• Sonuç bulunamadı

Đngiltere’nin Akdeniz Hâkimiyeti Đçin Rusya ve Fransa Đle Mücadelesi

4. BALKANLAR’IN OSMANLI DEVLETĐ’NDEN KOPUŞ SÜRECĐ

1.1.1. XIX Yüzyıla Kadar Đngiltere’nin Akdeniz Politikası

1.1.1.1. Đngiltere’nin Akdeniz Hâkimiyeti Đçin Rusya ve Fransa Đle Mücadelesi

Đngiltere’nin XIX. yüzyılda takip ettiği politikanın temeli, imparatorluğun beyni olan Londra ile kalbi olan Hindistan arasındaki bağı güvence altına almaktı. Bu iki merkez arasındaki zincirin kopması halinde imparatorluğun yok olacağını biliyor ve dahiyâne bir şekilde zincirin her halkasına yerleşmeyi uygun görüyordu36. Hint sömürgelerine yönelecek muhtemel saldırılara set çekebilmek için, Hindistan’a açılan

34 Fernand Braudel, Tarih Üzerine Yazılar, (çev. Mehmet Ali Kılıçbay), Đmge Yayınları, Ankara,1992, s.

15-16

35 Rifat Uçarol, 1878 Kıbrıs Sorunu ve Osmanlı-Đngiliz Anlaşması (Ada’nın Đngiltere’ye Devri), ĐÜEF,

Basımevi, Đstanbul, 1978, s. 31

36 Tayyar Arı, Geçmişten Günümüze Orta doğu-siyaset, Savaş ve Diplomasi, Alfa Yayınları, Đsntanbul,

tüm ulaşım yollarını kara ya da deniz olsun kontrolü altına almak Đngiltere’nin dış politikadaki temel taşlarından biri oldu. Osmanlı coğrafyası, Avrupa için Asya’ya açılan bir köprüydü. Bu nedenle Đngiltere, Rus saldırıları karşısında Türkleri korumak zorunda olduğunun farkındaydı ve bu da kendi menfaatleri açısından gerekliydi. 1798’de Napoleon’a, 1830’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya, 1853’de Ruslara karşı Osmanlı ile işbirliği yapan Đngiltere bu tutumunu 1878 Berlin Antlaşması’na kadar sürdürecekti37.

Đngiltere, Avrupa dışında büyük bir sömürge imparatorluğu kurmuştu. Đngiltere politikasının hedefi, Avrupa’da genişlemek, ya da Avrupa devletleri üzerinde bir nüfuz kurmak değildi. Bununla birlikte yine de bir umumi Avrupa politikası vardı. Bu politikanın da temel prensibi bu kıtada bir denge kurmaktı. Avrupa devletlerinden her hangi birisinin diğerlerinden daha üstün ve hâkim bir duruma geçmemesi Đngiltere’nin milli güvenliği için gerekliydi. Bu prensibin bir neticesi olarak Đngilizler de Fransızlar gibi, Rusya’nın Avrupa içlerine sokulmasını istemiyordu. Fakat Rus ilerleyişinin durdurulması yolunda Londra kabinesinin düşüncesi III. Napoleon’un düşüncesinden farklıydı. Đngiltere, Osmanlı Đmparatorluğu’nun kuvvetli bir durumda olmasının, amacının gerçekleşmesinde en önemli unsur olduğuna kanaatindeydi38. Zaten bu düşüncesinden dolayı da XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar, Rusya her defasında Osmanlı Đmparatorluğu’nun karşısına dikildiğinde, onun emellerine set çekmek için Osmanlı’nın yanında yer alacaktı.

1580 yılından başlayarak 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar geçen süreçte, Đngiltere ile Osmanlı Devleti arasında pek önemli bir gelişme olmamış, Osmanlı padişahları tarafından Đngiliz tüccarlarına verilegelen ticaret imtiyazları “Ahidnameler” sürekli olarak genişletilmiştir.

XVIII. yüzyıl süresince Đngiltere dış politikada asıl rakibi Fransa’ya karşı olarak Rusya’dan yana tavır sergilemiş, hatta Rusya’nın Osmanlı Devleti aleyhine genişlemesine ses çıkarmamıştır. Rusya’nın Osmanlı Devleti aleyhine giderek kuvvetlenmesi ve Karadeniz’den Akdeniz’e çıkmak suretiyle Đngiltere’nin “Hindistan Yolu”nu tehdide başlaması er geç Rusya’ya karşı düşmanca bir tutumun başlamasına neden olacağı muhakkaktı. Fakat Rusya’nın Türkiye’ye karşı fütuhatçı teşebbüslerine

