• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: ALANYAZIN/ İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. Şema Terapi Tedavi Yaklaşımı

2.3.2. Değişim Aşaması

2.3.2.6. Şemaların Ölçülmesi

2.3.2.6.4. Çocuk ve Ergenlerde Erken Dönem Uyumsuz

Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik Yeni Şema - Yalnızlık (Duygusal Yoksunluk ve Sosyal İzolasyon maddelerinin birleşimi) - Yeni Şema - Alçakgönüllülük (Bağımlılık, Boyun Eğicilik ve Duyguları Bastırma şemalarının birleşimi)

-

Yeni Şema -

Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık (Terk Edilme ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemalarının birleşimi)

-

Alanyazında yer alan çocuk ve ergen şema ölçeklerinden elde edilen faktör yapıları Tablo 2.11’de yer almaktadır.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, Young; kuramında 5 temel ihtiyaç alanına bağlı 18 şemadan söz etmektedir; ancak şu ana dek Young’ın kuramına bağlı olarak geliştirilmiş pek çok yetişkin/çocuk ölçeğinde tanımlanan 18 şema alanına ve tanımlanan beş ihtiyaç alanına, teoriyi tam olarak doğrulayan bir şekilde ulaşılamamıştır (Young, 1990; Schmidt, Joiner, Young ve Telch, 1995; Lee, Taylor ve Dunn, 1999). Ancak bu çalışmaların bazıları yetersiz örneklemlerle yapılmıştır. Ayrıca, ölçek geliştirme, adapte etme çalışmalarında kullanılan istatistiksel analizlerde 18 alt boyuta ulaşmanın oldukça zor olabileceği de aşikârdır.

2.3.2.6.4. Çocuk ve Ergenlerde Erken Dönem Uyumsuz Şemaları Araştıran Çalışmalar

Öncelikle şunu vurgulamak gerekir ki, ergenlerde ve çocuklarda Erken Dönem Uyumsuz Şemalar’ı araştıran çalışmaların çoğunda (Lumley ve Harkness, 2007; Muris,

2006; van Vlierberghe ve Braet, 2007) Young Şema Ölçeği’nin kısa formu (Young Schema Questionnaire- Short Form, YSQ- Sf, Young, 1998) kullanılmıştır. Bu çalışmaların bazılarında ‘iş’ kelimesinin ‘okul’ kelimesi ile değiştirilmesi gibi yetişkinlere özel ifadelerin çocuk ve ergen gruba uygun olmasını sağlayacak küçük değişiklikler yapılmıştır (Murris, 2006; van Vlierberghe ve Braet, 2007).

11-17 yaş aralığındaki klinik olmayan 705 ergen ile yaptığı çalışmada, Beckley (2002), Young Şema Ölçeği-Kısa Formunun ergen örneklemdeki faktör yapısının klinik olan (Lee, Taylor ve Dunn, 1999) ve klinik olmayan (Schmidt, Telch, Young ve Joiner, 1995) yetişkin grubundaki faktör yapısı ile benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur. Ancak Beckley (2002), YSQ’nun kısa formunun farklı psikolojik rahatsızlıkları ayırt edemediğini ve bireysel şemaların psikopatoloji ile sadece orta seviyede ilişkili olduğunu belirtmiştir.

