• Sonuç bulunamadı

T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ"

Copied!
385
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 T.C.

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

7749 NOLU MALATYA ŞER’İYYE SİCİLİNİN 1-93 SAYFALARININ TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRİLMESİ YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN HAZIRLAYAN Prof. Dr. Mehmet KARAGÖZ Habibe POLAT

MALATYA - 2015

(2)

1 T.C

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

7749 NOLU MALATYA ŞER’İYYE SİCİLİNİN 1-93 SAYFALARININ TRANSKRİPSİYON VE

DEĞERLENDİRİLMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Habibe POLAT

Danışman

Prof. Dr. Mehmet KARAGÖZ

MALATYA 2015

(3)

i KABUL ONAY SAYFASI

(4)

ii ÖNSÖZ

Osmanlı Tarihi çalışmaları için şüphesiz en önemli kaynaklardan biri arşivlerlerdir. Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde Osmanlı tarihi araştırmalarında ihmal edilemez belgeler bulunmaktadır. Ayrıca arşiv belgeleri arasında Osmanlı tarihi araştırmalarında önemli diğer bir kaynak da Şeriyye Sicilleri'dir. Şeriyye sicilleri mahiyeti bakımından Osmanlı araştırmalarına oldukça katkı sağlayacak durumdadır.

Osmanlı idarî, iktisadî ve içtimaî tarihi araştırıcıları bu belgelerden gereğince istifade edebilirler. Ayrıca bu belgelerin içinde, şehrin ekonomik ve sosyal durumu, Müslüman- gayrimüslim varlığı ve ilişkileri, ticaret ve aile hayatına dair pek çok ayrıntıyı bulmak mümkündür. Şer'iyye sicillerinin dikkate değer bir başka tarafı da şehir yönetimimde adlî bir idareci olan Kadı'nın merkez ile yaptığı resmî yazışmalar, halkın dilek ve şikâyetleri, ferman ya da beratları da bünyesinde barındıran yegâne kaynaklar olmasıdır.

Bu gibi pek çok durum şeriyye sicillerinin zenginliği ve konu çeşitliği hakkında da bilgi vermektedir.

7749 no’lu Malatya Şeriyye Sicili H. 1309-1311, M. 1891-1894 yılları arasındaki kayıtlı belgeleri kapsamaktadır. Bu çalışmada sicilin bir bölümü olan 118- 372 numaralı belgeler, "sicil-i mahfuz defterlü" kısmı esas alınmıştır.

Çalışmanın birinci bölümde Osmanlı mahkemesi, kadılık kurumu, şeriyye sicilleri, Tanzimattan sonraki değişim ve gelişmeler ile kaynakta geçen belge türleri ile ilgili bilgi verilmiştir. İkinci bölümünde ise defterin tanıtımı ve transkribinde izlenen yöntem belirtilerek konunun tasnifi tablolar ve istatistik bilgiler yardımı ile yapılmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümünde Malatya şehrinin idarî taksimatı hakkında bilgi verilmiştir. Dördüncü bölümde Malatya’nın ekonomik ve sosyal yapısı aile, mehr, nafaka şirket vb. konular başlığı altında izaha çalışılmıştır. Çalışmanın son bölümü olan beşinci bölümde metnin özeti ve traskribine yer verilmiştir.

Yapmış olduğumuz bu çalışmada konunun belirlenmesini öneride bulunan Doç.

Dr. Orhan YAZICI’ya, konunun belirlenmesi dâhil çalışmanın her aşamasında yardımlarını ve bilgileri esirgemeyen Prof. Dr. Mehmet KARAGÖZ’e ve çalışma sürecinde kaynak ve bilgi desteğini esirgemeyen Yrd. Doç. Yahya BAŞKAN ve Yrd.

Doç. Özlem BAŞERIR’a sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

MALATYA-2015 Habibe POLAT

(5)

iii ÖZET

Osmanlı adlî teşkilatının temel unsurlarından biri olan kadılık kurumu; Osmanlı idarî yönetiminin de en önemli organlarından birisidir. Kadı; bulunduğu yerin adlî en üst idarecisi olduğu gibi mülkî işlerinde en sağlıklı yürütülmesinden sorumludur.

Durum böyle olunca kadı tarafından tutulan şeriyye sicilleri de Osmanlı toplumunun kazaî, idarî, sosyal ve iktisadî hayatını anlama ve izah etme konusunda yegâne kaynaklardan biri olmuştur.

Zira bir şeriyye siciline kadı tarafından verilen hükümlerin yazılmasının yanında, halkın her türlü şikâyetleri de bu defterlerde kayıt altına alınırdı. İşte kayıt altına alınan bu belgeler Osmanlı toplumunun yaşayışı hakkında her türlü bilgiye birinci elden ulaşmayı mümkün kılmıştır. Fakat Tanzimat dönemi ile birlikte Osmanlı kurum ve müesseselerinin birçoğu ya ıslah edilmiş ya da yeniden oluşturulmuştur. İşte bu ıslahatlar ve oluşum sürecinden şer’î mahkemeler de etkilenmiş bu durum şeriyye sicillerinin belge türlerine ve içeriğine de etki etmiştir. Daha öncesinde toplum hayatına dair pek çok bilgiye şeriyye sicilleri vasıtası ile ulaşmak mümkünken Tanzimat sonrasında ulaşılan bilgi mahiyeti ve bilgi türü sınırlanmıştır.

Söz konusu bu çalışmamızda; 7749 no’lu Malatya Şeriyye Sicil Defterinin tanımı ve transkripsiyonu, kaydedilen belgelerden Malatya hakkında değerlendirme, hükümlerin özeti ve konularına göre tasnifi yapılmıştır.

7749 no’lu Malatya Şeriyye Sicilinde Malatya’nın sosyal, kültürel, ekonomik, hukuki ve siyasi hayatı hakkında bilgi sahibi olmaktayız.

Anahtar kelimeler: Kadı, şeriyye Sicili, Malatya, Müslüman, Gayrimüslim, Kadın, Erkek

(6)

iv ABSTRACT

Being one of the keystones of Ottoman Judicial System, Cadi ( Muslim Judges) is the most important organ of Ottoman Rural Administration. Cadi was the judgeof assigned area, social security association and civilian authority and security chief.

Religious court records which recorded by Cadi has become one of the unique sources that describes social and economical life.

Besides the verdicts recorded by Cadi, civils applied Cadi with every problem and Cadi recorded all of the applications. Such documents provides first hand information about the way of life in Ottoman Society. With the Tanzimat Reform Era, however, most of the govermnent agencies were revised or newly openned. This revision and formation period effected the religious courts and documents or records of religious courts. Before it was possible to reach information about social life, the type and quantity of information was restricted after Tanzimat Era.

In this study, 7749 numbered Malatya Religous Court Records has been categorized in terms of its definition and transcription, evaluation about Malatya from recorded documents, topics and summary of verdicts.

We have information about social, cultural, economical and political life of Malatya by 7749 numbered Malatya Religious Court records.

Keywords: Cadi, Religious Courts records, Malatya, Muslim, Non-muslim, Woman, Man

(7)

v İÇİNDEKİLER

KABUL ONAY SAYFASI ... i

ÖNSÖZ ... ii

ÖZET ... iii

ABSTRACT ... iv

İÇİNDEKİLER ... v

KISALTMALAR ... ix

GRAFİKLER DİZİNİ ... x

GİRİŞ ... 1

I.BÖLÜM OSMANLI DEVLETİNDE HUKUK A. MAHKEME ... 8

B. OSMANLI DEVLETİNDE KADILIK KURUMU ... 9

C. ŞERİYYE SİCİLLERİ ... 12

D. ŞERİYYE SİCİLLERİNDE YER ALAN VE KADI TARAFINDAN KALEME ALINAN BELGE TÜRLERİ ... 15

a. Hüccetler ... 15

E. TANZİMAT SONRASI GELİŞMELER VE DEĞİŞMELER ... 16

F. 7749 NO’LU MALATYA ŞERİYYE SİCİLİNDE YER ALAN BELGE TÜRLERİ ... 19

II. BÖLÜM 7749 NO’LU MALATYA ŞERİYYE SİCİL DEFTERİ A. DEFTERİN TANITIMI ... 21

B. BELGE KONULARI İSTATİSTİĞİ ... 22

C. ŞERİYYE SİCİLİNDEKİ HÜKÜMLERİN MİLLETLERE GÖRE DAĞILIMI ... 34

D. ŞERİYYE SİCİLİNDEKİ HÜKÜMLERİN CİNSİYETLERE GÖRE DAĞILIMI ... 35

E. ŞER’İYE SİCİLİNDEKİ HÜKÜMLERİN YERE GÖRE DAĞILIMI ... 36

F. METNİN TRANSKRİPSİYONUNDA TAKİP EDİLEN METOD ... 37

(8)

vi III. BÖLÜM

MALATYA’NIN İDARÎ YAPISI

A. KAYMAKAM VE NÂİBLER ... 38

a. h. 1306 (m.1888-1889) DEVLET SALNÂMESİ ... 38

b. h. 1307 (m.1889-1890) DEVLET SÂLNÂMESİ ... 38

c. h. 1308 (m.1890-1891) DEVLET SÂLNÂMESİ ... 39

ç. h. 1309 (m.1891-1892) DEVLET SÂLNÂMESİ ... 39

d. h. 1310 (m.1892-1893) DEVLET SÂLNÂMESİ ... 39

e. h. 1311 (m.1893-1894) DEVLET SÂLNÂMESİ ... 40

f. h. 1312 (m.1894-1895) DEVLET SÂLNÂMESİ ... 41

B. RESMÎ DAİRELER VE MEMURLAR ... 41

a. 1307 (1889/1890) Yılı Resmi Daireler ve Memurları ... 41

aa. Ma'muratü'l-Aziz Vilayeti Valisi ... 41

ab. Malatya Sancağı ... 41

ac. Meclis-i İdare ... 42

aç. Azayı Müntehibe ... 42

ad. Tahrirat Kalemi ... 42

af. Muhasebe Kalemi ... 43

ag. Hukuk Dairesi ... 43

ağ. Ceza Dairesi ... 43

ah. Defter-i Hakani Dairesi ... 44

aı. Mea Tahrir ve Vergi Dairesi ... 44

ai. Evkaf Dairesi ... 44

aj. İcra Dairesi ... 44

ak. Şeriyye Dairesi ... 45

al. Belediye Dairesi ... 45

am. Telgraf ve Posta Dairesi ... 45

an. Düyun-u Umumiye Dairesi ... 45

ao. Reji Dairesi ... 46

aö. Hapishanesi ... 46

ap. İzoli Müdürü ... 46

b. 1310 (1892/1893) Yılı Resmi Daireler ve Memurları... 46

(9)