37 M. Kemal Öke, Osmanlı Araştırmaları III, “Şark Meselesi” ve II. Abdülhamid’in Garp Politikaları, s.

250

Đngiltere ilk önceleri ses çıkarmak şöyle dursun, taraftar bile olmuştur. Üstelik Rusya ile ticaret hacmi de o sıralarda çok genişti. Đngiliz siyasî çevrelerinde, Türkiye’ye karşı fazla ilgi olmadığı gibi, bazı çevrelerde Türk düşmanlığı hüküm sürmekteydi. Ancak 1789 Fransız Devrimi ile birlikte Avrupa’da Đngiltere’nin çok duyarlı olduğu güç dengesi değişmiş Rus tehdidi açık bir şekilde ortaya çıkmıştı. Böylece, Đngiltere’nin Rus yanlısı politikasının temeli değişmişti. Bunun sonuçları Viyana kongresi sırasında Đngiltere’nin izlediği dış politikada açıkça görülmüştür. Bunun öncesi, Đngiltere, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü korumak amacıyla, 1790’da Prusya ve Hollanda ile bir ittifak da yapmış bulunuyordu39.

1.1.1.2. Đngiltere’nin Rusya Tehlikesi Karşısında Değişen Osmanlı Politikası Đngiltere’nin Rusya’ya karşı tutumun değişmesi genç William Pitt’in iş başına geçirilmesi ile gerçekleşmiştir. Osmanlı Devleti üzerinde Rusya tarafından baş gösteren tehlike büyüdüğü nispette kendi menfaatleri açısından da tehlikenin büyüdüğünü gören Đngiltere, bu defa Osmanlı yanlısı bir politika izlemeye başlamıştır. Bu siyaset, ilk defa açık olarak Đngiliz Başvekili William Pitt (genç) tarafından açık bir şekilde formüle edilmişti. Rusya’nın Karadeniz sahiline yerleşmesinin Đngiltere’nin menfaatlerine zarar getireceğini hemen kavramıştı. Rusya’nın Türkiye’yi yutmaya hazırlandığı ortadaydı. Halbukî Đngiltere’nin menfaatı icabı “Osmanlı Đmparatorluğu’nun bütünlüğünü korumak amaçlı bir politika” izlemesi gerekiyordu.

1768-1774 Rus-Türk Harbi sırasında, Rusların Karadeniz sahillerine inmeleri Đngiliz devlet adamları asında haklı olarak endişe uyandırmıştı. Pitt, Rusların bir Türk kalesi olan Ocakov (Özi)’un Rusların elinde kalmasına asla muvafakat edemeyeceğini beyan etmişti (1791). Ona göre: “Rusya’nın, Türkiye aleyhine büyümesi, Đngiltere’nin ticari ve siyasî menfaatlerine aykırı idi.” Pitt, Özi kalesi meselesi yüzünden Rusya ile harbi bile göze almış; fakat o sıralarda Đngiliz politikacıları bu kadar ileri gitmeyi uygun görmemişlerdi. Rusya’nın Akdeniz’e inme çabaları ve bunun yaratacağı tehlikeyi görmüş olan Pitt, savaşı durdurması için 27 Mart 1791’de Rusya’ya bir ultimatom göndermişti. Özi Kalesi’nin Rusya’nın eline bırakılmasının doğru olmayacağını ileri süren Pitt, 29 Mart 1791’de, Parlamentoda uzun bir nutuk çekti ve bu mesele Đngiliz Parlamentosu’nda uzun tartışmalara yol açtı. Başvekil bu kalenin Rusya’nın elinde

39 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1952, s.38-39; O. Sander

bırakılması halinde, bu baskının devamlı artacağını ve Akdeniz’deki Đngiliz ticaretinin zarar göreceğini ve Hindistan Yolu emniyetinin de tehlikeye düşeceğini ispata çalıştı. Fakat Pitt’in siyasî muhalifleri aynı görüşte değillerdi. Çok büyük bir hatip ve siyasetçi olan Fox ile yine bu devrin en mühim simalarından olan Edmund Burke, çok sonraları Gladstone’in yaptığı gibi, tam bir Türk düşmanlığı içinde konuştular. Onlara göre barbar Türklerin Avrupa’dan kovulmaları ve Rusya’nın Đstanbul’da yerleşmesinden Đngiltere’nin kaybedeceği hiçbir şey yoktu ve belki de kazanacakları şeyler vardı. Neticede Pitt, Parlamentoda çoğunluk sağlayamadı ve Oçakov’un Rusya’nın elinde bırakılmasına muvafakat etmekten başka çaresi kalmadı.

Đngiltere bu tarihten sonra, giderek artan bir biçimde Rusya’ya karşı bir tavır alırken, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünün ve varlığının devamının kendi menfaatleri için elzem olduğunu anlamıştı. Bu nedenle 1878’e kadar bu politikayı devam ettirmişti40.

1.1.1.3. Đngiltere’nin Rusya’ya Karşı Osmanlı Devleti’ni Desteklemesinin