Turner, Rose ve Cooper (2005), anne baba bağlanma ve yeme bozukluğu belirtileri arasındaki ilişkide Erken Dönem Uyumsuz Şemalar’ın aracı rolünü araştırmışlardır. Çalışmaya ergenlik döneminde bulanan 367 kız öğrenci (Yaş Ort.= 17.74) katılmış, katılımcılar Anne Babaya Bağlanma Ölçeğini (ABBÖ; Parental Bonding Instrument, PBI), Young Şema Ölçeği Kısa Formu ve Yeme Tutumları Testini (YTT; Eating Attitudes Test, EAT) tamamlamışlardır. İlk aşamada çoklu regresyon analizi ile Anne Baba Bağlanma Ölçeği ve Young Şema Ölçeğinin, Yeme Tutumları Testinden alınacak puanları yordama gücüne bakılmıştır. Analizde Anne Baba Bağlanma Ölçeği’nin alt ölçekleri olan “anne bakımı”, “baba bakımı” ve “annenin aşırı koruması”, Yeme Tutumları Testi’nden alınan puanların anlamlı seviyede yordadığı ve varyansın %10’unu açıkladığı ortaya konmuştur. Young Şema Ölçeği’nden Kusurluluk/ Utanma ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemaları Yeme Tutumları Testi’nden alınan puanların anlamlı seviyede yordamış ve birlikte varyansın %27’sini açıklamışlardır. İkinci aşamada Anne Baba Bağlanma Ölçeği’nin anlamlı bulunan üç alt ölçeğinin (“anne bakımı”, “baba bakımı” ve “annenin aşırı koruması”) Kusurluluk/ Utanma ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemalarını yordama güçlerine bakılmış; ABBÖ’nün üç alt ölçeğinin Kusurluluk/ Utanma ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemalarını yordadığı görülmüştür. Son olarak, Şema Ölçeği’nin Kusurluluk/ Utanma ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemalarının etkileri kontrol edildiğinde ABBÖ’den alınan puanların yeme tutumlarını yordayıp yordayamayacağına bakılmıştır. Sonuçlar, Kusurluluk/ Utanma ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemalarından

alınan puanlar kontrol edildiğinde ABBÖ’den alınan puanların yeme tutumlarının anlamlı derecede yordayamadığını göstermiştir. Araştırma Kusurluluk/ Utanma ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemalarının ebeveyn bağlanması (“anne bakımı”, “baba bakımı” ve “annenin aşırı kontrolü”) ve Yeme Tutumları Testi’nden alınan puanlarının arasında önemli bir aracı olduğunu göstermiştir.

Muris ise (2006), uyumsuz şemaların klinik olmayan grupta algılanan “ebeveyn yetiştirme davranışları” ve “büyük beş faktör kişilik özellikleri” ile ilişkisine bakmıştır. 12-15 yaş aralığından toplam 173 ergen çalışmaya katılmıştır. Şemaları değerlendirmek üzere Young Şema Ölçeği’nin anlaşılabilir olması açısından genç gruba uygun olarak indirgenmiş formu, ebeveynlerin çocuk yetiştirme davranışlarının algılanışını değerlendirmek üzere EMBU (Egna Minnen Betraffande Uppfostran; EMBU-C; Castro, Toro, Van der Ende ve Arrindell, 1993) kullanılmıştır. Kişiliğin beş temel özelliğini değerlendirmek üzere Çocuklar için Büyük Beş Envanteri (The Big Five Questionnaire for Children, Barbaranelli, Caprara, Rabasca ve Pastorelli, 2003) kullanılırken DSM kriterlerine göre gençlerde psikopatolojiyi değerlendiren Gençler için Psikopatoloji Ölçeği (Psychopathology Questionnaire for Youths, PQY; Hartman ve ark., 2001) kullanılmıştır. Sonuçlar, ebeveynlerin “reddetme”, “aşırı kontrol”, “kaygılı olma” ve “duygusal yakınlığın az olması” gibi zarar veren çocuk yetiştirme davranışlarının uyumsuz şemalar ile bağlantılı olduğunu göstermiştir. Kişilik özelliklerinden “duygusal denge” pek çok uyumsuz şema ile pozitif ilişki göstermiştir. Hem “duygusal denge” hem de “ebeveynlerin zarar veren çocuk yetiştirme davranışları”, Duygusal Yoksunluk, Terk Edilme ve Tutarsızlık, Kuşkuculuk ve Kötüye Kullanma, Sosyal İzolasyon, Haklılık/ Büyüklenmecilik, Yetersiz Özdenetim ve Duyguları Bastırma şemalarını anlamlı derecede yordamışlar ve birlikte varyansın %35.7’sini açıklamışlardır. Bir başka regresyon denkleminde sadece “Duygusal Denge”, Kusurluluk/ Utanma, Başarısızlık, Bağımlılık/ Yetersizlik, Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık, Yapışıklık ve Gelişmemiş Benlik, Boyun Eğicilik, Kendini Feda Etme ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemalarının yordayıcısı olmuştur. Regresyon analizleri Sosyal İzolasyon, Kuşkuculuk ve Kötüye Kullanma, Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik ve Başarısızlık şemalarının depresyon belirtilerini; Duyguları Bastırma, Terk Edilme ve Tutarsızlık ve Sosyal İzolasyon şemalarının kaygı belirtilerini; Bağımlılık/ Yetersizlik, Sosyal İzolasyon, Kendini Feda Etme (negatif), Haklılık/