vii

ba. Ma'muratü'l-Aziz Vilayeti Valisi ... 46

bb. Malatya Sancağı ... 46

bc. Meclis-i İdare-i Liva Aza-yı Tabiiye ... 47

bç. Tahrirat Müdürü ... 47

bd. Aza-yı Müntehibe ... 47

be. Tahrirat Kalemi ... 47

bf. Muhasebe Kalemi ... 48

bg. Bidayet Mahkemesi ... 48

bğ. Defter-i Hakani Kalemi ... 49

bh. Belediye Dairesi ... 49

bı. Nüfus Dairesi ... 50

bi. Evkaf Dairesi ... 50

bj. Bank Şubesi ... 50

bk.Telgraf ve Posta ... 51

bl. Reji Dairesi ... 51

bm. Düyun-u Umumiye Memuru ... 51

bn. Polis Dairesi ... 51

bo. İzoli Nahiyesi ... 51

c. 1312 (1894/1895) Yılı Resmi Daireler ve Memurları ... 52

ca. Ma'muratü'l-Aziz Vilayeti Valisi ... 52

cb. Malatya Sancağı Mutasarrıf ... 52

cc. Meclis-i İdare-i Liva Aza-yı Tabiiye ... 52

cç. Aza-yı Müntehibe ... 52

cd. Tahrirat Kalemi ... 53

ce. Evrak Kalemi ... 53

cf. Muhasebe Kalemi ... 53

cg. Bidayet Mahkemesi ... 54

cğ. Defter-i Hakani Kalemi ... 55

ch. Belediye Dairesi ... 55

cı. Nüfus İdaresi ... 56

ci. Evkaf Dairesi ... 56

cj. Bank Şubesi ... 56

(10)

viii

ck. Telgraf ve Posta ... 56

cl. Reji Dairesi ... 56

cm.Düyun-u Umumiyi Memuru ... 57

cn. Polis Dairesi ... 57

co. İzoli Nahiyesi ... 57

C. MALATYA MERKEZ, NAHİYE VE KÖYLERİNİN NÜFUSU ... 58

D. 1312 (1894/1895) TARİHLİ SÂLNÂMEYE GÖRE MALATYA MAHALLELERİ66 a. Müslüman Nüfusun Yaşadığı Mahalleler ... 66

b. Müslüman ve Gayr-i Müslim Nüfusun Birlikte Yaşadığı Mahalleler ... 68

c. Gayr-i Müslim Nüfusun Yaşadığı Mahalleler ... 69

IV. BÖLÜM MALATYA’NIN SOSYAL VE EKONOMİK DURUMU A. AİLE (DEMOGRAFİK YAPI VE ÇOKEŞLİLİK) ... 70

B. MEHR ... 72

C. NAFAKA ... 74

Ç. TALÂK ... 75

D. VERASET ... 76

E. VEKALET ... 77

F. ŞİRKET ... 78

G. VAKIFLAR ... 80

H. LAKAPLAR ... 81

V. BÖLÜM BELGE ÖZETLERİ VE TRANSKRİPSİYON A. BELGE ÖZETLERİ ... 83

B. METNİN TRANSKRİPSİYONU ... 122

SONUÇ ... 353

KAYNAKÇA ... 355

SİCİL İÇİN SÖZLÜK ... 358

EKLER ... 368

(11)

ix KISALTMALAR

a.g.e. : Adı Geçen Eser a.g.m. : Adı Geçen Makale bkz. : Bakınız

çvr. : Çeviren

h. : Hicrî

m. : Miladî

M.Ö. : Milattan Önce M.S. : Milattan Sonra mm. : Milimetre

s. : Sayfa

S. : Sayı

Vd. : Ve Diğerleri

yy. : Yüzyıl

(12)

x GRAFİKLER DİZİNİ

Grafik 1: Şeriyye Sicilinde Yer alan Belgelerin Konuları Göre İstatistiği ... 22

Grafik 2: Şeriyye Sicilindeki Hükümlerin Milliyetlere Göre Dağılımı ... 34

Grafik 3:Şeriyye Sicilindeki Hükümlerin Cinsiyetlere Göre Dağılımı ... 36

Grafik 4:Şeriyye Sicilindeki Hükümlerin Yere Göre Dağılımı ... 37

Grafik 5: Ailenin Demografik Yapısı ... 71

Grafik 6: Mehr Miktar ... 73

Grafik 7: Veraset davalarının milletlere ve cinsiyete göre dağılımı ... 76

Grafik 8: Umumî Vekaletlerin Cinsiyete Göre Dağılımı ... 78

(13)

1 GİRİŞ

Çok eski vesikalarda rastlanan Malatya adının telaffuz farklılığından dolayı birbirine benzer kelimelerle çeşitli şekillerde okunduğu görülür. Kültepe vesikalarında Melita şeklinde görünen Malatya şehrinden Hitit vesikaları Maldia olarak bahsetmektedir. Asur İmparatorluğu vesikalarında ise Meliddu, Melide, Melid, şeklinde geçmektedir. Urartu kaynaklarında ise bu şehre Melitea denilmektedir. Malatya adının Hititçe bal manasına gelen Melit’ten türediği ileri sürülmektedir.1

Geç Hitit Devrinde devletin merkezi olarak büyük bir önem kazanan Malatya şehri, Hitit Hiyeroglif yazılı kitabelerde öküz başı ve ayağı ile sembolizeleştirilir. Ayrıca Malatya adı Asur devri kayıtlarında Melidia, Meliddu, Melide, Melid şeklinde geçer.

Urartılar Devrinde ise, Urartu kralı II. Sardur’a ait Kömürhan ve İzolu kitabesinde Malatya adı Melitea veya Meliteani olarak geçer. Malatya, Araplar tarafında eski şekline yakın, ama daha önceki şekillerinden farklı olarak Malatiyye veya Malatye biçiminde kullanılmıştır. Türkiye Selçukları Devrinde ise Malatya Malatiyye olarak anılmasının yanında asalet ve üstünlük ifadesi olarak Dâru’r-Rıf’a ünvanını da almıştır.2 XIX. yüzyılda Malatya’ya gelen ve burayı bizzat gezen W.M. Ramsay Malatya’dan Melitene olarak bahseder.3

Bununla birlikte bazı kitaplar Malatya’dan Melitene olarak bahsetmektedir.4 Palu Kalesi’ndeki Urartu kitabesinde ise; “O Melitia şehrinin kralını haraç vermek koşulu ile bağışladı.” ibaresinde Urartu döneminde Malatya adının Melitia olarak geçtiği görülmektedir.5

Malatya adı ile ilgili diğer bir ilginç bilgiye ise Urfalı Mateos’un Vekayi- Nâmesin’de geçer. 569 (1120) de Türkler ve Frankların bu bölge civarında

1 Firuzan Kıran, Eski Anadolu Tarihi, Ankara 1991, s.240

2 Geniş bilgi için bkz; Tülay Metin, Selçuklular Döneminde Malatya, İstanbul 2013, s.20, vd

3 Geniş bilgi için bkz; W.M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası, (çvr: Mihri Pektaş), İstanbul 1960, s.307-308.

4 Geniş bilgi için bkz; E. Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı, (çvr: Fikret Işıktan), İstanbul 1970, s.1 vd. yazar adı geçen kitabında Roma-İran sınırından bahsederken Malatya için bu simi kullanmıştır.

5 Süleyman Yapıcı, Osmanlı Vilayet Sâlnâmelerinde Malatya (1869-1908), İstanbul 2014, s.25.

(14)

2 karşılaştıklarını fakat muharabeye tutuşmadan İlgazi’nin ordusu ile birlikte geri çekilip Garmin6 tesmiye edilen Malatya Bölgesine gittiğinde bahseder.

Malatya, Doğu Anadolu Bölgesi’inin güneybatısında, Yukarı Fırat havzasında yer alan eski bir yerleşim birimidir. Tam olarak ne zaman teşekkül ettiği bilinmeyen, doğuda Fırat Irmağı, güney ve batıda Toros Dağları ile kaplıdır. Yedi iklimden beşinci bölgededir.7 Malatya, Sultansuyu ve Sürgü Çayı vadileri ile Akdeniz’e Tohma Vadisi ile İç Anadolu’ya, Fırat Vadisi ile Doğu Anadolu’ya açılarak bu bölgeler arasında geniş bir yer oluşturur. Şehrin yerleşim alanı, yüksrltileri 1500 metreyi aşan dağ sınırları ve platolarla çevrili, geniş bir çöküntü alanı olan Malatya Ovasıdır. Ortalama yüksekliği 700 ile 1000 metre arasında değişen Malatya Ovası, batıdan kuzeye doğru yükselen geniş yaylalar ve dağlarla kuşatılmıştır. Malatya’nın başlıca dağ topluluğunu Güneydoğu Torosları’nın kolları oluşturur. Denizden uzak ve yüksek olan Makatya’da iklim genel olarak serttir. Yılda düşen yayış miktarı 383 mm’dir. Yağış oaranın en fazla olduğu mevsim ilkbahar en az olduğu mevsim ise yazdır. Malatya’da hâkim olan iklim burada çayır ve meraların yetişmesine büyük olanak sağlamaktadır.8

Malatya adı ve coğrafyası ile ilgili yapmış olduğumuz bu açıklamadan sonra Malatya tarihi hakkında da bilgi vermekte fayda görüyoruz.

