• Sonuç bulunamadı

ĐKĐNCĐ BÖLÜM KAYNAK ÖZETLERĐ

6. Öğretmenler öğrenme stillerini öğretimleri sırasında kullanabilirler (The University of North Carolina, 2008)

2.2.1.3. KOLB ÖĞRENME STĐLLERĐ MODELĐ

Öğrenme stilleriyle ilgili en çok çalışma yapanlardan birisi David A. Kolb'dur (Korkmaz, 2005:23). Bu çalışmalar sonraki birçok çalışmaya ışık tutmuş olup öğrenme stili kavramı Kolb'un geliştirdiği yaşantısal öğrenme kuramı ile oldukça önemli bir yer edinmiştir. Demir (2008), Kolb’un yaşantısal öğrenme modelinin, 1923 yılında Jung tarafından ortaya konulan öğrenme döngüsü modeline dayandığını ifade etmektedir. Kaya ve Akçin’e (2002) göre Kolb modelini, kişilerin, olay, olgu ve fikirlere nasıl yaklaştıklarını ve gündelik hayatlarında karşılaştıkları sorunları çözmek için hangi yollara başvurduklarını inceleyerek oluşturmuştur. Bugün bu model akademisyenler, öğretmenler, idareciler ve eğitimciler tarafından kabul edilmektedir. Model, öğrenmenin yaşamda edinilen tecrübeler, yapılan etkinlikler ve düşünce arasındaki bağ yoluyla gerçekleştiğini savunmaktadır. Kolb, bu kuramını oluştururken Dewey, Lewin ve Piaget'in öğrenme modellerinden etkilenmiştir. Bu kurama göre düşünceler durağan değildir, deneyimlere bağlı olarak sürekli değişmektedir ve bireyler kendi yaşantılarından, öğrenirler.

Dewey, Lewin ve Piaget yaşantıların önemini teorilerinde temele alan diğer çalışmacılardır. Dewey’nin felsefi pragmatizmi, Lewin’in sosyal psikolojisi ve Piaget’in bilişsel-gelişimsel genetik epistemolojisi öğrenme ve gelişme üzerine eşsiz bir bakış açısı sunmaktadır (Kolb ve diğ., 2000).

Şekil 2.3: John Dewey’nin deneyimsel öğrenme modeli (Utah State of Education, 1997).

Dewey’in öğrenme döngüsü; içtepi, gözlem, bilgi, düşünce aşamalarından oluşmaktadır. Bu modelde öğrenmenin gerçekleşmesi için, yaşantılar bireydeki içtepinin oluşmasına neden olur. Đçtepi, bir işi yapmak, harekete geçmek için duyulan ve bireyin engelleyemeyeceği kadar güçlü istek olarak tanımlanmaktadır (Türk Dil Kurumu, 2008). Bu içtepinin etkisiyle çevredeki şartlar gözlenir, geçmişteki benzer durumlarda ne olduğu bilinir, onların ne anlam ifade ettiğini görmek için gözlenen ve hatırlanan şeyleri birlikte düşünme sürecinden geçilir. Sonuçta, oluşan düşünce bireyde tekrar bir içtepinin oluşmasını sağlar ve öğrenme döngüsü devam eder (Peker, 2003).

Lewin’in öğrenme modeli John Dewey’in modeline genel olarak benzemektedir. Lewin’in yaşantısal öğrenme modeline göre öğrenme, şekildeki gibi dört aşamadan oluşan bir döngüdür.

Đçtepi

Gözlem

Bilgi Düşünce

Şekil 2.4: Lewin’in deneyimsel öğrenme modeli (Kolb, 1984:21).

Lewin’in modelinin iki önemli yönü vardır. Bunlardan birincisi, zihinde soyut kavramların oluşabilmesi için gözlem ve yansımalara temel oluşturan soyut yaşantının önemini vurgulamasıdır. Burada soyut yaşantı ifadesinden kasıt; bireyin zihinsel, ruhsal, içgüdüsel vb. yollarla edindiği yaşantılar olarak düşünülebilir. Modelin ikinci önemli yönü ise, araştırma ve laboratuar çalışmasının geri dönüt işlemlerine dayanmasıdır (Kanadlı, 2008:20-21). Yani şekilde görüldüğü gibi soyut kavram ve genellemelerin oluşumu için öncelikle somut bir yaşantı gerçekleşmektedir. Somut yaşantı, gözlem ve yansımalarla soyut kavram ve genellemelere dönüşmekte ve bu durum soyut kavramların anlamlarının test edilmesi süreci ile tamamlanmaktadır.