Büyüklenmecilik, Yapışıklık ve Gelişmemiş Benlik (negatif) ve Başarısızlık şemalarının yıkıcı davranışları; Sosyal İzolasyon ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemalarının yeme problemlerini ve Başarısızlık Şemasının madde kullanımını anlamlı derecede yordadığını ortaya koymuştur. Genel olarak değerlendirildiklerinde sonuçlar Young’ın teorisi ile aynı doğrultuda yer almıştır. Bir başka çalışmada, van Vlierberghe ve Braet (2007), obezite tanısı almış ergenleri anlamak için açısından Şema Teorisinin kapsamlı bir teori olup olmadığını araştırmışlardır. Araştırmada, 12-18 yaş aralığında yer alan, obezite tedavisi için yönlendirilmiş 91 ergen ile kontrol grubunu oluşturan ve normal kiloda yer alan 91 ergen yer almıştır. Katılımcılar, Young Şema Ölçeği’nin kısa formunu ve Gençler için Kendini Değerlendirme Ölçeği’ni (Youth Self Report), ebeveynler de Çocuk Davranışları Kontrol Listesi’ni (Child Behavior Check List, CBCL) doldurmuşlardır. Obez ergenlerin ebeveynlerinin %50’si çocuklarında klinik açıdan anlamlı seviyede “içselleştirme” ve “dışsallaştırma” problemleri olduğunu belirtmişlerdir. Obez ergenlerin %46’sı kendilerinde anlamlı derecede “içselleştirme” problemi olduğunu, %27’si ise “dışsallaştırma” problem olduğunu belirtmiştir. Sonuçta demografik bilgilerin etkisi sabit tutulduğunda bile obez çocuklar, hem öz-bildirimlerinde hem de ebeveyn raporlarında anlamlı derecede yüksek “psikolojik belirti” puanları ortaya koymuşlardır. Ayrıca sonuçlar, obez ergenler ile normal grubun uyum bozucu şemalar açısından farklılık gösterdiğini; özellikle Duygusal Yoksunluk, Sosyal İzolasyon, Kusurluluk/ Utanma, Başarısızlık, Bağımlılık/ Yetersizlik ve Boyun Eğicilik şemalarında obez ergenlerin normal gruba göre daha yüksek puanlar aldığını göstermiştir. “İçselleştirme” davranışlarının en çok Sosyal İzolasyon ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemaları ile dışsallaştırma problemlerinin ise Haklılık/ Büyüklenmecilik ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemaları ile ilişkili olduğu ortaya konmuştur. Şema modelinin “içselleştirme” problemindeki varyansın %45’ini; “dışsallaştırma” problemindeki varyansın ise %19’unu açıklama gücü olduğu ortaya konmuştur.

