmadı. Her iki devlet de, Rus askerinin Memleketeyn’den bir an evvel çekilmesi ve Rusların müdahalelerini ilerletmelerine meydan verilmemesi için Bâb-ı Âli üzerinde baskı yapmaya başladılar. Özellikle Fransa, Balkanlar’da Rus nüfuzun önlenmesi için bundan sonra da Osmanlı Devleti’ni sürekli olarak teyakkuza davet etmeye başlamıştır. Nitekim 1848 ihtilâllerinin ardından

Rusya ile Batı Avrupa devletleri arasında artan bu rekabet sonunda Kırım Harbi gibi silahlı bir ihtilafa dönüşmüştür103.

II. Abdülhamit, Romanya’nın Rusya ile Avusturya arasında, iki ateş arasında kalmış durumda olduğunu, Osmanlı menfaatleri düşünüldüğünde, Romanya’nın Avusturya ile mukadderat birliği yapmasını uygun buluyordu. Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün sağlanmasını kendi çıkarları açısından gerekli gören Đngiltere, Eflak ve Buğdan’ın birliğine ve bağımsızlığına taraftar görünmüyordu. Kaldı ki, Fransa, milliyet prensiplerinin avukatı kesilmek suretiyle ve Romen birliğinin sağlanarak bağımsızlıklarını kazanmasıyla, Avrupa’da Fransız nüfuzunun da artmasına ve gelişmesine sebep olacaktı. Bundan başka, Romen milli birliğinin kurulması başka milletlerin birlik ve bağımsızlıklarına da örnek olacak ve Avrupa’nın dengesini kökünden sarsılacaktı104.

Đngiltere’nin Berlin Antlaşması’ndan sonra Balkan politikası, Türkiye’nin Avrupa’dan Asya’ya çekilmesini sağlamak olmuş bu politika Lord Gladstone tarafından açıkça dile getirilmeye başlanmıştı. Daha, 1830 yılında bağımsız Yunanistan’ın kuruluşundan beri Đngiltere, Rusya’nın güneye yayılmacılığının önüne engel olmak için, bağımsız devletçikler kurma projesini ciddi olarak ele almış, henüz Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikası takip ettiği için bu işe fazla girmemiş, kendisinin dışında cereyan eden gelişmelere de seyirci kalmıştır. Bunlardan biri, 1848’den itibaren Eflak ve Buğdan Prenslikleri’nin “Romanya” adıyla birleşme cereyanı ortaya çıkınca, Londra da dahil olmak üzere bütün Avrupa başkentlerinde “Romanya ile Türkiye arasında tampon bir devlet olarak teşekkül etme kabiliyetine sahip” düşüncesi uyanmıştı.

Voyvodalıklar Paris antlaşmasıyla büyük devletlerin, ortak kefaleti altına girmişti. III. Napoleon milliyetçilik taraftarı olduğu için, Paris kongresinde birleşmeyi savunmuştu. Osmanlı’yı zayıflatacağı için Rusya da onunla aynı fikirdeydi. Memleketyn’de yapılan seçimlerde (1857) birlikçiler kaybettiler. Seçimlerin hileli olduğunu iddia eden Fransa, Rusya, Prusya ve Piomente seçimlerin iptalini istediyse de

103 Halil Đnalcık, Tanzimat ve Bulgar Meselesi (Le Tanzimat et la Question Bulgare), Türk Tarih Kurumu

Basımevi, Ankara, 1943, s. 12-16

Osmanlı bu teklifi reddetti. III. Napoleon, seçimlerin istediği gibi sonuçlanmamasını kendisi için bir yenilgi saymıştı ve bu yenilginin altında kalmak niyetinde değildi105.

5 Ağustosta Fransa Đstanbul’daki elçisini Bâb-ı Âli nezdinde bir teşebbüste bulunmaya memur etti. Thouvenel seçimlerin hükümsüz olduğunun ilan edilmesini isteyecek, isteği kabul edilmediği takdirde pasaportlarını isteyecekti. Rusya Prusya ve Piyemonte de Fransa’yı bu teşebbüste destekleyecekler ve onun gibi siyasî münasebetlerin kesilmesine kadar gideceklerdi. Fransız elçisi, Đstanbul’da Kırım savaşının arefesinde Prens Mençifkof’un oynamış olduğu rolü tekrarlamaya başladı. Bâb-ı Âli’ye tehdit üzerine tehdit yağdırdı. Bu sırada, III Napoleon Đngiltere’nin yardımını sağlamak için Wight adasında Osborne’de Đngiltere Kraliçesi ile bir görüşme yapıyordu. Đmparator bu görüşmede, Türklerin barbar olduklarından, Avrupa’dan kovulmaları gerektiğinden bahsediyordu. Daha sonra Đngiltere’ye Osmanlı Đmparatorluğu’nun taksimini bile teklif etti. Đngiltere Mısır’ı alacak, Fransa da Fas’a Sardunya ve Tunus’a yerleşecekti. Đmparator, Prens Albert ile mülakatında da Avrupa’nın ırklara göre düzenlenmesinden bahsederek Danimarka’nın Germenlerle Skandinavlar arasında taksiminden, Akdeniz’in Latinlere, Şarkın da Ruslara bırakılmasından söz etti. III. Napoleon, tezatlarla dolu bu teklifleri ile Đngilizlere 1853’te Osmanlı Đmparatorluğu’nun taksimini teklif etmiş olan Rus Çarı Alexandre’ı hatırlatmış oluyordu. Ne Kraliçe Victoria ne de kocası prens Albert, Osmanlı’nın toprak bütünlüğü prensibinden ayrılmak istemiyorlardı. Bununla beraber, ayaklarına kadar gelen ve hülyalar içinde bulunan imparatoru da büsbütün boş döndürmek istemediler. Buğdan seçimlerinin yenilenmesi konusunda kendisini, Bâb-ı Âli nezdinde desteklemeyi vaad ettiler. Bâb-ı Âli, önceleri seçimleri yenilememek için ayak diredi. Ancak bu yüzden uluslararası bir bunalım çıkınca seçimlerin yenilenmesini kabul etmek zorunda kalındı. Yeniden yapılan seçimleri birlikçiler kazandı. Büyük Devletler, Memleketeyn’in ayrı prensler yönetiminde birleşik bir prenslik olmasını kararlaştırdı (1858)106.

