• Sonuç bulunamadı

Çocuğun Duygusal ve Sosyal Gelişimi

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Çocuk ve Oyun

2.1.2. Çocuğun Gelişimi

2.1.2.3. Çocuğun Duygusal ve Sosyal Gelişimi

İnsan doğası gereği ve içinde bulunduğu koşullardan dolayı hem kültürel hem de sosyal bir varlıktır. Bundan dolayı yaşadığı toplumun hem kültürünü etkiler hem de kendisi bu kültürden etkilenir. Birey içsel dünyası ile çevresi arasında bir uyum yakalamak için çabalar. Bireyin tüm çabası çevresine uyum sağlama içinde geçer. Bu uyum çabası doğumdan başlayarak bir gelişim göstermektedir (Yavuzer, 2000, s. 49).

Sosyal gelişim, bireyin sosyal uyarıcılara ve grup yaşantısına, toplumdaki yaptırımlara karşı duyarlı olabilmesi, içinde bulunduğu grupla ya da yaşadığı kültürdeki diğer bireylerle geçinebilmesi onlardan biri gibi davranabilmesidir (MEGEP, 2009, s. 17). Toplum içerisinde kendisine yer bulamayan birey yalnızlaşır ve toplumdan soyutlanır. Bunu engellemek için çocukluktan itibaren kazanılması gereken sosyal olgu ve davranışları bireylere vermek gerekir. Duyular anne karnındayken gelişmeye başlar. Bebek daha doğmadan sesleri işitir ve doğduğunda da anne, babasının seslerini tanır. Duyular bu kadar erken gelişmeye başladığına göre duyusal alanın gelişmesi için gerekli olan eğitimde erken yaşlardan itibaren verilmeye başlanmalıdır.

Çocuklarda ki duyusal ve sosyal gelişim bilişsel gelişimi doğrudan ve dolaylı şekillerde etkileyebilmektedir. Temel güven duygusu çocuklukta kazanılması gereken en önemli duygulardan biridir. Bunun gibi birçok duyusal davranış çocuklukta kazanılır. Kazanılmayan her duyusal davranış çocukta kalıcı hasarlar bırakır. Güven duygusunu kazanamamış bir çocuk akademik olarak da başarı sağlayamayacaktır ya da empati

duygusu gelişmemiş bir çocuk sosyal ortamlarda zorluklar yaşayacak, arkadaşlık kuramayacaktır.

Oyun, çocuğun hayatında vazgeçilemez bir eğlenme ve öğrenme aracıdır. Hal böyleyken çocuğun oyuna ilgisi ve merakı her zaman fazladır. Çocuk, oyun ortamında hem eğlenir, hem öğrenir hem de sosyalleşir. Kendini geliştirme ve ifade etme imkânı bulur. “Çocuk oyunda öfke, kızgınlık, kıskançlık, korku, şiddet, elem, sevinç, acı, kaygı, iğrenme, düşmanlık birçok duyguyu deneyimler” (Ağyar, 2016, s. 122). Bundan dolayı çocuğun eğitim ve öğretiminde de oyun yer almalıdır. Çocuk oynarken özgürdür, aktiftir. Özgür olan çocuk öğrenmeye ve akranları ile kaynaşmaya açıktır. Oyun ortamında deneyimlediği her duygu gerçek ve kalıcıdır.

Çocuk, oyun içerisinde sosyal hayat ile karşı karşıyadır. Çocuklar oyun oynarken sosyal ortamlarla karşılaşmakta ve bu ortamlarda iş birliği yapmayı, yardımlaşmayı, paylaşmayı ve sosyal sorunları uygun yollarla çözmeyi öğrenmektedirler (Çelik ve Şahin, 2013, s. 471). Birçok duyguyu oyunla birlikte yaşayan çocuk, oyun alanında yaşadığı tecrübeleri gerçek hayata taşır. Gerçek hayata taşıdığı bu duygularla birlikte sosyal bir birey haline gelir.

2.1.2.4. Çocuğun Ahlaki Gelişimi

Ahlak gelişimi bireyin, evrensel ve ulusal değerleri harmanlayarak kendisine göre değer yargıları oluşturma sürecidir. “Ahlak gelişimi toplumun tüm değerlerine kayıtsız şartsız edilgin bir uyma değil, topluma etkin bir uyum sağlamak için değerler sistemi oluşturma sürecidir” (Senemoğlu, 2009, s. 62). Bu süreç içerisinde birey hem toplumdan etkilenir hem de oluşturduğu ahlak ile toplumu etkiler. “Ahlak, bireyin doğru ile yanlışı ayırt edebilmesini sağlayan ilkeler ve değerler bütünüdür” (Can, 2015, s. 141). Toplumca onaylanan, kabul gören davranışlar iyi olarak algılanıp takdir edilirken onaylanmayan davranışları sergilemek toplum tarafından dışlanmaya neden olur.

Piaget, çocukların ahlak gelişimi konusunda çalışan ilk araştırmacıdır. J.Piaget; ahlak gelişiminin, bilişsel gelişime paralel olarak geliştiğini ve belli bir sıra izleyen dönemler içinde ortaya çıktığını söylemektedir. (MEGEP, 2009, s. 19). Güngör, çocukların zekâsını bir çeşit filtreye benzetmektedir. Bu filtre zaman zaman yaşantıların süzülerek bireyin kendine göre yorumlamasını sağlar. İnsan zekâsı veya zihni, hayatın her aşamasında aynı

olamaz, zekânın da gelişme aşamaları vardır. Sekiz yaşında birinin zekâsıyla yirmi sekiz yaşındaki birinin zekâsı aynı değildir; bunlarda zekânın çalışmasıyla elde edilen bilgi ve görgü de aynı olamaz (Güngör, 1995, s. 48).

Piaget’ ye göre dört yaşından sekiz yaşına kadar olan çocuklar, insan davranışlarını bu davranışların objektif sonuçlarına bakarak değerlendiriyorlar. İyi niyetle yapılan bir davranışın doğurduğu maddi zarar kötü niyetle yapılan bir davranışın doğurduğu zarardan daha büyükse, çocuğa göre birinci davranış ikinciden daha kötüdür. Çocuk ahlaki davranışı insanların niyetlerine göre değerlendirmeyi daha sonra öğrenir, çünkü sekiz yaşına kadar onun zihin seviyesi yetişkinler gibi hüküm vermeye müsait değildir. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu büyüklerin kendisine karşı takındığı tavırlardan çıkarır (Güngör, 1995, s. 29). On-on iki yaş, soyut düşünmenin gelişmeye başladığı dönemdir. Piaget’in tanımladığı özerk ahlak döneminin başladığı devam ettiği dönemdir. Ahlak üzerinde düşünmesini, değerlendirmesini ve hüküm vermesini sağlayacak ortam hazırlanmalı, değerlerini yaşamasına fırsat verilmelidir (Aydın, 2009, s. 83).

Ahlak gelişiminde Piaget’den sonra esas çalışmaları yapan Kohlberg olmuştur. Kohlberg Piaget’nin çalışmalarını düzenleyip genişletmiştir. Kohlberg ahlaki dönemleri üçe ayırmıştır. Bu dönemler: Gelenek öncesi dönem, geleneksel dönem ve gelenek sonrası dönemdir. Gelenek öncesi dönem de birey; ya cezadan kaçtığı için toplum kurallarını benimser ya da sadece kendi istediklerini elde etmek için toplum kurallarına uyar. Kohlberg’e göre ahlak gelişimini tamamlayamayan bireyler yaşları kaç olursa olsun bu döneme takılıp kalabilirler. Geleneksel dönem de birey; toplum kurallarına bir gruba ait olmak için ya da toplum tarafından iyi biri olarak görünmek için uyar. Bu dönemde birey genel olarak toplum tarafından kabul görülmeyi önemser. Gelenek sonrası dönemde ise birey; kurallara, yasalara sıkı sıkıya bağlıdır. Toplum düzenini fazlasıyla önemser ve bunun için elinden geleni yapar. Bu dönemde diğer bir aşamada evrensel ahlak anlayışıdır. Bu anlayışta birey, bir yandan yasa ve kuralları önemserken kendi ahlak anlayışını oluşturup buna göre yaşamını şekillendirir. Birey gerekirse bazen kendi ahlak anlayışı üzerine var olan kuralları dahi çiğneyebilir. Kohlberg ahlaki gelişim aşamalarını bu şekilde düzenlemiştir. Her hangi bir yaş aralığı ile sınırlandırmadığı dönemleri daha çok kişilerin kurallar karşısındaki tutumlarına göre değerlendirmiştir.

Ahlaki gelişim diğer gelişim türleri ile iç içedir. Sosyal bir birey olamamış çocuğun toplum içerisindeki kuralları benimsemesi, bu kurallara uyum sağlaması oldukça zordur. Yine

bilişsel gelişiminde akranlarına göre geride kalmış bir çocuğunda kendine özgü bir ahlaki tutum geliştirmesi, kendi değer yargılarını oluşturması oldukça güç olacaktır. Bireyin ahlak gelişimi belirli aşamalar izler. Bu aşamalar bireyin bilişsel gelişiminden bağımsız değil ona paraleldir (Senemoğlu, 2009, s. 62). Çocuğun ahlak gelişimi en az diğer gelişim alanları kadar önemlidir. Çocuğun bir birey olarak toplumda var olabilmesi, değer görmesi ancak ahlaki olarak sağlıklı gelişmesi ile mümkündür. Bunun için aile de başlayan ilk eğitimde ve sonrasında ki okul eğitiminde ahlaki gelişim üzerinde durulmalıdır. Ahlaki değerlerden yoksun bir toplum hızlı bir çöküş sürecine girmiş demektir. Toplumları ayakta tutabilmek ve sağlam nesiller var edebilmek için ahlaki değerler her daim ön planda tutulmalıdır. Çocukta ahlaki gelişimin kendiliğinden veya yaşadığı toplumdan bağımsız olarak oluşması beklenemez. “Çocuk, saygı duyulması gereken ahlaki kuralları büyük oranda yetişkinlerden, bir başka deyişle doğup büyüdüğü toplumdan hazır olarak alır” (Akandere, Baştuğ ve Güler, 2009, s. 61). Her çocuk, yaşadığı toplumdan belli başlı kurallar öğrenir. Öğrendiği her kural çocuğun ahlak gelişimine katkı sağlar. “Davranışlar doğrudan ya da dolaylı biçimde değerler tarafından yönlendirilmektedir” (Çengelci, Hanci ve Karaduman, 2013, s. 34). Sosyal hayatta deneyimlediği her değer çocuğun kendi ahlaki değerlerini oluşturur. Çocuğun, toplumdan sentezleyerek oluşturduğu ahlaki değerler davranışları ile ortaya çıkar.