van Vlierberghe ve Braet ise (2007), aşırı kilo problemi olan 12-18 yaş aralığındaki gençlerde uyumsuz şemaların yeme bozukluğu ve depresyon ile olan ilişkilerini araştırmışlardır. Çalışmanın örneklemini aşırı kilo problemi yaşayan ve yeme davranışı üzerinde kontrolünü kaybetmiş olan 32 genç ile yeme davranışı üzerinden kontrolünü

kaybetmemiş aşırı kilolu 32 genç olmak üzere toplam 64 kişi oluşturmuştur. Yeme davranışı üzerinde kontrolünü kaybetme davranışı literatürde daha yüksek kilo, düşük özgüven, yüksek kaygı ve depresyon değerleri ile ilişkili çıkmıştır. Buna bağlı olarak van Vlierberghe ve Braet (2007) kontrolünü kaybetmiş aşırı kilolu ergenlerin daha ciddi uyumsuz şemalar ortaya koyacaklarını ileri sürmüşlerdir. Çalışmada gruplar yaş, cinsiyet ve kilo seviyeleri açısından eşitlenmiştir. Katılımcılar Young Şema Ölçeği Kısa Formu’nu ve Çocuk Depresyon Ölçeği’ni tamamlamışlar ayrıca çocukların yeme davranışları açısından profillerinin çıkarılmasını sağlayan yapılandırılmış formattaki “Yeme Bozukluğunun Araştırılması-Çocuk Versiyonu” (The Eating Disorder Examination-Child) görüşmesine katılmışlardır. Bu görüşme kişilerin yeme bozukluğu davranışları profilini “kendini tutma”, “yeme ile ilişki”, “form kaygısı” ve “kilo kaygısı” olmak üzere 4 ana alt alanda toplamaktadır. ANOVA sonuçları yeme davranışı üzerinde kontrolünü kaybeden grubun, kontrolünü kaybetmeyen gruba göre anlamlı derecede daha ciddi uyumsuz şemalar ortaya koyduğunu göstermiştir. Fark, Terk Edilme ve Tutarsızlık, Sosyal İzolasyon, Başarısızlık, Boyun Eğicilik ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemalarında ortaya çıkmıştır. Sonuçlar ayrıca uyumsuz şemaların yeme bozukluğu belirtilerinin alt alanları ve depresyon ile anlamlı derecede ilişkili olduğunu göstermiştir. Bu etkilerin çoğunluğunun, depresyonun etkisinin kontrol edildiği analizlerde de anlamlı olduğu ortaya konmuştur.

Lumley ve Harkness ise (2007), enlemesine araştırmalarında çocukluk çağında meydana gelen “duygusal açıdan kötü muamele görme”, “fiziksel açıdan kötüye kullanılma” ve “cinsel açıdan kötüye kullanılma” gibi olumsuzlukların, “değersizlik/kayıp” ve “tehlike” gibi belirli şema konuları ve “anhedoni”, “kaygı” gibi semptom profilleri ile arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. 13-19 yaş aralığından 76 genç çalışmaya katılmış, katılımcılardan yarı yapılandırılmış Çocukluk Dönemi Bakım ve Kötüye Kullanma Deneyimi görüşmelerinde geriye dönük olarak çocukluk çağı “duygusal kötü muamele” ve “fiziksel veya cinsel taciz” ile ilgili olarak bilgi edinilmiştir. Katılımcılar anhedoni ve kaygı belirtilerini değerlendirmek üzere Duygu Durum ve Kaygı Semptomları Envanteri’ni (Mood and Anxiety Symptom Questionnaire), Erken Dönem Uyumsuz Şemaları’nı değerlendirmek üzere Young Şema Ölçeği Kısa Formu’nu ve depresyon belirtilerini değerlendirmek üzere Beck Depresyon Ölçeği-II’yi tamamlamışlardır. Yaş ve cinsiyetin etkisi kontrole edilerek kısmi korelasyon analizi uygulanmış, sonuçlar

