• Sonuç bulunamadı

OSMANLI DEVLETİNDE KADILIK KURUMU

Osmanlı Devletinde Beylikler döneminden beri fethedilen yerlere hukuku temsilen bir kadının, idareyi temsilen bir subaşının tayin edilmesi yerleşmiş olan bir gelenektir. Osmanlı kadısı İslâm devletleri içinde özgün bir yeri olan adliye ve mülkiye görevlisidir. Memuriyeti kendinden önceki islâm devletlerinden daha geniş görevlerle donatılmıştır. Ayrıca eğitimi, mesleğe geçişi ve terfii itibariyle de gelişmiş bir hiyerarşiye ve kurallara tabidir. Osmanlı kadısının mülkî, bedelî, malî, askerî ve adli sahaları kapsayan yetkileri düşünülünce onun kadar geniş yetkilere sahip bir memuriyetin olmadığı da görülür.28

Kuruluş yılından itibaren Şerî kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devleti’nin ilk tayin ettiği iki memurdan biri kadı olmuştur. Kadıyı yetiştirebilecek bir merci ya da kaynak henüz olmadığından, ilk Osmanlı kadıları Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir. I. Murad, Molla Fahreddin Acemî’yi 130 akçe maaş ile ilk defa fetva görevinde tayin etmiştir. Daha sonra da fethedilen her idarî merkeze bir kadı tayin

27 M.A. Aydın, “Osmanlı Mahkemesi”,Diyanet İslam Ansiklopedisi XXVII, s.342

28 Diyanet İslâm Ansiklopedisi XXIV, İstanbul 2001, s.69.

10 edilmiştir. Kadını yaptığı bu adlî işe şeriyye mahkemesi denmiş ve bu mahkemenin belli bir makam binası yoktur.29

Osmanlı Devletinde Kadı tayin etmek için bit takım niteliklere sahip olmak kadar belirli bir eğitim düzeni ve hiyerarşik geçiş işlemi işlemine dayanır. Bu sebeple adlî bir teşkilat olarak kadılık İslam devletlerine göre daha gelişmiş bir sistem, başlı başına bir meslek olmuştur. Osmanlı Devletinde ilmiye sınıfı üç kategoride görevlendirilir. Bu kategoriye giren her sınıf belli bir fonksiyon üstlenmiştir.

Müderrisler eğitimle, müftüler fetva göndermeyle kadılar ise yargı görevi ile yükümlüdür. Osmanlı kadıları bu hiyerarşi içinde mutlaka belli bir tahsili ve hukuk bilgisine sahip olmak zorundadır. Tabi bu kategoriler arasında yatay bir geçiş de söz konusudur. 30 Bir yere tayin edilen kadıya hukukî kararları uygulamaya izinli olduğuna dair padişahın tuğrasını taşıyan bir berat verilir aynı zamanda bağlı olduğu kazaskerlerden de mühürlü bir mektup alarak vazifesine gider. Kadıdan, berat harcı olarak da bir miktar vergi hazine ve kazasker adına tahsil olunur. Bazen bu miktar kadının ilk aylığına kadar çıkmaktadır.31

Kadılara hâkim veya hâkim’üş-şer de denir. Osmanlı Devletinde idarî taksimat olarak önce eyaletlere, eyaletler livalara, livalar kazalara, kazalar nahiyelere ve nahiyeler de köylere ayrılır. Nahiye ve köy dışında kalan diğer idarî merkezler aynı zamanda birer yargı merkezidir. Her yargı merkezinde de birer kadı bulunmaktadır.

Osmanlı adlî teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem emniyet âmiri, bazen hem mülkî amiri ve hem de halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıdır.32

Kadının görevlerini iki ayırmak mümkündür:

a)Yargı Görevi: kadının yaptığı en önemli görevlerden biri hâkim olarak yaptığı yargı görevidir. Fakat kadının hudutları ve süreleri dışında vermiş olduğu hükümler geçerli (nâzif) değildir. Kadı görevini ifa ederken sadece şer’ davalara değil örfî davalara

29 Ahmet Akgündüz, “İslâm Hukukunun Osmanlı Devletine Tatbiki: Şer’iye Mahkemeleri ve Şer’iye Sicilleri”, Türkler X, S.54-68.

30 İlber Ortaylı, “Osmanlı Kadısı Tarihi Temeli ve Yargı Görevi”,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi C.30, S.1-4, Ankara 1975, s. 117-128.