Anadolu’nun doğusunda bulunan Malatya, ilk çağdan itibaren bulunduğu yerde meskûn olarak, bu bölgede siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel olaylarda faaliyet göstermiştir. Yerleşim alanı olarak tarih sahnesindeki varlığı MÖ 8000 yılına kadar giden şehir, Türk hâkimiyetine kadar Hitit, Urartu, Asur, Roma, Emevî, Abbasî ve Bizans devletlerinin egemenliğinde kalmıştır. Tarih boyunca stratejik konumu itibari ile

6 Mateos’a göre Malatya mıntıkasının bir kısmına verilen Germian veya Garmian adı, belki de Selçuklu Devrinde başlamış ve bu ismi taşıyan herhangi bir Türkmen reisinden gelmiştir. Geniş bilgi için bkz.

Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) Ve Papaz Grigor’un Zeyli (1136-1162), (Çev: Hrant D.

Andreasyan), Ankara 1987, s.267-268

7 İbn Rüsteh’e göre beşinci bölge, Doğu’da ve Yecüc beldelerinden başlar. Daha sonra Horosan topraklarının kuzeyinden geçer. İklimin bu bölgesinde tüccarların şehri Tırâz, Nevîket, İsbîcâb, Şaş, Turârabendi, Harzem, Azerbaycan, Ermenistan yerleşkeleri, Berza’a, Neşevey, Sicistan, Erzen, Halat yer alır. Bu noktadan itibaren Rum bölgelerine ulaşır ve Harşene ile Kurra civarında Büyük Rum Devleti topraklarını geçer ve kuzey yönüne düşen Şam Denizi (Akdeniz) sahillerine kadar varır. Daha sonra Endülüs beldelerine kadar uzarır ve Magrib Denizi (Atlas Okyanusu)’nda sona erer. Murat AĞARI, “ İslam Coğrafyacılarında Yedi İklim Anlayışı”,Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.2, s.195-295

8 T. Metin, Selçuklular Döneminde Malatya, İstanbul 2013, s.24 vd

(15)

3 daima rekabet sahası olmuş ve bu yönde meydana gelen mücadelelerin içinde bulunmuştur.9

a)Tarih Öncesi Devirlerde Malatya

Malatya’nın tarihî gçmişi oldukça eski dönemlere dayanır. Aslantepe höyüğünde M.Ö. 3300-3000 yıllarına ait kelpiç saray, 3600-3500 yılları arasına ait tapınak, binlerce mühür baskı, metal eserler bulunmuştur. Burası M.Ö. 2300 yıllarında Anadolu ve Mezopotamya arasında Akadlı Sargon zamanından beri işleyen, Hattuşaş-Kültepe- Tegarama-Taranta-Melit-Sarnusat-Urşu güzergâhında yer alan önemli bir şehir durumunda idi.10

Paleolitik devir; Malatya’nın güneyinde Adıyaman-Palanlı kayalığında görünen boyalı dağ keçileri tasvirleri bu devirde insanların burada yaşamış olabileceklerini gösterir. Bununla beraber Paleolitik devir yerleşme Malatya çevresinde, Fırat vadisinde, Adıyaman Samsat’ta görülmektedir. Malatya’da en erken Paleolitik Devir merkez Samsat-Şehremuz tepesi civarlarıdır.11

Neolitik devir; Güneydoğu Anadolu Bölgesinin üç neolitik merkezinden12 biri Malatya-Cafer Höyük’tür. Burası, Neolitik dönemin Güneydoğu Anadolu’nun ve Fırat Vadisinin en kuzeyinde yer alan bir merkezdir. 13

Kalkolitik devir; bu devrin doğudaki en önemli devirlerinden bir tanesi, Malatya- Değirmentepe14 höyüğüdür. Bununla beraber Aslantepe’de yapılan kazılarda VII.

Tabaka da, Geç Kalkolitik devir olarak tesbit edilmiştir.15

9 T. Metin, a.g.e., s.19.

10 Göknur Göğebakan, “Malatya”,Diyanet İslâm Ansiklopedisi XXVII, Ankara 2013, s. 469.

11 Sebahattin Ağaldağ, “En Eski Çağlardan Bizans Dönemine Kadar Malatya Tarihi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1988, s. 93-94.

12 Diğer iki yer; Çayönü, Adıyaman-Gritille’dir. Geniş bilgi için bkz. Sebahattin Ağaldağ, “En Eski Çağlardan Bizans Dönemine Kadar Malatya Tarihi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1988.s. 95 vd.

13 S. Ağaldağ, a.g.e., s.100-101.

14 Bu höyük, M.Ö. 500 İle M.Ö. 4000 yılı başlarında tarihlendirilir ve Sümer öncüsü El-Ubeyd Kültürünün Anadolu’daki en önemli temsilcisidir. A.g.m, s. 111.

15Geniş bilgi için bkz; S. Ağaldağ, “En Eski Çağlardan Bizans Dönemine Kadar Malatya Tarihi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1988, s. 108. Anadolu’da yaklaşık olarak M.Ö. 5500-3000 yılları olarak tarihlendirilen kalkolitik devrin en önemli merkezleri; Hacılar, Alişar I, Büyükgüllücek, Alaca Höyük, Beycesultan, Gözlükule, Tilmen Höyük, İkiztepe, Kuruçay Höyük, Fikirtepe, Çanakkale- Kumtepe, Kusura, Yazır’dır.

(16)

4 Eski Tunç devri; Malatya’daki en büyük ve en önemli Eski Tunç çağı yerleşkesi Aslantepe’dir. Aslantepe’de, bu çağın üç safhası da açık bir şekilde gözükmektedir.

Şehrin bu çağdaki adının ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. Çünkü herhangi bir yazılı vesika şimdiye kadar ele geçmemiştir. Ama Anadolu’nun 3000 yılı hakkında Mezopotamya kökenli “Şar tamhari Metinleri” dolaylı olarak bilgi vermektedir. Bu bilgilere göre bu devirde Anadolu’da site devletleri vardı. Bu çağın III. devresinde Malatya’nın en önemli şehrinin İmamoğlu Höyük olduğu düşünülmektedir.16

b)Tarihî Devirlerden Müslümanların Fethine Kadar Malatya

Eski Tunç Çağının sona ermesi ve tarihî devirlerin başlaması ile Anadolu’da Asur koloni çağı başlamış ve bu dönemde Malatya bölgesi Asurlu Tüccarların güzergâhı üzerinde yer almıştır. Anadolu’da koloni çağının sona erip Hitit Devletinin kurulması ile Malatya ve çevresi de bu devletin hâkimiyetine girmiştir. Malatya, I.

Arnuwanda dönemine kadar Hitit hâkimiyeti altında kalmış, Hitit kralı hâkimiyetini Mitannilere kaptırınca Malatya kısa süre de olsa bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak I.

Şupililiuma döneminde tekrar Hitit hâkimiyetine girmiştir. M.Ö. 1200 Ege Göçleri ile Hitit devleti ortadan kalkmış ve birçok şehir devleti kurulmuştur. Bu şehir devletlerinden bir tanesi de Malatya’dır. Bu dönemde Malatya; Asur, Urartu ve Frig devletlerinin tam ortasında kalmıştır. Asur belgelerine göre Malatya yani Milidia krallığı Asur devletine vergi vermek koşulu ile bağımsız kalmıştır. Asur kralı I.

Tiglatpileser’in ölümü ile Malatya üzerindeki Asur hâkimiyeti de sona ermiştir.17

Van Gölü Havzasında kuruluşunu tamamlayan ve yönünü batıya çeviren Urartu devleti Malatya bölgesine sefer düzenleyerek kral I. Sarduri’nin torunu Menua, bu sefer ile Malatya’yı Urartu devletinin bir vassalı haline getirmiştir. II. Sarduri ise bölgeye yaptığı seferi anlatan İzoli kitabesini yazdırmıştır. Bu anıtta kral, bölgedeki dokuz şehri Malatya’dan ayırarak kendi topraklarına katmış, Malatya kralını ise ağır bir vergi ile kendine bağlamıştır. Asur İmparatorluğunun en güçlü dönemi olan II. Sargon döneminde, kral Malatya’yı önce Kommanu ülkesinin başkenti yapmış ve burada

16 S. Ağaldağ, “En Eski Çağlardan Bizans Dönemine Kadar Malatya Tarihi”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya 1988. s. 131-132.

17 Recep Özman, “Eski Çağlardan Müslümanların Fethine Kadar Malatya”, III. Uluslar Arası Kervansaray Buluşması Melita’dan Battalgazi’ye Tarih-Arkeoloji-Kültür-Sanat Günleri Sempozyumu, 17-27 Eylül 2010, s. 110.

(17)

5 başlayan isyanı bastırıp şehri tahrip etmiştir. II. Sargon döneminden sonra ise Malatya Asur hâkimiyetinden çıkıp bağımsızlığını ilan etmiştir.18 M.Ö. 612 yılında Asur devletini yıkan Medler, Malatya’yı da içine alan Kızılırmak’a kadar Anadolu’yu ele geçirmişlerdir. Medler’den sonra bölge Pers hâkimiyetine geçmiş ve Malatya, Kapadokya satraplığına bağlanmıştır. M.Ö. 4. yy’da Büyük İskender Malatya’yı ele geçir geçirmiştir. M.Ö. 72 yılında Roma imparatoru Vespesian, Kommagene kralı IV.