duygusal olarak kötü muamele görmenin, Duygusal Yoksunluk, Bağımlılık/ Yetersizlik, Sosyal İzolasyon, Başarısızlık, Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık, Boyun Eğicilik ve Kendini Feda Etme şemaları ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. “Cinsel olarak kötüye kullanılma” deneyimi Bağımlılık/ Yetersizlik, Başarısızlık ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemaları ile pozitif açıdan anlamlı derecede ilişkili bulunmuştur. Daha sonra hiyerarşik doğrusal regresyon analizleri uygulamıştır. “Fiziksel olarak kötüye kullanma” ile ilişkili olan şemalardan Başarısızlık ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemalarının kaygı alt ölçeği ile anlamlı derecede ilişkili ve Bağımlılık/ Yetersizlik, Başarısızlık ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemalarının ise depresyon ile ilgili maddelerle anlamlı derecede ilişkili olduğu bulunmuştur. Kaygı maddeleri ve fiziksel kötüye kullanım arasındaki ilişkiyi araştıran bütün modelde Başarısızlık ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemaları anlamlı bulunurken, Yatkınlık Şeması regresyon analizinde anlamlı bir aracı olarak ortaya çıkmıştır. Depresyon maddeleri ile fiziksel kötüye kullanım ilişkisini araştıran tüm modelde Duygusal Yoksunluk, Başarısızlık ve Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık şemaları anlamlı bulunmuş ve regresyon analizinde Duygusal Yoksunluk şemasının bu ilişki içerisinde anlamlı bir aracı olduğu ortaya konmuştur. Başka bir çalışmada, van Vlierberghe, Braet, Bosmans, Rosseel ve Bögels (2010), Young’ın Şema Teorisi’nin ergen örnekleminde yararlılığını değerlendirmişlerdir. Çalışmalarının ilk örneklemi ile Young Şema Ölçeği’nin gençlerdeki faktör geçerliğini ve ikinci örneklemi ile de gençlerde şemaların psikopatoloji ile olan ilişkisini araştırmışlardır. Birinci çalışmanın örneklemini, 12-18 yaş aralığından 636 normal öğrenci oluşturmuştur. Çalışmada, Young Şema Ölçeği Kısa Formu’ndaki maddelerin, hem klinik hem de normal örneklemde iyi psikometrik sonuçlar veren yetişkin ölçeğinin Hollandaca uzun formundaki karşılıklarının alınması ile oluşturulan form kullanılmıştır. Ölçekteki maddeler gençler tarafından anlaşılabilir olmaları açısından revize edilmiştir. Doğrulayıcı Faktör Analizi sonucunda Young’ın öne sürdüğü 15 faktörlü yapının veriler ile gösterdiği uyum kabul edilir seviyede yer almıştır. Sadece karşılaştırmalı uyum indeksi (CFI) ve Tucker-Lewis indeksi (TLI) .90’lık eşiğin hemen altında yer almıştır. Şema alt ölçeklerinin iç tutarlılık katsayıları .71 ile .83 arasında değişiklik göstermiş ve kabul edilebilir seviye ile yüksek seviye arasında yer almıştır. Sadece Yapışıklık ve

Gelişmemiş Benlik Şemasının iç tutarlılık katsayısı .64 değeri ile düşük seviyede yer almıştır. Şemalar arasındaki korelasyonlar .18 ile .62 arasında değişmiştir.

Çalışmada, ikinci sıra faktör yapısını ortaya koymak üzere ikinci sıra Doğrulayıcı Faktör Analizi ile Young’ın beş faktörlü modeli, Calvete (2005) ve Muris’in (2006) öne sürdükleri 3 faktörlü modeller ve Hoffart’ın ileri sürdüğü dört faktörlü model test edilmiştir. Doğrulayıcı Faktör Analizinde test edilen tüm modeller için iyi uyum ortaya koymuştur. CFI ve TLI değerleri .90’lık eşiğin hemen altında yer almıştır. Analizde test edilen modellerden birinin diğerinden daha iyi olmadığını ortaya konmuş bu nedenle teori göz önünde bulundurularak Young’ın ileri sürdüğü 5 faktörlü yapı değerlendirilmiştir. Bu ikinci sıra 5 faktörlü yapının iç tutarlılık katsayıları .77 ile .92 arasında yer almış, en düşük değer Başkalarına Yönelimlilik alanında, en yüksek değer .92 ise Kopukluk ve Reddedilmişlik alanında elde edilmiştir.

