• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL BİLGİLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.6. Öğretim Üyelerinin Faaliyet Alanları

2.6.1. Öğretim ve Araştırma Görevi

Öğretmenlik öğretim üyelerinin temel görevleridir ve öğretim üyelerinden öğretim göreviyle birlikte bilimin ilerlemesi için araştırma yapmaları ve bulgularını yayınlamaları beklenmektedir (Odabaşı ve diğ., 2010). Öğretim boyutu, mesleğin rol çerçevesine giren paydaşlardan en fazla etkilenen boyuttur. Öğretim üyelerinin ve yönetimin belirledikleri öğretime yönelik politikalar ve öğrencilerin beklentileri ile öğretim üyelerinin öğretime yönelik tutumları öğretim sürecini şekillendiren önemli etkenlerdir (Celep ve Tülübaş, 2015). Üniversitelerin ezici çoğunluğu temel gelirlerini, öğrencilere öğreterek kazanmaktadır ve bu nedenle, öğretim çoğu öğretim üyesi için temel bir iş aktivitesidir. Sıklıkla zorlu doğasına rağmen, öğretim çalışması genellikle keyifli ve kişisel olarak tatmin edici bir şeydir (Boden, Epstein ve Kenway, 2005).

Öğretim faaliyeti belirli bir çaba ve zaman gerektirmekle birlikte öğretim üyelerince ikinci plana atılmaktadır. Bunun gerekçesi ise öğretim üyelerince yapılan tüm uğraşa karşın bunun bir başarı ölçütü olarak değerlendirilmemesidir. Nitekim buna karşın son zamanlarda üniversiteler öğretim faaliyetlerini ön plana çıkarmaya başlamış ve öğretim öğrencilerce değerlendirilerek öğretim üyelerinin yeterlikleri konusunda kaynak oluşturmaktadır. Buna karşın yükseköğretim kurumlarının kendi içinde yaptığı bu değerlendirme üniversitelerin ve öğretim üyelerinin başarısının değerlendirilmesinde

odak noktası olan araştırma ve yayın sayısının göz önüne alınması gerçeğinin gerisinde kalmaktadır (Korkut, 2002). Bu durum öğretim üyelerini daha fazla yayın yapmaya yöneltmekte ve öğretim faaliyeti istenilen yeterlikten uzak kalabilmektedir (Powell, Barrwtt ve Shanker, 1983).

Literatürdeki çalışmalar, öğretim üyelerinin araştırma-öğretim ilişkisine cevap bulma noktasında öğretim üyelerinin araştırma performansıyla öğretim başarısına yönelik tartışmalara yanıt bulmaya çalışmaktadır. Bu araştırmalar öğretim ile araştırma arasında pozitif ilişki, negatif ilişki ve sıfır ilişki temelinde yapılmaktadır. Araştırma ve öğretimin niteliğine yönelik pek çok tartışma olduğu savunulmaktadır. Araştırma ve öğretim arasında negatif ve nötr ilişkiye yönelik üç, pozitif ilişkiye yönelik ise iki çıkarımdan söz edilmektedir (Zaman, 2004; Hattie ve Marsh, 1996). Yükseköğretimde araştırma öğretim üyelerine bir bilirkişilik misyonu yüklerken bu bilirkişilik görevi, öğretim ile kendine yer bulmaktadır.

Öğretim ve araştırma arasındaki çıkarımlardan ilki bilgelik modelidir. Klasik bilgelik modelinde öğretim üyesi nitelikli bir öğretmen rolü üstlenecekse araştırma ilgisinin olması kendisinden beklenir fakat öğretim üyesinin öğretime olan ilgisi yeterli bir araştırmacı olacağı anlamına gelmez. Öğretim üyelerinin kendisinin tekrara düşmemesi için araştırmacı bir öğretmen olması ön koşullar arasındadır. Diğer yaklaşım ise “g” modeli olarak adlandırılmaktadır. Bu modele göre araştırma ile öğretim arasında yüksek bağlılık, yaratıcılık, eleştirel analiz gibi pozitif ilişkiyi destekleyen nitelikler söz konusudur. Buna karşın araştırma performansı, öğretimin niteliği ve bireysel yeteneği doğrudan artırma özelliği taşımaz (Hattie ve Marsh, 1996).