Antiochos’u Partlarla gizli anlaşma yapmak gerekçesi azletmiş ve bu olay üzerine Malatya’ya bir lejyon yerleştirilmiştir. Yerleştirilen XII. Fulminata Lejyonu, Roma’nın doğudaki en önemli askerî üssü olmuştur. Bununla birlikte Aslantebe’da bulunan kent merkezi 2 km. kuzeye yani bu günkü Eski Malatya’ya taşanarak yeni bir şehir kurulmuştur. Roma İmparatorluğunun M.S. 395 yılında Theodosius Mağnus tarafından oğulları arasında paylaşılmasıyla bu şehir, Doğu Roma sınırları içinde kalmıştır.

Malatya, XII. Likandos Temi’nin merkezi olmuştur. İmparator Justiniasus ayrıca burayı III. Armenia eyaletinin merkezi yapmıştır. M.S. 659 yılında Habib b. Mesleme tarafından İslâm hâkimiyetine alınması ile Bizans hâkimiyetinden çıkmıştır. 19

c)Müslümanların Fethinden Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Malatya

Emevîlerin iktidara gelmesi ile birlikte İslâm-Bizans mücadelesi daha da şiddetlenmiştir. Birkaç kez Emevî ve Bizans arasında el değiştiren Malatya, Ömer b.

Abdulaziz’in 717-720 yılları arasında iktidara gelmesi ile birlikte güçlenmiştir. Ömer b.

Abdulaziz, başta Malatya için önemli bir isim olan ve Battalgazi olarak bilinen Abdullah el-Battal’ı Anadolu’nun içlerine fetih amacıyla görevlendirmiştir. Battal, Eskişehir’in güneybatısında Seyitgazi kasabasına bağlı antik bir kent olan Akronios kentinde şehit düşmüştür.20

Abbasî hükümdarı Ebû Cafer el-Mankûs zamanında, hükümdar şehrin imar edilmesi için 758 yılında 70.000 kişilik bir kuvveti el-Cezire valisi Abdulvahap b.

İbrahim ve Hasan b. Kahtabe’yi Malatya’ya gönderdi. Yaklaşık altı ay burada kalan birlik şehri imar edip bir de camii inşa ettiler. Ömer b. Abdullah’ın Malatya valiliği

18 R. Özman, a.g.e., s.111.

19 R. Özman, a.g.e., s.112.

20 Murat Zengin, “Müslümanların Fethinden Osmanlı Hâkimiyetine kadar Battalgazi/Malatya”,III.

Uluslar Arası Kervansaray Buluşması Melita’dan Battalgazi’ye Tarih-Arkeoloji-Kültür-Sanat Günleri Sempozyumu, 17-27 Eylül 2010, s.59.

(18)

6 sırasında yine çok çetin mücadeleler yaşandı. Ömer bu mücadelelerin birinde şehit düştü. Abbasî Devleti’nin zayıflaması ile birlikte Malatya üzerindeki İslam hâkimiyeti de zayıfladı. Bununla beraber yapılan ilk Türk akınlarına kadar Malatya, Bizans yönetimine geçti. Malatya’ya yapılan ilk Türk akını Tuğrul Bey zamanındadır. Tuğrul Bey’in 1054 Anadolu Seferi sırasındaki üç koldan ikinci kolun emirlerinden Dinar Bey, 1058 yılı kışında 3.000 kişilik bir kuvvetle Fırat Irmağı’ndan hareketle Malatya’ya ulaştı ve şehri güney yönünden kuşattı. Bunun yanında Malazgirt Zaferi ile Anadolu’da hızlanan Türk hâkimiyeti daha da hızlanmıştır. I.Kılıçarslan, 1097 yılında Malatya’yı hâkimiyeti altına almışsa da Haçlı birliklerinin İznik’e saldırması ile kuşatmayı kaldırmak zorunda kalmıştır. Bu gelişmelerden sonra 18 Eylül 1102 tarihinde Malatya, Türkler tarafından fethedilmiştir.21 Bu hadiseden sonra yine pek çok kez el değiştiren Malatya Danişmendli taht mücadelelerinden sonra Muhammed bu mücadeleden galip çıktı ve Malatya’ya gelerek tahta oturdu. Anadolu’nun büyük bir bölümünün Türkiye Selçuklu Devletinin hâkimiyetine girmesi ve Danişmendliler’in Selçuklular’a tabî olması 1152 Malatya Kuşatması ile gerçekleşmiştir. Malatya’nın Türkiye Selçuklarının hâkimiyeti altına girmesi Anadolu’nun siyasî birliğinin sağlanması açısından önemlidir.

Çünkü Selçuklular, bu amaç için Malatya’yı bir üs olarak kullanmışlardır. 22

II. Kılıçarslan’ın ülke topraklarını on bir oğlu arasında taksim etmesi taht kavgalarını da beraberinde getirmiştir. Bu durum Malatya’da Selçuklu hâkimiyetini zedelemiştir. İçte bu hadiseler olurken dışarıdan gelen Moğol İstilası, Anadolu, İran, Azerbaycan, Türkistan, Irak, Suriye, Mısır ve hatta Avrupa sınırlarını bile etkilemiştir.

1243 Kösedağ savaşında Selçuklu birliklerinin yenilmesi ile Anadolu, Moğol hâkimiyetine girmiştir. 1244’den 1315 yılına kadar Malatya, Moğol hâkimiyetinde kaldı ve bu hâkimiyet 1315 yılında Memlük hükümdarı el-Melikü’l-Nasır’ın şehri zabtına kadar devam etti23. Malatya bundan sonra uzun bir süre Memlük hâkimiyetinde kaldı.

Çok uzak olan eyalet, 1389’da Halep ile birlikte büyük bir isyan ile karşı karşıya kaldı.

Bu eyaletlerin başında olan Mintaş ve Yelboga, Barbuk’a karşı baş kaldırdılar. Bu esnada Malatya ve Elbistan dolaylarında Dulkadir beyliği görüldü ve Mısır tabiliği altında, Malatya’da uzun bir süre hüküm sürdü. 1392’ye doğru I. Beyazit şehri fethetti.

21 M. Zengin, a.g.m, s. 60-61.

22 M. Zengin, a.g.m, s. 62-63

23 M. Zengin, a.g.m, s.64

(19)

7 1401 yılında şehir Timur’un eline geçti ve Koçhisar Muharebesi sonucunda 1516 yılında şehir I. Selim’in eline geçti. Netice olarak Malatya’da Dulkadiroğulları hâkimiyeti sona erdi.24

24 E. Honingmann, “Malatya”,İslam Ansiklopedisi VII, İstanbul 1961, s. 239.

(20)

8 I.BÖLÜM

OSMANLI DEVLETİNDE HUKUK A. MAHKEME

Sözlük anlamı; davaların görülüp hükme bağlandığı yerdir.25 Osmanlı Devleti’nin adlî teşkilatı, hukukî esasları İslâm’ın ilk dönemlerinde ortaya konan adlî yapının Emevî, Abbasî, Selçuklu ve Memluk Devletleri vasıtasıyla işleyerek ve genişleyerek gelen bir şeklini oluşturmaktadır. Bu bakımda Osmanlı adlî teşkilatı ile adı geçen devletlerin teşkilatları arasında büyük benzerlikler vardır. Ama bu Osmanlı adlî teşkilatının yukarıda adı geçen devletlerin adlî teşkilatının bir kopyası olduğu anlamına gelmez. Bilakis kadıların yapmış olduğu görevler ve sahip olduğu yetkiler, mahkemenin işleyişi, bağlı olduğu hukukî esaslar bakımından Osmanlı adlî teşkilatının kendine has bir yapısı vardır.26

Bununla beraber Osmanlı mahkemesi, daha önceki ve çağdaşı olan İslam Devletlerinde görünen örneklere nispetle daha gelişmiş bir yapı arz eder. Her şeyden önce Osmanlı mahkemesinin görev yetki alanları genişlemiştir. Hem şerî hem de örfî davalarda tek yetkili mahkeme konumumdadır. Gayri Müslimlerle ve özellikle gayri Müslim din adamları ile ilgili bazı davalar ve hazineye intikal etmiş mirasçısı olmayan terekelere ait davalar bir tarafa bırakılırsa Osmanlı mahkemesinin görev ve yetki alanına girmeyen her hangi bir hukukî mesele yok gibidir. Ancak bu Osmanlı Devletinde meclisi şerî dışında başka hiçbir yargı kurumunun olmadığı anlamına gelmez. Divân-ı Hümâyun’un yanı sıra sadrazamın başkanlığında Rumeli ve Anadolu Kazaskerlerinin katılımı ile toplana Cuma divanı, İstanbul ve Üsküdar, Galata, Eyüp (bilâd-ı selâle) kadılarının katılımı ile toplanan Çarşamba divanı, Divân-ı Hümâyun’un yargı yükünü hafifleten yüksek mahkemeler olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında Beylerbeyilerin başkanlığında toplanan eyalet meclislerinin zaman zaman bölge kadısının iştiraki ile bir yargı kurumu gibi çalışması, sefere çıkan bir vezirin geçtiği bölgelerde yine o bölge toprak kadısının bir toplantı gerçekleştirip idârî şikayetler yanında adlî şikayetleri de dinlemesi diğer bir yargılama örneği olarak değerlendirilebilir. Ayrı Osmanlı Devletinde geçici bir statü ile bulunan yabancıların kendi aralarındaki ihtilâflara kapitülasyonların

25 Ferit Develioğlu, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Ankara 2000, s.567.

26 Mehmet Akif Aydın, Osmanlı Devleti’nde Hukuk ve Adalet, İstanbul 2014, s.31.

(21)