İkinci çalışmada 12-18 yaş aralığından sevk edilmiş 104 genç ile 112 öğrenci yer almıştır. Katılımcılar, Çocuklar İçin Davranış Değerlendirme Ölçeği’ni (CBCL) ve Gençler için Kendini Değerlendirme Ölçeği’ni (Youth Self Report, YSR) tamamlamışlardır. Ayrıca DSM-IV’ün çocuk versiyonuna göre hazırlanmış olan Yapılandırılmış Klinik Görüşme Tekniği kullanılmıştır. CBCL ve YSR’den, “içselleştirme” ve “dışsallaştırma” problemi, “duygulanım bozukluğu” belirtileri, “kaygı bozukluğu” belirtileri, “karşıt gelme bozukluğu” ve “davranım bozukluğu” ile ilişkili veri elde edilmiştir. Sonuçlar sevk edilmiş gençlerin psikolojik problem alt alanlarının hepsinden normal grupta yer alan gençlere göre daha yüksek puanlar aldığını göstermiştir. Ayrıca, tüm şemalar “içselleştirme” ve “dışsallaştırma” problem davranışı ile anlamlı seviyede ilişkili bulunmuştur. Şemaların neredeyse tümü kaygı, depresyon, karşıt gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile anlamlı derecede ilişkili çıkmıştır. Sadece Kendini Feda Etme ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemaları karşıt gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu ile ilişkili çıkmamıştır. Klinik olarak yönlendirilmiş grup normal gruptan Duygusal Yoksunluk, Terk Edilme ve Tutarsızlık, Kuşkuculuk, Sosyal İzolasyon, Kusurluluk/ Utanma, Başarısızlık, Hastalık ve Tehditlere Karşı Dayanıksızlık, Yapışıklık ve Gelişmemiş Benlik, Boyun Eğicilik ve Kendini Feda Etme olmak üzere 15 şemanın 10’unda anlamlı derecede yüksek puanlar almıştır. Bağımlılık/ Yetersizlik, Haklılık/ Büyüklenmecilik, Yetersiz Özdenetim,

Duyguları Bastırma ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik alanlarında gruplar arasında farklılık görülmemiştir.

Normal grupta Bağımlılık/ Yetersizlik, Yapışıklık ve Gelişmemiş Benlik ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemaları dışında, yönlendirilmiş grupta ise Haklılık/ Büyüklenmecilik Şeması dışında tüm iç tutarlılık kat sayıları, .70’in üzerinde yer almıştır. Regresyon analizleri, uyumsuz şemaların hepsinin birlikte içselleştirme davranışındaki varyansın %29.8’ini, dışsallaştırma davranışındaki varyansın %21.3’ünü açıklama gücü olduğunu göstermiştir. Kısmi regresyon analizi, dışsallaştırma davranışının etkisi dışarıda bırakıldığında Zedelenmiş Sınırlar alanını oluşturan şemalar hariç tüm şemaların, içselleştirme belirtileri ile ilişkili olduğunu, içselleştirme davranışının etkisi dışarıda bırakıldığında ise sadece Zedelenmiş Sınırlar alanı oluşturan şemaların dışsallaştırma problemi ile ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Sonuçlar, Duygusal Yoksunluk ve Başarısızlık şemalarının depresif belirtileri yordadığını göstermiştir. Dayanıksızlık ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemaları kaygı belirtilerinin pozitif yönde yordayıcıları olurken Duygusal Yoksunluk ve Yetersiz Özdenetim şemaları kaygının negatif yönlü yordayıcıları olmuştur. Kusurluluk/ Utanma Şeması, karşıt gelme bozukluğu ile pozitif yönde, Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik Şeması ise negatif yönde ilişkili bulunmuştur. Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik ve Haklılık/ Büyüklenmecilik Şeması davranım bozukluğunun pozitif yordayıcısı olmuştur.

Lojistik regresyon analizi ise Terk Edilme ve Tutarsızlık ve Bağımlılık/ Yetersizlik şemalarının depresif belirtilerin pozitif yordayıcıları olduğunu göstermiştir. İkinci regresyon analizi, Terk Edilme ve Tutarsızlık, Başarısızlık, Bağımlılık/ Yetersizlik, Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik ve Haklılık/ Büyüklenmecilik şemalarının kaygı bozukluğunun pozitif yordayıcıları olduğunu göstermiştir. Sosyal İzolasyon şeması karşıt gelme bozukluğunun pozitif yordayıcısı olurken, Başarısızlık ve Haklılık/ Büyüklenmecilik şemaları davranım bozukluğunun pozitif yordayıcıları olmuştur. Lawrence, Allen ve Chanen ise (2011), sınır durum kişilik bozukluğunun ilk aşamalarında hangi şemaların var olduğunu ve henüz bu aşamada sınır durum kişilik bozukluğu tanı kriterlerinin belirli şemalar ile ilişkili olup olmadığını araştırmışlardır. Çalışmaya 15-24 yaş aralığından 30 sınır durum kişilik bozukluğu hastası ve normal

gruptan 28 kişi katılmıştır. Katılımcıların uyumsuz şemaları 75 maddelik Young Şema Ölçeği-Kısa Formu ile değerlendirilmiştir. Sonuçlar Yapışıklık, Kendini Feda Etme, Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik ve Haklılık/ Büyüklenmecilik şemaları hariç tüm şemalarda, sınır durum bozukluğu hastaları normal gruba kıyasla daha yüksek değerler elde etmiştir. Sınır durum bozukluğu hastalarının en yüksek değerleri Terk edilme ve Tutarsızlık ve Kuşkuculuk ve Kötüye Kullanılma şemalarında görülmüştür. Özellikle Kopukluk ve Reddedilmişlik alanındaki şemalar çoğu sınır durum bozukluğu hastalarında en çok görülen şemalardan olmuştur.

Pearson Momentler Çarpımı Katsayısına göre sınır durum kişilik bozukluğu tanı kriterlerinden “yoğun ve uygunsuz öfke”, Şeması ile negatif yönde ilişkili bulunmuş, “gerçek veya hayali bir terk edilmeden kaçınmak için yoğun çaba gösterme” kriteri ise Terk Edilme ve Tutarsızlık şeması ile orta seviyede ilişkili bulunmuştur. Ayrıca “stresle ilişkili paranoid düşünce ve disosiyatif bozukluklar” kriteri Duygusal Yoksunluk, Duyguları Bastırma ve Yüksek Standartlar ve Aşırı Eleştiricilik şemaları ile orta seviyede ilişkili bulunmuştur. Bu sonuçlar uyumuz şemaların bu grupta sınır durum kişilik bozukluğunun güçlü yordayıcıları olmadığını göstermiştir.

Roelofs, Lee, Rujiten ve Lobbetael ise (2011), Erken Dönem Uyumsuz Şemalar’ın, ergenlerin ebeveynleri ve arkadaşları ile olan bağlanma düzeyleri ve depresyon belirtileri ile ilişkisini ve şemaların veya şema alanlarının normal örneklemde bağlanma durumu ile depresif belirtiler arasındaki ilişkide aracı rolü olup olmadığını araştırmışlardır. Çalışmaya 12-18 yaş aralığında yer alan klinik olmayan gruptan 222 kişi katılmıştır. Uyumsuz şemaları değerlendirmek üzere Young Şema Ölçeği’nin 75