• Sonuç bulunamadı

Çocuk Eğitimi, Aile Terbiyesi ve Anne-Baba Sorumluluğu

1.3. Tanzimat Dönemi Romancılarının Eğitime Ait Düşünceleri

1.3.1. Namık Kemal

1.3.1.1. Çocuk Eğitimi, Aile Terbiyesi ve Anne-Baba Sorumluluğu

Namık Kemal, bir bireyin eğitiminin ailede başladığına ve anne-babanın çocuklukta aldığı eğitimin yetiştireceği çocukları etkilediğine inanır. Bu konudaki fikirlerini Aile15 adlı yazısında açıkça ifade eder. Bireylerin çocukluk döneminde kötü bir eğitimden geçtikleri takdirde ilerde kuracakları aile hayatını da olumsuz etkilemesini kaçınılmaz görür. Ayrıca Namık Kemal, anne babanın çocuk eğitimindeki rolünün ne kadar önemli olduğunu örneklerle izah ederek konunun hassasiyetini ortaya çıkarır. Baba olan bireylerin çocukluğunda bir kedi beslerken evlenince onun yerine bir-iki çocuk yetiştirdiği ve bunu yaparken kendi istek ve arzularını onlar üzerinden yaşamaya çalışması örneğiyle otoriter baba profilinin eleştirisini yapar. Tanzimat romanlarında da karşılaştığımız evladı üzerinde söz sahibi olan baba modelinin tutumu Aile adlı yazıda “evvelleri kendisine yaptığı gibi, şimdi de terbiye namiyle kendinin ne kadar hevesatı var ise çocuklarının fikir ve vicdanına intiba ettirmiye çalışıyor” (Özön, 1938:199) şeklinde açıklanır. Annelerin de aynı tavrı kız çocuklarının eğitiminde takındıklarını söyler. Baba örneğinde olduğu gibi bu durumu da örneklendirerek açıklamaya çalışan Namık Kemal, annelerin çocukluğunda oynadıkları bebeklerin yerine evlenince kendi kızlarını istedikleri gibi terbiye edip, evlendirdiklerini düşünür. Fakat Namık Kemal anne-babanın bu davranışlarının yanlışlığını “Ey bineva peder!” ve “Ey bahtsız valide!” söylemiyle aile bireylerine ayrı ayrı seslenerek anlatır. Namık Kemal’e göre böyle anne babaların çocukları ileride hayat mücadelesini bilmeden ailenin servetiyle birlikte kendi hayatlarını da heba edecek şekilde yetişmiş olur. Ayrıca Kemal, aile fertlerinin çocuk eğitimindeki bu yanlış tutumlarının aile bağları güçlü olmayan ve kişilik kazanamayan

bireyler yetişmesine neden olduğunu açıklarken yabancı ülkelerdeki çocuk eğitiminin bunlardan farklı olduğuna da dikkat çeker. Oradaki babalar “sini tahsil hitama erişipte zihni sükûnet ve inhisara mecbur olduğu zaman tariki terakkide kendine rehber bulmak için büyütür. İstikbalini bilir; halefinin her suretle kemaline çalışır.” (Özön, 1938:202) Anneler ise evlâdı için hayatını feda ederken “evlâdını insan etmek için kendi bin türlü mücahedat ile melek haslâtında bulunmıya çalışır.” (Özön, 1938:202) Bu açıdan bakıldığında Batı’daki ebeveynler gibi çocuğunun yetişmesinde sorumluluklarının bilincinde olan anne babaların çocukları da aile kavramının değerini anlayan, kişilik sahibi, iftihar edilecek bir birey olurlar. Namık Kemal ancak böyle bir düşünceye sahip olan ailelerin bahtiyar olabileceğini söyler.

İyi eğitim görmüş bir ailede yetişen çocukların sağlıklı aileler kuracağı ve vatanına hayırlı nesillerin böyle ailelerde yetişeceğine inanan Namık Kemal için aynı zamanda bu durum toplumun medeni olduğunun da işaretidir. Ona göre güçlü aile bağları ve eğitimli çocuklarla gelişen bir toplum oluşturmak için çabalamak bir vatan borcu gibidir. Bu sebeple çocukların eğitiminde ve terbiyesinde anne- baba, istikbali düşünerek sağlam karakterli çocuklar yetiştirmelidir. Bunun aksi olursa kötülük, kavga, sıkıntı hiç eksik olmaz ve saadet, bahtiyarlık hanelerden başlamak üzere yok olur. Bu da bir toplumun içten içe çöküşünü hazırlar. Namık Kemal, bütün bunları yaşamamak için Aile yazısının sonunda okurunu “İntibah, intibah…” diyerek uyanışa çağırır. “İntibah, intibah ki içinde bulunduğumuz sefineyi ardı arkası kesilmez intizamsız hareketlerle biz mehlikei iğtiraka düşüyoruz, sonra ruzigâra kabahat buluyoruz.” (Özön, 1938:205) diyerek okurunu özeleştiriye davet eder.

Hayatta, edebiyatta, eğitimde kısacası insana dair olan her şeyde ahlaki gelişime fayda sağlayan bir amaç olması gerektiğini savunan Namık Kemal, ahlak eğitiminin de önemine ve gereğine değinir. Bizde Ahlakın Hâli16 başlıklı yazısında tarihimize bir

dönüş yapan Namık Kemal, içinde bulunduğu durumun kıyaslamasını yaparak ahlaken yaşanan çöküşe ve değişime hayıflanmaktadır. “Mizacımız niçin bu kadar değişmiş, tabiatımız neden bu kadar tebeddül etmiş?” (Özön, 1938:488) diye bir iç hesaplaşmayla bunların cevabını maddeler hâlinde verir. Toplumda ahlaken yaşanan bu olumsuz

16 Namık Kemal’in İbret gazetesinde 1289 yılında yayımlanan yazısı. İbret, No: 124, 27 Muharrem

değişimin önünü kesmenin tek çaresinin “maarif” olduğunu söyleyerek maarifin bir toplum için olan önemini “âb-ı hayat” benzetmesiyle açıklar: “Mamafih maarif bir kavim için aynıyla âb-ı hayattır. Dünyada bir derd yoktur ki onun tesiriyle mahvolmasın.” (Özön, 1938:489) Maarifin bütün dertlerin çözümündeki gücünü bilen ve buna inanan Namık Kemal, ailelerin çocuk eğitimindeki eksikliklerini, yanlış davranışlarını yine eleştirir. Kötü ahlakın en büyük kaynağını anne babaların çocuklarını düzgün terbiye edememesine bağlar. Anne babanın çocuk terbiyesinde yaptıkları iki önemli hatayı da açıklamadan geçmez. Bu hatalardan ilki şiddet diğeri ise fazla müsamahadır. Aileler şiddete başvurarak sindirilmiş, pasif çocukların yetişmesine veyahut çocukların her isteğini yerine getirip şımarık büyümelerine neden olmaktadır. Her iki durum da çocuğun ahlaki gelişimi açısından sakıncalıdır. Bu nedenle anne babalara çocukların ahlaki gelişiminde de hayati sorumluluklar düşmektedir. Namık Kemal, evlenip yuva kuran eşlerin anne baba olarak en önemli görevlerinin vatanına, milletine faydalı, hayırlı evlatlar yetiştirmek, onları vatan için terbiye ve tahsil ettirmek olduğunu sıklıkla hatırlatır. Anne ve babaların terbiye edemedikleri çocuklar asırlar boyu kendilerini yetiştirmek için çalışsalar da hep bir yönden eksik kalacaklardır.