9 gereği olarak bakan ve bunlara kendi hukuklarını uygulayan konsolosluk mahkemeleri de bir yargı mahkemesi olarak değerlendirilebilir. Öte yandan tarikat, esnaf teşkilatı, yeniçeri ortası, kabile, boy, Hz. Muhammed soyundan gelen seyyid/şerifler gibi bir kısım teşkilat ve toplulukların hukukî meseleleri, mahkemeye başvurulmadan yürüttükleri hukukî kural ve mahallî örf ve adetler ışığında şeyh, kâhya, ağa, kethüda, nakibüleşraf olarak anılan başkanların veya ileri gelenlerin kararıyla çözüldüğü sıkça görülen uygulamalardır. Ancak bütün bu mahkemeler sınırlı görev alanı ve yetkileri olan kurumlardır. Osmanlı Devleti genelinde yetkili yargı kurumu klâsik Osmanlı Mahkemesidir. Bu mahkemelerin hem şer’î hem de örfî hukuku uygulayan bir yargı kurumu olması bazı İslâm devletlerinde var olan mezâlim, ihtisâb, şurta gibi farklı yargı kurumlarının sebep olabileceği karmaşayı önlemiştir. Hâkimü’ş-şer’ de denilen kadılar önlerine gelen şerî davalara fıkıh kitaplarında, örfî davalara ise Kanunnamelerde yer alan kuralları uygulamışlardır.27

B. OSMANLI DEVLETİNDE KADILIK KURUMU

Osmanlı Devletinde Beylikler döneminden beri fethedilen yerlere hukuku temsilen bir kadının, idareyi temsilen bir subaşının tayin edilmesi yerleşmiş olan bir gelenektir. Osmanlı kadısı İslâm devletleri içinde özgün bir yeri olan adliye ve mülkiye görevlisidir. Memuriyeti kendinden önceki islâm devletlerinden daha geniş görevlerle donatılmıştır. Ayrıca eğitimi, mesleğe geçişi ve terfii itibariyle de gelişmiş bir hiyerarşiye ve kurallara tabidir. Osmanlı kadısının mülkî, bedelî, malî, askerî ve adli sahaları kapsayan yetkileri düşünülünce onun kadar geniş yetkilere sahip bir memuriyetin olmadığı da görülür.28

Kuruluş yılından itibaren Şerî kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devleti’nin ilk tayin ettiği iki memurdan biri kadı olmuştur. Kadıyı yetiştirebilecek bir merci ya da kaynak henüz olmadığından, ilk Osmanlı kadıları Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir. I. Murad, Molla Fahreddin Acemî’yi 130 akçe maaş ile ilk defa fetva görevinde tayin etmiştir. Daha sonra da fethedilen her idarî merkeze bir kadı tayin

27 M.A. Aydın, “Osmanlı Mahkemesi”,Diyanet İslam Ansiklopedisi XXVII, s.342

28 Diyanet İslâm Ansiklopedisi XXIV, İstanbul 2001, s.69.

(22)

10 edilmiştir. Kadını yaptığı bu adlî işe şeriyye mahkemesi denmiş ve bu mahkemenin belli bir makam binası yoktur.29

Osmanlı Devletinde Kadı tayin etmek için bit takım niteliklere sahip olmak kadar belirli bir eğitim düzeni ve hiyerarşik geçiş işlemi işlemine dayanır. Bu sebeple adlî bir teşkilat olarak kadılık İslam devletlerine göre daha gelişmiş bir sistem, başlı başına bir meslek olmuştur. Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfı üç kategoride görevlendirilir. Bu kategoriye giren her sınıf belli bir fonksiyon üstlenmiştir.

Müderrisler eğitimle, müftüler fetva göndermeyle kadılar ise yargı görevi ile yükümlüdür. Osmanlı kadıları bu hiyerarşi içinde mutlaka belli bir tahsili ve hukuk bilgisine sahip olmak zorundadır. Tabi bu kategoriler arasında yatay bir geçiş de söz konusudur. 30 Bir yere tayin edilen kadıya hukukî kararları uygulamaya izinli olduğuna dair padişahın tuğrasını taşıyan bir berat verilir aynı zamanda bağlı olduğu kazaskerlerden de mühürlü bir mektup alarak vazifesine gider. Kadıdan, berat harcı olarak da bir miktar vergi hazine ve kazasker adına tahsil olunur. Bazen bu miktar kadının ilk aylığına kadar çıkmaktadır.31

Kadılara hâkim veya hâkim’üş-şer de denir. Osmanlı Devletinde idarî taksimat olarak önce eyaletlere, eyaletler livalara, livalar kazalara, kazalar nahiyelere ve nahiyeler de köylere ayrılır. Nahiye ve köy dışında kalan diğer idarî merkezler aynı zamanda birer yargı merkezidir. Her yargı merkezinde de birer kadı bulunmaktadır.

Osmanlı adlî teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem emniyet âmiri, bazen hem mülkî amiri ve hem de halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıdır.32

Kadının görevlerini iki ayırmak mümkündür:

a)Yargı Görevi: kadının yaptığı en önemli görevlerden biri hâkim olarak yaptığı yargı görevidir. Fakat kadının hudutları ve süreleri dışında vermiş olduğu hükümler geçerli (nâzif) değildir. Kadı görevini ifa ederken sadece şer’ davalara değil örfî davalara

29 Ahmet Akgündüz, “İslâm Hukukunun Osmanlı Devletine Tatbiki: Şer’iye Mahkemeleri ve Şer’iye Sicilleri”, Türkler X, S.54-68.

30 İlber Ortaylı, “Osmanlı Kadısı Tarihi Temeli ve Yargı Görevi”,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi C.30, S.1-4, Ankara 1975, s. 117-128.

31 Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Hukuku, İstanbul 2008, s.370.

32 A. Akgündüz, a.g.m., s.54-68.

(23)

11 bakmakla da yükümlüdür. Osmanlı Devletinde örfî davalara bakmak için özel bir mahkeme hiçbir zaman olmamıştır. Osmanlı Devleti’nde kadının yetki ve sorumlukları hukuk ve ceza davalarını da içine almaktadır. Bu yüzdendir ki şeriyye sicillerinde her türlü davanın zengin örneklerine rastlamak mümkündür.

b)Diğer Görevleri: Yargı görevinin yanında kadılar birçok idarî görevi de üstlenmişlerdir. Başka bir ifade ile kadılar bulundukları idarî birimde özellikle küçük yerlerde yürütmeyle ilgili birçok görevi yerine getiren ve devletin doğrudan doğruya kendisi ile muhatap olduğu birer idarecidirler. Kadılar aynı zamanda çarşı-pazarı, satılan malları, bu mallarda bulunması gerek vasıfları, fiyatları denetleyen, narh koyan ve bugün büyük ölçüde belediyeler tarafında yapılan birçok görevi yerine getiren mahallî yöneticilerdir. Bunun yanında kadılar, mahallindeli vakıf şartlarına uygun yönetilmesini, vergilerin kanunnameye uygun toplanmasını denetleyen, imam, hatip, vaiz gibi din görevlilerini tayin eden, para ayarlarının bozulmasını engellemek için tedbirler alan, has ve tımarları teftiş eden bir kamu görevlisi olarak da görev yapmaktadır. Osmanlı ordusunun bir sefer sırasında ihtiyaç duyduğu malzemenin teminin gibi hizmetleri de kadı yapmaktadır. Bunların yanında, vakıfların kurulması ve senetlerin tanzimi, kira, vekalet, rehin, nikâh akitleri gibi hukukî işlerin yapılması, boşanma tescili gibi hizmetleri de yerin getirir.33

İşleri yoğun olan yerlerde kadılar kendilerine kadılık vasfı bulunan kimselerden vekiller seçebilirdi. Bunlara nâib denir. Bazen uzak yerlere tayin edilen kadılar görev yerlerine gitmeyerek merkezde kalır ve yerine nâib tayin edebilir. Önceleri kadıları belli bir maaşları yoktu ve vakıf veya mahkeme gelirleri ile geçinirlerdi, yanlarındaki nâib, katipi muhrız ve mübâşir gibi görevlilerin maaşlarını da kendileri temin ederlerdi.

Kadılar, birbirlerinden rütbe ve gelir bakımından ayrılırlar. Bunun dışında aralarında bir hiyerarşi söz konusu değildir.34

Kadının tayin edildiği yerlerde kendisine yardımcı olacak nitelikte birkaç kişi de olurdu. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

33 Geniş bilgi için bkz. M. A. Aydın, Osmanlı Devleti’nde Hukuk ve Adalet, İstanbul 2014, s.34 vd.

34 E. B. Ekinci, “Osmanlı Devletinde Mahkemeler ve Kadılık Müessesesi Literatürü”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi III, S.5, İstanbul 2005, S.417-439.

(24)

12 Müfti; hukuki bir mesele hakkında ortaya çıkan bir soruna ya da soruya İslam hukuku kaideleri çerçevesinde cevap veren kimsedir.

Naib; yukarıda da bahsettiğimiz gibi kadı, eğer kendisine bir salâhiyet verilmişse, kendi yerine veya kaza mahallinin belli köşelerine yerine görevlendirdiği kişidir.

Şühûdü’l-hâl; Mahkemede, adil karar verildiğini ve açıklığını tesbit maksadı ile en az bir kişi olmak üzere bulunan vekildir.

Kassam; vefât edenlerin terekelerini vârisler kendi aralarında karşılıklı rıza ile istedikleri gibi taksim edebilirler. Vârisler anlaşmazlarsa ya da aralarında gâib veya yetim biri varsa ve yahut müris askerî bir şahış (devlet memuru) ise, bu taktirde taksim mahkemece şer’î hukuka göre yapılır. İşte bu mahkemelerde kadıya bağlı olarak bu taksimatı yapan kişidir.

Kâtip; kadıdan sonraki en önemli kişidir. Hüccet ve ilamların yazılması, davanın mahkeme sicillerine kaydedilmesini yaran kişidir.

Muhzır (Çuhadar); tarafların mahkemede hazır bulunmalarını temin eder, mahkeme asayişine ve getir-götür işlerine bakan kişidir.

