• Sonuç bulunamadı

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem A (ÇÇNA)

3. NEOLĠTĠK DÖNEM

3.1. Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem A (ÇÇNA)

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem‟in erken evresidir. ÇÇNA evresinde toplumsal örgütlenme hızlı bir geliĢim göstermiĢtir. Neolitik Dönem her evresinde kendi aĢamalarını geliĢtirerek devam etmiĢtir. Toplumsal örgütlenmenin hızlıca geliĢmesinin yanı sıra mağara gibi sığınaklarda terk edilmiĢ yerleĢik düzene geçiĢe örnek oluĢturabilecek yuvarlak planlı evlerde yaĢanılmıĢtır. Tüm bu geliĢmeler yaĢanırken fakat yine de tam olarak avcılık – toplayıcılık bırakılmamıĢtır ve üretime tam geçiĢ sağlanmamıĢtır (Sevin 2003: 46).

Çanak Çömleksiz A evresi yaklaĢık olarak MÖ 10250 – 8700 yıllarına tarihlendirilmektedir (Aurenche 2007: 421).

BaĢlangıçta ÇÇNA evresi Natufian kültürünün bir devamı olarak düĢünülmekteydi. ÇÇNA evresi Jericho yerleĢmesi baĢta olmak üzere tüm Ürdün Vadisi‟nde var olduğu baĢlangıçta düĢünülmekteydi. Lakin yapılan kazı çalıĢmalarından sonra bu görüĢ tamamen çürütülmüĢtür. Çünkü ÇÇNA kültürü bilinenin aksine geniĢ bir coğrafya bölgesine yayılmıĢtır (Aytek 2008: 28). Natufian kültürü ile ÇÇNA evresini ayıran belirgin özellik bulunmaktaydı. Örneğin; ÇÇNA evresinde yer alan yerleĢimlerin yaĢam biçimleri, sanat anlayıĢları ve toplumsal örgütlenme düĢünce anlayıĢıyla kesinlikle Natufian kültürüyle açıklanamayacak kadar geliĢkin bir düzey sergilemektedir. Zaten iki kültürün geçiĢ evresi ya da iki kültür arasındaki kesin bağlantıyı gösterecek herhangi bir delil yoktur (Özdoğan 2007b: 446).

Natufian kültürüne göre ÇÇNA evresinde yerleĢimler daha büyük boyutlu bir Ģekilde olmuĢtur. Daha büyük yerleĢmeler olan bu evrenin yapılarının mimarisi kendine has özellikler taĢımaktaydı. ÇÇNA mimarisindeki yapıların genel özellikleri taĢ temelli olup yığma bir Ģekilde kerpiçle yükseltilmiĢ yuvarlak veya oval planlı Ģekilde oldukları düĢünülmektedir. Kerpiç malzemenin yanı sıra ağaç ve kamıĢ gibi malzemelerinde kullanıldığı bilinmektedir (Aytek 2008: 29). Ayrıca ÇÇNA tabakalarının kendine has özelliği ise çukur tabanlı evler oluĢturmaktadır (Aurenche 2007: 419).

Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem A evresinde (ÇÇNA) eski dönemlere nazaran yükselen hayat kalitesinin etkisiyle de nüfus artmıĢtır. Nüfusun artıĢ göstermesinin etkisiyle nüfus artıĢına paralel olarak da yerleĢim yerlerinde de artıĢ gözlenmektedir. Böylelikle düzenli ve yerleĢik bir Ģekilde sistematik yaĢam tarzı oluĢmaya baĢlamıĢtır. ÇÇNA döneminde yerleĢmeler Natufian gibi dönemlik kamp Ģeklinde değildi. Bu dönemde yerleĢmeler daha büyüktür. ÇÇNA döneminin önemli yerleĢim merkezleri baĢlıca; Suriye‟de bulunan Jerf El Ahmar, Mureybet ve Abu Hureyra, Irak‟da bulunan Nemrik ve Filistin‟de bulunan Jericho yer almaktadır. Ülkemizde ise yer alan Hallan Çemi, Çayönü, Körtik Tepe, Gusir Höyük, Göbekli Tepe, Hasankeyf Höyük ve Boncuklu Tarla ÇÇNA yerleĢimlerine örnektir. Önceki dönemde kullanılan havan ve havanelleri ÇÇNA döneminde yerini el değirmenlerine, taĢ kaplara ve öğütme taĢlarına bırakmıĢtır. YaĢanılan bu teknolojik geliĢmelerin yanı sıra inanç sistemi ve sosyal yapının da giderek geliĢmeye baĢladığı görülmektedir (Ülger 2007: 20-31).