31 Ekrem Buğra Ekinci, Osmanlı Hukuku, İstanbul 2008, s.370.

32 A. Akgündüz, a.g.m., s.54-68.

11 bakmakla da yükümlüdür. Osmanlı Devletinde örfî davalara bakmak için özel bir mahkeme hiçbir zaman olmamıştır. Osmanlı Devleti’nde kadının yetki ve sorumlukları hukuk ve ceza davalarını da içine almaktadır. Bu yüzdendir ki şeriyye sicillerinde her türlü davanın zengin örneklerine rastlamak mümkündür.

b)Diğer Görevleri: Yargı görevinin yanında kadılar birçok idarî görevi de üstlenmişlerdir. Başka bir ifade ile kadılar bulundukları idarî birimde özellikle küçük yerlerde yürütmeyle ilgili birçok görevi yerine getiren ve devletin doğrudan doğruya kendisi ile muhatap olduğu birer idarecidirler. Kadılar aynı zamanda çarşı-pazarı, satılan malları, bu mallarda bulunması gerek vasıfları, fiyatları denetleyen, narh koyan ve bugün büyük ölçüde belediyeler tarafında yapılan birçok görevi yerine getiren mahallî yöneticilerdir. Bunun yanında kadılar, mahallindeli vakıf şartlarına uygun yönetilmesini, vergilerin kanunnameye uygun toplanmasını denetleyen, imam, hatip, vaiz gibi din görevlilerini tayin eden, para ayarlarının bozulmasını engellemek için tedbirler alan, has ve tımarları teftiş eden bir kamu görevlisi olarak da görev yapmaktadır. Osmanlı ordusunun bir sefer sırasında ihtiyaç duyduğu malzemenin teminin gibi hizmetleri de kadı yapmaktadır. Bunların yanında, vakıfların kurulması ve senetlerin tanzimi, kira, vekalet, rehin, nikâh akitleri gibi hukukî işlerin yapılması, boşanma tescili gibi hizmetleri de yerin getirir.33

İşleri yoğun olan yerlerde kadılar kendilerine kadılık vasfı bulunan kimselerden vekiller seçebilirdi. Bunlara nâib denir. Bazen uzak yerlere tayin edilen kadılar görev yerlerine gitmeyerek merkezde kalır ve yerine nâib tayin edebilir. Önceleri kadıları belli bir maaşları yoktu ve vakıf veya mahkeme gelirleri ile geçinirlerdi, yanlarındaki nâib, katipi muhrız ve mübâşir gibi görevlilerin maaşlarını da kendileri temin ederlerdi.

Kadılar, birbirlerinden rütbe ve gelir bakımından ayrılırlar. Bunun dışında aralarında bir hiyerarşi söz konusu değildir.34

Kadının tayin edildiği yerlerde kendisine yardımcı olacak nitelikte birkaç kişi de olurdu. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

33 Geniş bilgi için bkz. M. A. Aydın, Osmanlı Devleti’nde Hukuk ve Adalet, İstanbul 2014, s.34 vd.

34 E. B. Ekinci, “Osmanlı Devletinde Mahkemeler ve Kadılık Müessesesi Literatürü”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi III, S.5, İstanbul 2005, S.417-439.

12 Müfti; hukuki bir mesele hakkında ortaya çıkan bir soruna ya da soruya İslam hukuku kaideleri çerçevesinde cevap veren kimsedir.

Naib; yukarıda da bahsettiğimiz gibi kadı, eğer kendisine bir salâhiyet verilmişse, kendi yerine veya kaza mahallinin belli köşelerine yerine görevlendirdiği kişidir.

Şühûdü’l-hâl; Mahkemede, adil karar verildiğini ve açıklığını tesbit maksadı ile en az bir kişi olmak üzere bulunan vekildir.

Kassam; vefât edenlerin terekelerini vârisler kendi aralarında karşılıklı rıza ile istedikleri gibi taksim edebilirler. Vârisler anlaşmazlarsa ya da aralarında gâib veya yetim biri varsa ve yahut müris askerî bir şahış (devlet memuru) ise, bu taktirde taksim mahkemece şer’î hukuka göre yapılır. İşte bu mahkemelerde kadıya bağlı olarak bu taksimatı yapan kişidir.

Kâtip; kadıdan sonraki en önemli kişidir. Hüccet ve ilamların yazılması, davanın mahkeme sicillerine kaydedilmesini yaran kişidir.

Muhzır (Çuhadar); tarafların mahkemede hazır bulunmalarını temin eder, mahkeme asayişine ve getir-götür işlerine bakan kişidir.

Vekil; şahısların bizzat mahkemeye gelmeyip yerlerine hukuklarını muhafaza için tayin ettikleri kişidir.

Subaşı; taşerada merkezden tayin edilen ve mahkeme kararını yerine getiren kişidir.35

Benzer Belgeler