Vekil; şahısların bizzat mahkemeye gelmeyip yerlerine hukuklarını muhafaza için tayin ettikleri kişidir.

Subaşı; taşerada merkezden tayin edilen ve mahkeme kararını yerine getiren kişidir.35

C. ŞERİYYE SİCİLLERİ

Kadılar tarafından verilen ilamların kopyalarının geçirildiği defterler için kullanılan bir tabirdir. Eskiden kadılar kaza işlerinden başka idare işleri ile de meşgul oldukları için merkezden kendilerine gelen emirleri bu maksatla hazırlanan defterlere aynen geçirdikleri gibi kendileri de her ne münasebetle olursa olsun yazdıkları yazıları

35 Geniş bilgi için bkz. E.B. Ekinci, Osmanlı Hukuku, İstanbul 2008, s.377 vd.

(25)

13 da bu işe mahsus defterlere geçirirlerdi. İşte bu defterlerin hepsine birden şeriyye sicilâtı denir.36

Siciller, tutuluş tarzlarına göre üçe ayrılarak değerlendirilebilirler: Tereke, vekalet, hüccet, i’’lâm gibi yalnızca bir konuya ait kayıtların bulunduğu defterler birinci gurubu oluşturur. Sicil-i Mahfûz denilen bir tarafına evlenme- boşanma, alacak-verecek, alım-satım, nafaka, vakıf, hibe, cürm-cinayet gibi mahallî olaylar ve sicil-i mahfûz defterlü denilen öteki tarafına merkezden gelen ferman, berat, buyruldu, izinnâme gibi belgeler ikinci ayrım içinde değerlendirilebilirler. Kayıt sırasına konu hatta tarih sırasına dikkat edilmeden tutulan defterler de ayrı bir öbek teşkil eder.37

Şeriyye sicilleri gerek hukuk tarihi, gerek iktisât tarihi, gerek sosyal yapı ve idârî teşkilat ve gerekse askerî açıdan çok büyük önem arz eden kayıtlardır.

Hukuk tarihi açısından; her konuda olduğu gibi Osmanlı hukuku hakkında da birbirini tutmayan çelişkiler söz konusudur. Söz konusu bu çelişkiler arasında doğruyu tespit edecek olan şeriyye siciller olacaktır. Öyle ki bu sicillerin tetkikiyle İslâm hukuka ne derece uyulduğu, padişahın ve devlet yetkililerinin sınırları ve örfî hukukun uygulama alanları gibi alanlar konular ortaya çıkacaktır. Şeriyye sicilleri Osmanlı’nın kamu hukuku (ceza hukuku, usul hukuku, icra-iflâs hukuku, malî hukuk gibi) ve özel hukuk (aile hukuku, miras hukuku, eşya, borçlar ve ticaret hukuku, devletler arası hususî meseleler gibi) hakkında ve bu hukukların nasıl uygulanacağı hakkında haylî bilgi vermektedir.38

İktisât tarihi açısından; XV. İle XX. yy’lar arasında Anadolu insanının hayat ve geçim tarzı, memlekete dışarıda gelen ve memleketten dışarı çıkan, yani ithalat ve ihracat konusu olan eşya, Anadolu halkının yetiştirdiği ürünler, imal ettiği sanayi malları, mevcut olan sanat ve meslek çeşitleri, halktan toplanan vergiler, devletin memurlara ödediği maaş ve tahsisatlar, hukuk ve ceza davalarındaki tazminatların miktarı ve cinsi, para arzı ve çeşitleri, enflasyan ve devalüasyonunun gerçek manada

36 M. Z. Pakalın, Osmanlı Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü II, İstanbul 1983, s.383.

37 Fethi Gedikli, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Oalarak Şer’îyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi III, S.5, İstanbul 2015, s.187-215.

38 Geniş bilgi için bkz. A. Akgündüz, Şer’iye Sicilleri I, İstanbul 1988, s. 13 vd.

(26)

14 tarihî seyri gibi konular hakkında doğru bilgilere yine şeriyye sicil kayıtlarından ulaşılabilir.39

Sosyal yapı ve idarî teşkilat hakkında; kaza, sancak ve eyalet taksimâtı, beylerbeylilik, sancak beyliği, kethüdalık ve voyvodalık gibi idarî; kadılık, naiblik, muhzırlık, mübaşirlik, bostancı başılık, çavuşluk ve subaşılık gibi adlî kurumların hem idârî yapısını hem de yerine getirdiği fonksiyonları bu kayıtlardan çıkarmak mümkündür. Bununla berabrt Türk halkının aile yapısı, ticarî ahlakı vb sosyal yapısını ilgilendiren meselelere bu kayıtlar vasıtasıyla ulaşmak mümkündür.40

Askerî açıdan; Osmanlı devletinde savaş yapılmadan önce, sefer hazırlıklarına dair beylerbeyi ve sancak beylerine yazılı emirler gönderildiği gibi, ordunun ihtiyacı olan gıda maddeleri, gemi, at, kürekçi, araba, cephane vb ihtiyaçların karşılanması amacı ile kadılara da yazılı emirler gönderilirdi. Gönderilen bu yazılı emirlerin içinde, savaşı kime ve ne sebeple açıldığı açıklandıktan sonra konu ile ilgili Şeyhülislâm fetvâsı hatırlatılarak halkın savaşı gerekliğine inanması sağlanırdı. Bu gibi konulara genellikle sicillerin sonunda yer alan ve kadıya hitaben yazılan yazılı emirlerde bulmak mümkündür.41

Kısacası; İslâm hukukunu, kendi hukuk sisteminin bir esası olarak kabul eden Osmanlı Devleti’nde en önemli yargı organı şer’î mahkemelerdir. Osmanlı Devleti’nin yıkılması ile birlikte tarihe karışan bu mahkemeler, geride devletin muhtelif devirlerindeki hukukî, sosyal, dinî, askerî ve idarî müesseseleri hakkında bize çok değerli tarihi belgeler bırakmıştır. Bu belgeler, dil, din ve renk farkı gözetmeksizin bütün Osmanlı tebasıyla ile ilgili mahkeme kararlarını ve idarî düzenlemeleri ihtiva eden şeriyye sicilleridir. Bu siciller XV. yy’dan başlayarak XX. Yyın ilk çeyreğine kadarki bie zaman dilimi içinde, en azından 472 yıllık Türk tarihi, Türk iktisadı ve Türk, sosyal ve hukukî hayatını yakından ilgilendirmekte ve kısaca Türk kültür ve tarihinin temel kaynaklarının başında gelmektedir.42

39 A. Akgündüz, a.g.e., s.15.

40 A. Akgündüz, a.g.e., s.16.

41 A. Akgündüz, a.g.e., s.16.

42 Hüseyin Karael, Malatya Bibliyografyası, İstanbul 2012, s. 33

(27)

15 D. ŞERİYYE SİCİLLERİNDE YER ALAN VE KADI TARAFINDAN KALEME ALINAN BELGE TÜRLERİ

a. Hüccetler

Arapça asıllı bir kelime olan hüccet, delil, vesika, senet anlamlarına gelir.

Osmanlı diplomasisisnde ise şer’î mahkemeler tarafından verilen, fakat ilâmdan farklı olarak, hüküm ihtiva etmeyen ve sadece kadı huzurunda iki tarafın anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini ihtiva eden bir belge türüdür. Hüccetler çok çeşitli meselelerin tesbiti için oluşturulmuş olup kadılar tarafından tanzim edilen bir nevi noterlik görevini üstlenen belgelerdir. Hüccetin kadı huzurunda tesbiti yapıldıktan sonra biri şahsın eline verilirken biri de şeriyye siciline işlenir. Hüccetleri genellikle, alım- satım, kira, nafaka, vekalet, vasiyet, kefalet, şehadet, ferağ, borç, hibe. Rüştün isbatı, sulh vs. konulardan oluşmaktadır.43

Bizim de üzerinde çalıştığımız 7749 nolu Malatya şeriyye sicilinde kadının mührünü defterin bazen sol bazen sağ üst köşesinde görmekteyiz. Bununla birlikte son dönem Osmanlı sicillerinde olduğu gibi şeriyye sicillerinin genelini hüccetler oluşturur.

b. İlâmlar

Sözlükte bir mahkemeden gelen hüküm ve kararı içine alan resmî kağıt için kullanılan belgedir. Çoğulu ilâmâttır. İ’lâm “bildirmek, bildirilmek” demektir.44 Hukukî bir kavram olarak ise ilâm, bir davanın mahkeme tarafından nasıl bir hükme bağlandığını gösteren belgelerdir. Fakat Osmanlı diplomatiğinde kadıların şer’î mahkemye intikal eden bir davanın kararının tasdikini temin amacıyls şeyhülislamlığa veya her hangi bir konuda bilgi vermek üzere üst makamlara yazdıkları resmi yazılar için kullanılan bir terimdir. Bir konuda bilgi vermek üzere üst makama yazılan ilâmlar arz niteliğindedir. 45

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bazı kaynaklarda ilamlar her ne kadar hakimin hükmü gibi tanımlansa da bu sicildeki ilamlar daha çok bildirmek anlamındadır. Yani kadının hükmü yoktur. Kadı daha çok davacının şikâyetini bir üst mahkemeye

43 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, İstanbul 1994, s. 350

44 M. Z. Pakalın, Osmanlı Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü II, İstanbul 1983, s.51

45 Mübahat S. Kütükoğlu, a.g.e, s.345.

(28)

16 bildirmek ile vazifelidir. Sicilimizde daha çok verasetlerin sonunda “huzurlarına i’lâm edildi” derken ilam kelimesi aslında “karar verildi” değil de “huzurlarına bildirildi”

anlamında kullanılmıştır. Hüccetlerde olduğu gibi 7749 no’lu Malatya Şeriyye sicilinde de ilamlarda hâkimin mührüne rastlanırken imzasına rastlanmaz.