Neolitik Dönem içerisinde Göbekli Tepe önemli bir yere sahiptir. Dünyanın bilinen en eski dini tapınım merkezi olan Göbekli Tepe, ġanlıurfa iline yaklaĢık olarak 18 km uzaklıkta bulunmaktadır. Göbekli Tepe kazı alanının büyüklüğü yaklaĢık olarak 90 dönümlük bir arazi üzerine kuruludur. Alan 3 katmanlı olup 1. katmanı doğal ve doldurma taĢ toprakla kaplı, 2. ve 3. katmanlar ise tapınak buluntuların yer aldığı katmanlardır. Bu kutsal alan 15 metre yüksekliğe sahiptir ve bulunduğu çevreye hakim bir görünümdedir. Göbekli Tepe‟nin bir baĢka ilginç özelliği de MÖ 8000 yıllarında sebebi bilinmeyen bir nedenden dolayı terk edilmiĢ olması ve terk edilirken dönem insanları tarafından üzerinin dolgu taĢ – toprakla kapatılmasıdır (Özcan 2014: 33).

Göbekli Tepe keĢfedilmeden önce kabul edilen görüĢ insanların öncelikle yerleĢik hayata geçip tarıma baĢlamasından sonra tapınaklar inĢa etmesiydi. Çünkü insanoğlu daha önce zamanının büyük bir kısmını avcılık – toplayıcılıkla geçirdiği için derin düĢüncelere ayıracak zamanı yoktu. YerleĢik hayata ve tarıma geçmesiyle hayat mücadelesi kolaylaĢmıĢ ve fazla kalan zamanlarını ise düĢünmeye ayırdıkları öngörülüyordu. Göbekli Tepe‟nin keĢfiyle birlikte bu teori çürümüĢtür. Göbekli Tepe, Neolitik toplumlar için bir tapınım merkezi ve ritüel alanı gibi bir görev gördüğü görüĢü kabul edilmektedir (Toprak 2016: 206).

Çanak Çömleksiz Neolitik A (ÇÇNA) evresine ait en ilginç mimari özellik Jericho‟da bulunan kule‟dir. Jericho yerleĢmesinin baĢka bir özelliği ise dünyada bilinen ilk Ģehirdir. Çünkü kendi zamanına göre nüfusu fazladır ve kendisine köy diyemeyeceğimiz kadar da geliĢkindir. Jericho yerleĢmesi yaklaĢık olarak 36 dönüm üzerine kuruludur ve bu büyüklükte olmasına bağlı olarak da kendisine Ģehir statüsü kazandırmaktaydı. Çünkü aynı evrenin benzer yerleĢimleri bu büyüklükte kurulu değildi. Genel olarak 6 ile 28 dönüm büyüklükleri arasında kurulan yerleĢmelerdir ve Jericho‟nun 36 dönüm üzerine kurulması da kendisini diğer yerleĢimlerden ayırmaktaydı. Jericho‟nun yaklaĢık nüfusu 2000-2500 civarı olduğu düĢünülmektedir (Ötümlü 2006: 15). Jericho yerleĢmesinde yer alan 8.5 metre yüksekliğe sahip kule ve 4 metre yüksekliğinde olan taĢ duvarda ÇÇNA evresinin mimarisindeki ilginç örneklerdir (Aytek 2008: 29-30).