Bazı öğretim üyelerinin araştırma performansı öğretim performansından daha yüksek olabilmekte veya bunun tersi olarak araştırma performansı öğretim başarısından daha düşük olabilmektedir. Ayrıca bir öğretim üyesinin araştırma performansının yüksek olması öğretim performansının da yüksek olması veya tam tersi bir noktada, düşük araştırma profili olan bir öğretim üyesinin düşük öğretim başarısına sahip olması durumu da söz konusu olabilmektedir. Bu durum araştırma - öğretim arasında hem pozitif hem de negatif bir ilişki olduğu anlamındadır (Zaman, 2004). Bu iki değişken arasındaki negatif korelasyona yönelik kıtlık modeli, farklı kişilik modeli ve farklı ödüller modeli olmak üzere üç çıkarımdan söz edilmektedir. Kıtlık modelinde öğretim üyesinin enerji ve zaman

kıtlığı nedeniyle rol çatışması yaşadığı ve bu nedenle de araştırma veya öğretimden birine daha çok yöneldiği bu şekilde de seçtiği alanda performansının arttığı belirtilmektedir. Araştırmacı öğretim üyelerinin yayın sayısı artarken öğretmen rolündeki öğretim üyelerinin öğretici verimi gelişmektedir. Öğretime öncelik verilmesi her iki alanda performans olumsuz etkileyebilmektedir. Bundan dolayı, öğretim üyelerinin zaman azlığı ve enerjilerini verimli kullanma sebebiyle, meslekî ve kişisel gelişim amacıyla araştırma yapmaya öncelik verdikleri görülmektedir. Her iki alanda uzmanlaşmanın zor olması ve bir alanın tercih edilmesi diğer alanda uzmanlaşmayı olumsuz etkilemektedir (Hattie ve Marsh, 1996).

Avustralya’da hem kadın hem erkek öğretim üyelerinin öğretim ve araştırmaya yönelik eğilimlerinin sorgulandığı çalışmada bilimsel araştırmaya yönelik ilgilerinin daha fazla olduğu sonucuna ulaşılırken akademisyenlerin öğretime yönelik ilgilerinin ise düşüklüğü vurgulanmaktadır (Diezmann ve Grieshaber, 2010). Farklı kişilik modelinde ise araştırma ve öğretim birbirine zıt iki farklı uygulama olarak görülmekte ve aralarında negatif bir ilişki olduğu belirtilmektedir. Bu model araştırmayı tercih edenler, daha az kişi ile veya yalnız çalışmayı tercih ederken, öğretimi tercih edenler bunun tam tersi olarak topluluk içinde olmayı tercih etmişlerdir. Farklı ödüller modelinde araştırma ve öğretimin ödüllendirme sistemi üzerinde durulmaktadır. Araştırma ve öğretimin farklı ödüllendirilmesi bu ikisi arasında negatif bir ilişki olduğunu göstermektedir. Ayrıca öğretim üyelerinin araştırma ve öğretimden beklentilerinin farklılaşması ve dış ödüller bu iki değişkenin tercih edilmesinde farklılık oluşturmaktadır (Hattie ve Marsh, 1996). Türkiye’de hem kurumsal olarak hem de üretkenlik bazında üniversitelerin ve öğretim üyelerinin değerlendirilmesinde araştırma ve yayın sayısı ön plana çıkmaktadır (Korkut, 2002). Öğretim üyelerinin kıdemlerinin yükselmesi ve akademik olarak ilerlemek için motivasyonlarını araştırma lehinde kullanmaları, öğretim faaliyetlerine olumsuz etki etmektedir (Yıldız, 2014). Öğretim üyeliği mesleğinin merkezinde araştırmanın yer almasının nedeni öğretim üyesi statüsünün, araştırma alanında gösterilen performans ve başarılarla kazanılmasıdır (Celep ve Tülübaş, 2015). Akademik teşvik başvurularında ve akademik kadro atamalarında bilimsel yayın sayısına bakılması öğretim üyelerinin ekonomik gelir elde etme, yükselme ve kariyerlerinde ilerlemeleri açısından araştırmaya yönelmeleri konusunda daha fazla güdüleyici rol oynadığı söylenebilir.

Yukarıdaki modeller araştırma ve öğretim arasında pozitif veya negatif ilişki üzerinde dururken farklı kurumlar modeli, ilişkisiz kişilik modeli ve bürokratik kaynak bulma modeli araştırma ve öğretim arasında karşılıklı bir ilişkinin olmayacağı yani sıfır ilişkiden söz etmektedir. Konuya ilişkin 58 çalışma incelenmiş ve öğretim ile araştırma arasında bir ilişki olmadığı belirtilmiştir (Hattie ve Marsh, 1996). Alanyazın taraması sonucu araştırma ve öğretim arasında ilişki olduğuna veya nasıl bir ilişki olduğuna yönelik kesin bir bulguya ulaşılamamaktadır. Araştırma bulguları iki değişken arasında sadece %1 seviyesinde ilişki olduğunu göstermektedir. (Odabaşı ve diğ., 2010). Bu bulguları destekler nitelikte Wijnveen, Driel, Rijst, Verbop ve Visser (2009) bilgi, araştırma ve öğretim akademik kavramlarına ilişkin öğretim üyeleriyle yaptıkları çalışmalarında araştırma ve öğretim arasında çok az bir ilişkiden söz etmektedirler. Araştırma ve öğretim performansı arasında sıfır ilişki olması demek, iki değişken arasında hiçbir ilişkinin olmaması yani korelasyon değerinin sıfıra yakın olması anlamına gelmektedir (Zaman, 2004). Farklı kurumlar modelinde, araştırma ve öğretim faaliyetlerinin nitelikleri farklı olarak değerlendirilir ve iki değişken arasında hiçbir ortak boyut bulunmaz. İlişkisiz kişilik modeli, araştırıcı ve öğretici rolündekilerin farklı insanlar olması düşüncesi ile ortak kişilik özelliklerinin dikey kesişiminin az olduğunu savunmaktadır. Bürokratik kaynak bulma modelinde ise araştırma ve öğretim arasındaki finansal kaynaklar farklılık arz etmektedir. Bu da aralarında bir ilişki olmadığı anlamına gelir. Bu nedenle araştırma ve öğretim faaliyetlerinin bütçeleri ayrılmalıdır. Böylelikle her ikisine daha iyi finansman sağlanabilir ve bu araştırma ve öğretim faaliyetlerinin niteliğini artırır. Ayrıca lisans programlarında araştırmanın ön plana çıkarılması yerine öğrencinin zihinsel gereksinimlerinin temele alınması daha faydalı olacaktır (Hattie ve Marsh, 1996).

Üniversiteler bilginin yaratılması, eleştirilmesi ve yayılması açısından araştırma ve akademik çabaların merkezinde yer alır. Araştırma, genellikle sanat, beşerî bilimler ve sosyal bilimler alanlarında, pahalı ve çoğu zaman büyük ölçekli laboratuar ekipmanlarına erişime bağlı olmayan bireysel bir etkinlik olarak düşünülür. Bununla birlikte, araştırma yapma fırsatı ve yeteneği, farklı ülkelerdeki sosyo-ekonomik koşullara ve çalışabileceği kurumlara bağlıdır. Bu nedenle, dünya çapında üniversitelerin bir faaliyet olarak araştırma yapma konusundaki kararlılıklarında önemli ölçüde farklılık göstermesi şaşırtıcı değildir. Bu bir birey olarak sizi etkileyecektir, çünkü kendi fırsatlarınız ve araştırma desteğiniz genellikle çalıştığınız kurum türüne bağlı olacaktır. Araştırmaya

şahsen çok bağlı ve motive olmuş olabilirsiniz, ancak eğitim izni, konferansa katılım için para, düzenli araştırma seminerleri, araştırmaya karşı olumlu bir tutum, tekliflerin geliştirilmesinde destek vb. gibi destekleyici bir altyapının varlığı veya yokluğu bunda etkili olabilir. Ne yaptığınız, ne zaman yaptığınız ve nedeniniz üzerinde önemli bir etkiye sahip olmalısınız (Boden, Epstein ve Kenway, 2005).