E. TANZİMAT SONRASI GELİŞMELER VE DEĞİŞMELER

Tanzimat fermanı diplomatik, siyasal, kamusal, bürokrasik birçok yeniliği ve değişikliğin yanında kaçınılmaz olarak yargısal birçok yenilik ve değişikliği de beraberinde getirmiştir. Yargı üzerindeki en büyük değişiklik ise kadının yargı üzerindeki etkisinin azaltılmasıdır. Bu dönemde Tanzimat fermanının hukukî yansımaları azımsanmayacak kadar çoktur. Osmanlı Devletinde asıl olan kadı mahkemeleri olmakla birlikte başka yargı mercileri de bulunmaktadır. Divan-ı Hümayun ve diğer divanlar; vezir-i azam ve vezirlerin sefer sırasında kurdukları divanlar ve belirli yargı görevleri olan Beylerbeyi başkanlığında toplanana eyaletlerdeki Paşa Divanları da mevcuttu. Bunların dışında sınırlı yargı yetkileri olan, daha çok hakem mahiyetindeki bir tür yargılama yerleri de söz konusudur. 46

Tanzimat Dönemi daha doğrusu II. Mahmud ve onu takip eden dönem, yargı organları açısından da yeniden düzenlemelere sahne olan bir dönemdir. Tanzimat’tan önce Osmanlı devletinde yargı gücünü müstakil olarak kullanan Şeriyye Mahkemelerinin, daha doğrusu kadının yetkileri, II. Mahmud’tan itibaren azalmaya ve yeni düzenlemelere maruz kalmıştır. 1839 Tanzimat Fermanı, Şer’î Mahkemeleri de içine alan bir dizi düzenlemeler getirmiştir. 1867 tarihinde Şeriyye Mahkemeleri dışında görev yapan bir takım idarî ve adlî mahkemeler kurulmuş ve bunların görevleri belli alanlara inhisâr ettirilmiştir.47 1873 yılında Şeriyye Mahkemelerinin bir üst mahkemesi görevinde bulunan ve yüksek bir Şer’î mahkeme olan Meclis-i Tetkikât-ı Şeriyye kuruldu. Bu meclis fetvahaneden kendisine havale edilecek olan dava ve meseleleri bir temyiz mahkemesi olarak inceleyecektir. 1913 tarihli Kanun-u Muvakkat ile Şeriyye Mahkemelerinin teşkilât ve görevleri yeniden düzenlendi.48

46 Tahsin Fendoğlu, “Tanzimat Sonrası Hukukî Düzenlemeler ve Hukuk Dualizmi”,Türkler XIV, s.730.

47 Geniş bilgi için bkz. A. Akgündüz, “İslâm Hukukunun Osmanlı Devletine Tatbiki: Şer’iye Mahkemeleri ve Şer’iye Sicilleri”, Türkler X, S.54 vd.

48 Geniş bilgi için bkz. A. Akgündüz, “İslâm Hukukunun Osmanlı Devletine Tatbiki: Şer’iye Mahkemeleri ve Şer’iye Sicilleri”, Türkler X, S.54 vd.

(29)

17 Tanzimat sonrasında Osmanlı Devletinde beş tür mahkeme görülür: Kadı Mahkemeleri, Ticaret Mahkemeleri, Nizamiye Mahkemeleri, Konsolosluk Mahkemeleri ve Cemaat Mahkemeleri. Kadı Mahkemeleri başlangıçtan Tanzimat’a kadar, tek hâkimli; Tanzimat ile birlikte yetkileri azalarak devam etmiştir. II. Mahmud zamanında, Meşihat (Şeyhülislâmlık) dairesine bağlanmış. XIX. yüzyıl ile birlikte de yetkileri daha da sınırlanmıştır.49 Sınırlanan bu yetkiler haliyle kadı tarafından kaydedilen şeriyye sicillerinin içeriğini sınırlamıştır. Çünkü öncesinde her türlü şikâyetin gelebildiği ya da yerel kararın alınabildiği kadı mahkemelerinde sınırlama ile birlikte sicillere kaydedilen kararlar ve şikayetlerin içeri de sınırlanmıştır.

Klasik dönem Osmanlı hukukunda kanun yollarından olan temyiz, şer’î hukukta mahkemeler prensibi gereği tek dereceli idi. Hüküm verildikten sonra bazı hata veya deliller ortaya çıkarsa, ya da gıyabında hüküm verilen taraf sonradan gelirse ve def’-i davada bulunursa mahkeme tekrar edilebilirdi. Usulüne uygun verilen bir hükmü başka bir kadı bozamaz, kadı tarafından verilen bir karar başka bir kadıya götürülemez ve hukuka aykırı olmadığı müddetçe de bir üst mahkemeye götürülemezdi. Çünkü kadılar arasında hüküm verme bakımından bir hiyerarşi yoktu. Fakat 1840 tarihinden itibaren kurulmaya başlanan nizamiye mahkemelerinde şer’iyye mahkemelerinden farklı olarak farklı bir yapılanma ve muhakeme usulü söz konusu olmuştur. Bu mahkemelerin vazife sahası da şeriyye mahkemelerinden farklıydı. Nizamiye mahkemeleri, nahiye, kaza, sancak ve vilayet meclisleri olmak üzere dört dereceli idi. Bu mahkemeler hem sahalarına giren davalarda başlatma, hem de alt mahkemelerin istinâf (yeniden başlama) mercii olarak tesbit edilmiş, merkezde ki Meclis-i Vâlâ da bu mahkemelerin temyiz mercii olmuştur. Bu mahkemeler Mecellenin yanında ayrı usul kanunları uygulamıştır.

Bunlar o zamana kadar Osmanlı hukukunda rastlanmayan ama bu hukukun mantığına çok da aykırı düşmeyen kanun yolları getirmiştir. Bu kanun yolları sırasıyla şunlardır;

İtirâz; hukuk usulünde iki çeşit itiraz vardır. Birincisi, giyâbî hükümlere yapılan itiraz (itirâz ale’l-hükm), ikincisi kendisi de davaya katılma talebinde bulunmamış bir üçüncü şahsın hukukuna dokunan bir hükme itirazda bulunmasıdır (itirâzü’l-gayr)

İstinâf; bakılıp neticelendirilmiş bir davanın bir sebep gösterilmeksizin başka bir mahkemede yeniden görülmesidir.

49 T. Fendoğlu, a.g.m., s.730

(30)

18 Temyiz; mahkeme kararının, hukukî kuralla verilip verilmediği hususunu incelemedir.

İade-i muhâkeme; öldüğü iddiâ edilen bir kişinin hayatta olduğunun sonradan ortaya çıkması veya yeni bir delilin ortaya çıkması gibi durumlarda gidilebilecek yoldur.

Tashih-i karar; verilen temyiz mahkemesi kararlarının bir takım sebeplerin varlığı halinde aynı yerde tekrar incelenmesini sağlayan bir kanun yoludur.

Şikayet ani’l-hükkâm; hakimin karara hile, fesat katması ya da rüşvet alması gibi durumlarda hakimin bir üst mahkemeye şikayet edilmesi yoludur.

Redd-i hâkim; hakimin doğrudan ya da dolaylı olarak mâli menfaati bulunması, taraflardan birinin akrabası ya da hasmı olması gibi durumlarda hakimin reddedilmesidir.50

Şeriyye sicilleri ile ilgili asıl hukukî düzenlemeler ise 1874 yılından Sicillât-ı Şeriyye ve Zabt-ı Deâvî Cerideleri Hâkkında Talimatlar’da yapılmıştır. Bu talimata göre;

1) İstanbul’da ve taşerada bulunana bütün şer’î mahkemelerde mevcut olan sicillerin ilk sayfalarından başlayarak son sayfasına kadar sayfa numaraları konacaktır.

2) Şer’î mahkeme tarafından verilen her yazılı belgenin aslı mutlaka sicile kaydedilecek ve kaydedildiğine dair kaydeden kişinin özel mühürü bulanacaktır.

3) İhtiyaç halinde sicillere başvurulacağından yazılar okunaklı olacaktır. Sicil defterinde silinti ya da kazıntı olmayacak ve satır aralarına hiçbir şey ilave edilmeyecek eğer edilirse kadı tasdik edip mühürleyecektir.

4) Kayıtlar arasındaki aralıklar fazla olmayacak ve şahıslara verilen asılları ile sicildeki kayıtlar mutlaka karşılaştırma yapılacak, eğer sicilde eksik ya da fazla olursa suçlular cezalandırılacaktır.

5) Çürümüş olan siciller tamir edilecektir. Sicillerin korunması için mahkemelerde hukukî bir sandık bulundurulacak ve her akşam siciller bu sandığa bırakıldıktan sonra mühürlenecektir.51

50 E. B. Ekinci, Osmanlı Hukuku, İstanbul 2008, s. 390 vd.

(31)

19 Yine aynı yılda mahkemelerde kesin delil olacak şekilde şeriyye mahkemeleri tarafından ilam ve hüccetlerin nasıl düzenleneceğine dair Bilâ-Beyyine Mazmûnuyla Amel Ve Hüküm Caiz Olabilecek Surette Senedât-ı Şeriyyenin Tanzimine Dair Talimatlar yayınlanmıştır.52

F. 7749 NO’LU MALATYA ŞERİYYE SİCİLİNDE YER ALAN BELGE TÜRLERİ

7749 No’lı Malatya Şeriyye sicilinde çoğunlukla hüccetler olmak üzere şu tür belgeler mevcuttur:

1) Berat 2) Ferman 3) Hüccetler a)Nikâh Hüccetleri b)Boşanma Hüccetleri

c)Muhalaa (Rıza ile Boşanma ) d)Fesh-i Nikâh Hüccetleri e)Mehr Hüccetleri

f)Nafaka Hüccetleri g)İzin ve Yetki Hüccetleri h)Alım Satım Hüccetleri ı)Ferağ Hüccetleri i)Sulh Hüccetleri j)Vakfiye Hüccetleri 4) Terekeler

5) İ’lâmlar

51 A. Akgündüz, a.g.e., s.20.

52 A. Akgündüz, a.g.e., s.20.

(32)

20

(33)

21 II. BÖLÜM

7749 NO’LU MALATYA ŞERİYYE SİCİL DEFTERİ A. DEFTERİN TANITIMI

7749 no’lu Malatya Şeriyye Sicili H. 1309-1311, M. 1891-1894 yılları arasındaki kaydedilen belgeleri ihtiva etmektedir. Bu çalışmada sicilin bir bölümü olan 118-372 numaralı belgeler esas alınmıştır. Defter, Milli Kütüphaneden getirilmiş ve mikrofilmlerden transkript edilmiştir.