Bu yapılar hakkında birçok fikir öne sürülse de bunların iĢlevleri ve ne için yapıldıklarına dair bilgiler yoktur. Fakat ağır basan düĢünce ise kulenin ritüel amaçlı olduğu ve taĢ duvarlarında su taĢkınlarına veya saldırılara karĢı savunma amaçlı olarak yapıldığı söylenmektedir. Yapı yüksek ve zahmetli bir iĢgücünü gözler önüne sermektedir. Sosyal yapılanmanın iyi bir örneği olsa da bu yapı yinede ÇÇNA evresinin kültür aĢamasında bilinen

tek örnek olması ona bütünsel bir yaklaĢma fırsatı vermemektedir. Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem A evresinde sanat eserleri de görülmektedir. ÇÇNA döneminin sanat eserleri ise genellikle kilden ve taĢtan yapılmıĢ nesne veya heykelciklerdir. Hayvan ve insan figürünleri göze çarpmaktadır. Ġnsan figürlerinde ise daha çok kadın figürlerine rastlanılmaktadır. Çoğunlukla kadın figürlerinin kullanılması ise yüksek bir ihtimalle doğurganlığı temsil ettiğinden dolayı yapıldığı öne sürülmektedir (Rollefson 2003: 245).

Figür ve kabartma bakımından Göbekli Tepe bize bu açıdan zengin örnekler vermektedir. Özellikle Göbekli Tepe‟nin dikili taĢları üzerine oyulmuĢ hayvan betimlemeleri ayrı bir öneme sahiptir. Resmedilen hayvanlar arasından tilki, örümcek, yılan, turna, boğa, yaban domuzu ve keçi gibi hayvanlar taĢlara bezenen baĢlıca kabartmalardır. Göbekli Tepe kazılarını yapan Alman arkeolog K. Schmidt‟e göre bu sembollerin yorumlanması tam anlamıyla bire bir ifade edilemez çünkü bu sembollerin çok daha derin ve zengin anlam içermektedir. Kabartmalara baktığımız sırada ortada ustaca sanat eserini görmek mümkündür. Çünkü son derece titizlikle iĢlenmiĢ ustaca yapıldıkları her açıdan belli olmaktadır. DikilitaĢlarda yer alan bu bezemelerin tapınağı görsel açıdan daha etkileyici kılmak içinde yapılmıĢ olabilir veya dıĢ görünüĢten ziyade derin sembolik anlamlarda içerdiğini söyleyebiliriz. Bu sembolleri kesin olarak yorumlamak ve net bir Ģekilde ifade etmek mümkün değildir. Belki de zamanla yapılacak araĢtırmalar neticesinde henüz daha gün yüzüne çıkmamıĢ veriler ıĢığında daha net yorumlamalar yapılabilir (Özalp 2016: 67).

Sembollere dair düĢüncelerimizi aktarırken öncelikle sembollerin bulunduğu coğrafyaya bakmamız gerekmektedir. Bulunan coğrafyada yaĢanmıĢ medeniyetleri mercek altına alarak sembollere dair düĢüncelerimizi aktarmamız daha sağlıklı ifadelerin olmasına vesile olacaktır. Alman arkeolog K. Schmidt Göbekli Tepe üzerinde çalıĢmalarını yürütürken figürlerin fonetik olmadığını söylemekteydi. Eğer ki bu figürler fonetik değilse eğer o zaman akla gelen ilk gelen bunların sembolik olduğu düĢüncesi ağır basmaktadır. K. Schmidt „T‟ Ģeklinde olan dikilitaĢların insanı sembol ettiğini düĢünüyordu. Böyle düĢünmesinin nedeni ise üzerlerinde yer alan kolların ve el parmakların olmasıdır. Ayrıca merkezde yer alan ve karĢılıklı bir Ģekilde duran iki dikilitaĢ tanrı ve tanrıçayı sembolize ettiğini söylemekteydi (Dosseur, 2008: 3).