Avrupa dışında büyük bir sömürge imparatorluğu geliştiren Đngiltere, Avrupa’da ne genişlemek ne de Avrupa devletleri üzerinde devamlı bir nüfuz sağlamak amacı gütmüyordu. Fakat bununla beraber Đngiltere’nin genel bir Avrupa politikası vardı. Bu

105 Sina Akşin, “Siyasal Tarih (1789-1908)”, Türkiye Tarihi, c. III, Osmanlı Devleti 1600-1908, Cem

yayınları, Đstanbul 1995. 140

politikanın temel prensibi muvazeneydi. Avrupa’da herhangi bir devletin bir diğerine hakim bir duruma gelmemesi her şeyden evvel, Đngiltere’nin güvenliği için gerekliydi. Tıpkı Fransa gibi Đngiltere de Rusya’nın Avrupa içlerine sarkmasını istemiyordu. Fakat Rus ilerleyişinin durdurulmasına dair izlenecek yol hususunda Fransa’dan farklı düşünüyordu. Đngiltere’ye göre ancak Osmanlı Devleti kuvvetli olursa Rus ilerleyişi durdurulabilirdi. Bu nedenle de Eflâk-Buğdan’ın birleştirilmesi ve bağımsızlığına taraftar görünmüyordu. Kaldı ki bu birlik sağlanırsa Fransa’nın Avrupa’daki nüfuzu artacaktı. Ayrıca Eflâk-Buğdan birliği sağlanırsa bu Balkanlar’daki diğer milletlerin birlik ve bağımsızlıklarını kazanmalarında örnek olacaktı. Fakat Paris Antlaşması’ndan sonra da III. Napoleon her ne pahasına olursa olsun Eflâk-Buğdan’ın birleştirilmesini istiyor, Osmanlı Devleti ve Eflâk-Buğdanlılar üzerindeki baskılarını eksik etmiyordu.

6 Ocak 1857’de Paris Kongresinin çözmemiş olduğu Eflâk-Buğdan ile ilgili meselelere bir çare bulmak için yeniden bir kongre yapılmasına karar verildi. Paris’te yeniden toplanıldığında, Avusturya kuvvetlerinin Eflâk-Buğdan’ı boşaltması dile getirildi. Fransa hükûmetinin resmi organı olan Moniteur’de yayınladığı bir notada, Eflâk-Buğdan’ın birliğini kurmasını istediğini açıklıyordu (5 Şubat 1857). Rusya, Prusya ve Piyemonte, III. Napoleon’un Eflâk-Buğdan’ın bir idare altında birleşmesi konusundaki isteklerine ortak çıkıyordu. Osmanlı Devleti bu iki memleketin ayrı ayrı idare edilmesini istiyor, onun bu düşüncesi Đngiltere ve Avusturya tarafından destekleniyordu. Buğdan’da tatbik edilecek seçim usulü ise bizzat Fransız elçisi tarafından kaleme alındı. 19 Eylül’de Buğdan’da, 26 Eylül’de Eflâk’ta yapılan seçimlerde bu iki memleketin “Romanya” adıyla birleştirilmesine karar verildi. Bu siyasî amaç güden manevralar karşısında Bâb-ı Âli Eflâk-Buğdan divanlarını kapattı. Bu durum karşısında Avrupalı devletler konuyu yeniden tartışmaya başladılar. III. Napoleon Đngiltere kraliçesi ile yaptığı görüşmeden sonra Çar Alexandre ile de bir görüşme yaparak, Balkanlar’da Fransa ile Rusya’nın daha sıkı işbirliği yapmalarını sağladı. Prusya ile Piyemonte, Fransa yanında, Avusturya ile Đngiltere de Osmanlı Devleti tarafında bulunuyordu.

Eflâk ve Buğdan meselelerini yeniden görüşmek üzere 22 Mayıs 1858’de Paris Konferansı yapıldı107. Uzun tartışmalardan sonra konferans, Fransızların isteklerinden fedakârlık yapmaları sonucunda: Osmanlı hâkimiyetinde kalmak suretiyle “Eflâk-

Buğdan Birleşik Memleketleri” adını alması ve Osmanlı Devleti’ne her yıl vergi vermesi karara bağlandı. Burada alınan kararlarla hukuki açıdan Osmanlı Devleti’ne bağlı olmakla beraber, isim şekil ve idare yönünden birlik yolunda bir ilerleme kaydetti. Ancak Eflâk-Buğdanlılar bu ilerlemeyi de yeterli görmediler. Đki voyvodalık da aynı kişiyi-Alexandre Couza (Kuza)’yı- seçince birleşme bir oldubittiye geldi (5 Şubat1859). Ancak Couza başta kaldığı sürece durumun devamı kabul edildi. 23 Şubat 1866’da Couza darbeyle devrilince, Romenler Hohenzollern hanedanından Prens Şarl’ı başlarına geçirdiler. Osmanlı hükümeti Şarl’ın irsî hükümdarlığını tanımakla, özerk prenslik olarak Romen birliği süreklilik kazanmış oldu108. Böylece Eflâk ve Buğdanlıların arzu ettikleri birlik, hiç olmazsa şekil yönünden gerçekleşmiş oldu. Fransa seçimlerden beş gün sonra Albay Couza’yı müşterek olarak kabul etti.

Osmanlı Devleti, bu durumun mevcut anlaşmaların hükümlerine aykırı olduğunu ileri sürmesi üzerine Avrupa büyük devletleri Nisan 1859’da Paris’te yeni bir toplantı yaptılar. Avusturya delegesi bu toplantıda Osmanlı Devleti’nin itirazlarını kabul ederken, Đngiltere, Rusya, Fransa ve Prusya, Eflâk ve Buğdan’da sözde yeni bir karışıklığa mahal bırakmamak için, bahsedilen seçimi bir oldubitti olarak kabul ettiler. Neticede yalnız kalan Osmanlı Devleti durumu kabullenmek zorunda kaldı.

24 Eylül 1859’da padişah yayınladığı bir ferman ile Albay Couza’yı Eflâk- Buğdan Voyvodası olarak tanıdı. Ancak Avrupalı devletler şu hususa dikkat etmemişlerdi: Eflâk-Buğdan hem ayrı ayrı idare edilecek hem de bir voyvodanın başkanlığında milli bir birlik teşkil edeceklerdi. Böyle bir durum akla, mantığa ve gerçeklere aykırıydı. Bâb-ı Âli bu durumu kefil devletlere bildirdi. Đki memlekette ayrı ayrı çalışan bakanlar heyetleri ile divanların birleştirilmesini ve iki memleketin müşterek meclisleri hakkında karar verilmek üzere kurulmuş bulunan merkez meclisinin kaldırılmasını istedi. Fransa ve Đngiltere bu sefer birlikte hareket ederek, ileri sürülen isteğin kabul edilmesini tavsiye ettiler. Ancak bu tavsiyeden ileri gitmedi. Eflâk- Buğdan’ı büsbütün kaybetmek istemeyen Osmanlı Devleti şu şartla mevcut durumu kabule yanaştı: Couza’nın voyvodalığı süresince Eflâk-Budan’ın bakanlar heyetleri ile divanları birleştirilecek ve Fokşan’da toplantılarını yapan merkez meclisi dağıtılacak, Couza’nın istifası veya ölümü halinde eski idare 1858 Paris Antlaşması’nın hükümleri

çerçevesinde kurulacaktı. Birleşmiş memleketlerin ilk müşterek meclisi 5 Şubat 1862’de Bükreş’te toplandı. Artık Romanya Birliği fiilen gerçekleşmiş sayılabilirdi109.

Netice olarak 1856 Paris Antlaşması ile Đngiltere, Rusya’nın Balkan meselelerine tek taraflı müdahalesini akim bırakmak için, önceden kendilerine Rusya’nın desteği ile vermiş muhtar Romanya, Sırbistan ve Karadağ’ın bu statülerini adı geçen antlaşmaya taraftar devletlerin kefaletlerine aldırtmıştı. Bunun anlamı, bunlar üzerindeki Rus nüfuzunu giderek kırıp Đngiltere’nin nüfuzunu kurmaktı. Rusya’nın muhalefetine rağmen, Đngiltere ve Fransa 1859’da “Romanya” adı altında birleşmeyi kabul etmişlerdi. Her iki devlet de “Bağımsız Romanya”yı Rusya’ya karşı “tampon devlet” olarak görüyorlar, bu düşünceyledir ki, ona Ayastefanos Antlaşması ile verilen bağımsızlığı Berlin Antlaşması’na da taşıyarak onaylıyorlar, bu destekle Romanya üzerindeki Rus nüfuzunu kırmaya çalışıyorlardı110.