Piaget ise öğrenmenin aktif yaşantı sonucu ortaya çıktığını ifade etmektedir. Ona göre birey çevresiyle aktif olarak etkileşerek öğrenmektedir. Piaget bu yaklaşımını, özümleme, uyma ve dengeleme süreçleri ile açıklamaktadır. Bu açıklamaya göre birey, karsılaştığı yeni durumları önceki bilgi ve deneyimleri yardımıyla tanımaya yani özümlemeye çalışır. Eğer sahip olduğu bilgi bu durumu açıklamasına yetmiyorsa, zihninde yeni kavramlar yaratarak yeni duruma uyum sağlamaya çalışır. Sonuçta, bireyin zihninde yeni duruma karşılık gelen yeni bir kavram oluşur. Böylece daha önce bozulan denge sağlanmış olur (Fidan, 1996:58).

Piaget, doğumdan 14-16 yaşa kadar ortaya çıkan, bilişsel gelişimin dört önemli aşamasını tanımlamaktadır. Birinci aşamada (0-2 yaş, duyusal-motor dönem) çocuğun öğrenme stili baskın bir şekilde somut ve aktiftir. Öğrenme hissetme, dokunma, elle tutma yoluyla gerçekleşmektedir. Temsil davranışa dayalıdır. Bu periyodun en büyük başarısı yönlendirilen amaç davranışın gelişimidir. Bu dönemde çocuk yerleştiren öğrenme stiline sahiptir. Đkinci aşamada (2-6 yaş, işlem öncesi dönem) çocuk kendi somut yönlendirmesine sahip olur, fakat davranışlarını içselleştirmeye başladığı için yansıtıcı bir yönlendirme geliştirmeye başlar. Öğrenme, gözlemler ve imajların kullanılmasıyla gerçekleşir. Bu aşamada çocuk değiştiren öğrenme stiline sahiptir. Üçüncü aşamada (7-11 yaş, somut işlemler dönemi) yoğun bir şekilde soyut sembolik güçlerin gelişimi başlar. Bu aşamadaki öğrenme sınıf ve ilişkiler mantığıyla yönetilir. Bu aşamada çocuk tüme varımsal güçlerin gelişimiyle mevcut yaşantısal dünyasından bağımsızlığını artırır. Somut işlemler döneminde çocuğun öğrenme stili özümseyen hâle gelir. Piaget’nin son bilişsel gelişim aşaması (12-15 yaş, soyut işlemler dönemi) ergenliğin başlangıcıyla gelir. Bu aşamada ergen somut işlemlere dayalı sembolik süreçten soyut işlemler dönemi olan temsili mantığın sembolik sürecine ilerler, daha aktif bir yönlendirmeye döner. Bu aşamada temel öğrenme stili ayrıştırandır.

Kolb’un deneyimsel öğrenme kuramında ise öğrenme "öğrenme çemberi" olarak tasarlanmıştır. Bu çemberde dört temel öğrenme biçimi yer almıştır. Öğrenciler bu dört farklı beceriyi kullanarak sınıf içinde aktif olabilirler. Öğrenme stilleri de bu dört öğrenme biçimine dayalı olarak belirlenmiştir. Hasırcı (2006), birey için zaman zaman bu dört öğrenme biçiminden birinin öncelik kazandığını ve bir öğrenme yaşantısında bu döngüden sayısız kez geçilmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtmektedir. Yazara göre öğrencilerin öğrenme stilleri belirlenirken bir öğrenme biçimi tek başına bireyin baskın öğrenme stilini vermemektedir. Her bireyin öğrenme stilini bu dört öğrenme biçiminin bileşeni ortaya çıkarmaktadır. Bu biçimler şu şekilde sıralanabilir:

1. Somut yaşantı