Defterde bulunan yer isimleri daha önce Malatya hakkında yazılan makale ya da kitaplara ve bölge insanlarının görüşlerine başvurularak oluşturulmuşlardır. Bunun dışında bazı yer isimler ve şahıs isimlerinde sesli harflerin telafuzunda farklılıklar olabilir. Defterin ilk sayfası mikrofilm çekimi esnasında parladığı için transkript edilememiştir.

174. maddede bir dava olmasına rağmen ve kadı tarafından hüküm verilmesine rağmen belgenin üstü çizilmiştir. Bu yüzden adı geçen madde transkript edilmemiştir.

294. ve 345. maddeler açılmasına rağmen maddelerin içine hiçbir hüküm yazılmamıştır.

Transkripsiyonda tamamen orijinal belge esas alınmıştır.

Belgenin aslında numara 162 iki defa arka arkaya verilmiştir. Biz daha sonra karışıklık olmaması için belgenin transkriptinde birinci olana 161 numarasını verdik.

Yine belgenin aslında sayfa numarası ya silik olduğundan ya da kadı tarafından kaydedilmediğinden sahife 131 verilmemiştir. Karışıklık olmasın diye biz veriyoruz.

Sahife 163’den sonra çalıştığımız bölüme kadar olan sayfalarda sayfa numarası verilmemiştir. Belgenin aslına sadık kalmak için 163’den sonra sayfa numarası vermedik.

(34)

22 Grafik 1: Şeriyye Sicilinde Yer alan Belgelerin Konuları Göre İstatistiği

Tablodan da anlaşılacağı üzere en çok rastlanan konular veraset ilâmları ve umumî vekaletlerdir. Fakat bu ilamlar bir hüküm vermekten ziyade bildirme niteliğindedir. Belgelerin milletlere, mahallere ve cinsiyetlere göre dağılımına ise tezimizin ilerleyen sayfalarında yer vereceğiz.

B. BELGE KONULARI İSTATİSTİĞİ 1.Verâset İ’lâmı

2. Vekil Tayini 3. İzin Dilekçesi

4. Mülk Satışına Dair Vekâlet 5. Miras Talebi

6. Verâset İ’lâmı 7. Vekil Tayini 8. Vekil Tayini

0 10 20 30 40 50 60 70

(35)

23 9. Umumî Vekâlet

10. Nafaka/Kisve/Süknâ Talebi 11. Nafaka Teslimi

12. Verâset İ’lâmı 13. Verâset İ’lâmı 14. Vekil Tayini

15. Verâset İçin Vekil Tayini 16. Vekil Tayini

17. Verâset İçin Vekil Tayini 18. Verâset İçin Vekil Tayini 19. Terekeden Alacak İddiası

20. Verâset Davası İçin Vekil Tayini 21. Mülk İddiası İçin Vekil Tayini

22. Mihir ve Alacak Davası İçin Vekil Tayini 23. Nafaka/Süknâ Talebi İçin Vekil Tayini 24. Vekil Tayini

25. Vekil Tayini

26. Verâset İçin vekil Tayini 27. Verâset İ’lâmı

28. Verâset İddiası 29. Vekil Tayini 30. Vekil Tayini

(36)

24 31. Nafaka Teslimi

32. Verâset Vasiliği İddiası 33. Terekeden Alacak Davası 34. Vekil Tayini

35. Verâset İ’lâmı 36. Vekil Tayini 37. Vekil Tayini 38. Vekil Tayini 39. Şikayet Dilekçesi 40. Düzeltme

41. Verâset İ’lâmı

42. Mülk Satışına Dair Vekâlet 43. Mülk Satışına Dair Vekâlet 44. Umumi Vekâlet

45. Alacak Davası İçin Vekâlet 46. Vekil Tayini

47. Terekeden Alacak Davası 48. Verâset İ’lâmı

49. Umumî Vekâlet 50. Umumî Vekâlet

51. Terekeden Alacak İddiâsı 52. Mihir Talebi

(37)

25 53. Mirasa İtiraz Davası

54. Verâset İ’lâmı

55. Terekeden Alacak İddiası 56. Verâset İ’lâmı

57. Verâset İ’lâmı 58. BOŞ

59. Verâset İ’lâmı 60. Umumî Vekâlet

61. Mihir/Nafaka/Süknâ Talebi 62. Umumî Vekâlet

63. Su Meselesine Dair Dava Dilekçesi 64. Umumî Vekâlet

65. Umumî Vekâlet

66. Alacak Davası İçin Vekâlet 67. Verâset İ’lâmı

68. Verâset Davası İçin Vasi Tayini 69. Nafaka/Süknâ/Kisve Talebi 70. Terekeden Alacak Davası 71. Vasilik ve Verâset İddiası 72. Verâset İ’lâmı

73. Verâset İçin Vekil Tayini 74. Umumî Vekâlet

(38)

26 75. Nafaka Talebi

76. Mihir/Nafaka/Sükna Talebi 77. Alacak Davası Hakkında Vekâlet 78. Su Vergisi İçin Vekil Tayini 79. Vakfiye tescili

80. Şikayet Dilekçesi 81. Akd-Sözleşme 82. Vekâlet İddiası 83. Verâset Talebi 84. Vekil Tayini

85. Nafaka/Süknâ/Kisve Talebi 86. Terekeden Alacak İddiası 87. Akd-Sözleşme

88. Verâset İ’lâmı 89. Verâset İ’lâmı 90. Vekil Tayini 91. Verâset İddiası

92. Terekeden Alacak Davası 93. Verâset İçin Vekil Tayini 94. Verâset İçin Vekil Tayini 95. Verâset İçin Vekil Tayini 96. Verâset İçin Vekil Tayini

(39)

27 97. Umumî Vekâlet

98. Umumî Vekâlet 99. Verâset İ’lâmı 100. Verâset İddiası 101. Verâset İ’lâmı 102. Verâset İ’lâmı 103. Umumî Vekâlet 104. Verâset İ’lâmı 104. Mihir/Nafaka Talebi 105. Verâset İçin Vekil Tayini 106. Terekeden Alacak İddiası 107. Verâset İ’lâmı

108. Umumî Vekâlet 109. Umumî Vekâlet 110. Verâset İddiası

111. Terekeden Alacak Davası 112. Mihir/Nafaka/Süknâ Talebi 113. Vekil Tayini

114. Umumî Vekâlet

115. Terekeden Alacak Davası 116. Şirket Ortaklığı Feshi 117. Verâset İ’lâmı

(40)

28 118. Talak ve Mihir Talebi

119. Şikayet Dilekçesi 120. Verâset İddiası 121. Umumî Vekâlet 123. Verâset İ’lâmı 124. Verâset İ’lâmı 125. Verâset İ’lâmı

126. Terekeden Alacak Davası 127. Mülk Talebi

128. Şikayet Dilekçesi 129. Nafaka Talebi 130. Şikayet Dilekçesi

131. Verâset İçin Vekil Tayini 132. Verâset İ’lâmı

133. Verâset İçin Vekil Tayini 134. Verâset İ’lâmı

135. Umumî Vekâlet 136. Mülk Satışı 137. Umumî Vekâlet 138. Şikayet Dilekçisi 139. Şikayet Dilekçesi 140. Verâset İ’lâmı

Referanslar

Benzer Belgeler

Medîne-i Sifrihisar mahallâtından Gedik mahallesi sâkinlerinden iken bundan akdem vefât eden Hüseyin bin Ali'nin verâseti zevce-i metrûkesi Rahime binti Osman ve sulb-i

Gubârî, Kıssa-i Yusuf'u döneminin ve çoğu kaynak tarafından bütün zamanların en iyi Kıssa-i Yusuf mesnevisi olarak gösterilen Hamdullah Hamdî'nin eserine nazire

Cenazesi 20 mart 1964 (bugün) Teşvikiye Camiinde cuma namazım mütaakıp cenaze namazı eda edildikten sonra Edimekapı Şehitliğindeki aile kabrine

(Bu meziıep İsa’da yalnız Allahlık hüvi­ yeti mevcud olduğunu iddia ederdi.). Hıristiyanlıktan evvel

ımlā (<Ar.) İmlâ, yazım. sal- Işık yaymak, aydınlatmak. ur- Söz söylemek. ķiyāmet) Gürültülü karışıklık, kaynaşma, gürültü, patırtı, velvele. Şiirde kitap

Egzersizden 24 saat sonra ölçülen aldosteron düzeyleri egzersizden hemen sonra ve iki saat sonraki aldosteron düzeylerinden önemli şekilde düşüktü (p<0.05)..

►Türk öykü, tiyatro, gülmece edebiyatının say­ gın isimlerinden, gazetemiz köşe yazarı Hal­ dun Taner, yarın Teşvikiye cam ii nde kılınacak öğle namazından

p=0,049<a= 0,05 olduğu için hipotez kabul edilmiş, ayrı bir ihracat departmanı olan işletmelerin ihracatta daha az sorunla karşılaştığı tespit edilmiştir. H10: